Steward Joseph Vaisey
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 237 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11680 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 16/11/08
| Konu: Andy Deverick Neuveville Paz 16 Kas. 2008, 21:12 | |
| İsim: Andy Deverick Neuveville Cinsiyet: Bay Sihirsel Soy: Safkan Asa: 16 İnç, Asma Ağacı, Porsuk Tüyü, Oldukça Sert
Fiziksel Betimleme: Andy yaşıtlarına göre oldukça uzun boyludur. Topluluk arasına karıştığında boyunun uzunluğu sebebiyle hemen kendini belli eder. Yeşil gözleri; ışığın yüzüne vurmasıyla gayet net bir şekilde farkedilebilir. Düz ve sarıya yakın kumral saçlarıyla oynamak hobilerinden birisidir. Düzgün bir fiziğe sahip olmakla birlikte vücudunda herhangi bir yara izibulunmaktadır. Yalnızca omzunda küçük bir doğum lekesi barındırmaktadır.
Kişiliği: Andy arkadaşlarıyla yeterince iyi anlaşabilen biridir. Onları üzmeyi ve kırmayı asla aklının ucundan bile geçirmez. İnsanlara önem veren biri olarak tam bir hümanist olduğu söylenebilir. Kesinlikle önyargılı değildir. Önyargının kişiyi tanımada en yanlış yol olduğunu kabul eder. Hiçbir kavgaya bulaşmak istemez ama ara sıra sinirine hakim olamadığı anlar olur. Hakkının yenmesine izin vermezken başkalarının haklarının yenmesine de göz yumamaz. Adaletin toplumu düzene sokan ve barış ortamı yaratan en etkili güç olduğuna sonsuz bir inancı vardır.
Ailesi ve Yaşamı: Andy safkan bir ailenin ikinci çocuğu olarak hayata gözlerini açmıştır. İlk kardeşi onun doğumundan dört yıl önce bir trafik kazasında hayatını kaybetmiştir. Annesi ve babası safkan bir aileden gelmektedirler. Ama Andy; safkanlığın övünülecek hiçbir tarafının olmadığını düşünmektedir. Anne-babasının ilk çocuğunu kaybetmesi nedeniyle oldukça cezbedici bir ilgi gördüğü açıktır. Ama bu ilgi yüzünden ne şımarmış ne de yaramazlık yapmıştır. Bu da ailesinin ona tavsiye ettiği en büyük görgü kuralıdır. İşte bu yaşamıyla sıradan bir büyücü ailesinden farklı bir ailede yetişmemiştir.
Örnek RPG: [ İlk üyeliğim olan Robert John Allison'un rpg'sidir. ] İlkbaharın güneşli günlerinden biriydi. Hava oldukça sıcak ve bunaltıcıydı. Birkaç gün aralıksız yağan yağmurdan sonra ortaya çıkan bu sıcak, beklenen bahar havasını Londra halkıyla buluşturmuştu. Havanın güzelliğinden istifade eden onlarca insan, Londra'nın cadde ve sokaklarına akın etmişti. Durum böyle olunca Londra, her zamankinden de kalabalık görünüyordu. İşte böyle bir günde Robert, Sihir Bakanlığı'ndaki görevini yerine getirmekteydi. Ama böyle güzel bir günde Robert, çalışmaktan hiç zevk almıyordu. Aksine ruhunu bir hüzün, bir sıkıntı sarıyordu. Nihayet o günkü görevini bitirmiş, paydos etme vakti gelmişti. Koşar adımlarla odasından çıktı. Ardından Sihir Bakanlığı'nın uzun koridorlarında ilerlemeye başladı. Bir süre sonra, Sihir Bakanlığı'nın geniş ve muazzam güzellikteki meydanına ulaştı. Çıkış için; asansör görevindeki telefon kulübesini kullandı. Sonunda Sihir Bakanlığı'ndan ayrılmış, Londra'nın sokaklarında bir muggle gibi yürümeye koyulmuştu. Çevresindeki kalabalığa aldırmadığı belli olan bir surat ifadesiyle ilerliyordu. Her ne kadar öyle görünse de, aslında ruhu türlü bunalım ve buhranlara dalmıştı. Belki de deniz kenarına gitmesi, en doğru seçim olacaktı. Sıkıntılar içindeki ruhu, hiç değilse denizin görkemli ve büyüleyici manzarasıyla huzur bulabilirdi.
Bu düşüncelerle deniz kenarına doğru yürümeye başladı. Deniz kenarına ulaştığında, kendine oturacak uygun bir bank seçti ve oturdu. Denizin huzur verici havası, iliklerine dek işlemişti. Bir o yana, bir bu yana hareket eden dalgalarla birlikte, adeta üzerindeki tüm tasa ve kaygılar da kayboluyordu. Tüm bu elde ettiği moral ve huzura rağmen hala kendini mutlu hissedemiyordu. Büyük ihtimalle bu hali, Sihir Bakanlığı'ndaki yoğun iş temposundan kaynaklanıyordu. Bakanlıkta, bu aralar çözümlenmesi gereken birçok soru ve sorun vardı. Bakanlık görevlileri, bu yüzden son zamanlarda epey çaba sarfetmişlerdi. Ama bütün bu sorunlar geçecekti, geçmeliydi. Özverilerle bezeli bütün bu uğraşı ve emekler, nihayetine varmalıydı. Varmaz ise; büyük hayal kırıklıkları yaşanabilirdi. Büyücü dünyasına, düzensizlikler ve büyük bir kaos hakim olabilirdi. Zaten Sihir Bakanlığı'nın da amacı; yaşanabilecek herhangi bütün olumsuzlukları, yaşanmadan önleyebilmekti. Fakat büyücü camiasından birçok kişi, Sihir Bakanlığı'nın işlevini yerine getirmediğini ve yaşanan korkutucu vakalarda duyarsız kalındığını iddia ediyordu. Gerçeğin böyle olmadığını neredeyse herkes biliyordu. Lakin halk, yaşanan bu olayları Sihir Bakanlığı'na indirgemek istiyorlardı. Sanki yaşananların tek sorumlusuymuş gibi Sihir Bakanlığı'nı suçluyorlardı.
Artık bunları düşünmenin sırası değildi. Hava giderek kararmaya başlıyordu. Çok geç olmadan kalkması gerektiğinin farkındaydı. Bu yüzden ayağa kalktı ve şehrin tüm sıkıntılarından kurtulmak için; ilerlemeye başladı. Bugün bir değişiklik yapmak istiyordu. Kendini şehrin dışına, birkaç kilometre uzaklıktaki diğer evine gitmeyi ister halde buldu. Gideceği ev, yürüyerek hayli uzak sayılırdı. Bu nedenle cisimlenmesi daha uygundu. Fakat Robert, evine yürüyerek gitmeye karar verdi. Elinde bugün aldığı ama henüz okumadığı "Gelecek Postası" vardı. Bu haliyle Londra'nın dar ve sıkıcı sokaklarında hareket etmeye başladı. Tek gayesi; bir an evvel bu bıktırıcı ve kalabalık kentten ayrılabilmekti. Bu amacına ulaşabilmek için, adımlarını giderek hızlandırdı. Lakin aksilikler peşini bırakmıyordu. Hızla ilerlerken, birçok kişiye çarpmış ve çarptığı kişilere de özür dilemek zorunda kalmıştı. Artık sınırdaydı. Bu boğucu şehir stresinden kurtulmasına, sadece bir adım kalmıştı. Neyse ki gereken son adımı da atmış ve şehirden firar edercesine uzaklaşmaya başlamıştı. Robert, yolda ilerlerken yanından geçen otomobillerin gürültülerinden epeyce rahatsız olmuşa benziyordu. Ama neyse ki biraz sonra bir kavşaktan, tenha ve sessiz bir yola girecekti. Kısa sayılacak bir süre sonra, dünyevi tüm sıkıntılarından kurtulacağı yola girmek üzereydi.
En nihayetinde, ulaşmak için sabırsızlandığı yola girmişti. Bu yol, Londra'nın kalabalık muggle sokaklarına göre, yeterince sessiz ve tenha bir yol gibi görünüyordu. Ortama hakim olan sis, otları fazlaca boy atmış, üzerlerine çerçöp fırlatılmış kıyılar arasında kıvrımlar çizerek akan pis bir nehrin üzerinde de süzülüyordu. Artık kullanılmayan bir değirmenden kalma muazzam bir baca, gölgeli ve meşum yükseliyordu. Kara suyun fısıltısından başka ses çıkmıyordu. Uzun boylu otlar arasındaki kimi eskiden kalma balık ve patates tava ambalajlarını umutla koklamak için sessizce kıyıya sokulmuş sıska bir tilki dışında da hayat belirtisi yoktu. Bir anda, çevrede bir çığlığı andıran büyük bir ses duyuldu. Bu kulak tırmalayan ses, şimdi çalılıklar içinde neredeyse yere yapışmış olan tilkiyi şaşırttı. Tilki saklandığı yerden sıçradı ve kıyı yukarı koşturdu. Robert ise, olanları en ince ayrıntısına değin dikkatlice izlemişti. Tüm bu olanlar karşısında biraz duraksayan Robert, ardından yoluna devam etti. Ara sıra saatine göz gezdirdiğinde ise, saatin gece yarısına yaklaşmakta olduğunu farketti. Sonunda evinin avlusu, görünür duruma gelmişti. Beklemeden bahçe kapısını açtı. Eşsiz güzellikteki avlusuna birkaç saniye dahi olsa baktıktan sonra, çok uzun zamandır uğramadığı malikaneyi andıran evine girdi.
Robert'in gözlerinin önünde tam bir yıkım manzarası vardı. Bir dolaplı saat, ayaklarının dibinde parçalanmış halde yatıyordu, kadranı çatlamıştı, sarkacı ise düşürülmüş bir kılıç gibi biraz ötede duruyordu. Bir piyano yan yatmış, tuşları yere saçılmıştı. Yakında bir yerde yere düşmüş bir avizenin kalıntıları parıldıyordu. Yastıklar paralanmış, yanlarındaki yarıklardan tüyler sızıyordu; cam ve porselen parçaları her şeyin üzerini bir pudra tabakası gibi kaplamıştı. Robert "Lumos!" diye bağırdı ve asasını iyice yukarı kaldırdı. Şimdi ışığı duvarları aydınlatıyordu. Duvar kağıtlarının üzerine koyu kırmızı, yapış yapış bir şey saçılmıştı. Robert hafifçe soluğunu içine çekti ve dikkatle, ayaklarının dibindeki enkazı inceleyerek, odanın ortasına doğru yürüdü. Etrafına bakıyor, harap olmuş piyanonun ya da ters dönmüş kanepeyi inceliyordu. Robert, tüm bu karışıklığı bir büyü darbesiyle kontrol altına almış ve kırılan tüm eşyaları onarmıştı. Artık yorulduğunun da farkındaydı. Bir an önce yatağına uzanıp, rahat bir uykuya dalmak istiyordu. Bu sebeple Robert, trabzanlara tutunarak yatak odasının bulunduğu üst kata zar zor çıkmayı başarmıştı. Lakin karşılaştığı manzara karşısında bir kez daha şoke olmuştu. Buranın da alt kattan farkı yoktu. Bu odayı temizleyen Robert, yatağına uzandı ve derin bir uykuya daldı. | |
|
Odessa Meredith Poulter Cadı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 331 Yaş : 32 Kan statüsü : Melez Galleon : 11971 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 05/07/08
| Konu: Geri: Andy Deverick Neuveville Paz 16 Kas. 2008, 22:30 | |
| Hufflepuff 4. sınıf
- Büyücü Konseyi - | |
|