Ad Soyad: Miranda Jennings
Karakter Hakkında Ön Bilgi: Miranda, yetiştirilme tarzından olsa gerek, kibirli ve şımarıktır - yaşına rağmen. Muggle babası ve safkan annesi varlıklı ailelerden geldiğinden bugüne kadar istediği herşeye sahip olmuştur. Dedikoduya, alışverişe bayılır. Çoğu insan onun bu özelliğini sevmesede pek umurunda değildir. Oldukça gevezedir. Kibirli tavırları yüzünden sık sık kırıcı olabilir. Kendisi iyi durumda olduğu sürece diğerlerini pek önemsemez gerçi. Konuşmayı sevdiği kişiler sayılıdır.. Mezun olduğu Hogwarts'a mesleği nedeniyle sık ziyaretler yapabilmeyi ummaktadır. Ortalığı karıştırmak hobisi denilebilir. Bu sıralarda hedefi okulu birbirine katmaktır. Yaşına göre fazla pahalı giysiler, mücevherler kullanır, dış görünüşe ve maddiyata çok önem verir. Görünümü beğenmediği insanlarla konuşmaz.
İstediğiniz Mevki: Dırdırcı Editörü
Örnek Rp:
[Bu sitedeki diğer karakterimin.]
Yasak ormandan sık sık bu kadar uzaklaşmazdı Sonja, sık ve en az diğeri kadar karanlık ve ürkütücü ormanda ilerlerken diğerlerinin bahsettiği tapınağı düşünüyordu. Pek umudu kalmamıştı tekrar bir şeyler hissedebilmek adına, şu Aedes Tapınağı denilen yerde Tanrı'lara dua etmesi bir işe yarayacaktı sanki. Yinede, içinde bir umut kırıntısı kalmış olmalıydı eskiyi tamamen unutmak için, yoksa buraya kadar gelmezdi. Hogwarts'dan, okulundan uzak kalmaktan nefret ediyordu. Ve oraya bu kadar bağlı olmaktanda.. Yerdeki kuru dal parçalarına takılıp duran uzun elbisesini kaldıran ellerini serbest bırakıp kollarını sıvazladı. Dışarıda, ormanın dışında daha güçlü olan rüzgar birbirlerine kenetlenen ağaç dalları sayesinde bu kadar aşağıya ulaşamıyordu, hafif bir esinti ama dondurucu bir soğuk vardı. Aceleci bir tavırla durup etrafına bakındı, karanlıkta herşeyi seçebilen gözlerine rağmen ağaçlar yüzünden birşey göremiyordu. Mantıklıca gidebileceği yönü bulamazdı ya, öylesine karar verdiği bir yöne doğru yürümeye başladı. Her an tetikteydi, bu civarda yaşayan bir çok kurtadam ve vampirin olduğunu duymuştu. Belkide Sonja'yı bu hayata mahkum eden pislikte buradaydı. Eğer birgün Onunla karşılaşırsa ne yapacağını tam olarak biliyordu. Üzerinden 5 yıl geçmişti fakat olanları hala net bir şekilde hatırlayabiliyordu. Adamın kısık gözlerini, tiksindirici gülümsemesini, kendi çığlıklarını ve bir anlık duyduğu acıyı.. Bayılmış olmalıydı, uyanıp Hogwarts'a dönmeye çalıştığında güneş ışığıyla tüm bedeninin sızladığını, yaşadığı şoku, her berbat ayrıntıyı hatırlıyordu. Kahrolası hiçbirşey hissetmiyordu artık; intikam arzusu ve öfke dışında. Yüz kasları gerilirken kendisini rahatlatmaya çalıştı; bir gün Onunla karşılaşacaktı.
Düşüncelerle beyni uyuşmuş, ağırlaşmış gibi hissediyordu, dalgın yürüyüşüne devam ederken oldukça yakında olduğu anlaşılan hırıltılar duyunca sendeleyip bir dala tutunarak düşmekten kurtuldu. Neydi bu ? Bir vampir ? Kurtadam ? Yada herhangi bir hayvan mı ? İlk ve sonuncu seçenek kulağa daha iyi geliyordu. Heyecanlandığını bile hissettiği yoktu, sesin geldiği yöne ağır ağır yürüdü, sürekli kuru dal parçalarının kırıldığında çıkardığı sesleri duyabiliyordu. Ve o tanıdık, içinde vahşi duygular uyandıran koku.. Kan. Ciğerleri ağır kokunun hakim olduğu havayla dolarken bir kaç saniyeliğine gözlerini kapattı. Kıpkırmızı alt dudağına batan sivri dişlerini hissedebiliyordu. Lanet olsun, zamanı değil. Gözlerini açıp ilerideki çalıları araladı. Yanlızca paramparça olmuş, hiçbir şeye benzemeyen bir hayvan ceseti vardı yerde bir kaç damla kanla. Yanına ilerleyip eğildi ve bir eliyle hayvanı çevirdi. Farkettiği gibi, yerdeki bir kaç damla dışında kanı yoktu bile. Hatta kurumuş, büzüşmüş gibi görünüyordu. Yüzünde hem açlık hemde iğrendiğini belli eden bir ifadeyle ayağa kalktı ve yavaşça yürümeye devam etti. Çevresine bakıp duruyordu bunu yapan şeyi görebilmek için. Bir kaç saniye içinde Onu yanlış yerlerde aradığını anladı. Arkasına dönmüş, bir kez daha leşin çevresini kontrol edip tekrar yoluna döndüğünde kendisine bakan, ilk seferinde ne olduğunu bile çözemediği o şeyle göz göze geldi. Beyninin deli gibi çalışmaya başladığını hissedebiliyordu. Çehresi kan içindeydi, elleri, devasa bir vücudu ve insanın içine işleyen ürpertici bakışları vardı. Sonja yüz ifadesini değiştirmemekte zorlandı. Karşısında, muhtemelen dönüşmeye yaklaşan bir kurtadam dikiliyordu. Bir an için aklına birşey olmamış gibi dönmek ve Tapınağı aramaya devam etmek geçti. Nefesini tuttuğunu yeni farketmişti. Uzun zamandır ilk kez kendisinden başka biriyle karşı karşıyaydı. Ve yine, uzun zamandır gerçekten birşey hissetmediğini farketti. İçinde korku, hüzün karışımı birşeyler filizleniyordu. Ağzını açarken hala 17 yaşındaki bir kızın bedenini taşıdığını farketti. Bu yaratık Sonja'yı dikkate bile almayacak veya paramparça edip bir kenara fırlatacaktı büyük ihtimalle. Ama Ondan doğru düzgün bir cevap alırsa tapınağın yerini sorabilirdi -pek sanmıyordu gerçi. Eskiden endişelendiğinde olduğu gibi alnı kırışırken " İğrenç. " gibisinden birşeyler mırıldandı ağzının kenarıyla. Kendisini bu kadar savunmasız hissettiği için oturupta yalvarmamak için tek şansıydı. İçinden lanetler okuyordu. " Birisi karnını yeni doyurmuş sanırım, nesin sen ? Yarı vampir - yarı kurtadam mı ? Leşi öylece duruyordu. Yemek için daha kaliteli şeylere mi ihtiyacın var ? "