Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Etna Lilth Mc'Leen

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Etna Lilth Mc'Leen

Etna Lilth Mc'Leen


Kadın
Mesaj Sayısı : 22
Yaş : 30
Kan statüsü : Melez
Galleon : 11674
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 28/11/08

Etna Lilth Mc'Leen Empty
MesajKonu: Etna Lilth Mc'Leen   Etna Lilth Mc'Leen Icon_minitimeCuma 28 Kas. 2008, 22:24

İsim: Etna Lilth Mc’Leen
Cinsiyet:Bayan
Sihirsel Soy: Melez
Asa: 15 inç, meşe, tek boynuzlu at

Fiziksel betimleme:


Civciv sarısı denebilecek bir saç rengin vardır ve genellikle omuz hizzasında olurlar. Ancak istisnai durumlar söz konusu olabilir. Saçlarının düz olmasına en çok hoşuna giden özelliklerinden birisidir. Gözlerinin rengi konusundan birçok kişi değişik yorumlarda bulunmuştur. Işığın şiddetine göre bazen mavi veya elması bir renk ancak genellikle gridirler. Teni açık renkli olup üşüdüğü zaman yanakları kızarmaktadır.

Etna Lilth Mc'Leen Theroncharlizeto4

Kişiliği:


Sanat delisi annesi tarafından resim yapmaya zorlandığından dolayı sanattan nefret eder. Sanatsal olabilecek her şeyden oldukça uzak durur. Çok hızlı değişen bir ruh haline sahiptir. Dakika başı ruh hali değişebilir ancak bunların hepsini dışa yansıtmaz. Karşısındaki insanın ruh halinden etkilenir en çokta…

İçinde sürekli bir çatışma vardır. Herhangi bir konuda özellikle kendini boşlukta gibi hissettiği kararsız günlerinde her konuda iki zıt düşüncesi olabiliyordu ancak bu her geçen gün azalıyordu bu durum. Annesinin aynı kafa olan teyzesine göre kişilik savaşıydı ve büyüdükçe kişiliği oturuyordu. Kısa bir sürede bu iç karmaşası tamamen yok olurdu.

Çok çabuk dostluk kurar ancak bu sıcakkanlı olduğunu göstermez. Yeni bir yere girdiğinde ilk başta sessizce herkesi inceler, kafasında fikir oluşturur, karakterlerini çözmeye çalışır. Bulunduğu yerdeki insanlara güvenmediyse kişiliğinin tam zıt birisi bile olabilir…

Bir zamanlar açık sözlü olmasına rağmen ‘patavatsız’ gibi sıfatlar alınca bu huyundan vazgeçmiştir. İçine kapanık sayılmaz ancak düşüncelerini her ortamda söylemez. Kolay kolayda alınmaz…

Ailesi ve yaşamı:


İngiliz bir ailenin iki çocuğundan biridir. Ondan 5 yaş küçük Adelaide –Annesinin sosyete ve sanat merakından dolayı koyulmuş- adında bir kız kardeşi vardır. Gece ve gündüz gibi zıt karakterlere sahiptirler ve asla anlaşamazlar ancak birkaç saat bile ayrı kalmak istemezler birbirlerinden. Bir araya geldiklerinde tam bir komedi çıkabilir ortaya ama bazen de kanlı bir savaş.

Annesi ve babasına gelince, babasını pek tanıma fırsatı olmamıştır. Silik bir anıdan ibarettir onun için. O daha küçükken annesi ile evliliklerinin aslında bir hata olduğunu geçte olsa fark edip ayrılmışlardır. O sırada Adelaide henüz 2 aylıktı. Babasının ayrıldıktan sonra tekrar evlendiğini duymuştur ama bu konu hakkında konuşulmaz. Ailedeki büyücü de babasıdır.

Annesi olabildiğince sıra dışı olmaya çalışan bir muggledır. İki lafından birisi sanattır. Kendini ayrıldıklarından sonra kendini sözde çocuklarına adamış bir annedir ancak eve akşamdan akşama gelir ve günün gün etmeye uğraşır. Annesi ile arası pek iyi değildir. Çünkü annesini sürekli olarak eleştirir. Annesinin en sevdiği lafı ‘Terbiyeni takın küçük hanım, ben senin annenim’ lafıdır ki bunu tartışmaları kaybettiğinde söyler.

Etna kendini ailesinde tanıdığı kişilere pek benzetememiştir. Kendini onlardan farklı görür. Hep arasında bir mesafe olmuştur aile bireylerine karşı tabi kız kardeşi hariç. Onun yeri her zaman farklı olmuştur. Nerde ve ne zaman geçtiğini hatırlamadığı bir konuşmada babasına benzetilmesi üzerine babası hayalinde hep onun erkek versiyonu şeklinde canlanır…

Basit RP örneği:


Lily diğerleri ile birlikte istasyona geldiğinde geçen yılki kadar heyecanlı olduğunun farketti. James evden beri papağan gibi tekrar edip durduğu şeyleri yine söylüyordu Albus Severus’a. Her zaman insanları siniri etmeyi nasıl başarabildiğini bir türlü anlayamıyordu. En zayıf yönleri bulmakta üstüne yoktu James’in. George Dayı gibiydi oda. George Dayı’nın o hali eğlenceliydi aslında ama James eğlenceden uzak ve sinir ediciydi. Her zamanki gibi annesinin olaya müdahalesi ile konu kapandı.

Uzaktan Ron Dayı ile Hermione yengenin geldiğini gördü. Yanlarında da en az Albus Severus kadar heyecanlı olan kuzeni Rose vardı. Seçme Töreni’ni dün gibi hatırlıyordu. Aslında daha bir yıl olmuştu seçileli nasıl unuturdu ki bu kadar çabuk bir zamanda. Seçmen Şapka gözlerinin üzerine kadar düşmüştü. Etraf tamamen kararmıştı. Seçmen Şapka’nın onunla konuşup konuşmadığını tam anımsamıyordu o kadar heyecanlıydı ki o zaman. Başına geçirdikten birkaç saniye sonra dışa doğru binasını haykırmıştı.

Düşüncelerinden bir kedinin miyavlama sesi sıyrıldı. Kedi yaşına göre 7 insan yaşına göre 3,5 aylık kedisi Artemis onu kucağına alması için miyavlıyordu. Anlaşılan sepetinden kurtulmayı başarmıştı. Kucağına alıp sandıkların durduğu el arabasındaki sepetine geri koydu. Ama bir kere aklına koymuştu ya vazgeçmiyordu kedicik. Tekrar çıktı sepetinden. Başka çaresi kalmadığından kediyi kucağına almak zorunda kaldı.

Peron son sözlerin oluşturduğu uğultularla doluydu. Gitmek istemediğinden ağlayanlar bile vardı. Yavaş yavaş aileler çocuklarını tren bindiriyorlardı. Kalkma saatine az kalmıştı. Lily sandığını trene çıkarırken istasyondaki uğultuda bile sesini kolaylıkla duyurabilen tren düdüğü çaldı. Bir dakika kadar bir sürede peronda sadece aileler kalmıştı. Lily diğerlerini gözden kaçırmak istememişti ancak şimdiden kaybetmiş gibi görünüyordu. Anlaşılan bir tren yolculuğu daha yalnız geçecekti.

Tren metalin metale çarpma sesiyle hareket etmeye başladı. Lily ailesi gözden kaybolana kadar camdan el salladı. Kaybolmadan önce bulanık birer noktaya dönüşmüşlerdi. Tren şimdiden ıssız bölgelerden geçmeye başlamıştı bile. Kedisinin -artık biraz daha uslu olarak- durduğu sepeti bir eline aldı diğeri ile de oldukça ağır olan sandığını peşinden süreüklemeye başladı. Koridor boyunda ilerledi. Bir tek bile boş yer yoktu. Sonlara doğru bir kompartımanda sadece iki kişi vardı.

Bunlardan biri Ron Dayı’nın uyardığı kişilerdendi. ''Slytherin ve özellikle Malfoylar’dan uzak durun.’’ demişti dayısı. Off ne yapacaktı şimdi. O kadar yolu da koridorda sandığının üzerinde bekleyerek geçiremezdi ya.Yağacak başka birşeyi olmadığı için kompartımana girdi. Ancak hiç bir tepki gelmedi. Anlaşılan derin bir konuşamaya dalmış ve onu fark etmemiş ya da bilerek görmemezlikten gelmişlerdi. Hafifçe öksürdü.

“Tüm kompartımanlar doluydu. Burada oturmak zorundayım.”

Çocuğun cevabını bekliyordu. Aslında beklemezdi ama yine de ne diyeceğini merak ediyordu. Diğer çocuk acaba hangi binadandı? Slytherin dışında biri olmasını umuyordu. Hoş bir Slytherinli genelde diğer Slytherinlilerle beraber otururdu ama belki de ilk yılı olduğundan başka binadan biriyle oturuyor olabilirdi.

“Sanada merhaba…” ondan merhaba demesini isteyen olmuş muydu sanki. Ona sadece oturmak istediğini söylemişti. Merhabasına ihtiyacı yoktu. Ya da onunla konuşmaya.

“Seni tanıyorum. Sen Bir Malfoy’sun. Ben Bir Potter’ım. Buraya sizinle eğlenmek için gelmedim. Gelmek zorunda kaldım. Benden sana sıcak davranmamı bekleme. Sonucunda biz birer rakibiz. Ve şunu da unutma-“

“Peki. Senden muhabbet isteyen olmadı. Burnu büyüklerdensin anlaşılan. Burnu büyük bir Potter. Şaşırmadım! Geldiğinde selam vermen yeterliydi. İstemiyorsan koridorda bavulunun üstünde bir yolculuk seni bekliyor. Şimdi istiyorsan otur. İstersen ağzını bile açma. Bundan bana ne?”

Şeklinde kesmişti Scorpius onun sözünü. Lily böle bir çıkışı beklemiyordu ama burnu büyüğü de ona gösterecekti.

“Oturacağım. Ama seninle işimiz bitmedi!”

Diğer çocuğun olduğu tarafa oturdu ve bir süre hiçbir şey demeden dışarı izledi. Hogwarts’a daha up uzun saatler vardı ve o saatler böyle sessizce oturarak geçmezdi. Kedisi yine sepetinden çıkıp kucağına geldi. Onu okşarken o kedilere özgü mırıltıyı çıkartıyordu.

Ortam hala sessizliğini koruyordu. Bütün bir yolu sadece Artemis’i okşayarak mı geçirecekti. Dışarıda koridorda yolculuk etmek çok daha güzel olurdu belki de. Hayır, oda buradaki kadar sıkıcı geçerdi. Başını arkaya yaslayıp gözlerini kapattı.

"Yiyecek isteyen?"

Demişti geçen yıldan da hatırladığı ve bir sürü şekerleme satan yaşlı kadın. Gidip 5-6 tane çikolatalı kurbağa aldı. Scorpius ise her şeyden alıyordu. Dirkaç galeon verdi bunun karışlığında. Parasını fazla vermiş olması veya olmaması umurunda değil gibiydi. Bu hareketinden dolayı içinde bir küçümseme hissi belirdi. Parasıyla hava atıyordu aklı sıra. Diğer çocuğa bir tane uzatınca çocuk teşekkür edip aldı. Lily’e de uzatmıştı körmüş gibi sanki onun aldığını görmüyordu.

“Bende aldım görmedin mi?” “Nezaket… olarak…”

Nezaketin batsın demek gelmişti içinden. Hem istese de alamazdı çünkü Ron Dayı’nın tembihi kulaklarında çınlayıp duruyordu. Kendini nezaketin bastın demek için tuttu, onun yerine sadece.

“İstemez!”
“Sorun değil, ben yerim!”

Eee birde yemeseydin bari diye geçirdi içinden. Konuştukları şeyler çok kısa ve öfke dolu idi. Bir tane çikolatalı kurbağa açıp kafasını koparttı. Daha sonra da geriye kalan kısmını yedi. En sevdiği iki şekerlemeden biriydi çikolatalı kurbağalar.

Bütün kurbağalarını bitirdikten sonra içinden çıkan kartları incelerdi. Çoğu genç yaşta ölmüş olanlardı. En son baktığı Karttaki Profesör Dumbledor’du. Gerçektende en çok merak ettiği insanlardan biriydi. Zamanın en büyük büyücüsüymüş. Keşke onu görme fırsatım olsaydı diye iç geçirdi Lily. Sessizliğe daha fazla dayanamayarak çocuğa döndü.

‘’Hangi binadan ve kaçıncı sınıfsın?’’
‘’Gryffindor ve 3. sınıfım. Sanırım sende Gryffindorlusun seni geçen yıl birkaç kere ortak salonda görmüştüm’’
‘’Evet.’’

Ondan sonra uzun bir sohbete daldılar. Genelde Lily soruyor çocuk cevaplıyordu. İlk başta okuldan, derslerden, profesörlerden konuştular. Sonra ise Qudditch’e geçtiler. Saatler böylece birbirini takip edip geçiyordu. O ilk baştaki sıkıcılığı yoktu. Ah keşke birde şu Scorpius olmasaydı tam olurdu…

Hava hafif hafif kararmaya başladığında Lily dışarı çıktı. Biraz etrafta dolaşıp üstünü değiştirecek kimsenin olmadığı bir yer aradı. Üstünü değiştirdikten sonra biraz daha dolaştı ve kompartımana döndü. Kızıl saçları ve cüppesi ile tam bir Griyffindorlu idi. Diğerleri de bu arada üstlerini değiştirmişleri. Tren yavaşladı, yavaşladı ve en sonunda durdu. Scorpius ilk çıkan olmuştu o ne hızdı öyle. Lily bir süre daha hiç yerinden kıpırdamadı o kalabalığın içine çıkmaya niyeti yoktu.

Kalabalık azalır gibi olunca eşyalarını alıp dışarı çıktı. Birinci sınıflar haricinde diğer herkesin gibi kendi kendine atlar tarafından çekilmeden sihirle ilerleyen arabaların olduğu yere doğru yürüme başladı. Bu ilk araba yolculuğu olacağından çok heyecanlıydı. Bir yerde bunların görünmez atlar tarafından çekildiğini duymuştu ama emin değildi.

Arabaların olduğu yere geldiğinde kendine boş yeri olan bir arabayı kısa sürede de buldu. Önce sandığını içeri koydu sonrada kendisi bindi. Saman ve at kokusu ile dolu idi. Demek okuduğu doğruydu. Arabalar görünmez ve uçan atlar tarafından çekiliyorlardı. Az sonra araba tamamen dolmuştu. Sallana sallana havalandı ve Hogsmead İstasyonu’ndan Hogwarts’ın giriş kapısına kadar götürdü onları.

dipnot: Bu rpyi başka bir site için yapmıştım. İstenirse bura için bir tane yapabilirim. Ancak şimdi biraz acelem olduğu için yazamadım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
Charlie von Diederich
Seherbaz Karargahı & UBBP Genel Başkanı
Charlie von Diederich


Erkek
Ruh hali : Etna Lilth Mc'Leen Boupi3
Mesaj Sayısı : 2101
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12545
Ekspresso Puanı : 49
Kayıt tarihi : 05/05/08

Etna Lilth Mc'Leen Empty
MesajKonu: Geri: Etna Lilth Mc'Leen   Etna Lilth Mc'Leen Icon_minitimeCuma 28 Kas. 2008, 22:43

2. Sınıf Hufflepuff

- Büyücü Konseyi -
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
 
Etna Lilth Mc'Leen
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: RPG Dışı Sayfalar-
Buraya geçin: