|
| Issız Bir Sabah... | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Ieva Anette Rowska
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 5 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11828 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 14/09/08
| Konu: Issız Bir Sabah... Çarş. 10 Ara. 2008, 16:47 | |
| Tarih* Eylül 1951 Mevsim* Sonbahar Hava Durumu* Sabahın erken saatleri, lodos esiyor.
{ Ieva Anette Rowska ve Phaédra Emilié Meraud arasında } | |
| | | Ieva Anette Rowska
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 5 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11828 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 14/09/08
| Konu: Geri: Issız Bir Sabah... Çarş. 10 Ara. 2008, 16:48 | |
| Solgun güneşin ilk ışıkları başucuna düştü, göz kapakları aralandı. Huzursuzluğu, sabah mahmurluğuyla birleşince ona muazzam bir huysuzluk katıyordu. İstemsizce yatağından sıyrılıp üzerini giyindi, uykulu sessizliğinden kurtulamamış yatakhaneyi ardında bıraktı. Aceleyle giydiği, ütüsüz okul cübbesinin üzerine geçirdiği pelerini savurarak geçti boş koridorları. Bir yaprak gibi bahçeye savruluşu tamamen bilinçsizce bir hareketti, zira henüz tam olarak uyanmış bile sayılmazdı. Giriş Salonuna geldiği anda yüzüne sertçe çarpan lodosla kendine geldi, duraksadı bir an için. Büyük kapı ardına kadar açıktı. Yeşil gözlerini kıstı solgun gökyüzüne bakarken, taş basamakları ağır ağır indi.
Hayatını anlamlandıran pek fazla şey kalmamıştı. Vaktinin çoğunu yalnız başına bahçede oturarak ya da kütüphanede bulduğu herhangi bir kitaba gömülerek geçiriyor; kendini her şeyden soyutlayarak yaşıyordu. Bundan şikayeti de yoktu - kimsenin ona karışmaması hoşuna gitmeye başlamıştı. Stresten uzaktı; ama bazen en olmadık şeyleri kendine dert ediyor ve kendi kendini yiyip bitiriyordu. Biraz teselliye ihtiyaç duyduğu anlarda kendini avutmak için hep kızgınlığı ve huysuzluğu seçiyordu. Yalnız insanların ilgi çekmek için fazla yöntemi yoktur. Ağlayanların acınası oldukları düşünülür, kızgınlıksa Ieva'ya göre yalnızlığını gizlemenin en iyi yoludur.
Şiddetle esen rüzgârdan daha güçlü fırtınalar kopuyordu içinde, bu yüzden sabahın keskin soğuğunda onu iten ya da cezbeden -mazoşist insanların saçmalıklarından- bir şeyler yoktu. Umursamazca, uğultuyla sarsılan ağaçlara doğru hızlandırdı adımlarını. Kendini halsiz hissediyordu, bunu açlığına yordu. Açlığa katlanmak onu zorlamazdı ama huysuzluk için bir bahanesiydi bu. Dengesiz bir yürüyüşle, yere kapaklanmadan göl kenarına ulaşabilmek onun yeni uyanmış bedeni için bir zafer sayılırdı.
Dalgalanan göle bakarak dudaklarını büzdü Ieva, bu sabah da her Hogwarts sabahı gibi, ona yalnızlığını hatırlatıyordu. Ailesini seven bir kız değildi -hele annesini-, ama burdaki yalnızlığı ona Londra'yı özletiyordu. Buradaki aptal cadı ve büyücü yığını, dördüncü senesinde yine ömrünü törpüleyecekti. Dersleri, büyüleri, profesörleri seviyordu fakat arkadaş olması istenenlerin hiçbiri onu anlayamıyordu. Belki bazıları, onları da görmek zordu çevresinde, güven duygusundan yoksun oluşu dostluk kavramını onun için imkansız hale getirmişti. Kirpiklerini kırpıştı, narin elleriyle gözlerini çapaktan kurtardı. Elleri ceplerinde, büyük, soğuk bir ağaca yaslandı. Güneş yükselmeye başlarken, artık birileri uyanmıştır, kahvaltı vakti yaklaştı diye düşündü. Tekdüze hayatına bir renk getirmek isterdi belki bir gün. O günün geleceğini biliyordu, umutluydu. | |
| | | Phaédra Emilié Meraud
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 24 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11766 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 15/10/08
| Konu: Geri: Issız Bir Sabah... Çarş. 10 Ara. 2008, 17:47 | |
| Kız kendisini uyandırmak isteyen ısrarcı güneş ışınlarına yenik düşmüş, yüzlerce olayı içine sığrabilen ve zarif bedenini yormayı iyi beceren güne gözlerini açmıştı. Saçları onları bir arada tutan tokadan kurtulmuş, gümüş kılıfa geçirilen yastığa dağılmıştı. Bir elinin parmakları akşam uykuya yenik düştüğü sırada elinden kayıp yere düşen kitabı işaret ediyordu. Bir an için nerede uyandığını anlamaya çalışsa da manzara diğer sabahlardan farklı değildi. Yanaklarının içine doldurduğu havayı dışarı vererek doğrulurken çıkan ince ıslık sesi büyük bir neşeyle güne hazırlanan kız takımının dikkatini çekmişti. Bedenini yavaşça onlara doğru çevirip elini omuz hizzasında kaldırdı. Parmaklarını oynatıp, dudaklarını gerdirerek zorlama bir gülümseme ile onlara hitap etmeye çalıştığında ne kadar komik gözüktüğünün farkında olacak bilinçte değildi. Bacaklarını örten yorganı çekiştirerek yatakla ile ilişkisini kesti. Evde olmaya ve biraz daha uyumaya ihtiyacı vardı. Annesinin dırdırı ya da babasının ondan habersiz yaptığı planlara bile dayanabilirdi. Tek koşul bir kaç saat daha uyumasına izin verilmesiydi. Henüz tam açılamamış gözlerini çevreleyen siyah halkalar ve dudağının kenarında baş gösteren uçuk kıza yaşlı bir görünüm veriyordu. Saçlarının yüzünü rahatsız etmesine izin vermeden ,düşmek üzere olan tokasını kavrayıp, sıkıcı tutturdu. Belirginleşen yüz hatları şişmiş suratını ele veriyordu. Annesi görse mutlaka kullandığı kürlerden bir kaçını uygulamaya kalkardı. Yatağının kenarında bir biri üstüne binmiş terliklerini ayağına geçirdi. Düşmüş omuzları ve edepsiz adımlarıyla dolabının yolunu tuttu. Kapağın yağlanmamış menteşelerinden çıkan iç gıcıklayıcı ses kaynayan dedikodu kazanının fokurtuları arasında belli olmamıştı. Sihir tarihi profesörünün bakanlıktan bir adamla yaşadığı aşk söylentileri o kadar yalan gelmişti ki kızların hulyalı ses tonları kulaklarına giriş yaparken uğultuya dönüşüyordu. Pijamalarını çıkarıp kıyafetlerini hızla üzerine geçirdi. Kapağı yavaşça ittirdikten sonra diğerlerinin ilgisini çekecek bir harketten kaçınarak açık kapıdan dışarıa sıvıştı.
Koridorda kravatını bağlamaya çalışıyor, etrafındaki insanların günyadın tebessümlerine cevap vermekten kaçınıyordu. Yolda tuvalete uğramış, saçlarını güzelce toplamıştı. Yıkanan yüzü canlanmış, yanakları kızarmıştı. Soğuk su suratının şişkinliğini biraz da olsa almış kıza güzelliğini geri vermişti. Gözleri etrafa anlamlı bakışlar atmak yerine yerin krem rengi döşemesini süzerken hızını arttırıp bahçeye ulaşmak için fazladan çaba gösterdi.
Suratına hücum eden ılık rüzgâr saçları arasında dolaşıp çiçeksi parfüm kokusunu etrafa yayıyordu. Yapraklar canlı yeşil renklerini kaybedip, yüzlerce tondaki kızıla boyanırken gök insanı içine çeken mavi bir elbise giyinmişti. Yine de güneş eskisi gibi parlamıyor, insanı bunaltmıyordu. Bir süre gece yağan yağmurdan kalan toprak kokusunu ciğerlerine çekti. Nefret ettiği bu koku açılması için iyi bir silahtı. Bir süre kapalı kalan gözleri aralandı ve etrafı süzmeye başladı. Tanıdık birilerini arıyordu. Aslına bakılırsa uykusuna yenik düşüp bir ağacın dibinde sızmaktan korkuyordu. İlerideki büyük ağaca sırtını vermiş, dalgın bakışlar atan kız ilgisini çekmişti. Uykusunu açmak için iyi bir fırsat değildi. Ieva Rowska konuşmayı pek sevmezdi fakat ortak salonda yakalayamadığı kıza annesinin selamını iletmezse evde olacakları biliyordu. Dudakları büzüştü ve bu kez kendinden emin adımlarla kıza yaklaştı.
- Ovv karşılaşmamız çok iyi oldu. Annemden pek hoşlanmadığını biliyorum fakat yine de sezon için şans dileklerini iletmemde bir sakınca görmezsin, değil mi? | |
| | | Ieva Anette Rowska
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 5 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11828 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 14/09/08
| Konu: Geri: Issız Bir Sabah... Çarş. 10 Ara. 2008, 18:41 | |
| Hayallerinden ansızın sıyrıldı, ardından gelen tanıdık bir ses onu ürkütmüştü. Hafifçe oynattığı başı, yaslandığı ağacın alçak bir dalına sürtünerek canının yanmasına neden olsa da, yüzü fazla buruşmadan toparlandı. Bu hafif acıyı yanına gelen kıza belli etmemeye çalışarak dudaklarını gerdi - bu Ieva için gülümseme anlamına geliyordu. Phaédra Meraud ile aynı yaşta ve aynı binada olmasına rağmen, pek samimiyetleri yoktu. İki cadaloz anneye sahip olmak gibi bir ortak noktaları vardı. Daha da kötüsü, bu iki kadın birbirini tanıyordu; tanımanın da ötesinde, çıkara dayalı ve dışarıdan dostluk sanılan bir ilişkileri vardı. Ieva onları anlamaya çalışmazdı çoğu zaman, Phaédra'nın da bu konuda ondan pek farkı olduğunu sanmıyordu. Masum bakışlarla yanına gelen kızı süzdü, onun yanına gelip konuşmaya kimse sıkça cesaret etmezdi. Çünkü Ieva'nın birini ne zaman tersleyeceği, ne zaman ciddiye alacağı belli olmazdı.
Phaédra'yı kırmaya hiç niyeti yoktu, sakince, ağaçtan destek alarak doğruldu. Sağ eliyle başının arkasını sıvazladı, az önce dala çarpan yere. Kan falan yoktu; ama canı hâlâ yanıyordu. Saçlarını düzelttikten sonra elini indirdi. Birkaç saniye sessizce geçti, Ieva sanki onu görmüş, söylediklerini duyamamış gibi anlamsız gözlerle ona baktı. Ardından bir adım gerileyerek konuştu.
"Annene teşekkürlerimi ilet lütfen. "
Yüzünde anlamlı bir gülümseme oluştu. Annesinin ona söylediklerini hatırladı, Phaédra ile iyi arkadaş olmasını istiyordu. Her şeyine karıştığı gibi, arkadaşlarına da karışabileceğini sanıyordu. Oysa Ieva'nın hayatında sandığından çok daha az repliği vardı annesinin. Belki de bu yüzden, Ieva onun gösterdiği yolun aksine yürüyordu hep. Phaédra ile iyi anlaşabilirdi, hatta dost bile olabilirlerdi; ama annesinin memnuniyetine katlanamazdı.
Aslında yaptığı her şey annesine açtığı savaşın bir parçasıydı. Onu sevmiyor değildi, annesiydi sonuçta; tek yaptığı onun kurallarına baş kaldırmaktı ve bundan asla vazgeçmeyecekti. Yeşil gözlerini ve uzun süren boş bakışları Phaédra'dan ayırarak göle, ardından mavi gökyüzüne çevirdi. Artık kendini yalnız hissetmiyordu, konuşmuyor olsa bile, yanında birilerinin varlığı ona iyi gelmeye başlamıştı. | |
| | | | Issız Bir Sabah... | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |