Audra Pharrines Slytherin 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 14 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11654 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 13/12/08
| Konu: Kötü sürprizler, yeni başlangıçlar. Paz 28 Ara. 2008, 16:23 | |
| Aslında çok fazla incelememişti. Çocuğun göz rengini tam olarak hatırlamıyordu mesela, siyah saçlarının perçemleri alnıyla beraber gözlerini de örtüyordu. Fazla uzun boylu sayılmazdı fakat tahminine göre Audra'yı geçiyordu. Siyah bir kazak giymişti üzerine, hafif boğazlıydı. Elleri yine siyah olan pantolonunun cebindeydi. Teni oldukça beyazdı ve çatlak dudakları inanılmaz derecede kırmızı. Edepsiz, insanı farklı hissettiren bakışları sadece saniyeler içinde Audra'nın üzerindeydi. Bir daha görmediği ve okulun herhangi bir alanında karşılaşmayı beceremediği çocuk Audra'nın kafasını karıştırmak için yollanmış ve hemen ardından yok olmuştu sanki. Ne yazık ki baykuşhanede çocuğun yanında dikilen, turuncu saçlı kızı hergün görüyor olması bu tezini de suya düşürüyordu. İnanılmazdı, sadece dakikalar içinde birinin onu bu kadar etkilemiş olması mümkün müydü? Evet, kardeşine göre çok daha çabuk etkilenebilirdi. Yine de o bu kadarını tahmin edemediği için kendini güçsüz hissediyordu. Kimdi bu çocuk?
Yıkadığı saçlarını kurutma alışkanlığı olmadığından üzerine geçirdiği açık yeşil bluzun omuzları ıslanmıştı. İnce parmakları taranmayan saçlarını düzeltmeye çalışıyor, iri gözleri hafif kalkmış kaşlarının gölgesinde koridoru süzüyordu. Yalnız kalıp uzun süre düşünebileceği ve dışarıda durmak bilmeyen yağmuru izleyebileceği bir yer arıyordu. Belki birkaç adım ötedeki kullanılmayan sınıf tek şansıydı. Aslına bakılırsa şu saatlerde hangi açık kapıdan içeri girse koca bir hiçlikle karşılaşacağı kesindi. Öğle yemeği saatiydi ve dersliklerden çıkan her normal öğrenci karnını doyurmak için Büyük Salon'a yollanırdı. Tanımdan da anlaşılacağı üzre Audra herhangi bir öğrenci değildi. Günlerdir derslerden kaytarmak için elinden geleni yapıyor, ikizinin ısrarla sorulan sorularını cevapsız bırakıyor, yemek yemiyor ve arkadaşlarının yanından en kısa sürede ayrılmaya bakıyordu. Bu hastalıklı tavrı yüzüne yansımış, teni adeta sararmıştı. Belki de canlılığını ortaya koyan tek şey kırmızı dudaklarıydı. Yeşil gözlerinin pırıltıtısı sönmüş, çevreleri mor halkalarla süslenmişti. Tüm bu dehşet verici görüntü onu zerre kadar ilgilendirmiyor, yalnızca daha fazla kendine eziyet etmek için uğraşıyordu. Annesinden gelen azar mektubunu yırtmış, babasının iletişim kurma çabalarını reddetmişti. Son Hogsmeade gezisinde eve kaçmak için girişimde bulunurken yakalanmış, Filch ile sonu gelmeyecek gibi görünen saatler geçirmişti. Kupa salonundaki sakarlıkları hem Filch'i kızdırmış hem de ellerindeki morlukları giderek arttırmıştı. Bir parçası olduğunu düşündüğü bu okuldan da giderek nefret ediyor, her şey için onu sorumlu tutuyordu.
Boş sınıfın büyük kapısını açmak için elini pirinç tokmağa götürdürdüğünde gıcırdayarak aralanan kapıyla şaşkınlığa uğramıştı. Bir süre içeride birinin olma ihtimalini düşündü fakat yaşlı Filch'in temizledikten sonra kapıyı açık bırakmış olması ona daha tatmin edici geldiğinden hızla içeri girdi. Önüne bakmadan attığı adımlar ve şampuanın henüz geçmemiş ağır kokusuyla dönen başı denge yeteneğinin yok olmasına ve tüm bu olayların bir sonucu olarak hızla düşüşüne sebep oldu.
- Ah... Merlin aşkına bu nasıl bir sakarlık Audra?
Alnının üzerine düşen parçemleri itekleyerek alnına yerleştirdiği eliyle sakinleşmeye çalışıyordu. Gözlerini sıkıca kapatmış, yanaklarını havayla doldurmuştu. Küçük, kaybettiği oyun yüzünden ağlayan bir kız çocuğuna benziyordu. Gözlerini açmaya korkuyor, kendini bulacağı halden utanıyordu. Kaç yaşındaydı? Tam on dört senedir düzgün yürümeyi öğrenememiş miydi yani? Ya içeride biri olsaydı? Rezalet. Tam o sırada kulaklarını dolduran kıkırdama sesiyle tam anlamıyla yıkıldı. Yanaklarındaki havayı dışarı verdi, gözlerini yavaş yavaş açtı. Bulanık görüntü tam dibinde ayakta duran bir oğlana aitti. Audra elini alnından yavaşça çekti ve düşüşünden ileri gelen fiziksel acıyı görmezden gelerek başını yavaşça yukarı kaldırdı.
Daha kötü bir an olabilir miydi? Merak ediyordu, hayat ona daha ne kadar berbat bir sürpriz yapabilirdi ki? Zaten sürprizlerden nefret eden bir kız çocuğu için sulu şakalar hiç eğlenceli olmuyordu. Gözlerini tekrar tekrar açıp kapadıysa da günlerdir aradığı fakat bir türlü bulamadığı çocuğun oradan yok olduğuna bir türlü tanık olmadı. İlk başta hayal gördüğüne emindi, zamanla netleşen görüntü karşısındaki gerçek bir çocuk olduğunu kanıtlıyordu. Yine siyah saçları tarafından örtülmüş bir alna, rengi seçilemeyen gözlere sahipti. Tek fark yüz ifadesindeki iç açıcı değişimdi. Kırmızı dudakları yavaşça sol yanağına doğru kaymıştı. Yüzü arada seğiriyordu, kendini kahkaha atmamak için zor tuttuğu da belliydi. Neden böyleyken daha da etkileyici olmak zorunda? Nefret etmem gerekiyor... Nefret et, nefret et, nefret. Hafifçe araladığı ağzından belli belirsiz sözcükler çıktı Audra'nın
- Be, ben. Gülmese... Hiç ko.. değil. | |
|