Ad Soyad:Lalita Gynea Wolfrec
Karakter Hakkında Ön Bilgi:
Genellikle ciddi ve ağır başlı dursada,gülmeyi şakalaşmayı ve eğlenmeyi sever. Onun dalgınlaşmış durgun yüzünde ufak bir gülücüğe bir selam vererek rastlayabilirsiniz. Samimi ve konuşkandır.Fakat dışarıdan bakanlar görünüşündeki resmiyete aldandığı için pek fazla samimiyet kurmazlar. Başkaları önünde ağlamayı gurur meselesi haline getirir. Gözleri delip geçici bakışlarla bakar.Sanki ruhunuzu delip geçercesine, acimasizca, içinizin derinliklerine bakar. Ses tonu kadife gibi yumusak, kisik ve son derece etkileyicidir. Konusmasi ya agir ve ölçülü ya da güçlü ve kesik kesik olabilir. Ancak kendisini asla küçümsemez. Beatrize kesinlikle gurur sahibi bir insandir. Ne oldugunu ne olmadigini çok iyi bilir.
Hakaretler bir kulagindan girer digerinden çikar, komplimanlar onu yerinden bir santim oynatmaz. Baskalarinin, kusurlarini ve erdemlerini sayip dökmelerine ihtiyaci yoktur. En iyi sekilde övgülerinizi sükunetle kabul eder, en kötü olasilikla, sizin niyetinizden kuskuya düser. Güçlü fiziksel bir yapısı vardır.Varliginda, kendisini ele veren elektrikli bir canlilik vardir. Ne kadar sakin olmaya çalirsa çalissin, böylesine bir canlilik gözlerden gizlenemez.Duygulari ne kadar alt üst olursa olsun, bunlarin o donmus hareketsiz yüzüne yansidigini çok nadiren görürsünüz. Beatriz gururlu ve bilinçli olarak yüzünde bos bir ifade tasir. O yüzünde duragan olmayi emreder, yüzleri de bu emre itaat eder.Tebessümü ender görülür ama içtendir. O hiçbir zaman utanip, çekinmeyecek veya gururlanarak kabarmayacaktir. Her zaman en üst düzeyde tepki gösterir; çünkü sizin karakterinizi ve niyetinizi amansizca incelemek, ayni zamanda kendi gizemini korumak onun sanatidir, ve o bunun ustasidir.Çabuk hareket eden ve konusan, açik ve dostça davranislari olan belirli bir tipi vardır.Sert ve kararlidir. Belki biraz da tehlikelidir, çünkü aslini gizlemektedir ve sizi yaniltmaktadir. Ona tamamiyla zararsiz bir insanmis gibi davranin, atesle oynadiginizi anlarsiniz.Eger hassas bir insansaniz, onun fikirlerini ve ögüdünü sormayin. Çiplak ve aci gerçegi ögrenirsiniz. Ona sorarsaniz söyler; sahte komplimanlar yapmaz. Onun düsmanlari bile ona kinle dolu da olsa, saygi duyarlar ve açikça meydan okumamaya dikkat ederler. Yine de, Beatriz'de sik sik görülen bir tatlilik vardir; hasta veya mutsuz insanlara müsfik bir yakinlik gösterirler. Beatriz'in dokunusu serin ve yumusak oldugu gibi, yakici da olabilir. Asla, depresyon kuyusunun yapiskan derinliklerine kadar düsmez. Hiçbirşeyden korkmaz .Kendisine verilen bir armagani veya yapilan bir iyiligi asla unutmaz ve cömertçe karsilik verir. Bunun aksine, kendisine çektirilen bir aciyi veya yapilan bir haksizligi da unutmaz ve buna verilecek karsiligin çetin yollari vardir. O, düsmani tamamiyla yok etmek, ya da en azindan ona üstün gelmek zorundadir. Nasil öç alacagini hesap eder. İhtiraslarini açikça hiçbir zaman belli etmez. Kesinlikle kontrolü ele alir. Eger gerçekten istiyorsa, istedigi sey kesinlikle hayal olmaktan çikacaktir.
İstediğiniz Bölüm: Büyü Hasarı
Örnek Rp:
Canı ne kadar sıkkın olursa olsun bunu herşekilde yok etmesini gayet iyi biliyordu.Yaşamdan zevk almasını bilmek gerekti değil mi? Ne biçim falcıydı Inesa. Biraz zirzop ,birazda havai şımarık ve ne istediğini bilmez. Bir falcıdan çok züppe şımarık Aristokratlara benziyordu.Bahçelerinin önündeki çiçekleri toplarken neşeli bir aşk şarkısı mırıldanıyordu. Tavırları ,haraketleri anlaşılmaz biriydi.Kapkara saçları ve mavi gözleriyle aslında gizemli bir falcı gibi görünmesi gerekiyorken sıradan bir insana benziyordu.Ne için çağırılmıştı saraya? Hıh! Edward'ın falcısı olarak. O kadar tatlı bir yüze sahiptiki falına bakmak yerine direk yüzüne bakıyordu,bazen kendini aptal gibi hissetsede bunu saklamakta zorlanmıyordu.Avuçlarının arasındaki yaşam çizgisine bakmak için elini uzattığında o elindeki sıcaklığı teninde nasılda ürpererek hissediyordu.Garip bir korkuyla titredi ,bütün bunları hissederken kendini tehlikeyemi atıyordu acaba?Yaşamının elinden çekilip alınması istediği en son şeydi. Küçük narin elini bahçedeki çiçeklerin en güzeli olan güle uzattı fakat elini bu gül sarmaşıklarının arasına soktuğu anda bundan pişmanlık duydu ,çünkü eline dikenler batmış ve bir kaç yerini sıyırıp kanatmıştı. Küçük hafifçe yükselen sonradan sönen ani bir sinir patlamasıyla az duyulur bir sesle çığlık attı. Canı iyi yanmıştı,bahçelerini süsleyen bu sarmaşık güllerinin Inesa ile bir alıp veremediği varmış gibiydi.Yavaşça bir iki damla kanın derinin altından çıktığını gördü ,şansına küçük bahçe masasının üzerinde unutulmuş bir bez parçası vardıda bunu alıp eli üzerine özenle sardı,bir müddet durması iyi olacaktı,ondan sonra nasıl olsa acısınıda unuturdu ve yaraları geçerdi. Tıpkı eline dikenlerini batıran bu gül kadar hırçındı hisleride ,asla göründüğü gibi biri değildi. Burjuva bir ailenin kızı olupta bu ailede falcılık yeteneği olan biriydi.Burjuvalardan ve aristokratlardan genelde bu yetenekte olan kişiler zor görülürdü, bu ilki Olivia yapmıştı bildiği kadarıyla.
Kız kardeşinin o kırılacakmış gibi duran tavırlarına ve soylu duruşlarına sinir oluyordu.Bir aristokrat kadar iyi yetiştirilmişti, kibardı,zarifti sadece kadınlara verilen işleri yapıyor daha fazlasına karışmıyordu.Yaptıkları ne olabilirdiki? Bir köşeye çekilip dikiş dikmek,şarkı söyleyebilmek ve hikaye anlatabilmek,yeterli çeyizi olduğunda iyi bir gelin adayı olacaktı. Olivia nefret ediyordu onun bu başkaldırmayışlarından,belki hayatından memnundu , ama kendi kesinlikle böyle bir şey yapamazdı,bir erkeğin emri altına girmek en son isteyeceği şey olsada yinede fazlasıyla baş kaldırmıyordu, bunu yapmayack kadar akıllıydı.Bu yüzden kraliyet sarayında falcılık yapmayı kabul etmişti.
Uzun uçuk mavi keten elbisesinin etekliğini çekiştirerek hızlı adımlarla bahçeden çıktı.Gökyüzünde güneşin bütün parlaklığıyla etrafa ışık saçmasına rağmen hava esintiliydi.Açık kalmış kollarındaki rüzgarı hissedebiliyor ve buda ürpermesine sebep oluyordu.Güneşin sıcaklığını rüzgarın serinliğine tercih ediyordu açık sandalaetlerinin arasından ayaklarına değen çimlerin serinliğinde bile o günün geçen günkü gibi sıcak geçmeyeceğini gösteriyor gibiydi.Adımlarını biraz daha hızlandırdı ,her adımını biraz daha büyük atıyordu,bu şekilde yürüdüğü için annesi her zaman kızardı.Kibar genç bir hanım efendi asla bu şekilde bir erkek gibi hızlı hızlı yürümez zarif adımlar atardı.Herşeyine bu şekilde karışılmasından nefret etsede babasının hatırı üzerine annesine baş kaldırmamayı tercih ediyordu.Onunda bir erkek evladı olmadığı için kızının istediği şekilde yetişmesini istiyordu. Kraliyet sarayına giden yol evleriyle arasında uzun bir mesafedeydi o yüzden yürüyerek gitmek yerine bir ata binmeliydi.
Bahçeden salona hızla geçtiğinde küçük bir kenar masası üzerine konulmuş vazoyu son anda devirmeden hızla tutup tekrar yerine yerleştirdi.Hızmetçilerden biri Olivia'nın aceleci tavırlarına baktı .Bir yere gideceğini anlamıştı,dışarı çıkacağı zaman hep böyle olurdu çünkü kabına sığmaz aceleci ve özgürlüğüne bir an önce kavuşmak isteyen beyaz bir güvercin gibi "Lady Olivia gideceğinizi annenize bildireyimmi?" Olivia kapıya ulaştığında arkasına bile bakmadan konuştu "evet iyi olur ,nereye gideceğimi biliyorsunuz nasıl olsa." dedi herhangi bir cevap dahi beklemeden hızla dışarı çıktı. Çok uzun zamandır Russell ailesinin yanında çalışan yaşlı adama yaklaştı,bir ata atlayıp gitmek isterdi ama günün sonunda azar işiteceğinii biliyordu ailesinin bu konularda bu kadar katı olmasına içerlesede ,zamanla susmasını bilmişti. "Beni kraliyete bırakabilirmisin" dedi sorusunun karşılığına olumlu bir baş sallama hareketiyle cevabını alınca gülümsedi ve eteğini biraz daha çekiştirerek ,iki iri atın arkasına bağlanmış olan yeni arabalarının içine girdikten sonra koltuklardan birine yerleşip oturdu.Saraya giden yol yer yer taşlı olduğu için arabada küçük sarsılmalara yol açıyordu.Tertemiz çimlerin ve ağaçların kokusunu hissedebiliyordu ,camdan etrafı seyrederken bütün görüntüler hızla kayıyordu.
Atların çıkarttığı nal sesleri ve arabacıların biraz daha hızlı gitmeleri için atları kamçılarken çıkarttığı seslere odaklandı,herşey huzur verici ve sakinleştiriciydi ,ruhu yavaş yavaş uçmaya başlayan bir kuş gibi kanat çıpmaya başladı,dudaklarındaki o hafif gülümsemeyle koltuğa yaslandı,rahatlayıp gevşiyordu,bir süre sonra göz kapakları ağırlaşıp kapanmaya başladı, temiz hava ve arabada oluşan küçük sarsıntılar genç kızın uykusunu getirmişti. Bir uykumu yoksa hafif bir iç geçmesimiydi farkedememişti. Garip anlaşılmaz rüyalar ve birbirinden anlamsız imgeler görmeye başlamıştı,rüyanın en can alıcı noktası Prens Leartes'in gerçekte olan görüntüsüyle hiçbir alakasının olmayışıydı.Kibar soylu ,zarif tavırlarından eser yoktu,o kadar acımasızdıki,gerçekte olduğunu sandığı şeyler birer yalandan ibaretmiş gibiydi .Olivia korkuyla uykusundan sıçrayarak uyandığında çok fazla etkilendiğini hissetti. Gerçek olamazdı bazen rüyalar gerçek dışıda olabilirdi,saçmalıktan başka bir şey değildi gördükleri. Prens Leartes o kadar ince ruhlu ve kibardıki ,bir anlık bir dalgınlıkla rüyasına giren Leartesle hiç alakası yoktu olamazdıda. Kafasının içinde oluşan şüpheleri hemen bir kenara itti, arabada kraliyet sarayının bahçesinde çoktan durmuştu. Arabacı ön kısımdan inip kapıyı açtı ve Olivia'nın inmesine yardımcı oldu,basamaklara dikkatlice basarak serin çimlere adım attı. Muhafızlara ve Kralın gözde askerlerine baktı,çevrede oluşabilecek en küçük bir saldırıyı can gözüyle bekliyorlarmış gibi tetikteydiler. Olivia'nın girmesi pek sorun olmuyordu çünkü Kraliyetin falcısı olarak çoktan tanınmıştı bile, yanında bulundurdu bir çok kartdan ve yaşamlarını okuyabiliyordu.Geleceği görebilme gibi bir marifetleri olsada gerçekleri her zaman söyleyemezlerdi ,çokta fazla ileriyi gördüklerini sanmıyordu zaten,küçük semboller ve imgelerle bir yere kadar görebiliyorlardı.
Bu yetilerinin kuvvetli olması bir falcı için tehlikeli olabilirdi.Ne kadar ileriyi görürsen o kadar tehlikede olursun çünkü vereceği haberlerin her zaman çokta iyi olacağını sanmıyordu bir veliahtı veya kralı kızdırmak işine gelmezdi.
Olivia bir an önce korkularından sıyrılıp küçük adımlarını biraz daha büyük atmaya gayret gösterdi muhafızlar geçmesine izin vermişlerdi.Sarayın bahçesinde bir an ihtişamını ve ön cephesini süzdü gözleriyle etrafı taradı ve son anda gözüne ilişen küçük görüntülere odaklandı veliahtlardan üçü arka trafa dönen sarmaşıklarla kaplı yarı kapalı bir alanda birbirleriyle konuşuyorlardı.
Yanlarına yaklaştığında küçük bir reveransla önlerinde yavaşça eğildi fakat Prens Eudor'un önünde daha fazla eğilmişti. Çünkü bir Ateş veliahtıydı ve onun hizmetkarlarında biriydi , ateş tılsımına sahip olmasıda Prens Eudor'a sağdık kaldığının bir belirtisiydi,ve diğer veliahtlardan daha çok seviyordu onu . "Yüce Hephaistos'un tek veliahtı bu gün iyidirler umarım" dedi ardından Prens Leartes'e baktı "Kız kardeşiniz Eléonore'nin sağlığı yerindemi efendim? Bir an önce falına bakmak için sabırsızlanıyorum" dedi ardından Edward'a baktı söyleyecek bir söz bulamıyordu kızardığını hissetti.Buraya neden ve ne amaçla geldiğinide bilmiyordu zaten ,aklında oluşan tek bahane Kraliyetin falcısı olduğuydu.