Kapalı bir akşam gününün tüm kasvetli havası Charlie'nin odasını istila etmişti. Bilerek açık bırakılmış ahşap pencereden içeri sızan soğuk hava ise içeriye Antartika ziyafeti sunuyordu. Siyah renkli sıradışı bir pastanın üstüne serpilen garip ışıltılı süslemelere benzeyen, gökteki yıldızların milyonlarca kilometre uzaktan yolladıkları soluk parlaklık, garip bir eda takınarak ortalığı aydınlatmaya çalışıyordu. Karanlığın içinde boğulmuş bir ampul gibiydi hepsi, zaten harap düşmüş ışıklarını bu kadar uzaklıktan nasıl yayabilirlerdi ki? Bu denli net görünmeleri bile bir mucize sayılmalıydı. İşte tüm bu anlatılanlardan uzak olarak, kapalı bordodan açık kahverengiye çalan masasında bir şeyler karalayan Charlie az sonraki buluşmasında sıkı dostu John ile yaşayacaklarından habersizdi. Kim bilir belki hayatında asla istemediği bir olay olacaktı. Veya ayaklarını yerden kesecek kadar mutlu edecek bir olay... Değişik değişik şekiller karalamaya devam eden Charlie bunu kestiremiyordu. Eli kalemle gizli bir seyahete çıkmıştı ama aklı hâlen başka yerdeydi. İçinde kötü bir his vardı, rahat değildi. Bu kadar sıkıcı ve bunaltıcı havalardan nefret ediyordu, oldum olası da alışamamıştı zaten. Çünkü nedense hep rahatsız edici ve iğneye benzer duyguları böyle kasvetli havalarda depreşiveriyordu.
Sabahtan akşama kadar suçlu olan ölüm yiyen dosyalarını gözden geçirmiş olan Charlie, artık çok bitkin bir hâle girmişti. Daha on sekizinde ne denli büyük bir sorumluluğu taşıdığının farkında değildi. Geldiği mevkilere kıyasla zayıf ve güçsüz olan bünyesi hergün bu eziyeti çekmek zorunda kalıyordu. Büyük bir özlem ve umutla arzuladığı seherbaz olma tutkusu, sonunda gerçekleşmişti fakat bu tatlı bir rüyadan çok acı bir kabusa dönüyor gibiydi. Kabullenmek istemediği bu lanet olası düşünceleri bir hamleyle aklından atmak isteyen sarışın büyücü, oturduğu yerden güçlükle kalktı. Rahatlamak ve gevşemek amacıyla gerindi ve ardından saatine baktı. John ile olan buluşmalarına daha iki saat vardı. Tam arkasında duran rahat ve kendisini uyumaya davet eden yatağında biraz kestirebilirdi. Arkasını döndü elinden geldiğince hızlı yürümeye başladı. Akabinde kendini bir çuvalmış gibi yığdı yatağın üstüne. Atletik bir yapısı olmasa bu yatak şimdiden böyle bir yığılmayla birlikte çökmüştü. Daha sonra yattığı yerden odayı süzen yorgun düşmüş mavi gözleri yavaş yavaş kapanmaya başladı. Yatmanın verdiği rahatlık tüm bedenini rehin alırken, Charlie geç kalabilecek olma ihtimalini hiç hesaba katmamıştı bile.
İstemsiz fakat sanki bilerek yapılmış bir hareketmişcesine hızlı açılan gözleri, bir anda dehşete düşmüştü. Fazla mı kestirmişti? Aceleyle doğrulan ve saatine bakan Charlie elini başına götürdü. ''Allah kahretsin! Lanet olsun!'' Böylesine yorgun bir şekilde yatarsa tabii ki de çok fazla uyurdu. Hem zaten vücudu öyle yorulmuştu ki, iki saatten fazla uyumadığına şükretmeliydi. Güya banyo yapacaktı ama artık ona da zaman kalmamıştı. Plânsız yapılan her iş gibi bu da Charlie'nin aleyhine işlemişti işte. Delirme noktasına gelen genç büyücü elini çabuk tutmaya çalışarak üstündekileri çıkarmaya başladı. İlk bulduğu gömlek ve kot pantolu giydi. Fazlasıyla şaşırılacak bir durumdu ki Charlie, bir muggle parkına gideceğini unutmamış ve oraya uygun olarak giyeceklerini erkenden hazırlamıştı. Yoksa az önce gerçekleşen giyinme faslı da bir rezalete yol açabilirdi. Büyü yapması yasak olsa bile her tehlikeye karşılık asasını arka cebine sıkıştıran Charlie odayı toplamaya zaman bulamadan cisimlenmek zorundaydı. Ama bu cisimlenmeyle doğru yere mi gidecekti, tartışılırdı tabii.
Nedense gitmek istediği yerden daha farklı bir manzarayla karşılan Charlie, artık sinirden kahkahalar atmaya başlamıştı. Alışkanlık edinmiş olmalıydı ki yanlışlıkla Sihir Bakanlığı'ndaki odasına cisimlenmişti. Geç kalmış olmanın vermiş olduğu heyecan ve telaş da yanlış cisimlenmesine zemin hazırlamıştı hiç şüphesiz. ''Charlie! İşin yüzünden kafayı yiyeceksin galiba sen!'' Kendi kendine kızma duruşmalarını ilk defa bu kadar kısa keserek asasını yeniden salladı. Evet, bu sefer karşılaştığı manzara doğru yerdi. Fakat kalabalığın tam ortasına cisimlenmiş olması da kendisi için yine çok kötü olmuştu. Etraftaki muggleların şaşkın ve korku dolu tırsmış bakışlarına maruz kalan Charlie sadece aptalca gülümsemekle yetindi. Elindeki asaya ilişen gözleri yüzünden ağzını açmak zorunda kaldı. ''Bu mu? Bu oyuncak canııım, tahtadan yapılma işte n'aparsın. Ha ha...'' Boncuk boncuk ecel terleri döken sarışın büyücü o an küfrettiği asasını cebine sokuşturdu yeniden. Daha iyi görebilmek için gözlerini kısıp görüş açısını genişletmeye çalıştı. Arkadaşı John'un çehresini iki dakikada tanıyan Charlie oraya doğru koşmaya başladı. Sarışın büyücü, bu genç arkadaşını fazlasıyla bekletmiş olmalıydı. Oraya doğru ilerlerken de bir özür konuşmasını hazırlamaya başlamıştı bile.