|
| Seçimlerimizden İbaretiz * | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: Seçimlerimizden İbaretiz * C.tesi 13 Ara. 2008, 17:26 | |
| Kalabalık yalnızlığın tam ortasında, uzun zamandır burada olmasına rağmen bir türlü alışamadığı gürültüden kaçmak istemiş ve kendini alt kattaki odasına kapatmıştı. Alçak tavanı ve koyu renk taşlarla döşenmiş, basık bir odaydı ancak buna rağmen göz alıcı bir dizaynı vardı. Kuş tüyü yastıklarla kaplı bordo yatak örtüsü ile üzeri kapatılmış bir yatak, etrafındaki ahşap başlar kuru kafa şeklinde oyulmuştu ve tavandan inen yine bordo renkte tunikle kendini tamamlıyordu. Taştan soğuk duvarlar melek resimleri ile ısıtılmaya çalışılsa da tam tersine daha ürkütücü bir hal almıştı, belki de bu rahatsız edici bir şekilde gülümseyen meleklerin dudaklarının arasında parlayan sivri dişlerinden kaynaklanıyordu. Her iki tabloda ki sözde masum kanatlılar inanılmaz gerçekçi gözlere sahipti, öyle ki odadakileri gözetledikleri yalanlanamayacak bir gerçekti. Canlanmalarından korkulduğundan olsa gerek tabloların üzeri belli belirsiz kafeslerle kaplıydı, dikkatli gözler haricinde incecik demirleri fark etmek imkansızdı. Oda yeraltında olduğu için penceresizdi, tepeye takılan küçük bir pervane yardımıyla havalandırılmak istenmişti. Yerde ise bembeyaz bir post vardı ancak neyden yapıldığını kestirmek zordu, daha çok benekleri olan bir kutup ayısına benziyordu. Duvarlara sabitlenmiş şamdanlar bu küçük odayı aydınlatırken son olarak bir de ahşap gardırobun tam karşısında, üzeri makyaj malzemeleri ve takılarla donatılmış tuvalet masası vardı. Yumuşacık pufa oturmuş şarap rengi eski bir tarakla altın saçlarını tararken aynadaki yansımasına bakıyordu, gördüğü eşsiz güzellikteki Veela yukarda olanlardan habersiz gibiydi. * Geceler sakindir Lút ama sandığın kadar sessiz değil! * Bir an için onunla konuşma ihtiyacı duymuştu, onu huzurlu uykusundan uyandırmak istemezdi ama şov birazdan başlayacaktı. Tarağını ilk çekmecedeki yerine şefkatle bıraktıktan sonra işini bitirmiş bulunuyordu. Aynanın üzerine asılmış uçları yerleri süpüren şalını alıp boynuna doladı, toz pembesi ona yaramaz çocuk havası katmıştı. Kapıya yönelip kolu kendine doğru çevirdi, ahşap kapının açılmasıyla son ses müzik içeri dolmuştu bile, ardından kısacık eteğini çekiştirmekten vazgeçerek odasından çıktı. Tüm diğer geceler gibi bu gece de, Galadriél gökyüzündeki yıldızlarla yeryüzünü yankılıyordu. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Seçimlerimizden İbaretiz * Paz 14 Ara. 2008, 05:13 | |
| Yüksek sesli müzik, cılız ışıklarla aydınlatılmış ortam, sigara dumanlarının mekana verdiği basıklık sinirlerini germeye başlamıştı. Başının ağrımasına neden olan susmak bilmez büyücüye attığı ölümcül bakışlarda bir işe yaramamıştı. Adam yarım saattir başının etini yemesi yetmiyormuş gibi birde kofti barmenleri Tom'dan ikisi için şarap istemiş ve kadeh kaldırmıştı. Eğer bol paralı ve devamlı bir müşteri olmasaydı şu anda muhtemelen ölmüş olurdu ama ne yazık ki böyle birini kaybetmeyi göze alamazdı. Elindeki şarap kadehine tiksintiyle baktı ve adamın 'neden içmiyorsun?' sorusunu yanıtsız bıraktı. Kendini yorgun ve sinirli hissediyordu adam konuşmaya devam ederken o sadece boynunun sol yanındaki şah damarına odaklanmıştı. Susadığını hissediyordu ve bunu ne kadar süre daha bastırabileceğinden emin değildi, apar topar ayağa kalktı ve Tom'a adamı işaret ettikten sonra adamın arkasından sorduğu soruları duymazdan gelip hemen oradan sıvıştı. Normalde müşterilerle konuşmaz, ilgilenmezdi. Birşeyler içmek için bara çıkığı sırada yakasına yapışan bu adamdan uzak durmayı aklına yazarak doğruca aşağı kata inen merdivenlere yöneldi. Biran önce sussuzluğunu gidermek istiyordu. Kalabalığı yararak merddivenlere ulaştığında yukarı çıkmakta olan Lúthien'i gördü. Yine göz kamaştırıcı görünüyordu ama Ustrel Veela'nın fazla üzerinde durmadı, şuanda tek istediği şey kandı... Biraz kan... Veela'nın ona gülümsemesine verdiği tepki "Çekil yolumdan" oldu, gitgide beyazlaşıyordu, güçsüzleştiğini hissetmekten nefret ediyordu. Koşar adımlarla merdivenlerden inda son üç basamağı tek tek inmeye zahmet etmeyere atladı ve doğruce ileride ki odalara yöneldi. Siyah, ahşap kapının tokmağını çevirip içeri girdi. Oda zifiri karanlıktı ama yolunu bulmakta güçlük çekmiyordu, geniş oda da sola döndü ve duvara sabtilenmiş orta boylu bir dolabın önünde durdu. Dolabın demir kapılarını açtı,, özel bir büyüyle sürekli soğuk kalan bir dolaptı bu, dolabın içinden tahta bir fıçı çıkarttı, hemen dolabın tepesinden kaptığı bir kadehe, Ustrel'in eliyle arkaya yatmış olan orta boylu fıçının musluğunun aaltına denk getirecek şekilde koydu ve basit sistemli musluğu açtı. İçinden akan koyu kırmızı, hafif katı kıvamlı sıvıyla bardağı doldurduktan sonra kafasına dikti ve fıçıyı yeniden dolaba kaldırdı. Taze kan bulmaya her zaman imkanı olmadığından böyle bir yöntem geliştirmişti böylece kana ihtiyacı olduğunda ve avlanmak için doğru zaman olmadığında ihtiyacını bu kanla karşılıyordu. Taze kanın yerini tutmasa da susuzluğunu gideriyordu, sıradanlarla yaşamanın kötü yanlarından biriydi bu.
Yeniden güçlendiğini hissettiğinde rahatlarak kafasını geriye attı, şimdi çok daha iyiydi. Sinileri yatışmış ve yorgunluğu geçmişti, asasını çıkarttı ve brişeyler mırıldandı, oda birden aydınlanıverdi. Kadehi, odayı kaplayan yumuşak siyah halının üzaerinde bırakarak ayağa kalktı. Odanın ortasında kapağı açılmış devasa bir tabut vardı, siyah tabutun üzerineyse birbiri üzerine binmiş iki çarpık haç, kendince kafa buluyordu işte! Tabutun içi en az üç kişiyi rahat rahat alabilecek kadar genişti, bordo renkli yumuşak yastıklarla kaplanmıştı. Tabutun hemen yanında büyük bir kitaplık diğer yandaysa konforlu bir koltuk bulunuyordu. Avcunun içiyle alnına baskı yaparak koltuğa doğru yürüdü ve kendisini içine gömülen koltuğun rahatlığına bıraktı. İki kolunu gerdirerek koltığun arkasına attı, iki bacağını ileriye doğru uzattı ve karşıdaki birbirine geçmiş semboller ve karmakarışık hecelere baktı, Dünya üzerinde ki hiçbir dilden olmayan hecelere... Çalınan kapının çıkardığı sesle kendisini boydan duvarın tamamını enden ise yarısını kaplayan tablodan aldı, o birşey söylemeden kapı açıldı ve içeriye çekici simasıyla Lúthien girdi. "İyi misin?" diye sordu ipek gibi bir sesle, Veela'yı tepeden tırnağa süzddü ve dümdüz duran dudaklarını kıpırdatarak "Ne kadar iyi olabilirsem o kadar." dedi duygusuzca, sarışın kadın altın sarısı saçlarını eliyle arkaya attı ve 'tamam' anlamında başını sallayarak bir adım geriledi, tam çıkmak üzereyken Ustrel'in soğuk sesi kadını durdurdu "Yukarısı rahatladığında odama gel, bir şey konuşacağım" dedi, Veela suratına yayılan gülümsemeyle yeniden kafa salladı, ve dışarı süzüldü henüz kapıyı arkasından kapatmamışken "Eteğini sevdim" dedi Ustrel sesindeki yarım tonluk yükselme dışında hiçbir değişme belirtisi göstermeksizin ve kapı kapanırken Veela'nın çok hafif kıkırtısını işitti... |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Seçimlerimizden İbaretiz * Paz 14 Ara. 2008, 20:20 | |
| Hayat bir merdivendi ve birinci adımı birinci basamağa atmak gerekiyordu. İleri basamakların tadına varmak herkesin hayaliydi, herkes isterdi kolayca büyümek. Ancak her basamağın ayrı ayrı tozunu yutmadan hayatı yaşamanın kaçınılmaz sonu tepe taklak düşmekti. Çünkü her basamak çok önemliydi, biri olmadan asla tam olmazdı hayat. Ne yazık ki Lút bunu acı bir şekilde tecrübe ettikten sonra anlamıştı, büyük bir yıldız olmak isterken hırsının kölesi olmuştu. En sonunda buraya tıkılıp kalmış ve onlarca erkeğin ağız kokusunu çekmek zorunda kalmıştı. Daha da kötü olanı, önceleri yeterince para biriktirince defolup gitmeyi düşünürken görünmez zincirlerle patronuna bağlanmasıydı. Tek bir dokunuşu bile bedenini ateşe vermeye yeten kabus, çoğu gece Lút ile açlığını giderek Ustrel… Yukarı kata çıkan merdivenlerin başında onu gördü, cehennemin ayak sesleri gibiydi gelişi, bütün sihriyle gülümseye çalıştı. " Çekil yolumdan! " Aşk ilkellikti, kişinin kendi kendini mahkum etmesinden başka bir şey değildi. Hele ki böyle bir canavara karşı aşk bir zehirdi, sadece can yakmaz, öldürürdü. Ustrel’in onu terslemesi kalbini tuzla buz etmişti, her seferinde olduğu gibi onun ve gururunun üzerine basıp geçmişti. Öfkeyle kendine sadece işini yapması gerektiğini hatırlattı kendini, fazlasını beklemek aptallıktı. Kendini kamçılasa da ayakları bir adım ileri bile gitmedi, Ustrel’in gerilmiş yüzü ve cehennem alevleriyle yanan gözleri aklını karıştırmıştı. İçindeki meraka yenik düşerek topukları üzerinde geri döndü ve Ustrel’in odasının kapısını çaldı. Tahmin ettiği gibi hiçbir ses yükselmedi, zaten onunda cevap beklemeye niyeti yoktu, tokmağı kendine doğru çevirerek kapıyı araladı. Kendini koltuğuna atmış ne var gibilerinden ona bakarken oldukça iyi görünüyordu ama yine de sormuştu. Vampirin yeniden yeşile dönmüş gözleri bedeninde dolaşırken ister istemez rahatsız oldu, üstelik bir de terslenmişti. Vazgeçmiş bir şekilde kapıyı kapatacağı sırada ikinci kez Ustrel’in sesini duydu. Dudaklarının tebessümle kıvrılmasına engel olamadı, onu yeniden görmek için bahanesi olmuştu. Gülümsediğini gördüğünden emin bir şekilde kapıyı kapattı, onun için hissettiklerini bildiğini biliyordu zaten. " Eteğini sevdim. " Tek bir sözle yine gönlünü almayı başarmıştı işte, Lút kıkırdayarak yukarı çıkarken eteğini daha yakından gösterebileceğini düşündü.
Hafta içi olduğundan mıdır yoksa başka bir sebepten midir bilinmez, bu gece Galadriél diğer zamanlara göre daha boştu. Bunun için üzgün olduğunu söyleyemezdi, müşterilerin azlığı işine geliyordu. Barın arkasında birkaç bayana el çabukluğunu göstermeye çalışan Tom’a göz kırptı, çok iyi becerdiği söylenemezdi ama ona moral vermek istemişti. Bu sırada elinde bir tepsi dolusu viski ile Violet önünden geçmişti, o lanet şıllığın bilerek omuz attığına emindi. Kıskanç şey… Ağır adımlarla sahneye doğru ilerlemeye başladı, yavaş yavaş dikkatleri üzerinde topluyordu, erkeklerin birçoğu hipnoz olmuş gibiydi. Kışkırtıcı bir müzik eşliğinde dans eden Odélia’nın yanına gitmek üzereydi ki birisi boynundaki şalı çekmişti. Nefesi kesildi birden, hemen kendini şaldan kurtardı ve arkasını dönüp onu boğmaya çalışan kişiye baktı. Oldukça yaşlı ve göbekli bir herif elinde toz pembe şalıyla ona gelmesini işaret ediyordu, Lút adamın paralı olduğunu düşünerek saçlarını arkaya attı ve yanına oturdu. Ona içki içirdiği ve öpmeye çalıştığı dakikalardan sonra adam beyaz bayrağı çekmiş ve cebinden bir kese dolusu Galleon çıkarıp Lút’a göstermişti. Paranın tatlı kokusunu alınca, ar damarı çatlamış bir şekilde adamın kucağına oturdu ve onun içi para dolu olan keseyi göğüslerinin arasına sıkıştırmasına izin verdi. Ve o anda daha ne olduğu anlayamadan adamın pis nefesini burnunun dibinde hisetti, adam dilini resmen boğazına kadar sokmuştu. Bir yandan da elleriyle bacakalarını sıkıyordu, bunalan Lút onu sertçe itti ve kendini yeniden alt kata attı. Tam biraz soluklanmak için odasına girecekti ki Ustrel’in sözleri aklına geldi. Kendi odasını es geçip onun odasına yöneldi ve kapıyı çaldıktan sonra içeri girdi. '' İşin bitince gel demiştin, seni dinliyorum? '' Elinden geldiğince soğuk konuşmaya çalışmıştı, az önce olanların sinirini ondan çıkarmak ister gibiydi. Ustrel eliyle ona içeri gelmesini işaret edince kapıyı arkasından kapatıp yanına gitti. Önemli bir şey söylemesini beklerken, Usrel elini çabuk tutup göğüslerinin arasındaki keseyi almıştı bile. '' Geri ver onu! Onu kazanmak için nelere katlandığımı bilemezsin! '' |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Seçimlerimizden İbaretiz * Ptsi 15 Ara. 2008, 00:24 | |
| Yüksek sesli müziğin ritimlerinin basıncı şatafatlı odasının, çeşitli şekillerle oyulmuş görkemli bordo tavanından aşağı doğru uzanan en az oda kadar şatafatlı avizesini arada bir titretiyordu, avizeyle birlikte içindeki beyaz ışık saçan ampülde titiriyor ve saliselik karanlıklar gözlerinin önünde belirip kayboluyordu. Odada ki yalnızlığın tadına varırken bunu bir viskiyle taçlandırmanın iyi olacağını düşünerek koltuktan kalktı ağır adımlarla kapıya doğru yöneldi, kapının hemen yanında duran ufak masanın üzerinden asasını kaptı ve kapıyı açıp karanlığa doğru tuttuğu asasıyla minik bir bilek hareketi yaptı, ağzını hiç oynatmaksızın. Bir dakika kadar sonra havada döne döne gelen bir şişe ve ufak bir bardak görüş hizasına girmişti, kapının ağzında onları kavradı ve ayağıyla kapıyı kapatarak yeniden kanepeye gitti. şişeyi ve bardağı siyah halının üzerine bıraktı ve ondan bir ton daha açık siyah koltuğun üzerine attı kendini yeniden, kafasını koltuğun iki yanında bulunan borda yastıklardan birinin içine gömdü, bacağının birini aşağı sarkıtıp diğerini uzatıp kanepeden taşmasına aldırış etmeyerek eli yordamıyla şişe ve bardağı buldu. Bardağı kaslı göğsünün üzerine koydu ve devrilmeyeceğinden emin olduktan sonra büyük şişeyi açıp bardağa bir miktar viski koyup yeniden şişeyi yere bıraktı, kafasısola çevrilmiş bir vaziyette içkisini yudumlarken duvardaki karmaşık tabloya bakmayı sürdürdü. Tam 4 yıldır uğraşyordu bu lanet tabloyla, buna rağmen hala bir sonuç elde edememişti. Dört yıl önce hakkında yapılan bir kahenetle ele geçirmişti bu tabloyu. Onu bulması hiç kolay olmamıştı, tüm dünyayı dolaşması gerekmişti ama en sonunda mutlak zafere ulaşmış ve bu tabloyu çalmayı başarmıştı. Yani o öyle sanıyordu, tabloyu bulmuştu bulmasına ama tablonun sırrını bir türlü çözemiyordu dört yıldır bu uğurda pekçok araştırma yapmıştı, denemediği hiçbir şey kalmamıştı ama yine de hala tablonun sırrını çözmek için uğraşıyordu. Her ne kadar artık yerleşik bir düzene geçmiş sayılsa da araştırmalarını dört bir koldan yürütmeye devam ediyordu. Sembollere öylesine dalmıştı ki gözleri duvarda asılı duran siyah renkli ahşap saate kaymamış olsaydı yarım saattir konumunu hiç değiştirmeden öylece yattığını ve epeyce vizki tükettiğini belki de fark edemeyecekti.
Biraz üşense de sonunda yatağından kalkmayı başararak gerindi. Bardağı ve bir kısmını tükettiği şişeyi kenara ittirerek odasında volta atmaya başladı. Sıkıldığını hissediyordu, bir an için yukarıya çıkmayı düşündü ama sonra aklına yılışık müşterisinin hala barda olabileceği ihtimali gelince bu düşünceyi kafasından silerek odasını arşınlamaya devam etti. Sonra birden durdu, sağa doğru tam bir dönüş yaptı ve duvara sabitlenmiş devasa aynaya baktı, yansımasının belirmediği aynada sanki kendisini görebiliyormuş gibi beyaz elini sapsarı saçlarına götürdü ve geriye attı ardından duvarın diğer yanındaki tabutu gösteren aynaya göz kırptı ve aynanın yanındaki kitaplıktan rastgele bir kitap seçerek koltuğuna geri döndü. Daha kitabın kapağını bile açmamıştı ki yeniden o tok tahta sesini işitti, hemen arkasaından kapı usulca açıldı ve Lúthien bu gece ikinci kez odasında belirdi, kadın istifini bozmayarak onu ne için çağırdığını sordu. Yakışıklı adam sesini çıkartmadan parmağının tek bir hareketiyle kadının yanına gelmesini sağladı, koltuğun kendisinden arta kalan kısmına rahatsızca oturan Veela'ya yaklaştı ve iiki göğüsünün arasına sıkıştırılmış ufak keseyi çekip aldı. '' Geri ver onu! Onu kazanmak için nelere katlandığımı bilemezsin! '' kadının bu ani çıkışı üzerine istifini bozmayarak keseyi çabuk yapılmış bir el hareketiyle pantolonunun cebine attı, surat hatları keskinleşen kadın yeniden ağzını açıp bir şeyler zırvalamaya yeltenmişti ki sağ elinin işaret parmağını kadının kırmızı rujla kaplanmış dolgun dudaklarına götürdü ve bastırdı "Şşşş... Sinirlenmeni istemeyiz değil mi?" dedi sakince ardından parmağını kadının dudaklarından çekip kendi ağzına götürdü, bir saniyelik bir sürenin sonunda parmağanın üzerine bulaşan kırmızı ruju emmişti "Im.. Vişne, iyi seçim." dedi, ardından parmaklarını kadının güzel kokulu altın sarısı saçlarında dolaştırdı ve ona biraz daha yaklaşarak kırmızı dudaklarını öpmeye başladı, diğer yandan da kadının ince belini kavramış ve onu kendine doğru çekmişti... |
| | | | Seçimlerimizden İbaretiz * | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |