İsim:Avril Watson
Cinsiyet:Bayan
Sihirsel Soy:Safkan
Asa:Yirmidört cm ardıç
Fiziksel Betimleme:
Hafif dalgalı kızılımsı saçları var,zayıf yüzünün ortasına kondurulmuş içten bir gülümseme tüm yüzüne dağılıyor.Gözleriyle saçları bir bütünlük oluşturuyordu.Kilosuna oranla boyu biraz uzundu.
Kişiliği:
Her ne kadar dışardan sessiz,sakin ulaşılamaz gibi görünsede tanıyınca bütün içtenliğiyle sever insanları.Ayrıca oldukça meraklı,deli dolu bir genç kızdır.Beklenmedik anlarda beklenmedik şeyler yapabilir.Arkadaşlarına sadıktır.İyi sır saklar.Fazla konuşmaz ama sıkılmadan dinler.Bir şeyler yazmak ve şarkı söylemek onu oldukça rahatlatır.
Ailesi ve Yaşamı:
Tek çocuktur.Ama çoğunlukla bir şeyleri paylaşacak bir kardeşinin olmasını çok istemiştir.Safkan bir aileden gelir.Babası sihir bakanlığında çalışıyor,annesi ise evde kendi uğraşlarıyla zaman geçiriyordu.Ailesiyle vakit geçirmeye bayılıyordu Avr..
Basit RP örneği:
Yağmur damlaların sokakları yavaş yavaş doldurduğu sabah saatlerinde bulutların arasında bir güneş ışığı görmek imkansızdı.Avril yatağında sağa sola dönerek ve en son sonunda minik bir çığlık atarak uyandı.Derin bir nefes alarak pencereyi araladı yağmur damlalarının sesi içini huzurla doldurdu.Tam bu sırada annesi merdivenleri seke seke çıkıyordu.Avril kapının açılmasıyla irkildi.Zaten gördüğü kabusune tkisinden kurtulması zaman alacak gibiydi,bir de annesinin onu ürkütmesiyle tam olmuştu…
‘’Anne içeri kapıyı tıklayarak girebileceği sanıyordum..! ‘’ dedi o anki paniklemesiyle.
‘’Özür dilerim Avril, çığlığı duyunca koşa koşa geldim ve kapıyı tıklamak aklıma bile gelmedi…Umarım büyük bir sorun yoktur?’’
‘’Her neyse önemli değil anneciğim,sadece sıradan bir kabustu ‘’ diyerek gülümsedi ve annesinin gönlünü almayı başardı.
‘’İstersen anlat kızım?’’
‘’Sağol anne ama inan gerek yok’’ diyerek karşıya baktı.Ve..
‘’İnanmıyorum saat 12:00 ve ben tam yarım saat geç kaldım diye feryat etti.’’
Arkadaşlarıyla buluşacağını nasıl unuturdu..!Annesi içinden kıkırdarken o bir çırpıda üstünü giyindi.Böyle hazırlıksız durumlara karşı en sevdiği kıyaeftleri hep temiz bir şekilde beklerdi dolabında.
Az önce annesinin koşarak çıktığı merdivenlerden şimdi o koşarak iniyordu.Kahvaltı masasında oturan ve Gelecek Posta’sının üstünden doğru ona bir bakış fırlatan babasına bir öpücük gönderip kapıyı istemeden çarparak dışarı fırladı.
Ayaklarının yağmurda çıkardığı ‘’şap şap’’ sesleri artık bulutların arasından sızan güneş ışığıyla birlikte karışıyordu büyülü dünyaya…Her ne kadar yorgun ve sırılsıklam olmuş olsa da ulaşmıştı arkadaşlarıyla buluşacağı mekana.Üstünü başını bir toparlayarak yavaşça gıcırdayan kapıyı açtı ve içeri adımını attı...