|
| Dönemin İlk Dersi ~ Tüm sınıflar Ortak | |
|
+3Christian Dayrnt Black Eurydice Black Aléida Emilié Widmore 7 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Aléida Emilié Widmore
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 638 Yaş : 31 Kan statüsü : Bu da Soru mu? Tabi ki safkan Galleon : 11928 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/08/08
| Konu: Dönemin İlk Dersi ~ Tüm sınıflar Ortak Salı 14 Ekim 2008, 22:22 | |
| Yağış yok ama iki gündür gökyüzü simsiyah , güneşin bulutların arkasında kalması sebebiyle sınıfta göz yoran loş bir ışık var. Sınıfı asıl aydınlatan etken duvarlara asılan gaz lambaları.. Duvar kenarları üst üste dizilmiş kitaplar , eski öğrencilerin ödevleri ve önü camlı küçük dolaplarla kaplı. Sınıflardaki tek düzenli şey profesörün masasının yanındaki küçük dolap. Sıraların üzeri kalın bir toz tabakasıyla kaplı , oturmak için herkesin peleriniyle silmesi gerekiyor.
Dipnot: Lütfen en az 30 satır rp bırakınız..
En son Aléida Emilié Widmore tarafından Salı 10 Mart 2009, 01:30 tarihinde değiştirildi, toplamda 5 kere değiştirildi | |
| | | Aléida Emilié Widmore
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 638 Yaş : 31 Kan statüsü : Bu da Soru mu? Tabi ki safkan Galleon : 11928 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/08/08
| Konu: Geri: Dönemin İlk Dersi ~ Tüm sınıflar Ortak Salı 14 Ekim 2008, 22:24 | |
| Yıkamaktan rengini kaybetmiş gümüş bıçağı yavaşça yüzüne yaklaştırdı, elma sirkesiyle yıkandığı keskin kokudan belliydi.. Güya parlak olması istenmişti ama belki de yıllar önce ayna olarak kullanılabilecek bu gümüş bıçak şuanda üzeri çiziklerle dolu bir demir parçasından farksızdı. Dudağını tiksintiyle kıvırıp bıçakla peyniri beş parçaya böldü. Bıçakla aynı kaderi yaşayan çatala bir peynir parçasını takıp ağzına attı. Keyifsizce yüzünü buruşturdu. Bu bıçaklar ona çocukluğunu en önemlisi yaşlı büyükannesini anımsatmıştı. Yaşlı tombul cadının evinde de hep böyle eski eşyalar vardı. En büyük marifeti bu eşyaların hatırası olduğunu savunup parasını mezara kadar taşımaktır. Çatalı sertçe tabağın kenarına koydu. Kimseye bahsetmese de her aklına geldiğinde biraz daha iğrendiği o kasaba , o sefil insanlar , ayyaş herifler tadını kaçırmaya yetiyordu. Beyaz üzerine gümüş işlemelerle süslenmiş beyaz porselen fincandan bir yudum çay aldı. Bir yudumu bile onu sakinleştirmeye yetmişti. Yüzüne yayılan buruk gülümsemeyle öğrencilere göz gezdirmeye başladı. Hepsi şu anda mutlu gözüküyorlardı , herhalde tek tasaları çöreğin bitmiş olmasıydı. Oysa All o lanet kasabadan gitmesine rağmen hala vicdan azabı duyuyordu. Oysa sadece hayatını kurtarmıştı, orada ne olabilirdi ki ancak.. Bu kelimeyi ağzına almayı şu anda istemiyordu. Büyük bir aç gözlülükle doldurduğu tabağına tepeden göz gezdirdi. Masaya yasladığı eliyle tabağı ileri itti. Yemeğini bitirmekte olan kardeşine bakıp bir kez daha gülümsedi. Birkaç dakika içinde bütün tabağı bitirmişti. Aç olduğu zaman kendini kaybediyordu. Biraz önce düşündüğü abuk sabuk maziyi hemen unuttu. Valentiné sanırım ona geleceğini anlatıyordu , onda kendini görüyordu. Öğrencilerin içinde olduğunu unutarak sessiz bir kahkaha attı. Oysa Domuz Kafası hariç kalabalık ortamlarda gülümsemeyi sevmezdi. Dirseğiyle onu dürtüp biraz sakin olmasını söyler gibi göz kırptı. Neyse ki Valentiné uyarıyı hemen anlayıp biraz yavaşladı. Onun gülen gözlerine son bir kez daha bakıp kibar bir şekilde masadan kalktı.
Eteklerini ayakkabısının topuğuyla çiğnediği pelerini savurarak yüksek kürsünün merdivenlerini ağır ağır indi. Yakında oturan öğrenciler başını kaldırıp göz ucuyla baktılar. Bakanlara sahte , şirin bir gülücük fırlatıp yüzüne buz maskesini geri taktı. Slytherin masasının yanından hızlı adımlarla geçti. Kollarını birbirine kavuşturup son bir kez büyük salona bakıp derse gitme telaşesiyle koşuşan öğrenci ordusunun arasına daldı. Neyse ki bu genç öğrenciler attığı her adımda ona yer açıyorlardı. Bazen iyi çocuklara sempati duyuyordu. Belki de ilk derste onlara ters ters bakmamalıydı. Ne başkalarına ne de kendine verdiği sözleri tutmadığı için bu önerinin düşünce girdabının arasında kaybolmasına izin verdi. Zaten istese de istemese de arkasından gelen bir darbe sayesinde bu düşünceyi unutacaktı. Sırtına yediği ani darbeyle birkaç adım öne gitti. Yere düşecek kadar sarsılmadığı için sadece sendeledi. Yüzüne gelmiş dalgalı saçlarını sert bir şekilde kulağının arkasına attı. Bu öğrenciler bazen ne kadar şapşal oluyorlardı , ama unutmamalıydı ; Aléida bu okulda bir profesördü. Biraz daha sakin olmak ona da faydalı olurdu. Yüzündeki sert ifadeyi silmeye çalışarak arkasını döndü. Sarışın orta boylarda , iri yeşil gözlere sahip bir oğlan yere düşen kitaplarını toplarken bir yandan da korkuyla ona bakıyordu. Gry. Cüppesine bakılırsa çakma cesaretli olarak adlandırılabilirdi. All özür dileyen öğrenciye zorla gülümseyip, ona bakan diğer gözlere aldırmadan hiçbir şey demeden koşar adımlarla ilerlemeye devam etti. Ağzını açarsa o küçük çocuğu ezici laflar söyleyeceğini biliyordu. Hem gülümsememesi elden değildi çocuğun yüzündeki ifade sadece “komik” olarak tanımlanabilirdi. Korkuyla bakan yeşil pörtlek gözler.. Ve şu ahmak çocuklar.. Svét ve Valentiné olmasa bu çocukları çekebilir miydi bilmiyordu. Hızla koridorun sonundaki köşeden dönüp gürültünün koridora taştığı sınıfın kapısını açtı.
Sınıfa hafif bir tebessümle girip kapıyı gürültüyle kapattı. Sinirini ne kadar yüzündeki gülücükle bastırmak istese de bazen bunu yapmak çok zor oluyordu. Onun girişiyle sessizleşen sınıfa bakarak kürsünün yanındaki dolaba yaklaştı. Yerlerine yerleşen öğrenci kalabalığının dışında duvar kenarları içerisi abuk subuk ders dışı malzemelerle dolu küçük dolaplar ve üst üste yığılı kitaplarla kaplıydı. Aslında bu dağınıklık ve toz yığını hoşuna bile gitmişti. Hiçbir zaman fazla temiz bir ortamda rahat edememişti. Öğrenciler yerlerine yerleşince pelerinin ceplerini kurcalamaya başladı. Malzeme dolabının anahtarını arıyordu. Ah şu terziler , ne kadar çok cep yapıyorlardı. Banka yerine bu ceplerden birine para koymak daha güvenceliydi.. Bir yandan ceplerini kurcalamaya devam ederken diğer yandan konuşmaya başladı. Bu seferki gülümsemesi içtendi;
-“ Sanırım tahtaya yazmama gerek yok.. Adım Aléida Emilié Widmore.. Bu sene biçim değiştirme dersini beraber işleyeceğiz. . Ovv sanırım anahtarı buldum..”
Yüzündeki şaşkınlıkla karışık gülümsemeyle anahtarlığı çıkardı. Yuvarlak bir halkaya bağlı dört anahtarın bulunduğu anahtarlığı avucunun içine alıp gözlerini tekrar sınıfa çevirdi. O sırada gözüne Ravenclaw’lı bir çocuk çarptı. Genç öğrenciye bir gülücük atıp anahtarlardan en eskisini ayırıp dolabı açtı. İstediği zaman çok içten olabiliyordu. Dolabın içinden bir kitap çıkarıp anahtarı tekrar cebine attı ve sözüne devam etti ;
-“ Dersi olabildiğince eğlenceli işlemeye çalışacağım.. İsteyenler bana Widmore diye değil Aléida yada Emilié diye de hitap edebilir.. Ciddiyetten fazla hoşlanmam hele de bu kadar çok vakit geçireceğim insanlarla.. “ Hafifçe öksürüp sözlerine devam etti. “ Konuşmak isteyenler arka sırada otursunlar , kimseyi hiçbir şey için zorlayacak değilim. Fakat önde oturanlardan sessizlik istiyorum. Derse geç kalanlar lütfen saçma mazeretler söylemesinler.. Geç kalan izin istemeden yerine geçip otursun ister benden beş dakika sonra –ister benden yirmi dakika sonra derse gelsinler. Farketmez.. Dersimin bölünmesini asla istemem. Odama gelip bana her derdinizi anlatabilirsiniz.. Ders olsun , özel bir mesele olsun elimden geldiğince yardımcı olurum. Sanırım öğrencilerin isteyebilecekleri çoğu şeyi size sunuyorum. Karşılığında sadece ödevleri tam getirmenizi bekliyorum. Umarım iyi anlaşırız.”
Profesör masasının üzerine oturup dizinin üzerine koyduğu kitabını kurcalamaya başladı. Biraz önceki “bu okul çekilmez” lafını hemen unutmuştu. Bazen sinirini bozan birkaç öğrenciden dolayı abartılı sözler sarf edebiliyordu. Ani patlamalarda onun huyuydu. Saçını kulağının arkasına tıp kitabın üzerini örtmesini engelledi. Şimdi seçeceği konu büyük sınıflar için çok basit olmamalı aynı zamanda birinci sınıflar için çok ağır bir başlangıç olmamalıydı. Belki de derse basit bir giriş yapıp ders hakkında biraz bilgi vermeliydi. İlk ders için ilgi çekici ve aynı zamanda fazla yorucu olmamalıydı. Başını tekrar ona bakan öğrenilere kaldırıp;
-“ Sayfa on sekizi açalım lütfen.. Bir çoğunuz biliyorsunuzdur ama yine de dersimizin konusuna bir giriş yapalım.. Sihrin karışık dallarından biridir. Birçok öğrenci bu derste zorluk çeker. En basit olarak bir kibrit çöpüne toplu iğne biçimi verilir...
Biçim Değiştirme bir nesneyi diğerine çevirmeye yarayan bir sihir dalıdır. Cansız nesneleri canlandırmak ya da bunun tam tersini yapmak mümkündür.Ayrıca İnsanlarda animagus veya metamorfagus olarak biçim değiştirirler..Bazı Biçim Değiştirme büyüleri birşeyin bir bölümünü değiştirir, bir insanın kulağını tavşan kulağına çevirmek gibi. “ Ona bakan öğrencileri son bir kez daha süzüp saçlarını elinin tersiyle geriye attı ve yerinde yavaşça kalkıp sadalyesine oturdu. “Ayrıca Biçim Değiştirme’nin tersi olan Biçim Dönüştürme birşeyin normal şekline dönmesini sağlar.”
Yerinden yavaşça kalkıp pelerininin cebinden anahtarlığı tekrar çıkardı. Bu sefer tek bir hamlede anahtarlığı çıkarabilmişti. Kitabı dolaba geri yerleştirip. ;
-“ İkinci derse lütfen animagus nedir araştırıp gelin.. Dersimiz bitmiştir , haftaya görüşürüz.. Ve isteyen çıkabilir.”
Anahtarı cebine koyup son bir kez toparlanan sınıfı gözden geçirdi. Bazıları onu kafa dengi bulmuşa benziyordu. Ama kimin onu sevip sevmediği ileriki derslerde belli olacaktı. Kollarını birbirine üşümüş gibi kavuşturup pencereden dışarıya baktı. Karşı kulenin penceresinde dalgalı saçlı hoş bir kızın yüzü gözüküyordu. Bu Valéntine olmalıydı. Onun yanına gitmek için hızlı adımlarla sınıftan çıktı. Koridora adım atışıyla yüzüne taktığı buz maskesi bir oldu. Galiba yalnızken gülünce kendini deli gibi hissediyordu. | |
| | | Eurydice Black Slytherin Bina Sorumlusu, İksir Profesörü
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2206 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12424 Ekspresso Puanı : 89 Kayıt tarihi : 05/06/08
| Konu: Geri: Dönemin İlk Dersi ~ Tüm sınıflar Ortak Cuma 17 Ekim 2008, 19:12 | |
| Kafasında hissettiği yumuşak tabaka ile kendine gelmişti Liz. Nefes alabilmeyle alamama arasında bir durumda Lilian’ın kendisine fırlattığı yastığı üzerinden çekerek ona geri fırlattı. Üzerinden çektiği yorgan ile birlikte diken diken olan tüyleri, dışarıdaki havanın bir hayli kötü olduğunun göstergesiydi. Kollarını birbirine ovuşturarak kalktığı yatağının çarşafını şöyle bir düzenleyip üzerine yorganı çektikten sonra bavulundan çıkardığı kar beyazı havluyu alarak banyoların olduğu bölüme doğru ilerlemeye başladı.
Kapısından damlayan minik su buharları ile içerideki nemi dışarı yansıtan banyo, mavi döşemeleri, büyük havuzu, bin bir çeşit sabunu ve camlı bölmede şarkı söyleyen denizkızı ile büyülü bir ortamdı. Köpüklü sıcak su, sınıf başkanları ve bina sorumlusunun çeşitli ısıtıcı tılsımlar kullanarak büyülediği havlular ve kabinleri ile miniklerin kalbinde taht kurmuş bir bölmeydi…
Başındaki havlusu ile geri döndüğünde bir kenara fırlattığı saç tokalarını yerden toplayarak başucuna koydu ve bavulundan çıkardığı siyah çorabını ayağına geçirdi. Üzerine giydiği pileli eteği ve beyaz gömleği ile Muggle’lar gibi görünüyordu. Bu görünümü o anda yok etmek için yeşil-siyah kravatını taktı ve Slytherin pelerinini üzerine geçirdi. Sıktığı parfüm tüm odayı kaplamıştı. Gelip geçen herkes bu durumdan yakınıyor, laf atıp gidiyorlardı… Ayağına geçirdiği ayakkabılarını güzelce bağladıktan sonra saçındaki havluyu yatağının üzerine bıraktı ve dağılmış saçlarını minik bir asa hareketiyle şekillendirdi. Perçemlerin kapattığı yüz en katı haliyle hazır bekliyordu. Eline geçirdi bir toka ile perçemlerini tutturup o günün ders kitaplarını eline alarak aşağıya indi. Şöminenin başında biriyle konuşmakta olan çocuk yanağındaki minik gamzesini yine çıkarmış düzgün yüz hatlarıyla anlatılanları dinlemeye koyulmuştu. O’nu her gördüğünde çarpan kalbi ile hafiften pembeleşen yanakları Liz’in surat ifadesinin bir anda kaskatı kesilmesine neden oluyordu. Hiç gevşemeyen yüz hatları iyice geriliyor, yüzü okunmaz hale geliyordu…
Onu görmek istemezcesine hızlıca geçtiği holü arkasını dönerek çok kısa bir süre izledikten sonra tahta kapıyı aralayarak çıktığı zindan koridorlarından koşar adımlarla uzaklaştı. Merdivenleri arkasından Ruh Emici kovalıyorcasına çıkıp, Büyük Salon’a nefes nefese girdi. İçeri girmesiyle az önceki sessiz ortamın yok olması bir olmuştu. Yavaşça geçtiği Slytherin masasına kısaca göz attıktan sonra önündekilere göz gezdirmeye başladı…
Ağzına attığı minik dilimleri içeceği ile birlikte yuttu ve Nicole’nin okuduğu gazeteyi isteyerek okumaya başladı. Sihir dünyası da Hogwarts gibi sıradan bir günü yaşamıştı anlaşılan. Okumaya tenezzül etmeden gazeteyi eski yerine koydu ve kahvaltısını tam bitirmeden, kitaplarını alarak Büyük Salon’dan dışarı fırladı. Normalde yemeğini bitirmeden oradan uzaklaşmazdı ama O’nun yemeğe çıkışı tüm işleri karıştırmıştı. Tüm Slytherin’in aksine ardına kattığı arkadaşları ile son dakikada geliyordu kahvaltı etmeye…
Ardına taktığı arkadaşları ile Biçim Değiştirme Sınıfına doğru giderken bedenine çarpan bir ağırlık ile yere yığıldıktan sonra sımsıkı kapadığı gözlerini hiddetle açarak ayağa kalktı. Pelerininden çıkardığı asasını elinde sımsıkı tutarak, etrafında minik cadı ve büyücülerden bir daire oluşmuş alana doğru ilerledi. Gözlerinde daha önce görülmemiş öfke ve az önceki utancın verdiği sıkıntı yılların acısını alırcasına beynine doğru koşturmaya başlamıştı. Bir eliyle kalabalığı yararken diğer elinde tuttuğu asasını tehditkâr bir biçimde karşıya yöneltmişti. Önünden çekilmeyen aptal görünümlü bir çocuğa saldırmasına ramak kalmışken yerde kalkmaya çalışan sarı kafayı görmesiyle eliyle onu hızlıca ittirip kalabalığın arasına daldı ve gördüğü manzara ile öfkesi daha da büyüdü…
Deborah…
— Ne yaptığını sanıyorsun Deborah. Seni öldürmem için bana fırsat mı veriyorsun? — Şey ben... Özü- — Bana bak! O aptal, sulu gözlerini kaldır ve bana bak! Yemin ederim seni öldürmem için elime çok büyük kozlar veriyorsun. Bir daha, bir kerecik daha bana yaklaştığını görürsem –ki bunu şiddetle beklemekteyim- bu gördüğün sevgili asamla tanışacağını o kuş beynine yerleştir.
İstese sadece iki kelimeyle onun işini bitirebilirdi ama yapmayacaktı. Onu yok etmek sadece çaresizliğinin sonucu olurdu. Ve en son yapacağı iş çaresizlikten onu öldürmek olurdu. Kızın boynundan çektiği asasını pelerininin astarına silerek eski yerine soktuktan sonra üzerindeki minik toz taneciklerini silkeledi ve arkasında şaşkın ve aynı zamanda korku dolu gözler bırakarak dersliğin yolunu tuttu.
Tahta kapıyı aralamasıyla buluştuğu altı yıldır kullandıkları Ivyanne’nin sınıfı ile hafifçe özlem giderdikten sonra kapının ağzındaki minik dedikodu topluluğunu yararak arkasında camlı dolapların olduğu sıralara doğru yaklaştı. Kitaplarını bırakmadan önce işaret parmağıyla kirlilik derecesini ölçtüğü sıralara kısa bir şekilde göz gezdirdikten sonra asasını çıkararak;
— Akla pakla! Dedi.
Sıranın üzerindeki tozlar kısa süre içinde yok olurken sırasını peleriniyle temizlemeye çalışanlar büyüyü denemeye karar vermişlerdi. Liz masaya koyduğu Biçim Değiştirme kitabını açarak başlangıç kısmındaki yazıları okumaya ve bu sürede profesörü beklemeye koyuldu.
Bir müddet sonra içeri giren, genç ve güzelce bir cadı ahşap zeminde tıkırdattığı ayakkabıları, giyimine verdiği önem ve yüzündeki ifade ile ilk izlenim konusunda Liz’in gözünde ayrı bir yere sahip olmuştu. Bu sırada hızla kapanan kapı ve kısa merhabalaşma ilk başta garipsense de alışılagelmiş bir durumdan farklı olduğundan zevkli bir hal almaya başlamıştı.
— …Aléida Emilié Widmore…
Bu ismi unutmaması için not ettiği kâğıdını bir o yana bir bu yana kıvırırken dinlemeye çalıştığı Profesör Widmore anladığı kadarıyla dersin nasıl geçeceğini ve işleyeceği konuları kısaca anlatıyordu…
Küçük sınıfların zorlanmamaları için seçtiği konu her yıl dinlediğinin aynıydı. Ortak derslerin amacı ne kadar ‘Binalar Arası Dostluk Kurmak’ olarak tanımlansa da Liz bu konuda diğerleri ile aynı fikirde değildi.
Bir süre sonra dersi sonlandıran cümle gelmişti.
— İkinci derse lütfen animagus nedir araştırıp gelin... Dersimiz bitmiştir, haftaya görüşürüz…
Kapattığı Biçim Değiştirme kitabını diğer kitaplar gibi kucağına alarak Hogwarts’ın öğrencilerle dolup taşan koridorlarına karıştı… | |
| | | Christian Dayrnt Black Britanya ve İrlanda Qudditch Karargahı Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1281 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12314 Ekspresso Puanı : 4 Kayıt tarihi : 28/01/08
| Konu: Geri: Dönemin İlk Dersi ~ Tüm sınıflar Ortak C.tesi 18 Ekim 2008, 21:22 | |
| Çıktığı iksir dersinden sonra -birazcık da olsa dinlenmek için- ortak salona gitmişti. Hemen boş gördüğü koltuklardan birine kendini attı ve ayaklarını önünde bulunan pufa uzattı. Belinin ağrısını hissediyordu. Aslında onu biraz olsun rahatlatan karşısındaki şömineden çıkan çıtırtı sesleriydi. Şömineden çıkan alevin ışığı biraz olsun Ortak Salon'u aydınlatıyordu. Simsiyah gökyüzünü gören gece yarısı olduğunu düşünürdü ama karşılarında daha onca ders vardı. Ayaklarını hafif hafif titreterek ağrısını gidermeye çalıştı. Sonra biraz doğruldu ve gerindi. Sonra sessiz sessiz etrafını süzmeye başladı. Kolundaki dijital saate gitti gözleri. Saatteki rakamları görünce hayal kırıklığüına uğradı. Ders vakti yaklaşmıştı. Bir anda oturduğu koltuktan fırladı ve hızla erkek soyunma odasına yöneldi. Merdivenleri üçer üçer çıktı ve kendi yatağının başucuna vardı. Komodinin üst çekmecesinden ders programını çıkarttı ve sıradaki sıkıcı derse baktı. Biçim Değiştirme'ye girecekti. Tüm profesörler değişmişti. Hiç zevkli geçmiyordu. Profesörler eskisi kadar iyiydiler fakat diğer profesörleri Dayrnt çok sevdiği için bir eksiklik hissediyordu. Komodinden kitapları çıkarttı ve ağzı büzülen çantasına tıkıştırdı. Diğer cüppesini çıkarttı ve üstünde olanla değiştirdi. Sonra aynı merdivenleri aynı hızla inerek ortak salonu geçti. Bu gün kimseye selam vermeyebilirdi. Tom'la konuşmuştu zaten bu gün. Alessia'yı görse fena olmazdı ama.
" Canım bu gün neden sıkılıyor ki? Acaba kardeşimi görsem morallerim düzelir mi? Sanmıyorum..! En iyisi bu gün dersini dinle ve güzelce geçir gününü. Tamam, bu kadar felsefe yeter. " diye mırıldandı kendi kendine Dayrnt. Yanından geçen Ravenclaw'lı kızlar kıkırdaya kıkırdsaya ona bakıyorlardı. Dönüp küfür etmek istesede bunu yapmayıp kendi terbiyesini korumaya çalıştı. Koridorları hızlı geçmeye çalıştı ve en sonunda Biçim Değiştirme sınıfının tam önünde durdu. Çok hızlı davranıp içeri dalmak istemedi. Biraz daha kendini tutup hocanın koridorda görünmesini bekleyecekti. Karşısından geçen bir kızın duyacağı bir yükseklikte: " Şu kızlar gerçektende gaddar oluyorlar. Nedense git gide soğumaya başladım! " dedi ve kıkırdamaya başladı. Fakat kızın ters göğüsünde bulunan Slytherin armasını görmemişti. Kız ani bir duruşla durdu ve iki adım Dayrnt'ın üstüne geldi ve sinirli bir sesle: " Evet, o kadar gaddarız ki şu anda seni bir kurbağaya bile çevirebilirim, lanet olası pislik! " dedi. Dayrnt ise armayı gördükten sonra ürkerek kendini duvara yapıştırdı ve ellerini göğüs hizasında tuttu. Kız arkasını dönüp söylene söylene ve hızlı adımlarla yürüyerek uzaklaşırken Dayrnt kendi kendine kıkırdıyordu.
Profesörün gelişini haber aldıktan sonra hızlıca içeri daldı ve en ön sıraya oturdu. Profesör sınıfa gülümseyerek girince Dayrnt'a gülümsemeye başladı. Üstünden biraz yük kalkmıştı. Bu kadar iyi bir profesörün denk geleceğini tahmin etmemişti. İksir profesörüne karşı da aynı duyguları hissetmişti ve gerçektende derste çok iyi davranmış, binasını yüceltmişti. Şimdi de öyle bir başarı beklemeye başlamıştı kendinden. Eğer başarısız geçerse suçu profesörde değil kendinde arayacaktı. Biliyordu ki bu kadar sevecen gözüken bir profesör kötü olamazdı. Sonra profesör konuşmaya başladı. “ Sanırım tahtaya yazmama gerek yok.. Adım Aléida Emilié Widmore.. Bu sene biçim değiştirme dersini beraber işleyeceğiz. . Ovv sanırım anahtarı buldum..” dedi ve Dayrnt'ın gülümsemesi daha çok yüzüne yayıldı. Sonra çevresine bakındı ve sınıfı taradı. Gözleri ilk olarak akrdeşini buldu fakat kardeşi onu görmemişti. Görmesi için uzun süre ona baktı fakat başarılı olamamaıştı. Profesör sözlerine devam etti. “ Dersi olabildiğince eğlenceli işlemeye çalışacağım.. İsteyenler bana Widmore diye değil Aléida yada Emilié diye de hitap edebilir.. Ciddiyetten fazla hoşlanmam hele de bu kadar çok vakit geçireceğim insanlarla.. “ dedikten sonra iç gıdıklayıcı bir tonda öksürdü. Dayrnt hep huylanırdı bu tür öksürüklerde. Hemen boğazını temizledi ve kafasını tekrar akrdeşine çevirdi. O kadar meşgul gözüküyordu ki -bu Dayrnt'ın düşüncesiydi elbette- hiç bakmayacak gibi gözüküyordu. Dayrnt'ı sıyırıp alan yine profesörün narin sesi oldu. “ Konuşmak isteyenler arka sırada otursunlar , kimseyi hiçbir şey için zorlayacak değilim. Fakat önde oturanlardan sessizlik istiyorum. Derse geç kalanlar lütfen saçma mazeretler söylemesinler.. Geç kalan izin istemeden yerine geçip otursun ister benden beş dakika sonra –ister benden yirmi dakika sonra derse gelsinler. Farketmez.. Dersimin bölünmesini asla istemem. Odama gelip bana her derdinizi anlatabilirsiniz.. Ders olsun , özel bir mesele olsun elimden geldiğince yardımcı olurum. Sanırım öğrencilerin isteyebilecekleri çoğu şeyi size sunuyorum. Karşılığında sadece ödevleri tam getirmenizi bekliyorum. Umarım iyi anlaşırız.” dedi ve sözlerini kesti.
Dayrnt etrafına bakınarak kendini rahatlatmaya çalıştı. Dersin diğer cümlelerini belirtmeme gerek yok, çünkü Dayrnt o kadar dikkat etmiyordu. Dayrnt'ın dikkat ettiği çevresinde olanlardı. Bir aralar profesörün birkaç sözü dikkatini çeker gibi oldu fakat birkaç sıra arkasında oturan öğrencilerin didişmeleri dikkatini dağıttı. Profesöre baktığında “ İkinci derse lütfen animagus nedir araştırıp gelin.. Dersimiz bitmiştir , haftaya görüşürüz.. Ve isteyen çıkabilir.” dedi ve birkaç adım atarak pencerenin yanına yaklaştı. Dayrnt önce çıkmak istemedi. Belki profesörle özel olarak konuşabilirdi. Tam olarak konu belirlememişti ama bulabilirdi. Fakat profesör sınıftan hızla çıktı. Dayrnt'da onun ardından çantasını hızla toparladı ve hızlı adımlarla sınıftan çıktı. | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Dönemin İlk Dersi ~ Tüm sınıflar Ortak C.tesi 25 Ekim 2008, 15:39 | |
| Günlerdir bir şeyleri konuşup sonuca bağlamak üzere toplaşan bir meclis gibi bir araya gelen bulutlar, belli ki aralarındaki sorunları halledememişlerdi. Gitgide büyüdüğü belli olan tartışmalarının kavgaya dönüşmesini bekliyordu Paula. Böylece birbirlerine attıkları çığlıklar ışıklı dalgalara dönüşecek ve aralarında yaralanıp ölenler olana dek savaşacaklardı. Süresi bilinmez, bu çetin savaşın sonunda, veda edenler için dökülen gözyaşları da yeryüzünü ıslatacaktı. ‘’ Bu sefer sorun büyük sanırsam. ‘’ diye mırıldandı yatağında doğrulurken. Yan tarafta henüz uykusunun açılması için en ufak bir uğraş göstermeyen Elina’ya baktı. Bir eliyle kendi yatağından destek alıp arkadaşının yatağına uzandı. Tek eliyle güçlü bir hamle yapıp kızın üzerindeki ağır yorganı yere çekti. Kışın kendisini artık çekinmeden gösterdiği aylarda, soğuk hava, odadaki sıcaklığa rağmen kendini hissettiriyordu. Elina rahatsız şekilde kıpırdanırken, Paula çoktan ayağa kalkmış üzerini değiştirmeye başlamıştı bile. Elinden geldiğince hızlı hareket ediyordu. ‘’ Senin acelen mi var? ‘’ diye uykulu bir sesle soran Elina’ya cevap vermedi. Sadece ‘’ Yok. ‘’ anlamına gelen bir baş hareketi ile geçiştirdi. Aslında acelesi vardı. Baykuşunun getireceği haberi merak ediyordu dünden beri. Baykuşhaneye gitmeden önce Elina’ya öğle yemeğinde görüşeceklerine dair kısa bir söz verdi ve meraklı meraklı kendisini izleyen kıza göz kırptı.
Yatakhaneden çıkmak üzere hızlı adımlarla ilerlerken açmak üzere olduğu kapı birden bire yüzüne açıldı. Eğer kısa bir süre beklemiş olsaydı büyük olasılık küçük burnu kapının hızı ile dümdüz olacaktı. Yatakhanelerine pervasızca giren her zamanki gibi Lumina’ydı. Paula’ya soran gözlerle bakan Lumina da, Paula’nın sabah acelesinden nasibini aldı. ‘’ Üzgünüm, ne derdin varsa Elina’ya anlat tatlım. Önemli bir işim var. Sonra görüşürüz. ‘’ Paula merdivenlere adımını attığında, Lumina gece gördüğü kabustan bahsetmek üzere geldiğini duyurabilmişti. Merdivenlerdeki adımlarının ritmi, kendisiyle uğraşan portrelerin sesine rağmen değişmedi. Başka zaman olsa kendilerini delirtmekten oldukça hoşlanacağı Üç Yüz portresi ile de zaman kaybedemezdi. Adımlarını iyice hızlandırıp, soğuk havaya aldırmadan baykuş haneye doğru koşmaya başladı. Yüzünü yalayıp geçen rüzgar tenini kurutuyordu. Baykuşhaneye geldiğinde yüzü rüzgardan kıpkırmızı olmuş, yeşil gözlerinden akan yaşlar yanaklarında kurumuştu. Kendisine beklediği haberin henüz ulaşmadığını anlaması çok uzun sürmedi. Hayal kırıklığı omuzlarını düşürdü. Gelirken gözlerini yaşartan rüzgara aldırmadan okulun sıcak havasına kavuşmak için koşmaya devam etti. Hogwarts’ın kocaman kapılarının açtığı kucağa sualsiz sığınırken, içinden dilediği dilekleri bir bir buruşturup hüzünlerinde sakladığı çöplüğe attı. Haftalarca beklemeye razıydı belki ama umutları da git gide azalıyordu.
Büyük salonun kapıları ardına kadar açık, içerden gelen sıcak çay ve kek kokuları ise iştah açıcıydı. Ama Paula’nın ne bir lokma yiyecek, ne de görecek hali vardı. Yatakhaneye çıkıp ders için gerekli araç gerecini aldıktan sonra dersleri sıralamaya başladı. Biçim değiştirme dersinin yapılcağı dersliğin kapısına geldiğinde, içerisi kalabalık ve hatta neşeliydi. Kendisi dışında herkesin mutlu olduğu gibi bir düşünceye kapılmıştı. İçinden gelmediği halde gülümseyerek kendi binasına ait ayrılmış sıralardan birine oturdu. Birkaç arkadaşıyla sohbet ederken, verdiği geçiştiren cevapların arasında, sınıfın kapısı yüksek sesle kapandı. İçeri giren beyaz tenli güzel kadın yeni profesörün ta kendisiydi. Her ne kadar profesörde bir şey kendisini çok rahatsız etse de, önyargılarını kenara bırakıp, henüz sesini öğrencilere duyurmak için konuşmaya başlan profesörü dinlemeye koyuldu. Cebinden uzun uğraşlardan sonra anahtarını çıkaran genç kadın eski ve tozlu bir kitabın sayfalarını okumaya başlamadan önce masasının üzerine oturdu. Devam eden cümlelerinde bir öğrenci topluluğu için ideal bir profesör olacağını kanıtlayan iddialı cümlelerini bitirdiğinde, Paula da herkes gibi mutlu görünüyordu. Sınıfın kapısını gürültüyle kapatan profesör yaratığı sinirli imajı çabuk dağıtmayı başarmıştı.
Profesörün isteği üzerine Paula da, diğerleri gibi on sekizinci sayfayı ağır ağır açtı. Bazı küçük sınıflar profesörün bahsettiği animagus benzeri yaratıklarla ilgileniyorlardı. Birbirlerine, kitabın sayfalarındaki resimleri göstererek ‘’ Hey, şuna bak! ‘’ dedikleri duyulan minikleri görmezden gelen profesör, derse dair sözlerini tamamladıktan sonra ödevlerini verdi. Verilen ödevle zaten sıkkın olan canı iyice sıkılan Paula, baykuşhaneye son bir kez daha uğramayı kafasına koyarak, dersin bitişini haber veren cümle ile, yıldırım hızıyla sınıftan çıktı.
|
| | | Vasili Von Holtz Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1259 Yaş : 35 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11863 Ekspresso Puanı : -1 Kayıt tarihi : 23/08/08
| Konu: Geri: Dönemin İlk Dersi ~ Tüm sınıflar Ortak Paz 26 Ekim 2008, 18:07 | |
| Vasili sıkıcı geçen bir Astronomi dersinin ardından Biçim değiştirme sınıfının yolunu tutmuştu.Aralanmış kapıdan içeri girdi.Öğrenciler oldurmuştu sınıfı.Profesör de masasında bir kitabı inceliyordu.Vasili profesöre selam verip bir sıraya oturdu.Daha doğrusu temizleme işlemiiki dakika sürdükten sonra oturabildi.Kesinlikle bu sınıfın elden geçirilmeye ihtiyacı vardı.Hademeler ne yapıyordu acaba?Vasili düşüncelere dalmaktan kendini kurtarıp çantasında kitap ve parşomenlerini çıkardı.Yanında Clara ya dönüp fısıldamaya başladı.Cll de pür dikkat dinlemeye başladı onu..Vasili Clara yı hipnotize ediyordu adeta..o konuşmaya başlayınca çevresini unutuyordu sanki.Ve sonunda profesör yeterli çoğunluğu gördükten sonra derse başladı.Kitapta 18.sayfayı açtırarak konuşmasına devam etti.Küçük bir örnek gösterip gerisini sınıfa bıraktı.Herkes de büyüyü denemeye yapmaya çalıştı.Sonra profesör dersin bitttiğini duyurunca herkes hızlı bir şekilde sınıftan çıkmaya koyuldu.Vasili her zamanki gibi ağır adımlarla çıkmayı tercih etti.Ve profesöre göz kırptı ve ona gülümsedi.Profesör de başını eğiP göz kırparak nazikçe selamına karşılık vermiş oldu.. | |
| | | Lyra Helen Varens
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 53 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan !!! Galleon : 11896 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 12/08/08
| Konu: Geri: Dönemin İlk Dersi ~ Tüm sınıflar Ortak Çarş. 29 Ekim 2008, 17:36 | |
| “Merlin aşkına! Bu havada, pencereleri açma gereğini kim duyar?! ”
Lyra, pencereden içeri giren soğuk rüzgar nedeniyle tatlı mı talı uykusundan uyanmıştı. Hava çok dengesizdi bugünlerde. Bir soğuk, bir sıcak… Koyu, parlak mavi renkli, pamuklu battaniyesini üzerinden çekti ve hiç istemediği halde önündeki perdelerin uçuştuğu açık pencereye doğru yürüdü. Yaklaştıkça, esen rüzgarın keskin soğuğu vücudunun daha da ürpermesine neden oluyordu. Pencerenin yanında fazla beklemeyerek aceleyle kapatmaya çalıştı pencereyi. Tahta pencere, kapanırken ufak bir gıcırdama sesi çıkarsa da bunu umursayacak kişinin olmadığını düşündü Lyra. Soğuk nedeniyle battaniye ve yorganlarına sarılmış olan öğrencilerin tek ilgi alanı soğuğu hissetmeden uyumak ve rüyalarına -görüyorlarsa- devam etmekti şimdilik. Yatağına doğru ilerlerken, ağzının iyice açılarak esnemesiyle göz kapakları iyice ağırlaşmaya başladı. Uyku zaten, acımasız bir şekilde sürekli bastırıyrdu ve bundan kaçış imkansızdı Lyra için. Zaten onunde buna direnmeye niyeti yoktu. Gecenin bir vakti uyumayıp da ne yapacaktı ?
***
“Ahh! O da neydi? Yine hanginizin sulu şakası bu?”
Lyra, yattığı yerden vücuduna değen yumuşak bir şey yüzünden kalkıvermişti. O anki duyduğu korku, sinir derecelerini zorluyordu. Artık arkadaşlarının bu şakalarından bıkmıştı. Büyük bir korkuyla kalktığı yatağından fırlayınca, yatakhanedeki kızların garip şekildeki bakışlarına maruz kalmıştı. Hepsinin yüzünde şaşkın, anlamsız, meraklı birer ifade vardı. Bazıları da ters ters, sinirli bir şekilde uykuları bölündüğü için Lyra'den bir açıklama bekliyormuş gibi bakıyorlardı. Ama hayır! Açıklama yapması gereken bir kişi varsa bu o değildi. Onun şu an korkuyla uyanmasına neden olan arkadaşlarıydı.
-“Evet! Biriniz bir açıklama yapacaksınız değil mi? Yoksa çok ama çok kötü olur. Bu olayın profesörlere yansımasını hiç birimiz istemeyiz öyle mi!”
Hepsinin yüzlerine şöyle bir göz gezdirdi. Hala hiç biri hiçbir şey anlamamış gibi görünüyordu. Bu Lyra'nın sinirini daha da arttırıyordu. Hem böyle kötü şakalar yapıyorlar, hem de söyleyemeyecek kadar korkak oluyorlardı. Yatağındaki ‘şeyin’ ne olduğunu bilmiyordu hala. Battaniyeyi kaldırıp bakmaya cesaret edemiyordu bir türlü. Ama bakmasına da gerek yoktu. Sonuçta yapılan kötü şakanın, kötü bir esprisiydi bu da. Kesinlikle çok saçma bir şey olmalıydı ‘o şey’. Battaniyedeki bir bölüm yavaşça hareket etmeye başladı. Bu da neydi ki şimdi? Bir böcürt falan olamazdı herhalde? Ya da herhangi sihirli bir yaratık… Bu hareketi gören diğer kızlar korkuyla gözlerini kıstılar. Lyra anlayamıyordu bir türlü. Yaptıkları şakayı bilmiyorlar mıydı ki? Neden böyle korkmuşlardı şimdi?
-“Bakın oyun oynamayı kesin, anladınız mı?! Şimdi biriniz gelip şu battaniyenin altındaki ‘şeyi’ alın ve ait olduğu yere götürün. Eğer şimdi biriniz akıllıklık edip de bunu açıklarsa.... Err... Affedebilirim belki.''
Hiç kimse ya cesaret edemiyordu ya da başka bir şeyin olmasıı bekliyordu anlaşılan.
-"E hadi ama!"
Gözlerini kızlardan ayırarak, battaniyesinin altında, hareket eden şeye çevirdi. O ‘şey’ - her neyse – zararlı bir şey olamazdı sonuçta. Eğer öyle olsaydı onu bu yatakhaneye kadar getiremezlerdi. Kendisine cesaret vermeye çalışarak, battaniyenin üzerine eğilmeye başladı. Ellerini tam uzatmıştı ki –
-“Hey!! Dur bekle. Hadi tehlikeli bir yaratıksa? O zaman ne yapacaksın? Bence bir profesörü çağıralım…”
Bazıları onayladılar, şaşkın ve korkulu yüzlerle. Hepsi yataklarından doğrulmuş, gerilmiş suratlarla Lyra'nın yatağına bakıyorlardı. Hélén bunun bir şaka olmadığını düşünmeye başlıyordu. İçindeki merak duygusunu bastıramayarak, bir çırpıda battaniyeye hamle yaptı ve battaniyeyi yataktan attı. Kendisi de ileri savruldu aceleyle. Yataktaki ‘şey’ herkesin yüzünün korkudan çok şaşkınlığa çevrilmesini sağladı. Bu ‘şey’ Lyra'nın kedisiydi. Lyra kediyi kucağına alarak karnını okşadı biraz. Bu, kedinin çok hoşuna gitmişti. Anlaşılan kedi, gece soğuktan rahatsız olup, sevgili sahibinin yanına kıvrılmıştı. O kadar sevimliydi ki Lyra hiçbir şey demeden kediyi saldı yere. Diğer arkadaşlarına da üzgün bakışlar attı ve onların yataklarına tekrar yatmasını izledi. Derslerin başlamasına pek bir zaman kalmamıştı aslında. Lyra da fazla uyumak istemiyordu zaten. Yüzünü yıkamaya lavaboya gittikten sonra tekrar yatakhaneye döndü ve okul cüppesini giyerek önce Ortak Salon’a, oradan da Büyük Salon’a indi. Büyük Salon fazla kalabalık olmamakla birlikte gayet sessizdi. Binaların masaları fazla dolu olmamakla beraber, ender sayıda öğrenci vardı. Kendisi gibi erkenci olanlar, ya ders çalışıyorlardı, ya sohbet ediyorlardı ya da kahvaltılarını bitiriyorlardı.
Lyra kahvaltısını yaparken profesörlerin masasına baktı. Henüz hiçbir profesör yoktu. Tüm sandalyeler boştu. Uzun bir süre hem kahvaltısını yaparak hem de çevreyi izleyerek vakit geçirdi. Yavaş yavaş Büyük Salon’un dolmasıyla henüz fazla dolmamış olacağını tahmin ettiği Biçim Değiştirme sınıfına doğru yürümeye başladı. Sınıfa girdiğinde, tahmin ettiği gibi çoğu kişinin henüz gelmemiş olduğunu gördü. Karanlık bir havası olan sınıfta aynı zamanda hafif toz kokusu Lyra'nın burnun gıdıklamıştı. Hapşurmasını gizlemeye çalışarak, fazla kalabalık olmayacak ve dikkat çekmeyecek bir yer bakınıyordu. En sonunda uç bölümlere doğru bir yere doğru ilerledi ve sandalyeye oturmadan önce, üzerini kaplamış olan toz tabakasını cüppesinin eteği ile üstünkörü bir şekilde sildi. Sınıfın karanlık havası Lyra'nın içinin bunalmasına sebebiyet veriyordu. Bu soğuk havada, sadece gaz lambalarıyla aydınlatılmış bir sınıfta bulunmak yarı bir ürkütücü geliyordu Lyra'ya. Çevreye göz gezdirmeye tam ara vermişti ki, içeriye profesör olduğu anlaşılan ama Lyra'ya göre bir Biçim Değiştirme profesörüne göre oldukça genç ve gösterişli bir bayanın girmesi o kasvetli sınıfı bir an olsun ilgi çekici yapmaya başlamıştı. Hafif bir tebessümle sınıfa giren profesörün ceplerini karıştırırken aynı zamanda konuşmasını dinlemeye başladı. Sonunda anahtarını bulmuş olan profesör, öğrencileri süzerek yaptığı konuşmasına devam ediyordu. Alattıklarına bakılırsa gerçekten de ideal ve sıradışı bir profesör olacaktı Lyra için. İdeal ve sıradışı bir profesör demek, ideal ve sıradışı bir Biçim Değiştirme dersi demekti aynı zamanda. Profesörün ödevler ve dersler konusundaki isteği ise zaten alışılagelmiş profesör istekleriydi. Masasının üzerine oturan profesör, öğrencilerine sayfa 18'i açmaları gerektiğini söylemişti. Biçim Değiştirme kitabını isteksizce çantasından çıkaran Lyra, sayfa 18'i ince parmaklarıyla aramaya koyuldu. Sayfaları çevirirken de profesörün Biçim Değiştirme hakkında söylediklerini dinliyordu. 2. derse Animagusları araştırıp gelinmesini istemişti profesör ve ardından dersin bittiğini söyleyerek sınıftan seri adımlarla çıkmıştı. Her ne kadar ödev verilmesinin rahatsızlığını hissetmiş olsa da, dersin bitmesinin vermiş olduğu haz ile çantasını toparlayıp, uzun koridora attı kendini.... | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Dönemin İlk Dersi ~ Tüm sınıflar Ortak C.tesi 08 Kas. 2008, 17:46 | |
| Gene karanlık gene hava bulutlu ve kara, Nicole gene bir güne uyanmıştı. Her şey olduğu gibi, Nicole umutlarını yitirmiş bir çocuk gibi oradan oraya oyalanacak işler bulmaya çalışıyor. Kendini dışarıya karşı soyutlamış bir şekilde iç etkenlere adamıştı artık. Sevdiği arkadaşları ile bile fazla konuşmuyordu. Günaydın diyor ve eliyle selam veriyordu. Daha ne kadar içine kapanabilirdi. Kendini kitaplara hiç okumadığı dergilere ve gazeye adamıştı resmen. Bu değişim onun bir gelişim sürecine girdiğini gösteriyordu. Fakat ne zaman inadın hiçbir olayı çözmediğini anlayıp içten içe kendini yiyen düşüncelerini anlatacaktı. Belirsizlik ve hiçlik içinde geçiyordu. Şu an pek bir şey düşünmediğinden ve kendini kitap karakterlerinden çıkan biri olarak gördüğünden bir önemi olmuyordu. Gene bir kapalı gün. Yataktan kalktı ve kendini yerin dibine çekilen biri gibi hissetti. Oysa ki bu yalpalama aniden sadece bir baş dönmesiydi. Bir an gözlerinin kararmasıyla kendini yerde bulacağından korkarak kendini yeniden yatağa attı. Yanında yataktan yeni kalkan ve hazırlanan kız "Bir şeyin yok ya" diye merakla sordu. Nicole ne olduğunu anlamayan bakışlarla bakmıştı. "Bilmiyorum gözüm karardı ve bu yüzden kendimi yeniden yatağa attım."dedi Kızı daha önce görmüştü, fakat ilgilendiğinden sanki yeni gelen bir kız gibi nazik davranmıştı. Şaşırmıştı biraz da karşısında ki bir insanı tedirgin ve telaşın verdiği korku içinde görmeyeli ya da bu durumu farketmeyeli baya olmuştu. En sonunda yeniden yattığı yatağın üzerinden toparlanarak kalktı. Artık hazırlanmaya başlaması gerekti. İlk önce cübbesinin içine bir sweatshirt ve kot pantolan çıkardı. Ardından kendine uyup uymayacağına bakmak üzere giyinmeye başladı. Giydikten sonra kendini içinde çok rahat hissettiğinden aynaya bakma gereksinimi duymamıştı. Saçını yapmaya hiç mecali olmadığından herhangi toplayacağı bir toka bularak at kuyruğu şeklinde toplamaya karar verdi. Hazırlandıktan hemen sonra kıza teşşekkür ettiğini söyleyen bir bakışla baktı ve ardından Büyük Salonun yolunu tutmak üzere o izbe ve buram buram toz kokan koridorlardan geçti. Yanına aldığı çantası onun sırdaşıydı sanki her seferinde kardeşinin aldığı o eskimekten yırtılmış çantayı yanında taşıyordu. Aslında böyle olduğunu gören herkes şaşırıyordu, fakat herkes onun dengesizliğinden ve çılgınlıklarından bıktığından onun bu halini görmezden geliyordu. Ama arkasından önü arkası kesilmeyen bir dedikodu fırtınası olmuyor değildi. Söz konusu olan büyük bir aileye mensup ve çok neşeli, zalim olan sarı saçlı ve yeşil keskin bakışları olan Nicole'dü.
Kahvaltıya vardığında yanından ayırmadığı çantasından çıkardığı gazeteyi okumaya başladı. Tam olarak okumuyordu, ama bazı dikkatini çeken haberleri okuyor. Resimlere bakarak biraz zaman geçiriyordu. Bir yandan da kahvaltı da her zaman ki gibi kızarmış ekmeğin üstüne sürdüğü reçelli ekmeğini yiyordu. Sonunda karşısına birinin pat diye oturduğunu duyunca merakla okuduğu sayfayı biraz indirerek karşısında olan Elizzy'e baktı. Ödünü koparmıştı; fakat konuşmak istemediğinden kafa sallayarak günaydın diyen bir bakış attı. Elizzy'de aynı bakışı attıktan sonra yarım yamalak Nicole gazetede ki okuduğu haberlerin baş sayfalarına bakıyordu. Nicole en sonunda biten kahvaltısının ardından masadan kalkamaya yeltendi. İlk dersi Biçim Değiştirmeydi ve yeni bir Profesör bu derse girecekti. Ders başlamadan önce biraz kafa dinlemek adına ortak salonda kitap okumaya karar verdi. Yeni kütüphaneden aldığı bir kitaptı bu adı "Gökkuşağıydı" değişik figürlerin olduğu bir serinin son kitabıydı. Aynı onun gibi acılar çeken kitapta bir kız vardı. Sevmezdi okumayı ama artık tatmadığı duyguları sever sayar bir hale gelmişti.
Zil çaldığında hızlı adımlarla Biçim Değiştirme dersinin olduğu sınıfa doğru yola koyuldu. Oraya vardığında Profesör olduğunu düşündüğü kişiyle karşılaşmıştı. Beklediğinden daha anlayışlı ve sevecen bir tavrı vardı. Ayrıca Nicole hiç bir şey demeden ona yol verip geçmesine izin verdi. Nicole bu olaya şaşkınlıkla gülümseyerek Slyterinlilere ait masanın oraya geçti. Pencerenin kenarında ve en başta tek yer kalmıştı, hızlıca Profesör'ün hemen gireceğini anladığından hazırlandı. Profesör'ün girmesinin ardından yaptığı centinmeliğe karşılık minnet duyan bakışlarla gülüyordu. Nicole gösterdiği sevecenlik karşısında şaşıran herkes fısıldaşmaya başlamışlardı. Ama Nicole Profesör'ün nasıl bir konuşmayla derse başlayacağını bekliyordu ki tam o anda Profesör “ Sanırım tahtaya yazmaman gerek yok.. Adım Aléida Emilié Widmore.. Bu sene biçim değiştirme dersini beraber işleyeceğiz. . Ovv sanırım anahtarı buldum..”demişti. Nicole anahtarı buldum sözüne bir anlam verememişti. Ama sonunda bunun bir espri olduğunu anlayınca gene eğleneceği bir ders olduğundan mutlu bir hale bürünmüştü."Acısı yok mu oluyordu, sadece bir derslik ilgiden kaynaklanan bir yok olmadan başkası değildi bu olay kimi kandırıyordu ki!" bu düşünceler içinde gidip geliyordu. Tam o sırada "Dersi olabildiğince eğlenceli işlemeye çalışacağım.. İsteyenler bana Widmore diye değil Aléida yada Emilié diye de hitap edebilir.. Ciddiyetten fazla hoşlanmam hele de bu kadar çok vakit geçireceğim insanlarla.. “Profesör'ün cümlesiyle bir yazının silinmesi gibi duyguları da kaybolmuştu bir anlığına. İlk defa hissettiği bir sıcaklık vardı bu ortamda bilmiyordu. Bu sınıftan çıkar çıkmaz hepsinin biteceğine emindi, ama bir anlık ümit ve ilgiyle oluşan mutluluktu işte... Ardından çok katı olduğunu anlatmayan ve hiç kimseyi derste sıkmayacağını hatta derste konuşmak isteyenlerin arkaya geçmesinin yeterli olacağını söylemişti. Nicole bu durumda hemen arka trafa geçmeyi planlaması ve yapması gerekirken hiçbir şey yapmadan olduğu yerde Profesör'ü dinlemeye devam etti. Her söylediği sözün ardından yüzünde bir aydınlanma oluşuyor, dağınıklığı bile hoş bir hale dönüyordu. Garipti, belki de piskopatçaydı bu yaptıkları, ama artık hiç bir düşüncesini saklamak niyetinde değildi.
Tam bunları düşündüğü sırada içinde bir ürperme belirdi. Soğuk çok soğuk bir ürperme ve ardından titremeyle camın açık olup olmadığına bakmak üzere cama baktı. Camın yansımasından karanlık, ama bir o kadar da aydınlık gözüken bir bakış vardı. Tam bir anlam vermek üzere, camdan gözüken yere baktığında orada kimsenin olmadığını anladı. Ne oluyordu galiba gördüğü bir hayaldi. Gerçekti; fakat bunu itiraf etmek kolay olmadığından hayal diyerek geçiştirmeyi düşünmüştü. Bu bakış ve kapkara gözler işte mutluluğun ardından yeni bir gizem daha gözlerini açıyordu hayatta. Kendi içinde duygulara dalarken Profesör'ün dersinden tamamen kopmuştu. Ama buna üzülmesinin hemen ardından zil çalmıştı bile, artık her şey için çok geçti. Büyük bir ihtimalle her zaman dinleyen Elizzy'den gene yapacak bir şey olup olmadığını soracaktı. Hala aklı o çözemediği içini gıdıklayan ve ürperten o karanlık bakışlardaydı. Kimdi bu gizemli adam. | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Dönemin İlk Dersi ~ Tüm sınıflar Ortak Paz 09 Kas. 2008, 00:00 | |
| Xenia sabah yataktan kalkarken henüz kendinde değildi. Aklı tamamen başka yerlere kayış ve düşünceli bir tavrı vardı. Asıl onu şaşırtan hiç aile özlemi çekmemesiydi. Genelde annesinden en fazla 3 gün uzak kalabilmişti. Belki de bu okul hep ilklerin yaşandığı bir yerdi. Annesi okuldan istifasını verdikten sonra kendini daha özgür hissetmişti Xenia. Sonunda benliğine varabilmişti. Okul onun için bir eğlence merkezi, kendisi ise içinde kaybolan bir çocuktu. Cebinde tüm oyuncaklara binecek kadar parası vardı ve her geçen gün yeni oyuncaklar geliyordu ve cebinde parası hep aynı oluyordu. Kim bu durumdan şikayetçi olabilirdi ki? Hayır, sanırım Xenia çok mutluydu.
Ortak Biçim Değiştirme dersinin olması morallerini biraz alt üst etti. Genelde büyü kullanılmayan derslere ağırlık veriyordu. Eğer gerçekten cesur olmasaydı kendini kesinlikle Ravenclaw'da bulabilirdi. Gerçekten zeki bir kızdı. Birazda çalışkandı tabii. Slytherin'li züppeler gibi çalışmadan yüksek almıyorlardı. Derste dinlediklerinin üstüne birazda çalışması onun zekasını katlıyabiliyordu. Hafızası kuvvetli değildi o yüzden. Sürekli çalışması onun unutkanlığına sebep olmuştu. Elbette tekrar ettiği şeyleri unutmuyordu ama üstünde durmazsa tamamen aklından çıkabiliyordu. Yani bir ders programını yada bir çlışma planını kolayca unutabilecek bir hafızaya sahipti.
Yataktan kalkıpda yavaş yavaş giyinmeye koyuldu. Gün geçtikçe büyüdüğünü görmek güzelliğine güzellik katıyordu. Tabii bir genç kız olmanında zorlukları vardı. Okuldan güzel bir meslekle ayrılan bir anne elbette kızından çok yüksek isteklerde bulunabiliyordu. ' Çalışmak, çalışmak! ' diye geçirdi aklından. Sıkılmıştı belkide bu yaşam tarzından. Eğlence diye bahsettiği şeyler ise sadece ödev yapmaktı. Hiçbir zaman göl kenarına gitmemişti. Gittiysede pek başarılı arkadaşlıklar kuramamıştı. Umuyordu aslında. Yapabilirdi. Okulun büyük kısmının Karanlık Taraf'a sempati duyması bu durumu güçleştiriyordu fakat gerçekten çok güzel örneklerde görebiliyordu. Tabii gözünde çarptırabilirse.
Tüm eşyalarını hazırlayıp yatakhaneden çıktığında üstünde hala yorgunluk vardı. Yataktan kalkmanın verdiği doğal güzellik ve düz, parlak saçlar gerçekten Xenia'yı çekici kılıyordu. Ortak salonda yavaş adımlarla ilerlerken çalışma masassının etrafında oturmuş birkaç delikanlı dikkatni çekti. Büyük ihtimalle Biçim Değiştirme dersini kırıp ödev yapacaklardı. Xenia kışkırtıcı bir şekilde onlara göz kırptı ve saçlarını savurarak önlerinden geçti. Arkasında tartışmaları duyabiliyordu. İkiside kendilerine göz kırptığını iddia ediyordu. İki arkadaşı birbirine düşürmek bu kadar kolaydı işte. O yüzden ince eleyip sık dokuması gerekliydi. 3. sınıfta yanlız ve güzel bir kız olmak gerçekten başa belaydı.
Sonunda kendini koridorlara attı ve yavaş adımlarını orada sürdürdü. Önüne gelene gülümsüyordu. Daha genç kız olmaya yeni adım atmıştı. Arkadaş seçiminden mi korkacaktı? Sevgili... belki! Ama yakın arkadaş seçimlerini biraz daha sıklaştırması gerekliydi. Ne yani, daha 3. sınıftan büyüyünce Dumbledore gibi bilge biri olacak bir arkadaş mı arıyordu? Dedesine benzeyecek birini bulması gerçektende uzun zamanını alacaktı. Bu kadar uğraşması bu yüzden mantıksızdı. Kafasını topladığında merdivenlerden aşağıya inmeye çalışıyordu. Halbuki Biçim Değiştire sınıfı bulunduğu kattaydı. Hemen yolunu değiştirdi ve hızlı adımlarla sınıfa gitmeye başladı. Bu uyuşukluğu üstünden atamazsa bu gün pek bir şeye yetişemeyeceği bariz belliydi.
Sınıfın kapısında biraz durdu ve birkaç yavaş adım atarak sınıfı talan etti. Birkaç kişi vardı. Evet, evet evet sonunda onu görmüştü. Kendini beğenmiş ve keskin bakışlarıyla Dayrnt Black. Nefret etmişti o çocuktan. Arkadaş olamayacağı biri varsa işte oydu. Tam olarak kişiliğini bilmioyrdu aslında. Sadece dış görünüşüne göre kararını veriyordu. Sonunda içeri girdi ve Dayrnt'a yakın bir sıra çekti. Arada bir ona bakıyordu ve tepkilerini izliyordu. İşte şimdi gizemci kişiliği ön plana çıkmıştı. Gerçek işiliği hakkında birkaç bilgi edinecekti. Bu konuda yeterince başarılı olduğunu düşünüyordu. İcraatleri de bu yn doğrultusundaydı. Belki Kehanet yada Astronomi profesörü olabilirdi bu yüzden. Belki de Muggle Araştırmaları.
Profesör kısa bir zaman sonra ınıfa gülümsiyerek girdi. Dayrnt'ın da samimi bir ekilde gülümsemesi Xenia'nın fazlasıyla şaşırmasına yol açtı. Nedene onu insan olarak görmüyordu. Çocuk o kadar soğuk kanlı gözüküyordu ki gülmem onun yazılımına işlenmemiş gibiydi. Fakat ufacık bir insani hareketi Xenia'nın içinde bir umuta yol açıyordu. Hayır, aşık olmamıştı ona. Belki de örnek alabileceği bir çocuktu. Tarzı, davranışları, karizma her şeyi farklıydı. Ama kötüydü işte. Onun yerine -yine son sınıflarda olan- Charlie Monaghan'ı örnek alabilirdi. İşte o çocukta gerçekten farklıydı.
Biraz zaman sonra profesör derse başladı ve Xenia başlar başlamaz bir püf nokta yakaladı. " Profesör Widmore demek. Ohhoo! Profesör, Alédia dememizede mi izin veriyor? Gercekten çok candan bir kişiliği var. Herkese kendini sevdirebilir. " diye kendi kendine mırıldandı not defterine karalamaca yapar gibi profesörün adını not alırken. Akılda kalması kolaydı fakat mühim, Xenia'nın hafızası söz konusuydu. Bu ismi aklında tutması için bile yattığı ranzanın üstündeki ders programında, Biçim Değiştirme dersinin karşısına yazmalıydı adını. Güzel bir yöntemdi - özellikle de Xenia gibi hafızası güçsüz olanlar için. Hafızası güçsüz edemek aptal demek değildi. Ders programı hilesini anca -Xenia gibi- zekiler akıl edebilirdi.
Sonunda dersin sonlarına yaklaşıldı ve Xenia çantasını hızla toparladı. Kendine az da olsa gelebilmişti. Ellerini sıranın üstüne koydu ve güç alarak ayağa kalktı. Sonra yavaş adımlarla ilerlerken Dayrnt'ın omzuna hafifçe deydi. Sonra tiksinti dol ubir hareketle einin tersiyle omzunu sildi. Fakat Dayrnt'ın farkında bile olmadığını görünce biraz bozuldu ve profesörün yanında hızla geçti. Sonra haksızlık ettiğini düşündü ve arkasını dönerek" Sihirli günler, ıhhm, Profesör Alédia. " dedi ve gülümsiyerek sınıftan ayrıldı. |
| | | Kiera Angela O'Neil
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1115 Yaş : 30 Kan statüsü : Melez Galleon : 11856 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 31/08/08
| Konu: Geri: Dönemin İlk Dersi ~ Tüm sınıflar Ortak Ptsi 24 Kas. 2008, 19:12 | |
| Angela geçen günün verdiği yorgunluğun ardından çalan zili umursamaz bir biçimde yatmaya devam ediyordu. Yatakhanede sadece uyuyan Angela’ydı. Etraftan gelen ‘Çabuk..Şuraya bakın…’ sesleri onda yenemediği bir merak uyandırmış ve bu merak onu yatağından kaldırmaya yetmişti. Pencereden baktığında 2 tane çocuğun birbirlerine girdiğini görmüştü. Onları tanımadığından yanındakilerin konuşmasını dinledi. ‘Bu o çocuk değimli sürekli kavga çıkarıp duruyor. Şu ana kadar herhangi birine yakalanmaması büyük şans doğrusu…’ Angela biraz şaşırmıştı Hogwarts’ta ve kimseye yakalanmamış... ‘Bu çocuk bayağı şanslı doğrusu...’ diye geçirdi aklından. Ardından gelen üst sınıflar onları ayırmışlardı ve Angela görüp göreceğinin bu olmasına kızgındı. Bu olay yüzünde gördüğü rüya bölünmüş ve uyanmıştı. Rüyasında annesiyle babasını görmüştü konuşmaları çok net hatırlıyordu:
‘-Angela kızım hala gelmemekle karalı mısın yoksa… - Kesinlikle anne hayatım babamın o saçma sapan, anlam veremediği ve sıkıldığım toplantılarda geçti beni rahat bırakın artık… - Böyle şeyler söylememelisin Angela baban çok üzülüyor yanında olmanı istiyor bunu bile bile yaptığın şeye bak. - Yapma anne sanki babam bensiz hiçbir şey yapamaz… - Eğer babandan birgün ayrı kalacak olursan yaptıklarına çok üzüleceksin Angela hem de çok… - Merak etme anne böyle bir şey olmayacak bunda üzülecek bir şey yok ki. - Belki şimdi yok. Ancak ayrı düşerseniz birlikte geçiremediğin o dakikalara çok üzüleceksin… - Her zaman söylediklerini söylüyorsun bir kerede değişik bir şey söyle lütfen. - Peki sen bilirsin… Ama bir gün bu sözlerimi hatırlayacaksın ve keşke annemi dinleseydim diyeceksin ancak zaman çoktan geçmiş olacak ve senin bu kadar büyüttüğün toplantıları bir gün özleyeceksin…’
Annesi bu sözleri söylemeyi bitirdiğinde uyanmıştı.
Aslında annesi o zaman haklıydı şuan babasını göremiyordu ve keşke keşke onunla geçirebileceğim zamanları başka şeylerle geçirmeseydim diyordu. Uzun bir süre daha rüyanın etkisinde kaldıktan sonra lavaboya doğru yol aldı… Elini yüzünü yıkadı ve dolabından cübbesini aldı savurur bir şekilde üstüne geçirdiği cübbesiyle salına salına büyük salona doğru gitti. Kahvaltısına başladı ilk ders ‘Biçim Değiştirme’ydi. Herkes için yeni bir profesördü yanlış bilmiyorsa açıkçası herkesin heyecanlandığı kadar o da heyecanlıydı. Profesörü ve dersi çok merak ediyordu…
Çabuk çabuk kahvaltısı etti ve dersliğe doğru gitti. Boş bulduğu bir yere oturdu profesörü beklemeye başladı… Ardında kapının oradan büyük bir gürültü geldi kafasını o tarafa doğru çevirdi ve profesörün geldiğimi fark etti. Profesör ceplerini ararken bir yandanda ilk sözlerine başladı;
“ Sanırım tahtaya yazmama gerek yok.. Adım Aléida Emilié Widmore.. Bu sene biçim değiştirme dersini beraber işleyeceğiz. . Ovv sanırım anahtarı buldum..”
Anahtarı bulduğunu söyleyince ceplerinde neler karıştırdığını anlamıştı… Bulduğu anahtarla profesör dolabı açmış ve içinden üstü hafif tozla kaplı bir kitap çıkardı. Anahtarı cebine koyduktan sonra sözlerine devam etti;
“ Dersi olabildiğince eğlenceli işlemeye çalışacağım.. İsteyenler bana Widmore diye değil Aléida yada Emilié diye de hitap edebilir.. Ciddiyetten fazla hoşlanmam hele de bu kadar çok vakit geçireceğim insanlarla.. “ Hafifçe öksürüp sözlerine devam etti. “ Konuşmak isteyenler arka sırada otursunlar, kimseyi hiçbir şey için zorlayacak değilim. Fakat önde oturanlardan sessizlik istiyorum. Derse geç kalanlar lütfen saçma mazeretler söylemesinler.. Geç kalan izin istemeden yerine geçip otursun ister benden beş dakika sonra –ister benden yirmi dakika sonra derse gelsinler. Fark etmez.. Dersimin bölünmesini asla istemem. Odama gelip bana her derdinizi anlatabilirsiniz.. Ders olsun, özel bir mesele olsun elimden geldiğince yardımcı olurum. Sanırım öğrencilerin isteyebilecekleri çoğu şeyi size sunuyorum. Karşılığında sadece ödevleri tam getirmenizi bekliyorum. Umarım iyi anlaşırız.”
Angela bu profesörü sevmişti galiba. Çok içten ve eğlenceli birine benziyordu. Konuşmak isteyenlerin arka sıralarda oturmasını söylemişti. Angela en ön sırada oturuyordu evet, biraz gevezeydi ancak bu derste konuşmayacağına dair kendine söz verdi ve profesörü dinlemeye devam etti;
“ Sayfa on sekizi açalım lütfen.. Bir çoğunuz biliyorsunuzdur ama yine de dersimizin konusuna bir giriş yapalım.. Sihrin karışık dallarından biridir. Birçok öğrenci bu derste zorluk çeker. En basit olarak bir kibrit çöpüne toplu iğne biçimi verilir...
Angela kitabını çıkardıktan sonra sayfa onsekize göz gezdirdi ve profesörü dinlemeye devam etti…
‘Biçim Değiştirme bir nesneyi diğerine çevirmeye yarayan bir sihir dalıdır. Cansız nesneleri canlandırmak ya da bunun tam tersini yapmak mümkündür.Ayrıca İnsanlarda animagus veya metamorfagus olarak biçim değiştirirler..Bazı Biçim Değiştirme büyüleri birşeyin bir bölümünü değiştirir, bir insanın kulağını tavşan kulağına çevirmek gibi. “
‘Bu kadar kolay mıydı ?’ diyerek öğretmene alaycı bir şekilde baktı… Ancak bunun sadece bir başlangıç olduğunu unutuyordu…
“Ayrıca Biçim Değiştirme’nin tersi olan Biçim Dönüştürme birşeyin normal şekline dönmesini sağlar.”
‘Bunu da aklı olan herkes bilebilir bence…’ dedi. Ardından çalan zil dersin bittiğini ifade ediyordu. Kendini hiçbir şey öğrenmemiş gibi hissediyordu…
“ İkinci derse lütfen animagus nedir araştırıp gelin.. Dersimiz bitmiştir , haftaya görüşürüz.. Ve isteyen çıkabilir.”
Angela eşyalarını topladıktan sonra profesöre hafifçe gülerek sınıftan ayrıldı… | |
| | | | Dönemin İlk Dersi ~ Tüm sınıflar Ortak | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |