|
| Garip Tesadüfler Ve Hatalar | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Océane Diederichs
Mesaj Sayısı : 44 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11658 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 08/12/08
| Konu: Garip Tesadüfler Ve Hatalar Ptsi 08 Ara. 2008, 21:18 | |
| Zilin çalmasıyla derin bir ' oh ' çekti. Sıkıcı dersin hiç bitmeyeceğini düşünmeye başlamıştı. Aşırı bir hızla eşyalarını toplayıp çantasına yerleştirdi. Herkesten önce ayağa kalkarak sınıftan hızla çıktı. Bir an önce aşırı aydınlık sınıftan çıkmak istiyordu. Aydınlık yerlerden hoşlanmıyordu. Onun için karanlık ve serin Slytherin ortak salonu daha huzurlu ve rahattı. Ama yine de 4 yıldır buna katlanıyordu. Birkaç yıl daha katlanmak zorunda olduğunu da biliyordu. Bu yüzden artık şikayet etmeyi kesip, yaşamaya bakıyordu. Hızla koridorlardan geçiyordu. Etrafına bakmıyordu bile. Bir an önce binadan çıkıp serin bir ağaç gölgesi bulmak istiyordu. Koridordan geçerken bir an duvarda bir şey dikkatini çekti. Sanki bir tuğla oynamıştı yerinden. Arkasına döndü. Az önce tıklım tıklım olan koridor, şimdi bomboştu. Anlam verememişti, ama dikkatini çeken koridorun bir anda bomboş olması değildi; dikkatini çeken gerçekten bir tuğlanın yerinden oynamış olmasıydı.
Dikkatlice duvara doğru yaklaştı. Sanki duvarda onu kendine çeken bir şey vardı. Etrafa baktı, koridor hala boştu. Bu iyiydi çünkü kimsenin kendisinin deli olduğunu düşünmesini istemiyordu. Az önce yerinden oynayan tuğla, Océane'nin dokunuşuyla titremişti. Océane önce korkarak elini geri çekti. Ama tuğla hareket etmeyince yeniden şansını denemek için elini üzerine koydu. Bu sefer tuğla eskisinden daha şiddetli sarsılıyordu. Yerinden fırlayacak gibiydi. Ki fırladı da. Océane tam zamanında elini çekip yana eğilmişti. Tuğla karşıdaki duvara çarpıp tuzla buz olmuştu. Olanlara bir anlam veremyen Océane elinin altında titreyen başka bir tuğla daha hissetti. Ama sadece o dağil, duvardaki tuğlaların çoğu titremeye başlamıştı. Océane ne olduğunu yeni anlayarak kendini yere atıp elindeki çantayla başını korudu. Mükemmel bir gürültü kopmuştu. Tüm tuğlalar karşı duvara çarpıp, bir yığın oluşturmuştu. Yarısı fırlamış duvarda sadece dizine kadar gelen bir uzunluk kalmıştı. Gerisi ise karanlık bir tüneldi. Koridor hala boştu, ve çevrede ne bir öğrenci, ne bir profesör vardı. Hayalaetler bile gezinmiyordu. İyi de bu denli yüksek gürültüyü kimse bile duymamış mıydı? Sonunda bunun da Hogwarts'ın akıl ermez sırlarından biri olduğunda karar kılıp, merakına dayanamayarak içeri girdi. Karanlık tünelde ilerlemeye başladı. Işık kaynağı yaratmak için pelerininden asasını çıkarmıştı ama o anda duvarda olduğunu fark etmediği meşaleler yanmıştı. Işık kaynağının ortaya çıkmasıyla, bulunduğu yerin bir tünel değil, sadece küçük bir oda olduğunu anladı. En fazla üç adım genişliğinde, dört adım uzunluğunda olabilirdi. Eğer biraz daha yürüseydi, bir duvara çarpacaktı muhtemelen. Bir süre asası elinde, etrafa baktı. Bomboş bir yerdi.
Tam geri gidecekken, yanıldığını fark etti. Odanın sağ arka köşesinde küçük bir kağıt vardı. Yanına yaklaşınca bunun kağıt değil, yıpranmış bir zarf olduğunu fark etti. Üzerinde daha önce hiç bir yerde görmediği bir mühür vardı. Kime olduğunu umursamayarak, sertçe zarfı açtı. Yarısı yırtılmış bir kağıt vardı içinde. Son yarısı olmalıydı ki, sağ alt köşede bir veda vardı. Yazı biçimi ona garip bir şekilde tanıdık gelmişti. Tıpkı annesinin yazısına benziyordu. Ancak imzayı, ve ismi görünce mektubun yazarının annesi olduğuna inanabilmişti. Bizzat kendi annesinin imzasıydı bu; ' Joseliné Coerdaux '. Annesinin kızlık soyadı Coerdaux'du. Océane mektubun geri kalanını okumaya çalıştı. Annesinin karma karışık yazısını çözemiyordu. Ama sıkça ' mühür ' kelimesinden söz ediliyordu. Bu mühürün, zarfın üzerindeki mühür olduğuna adının Océane olduğu kadar emindi. Mektubu zarfın içine koyarak dışarı çıktı. Koridor yine doluydu. Bir an öylece kalakaldı Océane. Ne zamandır doluydu koridor? Yoksa onu görmüşler miydi? Hiç kimse ne ona ne arkasındaki odaya bakıyordu. İnsanların neyi vardı? Arkasını döndüğünde olması gereken odanın kapandığını, kırılmış tuğla yığınının sanki hiç kırılmamışlar gibi duvarlarında durduğunu fark etti. Bu iş giderek sinirini bozmaya başlıyordu. Elindeki zarfı çantasındaki bir defterin arasına sıkıştırdı, kitabı da eline alarak kütüphaneye doğru ilerlemeye başladı. Bu mühürün anlamının ne olduğunu bulana kadar araştıracaktı.
Kısa bir yürüyüş sonrasında kütüphaneye gelmişti. Kısa sürmüştü, çünkü aşırı hızlı yürümüştü. Elindeki kitabı sanki başkaları alacakmış gibi sıkı sıkı tuttu ve kitapların arasına doğru ilerledi. Kendine bir masa bulup çantasını koydu. Kitabı açıp zarfı eline aldı. İyice inceledi mühürü. ' Joseliné Coerdaux ' mühürün üzerinde sadece annesinin ismi yazıyordu. Galiba annesinin ailesi hakkında küçük bir araştırma yapacaktı. Masadan kalkarak uzun kitaplıklara doğru ilerledi. Courdeux ailesinin de içinde bulunduğu çok az kitap vardı. Genelde eski zamanlarda Fransa'daki büyücü safkan ailelerle ilgiliydi kitap. Océane yine de bir kaç kitap alıp masasına doğru ilerledi. Defterini çıkarıp boş bir sayfa açtı. Bulduğu şeyleri defterine yazıp akşam da üzerinde düşünmek iyi bir fikir gibiydi. Courdeux ailesi hakkında en kapsamlı bilgi içerdiğini düşündüğü kitabı açtı. Bir kenarda kitap, bir kenarda zarf ve mektup, önünde ise defteri ve kalemi duruyordu. Hemen yazmaya ve bir yandan da okumaya başladı. İçindeki merak giderek büyüyordu. Okuduğu her kelimeyle, merakı birazda artıyordu.. | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Garip Tesadüfler Ve Hatalar Ptsi 08 Ara. 2008, 21:45 | |
| Hafif bir tebessüm. O anda zihninde beliren annesiyle ilgili tek resim buydu sadece. Geçmişinden kaçan Leopold’un aksine ulaşılması kolay gerçekler vardı hatıralarla ilgili. Bazılarının açıklaması gayet kolaydı. İşte o günde basit anılardan biri olarak yerleşmişti benliğinde. Eve geç gelen babası oğluna kendini affetirebilmek için elinde bir şekerle dönmüştü eve. Annesinin kızgın bakışları oğlunun sevinci karşısında yumuşak bir gülümsemeye dönerken kırmızı dudaklarını ilk defa bir ölününkine benzetmişti Leo. Aklında şekerinden başka hiçbir şey olmadığı için bu nokta çok sonradan dikkatini çekmişti. Açıklaması aslında kolaydı, annesinin soluk teni dudaklarına sürdüğü kırmızı rujla zıtlık oluşturuyor, ilk bakışta hastalıklı gibi görünen teninden çok ruju ilginç görünüyordu. Tebessümün tuhaf yanı ise aynı resme birkaç defa bakıldığında alay ve nedensiz bir açlık ifadesi yerleşmesiydi. Olumsuzlukları bir kenara iten Leopold yatağının altına yerleştirdiği kitapları alarak çıktı yatakhaneden. Kütüphanenin sessiz ortamından nefret ediyordu fakat ödevleri yüzünden günde birkaç saat uğramak zorunda kalıyordu. Sıkıntıyla içini çektikten sonra yavaş adımlarla tırmandı zindanların merdivenlerini. Koridorların kasvetli havası içine yersiz bir sıkıntı çökmesine neden olmuştu. İsteksizce yürümeye devam ederken kütüphanenin birkaç kat daha yukarıda olduğunu hatırlayıp somurttu. Sayfalar dolusu parşömene yazı yazmak elini ağrıtmak dışında vaktini boşa harcıyormuş gibi hissettiriyordu. Karışık geçitlerden yolunu kısaltarak kütüphaneye vardığında yanından geçen kızın elinde tuttuğu kitaba dikti gözlerini. Aynı binadan olduğu Océane’yi yakından tanıyacak kadar iyi arkadaştı. Kızın etrafına attığı bakışları tuhaf bularak fark ettirmeden arkasından ilerledi. Ne olduğunu merak ediyordu fakat görülmeye niyeti yoktu. Masaya oturan Océ’nin ardından bir sandalye çekip yakındaki bir masaya yerleşti. Ders kitaplarını, yanına aldığı parşömenleri ve tüy kalemini bırakarak kaşlarını çatmış, kızı izliyordu. Birkaç dakika rafların arasında gezindikten sonra yeniden masasına dönmüş, ktiabın arasından çıkardığı zarfı açarak incelemeye başlamıştı. İyice meraklanan Leo’nun aksine genç cadı sakinve heyecanlı görünüyordu. Gözlerini kısarak zarfın üzerindeki yazıyı okumaya çalıştı bir süre. Harf harf zihninde yankılanan görüntüler, birleştiğinde hiç ummadığı bir adı çıkarmıştı ortaya. ‘Anne?’ Ne yaptığına dikkat etmeyerek ayağa fırlayan Leopold kızın şaşkın bakışları arasında sandalyesini Océ’nin masasına doğru çekti. Kütüphanede gürültü istemeyen görevlinin uyarı dolu bakışlarına aldırmayarak beklenmedik bir anda hızlı bir hamleyle zarfı aldı masanın üstünden. Öfkesini dile getirmek için bağırmaya hazırlanırken aptalca davranacağını düşünerek susmuş, sonra tıslar gibi kıza birkaç kelime fısıldamıştı. ‘Annemin mektubunun sende ne işi var Diederichs?’ Gözlerini kısarak kıza bakmaya devam ederken içinden geçen şüphe dolu fikirleri tek tek yargılamaya çalışıyordu. Océane’nin her işe burnunu sokan cadılardan olmadığını biliyordu, ancak elinde annesine ait bir aile mühürünü bulundurmasını garipsemişti. Özellikle kütüphanede annesiyle ilgisi olmayan bir ailenin soyadını araştırması dikkatini çekmişti. Tedirginliği bir ölçüde büyürken ne yapacağını kestirmeye çalışıyordu.
Bakışları kızın üzerinden ayrılıp masanın üstündeki kitaba kaydığında şüphelerinin bir kısmı doğrulanırcasına zihnini kapladı. Courdeaux ailesiyle ilgili olan kitapta ne kendi soyadı geçiyordu ne de Océane’nin soyadı. İyice sinirlenen Leo gözlerini yeniden kıza çevirdiğinde kendisi gibi onunda kızdığını gördü. Kahverengi gözleri büyümüş, koyu pembe renkteki dudakları da yana doğru hafifçe kıvrılmıştı. Alay dolu bakışların arasında kendine hakim olmaya çalışan Leo bir ara dayanamayarak koltuğun kenarını kavradı eliyle. Yanlış bir şey yaptığına inanmasa da tesadüflerin saçma olduğunu düşünüyordu. Belki de kız masum bir nedenle araştırmaya kalkmıştı ailesini. Ama o zaman Leo’ya sorması gerekmez miydi? Hızla karar vermeye çalışan genç büyücü birden gerçeği fark ederek duraksadı. Kimse annesinin eski soyadını bilmiyordu. Hatta annesinden bahsetmemişti bile! Kızın davranışını olumsuz yönde yargılamamasını dileyerek cevabını beklemeye devam ederken ters bile olsa kitapta yazanları okumaya çalışıyordu. Kelimeleri ayrı ayrı hecelediğinde ortaya çıkan cümle ikinci şokunu yaşamasına neden olmuştu. ‘Cordeaux ailesinin geçmişi aile üyelerininki kadar karanlıktır. 1743 yılında malikanede kalırken kaybolan Joseliné Cordeaux ve kuzeni Lilian Cordeaux’un vampir olduklarından şüphelenilmiş, fakat gerçeğe hiçbir zaman ulaşılamamıştır.’ Hafifçe titremeye başlayan Leo kıza baktığında ifadesiz yüz hatlarının ardında saklı düşünceleri zihnini okumuşçasına anlamıştı. Océane de kendisi gibi korkuyordu… |
| | | Océane Diederichs
Mesaj Sayısı : 44 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11658 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 08/12/08
| Konu: Geri: Garip Tesadüfler Ve Hatalar Ptsi 08 Ara. 2008, 22:40 | |
| Océane harıl harıl yazmaya koyulmuştu. Yakınındakileri fark edemiyordu bile. Bir an büyük bir gürültüyle ayağa kalkan Leopold ile korkup oturduğu yerde sıçramıştı. Aynı binadan iyi bir arkadaşı olan Leo, o an kendisine öldürecekmiş gibi bakıyordu. Océan afalladı. Ne yapmıştı ki? Sanki cinayet işlemişti. Leo yaptığı gürültünün farkına vararak sandalyesine oturmuştu. Ama Océane ile konuşmaya kararlı görünüyordu. Sandalyesini Océane'ın masasına çekmişti. Océane'in gözleri şaşkınlıktan büyümüştü. Ne diye böyle sinirlenmişti ki? Leo, Océane'in masasına gelir gelmez masanın üzerindeki zarfı kapmıştı. Ne hakla?!? Océane'in sinirleri, merakını ve heyecanını bastırmıştı. Leo'nun böyle patavatsız biri olduğunu hiç düşünmemişti. ‘Annemin mektubunun sende ne işi var Diederichs?’ Océane bir an her şeyi doğru duyup duymadığını kontrol etmek için Leo'nun sözlerini tekrarladı beyninde. ' Annemin mektubu ' Océane dehşete düşmüştü. O mektup kendi annesinindi. Ama Leo, onun kendi annesinin mektubu olduğunu söylüyordu. İkisi de deli olmadığına göre..
Leo'nun gözleri masadaki kitaba kaymıştı. Kitaptaki bazı şeyleri okuyor olmalıydı. Océane bir yandan sinirine hakim olmaya çalışıyor, bir yandan şaşkınlığını gizlemeye çalışıyor, bir yandan ne diyeceğini düşünüyordu. Leo'ya ne demeliydi? ' Aaa, ikimiz kardeş çıktık! ' olablirdi mesela.. Sinirden ne düşündüğünün bile farkında değildi. Başını kaldırıp Leo'ya baktı. Ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordu. Leopold hafifçe titremeye başlamıştı. Sinirine hakim olmaya çalışarak avcunu sıkıp gözlerini önündeki kitaba dikti. İkisinin de ağzından tek kelime çıkmıyordu. Ama aynı şeyi düşünüyorlardı; ' Biz kardeş miyiz?.. ' Leo'ya döndüğünde onun da kendisine korkuyla baktığını gördü. Düşündüğü şeyi fark etmiş olmalıydı. Océane artık konuşması gerektiğine karar verdi. Ama ne zaman konuşmak için ağzını açsa, dudakları kuruyor, sözler dudaklarından dökülemeden boğzında düğümleniyordu. Yutkunarak sakinleşmeye çalıştı. " Leo.. Joseliné Courdeux senin annen değil.. Yani, demek istediğim sadece senin annen değil.. O.. Benim.. Benim de annem. Artık adı Joséline Diederichs.. Ne kadar.. Ne kadar doğru bilmiyorum ama.. Sanırım.. " Daha fazla konuşamamıştı. Zaten sesi istediği gibi etkili, kendinden emin ve kararlı çıkmamıştı. Sürekli sesi titriyordu. Leopold gibi o da titremeye başlamıştı.. Onüç yıl.. Onüçyıl koca yıl boyunca tek kardeş olduğunu sanarak büyümüştü. Annesinin ondan sadece bir vampir olduğunu sakladığını sanmıştı. Ama demekki onüç yıl boyunca sadece yanılmış.. Annesi sadece bir vampir olduğunu değil, aynı zamanda Océane'in bir erkek kardeşi olduğunu da saklamıştı. Sinirden gözlerinin dolduğunu hissediyordu. Artık ellerine söz geçiremiyordu. Eteğini sıkmaya başlamıştı. Elinde olsa avazı çıkana kadar bağırabilirdi bile. En yakın arkadaşı abisi çıkmıştı.. Ne yapacağını bilemeden bir Leo'ya, bir önündeki zarfa bakıyordu. Leo'dan bir şey söylemesini bekliyordu. Aynı tepkiyi o da verecek miydi?.. | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Garip Tesadüfler Ve Hatalar Ptsi 08 Ara. 2008, 23:23 | |
| Kızın sözleri zihninde yankılanırken şüphelerinden birinin doğru çıktığı düşüncesiyle sarsıldı Leopold. Demek annesi bu yüzden babasını terk etmişti? Kendi kendine mırıldanarak başını öne eğdiğinde bir gün içerisinde öğrenilecek şeylerin sınırını aştığını hissediyordu. Hiç beklemediği bir anda karşılaştığı gerçeklerle Océane ile kardeş olma düşüncesi ruhunun isyanla haykırmasına yol açmıştı. Okulda sadece bir tesadüfle aynı binaya düştüğü kızın kardeşi olması ne kadar saçmaydı değil mi? İkiside ondört yaşındaydılar, aynı sınıfta aynı dersleri görüyorlardı. İkiz değillerdi, Leo buna kesinlikle emindi. Aklına takılan binlerce soru arasından mantıklı bir tane seçmen oldukça zordu. Annesi neden böyle bir şey yapma gereği duymuştu? Ya da neden haber vermeye çalışmamıştı? Joseliné Cordeaux vampir miydi? Yoksa sadece uydurma bir yalan mıydı? Cevapların bulunmasının zaman alacağını bilse de hepsini birden yanıtlayabilmek istiyordu. Océane’ye kardeş olmadıklarını kanıtlamak ise oldukça zordu ama Leopold hala inanamamıştı. Başını yukarı kaldırdığında kızın arada sırada zarfa baktığını gördü. O anda aydınlanan birkaç soru genç büyücünün bedeninin sinirle kasılmasına neden olmuştu. ‘Emin misin Océ? Belki de sadece tuhaf bir şakadır.’ Ses tonundan söylediklerine kendisinin bile inanmadığı kolaylıkla fark ediliyordu. Parmakları mühürün üzerinde gezinirken babasının anlattıklarını tekrar düşündü. Babası karanlık tarafın lanetinden kurtulmak için evinden ayrıldıktan sonra annesiyle evlenmişti. Küçük Leo üç yaşındayken annesinin evden ayrılmasının nedenini hiçbir zaman açıklayamamıştı babası. Annesinin intihar ettiğini söylerken gözlerinden süzülen yaşlar fazlasıyla gerçekçi görünmüştü. Birden değişen sebepler ve sonuçlar aklını karıştırmıştı. Annesinin cesedi gerçekten de bulunmuştu. Güzel Joseliné Claveles’in cesedi. Ama bir oyun oynamadığı nereden belliydi? Gömülürken annesinin yüzünde beliren alaycı gülümsemesi o zamanlar bir yanılgı gibi gelmişti. Eğer vampirse mezardan çıkmanın bir yolunu bulmuş olmalıydı. Kadının - annesi olan bir kadının - bu kadar duygusuz olabilmesine şaşırıyordu. İki çocuğunu birden umursamadan hareket etmek kolay olamazdı. Bulunan mektubun yarısının olmadığını gören Leopold umutla Océane’ye baktı. Ama kızın gözlerinden mektubun diğer yarısının olmadığı anlaşılıyordu. Gizemin çözülecek çok yanı olduğunu bilse de eski geçmişini yeni gerçeklere tercih edeceğini hissetti Leopold. En yakın arkadaşlarından birinin kız kardeşi olduğunu mantıklıca açıklayamaması bir yana annesinin bembeyaz, soluk bedeninin ardındaki kana karşı açlığı daha önce göremediği için kendine kızıyordu. Sonunda çıkmaza girdiğini hissederek mühürlü zarfı bıraktı elinden. Annesinin vampir olmasına karşılık kendisinde de vampir kanı olması gerekiyordu. ‘Biliyor muydun.’ Gözleri kıza çevrildiğinde dudaklarından dökülen bu soru kapalı olsa da Océ neyi kastettiğini anlamış olmalıydı. *Onun vampir olduğunu biliyor muydun?* |
| | | Océane Diederichs
Mesaj Sayısı : 44 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11658 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 08/12/08
| Konu: Geri: Garip Tesadüfler Ve Hatalar Ptsi 08 Ara. 2008, 23:55 | |
| ‘Emin misin Océ? Belki de sadece tuhaf bir şakadır.’ Leo'nun sözleriyle dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Her şey apaçık ortadaydı. Leopold ve Océane kardeştiler. Leo daha büyük olmalıydı, çünkü Océane okula bir sene erken başlamıştı. İçinden Leo'nun bunu bildiğini umuyordu. Yoksa ikiz olduklarını felan düşünebilirdi. Océane dikkatle abisine bakıyordu. Gözlerini bir an bile yüzünden ayırmadı. Kardeşi, dört sene boyunca yanı başında durmasına rağmen onu sadece bir arkadaş olarak görmek... Sadece komikti.. Şimdi abisinin hemen dibinde oturuyordu, ama nedense hiç bir duygu besleyemiyordu. Özlem, sevgi, nefret, acıma.. Sadece beyninin sulandığını, düşüncelerinin karıştığını ve duygularının alt üst olduğunu biliyordu. Leo'nun gözlerine bakmasıyla beyni çalışmaya başlamıştı. ' O da benimle aynı durumda.. O da şaşırmış halde.. ' Leo'nun görüntüsü gözlerinin önünde buğulanmıştı. Yine gözleri doluyordu. Ama bu sefer sinirden değildi, sevgiden. Belki de biraz sevgi.. Kardeş sevgisi denilen şey. Çok garip bir duyguydu. Ama Océ'nin aksine, Leo'nun yüzünde duygudan eser yoktu. Çok düşünceliydi. O kadar hareketsizdi ki bir heykel gibi duruyordu. Sonunda başını Océane'a döndüğünde yaşıyor olduğunu fark edebildi. ‘Biliyor muydun.’ Dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Dolu gözleriyle, gülümseyen dudakları tezatlık oluşturuyordu. Leo'nun sorusunu ilk sorduğu anda anlamıştı. Sadece ne zaman soracağını merak ediyordu.. " Evet. Biliyordum. İlk kez beş yaşımdayken öğrenmiştim. Lilian bize çok sık gelirdi. Küçüklüğümden beri ikisinin de bir şey yememesi dikkatimi çekerdi. Ve tenleri ikisinin de çok soğuktu. Hani güya annelerin kucakları sıcak olur ya.. Komik bir şekilde ' bizim annemizin ' kucağı asla sıcak olmadı. Lilian da, annem de çok güzel ve beyaz tenliydiler. Ve bu gizemleri hep dikkatimi çekerdi. Okumayı öğrendiğimde araştırmaya başlamıştım. Onların ne olduklarını. Ve sonunda öğrendim. Aslında pek de şaşırtıcı değildi.. Çünkü ikimiz de yarı vampir sayılırız. " Tek nefeste her şeyi anlatmıştı. Lafını bitirince, Leo'ya en güzel gülümsemelerinden birini attı. Çok az gülümserdi. Sadece onu hak edenlere.. Elinin tersiyle gözlerini silip - bu sefer daha net görüyordu - kahverengi gözlerini tekrar Leo'ya dikmişti. Ona ne demesi gerektiğini bilmiyordu; eskisi gibi Leo mu diyecekti yoksa abi mi?.. | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Garip Tesadüfler Ve Hatalar Çarş. 10 Ara. 2008, 01:21 | |
| Aldığı uzun cevabın tamamını birkaç dakika sonra kavrayabilmişti. Lilian’ın adını kitaptan okumak yerine Océ’den duymak kulağına tuhaf gelse de onun kim olduğunu merak etmeye başlamıştı. Annesinin silik hatıraları bir bakıma yeni kardeşini kıskanmasına yol açıyordu. Onunla kendinden daha fazla vakit geçirmiş olmalıydı Océ. ‘Lilian kim? Gerçekten annemin kuzeni mi?’ Kayıtsızca sorduğu bu sorunun cevabıyla fazla ilgilenmiyordu aslında. Annesinin tenine dokunduğunu hiç hatırlamayan Leo soğukluğunu içinde hissedercesine irkildi. Joseliné Cordeaux’un hala yaşadığına inanmak hayatında önemli bir yer kaplayan bazı anıların anlamlarını değiştirmişti. Annesinin lanetinin bir parçasının da olsa üzerine geçtiğine inanamıyordu. Bazı zamanlarda aynaya baktığında gerçekten ölü gibi göründüğünü düşünse de kitaplarda okuduğu fantastik canavarlardan biri olacağı hiç aklına gelmemişti. Evet, dışarıda bir yerlerde gezinen ve Hogwarts’ın çevresinde bile bulunan bu canavarların çoğuna inanmazdı. Vampirler de bu listenin içindeydi. Masanın üstünde duran kitabı hızla kapatarak ayağa kalktı. Bu sırada içerideki birçok baş kendisine dönmüştü. Kütüphane görevlisi ayağa fırlarken adama sırtını çevirdi Leopold. Ailesiyle ilgili başka hiçbir şey duymak istemiyordu. Kitabı yerine yerleştirmek için rafların arasında dolaşırken Océ’nin cevabını pek duyamamıştı açıkcası. Tozluçürük tahtaların arasında gözlerini kısarak harf sırasını okumaya çalıştı bir süre. Sonudna doğru rafı bulduğunda hiç beklemeden kitabı yerine yerleştirdi. Ortak salona gidip dinlenmesi gerektiğini hissediyordu. Yoksa bütün gerçekleri sindirmesi zor olacaktı.
‘Gitmem gerek Océane. Üzgünüm.’ Pek de üzgün görünmeyen yüz ifadesinden gitmek için kendini zorunlu kıldığı belli ediyordu aslında. Yine de umursamaz Leo kıza bakma nezaketini bile göstermeden arkasını dönerek yürümeye başladı. Joseliné’nin grimsi mavi gözleri, bembeyaz lekesiz teni, ölü ve karanlık gözleri zihninde parça parça birleşmiş ve annesine ait olamayacak kadar soğuk bir kadının resmini ortaya çıkarmıştı. Zamanın eskitmediği bedeni soğusa da erkeklerin kalpleriyle oynama zevkini kaybettirmemişti vampire. Kim bilir daha kaç kardeşi vardı Leo’nun? Bir bez parçası gibi kenara atılmış ailesinin kaderine lanet ederek geçti koridorlardan. Yarım saat öncesine kadar hiçbir sorunu olmayan bu çocuk şimdi öğrenilebilecek en ağır bilginin varlığı altında eziliyordu. Babasına yazılacak en kötü mektubun planlarını kurarken bir ölçüde sakinleşmiş sayılırdı. Adamın bu hikayedeki yerini önemli bulmasa da yaptığı hata yüzünden tüm kaderinin değiştiğini hissediyordu. Joseliné’yle evlenmemiş olsa kütüphane de ailesiyle ilgili geçmişin bir kısmını öğrenerek acı çeken bir Leo olmayacağını biliyordu. Belki de Océane de olmazdı o zaman. Çünkü annesi Jared Claveles’le evlenmemiş olsaydı Océ’nin de babasıyla tanışma ihtimalinin olmayacağı kesindi. Kadın seçtiği kurbanlardan sıkılana kadar oynuyor, sonra onları bir kenara atarak yeniden ava çıkıyordu. Düşüncelerinin arasında annesini öldürmek için kendi kendine yemin etti. İşte o anda kulağına adının fısıldandığını hissederek titreyen Leo başını kaldırıp zindanlardaki tablolardan birine baktı. Cam çercevenin kenarında annesinin yüzünü görürken sıçrayarak başını çevirdi. Arkasında duvardan başka hiçbir şey yoktu. Göz yanılması olduğunu düşünerek mırıldanırken aynı çercevede aynı yüzü tekrar görünce annesinin okulda bulunduğu konusunda kararı kesinleşmişti. Adımlarını sıklaştırıp ortak salondan içeri girdikten sonra gevşeyen bedeni kalabalığın ve tanıdık simaların bir arada bulunmasının verdiği rahatlıkla içini de ferahlatmıştı. Kendini şöminenin yanındaki koltuklardan birine fırlattıktan sonra gözlerini kapatarak geleceği düşündü. İlk defa ileride ne olacağını merak ederek çaresizce bekliyordu. |
| | | | Garip Tesadüfler Ve Hatalar | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |