| ~Sıradan bir gün.. | |
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
Angélique Killingsworth Exuo Vexillum Bestia Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 439 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11748 Ekspresso Puanı : 5 Kayıt tarihi : 14/12/08
| Konu: ~Sıradan bir gün.. Çarş. 18 Şub. 2009, 23:15 | |
| Güneş heycanla ve gülümsüyormuşcasına yeşilin adeta tonlamasının yapıldığı gür çimenlerin üzerinde dans ediyordu. Vitt güneşin bu masumluğundan kaçıyordu imkansız olduğunu bile bile. Adımları gittikçe yavaşlıyor bir düzensizlik oluşturuyordu. Dümdüz çimenlerin üzerindeki kocaman ağaç gövdeleri arasında onu kovalayan güneş ışınları takılıyordu gözüne. Saçları şimdi gereğinden parlak ve siyahtı. Bir parşöment parçası kadar düzdü.
Vitt sabahları erken kalkıyordu. Sıradan günler öyle sıradandı ki, insanı sıkıntıdan boğacak kadardı ama Vitt bu günleri soğuk bir kayıtsızlıkla karşılıyordu. Sanki hiç bir şey uğruna yok olup giden kendi nadide hayatı değilmiş gibi. Yaşamını bitmeyen bir tablonuniçindeki bir kadın gibi yaşıyordu. Günlerini kurulmuş bir oyuncak gibi sürdürüyordu. Yaptığı her şeyi görünmez tekerlerkleri üzerinde ilerleyen bir makine gibi yapıyor, içindeki dişliler harekete geçtiğinde ancak başını çevirip konuşuyordu. Bu aralar hiç bir canlılığı yoktu. İtaatkar bir bekleme halindeydi. Ve aslında bekliyordu da. Gelmeyen mektuplar geçmeyen zaman..
Geldiği mekanı seviyordu. Sessizlik ve huzur dolu bir görüntüsünün yanında insanın tüm sıkıntılarını unutturacak bir havası vardı. Tüm lekeleri örtüyordu adeta. Yapılan yanlışları, getirileri, karakterleri.. İlk gelişi değildi. Daha önce Darch ile gelmişlerdi. Ve yine o gün olduğu gibiydi aynı heryer. Bir kaç adım daha ilerledi ve ellerini birbirine kavuşturarak hafif ve ılık esen rüzgarın saçlarındaki kıpırtısını hissetmeye başladı. | |
|
| |
Enric Sandro Valério
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 193 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11717 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 08/12/08
| Konu: Geri: ~Sıradan bir gün.. Perş. 26 Şub. 2009, 23:27 | |
| Cansız bedenine yansıyan güneş, onu birazda olsa kendine getirmeyi başarıyor, gözüne çarpan güneş ışıkları uyumadığı gecenin öcünü alırmışçasına onu sarsmaya devam ediyordu. Gecenin karanlığında dolaşmadığı yer kalmamış şimdide yorgun düşmüştü. Onu kendine getiricek tek yer fısıldayan ağaç korosuydu. Geniş gövdeli ağaçlarla birleşen yemyeşil çimenler onu kendine getirecekti. Bir hayalet gibi yürüdüğü yolları geride bırakıp, onu kendine getirecek yere gelmişti. Kuşların cıvıltıları arasında yürürken huzurla dolan bedeni ılık rüzgarın etkisiyle tekrardan canlanıyordu. İleride gördüğü ağaçların seyrekleştiği, çimenlerin ise daha bir yeşil olduğu yer onu çağırırmışçasına cezbediyordu. Her attığı adımla dahada canlanmış gözüküyor, eski Enric geri geliyordu. Ağaçlara tekrar gözattğında her biri farklı bir aşkı simgeliyormuş gibi geliyordu ona. Yüzyıllardır orada olan ağaçların yaşanmışlıkları onu hayli düşündürüyordu. Az ileride gördüğü savrulan saçlar, güneş ışıklarının içerisinde ahenkle dans ediyordu. Eski Enric kendine gelmiş olmalı ki merakına yenilip onun yanına usulca yaklaşıvermişti. Bu Angélique olmalıydı, Enric onu hiç düşünmeden tanıyabilirdi. Son zamanlarda aralarında olan yakınlaşma, ikisininde birbirlerini tanımalarına fırsat vermişti. Enric onun yanına o kadar sessiz yaklaşmıştı ki Angélique onun geldiğini bile farketmemişti. "Selam Angélique!" Enric, eliyle Angélique'nın omzuna dokunmuş ve onu ürkütmemeye çalışmıştı ama Angélique o kadar dalgın gözüküyordu ki onu korkutmaması imkansız gibi gözüküyordu. "Oturabilir miyim?" onun birşey demesine izin vermeden tekrar konuşmuştu ama bunu kaba bir şekilde yapmamış aksine oldukça nazik bir ses tonuyla konuşmuştu. | |
|
| |
Angélique Killingsworth Exuo Vexillum Bestia Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 439 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11748 Ekspresso Puanı : 5 Kayıt tarihi : 14/12/08
| Konu: Geri: ~Sıradan bir gün.. Cuma 27 Şub. 2009, 23:21 | |
| Düz ve büyükçe bir kayalığın üzerinde oturuyor rüzgarın saçlarını havalandırmasını ve teninde uyandırdığı o hoş hissi dinliyordu. Uzun süre geçmiş olmalıydı. Rüzgar yön değiştirmiş ayağının altındaki kuru otlar rüzgara meydan okurcasına ileri geri sallanıyordu. Elini uzattı ve yerdeki kuru bir çiçek dalını kopardı. Bir zamanlar yağmur ve güneş ışığı ile tüm renkleri içinde barındıran bu çiçek şimdi sadece fersiz bir iz gibiydi. Ne ışıltısı kalmıştı ne de o güzel görünümü. Vitt çiçeği elinde buruşturarak parçalarının rüzgarla birlikte savrulmasını izledi. Ve çarpık bir gülümsemenin ardından:
'' Çiçekleri bu yüzden sevmem.. Gelip geçici.'' dedi alçak bir ses tonu ile. Annesi gibi konuşmuştu adeta. Onunla birlikte yaptığı gezilerde her zaman doğanın bu tür olayları hakkında konuşur konuşur ve sonunda olayı her zaman felsefe tarzında yaşamla ölüm arasındaki mücadeleye bağlardı. Kulaklarında sesi tınladı sanki. Hafif bir gülümseme ile başını sağa çevirdi. O anda uçları yeşil işlemeli bir pelerinin dalgalandığını farketti ve ister istemez irkildi. Buraya çok gelen olmazdı ve yanlız olacağını düşünmüştü.Başını yukarı kaldırdığında bu gelenin Enric olduğunu anladı. Yine anlamsızca gülümsedi. Rüzgarın okşaması gibi gelen içindeki o hoş duygu harekete geçmişti . Duygularına hakim olamıyordu sanki. Enric içten gülümsemesi ile birlikte Vitt de ona selam verip oturması için biraz yer açtı.
'' İyi ki geldin sıkılıyordum '' dedi Enric'in yüzüne bakarak. En son büyük salonda görüşmüşlerdi ve onun üzerinden 2 gün geçmişti. Aynı ifadesi ile devam etti. '' Buraya daha önce geldin mi? güzel yerdir'' diyerek düşüncesini belirtmeden geçmedi her zaman olduğunu gibi. | |
|
| |
Enric Sandro Valério
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 193 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11717 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 08/12/08
| Konu: Geri: ~Sıradan bir gün.. Paz 01 Mart 2009, 19:45 | |
| Hafif bir meltem gibi esen rüzgar, yerdeki kurumuş yaprakları birbiri ardınca sürekleyip götürüyordu. Bir perde etkisi yapan kurumuş dalların çekilmesiyle yüzünü göstermiş olan rengarenk çiçekler ortama ayrı bir hava katmıştı. Doğanın böylesine yüz gösterdiği fısıldayan ağaç korosu en güzel günlerini yaşıyordu bugünlerde. Tabiatın tüm renklerini barındıran o yer bir manzara tablosunu andırıyordu. Güneşin yavaş yavaş batıyor olması gökyüzüne sahip olan sarımsı güneş ışıkları yerine turuncumsu bir renk katıyordu. Hogwarts'tan biraz da olsa uzak kalmış bu yeri çok az kişinin biliyor olması oraya sessizliğin hakim olmasını sağlıyordu. Enric sessiz ortamları her ne kadar sevmesede onun için burası çok farklıydı. Kötü başlayan günleri burada iyi olarak sonlandırmak onu birazda olsa kendine getiriyordu.
Angélique'nın yanına sessiz gelmiş olmasıyla onu korkutmak istemesede onu biraz da olsun irkilmesine sebep olmuştu. Ama Angélique Enric'e pek fazla bunu belli etmemiş, aksine Enric'in çok hoşuna giden o gülümsemesiyle konuşmuştu. Angélique'nın gülüşü onda çok farklı şeyler meydana getiriyordu. Asla ifade edilemeyecek duygular. Ama Enric henüz bunun farkında değildi yada farkında olmak istemiyordu. Angélique Enric'e oturması için yer açmış ve eliyle oturmasını göstermesiyle birlikte Enric onun yanına usulca oturmuştu. Aralarında oluşan elektiriği herkes anlayabilirdi ama onlar henüz farkında değildiler. Gerçi Enric'in arkadaşları ona Angélique'nın oldukça güzel bir kız olduğunu ve birbirlerine çok yakıştıklarını hatta sevgili olup olmadıklarını soran, söyleyen birçok kişi vardı. Enric bunları söyleyenlere her ne kadar şakayla karışık olumsuz yanıtlar vermiş olsada kalbinde bir yerlerde yer edinmişti bu düşünceler.
Angélique'nın "İyi ki geldin, sıkılıyordum." demesiyle birlikte o gülüşünü sergilemesi Enric'in yüzünde oluşan o anlamsız gülümseme ifadesini çıkartıyordu. "Tam zamanında gelmişim o zaman." ona birşeyler oluyordu bunu söylerken. Kendide farketmişti bunu. Midesinde uçuşan kelebekler bunun aşk olduğunu fısıldıyor olsada Enric bunlara kulak vermek ve kabullenmek istemiyordu. Angélique'nın tekrardan söze başlamış olması Enric'i kendine getirmişti biran olsun. "Buraya daha önce geldin mi? Güzel yerdir..." demesiyle birlikte Angélique'ya bir kez daha hayran olmuştu çünkü binalarında burayı seven çok az kişi vardı. Angélique Enric'e göre harika birisiydi. Ona her seferinde daha da fazla hayran oluyor ve bu hayranlık aşka dönüşmeye başlıyordu. "Evet, daha önce birçok kez geldim. Burası gerçekten harika bir yer. Angélique, aynı senin gibi..." nasıl diyebilmişti bunu. Zihninden geçirdiği düşüncelere hakim olamıyordu sanki. Biranda ağzından çıkıvermişti tüm bunlar. Angélique'nın tepki vermesinden korkuyordu şimdide. İçinde odukça büyük bir telaşa kapılmıştı sadece "Afedersin..." diyebilmişti bu durumda. | |
|
| |
Angélique Killingsworth Exuo Vexillum Bestia Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 439 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11748 Ekspresso Puanı : 5 Kayıt tarihi : 14/12/08
| Konu: Geri: ~Sıradan bir gün.. Paz 01 Mart 2009, 21:27 | |
| Enric'in gelmesiyle ortamın havası aniden değişmişti. Amaçsız bir biçimde rüzgara direnen çiçekler, yapraklar bile şimdi daha farklı görünüyordu gözüne. Yüzünde hep hoş bir ifade olmuştu. 'Anlamsız' olarak nitelendiriyordu oysa sadece kendisi bunu böyle düşünmek istiyordu. İçindeki garip duyguları dışa vurduğunun farkındaydı ama pek umrunda olduğu söylenemezdi.Şimdi o içinden nasıl geliyorsa öyle davranan ve her zaman birinci karakterinde olan insanların içinde bulunan biriydi. Bundan vazgeçemezdi ve hislerine bakılırsa Enric’de vazgeçemeyecekleri içindeydi. Herşeyden kısa sürede sıkılan biri nasıl olurda bir kişinin bu kadar yanında olmasını isterdi? Bu Angélique için garipti işte.
"Tam zamanında gelmişim o zaman."
Onun baş döndürücü gülümsemesine karşılık : ‘’ Evet tam zamanı ‘’ diyebildi sadece. İçinin Isındığını ve zamanın birkaç saniye için durduğunu düşünmeye başladı. İçten içe kendine kızıyordu. duygularını kendi kabullenemezken dışa vurumunun bu kadar kuvettli olması alışılması güç bir durumdu. Herkes bunu rahatlıkla gözlemlemişti. Enric yanından geçerken gülümsemesi herkese olduğundan daha farklıydı. Ama devam etmesini engelleyen birşeyler vardı. Şimdilik bu düşüncelerini bir kenara bırakıp güneş ışınlarını Enric’in yüzüne doğru yansıtırken onu izliyordu. Sorusuna İtalyan aksanın açıkca belli olduğu bir ingilizce ile cevap vermişti. Sıradan biri bunu farkedemezdi ama Angélique için herşey gözardı edilemeyecek kadar önemliydi. Belki fazla ciddiye alıyordu içinde bulunduğu durumu, yinede değerdi. Yaşayıp görecekti ne kadar önemli olduğunu. Ve rüzgar saçlarını dalgalandırıp yüzünün bir bölümünü kapatmaya çalışırken önemli olduğunu görmeyi istiyordu.
"Evet, daha önce birçok kez geldim. Burası gerçekten harika bir yer. Angélique, aynı senin gibi..."
Bu beklemediği cevap ile bir anlık şaşırsada kendini hemen toparladı ve gülümsemeye çalıştı. Zaten Enric yanındayken yaptığı tek şey buydu; duygularını belli etmemek ve gülümsemek. Feci çuvalladığının farkında bile değildi. Şaşkınlığını dışa vurmuş olamlıydı ki Enric’in "Afedersin..." kelimesi bunu açıklıyordu. Onu daha rahat görmek için başını hafifçe eğdi ve oldukça sakin bir tavırla :
‘’ Teşekkür ederim böyle düşündüğünü bilmiyordum.’’ Dedi. Söyledikleri doğruydu ve bunu saklamak istemiyordu. Enric’in böyle düşünmesini onu mutlu ettiği kadar şaşırtmıştıda. Çünkü hakkında böyle düşüneceğini aklına bile getiremiyordu. Çevresinde o kadar güzel varken hele. Rüzgarın sürüklediği yaprakların çıkarıdğı sesin dışında pek bir ses duyulmuyordu. Belli belirsiz bir ses duyulsada onu düşünecek durumda değildi. | |
|
| |
Enric Sandro Valério
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 193 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11717 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 08/12/08
| Konu: Geri: ~Sıradan bir gün.. Salı 03 Mart 2009, 22:58 | |
| Enric, çevresindeki o güzel, çekici kızların klasikleşmiş görüntü ve tavırlarından sıkılmıştı. Alışılmışın dışında olmayan, aynı şeyleri sergileyen kızlarla çevresi o kadar dolmuştu ki onu cezbeden şeylerin olduğu Angélique, diğer kızlardan oldukça farklıydı. Bazen bu kızların klonlanmış olduklarını düşünürdü. Onları elde etmek ise çok kolaydı ona göre ama Angélique için aynı şey geçerli değildi. Angélique, o kadar uzaktı ki, onda anlaşılmayan birçok şey onu her seferinde daha da uzaklaştırıyordu Enric'ten. Ama o her ne kadar uzak olursa olsun Enric'te bi o kadar bağlanıyordu ona. Onu her gördüğünde ise kalbinde engel olamadığı duygular devreye giriyor ve her seferinde bir kat daha artıyordu adını koyamadığı bu duygular. Bir kıza uzun zamandır böyle duygular hissetmiyor, şimdi ise bu hissettiği duyguların adını koymayı bile göze alamıyordu.
Ağzından kaçırdıkları onun duygularını dışa vurmaya başladığının göstergesiydi. O kadar endişelenmişti ki bu durumdan Angélique'nın onun duygularını sezmesinden korkmuştu. "Teşekkür ederim, öyle düşüdüğünü bilmiyordum." demesiyle Angélique'nın yüzünde oluşan o hoş gülüşü gören Enric biraz da olsun rahatlatmıştı. Söylediklerinin ardından ona cesaret gelmiş ve kendinde Angélique'nın gözlerinin içine bakabilecek gücü bulmuştu. Işıl ışıl parıldayan, o saf güzelliğini yansıtan gözler, o kadar güzeldi ki Enric biran olsun onun gözlerini gözlerinde ayıramıyordu. Artık içindeki duygular o kadar ağır basmaya başlamıştıki onun gözlerinin içine bakarak "Sana aşığım!" demek bile geçmişti aklından. Onunla burada sonsuza kadar göz göze kalabilirdi ama bundan Angélique'nın rahatsız olduğunu sezmişti. Onun rahatsız olduğunu sezdiğinde gözlerini gözlerinden nasıl ayırdığını bilememiş ve biranlık paniğe kapılmıştı. Sadece ikisinin olduğu bu yerde şimdi gürültüler olması Angélique'nın dikkatinin ise başka yere odaklanması Enric'i rahatlatmıştı. Oysa bu gürültü yapanların arasında hiç hoşuna gitmeyeceği bir kişinin olmasından habersizdi Enric. Eğer haberi olmuş olsaydı bu kadar rahatlayamazdı belkide. Angélique ve Enric'in aralarında olan birkaç dakikalık sessizlik beklenmedik misafirin gelmesiyle birlikte tam bir felakete dönüşecekti. Birazdan kopacak olan kıyametin habercisi olan kız onlara çok yaklaşmış ve ikiside o kızı görmüşlerdi. Artık herşey için çok geçti, kız onların yanına gelmiş hatta Angélique'yı görmezden gelip Enric'e selam vermiş ve "Kütüphanede seni bekliyor olacağım Enric!.." demesiyle birlikte kurnazca göz kırpmıştı. Enric'in yüz ifadesi kızı gördüğünden beri hayalet görmüş gibi beyazlamış ve içinde oluşmaya başlayan alarm sesleri git gide yükselmeye başlamıştı. Bu alarmlar boşuna değildi, Angélique yanlış anlayabilirdi tüm bunları. O an ne yapacağını bilememiş ama kan beynine sıçramıştı bir Angélique'ya birde o kıza bakmış ardından hışımla yerinden kalkıp kızın kolundan tutup kenara çekmişti. Angélique'nın duyamayacağı bir şekilde konuşmaya çalışsada o kadar sinirlenmişti ki ne kendine ne de sesine hakim olabiliyordu. "Ne yaptığını zannediyorsun sen?! Hem ne işin var senin burada artık çekil git hayatımdan ve benimle uğraşma yoksa çok kötü olur. Hemen şimdi buradan gidiyorsun!" demesiyle kızı kolundan savurmuştu ileriye doğru. Nevri dönmüştü sanki, yanakları al al olmuş, sinirden elleri titremeye başlamıştı. Sinirlendiğinde kendine hakim olamıyordu bir türlü. Kız ise Enric'in bu tavrı karşısında sinsi bir gülüş atmış ardından Angélique'ya gözlerini kısarak bakış attıktan sonra kayboluvermişti geniş gövdeli ağaçların arasında. Çaresizlikle Angélique'nın gözlerine bakmaya çalışmış olsada Angélique ondan gözlerini kaçırmış, onunla göz göze gelmek istememişti. Enric büyük bir çöküntüye uğramıştı bu kadar çabasından sonra. İlk defa suçsuzdu ve suçsuzluğunu nasıl kanıtlayabileceği hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Aklına ilk gelen açıklama yapmak olmuştu, bu yüzden Angélique'nın yanına oturmuş ve ona umutsuzlukla "O kızın ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum Angélique, gerçekten bilmiyorum. Ama ben o kızla konuşmuyor ve görüşmüyorum bile. Şimdi ne yapmak istediğini bilmiyorum. Beni yanlış tanımanı istemiyorum. Sadece benim bir suçum olmadığını bilmeni istiyorum..." diyebilmişti. Kelimeler ağzından dökülürken sesi titriyordu, o kadar sinirliydiki hala geçirememişti sinirini. Bir umutla bakmaya çalışıyordu yeniden gözlerinin içine. Masum bir çocuk ifadesi bürümüştü yüzünü. Ama o kadar umutsuzdu ki, onu kaybetmekten çok korkuyordu. | |
|
| |
Angélique Killingsworth Exuo Vexillum Bestia Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 439 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11748 Ekspresso Puanı : 5 Kayıt tarihi : 14/12/08
| Konu: Geri: ~Sıradan bir gün.. Cuma 06 Mart 2009, 22:17 | |
| Enric 'in belli belirsiz birşeyler mırıldandığı kesindi ama buna fırsat vermeden sağ tarafındaki kalabalıktan gelen gürültü ortamı kapladı. Önce Enric'in yüzüne sorarmışcasına baktı, ikisininde bu davetsiz misafirlerden rahatsız olduğu kesindi. Birbirlerine gülümsedikten sonra Vitt geriye baktı ve ardında neredeyse tüm binalardan olan bir grup gördü. Yavaşça kafasını çevirirken umursamaz bir tavırla gözlerini devirdi. Ki öyleydi. Şu an kim umrunda olabilirdi ki. Enric'in yüzüne tekrar baktı. Hafif beyaza yakın teni ve siyah saçlarıyla içini ısıtıyordu Vitt'in. Ona bu derece takıntılı hale gelmesinin nededinin asla anlayamadı. Çünkü çevresinde çapkın biri olarak tanırırdı Enric ve Vitt de risk alacak kişi değildi. O her zaman duygularının esiri olmak yerine kendini yönetebildiği bir karaktere sahipti. Kalbinin sınırlarına kimseyi kolay kolay yaklaştırmazdı. Oysa Enric çizgiye çoktan gelmişti bile. Bunu düşünürken sarışın bir kızın onlara doğru yaklaştığını gördü. Kim olduğunu tam olarak çıkartamıyordu ama onu büyük salonda garip bir kız grubu içinde gördüğü kesindi. * Burada ne işi olabilir* demesine fırsat bırakamdan kız yanları geldi ve adeta Vitt 'i görmezden gelerek direk Enric' e hitaben konuştu. Neler olduğunu anlayamamıştı. Şaşkın ve keskin bakışlarla ikisi arasındaki konuşmayı dinliyordu.
"Kütüphanede seni bekliyor olacağım Enric!.."
ilk olarak anlayamamıştı durumu. Şokun verdiği etki olmalıydı. Kızın giderken göz atması Vitt'in durumu anlamasına neden olan hareketti. Yüzünün elinde olmadan asıldığı ve suratının ifadesizleştiğini farkedebiliyordu.Bunu belli etmemeye çalışan ama feci çuvallamış bir haldeydi. Ne yapacağını bilemiyordu. Enric'inde rengi solmuştu. Ona şaşkın bir ifadeyle baktıktan sonra hızla yerinden kalkıp kıza doğru yöneldi. Daha ne olduğu anlamadan kızın kolunu tutan Enric'in oldukça kızgın çıkan sesini işitti. Ne olduğu tam olarak duyamadı ama duymaya çalışacak durumda değildi. Tek düşündüğü duygularının saflığıydı. İçinde duygularının sesini bastırmaya çalışıyordu. Oysa dile gelse kim bilir neler söyleyecekti. Enric'in ''.. hemen burdan gidiyorsun'' cümlesini net olarak duyabildi bir tek. Kız söyleneni yapmış gidiyordu. Ama giderken Vitt' e sinsi bir bakış atmayıda ihmal etmedi. Vitt aynı oranda ona karşılık vererek Enric'in sinirden kasılmış olduğunu ve ifadesiz bir suratla gelişini izledi.
Enric yanına gelip oturduğunda ondan kendini biraz daha sola kaydırarak uzaklaştı. Tüm dikkatini ileride ağaçların üzerinden toplu halde uzaklaşan kuşlara vermeye çalışıyordu. Oysa o kadar sinirliydi ki. ''O kızın ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum Angélique, gerçekten bilmiyorum. Ama ben o kızla konuşmuyor ve görüşmüyorum bile. Şimdi ne yapmak istediğini bilmiyorum. Beni yanlış tanımanı istemiyorum. Sadece benim bir suçum olmadığını bilmeni istiyorum..." Enric'i dinlerken bu söylediklerinin doğruluğunu düşünüyordu. Sessizce devam eder mi diye bekledi ama Enric susmuştu ve belli ki Vitt'inde birşeyler söylemesini istiyordu. Ordan gitme isteğini bastıran Vitt gayet sakin yada sakin olmaya çalışan bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
'' İstersen gidebilirsin. Gitmemek için ne nedenin olabilir ki ? İstediğini yap Enric '' dedi hafif gülümsemeye çalışarak. Bunları söylemek istememişti aslında ama o kadar kırgındı ki istemese söylemişti bir kere. | |
|
| |
Enric Sandro Valério
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 193 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11717 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 08/12/08
| Konu: Geri: ~Sıradan bir gün.. C.tesi 07 Mart 2009, 20:08 | |
| Olanlar Enric için tam bir felaketi anımsatıyordu. Bundan sonra ne olucağı ve Angélique'nın ona inanıp inanmayacağı hakkında en ufak fikri bile yoktu ama onun çapkın biri olması ona Angélique'nın inanmaması için en büyük nedenlerden biriydi. Bu yüzden onun inanma olasılığı Enric'in gözünde o kadar düşüktüki ikisi için düşündüğü herşeyi ümitsizlikle kaplanmasına neden olmuştu onun için. Ona duygularını itiraf etmeyi düşünürken tüm bu olanlar bütün hayallerini yıkmıştı. Kalbi ilk defa bu kadar acı çekermişçesine haykırıyordu Angélique'ya ama Angélique bunun farkında değildi. Enric farkında olmasını beklemiyordu zaten bu durumda. Onun gözünde şu anda o kadar kötü bir pozisyondaydı ki bunun ne derece kötü olduğunu bile kestiremiyordu artık. Tüm bu olanlar için yaptığı açıklama yetersizdi elbette ama bundan başka birşey söyleyemezdi çünkü hepsi buydu daha fazlası değil. Yaptığı açıklama karşısında yanıt bekleyen Enric, fazla geçmeden cevabını almıştı Angélique'dan "İstersen gidebilirsin. Gitmemek için ne nedenin olabilir ki? İstediğini yap Enric." Enric tam olarak bunu duymak istememişti ama ne bekleyebilirdi ki "Boşver, kafana takma."demesini mi? Elbette söyledikleri doğruydu Angélique Enric'e şu durumda başka birşey söyleyemezdi zaten. Ama Angélique'nın tüm bu söylediklerine Enric'in iyi bir cevap vermesi gerekiyordu yoksa Angélique tamamiyle Enric'n ellerinden kayıp gidebilirdi. Enric bu cevabı vermek için yerinden kalkmış ve Angélique'nın önünde eğilip onun gözlerinin içine bakarak konuşmaya başlamış ve konuşmasından bir süre sonra onun ellerini ellerinin içine alıvermişti. "Ben gitmek değil, hep senin yanında olmak istiyorum Angélique. Sana ait olmak istiyorum, başkasına değil. Çünkü... Ben sana sırılsıklam aşığım, seni delilercesine seviyorum!" tüm bunları o kadar içten söylemişti ki biran gözlerinin içinin dolduğunu farketmişti Enric. Ama kesinlikle duygularından taviz vermek yanlısı biri değildi o. Belkide sırf bu yüzden kimse onu ağlarken görmemişti. Ama biranda ağzından çıkıveren bu kelimeler ya Angélique'yı tamamen kaybetmesine neden olacaktı yada onu tamamen kazanmasına. Kalp ritimleri gitgide hızlanıyordu sanki dizlerinin bağı çözülmüştü. Ne bedenine ne de duygularına hakim olabiliyordu bu durumda. Sessizce bekliyordu yanıtını ellerini ellerinden ayırmadan... | |
|
| |
Angélique Killingsworth Exuo Vexillum Bestia Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 439 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11748 Ekspresso Puanı : 5 Kayıt tarihi : 14/12/08
| Konu: Geri: ~Sıradan bir gün.. Salı 10 Mart 2009, 18:06 | |
| Havadaki değişim rüzgarşarı içine işliyordu. Birkaç duyguyu aynı anda yaşıyordu ve uçurumun kenarında rüzgara direnen bir papatya gibi narin ve kararsızlığın pençesindeydi. Enric pişman ve üzgün gözlerle ona bakarken asla kızamayacağını anladı. Solgun ve Tedirgin görünüyordu. Ona inanmak, güvenmek ve hatta sevmek istiyorduama o kızın söyledikleri hala kulağında çınlıyor bakışlarını aklından atamıyordu. Rüzgar hafifçe eserken Sinirden ve hayal kırıklığından dolayı terlemiş yüzüne çarpıyor soğuk bir hissin vucüdüna yayılmasını sağlıyordu. Ama içine kadar işlemiyordu çünkü orda duyduğu sevgi vardı.
Sessizlik tüm ihtişamıyla devam ederken Vitt Enric’in söyleyeceklerini merak ediyordu. Hatta Çevresindeki herşey canlılığını yitirmiş ona odaklanmıştı sanki. Kendini pervasız biri olarak görüyordu. Enric’in onu sevemeyeceğinden bu kadar eminken nasıl böyle derin bir sevgi beslemiş olabilirdi? Gitmesi gerekiyorsa giderdi Vitt neden bu kadar alınmıştı ki. Yada bu saçma alınma hareketi ona nasıl açıklayacaktı? Sevgisini itiraf edecek kadar cesur olmamıştı. Bu olayın üzerine hele hiç olmazdı. Enric belli ki sözlerini tartıp biçiyordu. Yüzünü ondan geriye çevirip ileride yasak ormandaki ağaçların bir bölümünün göründüğü yere baktı. Ağaçlar çok sık ve gürdü. Akşam güneşi yavaş yavaş batarken ağaçlıktan grup halinde yükselen kuş sürüsü sonbaharın en güzel habercileriydi. Vitt bunları gözlemlerken ne söyleceğine karar vermiş gibi görünen Enric yerinden kalkmış Angélique nın önünde duruyordu. Gözlerinin içine bakıp gülümsediğinde Vitt’de ona aynı samimiyetle karşılık verdi. Ama bu kadar değildi. Enric konuşmaya başlarken Vitt’in elini tutmuştu. Şaşkın bir biçimde olayı kavramaya çalışan Vitt boşluğu adım atmış gibi bir his hissetti içinde. Heycanlandığı farkediyordu. Enric’in sözlerini dinlerken hafiften esen rüzgar yüzünün pembeleşmesini hızlandırıyordu sanki. Kendini anlamakta zorluk çekerken birde bu soruna Enric’in sözleri ekleniyordu.
"Ben gitmek değil, hep senin yanında olmak istiyorum Angélique. Sana ait olmak istiyorum, başkasına değil. Çünkü... Ben sana sırılsıklam aşığım, seni delilercesine seviyorum!"
Sözlerin şok etkisi yarattığı ifadesinden açıkca belli oluyordu. Zamanın durduğu hissine daha önce hiç kapılmamıştı ama bu gün ilklerini yaşıyordu resmen. Enric’i kendisine o kadar uzak olarak görmüştü ki aslında ne kadar yakınında olduğunu farkedememişti. Hafifçe yüzünü yere doğru eğdi. Tüm bunlar karşısında şaşırmış ve bir o kadar sevinmişti. Ama ne yazık ki duygularını çokda iyi ifade eden biri değildi Vitt. Ve herşey bu kadar ani gelişmişken işi daha da zorlaşıyordu. Kısa bir sessizliğin ardından elleri hala Enric’in ellerinin arasındayken konuşmaya başladı:
‘’ Buna sevindiğimi itiraf etmeliyim. Kalmanı istediğim için bu kadar tepki gösterdim… Bende seni seviyorum Enric. ‘’
Sadece bunları söyleyebilmişti. Fazlası yoktu zaten. Hissettiklerini en iyi bu şekilde dile getirebilmişti. | |
|
| |
Enric Sandro Valério
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 193 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11717 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 08/12/08
| Konu: Geri: ~Sıradan bir gün.. C.tesi 14 Mart 2009, 15:56 | |
| Güneş bulutların arasından, güçlü güneş ışıklarını cılız ışıklarına bırakıyordu yerini. Gökyüzünde oluşan turuncumsu görünüm güneşin batmakta olduğunun habercisiydi. Bu görünüm ortama loş bir hava katıyordu. Ortama hakim olan aşk kokusu ise orayı daha da bir güzelleştirmiş ve özelleştirmişti. Sanki tüm dünya durmuş ve bir tek onlar varmış gibiydi bu koskaca dünya içerisinde.
Rüzgarın çıkardığı uğultu her ne kadar sessizliği bozmak istedese Enric ve Angélique bu sessizliği bozmamakta ısrarlı gibiydi. Elleri hala birbirine kenetlenmiş ve gözleri birbirinin gözlerine değer haldeyken sanki ikisi de bu anın hiç bozulmaması için Tanrı'ya dua ediyorlardı. Enric'in itiraf ettikleri ikisininde utanmasıne sebep olmuş olsa da bu durumdan en çok Angélique etkilenmişti. Yaakları pembeleşmiş ve Enric'in yüzüne bakamaz olmuştu. Bu durumun farkıda olan Enric, onu daha çok utandırmamak için başka yerlere bakmaya başlamıştı. Bu sırada Angélique ise Enric'in itirafları karşısında cevabını söylemeye karar vermişti. "Buna sevindiğimi itiraf etmeliyim. Kalmanı istediğim için bu kadar tepki gösterdim. Bende seni seviyorum Enric." Angélique tüm bunları söylerken Enric onun gözlerindeki ışıltıyı farketmişti. İkisininde mutluluktan gözlerinin içi parlıyordu. Angélique'nın söyledikleri karşısında Enric o kadar sevinmişti ki içinde patlayan havai fişekler hayattan tamamen kopmasını sağlamıştı. Biranlık delilik yapıp Angélique'yı kucaklamış ve havalara kaldırmıştı. Angélique'nın çıkarttığı sevinç çığlıkları karşısında Enric ise "Seni seviyorum Angélique!" diye bağırıyordu. Bütün orman bu aşka tanık olmuştu.
Mutluluktan biran ne yaptığını şaşırmış olan Enric, kısa sürede olayın şokundan kurtulmuş ve Angélique'yı yere indirmişti. Sesine ciddi bir ses tonu getirmek için boğazını temizlemişti ardından konuşmaya başlamıştı "İkimizde çok iyi biliyoruz ki ben çok çapkın biriyim, ama sana söz veriyorum ki seni üzücek birşey yapmayacağım Angélique hemde hiçbir şey..." Evet söz vermişti ama çapkınlıktan vazgeçeceğinin sözünü vermemişti. Huylu huyundan vazgeçmezdi, ama Angélique'yı üzmeyecekti tüm bunları kimsenin haberi olmadan yapabilirdi. O usta bir çapkındı çünkü. | |
|
| |
| ~Sıradan bir gün.. | |
|