Franciné Widmore Dansçı & Sokak Müzisyeni
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 107 Yaş : 30 Kan statüsü : Melez Galleon : 11496 Ekspresso Puanı : 3 Kayıt tarihi : 30/03/09
| Konu: Jennifer Ellen^^ Ptsi 30 Mart 2009, 01:06 | |
| Ad - Soyad : Jennifer Ellen Miller Cinsiyet : Cadı Soy : Melez Asa : 14 inç, porsuk, Cesaretin sonsuz ateşi. Kişisel Portre: Jennifer korkuları olmayan, güçlüklerin üstesinden gelebilen, güçlü ve kesinlikle cesaretli bir kızdır.Tehlike macera gibi kavramları fazlasıyla sever ve tehlikeyi sürekli çektiğini düşünür.Zeki ve mantıklı bir kız olmasına rağmen çalıimaktan nefret eder.Bu yüzden Jennifer'a tembel diyebiliriz.Hayalleri onun herşeyidir ve asasını yanından asla ayırmaz. Fiziksel Portre: Kahverengi saçlarıyla uyumlu esmer denilebilecek bir teni vardır Jenny'nin. Yeşilimsi gözlerinde daima bir parıltı bulunur.Bu da onu oldukça çekici biri kılar. - Spoiler:
Örnek RP : - Spoiler:
Jennifer uzun bacaklarını kaldırımın üstünde hareket ettirmeye çalışıyordu. Beline kadar gelmiş olan dalgalı saçları karaktersiz bir rüzgar nedeniyle sağa sola savruluyor, bu sinirinin bozulmasına neden oluyordu. Cüppesinin sürekli yukarı çıkması rüzgarın yaptığı işe yardımcı oluyor gibiydi. Şimdi bu boş sokaklarda daha önce kimlerim yaşadığını düşünüyordu Jennifer. İçindeki korku hissi yüzüne vuran güneşin etkisiyle yerini huzura bırakıyordu. Bu huzur duygusu fazla sürmedi. Uyandığında birinin sırtına asasını dayayıp, ''Sersemlet!'' diye bağırdığını hatırlıyordu. Sözde güzel bir gün olacaktı.
Uyandığı karanlık odada nemli bir hava vardı. Toz zerreciklerinin hava da dans ettiğini hissedebiliyor, onların su tanecikleriyle cilveleştiklerini görebiliyordu adeta. Etrafına bakınmaktan vazgeçti sonunda. Ellerini açmaya çalıştı. Cüppesi pürüzsüz bacaklarının yarısına kadar çekilmişti. Cebinde asasının boşluğunu çok fazla vakit geçmeden fark edebilmişti. Elleri yukarıdan kelepçe gibi tuhaf bir cisim ile bağlanmıştı. Demirin soğukluğu bileklerini acıtıyor aynı zamanda da tuhaf bir his vermekten geri kalmıyordu. Çözmeye çalıştı ellerini ancak bu mümkün değildi. Bırak çözmeyi, o kadar sıkı bağlanmıştı ki bileklik ellerini hareket ettirmede bile zorlanıyordu Jennifer. Son çare olarak ayaklarını kurtarmaya çalıştı. Kendine doğru çekince bacaklarını zincir yerde şıngırdadı pes ve son derecede ürkünç bir ses çıkardı. Biraz daha çekti bacaklarını kendine. Boşunaydı, zincirler yere bağlıydı. Demir eline uyguladığı hissin aynını ayak bileklerine de uyguluyordu şimdi. Soğuk kelepçeler Jennifer' ı sakinleştiriyor, sinirlerini yatıştırıyordu. Şimdi bilinçsizce bu karanlık odada debeleniyor kurtulmanın yollarını arıyordu. Bir anda ışıklar açıldı, Jennifer bu ani değişim nedeniyle biraz ürktü. Gözlerini aydınlığa alıştırmak için bir kaç kez açıp kapadı. 11. açılışta gözleri iyiden iyiye alışmıştı bu ortam değişikliliğine. Korkudan kocaman olmuş yemyeşil gözlerini ellerine dikti. Hafif bir kan sızıyordu ürkünç demirlerden. Bileğini fazla zorlamış olmalıydı. Bilekliklerin ne kadar sağlam olduğunu fark edince aynı bakışları ayaklarına çevirdi. Bacakları zeminde bulunan hafif toprak nedeniyle kahverengiye yakın bir renge dönmüşlerdi. Ayakkabılarını ayağından çıkarmışlar yerine bu kalın kelepçeleri takmışlardı. Gözleri ayağındaki kelepçelerden çıkıp yerde bir yılan gibi kıvrılan, rengi ölümü bile gölgede bırakacak siyahlıkta olan zincirlere kaydı. Zincir kendisinin halkalarından yapılma olan bir yuvarlak ile yere bağlıydı. Açılan ışığa iyice alışmıştı gözleri. Bu odanın benliğini yavaş ve usul hareketlerle sömürdüğünü görüyor, bunun için hiç bir şey yapamamak onu çılgına çeviriyordu. Bunun bir kabus olduğunu düşündü ilk önce. Ama her şey o kadar gerçekçiydi ki. Demirin soğuk dokunuşları, nemli havanın genzini yakması nedeniyle nefes almakta güçlük çekmesi... Bunların hepsi gerçekti. Şu anda buradan kurtulmanın yollarını aramalıydı ama nasıl? O buradan kurtulmaya çalışırken tam karşısında aynı demirden yapılmış, şu ana kadar hiç dikkatini çekmeyi başaramamış olan kapı ardına kadar açıldı. İçeri giren bir adamdı. Yaklaşık 1.80 olan boyu ile sağlıklı ve güçlü görünüyordu genç adam. Bir elinde Jennifer' ın asasını tutuyor diğer eliyle ne olduğunu çözemediği bir şey döndürüyordu elinde. Jennifer sakin ikna edici ama yalvarıcı bir ses tonuyla sordu:'' Benden ne istiyorsunuz? '' Karşısındaki adam hafifçe sırıttı: '' Bunu öğrenmek için daha fazla zamanın olacak.'' Adam bu sırada Jennifer' a bir adım daha yaklaşmıştı. Hızlı düşündü yirmili yaşlarındaki genç kız. Ayaklarını demirlerin ağırlığına rağmen kaldırıp adamın dizlerine doğru var gücüyle fırlattı. Adamın elindeki asa elinden düşmüştü. Genç kız ayaklarını asasına doğru uzattı. Adam bu sırada kadına küfürler yağdırıyordu. Asasını ayaklarını havaya kaldırarak eline aldı. '' Severe Me! '' Sesi nemli odada yankılanmıştı. Adamın inleyişlerine aldırmadan: '' Yaptığım büyü bana dokunanı on metre fırlatmaya yarıyor. Beni çöz. Eğer bu dar odada bir yamuk yapmaya çalışırsan şansının olacağını düşünmüyorum! '' Adam söylenenlerden korkmuş gibiydi. Kendini düşünen bencil tiplerden biriydi o da. Titreyen ellerini beline uzatan adam anahtarları kemerinden çıkardı ve genç kızın ayak bileklerini açmaya başladı. Ama eli o kadar titriyordu ki, anahtar deliğine bile girememişti henüz. '' Çabuk ol! '' diye bağırdı. Adam hareketlerini hızlandırdı. O kadar korkuyordu ki kalp atışlarını Jennifer bulunduğu yerden bile duyabiliyordu. Bir dakika içerisinde adam ayak kelepçelerini açmış ellere geçmişti. İşi bitince '' Uzaklaş! '' diye bağırdı Jennifer. Adamın kim olduğunu bile bilmiyordu. O kadar sinirlenmişti ki Avada Kedavra bile yapabilirdi şu anda. Kendini frenleyen Jennifer, sersemlet ile adamı bayıltmadan önce duyduğu cümleyi aklından çıkaramadı: '' Gitmene asla izin vermezler! '' Kim diye soracak oldu Jennifer ancak bunun için vakti olmadığını anlayınca adama büyüyü yollamıştı. Cüppesini düzeltti, başka bir anahtar buketinin üstünde durduğu kapıyı yavaşça açtı. Kalbi olması gerekenden hızlı atıyordu. Bunu durdurmaya çalışmak ise nefesinin kesilmesine neden oluyordu. Kafasını loş bir ışıkla aydınlatılmış olan koridora uzattı. Gözleri sonu görünmeyen beton yığınını taradı. Masum bir görüntü yayan koridorda aynı nem kokusu ve demirin soğukluğu vardı. Başkaları da vardı burada. Zincirlerin yere vuruşunu duyabiliyordu. Ancak bunun için zamanı yoktu. Buradan hemen kurtulmalıydı. Eli asasını sıkıca kavramıştı. Bu düşüncelerle koridora doğru bir adım attı. Adımları öncelikle yavaştı. Bu hız onun sinirini bozmuşçasına adımlarını hızlandırdı. Fakat bu işe yaramıyor, çıplak ayaklarının yere her çarpışında çıkardığı korkutucu sesin daha çok çıkmasında daha çok etkili oluyor gibiydi. Sonunda ışığın olduğu bölmeye kadar ulaşmıştı. Arkasından birinin onu geriye çektiğini hissetti. Adam diğer genç çocuk gibi deneyimsiz değildi. 30' lu yaşlarında olduğu belli olan adamın Jennifer' a dokunan ellerindeki hafif nasırlar tecrübe ve yaşamışlığın somutlaşmış halleriydi adeta. '' Nereye gittiğini sanıyorsun? '' diye konuştu kırçıllı sesiyle adam. Karnına dirseğiyle bir tekme attı adamın Jennifer. Adam genç kadını tutmayı bırakmıştı. Acıdan kıvranıyordu. Önüne doğru eğilmişti. Jennifer en ufak bir tereddüt duymadan ikinci tekmeyi savurdu. Tekmelerine devam eden Jennifer asasını elinde hala sıkıca tutuyordu. Bir yandan da bağırıyordu:'' Kimsiniz siz? Söyle bana yoksa seni acımadan öldürürüm! '' Adam asasına Jennifer' ın tekmeleri arasında ulaşmaya çalışınca daha önce davranarak yerde duran sopa parçasını aldı. Adamın başka çaresi kalmamıştı. Söylemek zorundaydı, en azından Jennifer öyle düşünüyordu. Adam '' Yeter! '' diye bağırdı. '' Tamam söyleyeceğim.'' Adam ağzını açtığı sırada karanlık koridor yok olmuştu.
Binasının sıcak odasında gözlerini açtığında gördüğü şeyleri unutmamaya çalışıyordu. Hepsi bir rüyaydı. Ama o kadar gerçekti ki. Düşünceleri o kadar yoğundu ki beyninde en ufak bir boşluğun olduğunu bile düşünmüyordu Jennifer. Yatağında doğrulmaya çalışırken, ellerine baktı. Küçülmüşlerdi yara izleri de yoktu bileklerinde. Aynaya döndü, yüzü tertemizdi. Bir kaç dakika önce giydiği siyah cüppeden eser bile yoktu. Yerinde gayet güzel bir ütüye sahip üstünde Gryffindor arması bulunan bir kıyafet vardı. Beynindeki düşünceler gitgide sıkışıyorlardı. Başı bir kaç dakika sonra patlayacak duruma geldikten sonra beyni şalteri kapatılmışçasına durdu ve Jennifer' ı büyük bir boşluğun içinde bıraktı. Beyninde yankılanan son ses Reese'in kiydi:'' Jennifer uyan! '' Revirde açmıştı gözlerini. Burayı hiç sevmezdi aslında. Uzun koridor ona rüyasında gördüğü yeri hatırlatmıştı. Mızmız birkaç öğrencinin sızlanmaları eşliğinde yanındaki su bardağına uzandı. Bir yudum içtikten sonra usulca yerine koydu. Yanına yaklaşan yaşlı adamın üzerinde önlük benzeri bir şey yoktu. Onu gördükten sonra adam mutlu olmuşa benziyordu. İhtiyar yatağının başucunda durunca biraz geriye doğru gitmekte bir sakınca görmedi. Yanındaki komidinin üstünde duran asasına bir bakış fırlattı. Adam Jennifer' ın tedirginliğini sezmişçesine konuşmaya başladı: '' Merhaba küçüğüm. '' Dedesinden başka kimse uzun zamandır ona böyle seslenmemişti. '' Deden Peter seni bana emanet etmişti. '' Bundan bugüne kadar haberi olmaya Jennifer'ın suratındaki ifade görülmeye değerdi. '' Seni hep uzaktan izliyordum. Bugünün yaklaştığını tahmin etmiştim zaten.'' Jennifer' ın suratındaki ifade yerini meraka bırakmıştı. '' Hangi gün? '' Adam büyükbabası gibi gülümsedi. '' İlk kehanetini yapacağın gün.'' Merak evrimleşmişti bu sefer de şaşkınlığa dönmüştü. '' Kehanet mi? Benimle dalga geçiyor olmalısınız. Benim annem ve babam...'' Yaşlı adam sözünü kesmişti. '' Anne babanın muggle olduğunu biliyorum Jennifer. Ama dedenin yeteneğini düşün. '' Adam haklıydı. Ses tonu etkileyiciydi konuşması insana her şeyi yaptırabilecek nitelikteydi. Dedesinin büyücü olduğunu sonradan öğrenmişti. Gelen mektubu hala cebinde taşıyordu. Mektupta: '' Hogwarts’a başlarken yanında olamayacağımı seneler önce biliyordum.'' yazıyordu. Dedesinin bir yeteneği vardı, açıkça belliydi bu.Yetenekleri aklından saymaya başladı. Adam beynini okumuşçasına konuşmaya başladı:'' Deden bir görücüydü. Sen doğduğunda böyle bir yeteneğe sahip olduğunu biliyordu.'' Jennifer içinde böyle bir gücün olmasına karşı, bunu şimdiye kadar fark etmemesine çok şaşırdı. Kendine geldi, mantık yürütmeye başladı. Eğer bir görücüyse, gördükleri başına gelecekti. Yaşlı adama teyit etmek için döndüğünde adam durmaksızın cevap verdi: '' Eğer akışına bırakırsan başına gelecektir. Savaşman gerek.'' Adam bu sırada Jennifer' ın kahverengi saçlarını okşamıştı. '' Eğer bana ihtiyacın olursa beni burada bulabilirsin. '' Eline kart gibi bir şey vermişti. Teşekkür ettikten sonra adama samimi bir şekilde gülümsedi. Adam gülümsemeye karşılık verdikten sonra kapıdan çıktı. Odada inlemelerle yalnız kalmıştı. Yorgundu, biraz uyumanın iyi olacağını düşündü.
Sayfa düzeni mozilla kullandığımdan bozuk olabilir .
| |
|
Amortentia Cécile Derwent Emekli Cadı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1343 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 13570 Ekspresso Puanı : 24 Kayıt tarihi : 26/08/06
| Konu: Geri: Jennifer Ellen^^ Ptsi 30 Mart 2009, 17:03 | |
| | |
|