Simona Floros Muggle
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 893 Yaş : 31 Galleon : 12364 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 14/03/08
| Konu: Persephonié Agnes Symone Perş. 13 Kas. 2008, 11:34 | |
| İsim: Persephonié Agnes Symone Cinsiyet: Cadı Sihirsel Soy: Safkan Asa: Kızılağaç , 28 inç. , tek boynuzlu at kılı asa , esnek.
Fiziksel Betimleme:Persy’nin yüzü bir portredir adeta; kağıt kadar beyaz ve pürüzsüz teninin üzerini buz mavisi bir çift göz , küçük bir burun ve çoğu zaman kibirle kıvrılmış bir dudak işkal eder. Gözleri adeta bu portrenin ruhdur , konuşmak istemediği zaman herşeyi bu buz mavisi gözler anlatır. Ne kadar bazen sıcaklığını yitirip bir buz dağına dönse de , sözcüklerin yetmediği yerde ortaya çıkan bir alfabe gibidir. Dudakları güneştir; gülümseyince etrafa umut saçar , Persy’nin gülüşü sanki bütün hayırları emer , ona bütün kapıları açar. Kömür gibi parlak saçlarıysa bu portrenin kusurlarını tamamlayan ipeksi bir çevrçevedir. Portrenin çizgilerini ortaya çıkarmak istercesine hafif tombul suratının yanaklarını çizerek bedenine uzanır. Şişman kelimesinin yanlış olacağı balık eti vücudu Persy’nin ikinci bir ağzıdır. Dudaklarından çıkan her sözcüğü vurgulayan bir lisan gibidir. Bedenini o kadar iyi kullanır ki karşısındakinin hayır diyeceği bir konuyu beden demagolojisiyle lehine çevirebilir.
Kişiliği :Güvenilmez , hırslı , kararlı.. Kuşkusuz bu üç kelime kadar Persy’i anlatan hiç birşey olamaz. Özellikle hırsı o kadar büyüktür ki bazen tabiri caizse onu dar ağacına götüren de bu olmuştur. Hiçbir zaman başkaları gibi ona sunulan elma ağacından bir elma koparmamıştır. Ona sunulan elma ağacından daha mükemmelini yetiştirmeyi başarıp ona elma ağacı sunanlara göstermiştir ; aslında insanlara anlatmak istediği aslında herşeyin en mükemmelinin zaten onda bulunduğunu anlatmaktır.. Çok çabuk kavrayan ve karşısındakini uğraştırmayan zeki birisidir. Ona öğretilen şeyleri tekrarlamadan pratik bir şekilde anlar ve bir daha unutmaz. Yaptığı her işte en mükemmeli ve en önemlisi tek mükemmeli olmak istemiştir. Büyü yapanlar en çok özendiği kişilerdir. Daha okula başlamamış olmasına rağmen birçok büyünün ve iksirin nasıl yapılması gerektiğini , malzemelerini ezberden bilir. Övünmekten hoşlanır. Kesinlikle insan ayrımı yapar ve de herkesi arkadaşı olarak kabul etmez. Çok açık sözlüdür , bazen bu açık sözlülük patavatsızlığa dönebilir. Sevdiklerine yalan söylemekten hoşlanmasa da iyi yalan söyler. Bu alışkanlığı nerde nasıl edindiğini hala anlayamamıştır. Ama haminnesi bunun ona doğuştan verilmiş bir özellik olduğunu söyler.
Başkalarının işine burnunu sokmaktan nefret eder ama bazen kendini tutamayıp karıştığı işler olabilir. Başkalarının da aynı titizliği Percy'nin hayatında göstermesini bekler. Bulamayınca da öğretmeye çalışır.Kendini beğenmiş kişilerden nefret eder. Percy'e göre sadece kendisi ve seçdikleri üstündür. Tanımadığı bir kiişinin gönlünü nasıl feth edeceğini bilir. Espirili ve canayakındır. Aynı zamanda tanımadığı kişilere bir buz kadar soğuktur. Hadeflerini erkenden koyar ama yakalayana kadar en ince ayrıntısına kadar ölçüp biçer. İnançlarından vazgeçmez , kardeşinin ölümüne sebep olmuş olsalar bile hala ölüm yiyenlerin arasına katılacağı günü iple çeker. Düşmanlarını suyuna gider ve en güven verdiği noktadan onu kıstırır akında bildiklerini ona karşı kullanır , fakat asla başkasının eline vermez.
Ailesi ve yaşamı: Annesi Melyssa bakanlıkta çalışan kültürlü ve asil bir kadındı. Gördüğü iyi eğitime rağmen uğruna evden kaçtığı adam için ailesi redetmiş , bu da bütün iş kapılarını yüzüne kapatmıştır. Yüzüne tek kapanan kapı elbette bu değildir , iş sehati için kapıyı çekip çıkan Joséph de bir daha geri dönmemiştir. Dönmesini haftalarca bekleyen Melyssa yeni doğmuş iki çocuğuyla tek başına kalmıştır. Ailesinden öğrendiği en büyük erdem olan onuru nedeniyle evine bird aha dönmeye cesaret edememiş. Merkezde küçük bir ev tutmuştur. Babasının olmayışı nedeniyle kız kardşi ve kendisiyle dalga geçen arkadaş çevreleri yüzünden küçük yaşta hayata inatla bağlanma ve hırsı kazanmıştır. Kuşkusuz hırsını , eksik yönlerini kapatıp yücelterek baba gibi yeri oldurulmaz boşlukları örtpas etmekte kullanır. Sekiz yaşına geldiğinde pahalı bir hayatı hala damarlarından atamayan Melyssa adeta çökmüş çalışamayacak hale gelmiştir. Gururunu düşünmeyi bırakıp babasına onu affetmesini söyleyen bir baykuş postası yollamıştır. Olumlu gelen cevapla kardeşi ve annesiyle Godric's Hollow’a doğru yol almışlardır. Bu yolculuk esnasında bir gece konaklamak istedikleri küçük kasaba ölüm yiyen saldırısına uğramış kargaşa içinde çıkan küçük bir kazada ölüm yiyen bir aileye mensup olmasına rağmen kız kardeşi ölmüştür. Onun yokluğunun acısını neyseki fazla yaşamamıştır. Malikanedeki kuzeni Barty ve büyükannesi Nemessis ona yeni arkadaşlar olmuşlardır. Büyükannesi ona okulda öğreneceği iksirlerin yapılışını , bazı sihir tarihi bilgilerini anlatmış , onu adeta okula hazırlamıştır. Kuzeni Barty’se ölen kardeşinin yerine geçmiştir. Onlarla geçirdiği üç seneden sonra kendisiyle yaşıt olan Barty’le birlikte Hogwarts’a başlamışlardır.
Basit RP örneği: Uyku , uyku , uyku.. Şuanda istediği tek şey uykuydu. Zaten Emilié geleceği düşünmezdi. Onun için önemli olan şimdiki istekleriydi. Anneisni onun isteklerini her zaman yerine getirmişti. Ama şuanda yalnızdı , aslında Emi inkar etsede hep yalnızdı. Kimsenin ailesini tanımak yada bilmek istemiyordu , ailesini anlatanlardan tiksiniyor. Babaları ön planda olan kişilerle arasına mesafe koymaya özen gösteriyordu. Ne kadar söylemese de herkes biliyordu.. Em'nin babası yoktu.. Elbetet biyolojik bir babası vardı , ama kimdi onu birtek cadı annesi bilirdi. Oysa Haminnesi ölene kadar bu baba konusuna fazla takılmazdı. Doğruya o zaman Emi için annesi de yoktu. Sadece büyükannesi ve hayal dünyası vardı. O öldüğünde hiç göz yaşı dökmemişti , oysa o ruhunun diğer parçasıydı. Bu yanı Valentiné teyzesine mi benziyordu? Ama ona benzemesi imkansızdı.. Ona benzeseydi teyzesi onu severdi. Svet teyzesi hariç onu ailede sevenler azdı. Sanki o babasız büyümekten zevk alıyordu. Şu lanet olasıca yatakhanede aslında bir sürü arkadaşı vardı.. Var değil , vardı.. Çünkü kendini büyülere ve iksirlere adamış , bunu yaparken arkadaşlarını ihmal etmiş hatta onlarla görüşmeyeceğini düşünüp pis şakalarına alet etmişti. Şimdi hepsi kafa dengi tiplerdi.. Olsun , Emilié'nin kimseye ihtiyacı yoktu. Tek başına maceralar yaşayabilirdi. Mesela bu geceyi isterse bahçede geçirebilir , bunu kimsenin ruhu duymazdı. Suratına yayılan gülümsemeye engel olmaya çalışmadan siyah yorganı üzerinden sıyırdı. Parmak uçlarında ilerleyerek yatağının başucunda duran üzeri gümüş desenlerle kaplı siyah gecede kaybolan sandığının başıan geçti. Dokunmasa havada gümüşi şekiller var sanırdı. Üzerinde duran eşyaları yavaşça yatağının üzerine bırakıp sandıktan sessizce cüppesini çıkardı. Eğer bu yaramazlıkları devam edecekse düzenli olmalıydı. Elbiselerin üzerine eşya koymak ses çıkartırdı. Gerekli eşyalar gerekli yerlerde..
Geceliğini çıkarıp yatağının üzerine attı ve üstünü hızla giyindi. Daha demin dediği düzeni iki dakika geçmedne unutmuştu. O gecelik hiçbir zaman katlanmayacaktı , asasını yastığının altından alıp ayağına ayakkabılarını geçirdi. Beyaz parkelerin parladığı zeminde ayakkabılarını gıcırdatmadan yürümeye başladı. Hademe okula yeni alınmıştı , zaten garip bir aile olduğu en baştan belliydi. Ama Tanrı aşkına güzel temizlik yapılıyordu. Hem bir kofti ancak yerleri temizlemeliydi. Karşısındaki koftilere nasıl davranılır dersi veriyormuş gibi başını geriye savurdu. Sol gözünü kapatan perçek geri çekilmiş daralmış salon bir anda daha geniş oluvermişti. Maçlarda mutlaka saçlarını toplamalıydı. Bu nerden aklına gelmişti bilmiyordu ama bunu kesinlikle yapmalıydı. Yürürken gözlerini açık tutmaya çalışarak gerindi. Elbette gözleri kapanmıştı ama birşeyi denemek bile önemliydi. Hele de Emilie gibi üşegeç bir kız için.
Şöminenin alevinin sardığı ortak salon boş ve ürkütücüydü. Alevin hareketleriyle gölgeler değişiyor. İlk kaçma girişiminde birine yakalanma duygusu süreki gözlerinin etrafı taramasına yol açıyordu. Annesinin anlattığı gibiydi. Etrafa dikkatli bakması onun anlattıklarını aklına bir bir getiriyordu. Koltukların arkasındaki çıkış kapısı , kızlar yatakhanesinin önündeki beyaz şömine.. Salzar'ın ana rengi olan üç renkle döşenmiş ihtişamlı salon.. Gri , yeşil i siyah.. Beyaz şömine sayılazsa. Özgürlük hissini en çok veren Salazar Slytherin'in portresiydi. Evet hareketli değildi ama sanki Emilie'ye bakıyor ve onun gibi bir Slytherin öğrencisi olduğu için çok mutlu olduğunu kapalı dudaklarının arkasından fısıldıyordu. Bakışlarını ondan çevirip çıkış kapısına yöneldi ve nemli koridora kendini bıraktı , içerde biraz daha kalması heralde bütün geceyi orda geçirmesine neden olurdu. Yeşil ve gri o kadar güzel parlıyordu ki..
Koridor nemli ve loştu. Köşelere yaklaşıldığında gölgeler artıyor , ayak sesinin yankısı süreki arkasına ve önüne dönmesine yol açıyordu. Asası ise serinliğe rağmen terlemiş avuçlarının arasındaydı. Şuanda korkmuyordu aksine bu özgürlükten zevk alıyordu fakat kulağına gelen bir ses onun rahatsız olmasına yol açıyordu. Merdivenleri hızlıca tırmanmaya başladı. O ses hala arkasından gelirdu.. Bu yankıdan farklıydı , süpürgeyle uçarken bu sesi duyardı.. Tabi ya arkasında bir hayalet vardı. Kaymamaya çalışarak birinci kata çıktı ve önüne gelen ilk heykelin arkasına kendini attı. Birkaç saniye sonra önünden oldukça çirkin yüzlü , asil elinde kılıcıyla sessizce gülümseyen bir hayalet geçti. Kırmızı giysisiyle kendini diğer beyaz giyimli hayaletlerden ayırıyordu. Eğer ona yakalanırsan bütün okul çıkacak çıngarı duyar, aşağıya indikelrinde Emilie'yi duvara cüppesinden asılmış imdat diye bağırırken bulurdu. Eliyle ağzını kapattı ve hayaletin hızla ilerlemesini bekledi. Acaba onu duymuş muydu? Duymasa niye etrafına öyle bakınsın ki.. Koridorun sonuna geldiğinde Emilie'nin bu katta olduğunu anlayacaktır. Yere oldukça yumuşak basmaya çalışarak hızlı adımlarla karşıya geçti. Hayalet birşey sezmiş olmalıydı. Açık kalması garip olsada açık kalmış pencereye doğru ilerledi ve kendini pencereden aşağıya attı;
-"Ahhhh.."
Bunu dudaklarını ısırarak söylemesi fazla gürültü çıkmamasına neden olmuştu ama bir çalının içine düşmüştü ve canı acıyordu. Hiç hareket etmeden gövdesinin yarısı duvardan dışarı çıkmış hayalete baktı. Bu laftan da anlamazdı , bazen Gry. hayaletine sempati duyuyordu.. Bazen mi? Oysa bu sempati yeni ortaya çıkmıştı.. Ne olursa olsun çok mutluydu. Okul kurallarını zevkle çiğnemiş kapısı kapalı okuldan çıkmayı başarmıştı. Müdürenin odasına taş atıp kaçtığını ilan etmek istiyordu. Elbette bunu gerçekleştirmeyecekti. Hayalet etrafına bakınıp fazla gürültülü olmayan bir kahkahayla görüş alanından çıktı. Kahkahaların uzaklaşmaını bekleyip çalıların arasından çıktı. Yanağı çizilmişti ve beli ağrıyordu. Bu ne lanet şeydi? Yine de zafer sırıtışıyla bahçeye doğru yürümeye başladı. Şimdi ne yapmalıydı? Keşke yanında bir arkadaşı olsaydı o zaman daha çok eğlenebilirdi. O da nesi ilerde yürüyen biri mi vardı? Yoksa Emilie mı yanlış görüyordu. Çocuğun başı ona bakan kız döndü. Emilie'nin içini buz gibi soğutan donuk bakışları ve garip sırıtışı vardı. Oysa bu çocuk Ravenclaw'a seçilen kendini ZAY'a adamış sıcak gülüşlü genç değil miydi? Nasıl bu kadar itici olabilmişti.. Elbette ZAY olmak bir iticilik nedeniydi ama bu suratta rahatsız edici olan farklı birşeydi.
Başını çevirip yoluna dümdüz devam eden çocuğu gözleriyle izlemeye başladı. Acaba bu çocuk ZAY görünüşlü ölüm yiyen falan mıydı? Ve Yasak Orman'a mı giriyordu? Acaba orada ne yapacaktı? Bu kimin umrundaydı? Emilie tabiki de onun arkasından gitmeyecekti. Daha aklını peynir , ekmekle yememişti. Okuldaki ilk günleri ve ilk yılı için çiğneyecek kurallar sınırını yeterince geçmişti. Neden onda annesini görüyordu.. Benzemeleri değil.. O bakışlar evet .. Annesi gibi o da uyur gezerdi. Ve geceleri dayıları Yasak Ormanda av için gezerlerdi. Bir çocuğa zarar vermek onların sonu demekti.. Ayrıca bu bilmiş çocuğun başına bela olmak istiyordu. Bunun için onun canlı olamsı gerekirdi. Ayrıca vampir olmaması.. Biraz geriden çocuğu takip etmeye başladı. Hiç girmediği bu yer gerçekten ürkütücüydü. Annesinin anlattığına göre olay bazı yaratıklarda biterdi. Eğer çevrede at-adam gibi koruyucular geziyorsa orada pek yaratık olmazdı. İyide onların ne tarafta olduklarını tahmin edemeyecek yaştaydı. Belki de o lanet çocuğun canı cehenneme olmalıydı. Zikzaklar çizerek ilerliyordu. Burayı tanır gibi bir yanı vardı.. Ama bunun garantisi yoktu. Çocuktan gözünü ayırıp asasını diğer eline aldı ve terli avucunu cüppesine sildi. Aman Tanrım.. Her taraf karanlıktı. Yuvarlaklar çizen bu lanet çocuğu niye keriz gibi takip etmişti. Off ordan birşey mi geçmişti? Dayım buralarda mıdır? Dayı.. Tekrar adının Tom olduğunu düşündüğü çocuğun arkasından ilerlemeye koyuldu. Ama görüş alanından çıkmıştı. Onu mutlaka bulmalıydı. Hızlı adımlarla ilerlemeye başladı.
Deminden beri yavaş ilerleyen çocuk koşmuş muydu? Nerdeydi? Artık nerede olduğunu bulabileceğini sanmıyordu.. Bu lanet olasıca yerin gündüzü de böyle olmalıyd. İyice yolunu şaşırmadan geri dönmek istiyordu. Arkasını dönüp aşağıya doğru ilerlemeye başladı. Islak toprakta ayak izleri kalabilirdi. Asasını iyice kavrayıp yere baktı , yere bakmasıyla kaskatı kesilmesi bir oldu. Daha iki dakika önce geçtiği yerde ayak izlerinin üzerini başka izler de süslemişti. Belki de biraz daha geç o noktaya varsaydı o yaratık üzerinden geçip onu parçalayacaktı.
-"Kim var orda?.."
Demek Tom uyanmıştı. Ama bir sorun vardı. Ağaçların bulunduğu tarafa yani boş tarafa bakıyordu. Oysa tehlike tam arkasındaydı.. Tehlike.. Kendisini tehlike olarak göstermek hoşuna gitmişti. Birnevi motivasyon.. Gülümseyip yerde gördüğü ilk dalı aldı. Nede olsa hertaraftan uğultular geliyordu ve ıslak toprak sisle birleşip sesi emiyordu. Tom'un sırtına vuracaktı ama bu tehlikeli oalbilirdi. Arkasında olması aynı zamanda dezavatajdı. En iyisi önlemli bir merhabaydı. Kolunu yakalamya hazır birşekilde;
-"Sizin orada yol arkadaşlarına böyle kaba davranılıyor demek.."
Bunu demesiyle eğilmesi bir oldu. Biraz sonra başının üzerinden bir sihir geçti. Yavaşça ayağa kalkıp buz mavisi gözlerini gencin gözlerine dikti. Bu çocukluktan gelen bir alışkanlıktı.. Benimle konuşurken yüzüme bak.. Gülümseyip;
-"Bir dahaki sefere arkana bakmayı unutma ve karşındakinin armut gibi orda senin asanı çevirmeni bekleyeceğini sanma.. Ayrıca uyur gezersin.. Hakkında en iyisi kendini yatağa bağlaman olur.. Tabi ebediyen bağlarsan da karşı çıkmam , emin ol.. " | |
|
Marveille Croweix Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2182 Yaş : 29 Kan statüsü : safkan yani nolcak ki başka. Galleon : 12726 Ekspresso Puanı : 22 Kayıt tarihi : 11/11/07
| Konu: Geri: Persephonié Agnes Symone Perş. 13 Kas. 2008, 19:17 | |
| | |
|