|
|
| Nedensiz Saçmalıklar | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Oriane Pheria Ravenclaw 5. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 281 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11724 Ekspresso Puanı : 6 Kayıt tarihi : 28/11/08
| Konu: Nedensiz Saçmalıklar Çarş. 03 Ara. 2008, 17:06 | |
| Kısık gözleri, kasılmış bedeni ve sinirini belli eden bir tebessümle karşısındaki çocuğa bakarken içindeki sesin önerisini reddedip sakinleşmeye çalışıyordu. Belki de binasındaki en sessiz ve durgun kızdı Valentina. Fakat, az önce kendisine çarpan çocuk özür dilemediği gibi bir de pişmiş kelle gibi sırıtmaya başlamıştı. İnce ve zarif parmaklarını birbirine kenetleyerek kırmızı dudaklarını araladı genç kız. Bütün öfkesini patlamak üzere olan bir volkan gibi etrafına saçmak istiyor, yine kendine gelemezse rahatlamak için küçük sınıflarla uğraşmayı düşünüyordu. Bağırmaya başlamak üzereyken kendini tutan Valentina umutsuzca çocuğun yanından uzaklaşmasını seyretti. Neler oluyordu böyle? Değişmeye başlayan kişiliği ergenlik sorunlarının aksine daha gerçekdışı sebeplerle kötüleşiyor, kendilerini karanlığa adamış küçük ölüm yiyen taklitleri gibi hırçınlaşıyordu. Bedenine sürtünen diğer vücutlara aldırmadan koridorda yürürken genç cadının yüzündeki tebessüm kaybolmuştu. Dört yılını geçirdiği okula üç sene daha katlanması gerektiğini bilerek lanet etmeyi kesmişti artık. Yapmakta yükümlü olduğu sorumlulukların en basitiydi derslere girmek. Aslında girdiği iki-üç ders de olmasa hayatı tekdüze geçebilirdi. Anlatılan konular, farklı bilgiler tesellisi oluyor, sıkıldığı zamanlarda uğradığı kütüphaneden saatlerce çıkmıyordu. Bu hareketleri yüzünden arkasından söylenen kötü laflar da yutulacak gibi değildi. Her zaman onaylamadığı davranışlarda tepkisini ortaya koymaktan çekinmeyen Valentina’nın sustuğu belli başlı olaylardan biriydi dedikodu. Hedeflerine ulaşmak için çalışmayı çok görmüyordu. Ailesinin durumu da göz önüne alınırsa annesiyle birlikte yaşadığı malikanenin ve soyadının yeniden duyulmasını sağlamak çalışmaktan geçiyordu. İleride neler olacağını bilmese bile şimdiden hazırlanıyordu geleceğini sağlama almak için.
Fısıldayan Ağaç Korosu sıklıkla uğradığı yerlerden biriydi. Genç cadının burayı tercih etmesinin nedeni gizemli ve kasvetli bir havasının olmasıydı. Uzun ağaçlar güneşi engelleyerek küçük alana gölge yaparken, sonbaharda esen tatlı bir rüzgar Valentina’nın yalnızlığını daha eğlenceli hale getirirdi. Topladığı saçlarını özgür bırakarak kayıtsızca dalgalanmalarına izin verdi. Grimsi mavi gözleri belli bir hoşnutlukla parlarken genellikle tercih ettiği, yanındaki ağaçlara göre daha uzun olan bir gövdenin altına oturdu. Kulağına gelen hafif bir ezgiyle mırıldanırken ilk defa büyünün göz kamaştırıcı bir ayrıcalık olduğunu düşünüyordu. Muggle olmadığı için sevinmesi gerektiğini hissederek gözlerini kapatırken, biraz sonra bir çığlık yüzünden keyfinin bozulacağından habersizdi. Mırıldandığı şarkı sözleri Slytherin’li kızlardan birinin cırtlak sesiyle anlamını yitirmişti. İrkilerek ağacın altından doğrulurken kız bağırmaya devam ediyordu. Ne olduğunu anlamak için etrafına bakınan genç cadı ağaç dallarının birinin üzerindeki kuzgunun kızların tam üzerine konduğunu gördü. Aptal aptal bakınan öğrencilere aldırmadan yürürken kısa sert bir bakış fırlattı. ‘Kapa çeneni.’ Tıslamaya benzer sesine kendi de şaşırarak ağacın tam önünde durmuştu. Ağzında bir kağıt parçası tutan kuzgunu hiç çekinmeden eline alan Valentina yerdeki örümceği ayakkabısının topuğuyla ezdikten sonra rahat yerine geri döndü. Anlamsız birkaç kelimenin karalandığı notu tekrar tekrar okuduktan sonra asasını çıkararak mırıldandı. ‘Aparecium’ İlk başta görülmeyen cümleler kâğıtta okunur bir şekilde belirdikten sonra hafifçe gülümsedi Valentina. Elinde tuttuğu küçük kâğıt parçası sıradan bir aşk mektubunun yırtılmış parçalarının arasından kuzgun tarafından getirilmiş olmalıydı. Kağıdı buruşturup attıktan sonra üzerine çevrilen bakışlara aldırmayarak yeniden ağacın gövdesine yaslandı. Sessizliğin bozulmasına sinirlenmiş olsa da olayın basit bir nedeni olduğuna seviniyordu. Örümcekler… Aslında sevim hayvanlardı, değil mi? | |
| | | Hestia Ölüm Yiyen
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 360 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan tabii ki. Galleon : 11771 Ekspresso Puanı : 3 Kayıt tarihi : 22/10/08
| Konu: Geri: Nedensiz Saçmalıklar Çarş. 03 Ara. 2008, 17:54 | |
| Sabahın ilk ışıklarından, öğlen güneşine taşınan kin dolu duygular Christina'nın içinde aynen bir çalar saat gibi işlemekteydi. Tüm Slytherin binasının ağzına düşmesinin nedeni olan o beyin özürlü cesaret delisi çocuğa haddini bildirmezse gerçekten çok kötü olaylar olabilirdi. Zira bir nevi oluyor gibiydi de. Hızlı ve nefret dolu yürüyüşünde çarptığı çocuklar onun arkasından avaz avaz bağırıyordu. Aslında hepsi Christina'ya bir anda saldırabilirdi ama Slytherinli kızın gittikçe dolan, bir yandan da alev alev parlayan gözleri buna izin vermiyordu. ''Ondan nefret ediyorum, ondan nefret ediyorum!'' Ağlamasına ramak kalmış Christina kendisini zor tutuyordu. Gözyaşı dökmenin zayıflık olduğunu düşünen kız resmen göz damarlarını ele geçirmek için kendine işkence çektiriyordu. Bir yandan duyduğu nefret, bir yandan da tüm beyninin, kulaklarının içinde çınlayan dedikodular onu deli ediyordu. O ezik çocuk Tanrı'dan önce Christina'dan ettiğini bulacaktı. Bakalım ailesinin parasına ve müdireye güvenen Gryffindorlu çocuk bu sefer ne yapacaktı?
''Sen nasıl birisin ha? Kahrolası! Canın cehenneme! Lanet olası şey!'' Çocuğu itip itip dururken gözlerinden düşen gözyaşlarına aldırmıyordu bile. Çıldırmış gibi çocuğu yumrukluyor, sanki çok güçlüymüş gibi onun yere düşmesini bekliyordu. Gayet atletik bir vücuda sahip olan Gryffindorlu sırıtmaktan başka bir şey yapmıyordu. Karşısındaki ağlayan kızın yumrukları ona çok hafif geliyor olmalıydı. Bu vaziyet karşısında şizofren gibi gözükmeye başlayan Christina, ayağındaki kalın botlara güvenerek çocuğa okkalı bir tekme attı. İşte o an ayağındaki acıdan olsa gerek eğilmek zorunda kalan çocuğun sırtına kocaman bir yumruk indiriverdi. Akabinde yere yıkılan Gryffindorlu hiç olmadığı kadar zayıf gözüküyordu artık. Etraflarına toplanan topluluk ise sadece bu iki kavga eden öğrenciyi izliyordu. Hiçbiri gidip de müdireye şikayet edecek kadar cesur değildi. Öyle olanları da vardı ama onlardan bir tanesi de şu anda Christina'dan dayak yiyordu. ''Umarım bir daha yalan yanlış şeyler ortaya atıp benle uğraşmazsın! Bu da sana ders olsun!'' Ayağa kalkıp da ağlayarak Christina'nın suratına baktığında sadece bunları söylemişti ona karşı. Son olarak iyice hıncını alabilmek için karşısında duran Gryffindorlu'ya tokat atmak istedi fakat artık kalbi paramparça olmuştu. Biraz zamana ve havaya ihtiyacı vardı. Sarı saçlarını garip bir ifadeyle arkaya atan Christina arkasını dönerek hızla koşmaya başladı. Hogwarts'ın çıkışına doğru ilerliyordu, biraz hava almalıydı.
Şu an fazla kalabalık olmayacağını düşündüğü Fısıldayan Ağaç Korosu'nun oraya doğru koşarak ilerleyen Christina demin yaptıklarına inanamıyordu. Gerçekten bir anlık delilik gibi bir şey olmalıydı veya bir rüya. Her şey gözlerini tekrar kapayıp açtığında bitecekti, hem de her şey. En azından o böyle umuyordu. Ama tabii ki her zaman olduğu gibi şimdi de yanılıyordu. Defalarca gözünü açıp kapayan Christina bu rüyadan uyanamıyordu işte! Uyanamıyordu! Bir türlü kurtulamadığı kalbi patlamış gibi ağrıyordu, sızlıyordu. Olanları kaldıramayacak kadar iradesiz ve zayıftı bayan Lionel. Sert ve gaddar görünümünün altında fazlasıyla zayıf, hazımsız ve iradesiz bir karakter yatıyordu. Kendini koparmak istediği bu düşüncelerinden arınmak amacıyla ilk bulduğu ağacın dibine attı kendini. Onca gözyaşından sonra akmış olan simsiyah rimeli onu tam bir canavara çevirmişti sanki. Ruhsuz ve rengi solmuş gözlerle uzaklara doğru bakan Christina güya rakibi olarak kendisini kıyasladığı kızı gördü. Bu iradesiz Slytherinli kız nasıl olur da onun gibi deha bir kızla yarışabilirdi ki sanki! Tekrar düşünmeliydi... | |
| | | Oriane Pheria Ravenclaw 5. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 281 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11724 Ekspresso Puanı : 6 Kayıt tarihi : 28/11/08
| Konu: Geri: Nedensiz Saçmalıklar Çarş. 03 Ara. 2008, 18:54 | |
| Tanıdık simaların selamlarına karşılık vermeden öylece oturan Valentina’nın canlanması için hiçbir neden yoktu ortalıkta. Amaçsızca etrafına bakınıp yeniden sağlanan sessizlik ve huzurun ardından yarım kalan şarkısını mırıldanmaya devam ediyordu. Kendine bir çıkış yolu arayan ruhunun aksine bedeni yarım saat önce yaşanan olaylardan etkilenmeyerek, fazlasıyla rahatlamış gibi görünüyordu. Etrafındakilere hala sinirli olan ruhu ise içini tırmalayan canavarı tetiklemeye devam ediyordu. Gözleri, Slytherin cüppeli bir kıza takıldığında kaşlarını çatarak hafifçe dikleşti. Christina Lionel, kompartıman arkadaşı uzun zamandır ortalıkta görünmüyordu. Şimdi ise aynı ortamda bulunmalarından dolayı tedirgin olan genç cadı dikkatle gittikçe yaklaşan kızı süzdü. Kızarmış gözleri, hala akmakta olan birkaç damla yaşla ağladığını ya da ağlamış olduğunu bir aptal bile fark edebilirdi. Memnuniyetini kendine saklarken yana kıvrılan dudaklarındaki alaycı ifadeye aldırmıyordu. Niyeti sorun yaratmak olanlarla işi yoktu, özellikle bugün laf yetiştiremeyecek kadar yorgundu. Fakat, hoşlanmadıklarıyla eğlenmek amacında olan Slytherin öğrencilerine karşı her zaman hazırlıklı olmak gerekiyordu. İlk sataşmanın kendi söyledikleri yüzünden olmayacağını bilen Valentina konuşmak için can atan canavarını sakinleştirdikten sonra dudaklarını ısırdı. Diline gelen kan tadıyla beraber genç kıza bakmayı sürdürüyordu. Sonunda, birbirlerini duyabilecek kadar yakınlaştıklarında söylemesi gerekenleri tartarak dudaklarını kımıldattı. ‘Kötü bir gün olmalı Christina. Bir Slytherin’linin ağladığı her zaman görülmez.’ Neler yaşandığını merak etmese de rakip olarak görüldüğünü bildiğinden dostça davranmayı keseli aylar olmuştu. Diğer binaların Ravenclaw’a karşı tutumları nedeniyle de artık sıkılan Valentina özel bir durum olmadıkça herkese soğuk davranıyordu. Gözlerini kızın gözlerinden ayırmadan alacağı cevabı beklerken içinden geçen düşüncelerin okunamadığına seviniyordu. * Umarım uzun bir konuşma olmaz.* Aslında Christina’nın kıskandığı tarafları da vardı. Kendininkinden daha beyaz teni ve sarı saçları kendinde olmasını istediği basit iki noktaydı sadece. Güzelliğinin farkında olan kız Valentina’nın aksine dış görünüşünü kullanıyor gibiydi. Dikkat çekmekten hoşlanmayan Tina elinden geldiğince şık ve sade giyinirdi. Abartılı kıyafetlerden hoşlanmıyordu, eski çağların koyu tonlardaki elbiselerini ve broş gibi basit takılarını tercih ediyordu. Christina ise yaşıtları gibi kendi tarzını oluşturmuştu. Genç cadının fazla çılgın diye yorumlayacağı türden kıyafetler giyiyordu. Gözlemlerini yeniden düşünen Valentina eğer yanında kimse olmasaydı ani bir kahkaha patlatabilirdi. Ön yargısız karakterinin değiştiğini kesin olarak biliyordu. Belki annesinin tutumları, belki de son zamanlarda ailesi hakkında öğrendikleri sebep olmuştu buna kim bilebilir. Yaşı göz önüne alınırsa Vantela’ların hikâyesini bilmek ağır bir sorumluluktu ve Valentina her ne kadar umursamasa da içindeki kızgınlık ailesi hakkında okuduklarından sonra daha da artıyordu. Benliğinin karmaşıklığından sıyrılıp gerçek dünyaya döndüğünde Christina’nın cevabını duymadığını sanarak tuhaf bir suçluluk duygusuyla kasıldı bedeni. Kızın daha kımıldayan dudaklarını fark ettiğindeyse aynı hızla derin bir nefes aldı. | |
| | | Hestia Ölüm Yiyen
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 360 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan tabii ki. Galleon : 11771 Ekspresso Puanı : 3 Kayıt tarihi : 22/10/08
| Konu: Geri: Nedensiz Saçmalıklar Ptsi 08 Ara. 2008, 22:26 | |
| Kendisine doğru yaklaşmakta olan kız sebebiyle tüm vücuduna soğuk bir titreme geldi. Eliyle temizlemeye çalıştıkça berbat ettiği akmış rimeli, gözyaşları ve kısacası ucubeye dönmüş yüzünü saklayamazdı artık. Dibinde bitmiş olan Ravenclawlı yüzünden ayağa kalktı hızlıca. Ortadan ikiye ayrılmış bir maskeye benzeyen hüzünlü ifadesini hangi sandığa kilitlese de yine ortaya çıkıveriyordu. Valentina'nın karşısında böyle görünmeye dayanamazdı. Hele ki az önce söylediği sözün altında asla kalmamalıydı. Her ne kadar onun haklı olduğunu bilse bile içindeki Slytherin refleksi yine ortaya çıkmıştı. ''Sen ne cürretle benim yanıma gelip de bunları söylüyorsun? Utanmaz!'' Kızın gözlerinin içine bakamadan çevirdi çehresini. Lanet olası ruhuna yalvarıyordu onu rahat bırakması için. Kendisi rezil etmediği kaç ortam kalmıştı ki artık?! Adım attığı her yer pisleniyor, kararıyor gibiydi. O adımın atıldığı yerdeki çevresindekilerin korku ve dehşet dolu bakışları... O çok sevdiği Christina adlı eski kız bile isyan edip gitmişti uzaklara. Yeni bir bedende kendini bulmak ve yaşatmak istiyormuş gibi...
Galiba depresyon diye buna diyorlardı. Christina'nın yavaş yavaş içine girmekte olduğu sonsuz bir boşluk. Belki de hiçbir zaman kurtulamayacağı, yüzyıllarca hapsolacağı... Bu dünyada kimseye güven olmayacağı gibi buna da güven olmazdı. Eski çetin ceviz Christina? Kendisini prenses ilan edip ortalıkta millete bulaşan Christina? Meçhul bir karanlığın yalnız prensesinden başka bir şey değildi artık. Karşısındaki kız da bunu gayet iyi biliyordu. Bakışlarıyla alay ediyordu zaten. Alberta ektiğini biçiyormuş gibi hissetti bir an. Tüm dalga geçişleri, tüm küçümseyişleri gözünün önünden bir film şeridi gibi geçip kaymaya başladı. Dayanamayıp arkaya doğru gitmeye başladı ayakları. ''Uzaklaş buradan lütfen. Beni yalnız bırak. Seni kahrolası ucube!'' Valentina'nın dibinde olmasına rağmen tüm ağaçların titremesine yol açan bir bağırış kopmuştu içinden. Deli olmuş mavi gözler Val'ın çehresinde kenetlenip kalmıştı. Christina gerçekten ne yaptığının farkında değildi. Azkaban'a kapatılması herkes için daha hayırlı olacaktı.
Saatlerdir durduramadığı gözyaşları tam durdu derken yeniden akmaya başlamıştı. Bunların tüm suçlusu olarak kabul ettiği Valentina ise gözünde gittikçe bulanıklaşmaya başlamıştı. Ortalığa son bir bakış attı ve yere doğru düşmeye başladı. Bu düşüş herkesin gözünde sadece bir anlık gibi görünse de Christina'nın zihninde ağır çekimde gibiydi. O an yine bir film şeridini izlemeye mahkum edildi. Annesi... Yere düşüp de kafasını vurduğu an beyninin içinde canlanan ilk şeydi. Şu an ölmüş müydü bilmiyordu ama bunları düşünebilmesi sadece bayıldığının bir göstergesi gibiydi. Anestezik farkındalığa benzeyen bir şey olmalıydı bu. Düşünceleri kimliğinin içinde kayboladursun yeni bir şerit daha canlanıverdi. Ölümü... Alberta ölürse ardından kim ağlardı? Bu şımarık ve değersiz kız için? Hangi aptal mahluk günlerce bu ölümü aklından çıkaramazdı ki? Şerit git gide hızlandı ve sonunda koskoca bir karanlık her tarafı sardı. Evet, gerçekten kötü bir gündü. | |
| | | | Nedensiz Saçmalıklar | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|