Rose Evelyn Constantine Dırdırcı Editörü
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 427 Yaş : 31 Kan statüsü : safkan Galleon : 11638 Ekspresso Puanı : -1 Kayıt tarihi : 27/02/09
| Konu: Rosaline Margossa Cuma 27 Şub. 2009, 21:27 | |
| İsim: Rosaline Margossa Cinsiyet: Bayan Soy: Safkan Asa:Asa dükkanı boş. Fiziksel Betimleme: Siyah saçları omuzlarına kadar dökülen, siyah gözlü bir kızdır Rose. Burnu etrafındaki çoğu kişiye göre fazlasıyla düzgün hatta kusursuz sayılabilecek kadar güzeldir. Çoğu kişi bu yüzden onu estetikli sanır ama o bunlara aldırmaz. Bacak boyu yaşıtlarına göre uzun sayılır. Fiziği düzgündür. Tek takıntısı sağ gözünün ara sıra seğirmesidir. Kirpikleri ona haşin bir bakış kazandırdığından, en çok bakışlarını sever.
Kişiliği: Rosaline kendini her zaman hafif bencil, deli dolu, gülümser birisi olarak görmektedir. Dünya üzerinde eşitliğe delicesine inanır. Kendine olan özgüveni fazlasıyla yeterlidir ona. Hatta çoğu zaman bu özgüven yüzünden başı derde bile girer. Genelde gülümser ama gülümsemesi bile onu ayrı çekici yapar. Bu çekicilik çoğu zaman onu fazlasıyla haşinleştirir. Eğer kızarsa yalnız kalmak her daim tercihidir. Sevdiği insanlara önem verir. Dersleri onun için ikinci plandadır. Ama mümkün olduğunca iyi olması için çalışır.En çok babasından aldığı sportif yönünü sever. Kort tenisi oynamaya bayılır denemese de yine de ilgisini çektiği bir kesindir. Geçmişi: Güzel bir nisan sabahında doğmuştu. Annesi ona en sevdiği isim olan Rosaline'i verince babası hafiften kıskanmıştı ama birşey dememişti. Küçüklüğü hep çok eğlenceli geçti. Tek ablası olan Volentien ile birlikte geçirdiği yaz tatilleri onun en vazgeçilmez iki şeyinden biridir. İkincisi ise babasının isteği üzerine baladığı ama bir süre sonra onda bir tutku haline gelen danstır. Hayatı boyunca, hiç durmadan dans edebilir. 9 yaşındayken bir keresinde bileğini burkmuştu. Bu burkuş onu bir kaç aylığına danstan uzak tutmak zorunda olmuştu. Belki de Roseline için en kötü bir kaç ay o aylardı. Geçmişinde önemli olan bir de Nanny vardı. Evin "sözü geçer" kişisiydi. Yaklaşık ellilerinde olmalıydı. Rosaline küçükken öldü. O gün bütünevi hiç olmadığı kadar büyük bir matem kaplamıştı. Nanny'nin ne yaptığını bilir, kendinden emin tavırları Rosaline'nin hayatına çivi gibi çakılan sahnelerdi. RP: Sıcağın yüzüne adice vurduğu bir sabahtı. Bütün aile erkenden kalkmış, yas perdesinin solgun ışığı yüzlere takılmıştı. Büyük anne Nanny'nin ani ölümü üzerine bütün komşular tek tek geliyorlardı. Evin küçük çocuğu olarak da bütün kapılar ona açtırılıyordu.
Sabahtan beri belki de onlarca kapıyı açmıştı. Artık odasına gitmeye bile tenezzül etmiyor; verandada, sessiz sakin bir halde oturuyordu. Aklında o destansı dikliği ve katı kurallarıyla ismini herkesin beynine kazıtmış Nanny vardı. Ufak elleri yanaklarına gömülmüş, gözleri beyaz bulutlarda bir süre düşündü boş boş. "Kaybın için üzüldüm, Margossa." sözleri onu gerçek hayata geri döndüren olmuştu. Kendi benliğine döndüğünde karşısında su yeşili gözlü, siyah saçlı onun yaşlarında bir kız duruyordu. Üzerindeki mor fiyonklu koyu yeşil elbisesi dizlerine kadar dökülüyor, kahverengi ipek gibi parlayan kâkülleri kaşlarının üzerine dökülüyordu. “Teşekkürler Anna.” Dedi sessizce. İçinde biran önce yalnız kalmayı arzulayan bir ses onu kızı kovmak için dürtüklese de sustu. Asabiyet Nanny’nin deyimiyle *Sarhoş olmak için boş bir viski şişesini devirmek* kadar saçma bir tanımdı.
Altmışlı yıllarda yapılan eski ahşap evin girişindeki saat bütün azametiyle öğleyi vuruyordu. Biraz önce yanağına gömülen yumak eller ve kendini üzüntünün gölgesine bırakan o küçük vücut bir anda dinçleşti. Çakmak gibi bakan gözleri kayın ağacının dallarına odaklandı. Çok da büyük olmayan ağaç ev, bütün dünyasını dolduruyordu sanki. Birkaç sene önce babasıyla birlikte Nanny’nin ehemmiyet dolu bakışları arasında birkaç gün içinde bitirmişlerdi. Boyası dıştan yoktu. Kimse kıskanmasın diye dışını kırık dökük bir tavırda bırakmışlardı. İçerisi ise bambaşka… Ağacın yeşil yapraklarının pencereden içeriye giren kısımlarıyla birleşen tahtalara beyaz boya eşlik ediyordu. Beyaz boya ağaç evin penceresiz duvarında yavaş yavaş sarıya sonrasında yeşile ve son olarak da maviye dönüyordu. Her bir duvar için ayrı bir renk… Harika bir işçilikle yapılmış renkler arası geçiş… Ve son olarak da her bir duvarda rengine bağlı, uyumlu fotoğraflar, kendi çizdiği resimler, topladığı ilginç süs eşyaları ve yapraklar…
Rosaline aklındaki düşünceleri toparlamayı denedi. Pencereden kulübeye giren yapraklarla dolu dalın altına oturdu. Neredeydi şimdi büyükannesi? Cennette cennete diyip duruyordu herkes. Peki bu cennet neredeydi?
-Hey Rosaline. Orada mısın? Yukarıya geliyorum. Nereye kayboldun yine..?
Düşünceler arasından buğulu bir şekilde gerçek dünya boyutuna dönen siyah gözler küçük kıza sinirli bir şekilde bakmıştı bu sefer. İçindeki yalnız kalma isteği Nanny’nin öğrettiği bütün kibarlık kurallarının dışına çıkmıştı. “Sen… Sen beni yalnız bırak. Ne ruhsuz bir şeysin sen? Git diyorum anladın mı? Git buradan. Yalnız kalmak istiyorum!” Küçük kız bu sözler üzerine sanki büyük bir gülle yemişçesine afallamıştı. Arkadaşlık umudu ile ağaçtan yukarı atılan adımların sonucunda onu karşılayan bu sözler, dünyasını karartmıştı sanki birden bire. Gözlerini hızlıca kırpıştırdı. Hücrelerinin ateş soluduğu her halinden belli oluyordu. Rosaline ciddi bir tavır sergileyerek ona çıkış merdivenini gösterdi. Beyni değildi onu kontrol eden. Tamamen sinir hücrelerinin dediğine amade bir şekilde davranıyordu.Kızın gidişini gözlerinde parlayan bir alevle izledi. Kulübenin camına yaklaştığında ise küçük kızı gizli bakışlarla süzdü bir iki kere. Anna’nın gözlerinden akan yaşları fark edince yaptığı hatayı fark etti. Ama içinde ona karşı duyduğu nedensiz siniri yenmek, o an için yapmayı planladığı son şeydi. | |
|
Marveille Croweix Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 2182 Yaş : 29 Kan statüsü : safkan yani nolcak ki başka. Galleon : 12728 Ekspresso Puanı : 22 Kayıt tarihi : 11/11/07
| Konu: Geri: Rosaline Margossa C.tesi 28 Şub. 2009, 13:19 | |
| 2. Sınıf Hufflepuff
- Büyücü Konseyi - | |
|