Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Tristan Khajoh

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Lilith Samael
Vampir
Lilith Samael


Erkek
Ruh hali : Tristan Khajoh 37978406tk7
Mesaj Sayısı : 109
Yaş : 31
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11516
Ekspresso Puanı : 3
Kayıt tarihi : 02/03/09

Tristan Khajoh Empty
MesajKonu: Tristan Khajoh   Tristan Khajoh Icon_minitimePerş. 05 Mart 2009, 21:37

    Tristan
    Khajoh

      X Bay
      X Safkan
      X Asası doğum gününe uygun olmayan bir şekilde söğütten ve fazlasıyla uzun -14 inç- yapılmıştır. Aykırılığı sadece bu kadarla kalmamış suni sihir özü kullanılmıştır. Tabii bunun ne anlama geldiğini sadece Khajoh ailesi biliyor, onlar da bunu açıklamaya pek niyetli değil.

Tristan Khajoh Babackkevin16

Bir çocuk düşünün, yüzü en mükemmel heykeltraşın bile yapamayacağı kadar düzgün hatlara sahip; vücudunu hem güçlü hem zerafet dolu kılan kas demetleri derisinin altında oynaşıyor. Derisi, en yumuşak ve sert taştan oyulmuş; gerginliğinin oluşturduğu pürüzsüzlük hissi onun yumuşacık olduğu hissini engelleyemiyor. Ve bakışları: Hiçbir heykelin sahip olamayacağı derin kahverengi gözleri en vahşi arzularınızı dürtüklerken bunların hepsini büyük bir olgunlukla karşılayabileceğini fısıldıyor.

Onun adı Tristan, doğru, büyü dünyasının en genç modeli Tristan Khajoh.

Çıkık elmacık kemikleri, yuvarlak çenesi, gözlerine düşen açık kestane saçları ona nazik ve gizemli bir hava verirken ironik bir şekilde herkesin onu tanımasını ve Tristan'ın hırçın davranmasını sağlıyor. O zaman görünümünü değiştirmek istediğini fark ediyor ama faydası yok, kendisini değiştiremiyor. Annesinden geçen mükemmelliyetçilik onun marka takıntısıyla birleşince asla kötü görünemiyor, bir melek nasıl kötü görünür? O da acısını bakışlarıyla çıkarıyor. Eğer üç saniyeden uzun süre gözlerine bakmak yerine vücudunu süzdüğünüzü veya dudaklarına dalıp gittiğinizi anlarsa bakışlarıyla yemeye başlar. Aklınızdan geçenleri okuduğunu düşünürsünüz. Sizi utandırır, hüzünlendirir. Ama yine de ince bir ruha sahip olduğu her daim bellidir. Çünkü dudaklarında beliren gülümsemenin naifliği bunu fısıldar.


Tristan Khajoh Untitled1-8

Tristan, ailesi ona ne verdiyse o olmuştur. Yani narsistlik kanında vardır, safkanlığı bu noktada su yüzüne çıkar. Gerçi hiçbir zaman karanlık veya aydınlık diye adlandırılan taraflara eğilim göstermemiştir. Onun safkanlığı asaleti belirten türdendir. Mugglelarla her zaman içli dışlı olmuştur, tamamen dışlamamıştır. Ancak aynı zamanda kendisine tapan muggle hayranlarını her zaman küçük görmüş, onlara ailesinden öğrendiği gibi kendi başının çaresine bakamayan zavallılar gibi davranmıştır. Düşman kesilmek? Bu kadar ciddiye aldığını söylemek zor olur.

Aslında hayatındaki çok az sayıdaki kimseyi düşman kesilecek veya aşık olacak kadar sevmiştir. Öncelikle kan bağı gelir onun için. Annesi, babası ve küçük kız kardeşine duyduğu abartısız aşktır. Küçük yaşta büyücü asilzadelerine takdim edilmesi, maskeleri erkenden tanımasını sağlamıştır. Açık bir güven sorunu olsa da bunu dert etmez. Ailesi olmadığı zaman da kendisiyle yetinir.

Yalnız kalmak onun için asla sorun olmaz, kaldı ki küçük yaşta edindiği ün yalnızlığı bir mükafat olarak değerlendirmesine neden olmuştur. Yalnızken kitap okur, kemanıyla oynar. Bazen de resim yapar. Resimde oldukça iyi olsa da, konusunu oldukça dar tutar. Zor beğenen biri olarak çizmeye değer bulduğu şeyler azdır. Bir şeye değer vermeyegörsün; resmini çizmek bir yana, o şeye tutkuyla bağlanır. O zaman içindeki dingin balans yok olur. Fırtınada açık denizde kaybolmuş gibi hisseder. Elde etmek için planlar yapar, hedefine yaklaşır ve asla kaybetmez.

Bu konuda ona yardım eden muhtemelen aristokrasinin onda yerleştirdiği sinsiliktir. Tabii hayatın ona bu yüzü vererek geçtiği torpili de unutmamak lazım. Çünkü Tristan bunu çoğu zaman unutur. Sadece kendisinin bile mükemmel olmak için yetip arttığını düşünür. Çoğu zaman haklı olduğunu söylemeleri ne yazık ki bu görüşü geri dönülmez şekilde yerleştirmiştir. Oysa kendi ahlak görüşünü kendi oluşturan biri olarak sabit fikirli biri olarak tanımlanamaz. Sinsi zihni her türlü durumu lehine çevirebilecek kıvraklıktadır. Kör olduğu tek nokta kendisidir.


Tristan Khajoh Untitled1-9

Özgeçmiş, aile geçmişi eklenecek.

Zümrüt Söğüt'ün kalın ve yaşlı köklerinin uzandığı en uzak noktalardan birinde, kökün oluşturduğu rahat kıvrıma oturmuştu. Dolunayın arada bulutların arkasına saklanmasıyla, zaten belirsiz ayrıntıları daha da silikleşiyordu. Şehvetin rengi kırmızının, şarap kırmızısı tonunda olan elbisesi ise yapraksız ağaçların dalları arasında yere ulaşan yolu bulan tutam tutam dolunayın bağışlayıcı donuk ışığında bile çarpıcıydı. Kumaş, kızın her hareketine mükemmel uyum gösterip hatlarını olağanca zarifliğiyle ortaya çıkarsa da bel kısmında desteklenmişti; leğen kemiğinin biraz altında başlayıp göğüslerinin hemen altına kadar, içindeki kanı emmeye çalışan sarmaşıklar gibi görünen siyah bir kurdele sarılmıştı. Göğüs dekoltesi yüzünden savunmasız görünen beyaz cildinin çıplaklığını boynuna sardığı aynı kurdeleyle saklamaya çalışmış gibiydi. Gerçekte ise tek amacı, vampirler için armağan edilmiş bir ziyafet görünümünde olan boynuyla onları cezbedip acizliklerini izlemekti. Onlar kendisinden korkadursunlar, onun en küçük bir çekincesi bile yoktu.

Çellosunu, elbisesinin eteklerini biraz geri çekerek bacaklarının arasına koymuştu. Yay tellere her dokunduğunda, eski yaşamlarına gömülmüş neşeli Bach'ın birinci suitinden notalar hafif melteme karışıyordu. Müzik, cenaze müzikleri haricinde bir lüks olarak görüldüğünden etrafını bir tufan gibi saran ve kulaklarını dolduran melodi Gabrielle'e büyük bir neşe veriyordu. Bu gece böyle sona ererse, mutlu uyuyabilecekti. Zaten cehennemin ortasında çello çaldığı için Harpçı Orpheus'un adına layık görülmemiş miydi? Hayır, o asıl cehennemden canlı çıkabildiği için Orpheus'tu. Başka hangi insan Edward'la bir yıl yaşayıp da insan ve canlı olarak kurtulabilirdi? Bunda Edward'ın gösterdiği iltimasın payı olsa da, gerçekten başarmıştı. Ama hayatın boyunca bir daha asla Edward'dan kurtulamayacaktı...Ve köklerinden.

Mutlu bir uyku hayaliyle kapalı duran gözlerinin üzerindeki kalemle çizilmişçesine düzgün kaşları çatıldı. Olması gerekenden daha fazla bastırdığı için boğuk çıkan bir son notayla parçayı bitirdiğinde gözleri açıktı. Kötü düşüncelerin peşlerinde kötü olayları, zincirinin bağlı olduğu çiviyi sürükleyen köpekler gibi getirdiklerine inanırdı. İçine bir kuşku düşmüştü ister istemez. Gözleriyle, yapraksız ağaçların arasında uçan domuz gibi göze batan yeşil söğüt dalını aradı.

Zümrüt Söğüt, göktaşının değişime uğratmasına sevindiği nadir yaratıklardandı. Bir nevî felaket tellalı olarak işine oldukça yarıyordu. Kilisenin arkasındaki mezarlığın bitiminde başlayan ormanın hemen kıyısında dikili, dev bir gövdesi vardı. Gövdesi devdi, kökleri ise devasa. Kasabanın bir kısmını, çarpık açılan izinsiz yollar gibi sarmıştı. Adını kazandıran özelliğiyse çoğu insanın ve bazı vampirlerinin kanını donduruyordu. Toprağı sulayan kan, ağacın besin maddesiydi. Köklerinin ulaşabildiği yerlerde akan kan su gibi emiliyordu ve o bir kaç dakika için söğütün her bir yaprağı zümrüt gibi kıpkırmızı oluyordu. Bu kadar da değildi, insanların ruhlarının bir parçalarını hapsediyor, öteki tarafa geçmelerine engel oluyordu. Güçlü her ruh için bir dal uzuyordu, kan emilimi sırasında istedikleri gibi hareket edebilen dallar, geriye kalan zavallı ruhlar ise gövdede hapsoluyordu. Gabrielle bu ruh işini pek bilen olduğunu sanmıyordu, bilenlerin ise bu civarda ölmek istemeyeceğinden emindi.

Yaprakların daha kızarmadığını görüp biraz daha zamanı olduğunun kanısına vardı. Çelloyu ve yayı yana çekip, canlılık belirtisi göstermekten alabildiğine uzak kuru köke dayadı. Ayağa kalkmadı, dizlerini zemine koyup öne eğildi. İnce parmaklarıyla yerdeki çerçöpü temizleyip bereketli kara toprağa ulaştı. Bütün avucunu nemli toprağa dayayıp gözlerini kapadı. Dudaklarının hızlı hızlı hareket ettiğini görmeyen biri kolaylıkla sonsuz uykuya daldığını söyleyebilirdi. Ama kız, birden gözlerini açtı, soluk ışıkta gözlerinin karadelikler gibi hiçlik dolu olduğu görülüyordu. Eliyle toprakta bir daire çizdi ve ve parmaklarının ikinci boğumlarını kırıp toprağı itti. Toprak, kuma dönüşerek içeri çöktü. Gabrielle hızla değerli çellosunu ve yayını içeri bıraktı. Toprağın kendisini yenilemesini izlemektense bir kaç saniye önce kırmızıya dönmüş yaprakları takip etmeye başlamıştı bile.

Saldırının gerçekleşme ihtimalinin olduğu binlerce nokta vardı, hangisinde gerçekleştiğini tahmin etmek zordu -normalde. Ama bu saldırı yakınlarda gerçekleşmiş olmalıydı. Engel olamadığı bir şekilde kanın kokusunu alıyordu. Damağında kirli kanın tadını, demirimsi tadı hissedebiliyordu, aç gözlülükle dudağını ısırdı. Hissettiği tek şey bu değildi. Küçük bir çarpıntı hissediyordu, bir çocuğun korku ve hüzünle çarpan kalbini. Vampirler eskisinden de kirli oynuyordu. Bu sırada, dallar gittikçe güç kazanmıştı. Yine de kokunun geldiği kilisenin arkasındaki mezarlığa ulaşmasını engelleyecek kadar güçlü değillerdi. Sadece sonsuz tutsaklığın verdiği azapla kıvranıyorlardı. Edepsiz bir ruhun eteğinin altına sokularak kalçalarına dolandığını hissetti. En azından boğazına dolanmaya çalışmıyorlardı, en azından savaşın kurbanları genelde masumdu. Saçlarının arasından fırlayan bir iğne, dalın girdiği yerden eteğinin altına daldı. Tam ortasından ona saplandığını tahmin edebiliyordu Gabrielle. İğne dalı geri çekti ağır ağır. Dal, kaval sesiyle oynayan bir yılan gibi havada yalpaladı. Kendini nihayet geri çekince, iğne aynı tehlikeli hızla kızın saçlarına döndü.

Gabrielle iki dakika sonra, artık hıçkırıkları da duyabiliyordu. Bu hiç kuşkusuz beş, altı yaşlarında dişi bir insan yavrusuydu. Beyaz bir giysi yığınının üstüne kapanmıştı. Gabrielle ne olduğunu tahmin edebiliyordu fakat yine de kanı tümüyle çekilmiş o genç, buruş buruş, kuru yüze bakmak için biraz daha yakına geldi.Kızcağız onun hafif adımlarını fark etmemişti. Gabrielle kızın cesetten korkmamasının sebebinin cesaret değil, yalnızlık korkusu olduğuna kanaat getirmişti. Öyle ki, çevresine kulaklarını tıkamıştı.Tanıdık gelen bir şey, duygularının, duvardan sızan bir demet gün ışığı gibi çocuğa odaklanmasına neden oldu. Elini çocuğun omzuna koydu. Önündeki kız gibi, annesi olamayacak kadar gençti; ablası olmalıydı, hala gecelik giyiyordu. Kız kızarmış yüzünü Gabrielle'e çevirdi. Bir an hıçkırıkları durdu, hipnotize olmuş gibi şişik gözlerini Gabrielle'in yüzüne dikmişti. Bu masum yüz onu ikna etmiş olacaktı ki kollarını boynuna sardı ve bütün ağırlığını ona verdi. Gabrielle bir an kızın gözyaşlarından etkilenmekle birlikte çekilmedi. Onu anlayabiliyordu. Kızı kucağına çekti.

-"Geçti."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Amortentia Cécile Derwent
Emekli Cadı
Amortentia Cécile Derwent


Kadın
Ruh hali : Tristan Khajoh Hmbl7
Mesaj Sayısı : 1343
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 13570
Ekspresso Puanı : 24
Kayıt tarihi : 26/08/06

Tristan Khajoh Empty
MesajKonu: Geri: Tristan Khajoh   Tristan Khajoh Icon_minitimePerş. 05 Mart 2009, 21:47

Tristan Khajoh Slytherin
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/amo
 
Tristan Khajoh
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Tristan Edwin Coleridge

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mantar Pano :: RPG Dışı Sayfalar-
Buraya geçin: