Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Telafisi Olmayan Hatalar...

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Lucinda Alexis Breandan
Ravenclaw 7. Sınıf Öğrencisi
Lucinda Alexis Breandan


Kadın
Ruh hali : Telafisi Olmayan Hatalar... Friendssx9
Mesaj Sayısı : 97
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11572
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 27/01/09

Telafisi Olmayan Hatalar... Empty
MesajKonu: Telafisi Olmayan Hatalar...   Telafisi Olmayan Hatalar... Icon_minitimeÇarş. 28 Ocak 2009, 17:39

Tarih: 1952
Mevsim: Kış
Hava Durumu: Rüzgarlı, serin
Karakterler: Alexander M. Breandan, Lucinda Alexis Breandan, Laryssa Irina Archibald
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hogwartsekspresi.editboard.com/lejantlar-karakter-kartlar
Lucinda Alexis Breandan
Ravenclaw 7. Sınıf Öğrencisi
Lucinda Alexis Breandan


Kadın
Ruh hali : Telafisi Olmayan Hatalar... Friendssx9
Mesaj Sayısı : 97
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11572
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 27/01/09

Telafisi Olmayan Hatalar... Empty
MesajKonu: Geri: Telafisi Olmayan Hatalar...   Telafisi Olmayan Hatalar... Icon_minitimeÇarş. 28 Ocak 2009, 17:59

Neredeyse yarım saattir kütüphanenin tozlu raflarının arasında dolanıyordu ama hala aradığı kitabı bulabilmiş değildi. Normalde her kitabın nerede olduğunu az çok bilirdi Ancak ne var ki şu lanet olası ödevi yapabilmek için ihtiyacı olan kitap sözde her bilgiye ulaşabilecekleri söylenen kütüphanede yoktu! Sinirle gözlerini kapatıp içinden ona kadar saydıktan sonra dördüncü rafa tekrar göz gezdirdi. Burada olması lazımdı, daha önce kendi eliyle buraya koymuştu. Neredeydi şimdi?! Bir alttaki rafa, sonra bir alttakine daha baktı. Başını iki yana salladı ve daha sonra tekrar gelmeye karar vererek kütüphaneyi terk etti. Belli ki biri almıştı, neden bu kadar sinirleniyordu ki sanki. Nedeni aslında ortadaydı.. İstediği veya ihtiyacı olan bir şeye ulaşamamaktı aslında onu deli eden. Şimdiye kadar ne istediyse önünde bulmuştu, ne bekletilmiş ne de ona elde edemeyeceği bir şey olduğu söylenmişti. Sırf bu yüzden Hogwarts'a ilk başladığında bir hayli zorluk çekmişti. Ona hizmet edecek, bir dediğini ikiletmeden yerine getirecek uşaklar yoktu çünkü okulda. Disiplin, yapılması gereken görevler ve sorumluluk vardı. Ama alışmıştı artık bunların çoğuna. Her ne kadar olgunlaşmış gibi görünse de içinde bir yerlerde hala o on bir yaşındaki şımarık kız çocuğunu yok etmemişti. O şımarık kızı seviyordu, en azından o zamanlar gerçeklerin verdiği acıyla karşılaşması gerekmiyordu. Anne ve babasının ölümüydü o şımarık kızı uslandıran, sessiz bir genç kıza dönüştüren. Belki atlatmıştı bu olayı, ya da atlattığını söylüyordu insanlara. Ama hala taştan olduğu konusunda artık neredeyse emin olduğu kalbinde onlara duyduğu kızgınlığın yanı sıra özlem duygusu barındırıyordu. Ancak ne zaman bu konu hakkında düşünmeye kalksa zamanla birlikte bu özlem duygusunun da onu terk edeceğine karar verip başka yöne çekiyordu dikkatini. Tıpkı şimdi yaptığı gibi… Bakışları annesinden ona kalan gümüş işlemeli zarif saate kaydı. Alex ile buluşacaktı birkaç dakika içinde göl kenarında. Onun geç kalmalarına alışkın olan kardeşinin bunu sorun etmeyeceğini bildiğinden hiç de acele etmeden yavaş adımlarla koridorda yürümeyi sürdürdü. Dışarıda bu kadar rüzgar varken kardeşinin niye onu göl kenarına çağırdığını merak ediyordu. Hoş, Alex ne zaman normal olan bir şey yapmıştı ki?

Üçlü grup halinde karşıdan gelen bir grup Slytherin’li oğlana göz kırptıktan sonra hafif bir suçluluk duygusu hissetti ama bunu da tıpkı daha öncekiler gibi görmezden geldi. Şimdilerde kendi binasından bir çocukla çıkmaya başlamıştı, onu sevip sevmediğini bile bilmiyordu. O diğerlerinden çok farklıydı, Alexis onunlayken kendini huzurlu hissediyordu. Bu düşünceleri de kovdu kafasından. Rüzgar renkli saçlarını savururken bileğindeki tokayla onları arkasından topladı. Dağınıklıktan her zaman nefret etmişti zaten. Göl kenarına vardığında şöyle bir etrafa baktı ama kardeşini göremedi.
‘ Kesinlikle kör oldum ben..’ Kelimeler mırıltı şeklinde pembemsi dudaklarından dökülürken bir ağacın altına oturmuş göle sinirli bir şekilde taş fırlatan kardeşini fark etti. Gözlerini devirdi ve sanki zorla yürütülüyormuş gibi tembel adımlarla Alex’in yanına ilerledi. İnce bedenini onun yanına, çimlere bırakırken sırtını ağaca dayadı. ‘Hey, selam yok mu?’ Sanki onun geldiğini yeni fark etmiş gibi şaşkınlıkla kafasını çeviren Alex sahte olduğu yüz kilometreden anlaşılacak bir tebessümle karşılık verdi Alexis’e. ‘Geldiğini görmedim.’


En son Lucinda Alexis Breandan tarafından Perş. 29 Ocak 2009, 12:25 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hogwartsekspresi.editboard.com/lejantlar-karakter-kartlar
Alexander M. Breandan
Slytherin 7. Sınıf Öğrencisi
Alexander M. Breandan


Erkek
Ruh hali : Telafisi Olmayan Hatalar... Evilgrin0007qd8
Mesaj Sayısı : 63
Yaş : 36
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11679
Ekspresso Puanı : 3
Kayıt tarihi : 10/12/08

Telafisi Olmayan Hatalar... Empty
MesajKonu: Geri: Telafisi Olmayan Hatalar...   Telafisi Olmayan Hatalar... Icon_minitimeÇarş. 28 Ocak 2009, 18:39

Neden bu kadar dert ediyordu ki? Muggle bozması Slytherin’in tekiydi işte ve kalbini kırmış olsa da diğerleri gibiydi onun için. Belki biraz daha farklı, biraz daha değerliydi fakat geçmişe aitti şimdi bu duygular ve geri gelmeyecekti. Onu asla affetmeyecekti Alex.. Kendini şu anda bulunduğu gölün nemli havasından soyutlarken, Hogwarts koridorunda o ve Will denen bulanığa rastladığı gün olanları düşünüyordu. Alex lütfen.. Ben.. Ben.. Hak ettim! Yapma! demişti Irina yalvaran gözlerle ona, elinde sımsıkı tuttuğu asasını Will’e doğru hiddetle uzatırken. Bakışları onun üzerinde duygusuzca gezinirken, kızın çehresine düşmüş o çaresiz ifadesi sebep olmuştu her şeyi idrak etmesine. Saniyelerden bile kısa gelmişti sanki..

Midesinde hissettiği ani acıya karşılık ellerini bedenine bastırırken, hayatında ilk defa biri tarafından kandırıldığından mı yoksa o kişiyi bu kadar önemsediğin mi sarsılmıştı bilemiyordu fakat öyle ya da böyle, eski haline dönmeliydi artık. Hoş, bir nevi dönmüştü de. Daha şimdiden biri Slytherin, diğeri Ravenclaw’dan olan iki kızla çıkıyordu ve bu işi her zaman ki gibi mükemmel yürütüyordu ama ters giden bir şeyler vardı Alex için. Neden o lanet suratını oracıkta dağıtmamıştı ki? Neden sadece sessizce terk etmişti koridoru? Alex’e göre bunun anlamı tehlikeli derecede büyüktü fakat artık hiçbir önemi kalmamıştı işte. Onun için ölü olan birini bu kadar çok takmaya değmezdi artık.. İleride, ormanın sonsuzluğa devam edermişçesine güzellikte yeşilliğinin hemen ardında batan güneşin turuncu ışıkları yüzüne vururken, sert, soğuk elleriyle çimlerden aldığı düz yüzeyli bir taşı gezdiriyordu parmaklarında hafifçe. Sırtını, köklerinde oturuyor olduğu devasa ağacın kabuklu gövdesine yasladı ve manasız bir tebessümle çevrelendi mimikleri. Avuçları arasında ki bu taş kadar kirli ve değersizdi işte Irina onun için. Yemyeşil göz bebekleri rahatsız edici bir iştahla parıldarken, dudaklarını aralayarak kendinden beklenmeyecek bir hızla göle fırlattı taşı. Gitmişti işte.. En dibe doğru ve onu artık geri döndürebilecek hiçbir güç yoktu. Belki Göl Halkından birkaç kişiye de göz koyardı kim bilir.. Ustalıkla yaptığı işlerden biriydi onun için, değil mi? Başını hafifçe Hogwarts’ın görkemli görüntüsüne doğru çevirirken, ona doğru gelmekte olan ablasını seçebilmişti kalabalık arasından. Manzaranın dehşet verici güzelliğini, şiddetle esen rüzgara rağmen seyretmek için bahçeye akın etmiş topluluk arasından fazlasıyla göze batan bir görünümü vardı Alexis’in ve de güzelliği. Onu fark etmemişçesine yerden başka bir taş alarak tekrar göle doğru fırlatırken, önceden konuşmuş oldukları ve artık unutmayı dilediği bu konuyu açmamasını umuyordu. Normalde böyle şeylerle ilgilenen biri değildi Alexis fakat kardeşinin alışılmamış görüntüsüne karşı endişeleniyordu, bunu çok iyi görebiliyordu Alex. Şimdiye dek annesinden başka hiçbir cadı üzememişti onu. Kendisini de endişelendiren buydu ya; ne oluyordu ona böyle?!


‘Hey, selam yok mu?’ Bedenini zarifçe onun hemen yanına yerleştiren kıza sahte bir şekilde gülümseyerek cevap verdi;

“Geldiğini görmedim.” Pek tabi ki yalandı ve bunu anlayacağını biliyordu fakat umurunda değildi işte. Sol avucunu yavaşça çimlere sürterek temizlerken boşta kalan kolunu da ablasının omzuna dolayarak sırıttı; “Pek bir agresif gördüm seni? O ben değil miydim yoksa yerimi mi almaya çalışıyorsun bakalım?”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lucinda Alexis Breandan
Ravenclaw 7. Sınıf Öğrencisi
Lucinda Alexis Breandan


Kadın
Ruh hali : Telafisi Olmayan Hatalar... Friendssx9
Mesaj Sayısı : 97
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11572
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 27/01/09

Telafisi Olmayan Hatalar... Empty
MesajKonu: Geri: Telafisi Olmayan Hatalar...   Telafisi Olmayan Hatalar... Icon_minitimePerş. 29 Ocak 2009, 12:30

Yeni yeni biten sonbahardan geriye kalan tek iz olan sararmış yapraklar onları savuran sert rüzgarla birlikte havada uçuşurken kendini tıpkı dalından düşmüş bir yaprak gibi hissetti. Rüzgar onu nereye savurursa oraya gidiyor ve zaman geçtikçe yıpranıyordu. Çoğu zaman kendini bomboş, ruhsuz ve anlamsız bir şekilde yaşamını sürdürüyormuş gibi hissediyordu. Neden bilmiyordu ama zaman geçtikçe yaşamak onun için fazla bir şey ifade etmiyordu. Anlamsızlıklar, sahte insanlar arasında boğuluyordu sanki. Ve onu bu karanlık düşüncelerden kurtaracak hiçbir şey yokmuş gibiydi. Kime anlatabilirdi ki içindeki ölüm isteğini? Boş verilmişlik duygusunu veya sessizce çekip gitmeyi dilediğini? Anlatsa bile onu anlayacak biri var mıydı? Belki Alex... Ama onun da anlayacağını sanmıyordu. Artık bu oyunlara bir son vermesi gerekiyordu aslında. Daha önce hiç böyle hissetmemişti bir erkeğe karşı ama Ville’e baktıkça içinde tuhaf bir şeyler kıpırdıyordu. Aşık olmak nasıl bir duygu, daha önce hiç yaşamadığında şu anda hissettiklerine bir ad bile koyamıyordu. O sadece gezip tozmuş ve anı değerlendirmişti şimdiye kadar, ama Ville farklıydı işte. Onu incitmekten öylesine korkuyordu ki bir şey yapmadan önce defalarca düşünmek zorunda hissediyordu kendini. Sanki gün geçtikçe ona...bağlanıyordu.Bu düşünce onu huzursuz etti. Neden şimdi bunları düşünüyordu ki? Zaten Ville’i elde etmişti, daha önce de olduğu gibi Alexis terk etmeden öyle gidecek biri de değildi. Endişelenmenin ve onu kaybetme korkusunu yaşamanın bir anlamı yoktu, kaybetmeyecekti ki. Kendisi isteyene kadar kimse onu bırakamazdı, bırakmamıştı, bundan sonra da bırakmayacaktı. Bu konuda kendisini ikna edince kolunu omzuna atmış olan kardeşine çevirdi tekrar tüm dikkatini. Son birkaç gündür onu sürekli dalgın ve düşünürken buluyor olmaktan bıkmıştı artık genç kız. ‘O iğrenç bulanık aşığı kızı elime bir geçirirsem…’ Kardeşinin de tamamen haklı olduğunu savunmuyordu gerçi ama o kızın, Irina denen Rus süs bebeğinin yaptıklarını öğrenince sinirden deliye dönmüştü. Yeryüzünde yaşayan hiç kimsenin kardeşine bunu yapmaya, ihanet etmeye hakkı yoktu. Belki şimdilik susuyordu Alexis ama o kıza yaptıklarını ödetmeyi kafasına koymuştu bile. Alex yerine o Ravenclaw’ı tercih etmenin bedelini ödeyecekti. Gerçi kızın ne demeye o Ravenclaw’a aşık olduğunu çözememişti henüz. Neden bütün aptallar beni bulur ki?

‘Kes dalga geçmeyi Alex.’
Kardeşinin onu gereğinden fazla tanıyor olması belki de daha fazla gizleyemeyeceğini gösteriyordu ona ama bir süre daha beklemeyi tercih etti, en azından kısa bir süre. Zaten Alex çok geçmeden ısrarlara başlayacaktı, ama o zaten dengesiz bir kız yüzünden fazlasıyla üzülmüştü. Bunun üstüne bir de Alexis için endişelenmesinin bir anlamı yoktu. Alexis kendi yolunu çizmeye başlıyordu ve asla pişman olmayacaktı onu seçtiği için. En azından öyle olmasını umuyordu. Seneye mezun olduğunda bile ayrılmayı düşünmüyordu genç büyücüden. O yanındayken içinde tarif edemediği bir huzur buluyordu, uzaklaştığındaysa yine o karanlık düşünceler sarıyordu benliğini. Ve bu hissettiği duygular ona düşündüğünün tam aksine adına mutluluk diyebileceği şeyleri yaşatıyordu. Hafifçe esen rüzgar bir kaç yeşil saç tutamını tokadan kopararak genç kızın yüzüne savururken o gözlerini devirerek saçlarını gözünün önünden çekti. Rüzgarlı havaları hiç sevememişti ki...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hogwartsekspresi.editboard.com/lejantlar-karakter-kartlar
Alexander M. Breandan
Slytherin 7. Sınıf Öğrencisi
Alexander M. Breandan


Erkek
Ruh hali : Telafisi Olmayan Hatalar... Evilgrin0007qd8
Mesaj Sayısı : 63
Yaş : 36
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11679
Ekspresso Puanı : 3
Kayıt tarihi : 10/12/08

Telafisi Olmayan Hatalar... Empty
MesajKonu: Geri: Telafisi Olmayan Hatalar...   Telafisi Olmayan Hatalar... Icon_minitimePerş. 29 Ocak 2009, 19:38

‘Kes dalga geçmeyi Alex.’

Mimiklerine sahte bir tebessüm yerleştirirken, asıl sorunun kendinde olmadığını fark etmişti. Geldiğinden beri tek kelime dahi etmek istemiyor gibi görünen Alexis’i süzdü hafifçe. Rüzgarın verdiği nahoş bir ifadeyle yemyeşil saç tellerini düzeltmeye yeltenirken her zamankinden de rahatsız görünüyordu. Derdi neydi peki? Yeni çıkmaya başladığı Mendel denen o çocuk muydu yoksa? Anne ve babası öldükten sonra değer verdiği tek şeydi Alex için o. Şimdiye dek kimsenin onu üzmesine izin vermemiş, bunu denemelerine bile fırsat bırakmamıştı. Çoğu zaman Alexis’ten ayrılacağını bildiği erkek arkadaşlarıyla konuşur ve bunu yapmamaları adına uyarırdı onları. İlişkiyi bitiren Alexis olmalıydı, bunun tersini bile düşünemiyordu ablası adına çünkü birinin onu terk ettiği düşüncesi, delirtmeye yeterdi Alexis’i. Asla izin vermemeliydi buna. Kurumuş dudaklarını bildik bir ifadeyle ıslatırken, bakışları da kolunu hala omzuna doladığı kızdaydı;

“Sorun Mendel mi Alexis? Üzdü mü yoksa seni?” Belli etmemeye çalışsa da, söylediği son kelimeler sıcacık nefesi arasından havaya karışırken, boşta kalan elini yumruk atacakmışçasına sıkmıştı sertçe. Onu birinin üzdüğü düşüncesi dahi sinir katsayısının artmasına neden oluyordu. Birde bunu gerçekten yapmış olabileceği aklına gelince… ‘Hayır. Ben..’ demişti Alexis düşüncelerini bölerek. Neden bu kadar tereddütle cevap vermişti ki ona. Gayet basit bir soruydu sorduğu. ‘Alex ben sanırım.. Ona bağlanıyorum.’

Ne?!” Hiddetle kolunu kızın omzundan çekerek ayağa fırladı. Kelimeler ağzından tükürürmüşçesine çıkıyordu ve bu sefer iki eli de yumruk halindeydi. “Alexis! Bunu yapamazsın, asla! Unuttun mu, aşk diye bir şey yok! Saçmalıktan ibaret hepsi. Nasıl.. Sen nasıl..” Söylemek istediği onca şey olmasına rağmen devamını getirememişti. Çehresi rahatsız edici bir ifadeyle kasılırken, göz bebeklerinin etrafındaki sinirler kıpkırmızı olmuştu. Karşısında ki değer verdiği ve uğruna her şeyi yapabileceği tek insan olsa da, tiksintiyle bakıyordu ona. Böyle bir düşünceye nasıl kapılabilirdi? O kendiyle böylesine savaşırken nasıl bu kadar rahat bir şekilde konuşabilirdi ona karşı? ‘Irina yüzünden değil mi? Söylesene Alex! Mendel onun gibi aşağılık bir insan değil, bunu unutma!’ Şimdi ona tiksinti dolu bir ifadeyle bakan Alexis’ti. Bahçedeki tüm gözler onlara çevrilmiş halde şaşkınlıkla ikiliyi seyrederken, daha da hiddetlenmişçesine bağırıyordu Alexis; ‘O pis bulanık seni bu kadar üzdü diye aşka olan inancımı kaybedecek değilim. Bu seni neden bu kadar üzdü hala anlamıyor musun Alex? Hangimiz daha fazla bağlanmışız acaba!’ Suratına koca bir yumruk yemişçesine kasılan yüz hatlarıyla bakıyordu ablasına. Bu kadar ileriye gidebileceği aklından dahi geçmemişti. Dişleriyle alt dudağını ısırırken, gözleri kısılmıştı;

“Bir daha seni görmek istemiyorum Alexis.” Bu cümleyi, her ne kadar bedeninde iştahlanmaya başlayan nefret duygusu yüzünden söylemiş olsa da, bir nevi burukluk taşıyordu. Kırılmışlık ve kendine bile söyleyemediği hislerinin bir başkası tarafından tokatmışçasına yüzüne çarptırılması... Alexis’in çaresiz itirazlarını duymazdan gelerek arkasını dönerken, güneşin batmadan önceki son muazzam turunculuğunun çehresine yansıması ele veriyordu bakışlarını.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Laryssa Irina Archibald
Slytherin 6. Sınıf Öğrencisi & Sınıf Başkanı
Laryssa Irina Archibald


Kadın
Ruh hali : Telafisi Olmayan Hatalar... Heyup7
Mesaj Sayısı : 120
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11693
Ekspresso Puanı : 2
Kayıt tarihi : 25/11/08

Telafisi Olmayan Hatalar... Empty
MesajKonu: Geri: Telafisi Olmayan Hatalar...   Telafisi Olmayan Hatalar... Icon_minitimePerş. 29 Ocak 2009, 21:05

Karanlık zindanların o kasvetli havasına kaptırmıştı kendini genç kız, haftalardır olduğu gibi. Slytherin Ortak Salonunun en uç köşelerinden birindeki koltuğa sinmiş, sessizce şöminedeki alevleri izliyordu nemli gözleriyle. Son iki haftadır okuduğu binanın görüp görebileceği en sulu gözlü kızı olmuştu zaten, daha fazla gizlemiyordu bu zayıflığını. Çok da önemsemiyordu açıkçası çevresinde olup bitenleri, insanların hakkında söyledikleri veya büyük bir hızla düşen ders notlarını. Yaşadıkları o kadar uzak geliyordu ki şimdi ona. William… Onun bir suçu yoktu aslında. Bu olanlarda kimsenin suçu yoktu, Irina dışında. Oysa o sadece aşık olmuştu, yanlış kişiye karşı da olsa aşık olmuştu ve bu yüzden şimdi pişmanlık duyduğu şeyleri yapmıştı. Aslında William bütün bunların hiçbirini hak etmemişti, iki hafta önce onu Alex’in elinden kurtardığında arkasını dönüp gittiğinde fark etmişti genç kız bunu. Geç de olsa anlamıştı neyin ne olduğunu. Yeşil gözlerini yumdu ve birkaç damla sıcak gözyaşının yanaklarından aşağıya doğru süzülmesine izin verdi. O kadar çok düşünce dolanıyordu ki zihninde. Bir yanı hala William'ın ona dönme şansı olduğunu savunuyordu, büyük bir inatla. Diğer yanıysa kendini hakaret yağmuruna tutuyor, Alex'in onu affetmesi için gerekirse yalvarması gerektiğini söylüyordu. Ve artık Irina hangisini dinlemesi gerektiğini gayet iyi biliyordu. William'ı çok sevmişti, bunu hiçbir zaman inkar etmemiş olması ona olan aşkını daha da büyütmüştü. Dünyanın en mükemmel insanıydı bir zamanlar William onun için, ama şimdi aynı duyguları hissetmiyordu içinde. İki haftadır zindanlardan pek ayrılmasa da beş altı gün önce yemek için dışarıya çıktığı sırada Büyük Salonda rastladığı genç büyücünün eskiden içinde kaybolup gittiği gözlerine bakınca yavaş yavaş ona olan aşkının öldüğünü anlamıştı. Alex ise o günden sonra karşısına çıkmamak için büyük bir çaba harcıyor olmalıydı zira aynı binada olmalarına rağmen bir kez bile görememişti onu. Ama başka bir kızla çıkmaya başladığı haberini çoktan almıştı. Şimdi sevgilisinin başka bir kızın kollarında olduğu haberini öğrenince canı acımıştı. Neden bilmiyordu ama canı sahiden de çok acımıştı. Onu geri istediği inkar edilemez bir gerçekti. Alex'i kaybettiğinde anlamıştı yaptığı hatanın ne kadar büyük olduğunu. Zamanı geri alabilmeyi öylesine çok istiyordu ki... Keşke yaptıklarını telafi etmenin bir yolu olsaydı. Ama bazı hataların telafisi olmuyordu ki...

İnce parmaklarını kahverengi saçlarının arasına götürdü ve yüzüne yapışan bir kaç tutam ıslak saçı geriye attı. Gözyaşlarını elinin tersiyle silerek oturduğu koltuktan sanki zindanlarda onu bunaltan bir şeyler varmış gibi kalkarken nereye gittiğini bilmeden yürümeye başladı. Bir kaç cılız ışığın aydınlattığı karanlık koridorlardan yukarıya ulaştığında bahçeye ilerledi. Ancak dışarıya çıktığında fark etmişti üzerinde incecik cübbeyle böyle bir havada dışarı çıktığını. Geri dönüp atkı ve eldivenini almaya üşendiğinden ve zaten artık kendine ne olduğunu umursamadığından rüzgarın saçlarını ve cübbesini oradan oraya savurmasına izin verdi. Birbirine karışan kahverengi saçları böylesine dağınıkken bile ona sevimli bir ifade vermeyi başarıyordu, Irina bunu farkınde değidi tabii. Son zamanlarda keninden nefret eden, olanları umursamayan ve tabiri yerindeyse ot gibi yaşayan bir cadıya dönüşmüştü.

Çok değil, en fazla yedi sekiz metre ileriden gelen bir çiftin bağırışmalarını duydu, rüzgarın uğultusunun arasından. Bu sesler ona fazlasıyla tanıdık geliyordu. Alex ve Alexis. Sonunda.. Haftalar sonra Alex'i görmüştü ve konuşmak için bir saniye bile beklemeyecekti. Hızlı adımlarla ikilinin yanına ilerlerken bir yandan da ne diyebileceğini, yaptıklarını nasıl açıklayacağını düşünüyordu. Alex ellerini birer yumruk haline getirmiş, ablasına bakıyorken tam arkasında durdu Irina. Ve genç büyücü ablasına onu bir daha görmek istemediğine dair kelimeleri sarf edip arkasına döndüğünde Irina'nın yüzünü görmenin şaşkınlığını taşıyordu. Onun konuşmasına izin bile vermeden yalvaran gözlerle atıldı Irina.
' Alex, lütfen dinle. Ben, ben hatamı anla- ' Başını iki yana salladı Alex, dinlemek istemediği apaçık ortadaydı. Yine tek kelime etmeden arkasını dönüp oradan uzaklaşırken genç kız dudaklarını ısırdı. ' Ne bekliyordun ki? Bir iki ağladın diye hemen seni affetmesini mi? ' Bu sefer ses başka birine aitti. Bakışlarını sesin geldiği yere çevirince Alexis ile karşılaştı. Kardeşinin arkasından gitmeden önce dönüp bu sözleri söyleme gereği duymuştu belli ki. Konuşmak için ağzını açtı Irina ama daha kelimeler ıslanmış dudaklarından dökülmeden Alexis oradan uzaklaşmıştı bile...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hogwartsekspresi.editboard.com/bio-lar-f164/laryssa-irina
 
Telafisi Olmayan Hatalar...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: RPG İçi Sayfalar-
Buraya geçin: