|
| Gecenin Rengi ~ | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Archles Samael Frohagen Galadriél Circulus Sahibi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 70 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11519 Ekspresso Puanı : 7 Kayıt tarihi : 08/03/09
| Konu: Gecenin Rengi ~ Salı 24 Mart 2009, 13:52 | |
| Güneş, kızılın en güzel tonlarıyla süslü sonsuz bir tiyatro sahnesini andıran gökyüzündeki rolünü tamamlayıp sahneden ağır ağır ve izlyicilerini kendine hayran bırakarak ayrılırken, dolunayda aynı hız ve yeni bir oyuna başlamanın heyecanıyla sahneye çıkmaya hazırlanıyordu. Sarışın adam bütün gününü penceresiz odada geçirdikten sonra son birkaç gündür aklını kurcalayan düşünceleri bir nebzede aydınlatabilmiş, zihnindeki bulanıklığı aldatıcı ve bir o kadarda hoş berraklığa bırakabilmişti. Büyükbabasından aldığı teklif onu bir yol ayrımıan sürüklemişti. İhtiyar adam, torununu yanına İsviçre'ye çağırmıştı. Oraya giderse ve büyükbabasının yönettiği işlerin başına geçerse çok ciddi miktarda para kazanacağının bilininceydi Archles ama hayali ve tüm hayatı olan bu barı da bırakmak istemiyordu işte! Ayrıca sürekli kafa patlatarak uzun ve düzenli saatler içinde çalışmak ona göre değildi. Yine de ihtiyar Archles'ın yaşayan tek akrabasıydı ve doğal olarak onu kırmak istemiyordu... Güçte olsa verebilmişti en sonunda kararını, elbette hayallerinin peşinden gidecekti. Hem haddinden fazla paraya kimin ihtiyacı vardı ki? Büyükbabasının ise kendisini anlıyacağını umut ediyordu, en kısa zamanda adama durumu açıklayan bir mektup yazması gerektiğini not etti kafasına. Gün ışığından yoksun olsa da odası, sık aralıklarla yerleştirilmiş lambaların ışıkları en az Güneş ışığı kadar aydınlatıyordu bu şıkca döşenmiş yeri. Bakışlarını duvarda asılı olan saate kaydırdı, bu yapay aydınlık her zamanki gibi aldatıyordu genç adamı. Bir buçuk saat sonra barı açacaklardı artık yukarı çıkıp hazırlıklara bakması gerektiğinin farkındaydı. Oysa daha zamanı olduğunu düşünmüştü. Hafifçe iç geçirerek sırtüstü uzandığı yataktan kalktı ve üzerine daha 'şık' bir şeyler geçirerek yukarı kata yöneldi.
Evet, herkes açılışa hazırlanmakla meşguldü, yüzüne parlak bir gülümseme yerleştirerek barın içinde ilerlemeye başladı. Böylesine boşken oldukça korkutucu görünen bir barının olduğunu ilk kez farketmenin hayretini yaşıyordu şimdi. Gözleri tek tek tüm çalışanlar üzerinde dolaştı, Adonia hariç herkes burada gibi görünüyordu, o da neredeyse gelir diye düşündü ve bara doğru yürüdü. Bianca en çok tercih edilen içkileri tezgaha dizmekle meşguldü, işini kolaylaştırmaya çalışıyordu. Archles'ı görünce yapmacık bir gülümseme iliştirdi suratına, kadının bu tavrını görmezden gelerek " Dünya'nın en seksi barmeninden bir kadeh şarap almak için ne yapmam gerekiyor? " Diye sordu, çehresine çapkın bir ifade yerleştirirken. Beline dek inen dalgalı kahverengi saçlarını savururken " Sadece istemen yeterli, tüm isteklerini yapmak görevim öyle değil mi? Ne de olsa patron sensin. " Dedi kadın özellikle 'tüm' kelimesini vurgulayarak. Ardından raflardan birinden aldığı kadehe kırmızı şarap doldurup adama uzattı suratında eğreti duran aynı gülümsemeyle. Archles cilalı, kaygan yüzeye bırakılan kadehi alıp elinde birkaç kez çevirdi, sanki ilk kez görüyormuşcasına inceledi kadehi. Sonra uzun zamandır şarap içmediğini fark etti, en azından 'tadına vararak' içmediğini. Kadehi dudaklarına doğru götürürken birkaç saniyeliğine yumdu gözlerini ve dilindeki, beynindeki ve bedenindeki her bir noktanın hissetmesine izin verdi bu leziz akışkan sıvıyı. Baş döndürücü lezzeti son damlasına dek hissetti... Ardından yeniden açtı gözlerini, " Enfes. " Dedi içki şişeleriyle boğuşan kadına bakarak ardından bar tezgahına ve ardındaki kadına sırtını dönerek elindeki kadehi sıkı sıkıya kavramış biçimde tekrar gözden geçirdi Galadriel'i... Sonra birden duyduğu müzikle irkildi, işte sessizlik sona ermişti, sabaha dek sürecek şamatanın açılışı yapılmıştı bile, kendini dinleme seansı bitmişti. Lûthien, prova yapmak için sahneye çıkmıştı. Dev plartformun üzerinde parlıyordu adeta. Archles karşı koymaya çabalasa da adımları onu sahneye doğru çekiyordu, sonunda plartformun tam karşısına konuşlandırılmış olan rahat deri koltuklardan birini kestirdiği gözüne ve güçlü bedenini bir kum torbası gibi koltuğun üzerine atıverdi. Elindeki kadeh henüz yarılanmamıştı bile ama kendinden geçmiş gibiydi... Buna neden olan şey elbette tükettiği birkaç yudum şarap değildi, şu anda tüm cazibesiyle şarkı söyleyen veelanın efsunlu sesiydi... Uzun bir zaman sonra Lûthien'i tekrar arzuladığını hissetti ama kendisine engel olmalıydı, bu veela ile gereğinden fazla yakınlaşması kötü sonuçlar doğurabilyordu, geçmişte bununla ilgili sayısız ötnek halihazırda mevcuttu zaten. Kısa bir süre sonra veela şarkı söylemeyi bıraktığında derin bir uykudan uyanıyor gibi hissetti... Derin ve sihirli bir uykudan... Gündüz rüyası dedikleri bu olsa gerekti, aslında veela büyüsü daha doğru bir terimdi. Veelanın sahneden inişini Archles'a doğru yürüyüşünü ve narin bedenini adamın yanına bırakışını izledi... " Şarkım nasıldı? " Dedi ipeksi sesiyle. Archles gözlerini kadının bacaklarından ayırabilmeyi başardıktan sonra " Herzaman ki gibi güzelim. " Diye geçiştirdi onu ve kafasını diğer yana çevirdi, ama Lûthien adamın kendisinden kaçmasına izin vermeye niyetli değil gibiydi, nitekim Archles az sonra veelanın incecik kollarını omuzunda hissetti ve kafasını yeniden ona çevirmek zorunda kaldı. " Uzak dur Lûthien. " Diye fısıldadı ama söylediklerine kendisi bile inanmıyordu, veela ise adamı etkilemiş olmanın heyecanıyla çepeçevre sarılmıştı. Gözleri parlarken " Beni özledin mi? " Diye fısıldadı adamın kulağına. Archles irkildiğini hissetti, kalbi daha hızlı çarpmaya başlamıştı, bu fark edilmeyecek gibi değildi. Veela ile burun burunaydılar ve öpüşmeleri an meselesiydi Archles bunu bir yandan deli gibi istiyor bir yandan da bundan köşe bucak kaçmaya çabalıyordu eğer veelayı öperse devamının geleceğinden hiç şüphesi yoktu çünkü, asıl korkutuğuda buydu zaten.
" Archles. " Duyduğu bu tanıdık sesle rahatladı ve kafasını sesin geldiği yöne çevirdi, soran gözlerle Adonia'nın suratına baktı. Lûthien, 'romantik' anlarının bölünmesine epey içerlemiş gibiydi ama kollarını Archles'ın boynundan bir an olsun ayırmıyordu. " Bu gece sahneye çıkmıyorum. " Dedi Adonia belli belirsiz bir sesle. Genç adam kadını tepeden tırnağa süzdü " Neden? " Diye sordu, bir gerekçesi olursa bu gece çalışmamasına elbette izin verebilirdi ama içinden bir ses kadının geçerli bir mazereti olmadığını söylüyordu " Çünkü istemiyorum. " Nitekim bu sözler haksız olmadığını ispatladı. Ama haklı olması bir işe yaramazdı, bu sözler adamı sinirlendirmişti " Bu da ne demek? Sence burası canın istediğinde çalışıp, istemediğinde arkanı dönüp gideceğin bir yer mi? Unut bunu güzelim eğer iyi bir nedenin yoksa bu gece çalışmak zorundasın. " Şu anda bardaki tüm çalışanların onları dinlediğini adı gibi biliyordu Archles, bu nedenle kendisine hakim olmalıydı. " Hiçbir şey yapmak zorunda değilim. " Dedi kadın buz gibi bir sesle " Ya öyle mi dersin? Sana paranı ben veriyorum ve o parayı burada çalışarak kazanıyorsun. İşte tam da bu nedenle benim dediklerimi yapacaksın Adonia. " Adam mavi gözlerinden alevler fışkırarak kadına bakmayı sürdürdü. Birkaç dakika süren oldukça gergin bir sessizliğin ardından " O halde istifa ediyorum. " Dedi Adonia cılız, titrek bir sesle. Bunu yapamayacağını her ikiside biliyordu ama Archles'ın otoritesini sarsmaya çalışması adamı gerçekten sinirlendirmişti. " Kimse senin nazını çekmek zorunda değil, defol buradan küçük sürtük. " Diye tısladı Lûthien. Archles, varlığını bile unuttuğu, kollarını adamın boynuna dolamış veelayı sertçe kendisinden ayırdı ve " O lanet çeneni kapalı tut Lut. " Dedi. Ardından ayağa fırladı ve Adonia'yı ince bileğinden kavradığı gibi üst kata çekiştirmeye başladı. Kadının tüm karşı koyma çabalarına rağmen onu zorla terasa çıkarttı, dolunay çoktan gökyüzünde parıldamaya başlamıştı. Archles ateş püskürerek kadına baktı, bu gece birileri nerede durması gerektiğini öğrenecekti anlaşılan... | |
| | | Adonia Katian Galadriél Circulus Çalışanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 30 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan (Kofti) Galleon : 11484 Ekspresso Puanı : 7 Kayıt tarihi : 14/03/09
| Konu: Geri: Gecenin Rengi ~ Çarş. 25 Mart 2009, 19:54 | |
| Suratına vuran gölgelerle dans eden kızıllığı seyrediyordu bir kez daha hayran kalarak. Güneş'le birlikte sönüp gidiyordu tüm canlılığı bir kez daha ve bir kez daja terk ediyordu kutsanmış ruhu onu.Gece çökmeye başlamıştı işte ve arzıslık onu ele geçirmek için sabırsızlanıyordu şimdi. Nefret ediyordu bu kirlenmiş bedeninden. Nasıl varmıştı bu noktaya? Nasıl becerebilmişti kendisinden bu denli nefret etmeyi? Artık eziliyordu bu günahların altında. Ruhu daha fazla kaldıramıyordu bu ağır yükü, bedeni ona isyan ediyordu. Derin bir nefes aldı, çok sevdiği Tanrı'sının cennetine gidemeyecekti, bunu biliyordu. Tüm hayatı boyunca bunun için çabalamıştı oysa ki. Şimdiyse öylesine uzak hissediyorki kendisini O'na... Sağ eli artık otomatikleşmiş bir hareketle göğsünün üzerinde taşıdığı haca kaydı. Sert metali kalbine doğru bastırdı ve metalin soğuk yüzeyini teninde hissederek irkildi. Birkaç dakika boyunca çekmedi elini kutsal işaretten, bu arada gökyüzüde iyiden iyiye kararmaya başlamıştı; gecenin günahlarını saklamak için... Gözlerini gökyüzünden ayırıp kolundaki saate kaydırdı. Artık hazırlanması gerektiğinin bilincindeydi, ama bunu yapmak istemiyordu. O yerden nefret ediyordu. Ve o adamdan. Archles...
"Evet. Ne diyorsun? Bizimle çalışacak mısın?" Diye sordu sarışın adam, elinceki büyük kupayı dudaklarına götürürken. Dün gece, adının Archles olduğunu öğrendiği bu adamdan iş teklifi almıştı, böylesi bir şans pek az insanda vardı doğrusu. Düşünmesi için verilen bir günlük süre dolmuştu ve o yanıtını vermek için adamın yanına gelmişti işte. Şu anda içinde bulunduğu bu barda dans edecekti, adam fiziğinin bu iş için yeterli olduğunu, diğer konularda çalışanların yardımcı olacaklarını söylemişti. Sadece akşamları çalışacaktı, oldukça iyi bir para kazanacaktı üstelik ama yarı çıplak bir şekilde onca insanın gözü önünde dans etmeyi kendine yediremiyordu. Dindar biri olduğu varsayılırsa pek de haksız değildi bu konuda. Ama hayatını sürdürmek içi nbu işe ihtiyacı vardı. Sırtını üstünde oturduğu koltuğa yasladı ve derin bir nefesaldı. Şu anda mugglelardan nefret ediyordu ve onların o iğrenç dünyalarına dönmek istemiyordu ayrıca büyü dünyasında onun gibiler ikinci sınıf insan muamelesi görürdü, kendi ailesi bile ona bun yapmamışlar mıydı? Yani büyük ihtimalle bulabileceği en iyi işte bu... Ya bu işi kabul edecek ya da daha beterine razı olacaktı... Fazla seçeneği yoktu anlaşılan... " Evet... Çalışacağım. " Diyen sesini duydu sonra... Buruktu sesi, kendisi değil d ebir başkasıydı sanki konuşan. Tüm inançlarına ve kendisine ihanet ettiğini biliyordu yine de buna mecbur hissediyordu kendini. " Ama sana söylemem gereken bir şey var. " Gözlerini devirerek dudaklarından dökülmesine izin verdi sözcüklerin. Eğer burada çaışacaksa ileride zor bir duruma düşmemek için bu adama en büyük sırlarından birini açıklamak zorundaydı. Ama bunu söylemenin bu kadar zor olduğunu fark etmemişti hiç... Cesaretini topladığında " Ben.. Ben büyü yapamıyorum. Yani ım.. " Ama cümlesini tamamlayamadı, bu işi onun yerine yapan kişi Archles olmuştu " Koftisin değil mi? " Dedi adam... Adonia pembeleştiğini hissettiği yanaklarını kapatmak için gece kadar siyah saçlarını suratına doğru ittirdi ve hafifçe kafasını salladı. Archles istifini bozmaksızın " Biliyorum. " Dedi. Adonia kahverengi gözlerini adama çevirdi sorgularcasına, genç büyücü ise kadının merakını tatmin etmek istercesine araladı dudaklarını " Büyü dünyasına yabancı olduğunu anlamak zor olmadı. " Adonia garip bir şekilde rahatladı, adam bu durumu önemsemiyordu anlaşılan. " Nasıl? " Diye sordu usulca. " Güzelim... İçkinin parasını dolarla ödemeye kalktığında dünyamıza yabancı olduğun anlaşlıyordu. Ben de biraz mantık yürüttüm, bilirsin. " Dedi oldukça sakin bir tavırla. Adonia dün gece gerçekten iyi bir pot kırdığını hatırladı. Eğer kofti olduğunun duyulmamasını istiyorsa daha dikkatli davranması şarttı. " Şey bunu ba.. " " Kimseye söylemem, merak etme. " Diye ikinci kez cümlesini tammaladı Archles. Adonia buruk bir gülümsemeyle teşekkür etti adama. Sarışın adam ise gamzelerini ortaya çıkartan harika gülümsemesiyle Adonia'ya uzattı elini " Galadriél'e hoşgeldin. " Dedi. Adonia kendisine uzatılmış eli sıkarken içinde bir şeylerin acıdığını hissetti...
Gözleri suratına vuran hafif ışıkla parlıyordu. Dolunay gökyüzünde yükselmeye başlamıştı, sıradan biri onun yaşadıklarını analayamazdı. Adonia eski bir rahibeydi, eğer kiliseden kovulmamış olsaydı tüm hayatını mutlu bir şekilde sürdürebilecekti. Ama ne yazık ki çok geçti bunun için. Ama Tanrı'sına duyduğu sonsuz aşka engel olamamıştı kilise tarafından damgalanması. İçindeki bu aşka rağmen, aç köpek gibi onu seyreden adamların karşısına geçip erotik danslar etmek canını acıtıyordu. Kendisine saygı duymuyordu artık, zaten saygu duyulacak bir tarafıda yoktu! Ve onu bu işe bulaştırdığı için nefret ediyordu Archles'tan... Aslında genç adamın hiçbir suçunun olmadığını çok iyi biliyordu, adam sadece bir teklifte bulunmuştu, teklifi kabul eden kişi Adonia'ydı... Kararlarından pişmanlık duymaması gerekirdi, öyle olsa bile suçlayacağı, kızacağı tek kişi kendisiydi ama yine de engel olamıyordu nefretine... Archles onu iğrendiriyordu, oysa Adonia'ya pek çok kişinin davranmadığı kadar nazik davranırdı genelde... Açık kalan pencereden giren kuru soğuk siyahsaçlarını uçuştururken, bedeni incecik bir dal parçasıymış ve her an savruluverecekmiş gibi güçsüz duruyordu. Yine aynı rüzgar suratını yalayıp geçerken gözlerinin acısını hissetti... Birkaç saniyeliğine kapattı onları ve izin verdi kristali andıran birkaç damlanın yanaklarından akıp gitmesine... Bu gece o yerde çalışmak istemiyordu, kendisini yeterince berbat hissediyordu zaten... Archles'tan izin istemeye karar verdi ve oturduğu yerden kalkıp odasına doğru yöneldi üzerini değiştirip patronunun yanına gitmek için.
Yaklaşık bir saat sonra Galadriél'in teras katında Archles'ın öfkeli bakışlarıyla yüzleşirken buldu kendini. İzin istemesinden doğan ufak tartışma birbirlerine verdikleri ters cevaplar nedeniyle büyümüş ve resmen kavgaya dönüşmüştü. Adonia istifa etmek istediğini söylemişti, elbette bilinçsizce yapılmış bir eylemdi bu ama pişman da olsa söylemişti bir kere... Burun deliklerini dolduran buram buram ıhlamur kokusu Archles'ın gerçekten sinirlendiğini anlamasına fazlasıyla yetmişti... " Bu da neydi şimdi? " Diye sordu adam öfke dolu bir sesle, kendisine hakim olmaya çalıştığı sıkılmış yumruklarından belliydi. Adonia " B.. Beni duydun. " Dedi belli belirsiz... Sözünden geri dönememenin çaresizliği içindeydi. Yine esmeye başlayan rüzgar saçlarını savururken üzerindeki incecik bulüz onu ısıtmaya elbette ki yetmeyecekti... Kollarını göğsünde birleştirdi ve kafasını hafifçe öne eğdi bu haliyle yaramazlık yapan küçük çocukları anımsatıyordu. " Demek istifa etmek istiyorsun... Pek sonra ne olacağını sanıyorsun Adonia? Bu... bu halinle daha iyi bir yaşama sahip olacağını mı? " Archles kendisini yatıştırmaya çabalarken dişlerinin arasından söylemişti bunları... Kadın, Archles'ın ne demek istediğini gayet iyi anlamıştı " B... Be.. Ben.. " Diyebildi sadece ama sesi sonsuz karanlığın içinde alçaldı alçaldı ve sonunda yok oldu. " Sana şimdiye dek bir kez bile kötü davranmadım.. Para kazanmanı, hayatını oturtturmanı sağladım. Peki bu nankörlük niye? " Adam, onu nankörlükle suçlamıştı evet dışarıdan bakıldığında tam da böyle görünüyordu davranışları ama aslında neden böyle davrandığını kim, nereden bilebilirdi ki? " Şimdi istifa edersen ne olacağını sanıyorsun güzelim? Safkanın böylesine önem verildiği bir dönemde daha iyi şartlarda mı yaşayacaksın? Hiç sanmıyorum... Eğer istiyorsan şimdi gidebilirsin! Umurumda bile değil, sana yeterince tölerans gösterdim zaten Adonia. " İşte adam beklenen cümleyi kurmuştu sonunda, peki ya ne yapacaktı şimdi? Kalacak mıydı? Yoksa gidip her şeye yeniden mi başlayacaktı? | |
| | | | Gecenin Rengi ~ | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |