|
| "1" Numaralı Kızlar Yatakhanesi | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Julie Annwyl Lovett Biçim Değiştirme Profesörü
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 900 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12570 Ekspresso Puanı : 63 Kayıt tarihi : 13/02/08
| Konu: "1" Numaralı Kızlar Yatakhanesi C.tesi 29 Kas. 2008, 21:23 | |
| | |
| | | Aurora Clayborne Slytherin 5. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1472 Yaş : 31 Kan statüsü : Pure-Blood Galleon : 11780 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 28/11/08
| Konu: Geri: "1" Numaralı Kızlar Yatakhanesi Perş. 04 Ara. 2008, 23:04 | |
| xx Mutfak
Etrafına dikkatlice bakınıp, pelerinin kapşonunu başına geçirdi. Gece siyahı... Saçlarıyla aynı renk olması onun görünmesini zorlaştırıyordu belki de, ama bu gece bildiği tek şey yakalanmasının imkansız olduğuydu. Tehlikeli bir işti, evet, eğer hademe onu yakalarsa cezaya kalabilirdi. Ve geleceğini bu kadar düşünen birisi için bu çok ağır olurdu. Yine de, başını belaya sokmayı severdi. Her türlü tehlikeye atılmıştı, ve hepsinden de başarıyla kurtulmuştu. Bu mu onun yakalanmasına sebep olacaktı şimdi? Bir kedi gibi hızlı ve çevik bir şekilde heykelin arkasından dolaştı. Neredeydi o lanet olası tablo? Herkesin yatakhanelerde olması gerektiği zaman, nemli ve karanlığa boğulmuş olan koridorlarda bir tek meşalenin yanık olması imkansızdı. Derin bir nefes alıp buz mavisi gözleriyle etrafı taradı. Soluk karanlığın bir yerinde, daha keskin siyah renkte, kare şeklinde bir cisim takıldı gözüne. Evet, buydu işte. Kendini beğenmiş bir şekilde, kiraz kırmızısı dudaklarının kenarları yukarıya doğru kalktı. Hızlı adımlarla, ve tabii ki ses çıkartmadan, tabloya doğru yürüdü. İşte o lanet meyve kasesi. Ortalarda bir yerde duran armutu görmek zor olmadı pek, zaten karanlıkta normalden iyi gören gözleri, mutfaktan gelen hafif bir ışıkla daha da iyi görmeye başlamıştı. Armuta hafifçe tırnağının ucunu değdirip, gıdıkladı. Tablo açılmış, eşsiz Hogwarts mutfağı karşısındaydı.
Ev cinleri izinde falandı anlaşılan. Hiç biri yoktu ortalıkta, mutfaktaki tüm yemekleri almayı bile düşündü bir an. Şansını zorlamaya değmezdi, en yakın dolaba ilerledi dikkatlice. Kapağı hafifçe aralayıp, içerdekilere göz attı. Kazan pastaları, her çeşitten puding, Profesörler için de birkaç şişe Ateş Viskisi. Bu gece iyice coşacaklardı anlaşılan. Yüzünü bir tebessüm kaplarken, pelerininin iç cebinden asasını çıkartıp dolaba doğruldu.
" Wingardium Leviosa. "
Kelimeleri dikkatlice fısıldarken, eskiden son derece gereksiz bulduğu bu büyüye en içten teşekkürlerini sunuyordu. Eğer o olmasaydı, nasıl taşıyacaktı bunca şeyi? Zaten oldukça cılız olan fiziğine bakılırsa, birkaç şişeyi bile aynı anda taşıyamayacağı söylenebilirdi. Saçlarını hafifçe savurup, büyük bir özenle yönlendiriyordu her şeyi. Sıra şimdi sadece görünmeden, yatakhaneye ulaşmaktaydı.
En son Josephinã I. Valkyrie tarafından Perş. 18 Ara. 2008, 22:31 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Eurydice Black Slytherin Bina Sorumlusu, İksir Profesörü
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2206 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12424 Ekspresso Puanı : 89 Kayıt tarihi : 05/06/08
| Konu: Geri: "1" Numaralı Kızlar Yatakhanesi Cuma 05 Ara. 2008, 00:07 | |
| || Mutfak ||
Umarsızca etrafına bakınıp üzerine geçirdiği pelerininin eteklerine daha bir sıkı tutundu. Eğer Filch’e yakalanacak olursa soluğu Yasak Orman’da alacağını biliyordu. Yeşil gözleri ile etrafı pür dikkat izliyordu. Küçük hayvanların çıkardığı tıkırtıları bile çok netmişçesine duyan Filch kim bilir Liz’in çıkaracağı patırtıyı ne şiddetle duyacaktı. Pelerininin iç cebine doldurduğu çikolataların kâğıtlarının hışırdamaması için Merlin’e yalvarıyordu adeta. O mutfağa nasıl girmişti hiçbir fikri yoktu ama nasıl çıkacağı beynini kemiren bir urdu adeta. Koklayarak hissetmeye çalışıyordu rengârenk pudinglerin olduğu bölümü. Birkaç şişe ateş viskisi ve kaymak birası da bulabilse oh ne ala… Bir sürüngen gibi yerde sürünmek istiyordu o an. Hışırtısız, tıkırtısız… Küçük bir gıcırtıyla açılan portre deliğinden içeri birisi girmişti. İşte sonu geliyordu yavaş yavaş… Biraz sonra Yasak Orman’da olabilirdi. Beyninde bütün kurtuluş yollarını tararken aklına gelen müthiş bir fikirle çığlık atabilirdi o an. Ani bir hareketle Animagus’a dönüştükten sonra yerinde kıpırtısız bekledi. Sürüne sürüne ayak seslerinin geldiği alana doğru gitti. Bir anda yanan ışık ile masanın altına saklamaya çalıştı uzun bedenini. Olacakları ürkek gözlerle izlemeye koyuldu. Dolabın kapağının açılmasıyla içeriden birkaç yiyeceğin alınması bir olmuştu. Bunu ustaca başarabilecek kişiler ancak Slytherin’lerdi. O an dolabı karıştıran da kendi grubundan biriydi büyük ihtimalle. Ama ne olursa olsun kendini ele vermemeliydi. Ya başka birisi ise şuan birkaç yiyeceği daha aşıran şapkalı kişi? O zaman mahvolurdu işte. Profesör Lovett ve Profesör Darwent başta olmak üzere keserlerdi Liz’i. Zaten amaçlarına ulaşamadan yakalanırlarsa Filch’in de cezalarına maruz kalacaklardı. Şapkalı olduğu düşünülen kişi parmak uçlarına basarak çıktı portre deliğinden. Ortalığın iyice terk edildiğinden emin olunca tekrar insanî bedenine dönüştü Liz. Hiç sesini çıkarmadan tezgâhın üzerindeki sararmış beyaz örtüyü dikkatlice kaldırdı ve gördüğü manzara ile ağzını ve gözlerini bir karış açarak küçük çaplı bir haykırışta bulundu: Pudingler; çikolatalı, şekerli, muzlu, çilekli, sade pudingler…
Plastik, şeffaf kutulara hapsedilmiş pudingler ‘al beni!’ dercesine bakıyordu Liz’in yüzüne. Hepsinden birer tane almak istiyordu. Hatta ikişer, üçer… Seçim yapamayacağını bildiğinden gözlerini kapayarak aldı birkaç tanesini. Pelerininin sonradan oluşturulmuş büyük cebine tıktı bazılarını. Geri kalanları ise eline aldı. Camların Liz’in saatinin metalinden parladığı kısma doğru ilerledi. Eline aldığı birkaç şişeden bir tanesine koltuk altına sıkıştırıp çıkışa doğru yöneliyordu ki… Kolunun altına sıkıştırdığı şişe arkadan kayarak yere düştü ve kırıldı. Az buz bir kırılma da değildi. Filch mutlaka duymuştu. Evet, evet geliyordu. Mutfağa doğru atılan adım sesleri duyulabiliyordu. İşte şimdi mahvolmuştu. Filch’in kendisi gibi aksi kedisi miyavlayarak yaklaşıyordu mutfağa doğru. Şimdi ne yapmalıydı? Filch onu öldürecekti. Ne yapmalıydı, ne yapmalı? Tabi ki de en iyi bildiği şeyi yapacaktı: Animagus’a dönüşecekti…
Bir anda enden ve boydan kısalıp portre deliğinin yanındaki deliğe girdi. Biraz daha zorlarsa Filch orada olduktan kısa bir süre sonra zindanlara istikamet alabilirdi. Ve beklenen an: Filch hırsla daldı mutfağa… Minik, azgın kedisi kapının hemen eşiğinde bekliyordu. Bu durumda oradan çıkması epey zor olacaktı. Ve şu şansa bakın ahmak kedi kapının eşiğinden çekilip, mis gibi kokan pudinglerin arasına doğru ilerlemeye başladı. İşte bu, işte bu… Kurtulacaktı. Sıkıştığı yerden ite kaka, zorla çıktı. Ve hızlı hızlı sürünerek merdivenlerin önüne dek geldi. Hızlıca değişime uğradıktan sonra parmak uçlarına basa basa, hızlıca indi merdivenleri. Ardından ruh emici kovalıyormuş gibi hızlı koşuyordu meşalelerle aydınlatılan zindan koridorlarında. Artık nefesi tükenmek üzereydi. Atlattıkları kolay değildi. Filch neredeyse yakalıyordu onu. Azgın bir kedi ve şapşal bir hademe yüzünden okuldan atılabilirdi bile… Ortak Salon’un kapısına geldiğinde ise şifreyi söyleyip içeri girdi. Hızlıca çıktığı merdivenleri arkada bıraktı ve tahta kapıyı ardına kadar açarak içeri girdi…
|| Yatakhane ||
Nefes nefese girdiği odayı kısa bir süre zarfında arşınlayıp yatağının yanına geldikten sonra ceplerini boşalttı ve kendini yatağın boş kalan kısmına attı. Nefes almakta güçlü çekiyordu. Koşmaktan, sürünmekten ve kısa bir süre de olsa sıkışık bir yerde nefes almadan durmaktan bezgin bir hali vardı. Kapadığı gözlerini dinlendirdikten sonra zorlukla açtı ve buğulu aynaların kapladığı siyah, taş odayı incelemeye devam etti. Karşısında kendisinin konuşmasını bekleyen Nicole’e bakıp derince bir nefes aldıktan sonra asi bir çocuğu düzene sokmak istercesine göğsünün üzerine birkaç kez vurdu ve
“Neredeyse Filch’e yakalanıyordum. Joss’u gördüm bir ara. O nerede? Hala gelmedi mi?”
Sabırsızlıktan ölüyordu. Profesör Lovett ve Darwent’e hesap vermesine ramak kalmıştı. Gerçi yan odadaki bücürler partiyi ispiyonlarlarsa da aynı şeyle karşı karşıya kalacaktı. Şimdi düşündüğü tek şey Joss’un içeri dalması ve bu küçük çaplı pijama partisinin başlamasıydı… | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: "1" Numaralı Kızlar Yatakhanesi Cuma 05 Ara. 2008, 15:16 | |
| Mutfak
Nicole hiç kimsenin olmadığını düşündüğü en erken saatte mutfağın yolunu tutmaya karar vermişti. Son zamanlarda başından geçen olaylar sayesinde sessiz sakin soluksuz bir şekilde durmaya alışmıştı ne de olsa. Kapıyı bulduktan sonra her şey yolunda gidip tıkır tıkır işleyecekti. Sadece Filch’e kapıyı açarken ve yiyecek içecekleri alırken dikkat etmeli ve ona yakalanmamalıydı. Çünkü aşırı sessiz bir şekilde durup hareket edebilse bile bu onun sakar biri olmadığını göstermiyordu. Özellikle son zamanlarda düşmeye ya da bir şeyler kırmaya çok meyilliydi. Bu yüzden bu iki şeyi atlatınca rahatlıkla yatakhaneye geri dönüp ulaşabilecekti. Bu gizli partiyi hazırlarlarken her şeyi önceden Liz ve çok fazla tanımadığı oda arkadaşı olan Joss’la konuşmuşlardı. Sessizliğin ve birbirlerini kollamanın zorluğundan dolayı herkes tek başına mutfağa gidip aşırabileceği kadar yiyecek veya içecek aşıracaklardı ve sonunda üç kızın aşırdığı kadar yiyecek ve içecekle bulundukları yatakhane de büyük bir eğlence başlayacaktı. Kimsenin haberi olmaması Nicole’ü heyecanlandırıyordu. İlk kapıyı nasıl açacağını bilmiyordu, ama sonunda Joss’dan bir yerlerde bir meyve tabağı olduğunu öğrenmişti. Tek yapması gereken meyve tabağını bulmaktı. Sonra meyve tabağında ki armuda dokununca Hogwarts’ın o gizli mutfağının kapısı ardına kadar açılıp o leziz yemeklerin kokusuyla onu karşılayacaktı. Bunu öğlen teneffüsünde öğrenmişti Nicole, Joss bütün ayrıntılarıyla her yeri bildiği için Nicole ve Liz’e en küçük detaya kadar anlatmıştı. Üstüne pelerini geçirmesini de Liz öğütlemişti. Yoksa yakalanıp her şeyi mahvedebilirdi. Gerçi arkadaşlarını böyle bir durumda ispiyonlayacak hali de yoktu. Oyunun sonunda ona tek bir görev kalıyordu. Kendini sessiz bir sakin moda bürüyerek ve elinden geldiğince çabuk bir şekilde mutfağa gidip isteği bütün malzemeleri alıp geri yatakhaneye dönmekti.. Bu olay karanlıkta olduğundan en küçük sesse veya parlamaya bile dikkat etmeli gören olursa diye de adeta bir gölge kadar karanlık ve sessiz olmalıydı
Hazırlandıktan sonra koridora doğru sessiz bir şekilde sanki görünemeyen bir hayalet gibi yürümeye başlamıştı. Hogwarts koridorları nemli ve loştu. Nicole hızlıca arkadaşlarının öğlen tarif ettiği meyve tabağının olduğu yere doğru giden koridorların oraya doğru yönelirken karanlıkla karışmış aydınlık içinde dikkat çekmemek için pelerinin kapüşonunu da takmıştı. Profesörlere yakalanıp ceza almak istemediğinden kendini böyle kamufle etmeye karar vermişti. Zaten başına çok fazla ceza alacak bir iş gelmese de art arda yaşadığı durumlardan dolayı iyi biliniyordu. Bir de böyle bir cezayla iyi kötü giden okul hayatını mahvetmemeliydi. Bir yandan olabilecekleri düşünüyorken, diğer yandan da saklandığı pelerinin ardından karanlığın içinde parıldayan yemyeşil gözleriyle etrafı tarıyor. Etrafta birilerinin var olup olmadığını kontrol ediyordu. Meyve tabağını görür görmez orada ki armuda dokunmuştu. Fakat dengesiz bir şekilde uzandığından armuda dokunmanın hemen ardından popo üstü yere düşmesi bir olmuştu. Düşmesiyle beraber kapının da açılması da bir olunca “Lanet olsun bir bu eksikti” diyerek içten içe kendi salaklığına sövmeye başlamıştı. Tam kalkmaya çalışırken, yere sert düştüğünden vücudunun uyuşmasıyla düştüğü yere bir daha oturuvermişti. ”Biraz beklemek en iyisi“diye söylenirken koridorun diğer yakasından bir gölgeyi görmesiyle kendini korku içinde mutfağın açılan kapının içine atmıştı. Korku uyuşan bedenini bir anda iyileştirmiş ve ayağa kalkmasına neden olmuştu besbelli. Ani girişinin hızıyla çoğalan ışığın ve seslerin ardında sessiz bir şekilde açtığı kapıyı kapadı. Sonra da Hogwarts Mutfağında birilerinin olup olmadığına bakındı. Kimsecikler olmadığını anlayınca derin bir nefes aldı. Şansı bu konu da yanındaydı bugün belli ki! Fıldır fıldır dönüp neyin nerede olduğuna baktıktan hemen sonra birkaç içecek ve kurabiye almaya karar verdi. Kurabiyeleri ve içeceklerini cüppesinin ceplerine koyarak başka bir şeye ihtiyaçları olabilir mi diye bir kez daha kocaman mutfağın içinde bakınarak gezindi. Etrafa kendine bağlanmış bir yemek radarı varmışçasına göz atıp dolanıyordu. İstediği ve arkadaşlarının seveceğini düşündüğü her şeyi almıştı. Yiyecek az da olsa bir şeyler aldığına göre şimdi ki iş mutfaktan çıkmaydı. Ama bunun girmekten daha zor olacağını biliyordu. Çünkü mutfağa girmeden önce bir gölge görmüştü ve şu anda koridorun etrafında dolaşıp birileriyle konuşuyordu Ne yapacağını bilmeden çıkışın önünde beklemeye koyuldu. Koridorda ki ayak tıkırtıları ve konuşmanın azalmaya başladığı an yavaş yavaş kapıyı açıp kendi koridorun ıssızlığının içine kendini yeniden atıp ağır ağır adımlarla yatakhane doğru yürümeye başladı. Her adımında kalbi deli gibi atıyordu. Fakat yatakhanenin oraya doğru yaklaştıkça heyecanının ve yakalanma riskinin azalmasıyla birlikte büyük bir mutluluğa dönüşüp azalıyordu Rahatlayan bedeni dışarı da ki sessizlikle bütünleşip içine doğru yayılıyor daha da sessiz olmasına belki de bir bahane oluyordu
Yatakhane
Büyük bir heyecan içinde gidip gelinen karanlık koridorlar… Sonunda bitmişti Nicole'ün tüm işi, neyse ki kimseye yakalanmamıştı. Yatakhaneye girer girmez kendini yatağın üstüne attı. Ne kadar da yorulmuştu. Sözde tek yaptığı mutfağa gidip birkaç kurabiye ve çok sevdiği vazgeçilmez olan içeceklerdi. Cübbesini çıkarmak istiyordu; ama önce hiçbir şeyin kırılmaması için kendine göre önceden hazırladığı tabağa dizdi kurabiyelerini… İçecekleri de başka birinin görmemesi ve arkadaşları gelene kadar soğuk kalması için yatağının altına koymuştu. Bütün her şeyin güven içinde olduğunu anlayınca havasız ve nemde kalan yüzünden akan terleri elinin tersiyle sildi. Şimdi hazırlanabilirdi. Pek bir şey yapmasına gerek olmasa da kıyafetlerini değiştirmeliydi. Üzerine kırmızı kalpler ve kahverengi ayıcıklarla dolu olan geceliğini geçirdi Bütün olayların bittiğini anlayınca yatağına ve yastığına kavuşmanın rahatlığı içinde uzanarak dinlemeye koyulmuştu. Biraz gözlerini kapatıp dinlenmek… Yaşadığı onca stresten sonra çok iyi gelmişti. Biraz sonra en sevdiği yeni bir yılını beraber geçireceği arkadaşları gelecekti. Sonra başlasın doyasıya eğlence, sabaha kadar uyumayıp lak lak ederek uykuya dalma faslı. Nicole için uzun zaman olmuştu. Heyecan içinde sadece sınavda terleyen elleri bu sefer yasak olan bir parti yüzündendi. Yatağında uzanıyor. Uzun uzun düşünüyordu. Tam bu sırada kapının oradan bazı seslerin geldiğini anladı. Hızlıca doğrulup gelen ayak seslerinin kime ait olmak olduğunu anlamak için yatağına bağdaş kurarak oturmuş beklemeye başlamıştı. Nedense bir yandan korkuyor, bir yandan da içini sıcacık bir ışık kaplıyordu. Gelen gölge kendine doğru yaklaştıkça tanıdığı ve kendi gözleri gibi parlayan yeşil ama bambaşka bir şekilde bakan yeşil gözler görmüştü. Liz’den başka hiç kimse böyle bakamazdı. Evet Liz’e aitti bu iki çift ayrı ayrı parlayan gözler... Liz'in ışığa doğru gelmesiyle beraber gözleriyle beraber o kusursuz ve gittikçe güzelleşen yüzü açığa çıkmıştı. Dikkatle izliyordu Nicole, Liz’in her hareketini nefes nefese gelmişti. Ceplerinde ki çikolata ve şekerlemeleri yatağının köşesine fırlattı ve ardından boş kalan yere oturarak Nicole’ün gözlerinin içine bakarak söylenmeye başladı. “Neredeyse Filch’e yakalanıyordum. Joss’u gördüm bir ara. O nerede? Hala gelmedi mi?” diye telaş içinde bir sürü şeyler söylemeye başladı. Nicole sanki uykudan uyanmış masum bir çocuk edasıyla gülümseyerek cevap vermeye karar vererek sözlerine başlamaya koyuldu. “Hoş geldin, bende sizi bekliyordum. Bilmiyorum birazdan o da gelir herhalde. Filch’e mi neyse ki ucuz kurtulmuşsun. Bende mutfağın kapısını açarken düştüm ve sonra bir gölge… Neyse, sonuçta şu an ikimiz de buradayız. Yüce Merlin bugün yanımızda sanırım” diyerek Liz’in sorusuna az da olsa açıklayıcı bir yanıt vermişti. Kim bilir Joss neredeydi. O da sağ salim bir şekilde buraya gelirse bu üç kızın keyfi yerine gelecekti. Belki de daha demin ki gibi korkutan ayak sesleri birazdan farklı bir şekilde gene duyulacak bu sefer onu korkutmadan sevinmesine neden olacaktı. Bakalım bu üç kızın planları sonucu ne olacaktı. | |
| | | Delora Lucien Nobés
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 129 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11993 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 23/06/08
| Konu: Geri: "1" Numaralı Kızlar Yatakhanesi Paz 07 Ara. 2008, 02:10 | |
| | K O R İ D O R L A R / M U T F A K | Delora gecenin geç saatlerinde Ortak salondan çıkıyordu. Bu saatte dışarıda yakalnırsa muhtemelen ciddi bir ceza almakla kalmaz, binasından puan da düşerdi. Zaten umursadığı tek nokta da buydu şu anda. Binası. Kendi geleceği ile ilgili bir kaygı duymuyordu, savaşta ne tarafta olacağını umursamıyordu. - Ne taraf kazanırsa onların yanında olacaktı ama şu anda bu taraf karanlık gibi görünüyordu. - Bu nedenle biraz daha rahttı ve bu avantajı oldu. Hafif adımlarla koridorları geçmeye başladı. Bazen şövalye zırhlarının gölgesiyle kalp atışları hızlansa da mutfağa olan yol boyunca fazla bir engele takılmadı. Yalnızca üzerine daha kalın bir pelerin almış olmalıydı, üzerindeki gece mavisi pelerin inceydi ve koridorlar da sıcak sayılmazdı. Bir an ürperdi ve ellerini onlar kadar soğuk olan kollarında gezdirdi. İç çekerek hızlandı ama bu arada fazla ses çıkarmış olacak ki bir miyavlama duydu. Dudaklarının ucuna kadar gelen küfrü frenledi ve soğukkanlılıkla etrafa baktı. İleride gördüğü bir kapıyı açıp kendini içeri attı. Boş bir sınıftaydı şimdi. Gözleriyle sınıfı taradı. İlk bakışta boş gibi görünen sınıfın köşesinde bir dolap vardı. Ancak açık kalan perdelerden sızan ay ışığı ile fark ediliyordu. Delora hızla perdeleri kapattı ve biraz küf kokan dolabın içine girdi. Kapağı sessizce kapatmıştı ki sınıfın kapısı açıldı. Hiç ses çıkarmıyor olmasına rağmen nefesinde tuttu ve beklemeye başladı. Bir süre sonra kapının kapanma sesini duydu ve kasları gevşedi. Yine de 1-2 saniye daha bekledi, ses gelmeyince dolaptan çıktı. Girdiği zamanki gibi boş olan sınıfa baktı ve derin bir nefes alarak mutfağa yöneldi. Bu defa adımları daha tedirgin ve ihtiyatlıydı. Nihayet mutfağın girişi olan meyve tablosunu bulduğunda etrafı kolaçan edip armudu gıdıkladı işare parmağıyla.
Mutfağa girdiğinde içerisinin boş olduğunu görüp rahatladı. Ev cinlerinden eser yoktu ortalıkta. Ama aynı şey yiyecekler için söylenemezdi. Delora en yakın tezgaha yaklaşarak biraz kek ve şekerleme aldı. Ardından bir iki kaymak birası şişesi kaptı. Ateşviskisi bulmayı umut ediyordu ama ortalıklarda yok gibiydi. Karanlıkta bir süre bakındıktan sonra arka taraflarda tozlu bir şişe buldu. İçinde ne bulunduğundan emin değildi ama orjjinal bir şey olduğu kesindi. " Bu da yeter.. " diye mırıldandı kendi kendi ve aldığı yiyecekleri dengeleyerek mutfaktan çıktı. Dönüş yolunun çok daha uzun olacağa kesindi. Şişelerin birbirine vurup herhangi bir ses çıkarmaması için azami hızda ilerliyordu. Koşmayı bu kadar seven birisi için işkence olsa da Delora içinden ' Sabırlı olmayı da öğrenmeliyim. ' diye geçirdi.
Yatakhaneye gitmesi için bir koridoru kalmışken birden köşeyi dönen bir gölge görüp son anda yolunu değiştirdi. Koridorun ucunda duvara dayanmış halde bekledi. Ta ki önünden dalgın ve ona dikkat etmeyen bir hayalet süzülene dek. Delora hayaletin kanlı baron olabileceğini düşündü ama net olarak görmemişti. Görmeyi de istemezdi zaten, şu anda tek istediği şey bir an önce yatakhaneye ulaşmak ve ağırlık yapan ve her adımda çınlayan şişeleri bırakmaktı. Yine de bu kadar çabayı mahvedip geceyi Profesör Darwent'in odasında sonlandırmak gibi bir niyeti olmadığında ihtiyatlı yürümeye devam etti. Nihayet ortak salona girmesini sağlayacak tablonun önüne geldi ve portrenin pek de onaylamayan bakışları altında içeri girdi. Hızlıca yatakhaneye çıktı bir yandan da ortak salonda kendi binasından bile olsa kimsenin onu görüp görmediğini kontrol ediyordu.| Y A T A K H A N E | Delora nefes nefese bir halde yatakhaneye girdi. İçeri de Nicole ve Liz vardı. Josephinã ise henüz gelmemişti anlşılan. Elindeki yiyecekleri bir yere bıraktı ve yatağa oturdu. " Selam. Az daha yakalnıyordum giderken Filch'e.. Şu aptal kedi yok mu? " Bir an duraklayıp devam etti. " Josephinã henüz gelmediğine göre benden hemen sonra girmiş olmalı mutfağa. " dedi. Bir yandan da gece mavisi ince pelerini çıkarıyor ve saçlarını tepesinden bir lastikle bağlıyordu. İşi bittiğinde sakince yatağın üstünde bağdaş kurdu ve beklemeye koyuldu. | |
| | | | "1" Numaralı Kızlar Yatakhanesi | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |