William Julian O'Neil Ravenclaw 5. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1164 Yaş : 29 Kan statüsü : Melez Galleon : 11962 Ekspresso Puanı : 7 Kayıt tarihi : 17/08/08
| Konu: Kavga ve Karşılaşma Ptsi 03 Kas. 2008, 20:11 | |
| Tarih: 1951 Mevsim: İLkbaharın ilk haftaları Hava Durumu: Şaşırtıcı derecede sıcak ve güneşli
out:Bekelnen var, gelmeyin=) | |
|
William Julian O'Neil Ravenclaw 5. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1164 Yaş : 29 Kan statüsü : Melez Galleon : 11962 Ekspresso Puanı : 7 Kayıt tarihi : 17/08/08
| Konu: Geri: Kavga ve Karşılaşma Ptsi 03 Kas. 2008, 20:11 | |
|
Alışılmadık bir sıcak vardı mevsime göre. Son dersin zilinin çalmasıyla herkes koridorlara yığılmış biran önce göl kenarına ulaşmak ödev yapmak zorunda olsalar da bunu göl manzarası karşısında yapmak istiyordu. William’da okulun genel havasına uymuş ama dışarıya çıkmak ve tıklım tıklım göl kenarı veya normalde insanın kafasını dinlemek için gittiği ama bu saatlerde korkunç olacak fısıldayan ağaç korosuna gitmek düşüncesinden uzak kalmıştı. Ortak salonun sessizliğini tercih ederdi haftanın yorgunluğu üzerindeyken. Kafası dersler ve Marisha dâhil birçok konuyla doluyken dalgın bir biçimde yürümeye başladı. O sırada yanından geçen yaşlı bir profesörün sert bakışlarına maruz kalmıştı. Aslında profesör haksız sayılmazdı. Dizinden en fazla 7,8 santim yukarıdaki bol gömleği her zamankinde dağınıktı. Gömleğinin sağ kol düğmesi iliklenmiş sol düğme iliklenmemişti. Gömleğinin alt düğmesi ve üst iki düğmesi açıktı ve gömleğinin altına giydiği siyah tişörtle beyaz gömlek garip bir görüntü oluşturmuşlardı. Kravatını son derste çözmüştü, iki taraftan sarkıyordu. Toplamaya üşendiği uzun saçları da bu görüntüyü tamamlıyordu. Her şekilde örnek öğrenci gibi görünmekten kat kat uzaktaydı. Profesörün bakışını görmezden gelerek yürümeye devam etti. Son zamanlarda çabuk sinirleniyor ve fazla Slytherin’e bulaşıyordu. Kavga etmenin bir işe yaramayacağını biliyordu. Bu pisliklerin geldikleri yerde onlardan çok vardı ama en azından bir gün susturmayı umuyordu onları. Aslında Slytherin binasının saçma bulduğu takıntılar dışında asil bir bina olduğunu düşünüyordu, her bina gibi ve saygı duyardı eğer karşısına çıkanların çoğu insandan çok ifrit gibi davranmasaydı.
Koridorun sonuna gelmişken birden sırtına çarpan bir büyü yüzünden ileri savruldu ve soldaki kapının yanından hızla geçip duvara çarptı. Omzuna asılmış gevşek tuttuğu çantası nasıl olduysa fırlamış koridorun diğer tarafına doğru, yarısına kadar kaymıştı. Kendini biraz zorlayarak mümkün olduğunca hızlı bir şekilde ayağa kalkıp arkasını döndüğünde asasını çekmiş ona büyü yapanı aramaya başlamıştı. Bakınması gerekmiyordu uzun uzun zaten. Geçenlerde bir Gryffindor’lu ikinci sınıfa bulaştıklarında çocuğa yardımcı olmuş karşılığında ona sürekli sataşmalarını almıştı. Profesörlerden biri koridorun ucunda görünmese büyüyecekti kavga. Şimdide iki iri yarı 7. sınıf gibi duran 5. sınıf ve elebaşları denebilecek yaşıtı ama 7. sınıf gösteren bir dördüncü sınıf iri yarı pisliklerden birinin yaptığı büyüye gülüyordu. Elindeki asayı alıp parçalamak istedi Will. Ama sadece biraz yaklaşmak ve birkaç büyü savurmakla yetindi. Başlarında bir gurup öğrenci toplanırken öğrendikleri büyüler koridorda yankılanıyordu. Üçe karşı bir şansı pek yüksek sayılmazdı gerçi. Ama yine de elinden geleni yaptı. Birinin büyüsü karnına çarpıp dikkatini dağıtacak kadar acı verdiğinde en iri yarı olan eline bir tekme savurdu. Ağır darbe sağ elindeki asasın elinden düşüp yuvarlanmasına neden oldu. Tekrar ona bir büyü yollayacak olana bir tekme savurduğunda hala acının etkisindeydi ama tekmesi isabet etmiş çocuk sendeleyip düşmüştü. Diğer ayağını da diğerine savurup başarılı olunca üçüncüye döndü. En zekileri, aslında tek zeki olan oydu ve başına en çok o bela olmuştu.
Asansın çok işe yaramayacağını karşısındaki de anlayınca tamamen muggle usulü dövüşe geçtiler. Bu konuda muggle dünyasındaki yılları hafif bir avantaj sağlıyordu Will’e ama ne yazık ki karşısındakilerden ikisinin en az 80 kilo olması ve üç kişi olmaları bu avantajı önemsiz yapıyordu. Bir profesörün şimdi gelmesine sonunda ceza alacak olsa da hayır demezdi. Dayak yeme ve rezil olma ihtimalini fark etmişti. Marisha veya arkadaşlarının izleyen ama bir şey yapmayan sersem gurup içerisinde olmamasını umdu. Bunu düşündüğü an karnına yediği bir yumruğa neden olmuştu. Sert zeminde yuvarlanıp soldan birine vurmaya çalışırken kravatının ilginç bir şekilde yok olduğunu ve gömleğinin çoğu düğmesinin koptuğunu yeni fark etmişti. Her şekilde bu kavga ona pahalıya patlayacaktı ama mümkün olduğu kadar az aşağılanmayı tercih ederdi. Sırtına yediği bir tekmeyle sersemleyip yapabileceği tek şeyi yaparak önündekine saldırdığında sıkı bir dayak yemeden oradan çıkamayacağına emin olmuştu…
out:Slytherin'ler NPC'dir
| |
|
Johnny Amoux Malfoy Tılsım Profesörü
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1643 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12199 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 12/03/08
| Konu: Geri: Kavga ve Karşılaşma Ptsi 03 Kas. 2008, 20:18 | |
| Asık suratının arkasında yatan gizli bedenini doğrultmaya çalışıyordu mavi-bronz rengin ağır bastığı kuzgun simgeli dar yataktan. Gözlerini irice açtığında karşısına sıra dağlar şeklini almış ve üzerlerine tüm sıcaklığını yansıtan güneş ışığı vuran dağlar çıktı. Gözlerini açmakta zorlanır bir halde üstünü zar zor giydi. Boş derslerinin olduğu bir gündü ve bu günü fazlasıyla değerlendirmek istiyordu. Sonsuz bir mutluluk duygusu ile taktı parıldayan başkan rozetini ve ağır adımlarla büyük salona ilerledi. Sımsıcak hava süsü verilmiş büyük salon her zamanki telinden çalıyordu. Dört bina masası, üzerine kendi renklerinde örtüler bezenmiş bir halde profesörler masası boyunca uzanıyor ve öğrencilere ev sahipliği yapıyordu. Hafifçe pembeleşmiş suratını profesör masasına en yakın masaya yöneltti ve oraya ilerledi. Masanın profesörlere en uzak köşesinde oturmayı yeğlemişti, ama orası tıka basa doluydu. Öğrencilerin hepsi belli bir alanda toplanmıştı, anlaşılan hepsi de profesörlerin soğuk bakışlarından uzak olmak istiyordu. Kendini rastgele bir sandalyeye umursamaz tavırlarla atarak soğuk bakışlarını yemeklerde gezdirdi. Yemeklerin o muhteşem kokusu bakışlarının soğukluğunu derinden etkilemişti, soğuk bakışlar yerini olumlu bakışlara bırakmıştı. Çatalını batırdığı ilk yemek paskalya çöreği olmuştu. Ağzı tıka basa dolu bir halde aldı tabağına diğer yemekleri ve tıka basa doyana kadar devam etti yemeye. Sonunda ise vazgeçilmezi olan balkabağı suyunu bir dikişte içerek profesörlere süzer bakışlarla baktı ve yatakhaneye doğru ilerledi. Boş derslerinin olduğu bir gündü ya da öyle sanıyordu. Yatakhaneye çıktığında dizlerinin alt kısmı bacaklarından ayrılıyordu adeta. Kendini yatağa bir çırpıda attı. Güneşin güçlü ışıklarının yoğun gökyüzünün içinden geçme çabaları başarı ile sonuçlanmıştı, çünkü gözleri açık pencere pervazına baktığı anda ister istemez kısılmıştı. Gözlerini o yönden çekerek turuncu sırt çantasından kırışmış ders programı kağıdını çıkardı. Zar zor okuyabildiği yazılardan gördüğü kadarıyla hiçte boş bir gün değildi. Birazdan İksir’e gireceklerdi. Ardından Sihir Tarihi ve Astronomi hariç tüm dersleri doluydu. * Boş güne bak * diye içinden geçiremeden edemedi. Gün saymıyordu, tahminleri doğrultusunda dönemi yarılamışlardı. Yani en azından Mart ayındaydılar. Daha doğrusu dönemin bitmesine kısa bir zaman kalmıştı. Bu da yaz tatili demek oluyordu. ‘Yaz Tatili’ kelimesi ise mutluluk hormonlarının haddinden fazla bir şekilde ortaya çıkmasını sağlıyordu.
Uzun adımların eşliğinde vardığı İksir dersliğinde profesör James’ı kısa bir bekleyişin ardından görebilmişti düşmeye meyilli gözleri. Yine zevkli bir ders olmuştu zindanların o boğucu ve kasvetli havasına rağmen. O boğucu sınıftan kendini zar zor atarken verilen ödevin ne kadar uzun süreceği konusunda kendi içiyle bir tartışmaya girmişti. Çelişen duygularının onu kendi ruhuna hapsetmesine göz yummayacaktı, hırçın adımlarla bu duygudan kurtularak Bitkibilim sınıfına ilerledi. Kısa arayı değerlendirme vakti derslikten dersliğe yürürken geçiyordu zaten. Yolda gördüğü minik ve bir o kadar yaramaz hayalet Peeves, onu eskiden her ne kadar korkutsa bile şimdi ona bakıp gülmesine yol açmıştı. Keskin bakışlarıyla kestiği Profesör Thandom oldukça mutlu gözüküyordu. Ondan bir öğrenci önce girdi içeri. Seraların o – zindanlar kadar olmasa bile – boğucu havası ele geçiriyordu bedenini. Bitkilerle çevrilmişti her yanı ve bu bitkiler nedende her seferinde uykusunun gelmesine neden oluyordu. Göz kapaklarının düşmemesine neden olan tek düşünce tamı tamına üç saatinin – hem de ardı ardına – boş olmasıydı. Bitkibilim dersinin sona ermesinin ardından işkence görmüş gibi ağrıyan bedenini nasıl olduğunu bilmeden attı yatağına. Göz kapakları ağır ağır düşerken aklına gelen Tılsım dersini kaçırmamak için çalar saatini kurdu. Biraz olsa bile uyumak bitkin bedenine ilaç gibi gelecekti. Ancak üç saatin sonunda terler içinde kalktığında çalar saatini fırlatmadığı kalmıştı. Sinirli bir edayla ilerledi Tılsım sınıfına. Dersin bir an önce son bulmasını diliyordu. * Bedenine ilaç gibi gelme * düşüncesini * zehir gibi gelme * olarak değiştirdi. Daha uykuluydu şimdi. Ders çıkışında biraz yürüyüşün – kapalı bir yer olmak şartıyla – iyi olacağı kanaatindeydi. Uzun adımlarla yürüdüğü koridorla herhangi bir vukuat yaşamaması gerekiyordu. Çünkü ani bir sinir patlaması ile istemeyeceği şeyleri yapabilirdi. Koridora vardığında ne kadar boğucu olduğunu gördü. Gözlerini ileriye doğru çevirdiğinde ise bir şokla karşılaştı. İleride bir Slytherin ile kavga eden bir Ravenclaw’lı gördü. Olaya acilen müdahale etmesi gerektiğini düşünmeye kalmadan olanlar olmuştu.
Suratını toparladı biraz, örnek bir başkan olacak bir şekilde gömleğini hızlıca düzeltti ve pantalonunu başlangıç hizasından beline doğru iteledi. Açık ve uzun saçları gözlerinin önünden ani bir şekilde çekerek olaya müdahale etmek amacıyla hızlı adımlarla yürüdü. Ayağını ağır bir sırt çantasının çarpmasıyla siyah saçları aynı siyahlıktaki gözlerinin önüne düşüverdi. Ani bir şekilde sıçradı. En az bir ton (!) olan bu Slytherin’liler kendilerinden yaşça pek küçük sayılmasa bile fiziken oldukça aşağılarda olan William’a saldırmaya çalışıyordu. Çocuğun adını daha önce duymuştu ve yüzünü görmüştü, gördüğü kişilerin adını unutmazdı. Aniden müdahale etme dürtüleri uyardı beynini ve bir refleks ile asasını cüppesinin cebinden hızlıca çıkardı. Keskin gözleriyle Slytherin’lileri süzdü. Hepsi de iri yarıydı ve ağzından salyalar fışkıran saldırmaya meyilli köpekler gibi çocuğa saldırıyorlardı. Kopmuş gömlek düğmelerinde kaymamak amacıyla sakin adımlarla yürüdü. Bu kadarı da fazlaydı. “YETER!” Suratını ekşimsi bir ifade almıştı. Sert bir şekilde bağırarak başkan rozetini gösterdi. “Siz üçünüz.” Eliyle masum çocuğa saldıran üç Slytherin’li çocuğu gösterdi. “Hemen ayrılın buradan. Cezaya bırakılmak istiyorsanız kalabilirsiniz.” Her ne kadar kendinden iri olsalar bile cezaya kalma korkusu ile sırt çantalarını alarak uzaklaştılar. Bir yandan da sesli kahkahalarla gülüşüyorlardı. Çocuğa çevirdi suratını ve sordu: “Nasıl oldu.” Çocuğun suratındaki acı ifadesi tüm bedenini kaplıyordu adeta.
En son Johnny Amoux Malfoy tarafından Çarş. 04 Şub. 2009, 00:14 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
William Julian O'Neil Ravenclaw 5. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1164 Yaş : 29 Kan statüsü : Melez Galleon : 11962 Ekspresso Puanı : 7 Kayıt tarihi : 17/08/08
| Konu: Geri: Kavga ve Karşılaşma Ptsi 03 Kas. 2008, 22:34 | |
| Arkasına dolanmaya çalışana bir çelme takmış ama üzerine devrileceğini hesaplayamamıştı. Çocuk ağır cüssesiyle üzerine devrilirken bağırmamaya çalıştı. Bir ifrit kadar berbat kokuyordu ve Merlin adına gerçekten bir ton vardı bu. Çocuğu yana ittirmeye çalışsa da henüz ne odluğunu anlamamış olduğundan ısrarla aynı yerde kalıyordu. En sonunda nasıl başardıysa bir şekilde sıyrıldı. O ara gömleğine tamamen elveda demişti tabi. Nitekim tam aradan kaçıp çantasın kapmayı ve tüymeyi düşünürken yediği tekme tekrar yere yığılmasına neden olmuştu. “Bunu hak edecek ne yaptım ben” diye homurdandı. Dikkati dağılan zamanlarda üçünün saldırılarına birden maruz kalıyordu. En azından tek başına biri vurduğunda biraz olsun acı hafifliyordu. Karşısına ilk çıkanın burnuna vurabildiği kadar sert bir yumruk attı. Kıracak kadar güçlü vuramazdı bu kadar yorgunken ama en azından burnunun kanamasını sağlayabileceğini umuyordu. Yanıldığını anlaması kısa sürdü. Devasa bedenini ona savuran 5. sınıflardan birinin darbesiyle tekrar yeri boylamıştı. Lanet olası asasından hala uzakta olması ve kimsenin yardıma niyetli olmaması bir kez daha işinin bittiğini anlamasına neden olsa da savaşmadan pes etmez ve asla teslim olmazdı.
“YETER!” Şaşkın bir şekilde suratına gelecek yumruğun havada asılı kalışı izledi. Binasının sınıf başkanı Johnny gelmişti. Tam zamanında… Aslında onun Slytherin’ler gibi düşüneceği izlenimine kapılmıştı sonuçta bir Malfoy’du. Ama şimdi onu muhtemelen rezil bir dayak yemekten kurtarmıştı. Ceza tehdidiyle tabanları yağlayan ama alaycı gülüşleri duyulan ifritler(!) onu bırakmıştı sonuçta. Yüzünden belli belirsiz bir gülümseme geçti. “Nasıl oldu?” yanındaki berbat olmuş gömleğini almak üzere uzandığında kendinden birkaç yaş büyük çocuğun sorusuyla irkildi. Nasıl yani? Gömleğini ve asasını yerden alıp Johnny’nin uzattığı elin yardımıyla kalkana kadar verebileceği uygun cevabı düşündü. Tam anlatmak sersemce olurdu. Bir Malfoy olduğunu biliyordu ve büyük ihtimalle şu safkan takıntısı denilen şeye sahipti. Kıyafetine baktı. Pantolonunun dizinde ufak bir yırtık, yırtık pırtık bir gömlek ve kayıp bir kravat. Çantasını almak üzere açılan kalabalığın arasında yürürken uygun bulduğu şekilde özetledi olanları.
“Geçen haftalarda ellerine düşen bir 2. sınıf Gryffindor’u koruyacak bir şeyler söyledim ve yaptım. O üç ifrite bırakamazdım sonuçta. O zamandan beri pek seviyorlar(!) beni.”
out:aceleye geldi kusura bakma ^^ | |
|