‘’ Hey Elina, bilekliğim sende mi? ‘’
‘’ Evet Po. ‘’
‘’ Bana Po demeyi keser misin? Oyuncak ayı mıyım ben? ‘’
‘’ Benim için pek bir farkın yok. ‘’
‘’ Yakaladığımda görürsün çilli şey. ‘’
Quidditch sahasına giderlerken iki Hufflepufflı kız gruptan ayrılmış koşturuyorlardı. Paula uzun bacakları sayesinde arkadaşını yarı yolda yakalamayı başarmıştı. Herkesin dalga geçen, samimi cümleleri arasında, birbirlerini itekleyip duran iki kız da, antrenmandan önce yorulmamak adına şakalaşmayı kestiler. Takım kaptanı Disbel, herkesle konuşup taktikleri anlattıktan sonra, başarılı ama yorucu geçen bir antrenmanı yönetmeyi başarmıştı. Süpürgeler üzerinde genç büyücüleri ile yere indiklerinde, herkes uzun ama eğlenceli bir antrenmanın yarattığı keyifli yüzlerle yatakhanelere dağılmıştı. Yolda ilerlerken Elina ile birlikte Disbel’in yaşına göre oldukça sıkı bir kaptan olduğunu konuşuyorlardı. Dedikodu için en uygun ikililerden biriydi Paula ve Elina.
‘’ Disbel iyi iş çıkarıyor, takımdaki eksiğin yerini tamamen doldurduk sanki. ‘’
‘’ Evet hatta seni bile çıkarabiliriz, zaten sayemde sana top mop yaklaşmıyor.’’
‘’ Elina hatırlatırım, bütün gece aynı yatakhanedeyiz, kısacası başına yastık basıp seni boğabilmem için fazla uzakta değilsin. ‘’
‘’ Demek takımdaki yerin uğruna beni öldüreceksin Poooo.! ‘’
‘’ Görürsün sen Poo’yu Elina!.’’
Paula tam yine Elina’nın peşinden koşturmaya başlamıştı ki; antrenmandan önce taktığı bilekliğin yerinde olmadığını fark etti. Büyük olasılık sadece spor yaparken kullandığı ısıtıcı bilekliğini çıkarmıştı süpürgesinden indiğinde. Yanındaki ufak çantayı da kontrol ettiğinde bir şey bulamadı. Sahaya doğru çevirdiği adımlarını hızlanırırken Elina’nın sorusuna yanıt verdi:
‘’ Bilekliğimi alıp geleceğim, sen git, geliyorum ben. ‘’
‘’ Ne bileklikmiş bu da Poooo. ‘’
‘’ Döndüğümde görüşeceğiz çilli. ‘’
Elina hala bağırmaya devam edip bir yandan da yürürken, Paula iyice yaklaştığı sahanın üstündeki gökyüzünde bir leke gördü. Aşağıya doğru bir kamikaze uçağı gibi dalış yapan bu cesur süpürge Disbel’inkinden başkası değildi. Paula aklındaki muzur fikirle elindeki süpürgeyi sıktı. Sonradan görme üvey babasının gösterişli cömertliğini yansıtan süpürgesine baktı. Kendini göstermeden sahaya girip hızla süpürgesini sapını yere vurarak yükseldi. Sessizce ilerleyen süpürgesinin vızıltısı, tribün korkuluklarına çok yakın olan Disbel’İn hemen sağından geçip gittiğinde, yüzü gülüyordu. Disbel’in tepki vermekte gecikmeyeceğini bildiğinden süpürgesine sıkı sıkı tutundu. Tahmin ettiği gibi saniyeler sonra süpürgesinin ucundan tutup çeken, Disbel’den başkası değildi. Yüzünü dönüp muzur bir gülümsemeyle ona karşılık vermesinin ardından, yönünü topların olduğu çantaya doğru çevirdi. Kelimesiz bir oyun oynayan ikili, hızla çantaya yaklaşıyorlardı. Paula keyifle elini uzattığında Disbel’in sesini duydu rüzgarın fısıltısı arasında. ‘’ Çok erken. ‘’ Takımın arayıcısı yine doğru söylemişti. Paula, çantayı alan Disbel’i yere oturmuş şekilde izlemeye başladı ve onun da yere inmesini bekledi. Yere inip çantayı da bırakan Disbel’e gülümseyerek bakan Paula nefesini henüz düzenlemeye başlamıştı ki; Disbel’in algılarındaki kusursuzluk belki de büyük bir kazadan kurtarmıştı Paula’yı.
Ayaklarının üzerinden atlayan Disbel, Paula’yı kendinden tarafa çekmişti. Paula az evvel oturduğu yere on ikiden isabet eden Bludger’a dehşetle baktı. Fakat, o anda başı dertte olmadığından hemen rahatladı. Disbel’ e gülen bakışlarının arasında teşekkür etmeyi unutmadı.
“Teşekkür ederim. Eğer beni çekmeseydin büyük olasılık bir sonraki maç bensiz olacaktı. Ayrıca çok güzel bir yarıştı.”
“Evet. Güzel bir yarıştı. Ama ben kazandım.”
“Normal olan senin kazanman. Ne de olsa arayıcı sensin.”
Paula, Disbel’in bugünkü antrenmanla ilgili performansını değerlendirecekti ki, o sırada süpürgesinin sapı üzerinde gezen ellerinin bir şeye dokunduğunu fark etti. Süpürgenin ucundaki, garip bir taş parçası, ilginç şekilde Paula’ya sempatik gelmişti. O taşın orada bulunma sebebini merak ederek Disbel’e sordu:
‘’ O da nesi öyle, ağırlık yapsın diye koymadın herhalde. ‘’
Gülümserken bir yandan da Disbel’in vereceği yanıtı merak ediyordu. O taşı oraya nasıl ve neden yerleştirmişti?