|
| Mugglelar mı? | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Symphonie Iréne Bright Ölüm Yiyen
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 367 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 11708 Ekspresso Puanı : 20 Kayıt tarihi : 29/12/08
| Konu: Mugglelar mı? C.tesi 03 Ocak 2009, 23:02 | |
| Tarih: Ekim 1951 Hava Durumu: Hafif yağmurlu ve rüzgarlı | |
| | | Andreã Cymone Zcfieldern
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 79 Yaş : 30 Kan statüsü : H.B Galleon : 11706 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 14/11/08
| Konu: Geri: Mugglelar mı? C.tesi 03 Ocak 2009, 23:18 | |
| Kahpe bir rüzgarın tokatladığı suratı iyiden iyiye kızarmaya başlamıştı Andreã'nın. Alev kırmızı saçları, ara sıra mavi gözlerine giriyor Andreã bu işlem sırasında umursamazca saçlarını geri savuruyordu. Bu rutîn işlemi yapmaktan bezgin olduğu gayet belliydi. Çünkü kahkülleri her önüne düştüğünde, dudakları bir çocuk gibi kıvrılıyor bezgin bir mimik suratına yerleşiyordu.
Saygısız olmak.. Son günlerde sıkça bu şekilde hitap edilmişti ona. Suratına hep aynı kelimeler savrulmuştu. *Ne de olsa, kendini beğenmiş, saygısız kızdı o* Bıkmıştı bu ithamlardan. Ancak her seferinde bu biçimli davranmaktan geri kalmıyordu. Benliğini engellemek istemiyordu belli ki. Düşüncelerini istediği gibi anlatmak, korkusuzca yaşamak üzerine kuruluydu yaşantısı. Asî ruhunu beslemek için, yaptığı tek şey buydu. Duygularına zincir vurmaması.. Ancak *yuvam* dediği Hogwarts semalarında sınırlanmaya başladığını gün geçtikçe daha fazla hissediyordu Andreã. Dizginler elinden gün geçtikçe daha fazla kayıyordu. Her ne kadar engellemeye çalışsada, bunun olduğunun farkındaydı.
Koridorda Profesör Clyde ile mugglelar hakkında ateşli bir tartışmaya tutulmuştu Andreã. Karşılıklı konuşmaları kısa süre sonra haddini aşmış, Andreã saygısız tavırlar sergilediği gerekçesiyle profesörün odasına gelmek zorunda kalmıştı. Peki ya profesör gerekçesi hakkında haklı mıydı? Aslında evet. Sınırları aşmak konusunda gereğinden fazla uç noktalarda bulunuyordu Andreã. Ancak benliği gerçekleri olağanca reddetmeye çalışıyordu. Aynı soruyu kendine defalarca soruyordu. Ancak aldığı cevap daima gerçek dışı olandı.
Odanın içine girdiğinde Andreã, kendini adeta yeni bir dünyada hissetti. Kalın perdeler ilk olarak dikkatini çekmişti. Sanki ışık haznelerini yutması için özellikle kullanılmıştı. Perdeleri görünce, Andreã profesörle bağdaştığını düşündü odanın. Perdeler de, tıpkı profesör gibi kalın ve katmerliydi. Sanki ulaşılması imkansızdı. İçerideki garip bitkiler Andreã'nın kendisini ormadaymış gibi hissetmesine neden oluyordu. Bir an önce buradan kurtulmak istiyordu.
Profesörün önünde odaya girdiğinde bir köşeye ilerleyip kafasına yere doğrulttu Andreã. Aslında pişman olmamasına rağmen, pişmanmış gibi gözükmeye çalışıyordu. Çünkü verdiği her ters cevabın kendi zararına olacağının farkındaydı. Cesurdu ancak deli cesareti değildi onunkisi... Kurnazlıkla kurtulacaktı bu işten. Pekçok zaman olduğu gibi gene paçayı yırtmayı plânlıyordu.
En son Andreã Loretta Zcfieldern tarafından Ptsi 05 Ocak 2009, 18:51 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Symphonie Iréne Bright Ölüm Yiyen
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 367 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 11708 Ekspresso Puanı : 20 Kayıt tarihi : 29/12/08
| Konu: Geri: Mugglelar mı? C.tesi 03 Ocak 2009, 23:56 | |
| Kan çanağına dönmüş gözlerini önündeki, sararmış parşömenlere yazılmış, düzensiz bir el yazısından ayırmaya çalışıyordu. Her kim yazdıysa (!) okunmayacak haldeydi. Uzun süre gözlerini kırpmadan beklemişti. Kırptığı anda gözünden süzülen yaş uykunun bedenini ele geçirmiş olduğunun kanıtıydı. Parşömeni bir kenara bırakıp çantasına daldırdığı buz dağına dönmüş elleri bir şeyler arıyor gibiydi. Kan çanaklarını bir süreliğine ahşap masanın üzerinden çekip çantasına doğrulttu. Tez zamanda eline geçirdiği kalın parşömen yığınını masanın üzerine yığdı ve az önce sıraya bıraktığı sarı parçayı diğerlerinin arasına katıştırdı. Oturduğu koltuktan kalktı ve ofisinin bulunduğu koridorda kısa turlar atmaya başladı. Lanetli bir gün olduğu oturduğu yerden kalktığında yaşadığı dengesizliklerden belli oluyordu zaten. Suratındaki garip ifade ile dolanıyordu koridorlarda. Hamile olduğunu öğrendiğinden beri yüzünde anlamsız bir ifade vardı. Üzerine giydiği siyah cüppenin etekleri adeta süpürüyordu yerleri. Bu sırada ellerini birbirine kenetlemiş birilerine çatmak için bahane arıyordu. Meraklı öğrencilerden bazıları çevirmişti etrafını bir süre sonra. Anlatmaya bıkmadığı tek konu Muggleların yapmış olduğu dâhiyane eşyalardı. Onları sevmiyordu fakat yaptıkları mükemmel şeyleri tek kalemde yok sayması imkânsızdı. Bu sırada konuşmaya devam ettiği Ravenclaw’lu genç cadının Symph’in sınırlarını zorluyor olması iyiye işaret değildi elbette...
Artık konuşma basit bir sohbetten çıkmıştı, büyük bir kavgaya ve laf dalaşına doğru gidiyordu. Buna bir son verilecekse bu Symph’in göreviydi. O büyüktü ve son söz onun olmalıydı. Ani bir bağırışla konuşmasını durdurduğu cadıyı önüne katarak odasına doğru ilerlemeye başladı. Kapıyı açtığı anda ritmik hareketlerde bulunan sarmaşıklar aşağıya doğru uzanmaya başladı yavaşça. Küçük bir asa hareketiyle onları durdurduktan sonra köşeye sinmiş olan genç cadıya şöyle bir göz attı ve ardından büyük bir el çabukluğuyla asasını perdelerin açık kısmına doğrultarak odayı biraz daha karanlığa boğdu. Bir elinde asası, diğer eli masada, hafifçe öne doğru eğilmiş kızın suratına bakmaya çalışıyordu. O an kırmızı saçlarını yerinden sökmek istercesine bir hali vardı. Muggle Araştırmaları Profesörü olması onun bir Muggle aşığı olduğu anlamına gelmiyordu. Ve Symph aptal değildi. Onların bulduğu mükemmel aletleri bir çırpıda yok sayamazdı. Tırnaklarıyla masada ritim tutuyordu. Asasını sertçe som ahşaba vurduktan sonra sinirli bir şekilde konuşmaya başladı.
“ Bayan Zcfieldern, kafanızı kaldırın ve gözlerimin içine bakın. Mugglelardan nefret ediyor olabilirsiniz. Benim de onlara bayılmadığım ortada. Fakat sırf onlardan nefret ediyor olmamız yaptıkları dâhiyane eşyaları bir kalemde yok sayabileceğimiz anlamına gelmiyor. Ve bir profesör ile konuştuğunuzu unutuyorsunuz sanırım. Eğer sorununuz benimle ise suçu Mugglelar'a yükleyip durmayın. Şimdi sorununuz neyse bu odada çözelim ve ben de size hoşlanmayacağınız yönlerimi göstermeyeyim. ” | |
| | | Andreã Cymone Zcfieldern
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 79 Yaş : 30 Kan statüsü : H.B Galleon : 11706 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 14/11/08
| Konu: Geri: Mugglelar mı? Ptsi 05 Ocak 2009, 14:38 | |
| Neden aynı cihet etrafında dönüyordu olaylar. Bütünlük içinde yaşamasına rağmen, topluma ayak uyduramamıştı Andreã. Aykırıcaydı pekçok görüşü, fikri.. Tekdüze yaşam ona göre olmamakla beraber, monotonluğun canına tak ettiği yerlerde olayların gidişatını değiştirecek çalışmalarda bulunurdu. Karakteri buydu. Farklı olmak... Bunu bir tarz sahibi olmak için yahut etrafında birilerinin pervane olması için yapmadığı kesindi. Ancak çevresindekiler ondaki bu davranışların ilgi çekmek amacıyla yapıldığını düşünüyordu. Tüm bu düşünceler yığınından kurtulmak için Andreã'nın yaptığı tek şey ise olaylara kulaklarını tıkayıp görmemezlikten gelmekti.
Koyu kestane saçlarının omzuna dökülmesi ve kusursuz yüz hatlarıyla birleşmesi sonucu soğuk ve derin bir yüz biçimlenmişti. Pek şekillendirilmemiş saçları pespaye bir görünüm vermektense, oldukça doğal bir duruş sağlamıştı. Buz mavisi gözleri, adeta kutupları andırıyor, katılığın ve soğukluğun simgesi olarak dışarıya yansıyordu. Beyaz teninde en ufak bir pürüzün olmaması ve oldukça kansız hâliyle tam bir ölüyü yansıtıyordu profesör. Giydiği upuzun cübbemsi(!) kıyafetle tam anlamıyla bir kara büyücü gibi görünüyordu. Andreã, profesörün kendi düşüncelerini okuyamadığı için bir an Tanrı'ya şükretmeyi pas geçmedi.
Profesörün peşi sıra kurduğu cümlelerden iyice bunalmıştı Andreã. Herkes onun üstüne geliyor, duygularını anlamaya çalışmıyorlardı bile. Sanki o cansız bir varlık, bir emir kuluymuş gibi hareket etmesini istiyorlardı. Kıstılanmak, konusundaki kesin kararlılığı canını iyiden iyiye sıkmaya yetiyordu zaten. Baskıların gün geçtikçe artması etrafına olan nefretini kat be kat arttırıyordu. Yaşamdan, geçmişinden, çevresinden ve hatta zaman zaman ailesinden bile nefret eder bir hâl alıyordu. Belki de yaşının verdiği asî düşüncelerdi bunlar. Fakat; şu an bu düşünceler Andreã için birer yasa niteliği taşıyordu. Düşünceleri doğrultusunda yaşamaya and içmişti.
Öfke ve nefret.. Profesörün gözlerinde gördüğü iki duygu buydu. Sanki Andreüa'yı bakışlarıyla yok etmeye çalışıyor, ruhunun son damlasına kadar onun canını acıtmak istiyor gibiydi. Buz mavisi gözlerin bu bakışlarından dolayı istemsizce bir ürpermeyle doldu Andreã'nın içi. Belki de hayatında nadiren hissettiği bir duyguyu, uzun zamandır hissetmeyi unuttuğu bir duyguyu gene hissettmişti: Tedirginlik... Profesörün masaya dokunuşlarından çıkan ritm, sinirlerinin ciddi olarak bozulmasına neden oluyordu. Ancak paçayı yırtması için *masum kız* havasında olmalıydı. Şeytana papucunu ters giydirecek kadar zeki ve kurnaz bir kızdı Andreã.
"Madem muggle aşığı değilsiniz. Neden bu dersin profesörü olduğunuzu açıklayabilir misiniz? Ortada yegâne bir doğru varsa o da sizin bir muggle sevdalısı olduğunuzdur. Belli ki onlara değer veriyorsunuz. Hatta onları büyücülerden daha çok beğeniyor bile olabilirsiniz.. Onlarsa sadece kanı bozuk zavallı yaratıklar profesör."
Zihninde bütünleştirdiği kelimeler bunlar değildi. Ancak ağzından çıkan her laf akıp gitmişti. Taklit etmeye çalıştığı masum kızın cümleleri değil, içindeki gerçek düşüncelerdi bunlar. Ağzından istemsizce dökülmültü her kelime. Saygı çerçevesini aştığı oldukça belliydi. Hatta cezaya kalması bile mümkündü. Ancak içindeki zehri akıtmış olmanın verdiği bir kıvanç vardı Andreã'nın parıldayan mavi gözlerinde | |
| | | Symphonie Iréne Bright Ölüm Yiyen
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 367 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 11708 Ekspresso Puanı : 20 Kayıt tarihi : 29/12/08
| Konu: Geri: Mugglelar mı? Ptsi 05 Ocak 2009, 19:48 | |
| “ Yeter! ”
Genç cadının daha fazla konuşmaması gerektiğini düşündüğünden hırsla bağırmıştı ona karşı. O an kendinden çıkan tiz ses bütün odayı kaplamıştı. Parmaklarının arasındaki asayı kıracakmışçasına sıkıyordu. Biraz daha üstüne gelirse onu saçlarından tuttuğu gibi sürüye sürüye dışarı atabilirdi. Bir profesör ile konuştuğunu unutuyordu genç cadı. Ama Symph otoritesini ya o anda gösterirdi ya da hiçbir zaman. Hızlı hızlı solumaya başladı. Bu sırada beline bir bıçak gibi saplanmaya başlayan ağrılar giderek artıyordu. Elini sertçe masaya vurarak gözlerini olabildiğinde açtı ve patlamaya hazır bir volkan edasıyla konuşmaya başladı.
“ Ben Muggle kesimine çok uzak olmayan bir yetimhanede büyüdüm Bayan Zcfieldern. Orada yaşamayı ben istemedim, annem bırakıp gitti beni, arkasına dönüp bakmadan terk etti. Ben Muggleları sevmem çocuk; ama geliştirdikleri onca aleti büyücü dünyasının kabul etmiyor olması beni ilgilendirmiyor. Ve bu benim Muggle aşığı olduğum anlamına gelmiyor. Muggle aşığı bir kişi olsaydım ne kadar üvey büyücü bir ailenin içinde sonradan yetişmiş olsam da güçlerimi reddederdim. Muggleları büyücülerden daha çok beğendiğim diye bir şey söz konusu bile olamaz anlıyor musunuz beni? ”
Sözcükleri doğru seçip seçmediğini bilmiyordu. Bilmek de istemiyordu doğrusu. Muggle aşığıymış. Symph mi? Gülünç bir durum. Acıma duygusu, sevgisi, bir anne şefkati barındırmayan genç kadın Muggle aşığı olacakmış. Mümkünatı yok. Kendi çocuğunu bile istemeyen, taş kalpli, kinci ve sinirli bir cadıydı o. Elinde olsa şuan içindeki bebeği bile öldürebilirdi. Uzun süre Sihir Bakanlığı’nda çalışmıştı. Mugglelardan çok uzakta bulunmayan fakat son derece güvenli bir yerdi orası. Girişi bile Muggle caddelerinden birinden yapılıyordu. Ama bunların hiçbiri cadının kendine ettiği saygısızlığı bir kalemde yok edemiyordu. Yaptığı büyüden kurtulan sarmaşıklar Ravenclawlu cadıya doğru uzanıyordu. Elinde sımsıkı tuttuğu asasını sarmaşıklara doğrulttu ve bir anda kül haline gelen bitkiler kendini odanın zemininde buldu. Halen çatık olan kaşları ve kızı öldürecekmişçesine bakan gözleri ona garip bir imaj veriyordu. Açık kalan camlardan içeri giren ışık huzmesi ve kuş sesleri oldukça rahatsız etmişti onu. Asasını hareket ettirmesiyle beraber büyük bir gürültüyle kapanan camlar ve onları büsbütün örten kalın perdeler sanki o anı pekiştirmek adına odada bulunan dekoratif şeylerdi. Gözleri hala kızdaydı, o kırmızımsı pembemsi saçlarına yapışmamak için zor tutuyordu kendini. Hızlanan nefesini kontrol altına aldıktan sonra masasına tutunarak yavaşça koltuğuna oturdu. Yaptığı tek şey kızın suratına bakmak ve eliyle karnını tutmaktı… | |
| | | Andreã Cymone Zcfieldern
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 79 Yaş : 30 Kan statüsü : H.B Galleon : 11706 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 14/11/08
| Konu: Geri: Mugglelar mı? Ptsi 05 Ocak 2009, 20:15 | |
| Ruhun kısıtlanıp, zincire vurulmasının hemen ardından gelen sıkıcı yaşantı. Bu biçimli bir yaşamdan uzak durmak için elinden geleni yapıyordu Andreã. Hayatın monotonlaştırdığı, sıkıcı tek düze insanlardan biri olmayacaktı o. Kimilerince asî, kimilerince olağandışı karakteriyle kendine özdü o. Eşi benzeri yoktu karakterinin... Belki düşüncelerinden buram buram kendini beğenmişlik akıyordu, belki de hayatı boyunca sevildiğini hissetmediği için arsız tavırlar sergiliyordu etrafta. Başkalarının ondan önce elde ettiği, herşeyi kıskanıyordu. Ancak bu kıskançlık gün be gün nefretle katmerleniyordu. Bu biçimle günden güne filizlenen bir nefret pek de hayra yorumlanamazdı.
Profesörün tiz çığlığıyla bir kez daha irkildi Andreã. İçindeki ürperme ve tedirginlik hissi yavaşça artıyordu. Buz mavisi gözlerden akan nefreti gördükçe, kendini anımsadı Andreã. Çoğu zaman profesörün şu an yaptığını o da yapar etrafına nefret dağıtan bakışlar atardı. Sanki karşısındaki kişiyi yok etmek istiyormuşçasına atılan bakışlardı bunlar. Karşısında taş kalpli birinin var olduğunu hissetti bir an için Andreã. Duygularını bastıran, -kim bilir- belki de nefret dışında hiçbir duyguyu içinde yaşatamayan biri vardı karşısında. Sanki on sene sonraki hâlini görüyordu Andreã.. On sene sonra suratına tutulmuş bir aynanın resmedilişiydi karşısındaki profesör. Zeki, sert ve nefret dolu... Anlaşılan oydu ki profesörün çığlığının ardından gelen yaşam öyküsü onu gerçekten etkiliyordu. Yetimhanede büyümek, evlatlık gitmek.. Belki bunları hissedemezdi Andreã. Asla bu duygulara tam olarak hakim olamazdı. Çünkü bunları yaşamamıştı. Empati kurma konusunda başarılı olduğu da pek söylenemezdi. Ancak bilinmesi gereken şuydu ki; Andreã'da mükemmel bir çocukluk yaşamamıştı. Profesörün kurduğu bazı cümlelerde kendini buluyordu. Profesör belli ki Andreã'nın ahım şahım bir çocukluk yaşadığını düşünüyordu. Sonunda dayanamayan Andreã içten bir sesle konuşmaya başladı.
" Gerçek şu ki profesör(!) benimde mükemmel bir çocukluk geçidiğim söylenemez. Düşünülenin aksine safkan falan değilim. Melezin tekiyim. Büyücü olan annemi küçükken kaybettim. Birde bu yetmezmiş gibi hayatta tek değer verdiğim kişi olan babamın koca bir yalan olduğunu fark ettim. Geldiğim kandan ve lanet olası babamdan nefret ediyorum. Şimdi karşıma geçip muggleları bana savunmanız gerçekten de canımı yakıyor. Merlin'in sakalı.. Neden saçma mugglelar var ki!"
İçinden gelenleri kelime peşi sıra dökmüştü Andreã. Geçmişinin büyük sırlarını neden açıkladığı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Profesörü bir an için kendine oldukça yakın hissetmişti. Nefretin beraberinde getirdiği garip bir duyguydu bu. Bir an içinde hiçbir duygunun barınmadığını hisseti Andreã. Bakışları oldukça boştu. Sanki uçsuz bucaksız bir uçurumdan aşağıya bakıyor gibiydi... Tüm bunların ardından odadaki sarmaşıklar bir kez daha tüylerini diken diken yapmıştı Andreã'nın. Profesörün minik asa hareketi bitkiyi tuzla buz etmişti. Ancak profesörün eliyle karnını tutması Andreüa'nın dikkatini çekmişti. Abes bir biçimle profesörün karnına bakıyordu. Üstüne vazifeymiş gibi bir açıklama duymak istiyordu. Merak duygusu çoktan kabarmaya başlamıştı. | |
| | | Symphonie Iréne Bright Ölüm Yiyen
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 367 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 11708 Ekspresso Puanı : 20 Kayıt tarihi : 29/12/08
| Konu: Geri: Mugglelar mı? Çarş. 07 Ocak 2009, 20:40 | |
| Beline ve sırtına saplanan ağrılar şiddetini epey arttırmıştı. Belki de boğazını fazla zorlaması ve aşırı sinirlenmesinin sonuçlarıydı bunlar. Kızın anlattıkları ilgisini çekmiyordu. Fevkalade bir çocukluk geçirip geçirmediğini düşünmemişti zaten. Fakat darbe genç cadının melez olmasıyla vurulmuştu. Gözlerini gezindirdiği alakasız yerlerden çekip kızın suratına baktı. Gözlerini kaçırması ne kadar Symph’in sinirini bozuyor olsa da şuan için söyleyecek bir çift lafı yoktu. Hala az önce söylenenleri hazmetmeye çalışıyordu. Babasından nefret edebilirdi fakat Mugglelar ile yakından uzaktan akrabalığı bulunmayan Symph’i ‘Muggle aşığı’ olarak tanımlaması onu haklı çıkarmıyordu. Kızın garip bir şekilde Symph’in karnına bakıyor olması elinin orada olduğunu fark etmesine sebep oldu. Anında elini karnından çekti ve masanın üzerine koydu. Parmaklarını başparmağıyla topluyor ve birer birer bırakarak gergin olan ortamı biraz daha geriyordu. Kızın az önceki kısa süreli olayı unutması için asasını eline almış parmaklarının arasında dolaştırıp duruyordu. Elbette ki ona açıklama yapmak zorunda değildi. Hatta bırakın onu hiç kimseye anlatmak zorunda değildi Daha Mattéo’ya bile açıklamamıştı olanları. Zaten ilk bilmesi gereken de oydu. Henüz ona bir şeyler söylemediğine göre –daha doğrusu söylemeye cesaret edemediğine göre- kimseye anlatmamalıydı. Oturduğu yerde daha fazla duramazdı. Mantar panosunun önüne geldiğinde eline aldığı renkli iğnelerle ders programlarını iğneledi. Sonra bir hışım arkasını dönerek konuşmaya başladı.
“ Şu yaptığınızı cahiliyetinize veriyor ve size kötü bir şey yapmıyorum. Fakat kötü bir şey yapmayacağım demek ceza almayacağınız anlamına gelmiyor. Seçimi size mi bırakayım yoksa kendim mi vereyim siz söyleyin Bayan Zcfieldern. ” | |
| | | Andreã Cymone Zcfieldern
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 79 Yaş : 30 Kan statüsü : H.B Galleon : 11706 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 14/11/08
| Konu: Geri: Mugglelar mı? C.tesi 10 Ocak 2009, 22:34 | |
| Kan statüsü. Geçmişle gelecek arasında bağdaşan en önemli mevzu. Tüm büyücü dünyasını yıllardır ikiye ayıran ve statü farklılıkları oluşturan mevzu. Kimi büyücüler safkanlık konusunda nüyük takıntılar oluşturmuştu hayatlarında. Asil ve pek köklü ailelerin kendilerini övdükleri, diğerlerinden farklı olduklarını savundukları bir hâl almıştı kan statüsü olayı. Bazıları ise bu kan statsüne hiç önem vermiyor, büyücülerin ister safkan olsun ister melez bir olabileceğine inanıyordu. Genleri gereği Andreã ikinci tip büyücüler arasında yer almalıydı. Ancak o, karakteristik özellikleri gereğince ilk grupta kendine yer edinmişti. Ailesinden utanması, büyürken yaşadıkları.. Tüm bunların birleşmesi onun asî ve isyankar olmasına neden olmuştu. Şimdi karşısında duran profesörle yaptığı konuşmalar, geçmişi sorgulamasına neden oluyordu. Andreã'nın yapmak istediği belki de en son şey buydu.
Zaman bazen bir sürüngen yavaş yavaş ve sürünerek ilerlerdi. İnsanın yaşamak istemediği dakikalarda bunlar olurdu. Hüznün veya kederin iç burktuğu dakikalarda sürünürdü zaman. Bazen ise bir kuş gibi uçarak ilerlerdi. Heyecanın sevincin olduğu dakikalardı bunlar. Kimi zaman ise akışında ilerledi zaman. İşte akışında ilerlediğinde; hayat güzel geçirdi. İnsan mutlu olurdu. Göreceli bir kavramdı belki de mutluluk ve zaman. Ancak ikisinin bileşiminde tadından yenmeyen bir yaşam ortaya çıkardı. Böyle bir yaşam herkesin tek isteiği, arzusuydu. Fakat bu hayale; sadece çok şanslı olan birkaç kişi ulaşabilirdi.
Profesörün ellerini karnından anîden çekmesi ve hemen ardından telaşa kapılmışçasına elini sabit tutamaması Andreã'nın ilgisini fazlasıyla çekmişti. Profesör elini karnından çektikten sonra masaya tekrar koyup kısa bir süre senkronize olarak parmaklarını oynatmıştı. Bu tıklamalar Andreã'nın sinirlerini fena hâlde yıpratıyordu. Çünkü; çıkan her ses kulaklarını tırmalıyordu. Profesör tekrar elini boşlamış bu seferde asasıyla oynayıp duruyordu. Andreã peşi sıra gelen tüm bu *el oyalamanın* az önce profesörün elini karnının üstüne koymasıyla bağdaştırmadan edemedi. Sonra gözlerini devirerek saçmaladığını düşündü Andreã. Saçmaladığının farkına vardı, hem profesörün özel yaşantısından ona neydi ki!
Profesör bir an olduğu yerden kalkınca Andreã bu cehennem azabının sona erdiğini düşündü bir an için. Bu ürpertici odadan, profesörün kötü bakışlarından ve iç karartıcı dekordan kurtulacaktı. İçinden şükrediyordu buradan kurtulduğu için. Ancak yanıldığını anladı. Profesör büyük bir hışımla arkasını dönüp konuşmaya başlayınca Andreã, istemsizce ürpermeyle doldu, hazırlıksız yakalandığı için birden titredi, Ancak ona tesir eden tek şey buydu. Profesörün hışımla sarf ettiği sözleri pek takmıyordu. Sadece *cahil* olduğunun söylenmesi, dişlerini sıkmasına neden olmuştu. Tek derdi ceza almadan kurtulmaktı ancak pek başarabileceğe benzemiyordu.
"Sizin seçtiğiniz bir cezayı uygulamak istiyorum profesör.."
Bu da neydi şimdi? Masum kız birden geri dönmüştü anlaşılan. Andreã, *profesör* kelimesini üstüne basa basa söylemişti. Saygılı(!) olduğu düşünülürse, cezası hafifleyebilirdi. Mavi gözlerini profesöre yöneltip, onun yanıtını beklemeye başladı Andreã. | |
| | | | Mugglelar mı? | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |