Uyumamaya yemin etmiş gibiydi Adreane. Gözlerini mümkün olduğunca açık tutuyor ve aynı kabusları görmekten kaçınarak inadına ayakta dikiliyordu. Saat gecenin bir yarısı olmuştu ve Ortak Salon'dan son kişi çıkana kadar bekleyip oda odalarına çekilmişti. Angelique yorgun olmalıydıki kıpırtısız yatıyordu. Adreane ise cam kenarındaki yatağında, yorganının altına kıvrılmış pencerenin dışındaki yağmurlu havayı izliyordu. Oldum olası yağmuru ve karanlığı sevdiği için aslında pekte gürültülü olan yağmur, ona en sevdiği şarkının melodisi gibi geliyordu. Yağmur damlalarının pencereye çarparak çıkardığı sesler Adreane'nin anılarını aklına getiriyordu. Göle vuran damlalar taşıracakmış gibi bir görünüm veriyordu. Hava hiç olmadığı kadar soğuk, hiç olmadığı kadar karanlıktı. Havayı tek aydınlatan arada sırada çakan birkaç şimşekten ibaretti. Arkasında bir kıpırdama duyduğunda çoktan hayallere dalmıştı bile. Arkasını döndüğünde Angelique'nin yastığını kafasının üzerine bastırmış, yorganı kafasına geçirmiş yatarken gördü. Anlaşılan kötü bir rüya görüyordu.
Adreane'de kötü rüyaların ne demek olduğunu bilirdi. Onlar en gerçek kabuslar, en korkunç karabasanlar gibilerdi. Adreane'yi her daim rahat bırakmayan ve uykusunu kaçıran kabuslar o an onun uyanık olmasının tek sebebiydi. Yağmur hala tüm şiddeti ile yağarken birden güçlü bir şimşek çaktı. Bu hepsinden parlaktı ve bir kılıç gibi gökyüzünü delmişti. Işığın etkisiyle Adreane başını çevirdiğinde neredeyse çığlığı basacaktı. Angelique, karanlık bir gölge gibi yatağının üzerinde dimdik oturmuştu. Adreane hızla yataktan fırlayarak onun yanında bitti ve yorganını hızla çekti. Onun gayet rahat uyurken böyle davranması çok garibine gitmişti. Hatta korkudan hala kalbi küt küt atıyordu. Angelique ise gözlerini açmış, eli saçında anlamsızca bakıyordu. İki dakika içinde anlamlı iki çift söz bulmuş olmalı ki konuştu. Bu sebep hiçte mantıklı değildi. Adreane "Her şimşekte böyle uyanıyorsa işin var!" diye nefes nefese söylendi. Evet aslında söylediğinde haklıydı. Az önce çekilmez bir gürültü hakimdi. Niyeti uyumak olan biri için gürültü en berbat etkenlerden biriydi. "Aslında haklısın gerçekten gürültü vardı. Ama ne biliyim... yine de garip geldi bana?!" dedi kafası karışmış bir şekilde.
Angelique hemen başucundaki ışığı yakmıştı. Şimşekten beri aydınlık görmeyen gözleri, şimdi hafif yanmıştı. Gözlerini sıkıca kapattığında bu sefer bir *pat* sesi duydu. Gözlerini alıştırarak açtığında yere düşenin büyük ihtimalle Angelique'nin elindekiçerçeve olduğunu anlamıştı. Angelique onu dikkatlice sildikten sonra fotoğrafı işaret ederek Adreane'ye döndü. '' Sanırım annemden bahsetmedim. '' Angelique haklıydı. İkiside birbirlerinin aileleri hakkında hiçbirşey bilmiyorlardı. Adreane hemen kendini yatağının üzerine attı ve yavaşlayan yağmurdan dolayı buharlaşmış pencereyi çarparak örttü. Yatağında bağdaş kurup, birde üzerine yorganını çektiğinde dinlemeye hazırdı. "Dört kulak dinliyorum. Bence bunun bu gece ile ilgisi çok fazla değil mi? Hem zaten uyuyamam ne de olsa."