İsim: Emilié Joséphine Meraud
Cinsiyet: Bayan
Sihirsel Soy: Safkan
Asa: -
Fiziksel betimleme:
Oval suratlıdır. Belirgin elmacık kemiklerine, sert yüz hatlarına sahiptir. Dolgun, biçimli dudakları vardır. Kısık gözleri koyu mavi rengindedir. Yaşıtlarına göre biraz daha uzun boylu ve incedir. Düzgün fiziği ile göz doldurur. Sol omzunda büyük bir J harfi vardır. Okul kıyafetlerinden kurtulmayı becerdiği zamanlarda yırtık kazaklar, parkalar, botlar, converseler, yıpranmış kotlar, herhangi birşeyi tiye alan baskılı bluzler giymeyi sever. Saçları daima dağınık ve düzdür. Yalnızca özel günlerde ne giydiğine dikkat eder.
Kişiliği:
5 Haziran günü dünyaya gelmiş. Günlerden Cuma'ymış ve hava baharın kırılganlığının izlerini halâ taşıyormuş. Çıkarılan yıldız haritalarına göre İkizler burcu. Annesinin burç kitaplarında yazana göre ; Güneş bu burca, gıpta edilecek derecede zekâ vermiştir.
Yaklaşık 10 yaşında gerçek yetenekleri açıklanan Emilié çevresindeki çoğu çocuğa göre daha zeki olduğu gözle görülür bir gerçektir. Sebatsız, yerinde duramayan yapısıyla etrafını bıktırır çoğu zaman. Değişken yapısı hareketlerinin tahmin edilememesine yol açar. Karşısındakini ikna etmeyi iyi becerir, insanları formule etmeyi iyi bilir. Birden fazla işi aynı anda düzgün becerebilmek onun için olağan bir durumdur. Yaşam tarzı daima kişiliğini yansıtır. Cazibeli, liderlik yeteneğine sahip, en zor durumda bile gayret gösterebilen bir kızdır. Kendinden daha az ilginç olan insanlar onda alay konusuna dönüşmüştür. İnsanların isteklerini yerine getirmeyi sever ancak kişiliğinin çözümlenmesine asla izin vermez. Keskin zekâsına rağmen hayallerinden ve ideallerinden vazgeçmez, bu konuda saplantılıdır. Kendisine verilen öğüdü, doğru hükümleri kabul etmekte zorlanır. Hatasını kapatmada ustadır bu yüzden tartışma yaratmaz. Kötü anlarında işine girdiği depresif durum diğer duyguları kadar geçicidir. Gizemli, risk dolu yerler ilgisini çeker. Özgürlüğüne düşkündür, baskıdan hoşlanmaz. Bayağılık, gösterişten uzaklık ona göre değildir. Eğlence arsızı, komik bir kızdır. Bencildir, çıkarları için elinden geleni yapar. Herhangi özel bir yeteneği yoktur ve yahut henüz keşfedememiştir. Ukaladır, etrafındakilere yüksekten bakmak hoşuna gider. Kusursuzluğu sever. Kan ya da Muggle takıntısı yoktur, ucubelerle işi olmaz. Kendi halindelikten hoşlanır. Bazen kıskanç ve kuruntulu bir kız olur. Aklının kölesi olmaya yatkın olduğundan Ravenclaw binasına layık görülmemeyi ummaktadır. Quidditch oynamaktan nefret eder.
Ailesi ve yaşamı:
Aslen Fransız olmasına rağmen babasının işleri sebebiyle New York- Manhattan'da yaşamaktadır. Ancak Paris ve Marsilya'da evleri bulunmaktadır. Büyüce dünya tarafından saygın kişilikleri, inanılmaz zenginlikleri ve karanlık tarafa hizmetleriyle tanınırlar. Baba Germain Meraud Uluslararası bir ticaret firmasının sahibidir. Kazan alım-satımı yapmaktadır. Anne Gemma Meraud ise büyüce dünyanın ünlü modacılarındandır. Emilié tek çocuklarıdır.
Basit RP örneği:
'...Aklımıza geleni, yüreğimize doğanı, dudaklarımızdan döküleni söylüyorduk. Mutluyduk... Ah, hem üzgün, hem sevinçli anlar yaşadık. Şimdi bile o anları hem sevinç hem üzünçle anımsıyorum. Anılar ister güzel, ister üzücü olsun, insana her zaman acı verir; hiç değilse benim izlenimim böyle. Ama bu acıda bir de tatlılık var; yürek hasta, sıkıntılı, ezik olduğunda anılar diriliyor. Tıpkı gündüzün sıcağında kavrulmuş cılız, acınacak bir çiçeği, akşam serinliğinde çiy taneciklerinin canlandırması gibi.' (*)
Anılarını, yaşadıklarını seviyordu. Onları anımsamayı ve her seferinde aynı garip duyguyu hissetmeyi. Dile dökemediğini anlatmıştı yazar.. Basit ve anlaşılır bir dille.
Kitabın kapağını yavaşça kapattı. Akşamdan beri defalarca okuduğu bu paragraf güneşin ilk ışıklarıyla anlam kazanmıştı. Duygusal olmayı, bu içerikle yazılmış paragrafları anlamayı ve duygularla ilgili daha nice şeyi beceremezdi. Mantığının aydınlattığı bir yolda, kendinden emin adımlarla ilerleyen, ezber yeteneği kuvvetli bir kızdı. Güney'li annesi Jytte'nin soğukluğunu doğduğu ülkenin iklimine verirdi. Annesi ile bile aralarında duvarlar varken duygu denilen kavramdan yoksun olması kaçınılmazdı. Oysa bu Jytte'nin kişiliğinden kaynaklandığına inandığı bir durumdu. Herkes, her durumda ağlayıp, gülmek zorunda değildi. Elbette birileri üzüntülerini dindirecek sevinçlerini dizginleyecek etken olacaktı. Jytte de ailesindeki her duyguyu en yüksek dozda yaşama alışkanlığını bozmak için yaradan tarafından dünyaya yollanmış bir melek gibiydi. Kimseye karışmadan, kalp kırmadan ama kendini bildiğini yaparak yaşardı. Kardelenler gibi, narin yapraklarıyla karları delmeyi becerebilecek bir kızdı. Böyle bir kız duygularını ayırt edemiyor olmanın huzursuzluğunu yaşar, bu durumu kendine saklardı. Jytte de aynen böyle yapıyor, duyguları kitaplarda yakalamaya çalışıyordu. Zarif suratı dağların ardında beliren güneşin yeryüzüne sunduğu ilk ışıklarla aydınlandı. Yıldızları görmek için araladığı pencere ona güneşi sunuyordu. Kulağında akşam Beverly'nin söylediği şarkı vardı. Aşk.. Kalp.. Ağlamak.. Gözlerini rahatsız eden saçlarını kulaklarının ardına attı. Başını ışığın geldiği yöne doğru çevirdi ve gözlerini kapattı. Biçimli dudakları kıvrıldı. Sırtını yumuşak yastığına yasladı ve bir süre öylece durdu. Steven'ı düşünüyordu. Neden eskisi gibi değillerdi? Muhtemelen altıncı sınıftaki o sarışın etkiliyordu onu. Kıskanmıyordu. Nefret etmiyordu. Tepki vermiyordu. Yapması gereken hiçbir şeyi yapmadan, yalnızca arada el sallayıp hızla uzaklaşıyordu. Bir kere öpüşürlerken görmüştü. Steven.. Değişmişti. Belki yalnızca o değil, herkes, herşey.. Ve muhtemelen Jytte de. Eskiden olsa bildiği tüm lanetleri uygulamak için kobay olarak kullanırdı kızı. Hangi sınıftan olduğu umrunda bile değildi. Yeteri kadar iyi hissediyordu kendini. Inés'tan sonra toparlanması zor olmuştu ama sonuçta toparlanabilmişti. Neden daha fazlasını başaramasın? Belki yeni birilerinin girişine izin veriridi hayatına. Kapalı kapılar arasında saklanmaktan usanmıştı. Hastalıklı gibi davranan, yapmacık hüzün duyan insanlarla aynı havayı solumaktan..
Gözlerini açtı ve kafasını diğer yataklara doğru çevirdi. Gemma'nın açık ağzıyla uyuyuşu, Clara'nın kollarını yataktan aşağı sarkıtışı, Marilyn'in suratını yastığa gömmüş hali.. Uyurken hepsi masum birer çocuk halini alıyorlardı. Oysa herkes bu üçlünün nasıl işler becerdiğini iyi bilirdi. Kafasını biraz daha sağa çevirdiğinde Arina'nın boş yatağını gördü. Hiç bozulmamış olması bu gece de teşrif etmediğini gösterirdi. Omuzları halsizce inip kalktı. Ağzında biriktirdiği havayı dışarıya verdi ve dudaklarını büktü. Açık yeşil pikesini bacaklarının üzerinden çekti, ayaklarını yataktan aşağı sallandırdı. Davetkâr bir biçimde duran terlikleri ayaklarıyla bir köşeye savurdu ve çıplak ayakları soğuk yüzeyle buluştu. Yavaşça doğruldu ve yatağın üzerindeki kitabı komodinin üzerine kaldırdı. Pikeyi yatağın dağınıklığını kapatacak şekilde örttükten sonra hantal adımlarla dolabına doğru ilerledi. Pirinç tokmağı yavaşça çevirdi ve tiz sesiyle açılan kapaktan sonra yatakhanenin canlanmasını bekledi. Oysa hiçbiri ayağa kalkma niyetinde değildi. Yalnızca bir kaçı uyku halinde anlaşılması zor olan o dili kullanarak bir şeyler mırıldanıp döndü ve horuldamaya devam etti. Jytte gözlerini devirdi ve kollarını birbirine kenetledi. Bir süre yatakhaneye bakındı ve hala daha uyanmamalarını o kadar da umursamadığını düşünerek dolabına doğru döndü. Dolaptaki tek askıda asılı duran formasını yavaşça çıkarıp yatağının üzerine koydu. İnce geceliğini çıkardı. Önce beyaz gömleğini, sonra gümüş renkli hırkasını daha sonra da yeşilli,grili karelerle bezeli eteğini giydi. Yeşil ve gümüş renkli çizgilerle süslü kravatını bağladı. Beyaz, dizleri hizzasında biten çoraplarını ayağına geçirdi. Koyu yeşil renkli converselerinin bağcıklarını bağladı. Dolabının içindeki aynada annesinin onuncu yaş gününde ona hediye ettiği tarakla saçlarını taradı. Kızıl saçları beline kadar dalga dalga uzanıyordu. Güne erken başlamasına rağmen yüzünde herhangi bir uykusuzluk belirtisi yoktu. Gözleri her zamankinden daha büyük bir ışıltıyla parlıyordu. İlk defa mutluluğu hissediyordu. Dolabın kapağını gürültüyle kapadığında bu kez bir iki kişinin uykusunu açmayı başarmıştı. Ağır adımlarla yatakhanenin çıkış kapısına yürüdü. Tomağı kavradı ve omzunun üstünden 'Uyuşuklar.. Hiçbiriniz bir işe yaramazsınız. Biliyordunuz değil mi?' diye mırıldandı. Uyku haliyle afallayan ve cevap veremeyen suratları arkasında bırakarak ortak salona indi. Peter ve Sanchez ile ayak üstü biraz sohbet ettikten sonra zindanlara doğru yol aldı.
Cübbesini giymemişti. Düzgün vücudunu o bol şeyle kapatmak istemiyordu. Büyük salona girdiğinde insanların ona doğru baktığını biliyordu. Bunun sebebi daha çok gerçek bir ölüme şahit olmuş, uzun zaman kendine gelememiş Jytte Ingebjork'ün hiç birşey olmamış gibi geri dönüşüydü. Öyle ki sataştığı bir kaç Gryffindor şaşkınlıktan cevap veremediler. Slytherin masasının en kalabalık köşesini seçti kendine. Yavaşça oturdu ve saçlarını geriye doğru savurdu. Alman ekmeğinin üzerine kalın bir tabaka halinde çilek reçeli sürdü. Bir yandan lapa bir yandan ekmeği yerken arada meyvesuyunu bitirmeye çalışıyordu. Ve tüm bunların yanı sıra etrafına gülücükler saçmaya devam ediyordu. Sonunda Grethel kulağına doğru eğilerek sordu. ' İyi olduğuna emin misin Jyt? Yani.. Bu kadar kısa sürede toplanmana hepimiz sevindik ama.. Gemma sabah onlara ne söylediğinizi çıtlattı. Ben biraz..' diye geveledi. Kızın pürüzsüz yüzünde telaşlı çizgiler oluşmuştu. Jytte dudağını ısırdı ve Gemma'ya bakarak kıkırdadı. Grethel'e biraz daha yaklaşarak 'Merak etme Gret. Gerçekten iyiyim. Ve Gemma gerçekten işe yaramazın teki..' diye mırıldandı. Kızın cevabını duymak istemediğinden hızla kalktı, ağzını sildiği peçeteyi altın işlemeli tabağın kenarına koydu ve çıkışa doğru hareketlendi.
Yolda tablolarla kavga etti, Peeves'ı onu Baron'a şikayet etmekle tehdit etti ve Bayan Norris'i korkuttu. Tüm bunların cezası olarak da Filch'in gereksiz, anlamsız ve hataya dolu cümlelerini dinledi. Giderek artan öfkesinin sebebi sabah herkesten önce kalkmış olmasına rağmen derse geç kalmış olmasıydı. Filch'in onu rahat bıraktığı bir anda hızlı adımlarla dersliğe doğru yürüdü. Kapalı kapıyı görünce sağ elini yumruk yaptı ve havada salladı. Neden hep Jytte? Derin bir nefes aldı ve yumruğunu kapıyla buluşturdu. Yavaşça içeri girdi ve kendinden emin adımlarla ilerlerken ona doğru kızgın gözlerle bakan adama'Pek saygıdeğer hadememiz beni epey uğraştırdı Bay Largoff. Umarım bu terbiyesizliğini benim üzerime yıkmaz, geç kalmış olmama kızmazsınız. Karanlık Sanatları sevdiğimi biliyorsunuz..' dedi en tatlı haliyle. Zafere ulaşacağını biliyordu. Bu sırada etrafını kontrol etti. Sıralardan uzakta toplaşan kalabalık büyü alıştırması yapmak için hevesli görünüyordu.
Rp Out:
(*) : Dostoyevski, İnsancıklar. S : 47