Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Karanlık güneş ışığı..

Aşağa gitmek 
4 posters
YazarMesaj
Angélique Killingsworth
Exuo Vexillum Bestia Ortağı
Angélique Killingsworth


Kadın
Ruh hali : Karanlık güneş ışığı.. Yuppirt8
Mesaj Sayısı : 439
Yaş : 31
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11748
Ekspresso Puanı : 5
Kayıt tarihi : 14/12/08

Karanlık güneş ışığı.. Empty
MesajKonu: Karanlık güneş ışığı..   Karanlık güneş ışığı.. Icon_minitimeCuma 27 Şub. 2009, 20:56

' Ah merlin adına Seth kes şunu!'

Vitt sandığından koyu gri rengindeki pelerinini çıkartırken annesinin doğum günü hediyesi olarak aldığı siyah kedisi gözlerini kısmış sandığın içine girmeye çalışıyordu. Şu an bulunduğu durumda bu yaptığı çok sinir bozucuydu. Ani bir hareketle sandığın kapağını kapattı. Öyle hızlı davranmıştı ki seth düşmemek için kendini yatağın altına attı. Şimdi onunla uğraşamazdı. Koşarak ortak salona gitti. Adreane ve Josephine onu bekliyordu. Geldiğinde 'sonunda' dermişcesine bir bakış attılar ve aynı hızla portre deliğinden emekleyerek Valentina ile buluşmak için ortak salondan çıktılar.

Valentina onları merdivenlerin orada bekliyordu. Onları gördüğünde yüzünde bir gülümsemeyle hiç durmadan giriş kapısına yöneldiler. Hızlı ve ihtiyatla hareket ederlerken koridorlar neredeyse boş sayılırdı. Neredeyse kafasız Nick dışında. Oda birşeyler mırıldanarak salına salına ilerliyordu. Onları görmemişti çünkü o sırada tablolardan birine laf yetiştirmekle meşguldu.Giriş salonundan geçerken büyük salondan yükselen çatal bıçak ve tabakların şıngırtısı yankılanıyordu. Vitt ve arkadaşları meşe kapıdan çıkıp ekim ayının yumşak havasına çıktılar. Güneş Yasak ormandaki ağaçların üzerine doğru iniyordu. Valentina ve Vitt çimenlikte kararlı adımlarla yürürken Josephine ve Adreane onlardan bir adım geride bir konu üzerinde konuşuyorlarmış gibiydi.Ve onlara yetiştiklerinde gölgeleri arkalarında çimenliğe doğru uzanıyordu.Yasak ormanın girişinde hepsi durdurlar. Herkesin aklından geçeni biliyordu Vitt. ' Şimdi ne yapıyoruz'

Derin bir nefes aldı ve diğer kızlara dönüp:
'' Alışılmışın dışında bir gün olacak gibi ne dersiniz?''

Bu açık bir teklifti. Orada ormana girip girmeme arasındayken onları teşfik etme adına söylemişti. Heycanlıydı. Ama heycandan öte hissetiği duygu endişeydi. Olaylar, Hogwarts'da neredeyse bir şarkı gibi dilden dile yayılan garip korkunç hikayeler ve en son Elizabeth'in başına gelenler. Bunlar arkalarına bakmadan geri güven yuvalarına yani Hogwarts'a dönmek için yeter ve artardı bile. Ama başlamışken yarım bırakmaz olmazdı.Herkesin aynı düşüncede olduğu açıkca belliydi. Josephine siyah saçlarını geriye doğru atıyor bir eli cüppesinin içindeki asada tetikte duruyordu. O asalara belkide gereksinim duymazlardı. Umdukları şey buydu zaten.

'' Şu taraftan gidelim'' dedi Angélique karanlık ağaçları göstererek. Sesi fısıltı şeklinde ve hafif endişeli çıkmıştı. Valentina asasına yapışmış arkasından geliyordu ayak sesleri sanki Vittin hemen yanındaymış gibi duyuluyor ve yankılanıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aurora Clayborne
Slytherin 5. Sınıf Öğrencisi
Aurora Clayborne


Kadın
Ruh hali : Karanlık güneş ışığı.. Heyup7
Mesaj Sayısı : 1472
Yaş : 31
Kan statüsü : Pure-Blood
Galleon : 11780
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 28/11/08

Karanlık güneş ışığı.. Empty
MesajKonu: Geri: Karanlık güneş ışığı..   Karanlık güneş ışığı.. Icon_minitimeC.tesi 28 Şub. 2009, 00:00

Genç cadı, siyah saçlarını arkaya doğru savurup en sisli günün rengini almış olan iri gözlerini küçümsercesine kıstı. Bu da neyin nesiydi böyle? Gerçekten de bir an için, bunları mı giymeyi düşünmüştü? Ah, hayır. Kesinlikle imkansız. Başlarına nelerin geleceği belli olmayan, tekinsiz Yasak Orman'a herhalde siyah, pilili bir etek ve yarım kollu, boğazlı bordo bir kazakla gitmeyecekti. Yatağının üstüne düzgünce serilmiş kıyafetleri, birer paçavra gibi top haline getirip, kırmızı taşlarla bezeli eski sandığına tıktı. Daha düzgün birkaç şey bulma amacıyla, uzun ve dalgalı saçlarını boynunun soluna doğru alıp sandığa eğildi. Düzgün bacaklarını sımsıkı kapayacak olan siyah, eski bir pantalon, siyah bir tişört ve üstüne de beyaz bir yağmurluk işini görecekti. Yerlere kadar uzanıp, muhtemelen ayağına takılacak ve her 3-4 adımda bir tökezlemesine neden olacak bir pelerine gerek yoktu. Çok gecikmezlerse, hava hep bu hafif ve hoş serinliğini koruyacak olduğundan kalın şeylere de ihtiyacı yoktu, yine de ne olur ne olmaz diye yanına alacağı sırt çantasına bir kalınca bir montu sıkıştırıp derin bir nefes aldı. Saçları ve ölü gibi görünen yüzüne biraz canlılık getirmekten başka hiçbir işi kalmamıştı, sonra Angie, Adreane ve en son olarak da Tina ile buluşacaktı. Saçlarını dallara ya da onun gibi sinir bozucu bitkilere takılmasın diye yukardan dağınık bir atkuyruğu yaptı, durumdan yeterince memnun olduğunu belirten ufak bir gülümseme, her daim kiraz kırmısı olan dudaklarına yerleşmişti. Kim görecekti ki onları aslında, bu şekilde çıksa da olurdu. Ama bu, güzel görünmekten öte olarak, kendisini iyi hissetmekle ilgiliydi. Güzelse, mutluydu. Göz kalemini gözünün içine taşırmamak için irice açtığı gözlerine, siyah kalemi hafifçe sürüp aynadaki yansımasına karşı dil çıkardı. Muhtemelen aşağıda bekleyen arkadaşlarını daha fazla oyalamamalıydı, onların da en az kendisi kadar heyecanlandıklarını tahmin ediyordu ne de olsa. Çamurların olabileceğini de göz önüne alarak, ayaklarına su geçirmez süet çizmelerini de geçirdikten sonra, ince ve zarif boynuna aceleyle kırmızı bir atkı geçirip koşar adımlarla, güneşin loş ışıklarla tembelce aydınlattığı yatakhaneden çıktı.

Tahmin ettiği gibi, Adreane herkesden önce gelmiş ve aşağıda bekliyordu. Yüzüne sahte olduğu belli olan bir gülücük kondurup, Slytherin'li kıza başıyla selam verdi. Ondan hoşlanmadığını hiç saklamamıştı, buna teşebbüs bile etmemişti. Adreane'da, Jose'u kendisinden uzaklaştıran bir çok özellik vardı. Birisine göre bunlar olağandı, ama 'olağan' kelimesi Jose için bir anlam ifade etmekten çok uzaktı. Yine de bugün, eğlenceyi bozmamak adına kızla iyi anlaşabileceğini düşünüyordu. Derin bir nefes alıp, şöminenin önündeki koltuğa kuruldu. Üst katta akşam yemeği yeniliyordu, normalde orda olmayı dilerdi fakat daha yarım saat önce açlığını birkaç çikolatalı bisküvi ile geçiştirmişti. Ormanda iyi bir yürüyüş için gerekli olan enerji, belki de heyecan yüzünden onda fazlasıyla vardı. Bugünkü dersleri kısa bir şekilde gözden geçirdi, zaman öldürmek için iyi bir yol olduğunu kabullenmesi lazımdı. Ders çalışmaktan nefret etse de sınıftaki başarısını koruması lazımdı, ve bunu da her akşam yaptığı kısa tekrarlara borçluydu. Bu tekrar faslı da sıkıcı bir biçimde son bulduğunda, oflayarak saatine baktı. Yaklaşık 20 dakika olmuştu, Angie nerde kalmıştı böyle? Birkaç dakika içinde, Ortak Salonda buluşması gerektiği son kişi de Adreane ile Jose'a katılmıştı. Yüzünde bıkkın bir ifade olmasına karşın, kıza olabildiğince samimi bir ifadeyle gülümsedi ve ayağa kalktı. Zaman kaybetmemeleri lazımdı, bu yüzden hızla Ortak Salon'un çıkışına doğru ilerlediler ve portre deliğinden çıkıp, Tina ile buluşmak için merdivenlere doğru yöneldiler. Ravenclaw'lu genç cadıyı gördüğünce, Adreane'ı gördüğünde yaptığı gibi başıyla hafifçe selam verdi ve aynı hızla ilerlemeye devam ettiler. Koridorların, yemek dolayısıyla gereğinden fazla tenha olmasına rağmen dikkatlice ilerliyorlardı. Çıkışa geldiklerinde, yüzünde bir endişe ifadesiyle çimenliğe doğru adımını attı. Serin, ama dinç hissettiren sonbahar rüzgarı tenine çarparken adrenalinin kanında dolaşmaya başladığını hissedebiliyordu. Normalde bu kadar ufak tefek gezilerden endişelenmezdi, fakat Liz'in başına gelenlerden sonra bunun bir intihara dönüşebileceğinin de farkındaydı. Merak ve heyecanını belli eden gözlerini karşıdaki ormana dikti. Güneş, turuncu ve koyu sarı ışıklar saçarak içinde ne olduğu belli olmayan bu gezi sahasının üstünde tüm ihtişamıyla batarken, Jose hafifçe titredi; bunun soğuktan olmadığını biliyordu. Aynı zamanda Adreane ile havadan sudan konuşuyordu, fakat ne kendi söylediklerinin farkındaydı, ne de onu dinliyordu. Amacı da sadece bu geziyi mahvetmemekti zaten, bu yüzden anlamaya da çalışmıyordu. Angie'nin söylediği cümle, konuşmasını yarıda kesip genç cadıya cevap vermesini gerektirmişti. Aslında, ona kendisini bu sıkıcı konuşmadan kurtardığı için minnet duyuyordu o anda.

" Alışılmışın dışında bir gün olacak gibi ne dersiniz? "

" Kesinlikle. "

Yüzünde çarpık bir gülümsemeyle söylediği bu söz, tahmin ettiğinden daha fazla endişe taşır bir biçimde çıkmıştı dudaklarının arasından. Serin havayı ciğerlerine çekip, arkasında dağınıkça toplanmış olan saçlarını düzeltti. Yağmurluğunun cebinde duran asasını sıkı sıkıya kavrıyordu, fakat bunun farkında bile değildi; bir tür içgüdü gibiydi bu yaptığı.

" Şu taraftan gidelim. "

Angie'nin fısıltı gibi çıkan sesi, onun da kendisi gibi endişeli olduğu izlenimine kapılmasına yol açmıştı Jose'un. Sertçe esen rüzgar saçlarını yüzüne doğru savururken, yeni bir titremenin ince bedenine hakim olduğunu hissediyordu. Seyrek ve uçarmışçasına attığı adımlar, sanki onun bu yerden hemen çıkmak istemesine rağmen her yeri de doya doya görmek istediğini anlatıyordu. Angie'nin gösterdiği tarafa doğru ilerlerken, olabildiğince az ses çıkartmaya çalışıyordu fakat sonbaharın kuruttuğu yapraklar, çizmelerinin altında hafif çıtırtılar çıkartıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Oriane Pheria
Ravenclaw 5. Sınıf Öğrencisi
Oriane Pheria


Kadın
Ruh hali : Karanlık güneş ışığı.. 52696966qo7
Mesaj Sayısı : 281
Yaş : 33
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11724
Ekspresso Puanı : 6
Kayıt tarihi : 28/11/08

Karanlık güneş ışığı.. Empty
MesajKonu: Geri: Karanlık güneş ışığı..   Karanlık güneş ışığı.. Icon_minitimeC.tesi 28 Şub. 2009, 21:43

Sinir bozucu bir tekrar. Aynı ritimle düşen yağmur damlaları. Karanlık ve kasvetli havadan bunalan genç cadı içindeki sıkıntının bir kat daha arttığını hissediyordu. Grimsi mavi gözleri pek ışık almayan odada dolaşırken her zamankinden daha yavaş ilerleyen yelkovana lanet ediyordu içinden. Birbirine tıpkı benzeyen günler artık eskisine göre çekilmez bir hale gelmişti. Yorgunluktan değildi sıkıntısı. Hayır, Valentina Vantela normal bir insanın tiksineceği kadar derse girse bile şikâyet etmeden çalışmaya devam edebilirdi. Sadece birkaç gündür ruhuna egemen olan melankoli son zamanlarda kuralları çiğneyerek karakterine ters davranışlarda bulunmasına neden olmuştu. Hafifçe içini çekerek koltuğuna yaslandı. Bakışları şimdi yeniden cama çevrilmişti. Zamanın daha çabuk geçmesi için ne yapacağını bilemiyordu. Gece, pencereden içeri süzülen ay ışığında okuduğu romanını incelemişti bir süre. Yanına aldığı çok sayıdaki kitaplardan biriydi Seçimler. Kendi yaşamıyla özdeştirdiği bir hikayesi vardı roman kahramanının. Kol saatini takıp romanını dizlerinin üstüne yerleştirdikten sonra gözleri yaaş yavaş satırların üzerinde dolaşmaya başlamıştı. Kapısının tık tıklandığını duyduğunda aradan geçen sürenin ardından göz kapaklarını açık tutmak üzere direnmesine rağmen sonunda dayanamamış, hafif ve tatlı bir uykuya dalmıştı. ‘Girin.’ Ani bir tepkiyle hafifçe kıpırdanarak gözlerini ovuştururken kapı aralanıp yakın arkadaşlarından Xartiéra girmişti içeri. Ses tonundaki uykudan yeni uyandığını belli eden tını arkadaşını yaptığı zor iksirden sonra yüzünde sıcak bir tebessümle gülümsetmeyi başarmıştı. ‘Özür dilerim Tina. Buluşmayı unuttuğunu sandım. Beklemesinler?’ Şaşkınlıkla irileşen gözleri düşüncelerini fazlasıyla belli ediyor olmalıydı. Üstündeki uyuşukluktan kurtularak ayağa kalkarken giyinmediğini yeni fark etmişti. *Gerçekten salaksın Valentina.* Boşa harcadığı vaktin arkasından yas tutmak için geç olduğunu bile bile söylenerek dolabına doğru yürümüştü. Yarım saat sonra dolabında bulabildiği en uygun kıyafet gri, işlemeli, ayak bileğine kadar uzanan bir etekle takım olarak aldığı siyah bir blüzdü. Kötü gününde olduğuna inancı artarken mecburen bulduklarını giymek zorunda kalmıştı. Kıvırcık, siyah saçlarını yanlardan ince iki tutam halinde arkadan tutturduktan sonra yatakhaneden ayrılabilmişti.

Merdivenlere tahmin ettiğinden daha erken varmıştı. Kızlardan hiçbiri ortalıkta yoktu henüz. Üç adet Slytherin şımarığıyla neden başını derde sokmak istediğini anlayamıyordu. Teklifleri, yılanlardan iyi anlaştığı tek kız Angélique’den gelmişti. Hayatında biraz heyecan isteyen Valentina’nın içindeki boşluk böylece kaybolmuştu bir anda. Binasının puanlarını kendi hataları yüzünden düşürmek istemese de fazlasıyla tekdüze geçen dört yılın ardından biraz eğlenmeyi hakkı olarak görüyordu. Siyah ceketinin cebine koyduğu asasını güvenliği için kontrol ettikten sonra bakışlarını merdivenin üst kısmına çevirmişti. Koridorun sonunda beliren üç gölgenin sahipleri ortaya çıkarken tebessümündeki soğukluğa aldırmıyordu aslında. Asla güvenemeyeceği kişileri arkadaşı olarak görmek onun için imkansızdı. Eğer başları derde girerse Valentina’ya yardım etmeden sıvışacak üç kızla yasak ormana girecekti az sonra. Cadılar yanına ulaştığında başıyla hafifçe selam verip arkasını dönmüştü. Onların rahat kıyafetlerinin yanında eteğiyle gülünç göründüğünü biliyordu tabi ki. Son anda aklına gelen çare Xartiéra’nın da pantolonu olmadığını öğrenerek suya düşmüştü. Angélique’nin tatlı bir heyecanla kulaklarına ulaşan sesi zihninde acımasızca tekrarlanırken daha fazla ileri gitmeden geri dönmeyi bile düşünmüştü. Fakat korkak olarak nitelendirilmek genç cadının gururuna yediremeyeceği şeylerdendi. ‘Şu taraftan gidelim.’ Az önceki istekli haline rağmen endişesini belli eden ifadesi ve titrek sesiyle kararsızlığını dile getiriyor gibiydi Slytherin’li cadı. Sadece başını sallamakla yetinen Tina daha önce hiç konuşmadığını fark ederek dudaklarını hafifçe kıpırdatmış, sonra birden vazgeçmişti. Yapabileceği tek şey önündeki iki kızı izleyerek geride kalmamaya çalışmaktı. Narin bedeni soğuktan dolayı hafifçe kasılırken ceketine daha sıkı sarılmıştı. Fazlasıyla ürkütücü görünen ormana doğru attıkları her adımla şüpheyle ağaçları süzen genç cadı adımlarını sıklaştırarak hızlanıyordu. Sadece kendinin duyabileceği kadar kısık bir sesle mırıldanırken ormanın girişine ulaşmışlardı. ‘Umarım bir sorun çıkmaz.’ Yanılacağını bilse de o anlık rahatlamayı başarmıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164
Maurellé Nemesis Argyris
Slytherin 6. Sınıf Öğrencisi
Maurellé Nemesis Argyris


Kadın
Ruh hali : Karanlık güneş ışığı.. Heyup7
Mesaj Sayısı : 636
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11984
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 09/11/08

Karanlık güneş ışığı.. Empty
MesajKonu: Geri: Karanlık güneş ışığı..   Karanlık güneş ışığı.. Icon_minitimeC.tesi 28 Şub. 2009, 22:43

Adreane arkasına yaşlanmış koltukta oturuyordu. Erkenden üzerini giyinmiş ve çantasını hazırlamıştı. Üzerinde koyu yeşil boğazlı bir kazak, altındada kottan daha rahat siyah pantolonu vardı. Pantolon olarak özellikle siyah birşeyler seçmişti, birileri lekeleri görürse diye riske girmek istememişti. Yasak Orman bu saatlerde çamurlu olabilirdi. Kazağını ise dikkat çekmemek amacıyla giymişti. Karanlıkta kimse onu bu haliyle kolayca farkedemezdi, onun orada olduğunu bilen arkadaşları hariç. Sırt çantasına ise birkaç poğaça, bir termos su ve şaka malzemeleri tıkmıştı. 2. sınıf bir cesurcuktan aşırdığı bu eşyalar tehlike veya yakalanma anında işlerine yarayabilirdi. Saçlarını açık bir şekilde bırakıp koltuğa yaymıştı. Saçlarını açık bırakmaktan hoşlanırdı ve ne kadar geç bağlarsa onun için o kadar iyi olurdu. Gözlerini kapatmış öyle düşünüyordu.Şöminenin sıcaklığını hissediyor ama asla ısınmıyordu. Bu onun hoşuna gitmişti. Yavaş yavaş beklemekten sıkılıyordu. Angie ve Josephine kısa sürede gelmezse bu fikirden vazgeçmeye hazırdı.

Merdivenlerden sesler duyduğunda sonunda dercesine merdivenlere baktı. Gelen ne yazık Josephine idi. Ona sahte bir gülümseme eşliğinde selam verdi. İkiside karşılıklı birbirlerinden pek hoşlanmaz ve zorunlu olmadıkça konuşmazlardı. Josaphine'de başıyla selam vererek karşısındaki koltuğa gömüldü. Adreane bugün hatrına ona iyi davranmaya çalışacaktı. Günün güzelliğini ve heyecanını yok etmek istemezdi. Josephine ödevlerini çıkararak onlara bakmaya başlamıştı. Adreane derin bir iç çekti. O genelde ödevlerini sabah veya öğlen yapardı. Sabah ödevlerini yapamayacağı için tüm derslerini öğlenden bitirmişti. Sonra gözlerini şömineye çevirdi. Ancak o zaman hatırlamıştı dün ıslanan ve kuruması için şöminenin yanına bırakan yumuşak tüylü botları. Uzanıo onlara dokunduğunda kurumuş olduklarını görerek sevindi. Ayaklarını sıcak tutacak bir çift ayakkabya herşeyden çok ihtiyacı vardı. İkisinide dikkatlice ayaklarına geçirdi ve paçalarını üzerine kapattı. O sırada Angie merdivenlerde görünmüştü. Adreane ona sabırsızlığını belirten bir bakış atarak kalktı ve koltuğun üzerindeki atkısını boynuna sararak eldivenlerini giydi. Üç kız birlikte kendilerini Ortak Salon'dan dışarı attılar. Valentine merdivenlerin orada minik bir gülümsemeyle onlara eşlik etti. Koridorlarda Gryffindor hayaleti dışında kimse yoktu. Adreane hayaleti umursamadan yakınından geçti. Görse onu susturmayı başaramayacağını bilsede o bir Gryffindor hayaletiydi! Sonra Büyük Salon'a kaçamak bir bakış attı. Çatal, bıçak şakırtıları uzun sessizlikten sonra onu rahatsız etmişti.

Sonunda dışarı çıktıklarında manzara görülmeye değerdi. Kocaman bir ateş top gibi olan güneş kırmızının her tonunu yayarak ormanın arkasına batıyordu. Bir süre durup manzarayı izlemekten, arkadaşlarından geri kalmış olan Adreane koşarak onlara yetişti. Sıcak hava güneşle birlikte araziyi terkediyordu. Adreane uçuşan saçlarına çare olarak bileğinden tokayı sıyırarak saçına taktı. O sırada Josephine ile havadan sudan konuşuyorlardı. Adreane bu sayede günü mahvetmeyeceğini göstermeye çalışıyordu aslında. İkisininde birbirlerini pek dinledikleri yoktu ama konuşuyorlardı. Taki Angie sonunda onları susturana kadar.
'' Alışılmışın dışında bir gün olacak gibi ne dersiniz?'' İlk defa heyecanlandığını hissetti Adreane. Elizabeth'e olanlardan sonra heyecanlanması doğaldı. Ama kesinlikle korkmuyordu. Aksine o ormana girip biraz macera yaşamak istiyordu. "Yaşayarak göreceğiz..." dedi Adreane, Josephine'nin cevabının hemen arkasından. Sesinden bile maceraya başlamak için ne kadar sabırsız olduğu anlaşılıyordu. ' Şu taraftan gidelim'' Dört kız karanlık ağaçlara doğru yönlendiler. Heyecanından haykırası geliyordu Adreane'nin. Macera ve adrenalin aynı yerde olunca enerji dolmuştu içine. Gerilimde cabası! ‘Umarım bir sorun çıkmaz.’ Valentine kendi çapında mırıldanmıştı. Aslında kı hakkında adı hariç pek birşey bilmiyordu. Ona cevap vermek istedi ama veremedi. Göründüğünden emin olmadığı güven dolu bakışlarını ona yönelterek sırtında durmamakta ısrar eden sırt çantasını düzeltti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Angélique Killingsworth
Exuo Vexillum Bestia Ortağı
Angélique Killingsworth


Kadın
Ruh hali : Karanlık güneş ışığı.. Yuppirt8
Mesaj Sayısı : 439
Yaş : 31
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11748
Ekspresso Puanı : 5
Kayıt tarihi : 14/12/08

Karanlık güneş ışığı.. Empty
MesajKonu: Geri: Karanlık güneş ışığı..   Karanlık güneş ışığı.. Icon_minitimeSalı 03 Mart 2009, 17:36

İlk ağacın serin gölgesine geldiklerinde Vitt önündeki çalı yığını geçmeye çalışıyordu. Asasının ucunu çalıya doğru uzatıp birşeyler mırıldanmaya başladı ama daha kelimenin ilk hecesini bile söylemeden küçük böcekleri andıran görünüşüyle karga sürüsü izlenimindeki küçük canlılar havalandı. Bir adım geri atıp diğerlerinin durmasına sebep oldu. Sağ taraftaki patikadan devam etmeye başladılar.

Vitt'in alışılmışın dışında bir gün olacağı yorumuna katılmaları onu sevindirdi. Adreane'nin yaşayarak göreceğiz yanıtını başıyla onayladı. Evet yaşayarak görecekler ve belki en iyi belki de en kötü deneyimleri olarak kalacaktı. Çünkü buraya gelme amaçlarını Tina dışında kimse bilmiyordu. Tina'ya da çok fazla açıklayamamıştı. Kehanet dersinin çıkışında söylemişti ve yanına diğer binadan kişilerin gelmesi konuşmalarının kesilmesini sağlamıştı. Birazdan hepsi öğrenecekti. Ve söylediklerini duyduklarında gözlerindeki ifadenin endişe olacağından şüphesi yoktu. Ormana akşam güneşinde girmek bugüne kadar yaptıkları herşeyden daha çok pervasızlıkmış gibi görünüyordu gözüne.Daha fazla vakit harcamamak için hızla ağaçların arasından ilerliyorlardı. Fuları bir çalı parçasına takılıp yırtıldığında durdu. Hemen bir hamlede çekip fuları aldı. Ne daha fazla ses çıkarmak ne de geride iz bırakmak istiyordu. Önünde yer alan uzun siyah saçlı ve oldukça güzel görünen Jose' e bakıp bir sorun yok dermişcesine gülümsedi. Adranenin omzuna eliyle dokunup ağaçla onun arasında yer açmak istedi. Açılan boşluğa bir bakış atıp:

'' Biraz daha içerlerde. A evet şu büyük çalılardan sağa geçtik mi tamamdır.''

Vitt hogwartsda tek arkdaşları olarak gördüğü kişilerin ifadelerini sezebiliyordu. Olayı anlamaya çalışır gibi meraklı bir ruh hali ile açıklama bekliyorlardı. Onlara nasıl açıklayacaktı? Kuşkuları iyice derinleşti. Onlarla burada kır gezintisi havasında gezerken asıl olayın bir vampirle buluşmak olduğu nasıl açıklayabilirdi ki. Konuşmayı unutmuşcasına yerinde duruyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı.

'' Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Buraya sıradan bir gün yaşamamak için geldik evet bu kısmen doğru. Ama sıradan kavramında düşündüklerimi tam açıklamadım sanırım. Hatta açıklayamadım. Dün Lleweyn den haber aldım. Evet Jose, tahmin ettiğin kişi.'' Lleweyn Josephine'nin de ailesi ile bir zamanlar yakın sayılırdı. Tabii dönüştürülmeden önce. Onu tanıdığından kuşkusuz emindi. Çünkü Jose'dan çok bahsetmişti. Burda olması bu yüzden güven vericiydi. Tina olayı bildiği için diğerlerinin tepkisini görmeye çalışıyordu. Zeki biriydi ve vampirler hakkında çok şey biliyordu. Onun kadar hızlı çözüm üretebilen birine daha önce rastlamamıştı. Ona baktı ve samimi bir gülümsemenin ardından devam etti. Adreane'de aralarında geçen bir konuşmada Lleweyn den bahsetmiş olmalıydı. Aileleri hakkında gizli bilgileri bile gece herkes uyuduğunda birbirlerine anlatıyorlardı.Yüzündeki ifadede bunun açık belirtisiydi. Onun herşeyin yolunda gideceği konsundaki güven dolu bakışları insanı çok rahatlatıyordu.

'' Lleweyn'ı burada bulunan herkes tanıyor olmalı. Olayın tam bilmesemde saklanması gerektiğini belirten bir haber almışlar. Bu elimdeki haritayıda domuz kafası sahibinden aldım. Ona iletmemiz istendi. Evet olay bu şekilde. Bu büyük ağacın yanında bekleyecekti bizi. Sanırım henüz gelmedi. '' dedi.

Sessizlik.. Bir kaç dakika süren bu sessizlikte herkesin ne düşündüğünü gayet iyi biliyordu. Onlara ilk anda söylemediği için pişmandı ama anlatamamıştı işte. Şimdi gitmek mi yada kalmak mı istediklerini merak ediyordu. Bu konuda onlara güvenmişti çünkü hepsi kelimenin tam anlamıyla kötü gün dostu nitelikte kişilerdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Maurellé Nemesis Argyris
Slytherin 6. Sınıf Öğrencisi
Maurellé Nemesis Argyris


Kadın
Ruh hali : Karanlık güneş ışığı.. Heyup7
Mesaj Sayısı : 636
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11984
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 09/11/08

Karanlık güneş ışığı.. Empty
MesajKonu: Geri: Karanlık güneş ışığı..   Karanlık güneş ışığı.. Icon_minitimeC.tesi 14 Mart 2009, 20:35

Arada bazı engellele karşılaşarak duraklıyor, sonra kararsız adımlarla yürümeye devam ediyordu Adreane. Aslında buraya gelmek konusunda başta hiç düşünmemişti, ama şimdi kafasında binibr düşünceyle ilerliyordu. Pozitif insanlar kötü olayları genelde kendilerine çekerlerdi. Felsefeye bakılırsa Adreane'nin şuan tamamiyle negatif düşünmesi gerekirdi. Yinede tüm endişeleri kenara bırakarak bu maceranın tadını çıkartmak istiyordu. Küçük bir patikaya girerken Josephine'i sollayıp tam Angie'nin yanına geçti. Tam yanına geldiğinde Angie'nin fuları bir ağaca takılarak yırtıldı. Adreane biraz telaş yapmıştı. Eğer dikkatsizlikleri olursa arkalarında iz bırakabilirlerdi. Neyseki Angie hemen uzanarak fularını kapmıştı. Hızlarını hiç kesmediler. Angie, Adreane'nin omzuna dokunarak onu ağaçların yanından uzaklaştırdı. Adreane ağaçlara bu kadar yaklaştığını farketmemişti bile. ' Biraz daha içerlerde. A evet şu büyük çalılardan sağa geçtik mi tamamdır.'' Adreane'nin meraklı gözleri Angie'ninkilerle buluştu. O buraya macera yaşamak için geldiklerini sanıyordu. *Yoksa bilmediğim bir amaçları mı var? Peki benden başka herkes biliyor mu?* Etrafındaki yüzlere baktığında Josephine de meraklı gözlerle Angie'yi süzüyordu. Ravenclawlı kız ise bu konuda birşeyler biliyor gibiydi. En azından bilmeyen tek kişi Adreane değildi. '' Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Buraya sıradan bir gün yaşamamak için geldik evet bu kısmen doğru. Ama sıradan kavramında düşündüklerimi tam açıklamadım sanırım. Hatta açıklayamadım. Dün Lleweyn den haber aldım. Evet Jose, tahmin ettiğin kişi.''

Adreane ağzının bir karış açıkta kaldığını farkederek eliyle ağzını kapama ihtiyacı duydu. Geceleri bitmek bilmez sohbetlerinde bu ayrıntı o kadarda ürkütmemişti onu. Ama şimdi bu gerçekle karşı karşıya kalacağını bilmek ister istemez ellerinin terlemesine neden olmuştu.
'' Lleweyn'ı burada bulunan herkes tanıyor olmalı. Olayın tam bilmesemde saklanması gerektiğini belirten bir haber almışlar. Bu elimdeki haritayıda domuz kafası sahibinden aldım. Ona iletmemiz istendi. Evet olay bu şekilde. Bu büyük ağacın yanında bekleyecekti bizi. Sanırım henüz gelmedi. '' Onu düşüncelerinden sıyırmaya yetmeyen bu sözlere aldırmadı. Aslında bunun tek nedeni vampirlere olan nefretiydi. Yoksa annesinin bir vampir tarafından öldürüldüğü ayrıntısnı henüz Angie'ye söylememiş miydi? Aslında bir kez daha vampir görmeye dayanabileceğini sanmıyordu ama kızları burada üç kişi bırakamazdı. Okula geç gittiğinde yakalanabilir, hatta bu sebeple sorguya çekilebilirdi. Derin bir iç çekti. Burada kalacaktı. "Bundan bahsetmemen...büyük yanlış oldu aslında. Vampirlere karşı hissettiklerim...anlatılmaz yani anlatılamaz şeyler. Ama bu seni yalnız bırakacağım anlamına gelmez. Burada kalabileceğime inanıyorum, kalabilirim!" dedi fısıltı gibi bir sesle. Açıkçası vampir ona zarar vermediği sürece hiddetlenip bir yanlış yapmak istemiyordu. Belkide vampirler hakkında Adreane'nin yaşadıklarını Angie tamamen unutmuştu....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Karanlık güneş ışığı..
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: RPG İçi Sayfalar-
Buraya geçin: