| St. Mungo Başvuruları | |
|
+11Xylia Dorémieux Aurora Clayborne Mike Jasper Montgomery Elizabéth Adrianna Malfoy Bessié Laétiã Tahmõres Euphoria Szôlôssy Nylwen Jinelle Soulthen Anna Luaná del Muñeco Julissa Abbott Norwen Jonathen Soulthen Amortentia Cécile Derwent 15 posters |
Yazar | Mesaj |
---|
Amortentia Cécile Derwent Emekli Cadı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1343 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 13574 Ekspresso Puanı : 24 Kayıt tarihi : 26/08/06
| Konu: St. Mungo Başvuruları Çarş. 01 Nis. 2009, 18:03 | |
| Her bölüme birden fazla şifacı alınabilir. Başvurmak için karakterinizin adı - soyadı - yaşı ve bir örnek rp'niz yeterlidir.
Eşya Kazaları
Yaratıkların Yol Açtığı Yaralanmalar Norwen Jonathen Soulthen [Baş Şifacı] Nylwen Jinelle Soulthen
Sihirli Böcekler Bessié Laétiã Tahmõres [Baş Şifacı] Mike Jasper Montgomery
İksir ve Bitki Zehirlenmeleri Valencia Claudía Ruselló [Baş Şifacı] Cynthia Abbott Josephine J'oureaux
Büyü Hasarı Lalita Gynea Wolfrec [Baş Şifacı] Xylia Dorémieux Francesca Alexis Xeniades
[+] Psikiyatristler - André De la Fontaine - Constance G. Witherington
En son Amortentia Cécile Derwent tarafından Perş. 02 Nis. 2009, 06:55 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
| |
Norwen Jonathen Soulthen Baş Şifacı ~ Yaratıkların Yol Açtığı Yaralanmalar
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1001 Yaş : 34 Kan statüsü : P.B. Galleon : 11852 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Perş. 02 Nis. 2009, 00:09 | |
| + Norwen Jonathen Soulthen+ 20+ Yaratıkların Yol Açtığı Yaralanmalar- Spoiler:
'Bir şekilde söylemeliyim artık ona.. Anlatmalıyım..Yoksa belki bir daha ne zaman göreceğim onu belli bile değil' diye düşündü Norwen. Haklıydı da! Artık söylemesinin zamanı gelmişti. Koca bir yedi yıl boyunca Hogwartsta onun her adımını izlemişti, yanından geçip gittiğinde kokusunu içine çekmişti, her gece rüyasında onu görmek umuduyla gözlerini kapamıştı; fakat artık onu eskisi kadar sık göremeyeceğini biliyordu. İkisi de dünyanın diğer uçlarındaki malikanelerine gönderileceklerdi ve Norwen bir daha asla onunla bu kadar uzun süre aynı çatının altını paylaşamayacaktı. Bu hafta sondu! Hogwarts denilen maceranın sonuna gelmişlerdi ve Norwen o olduğu sürece, Hogwartsta hayalet olarak bile kalmaya razıydı. Onun, arkadaşlarına heyecanlı bir şekilde izlediği filmleri anlatışını izlemek için görünmez olmayı istediği günler çok uzakta değildi ya da ağladığında çaresizce hıçkırıklarını kontrol edemeyişindeki masumluğu. Tek başına göl kenarına oturup da saatler boyunca o gölü seyrederken Norwen'i nasıl etkilediğini bir bilseydi... Acaba bilseydi bugün bu duygularla savaşmak zorunda olur muydu, Norwen?
Onu gördüğü ilk günü hatırlıyordu, Norwen. Bir grup Slytherinli üçüncü katın koridorunun sonunda kahkahalarla uluyorlardı ve kahkahaların ardından incecik bir kız sesi çınlıyordu. Bu bir yakarış ya da yalvarma değildi sadece bir açıklama bekliyordu. 'Neden?' diye bağırıyordu uluyarak gülen Slytherinlilerin yüzülerine doğru..'Neden?'.. Norwen kendisinin şaşırdığı derecede hızlı adımlarla oraya doğru ilerlediğini hatırlıyordu ve bina arkadaşlarının yanında kendisine de yer açarak aralarına girdiğini. İşte o andı! Sinirden kızarmış yanaklarına dökülmüştü tutam tutam kahverengi dalgalı saçlar. Etrafta Slytherin tayfasının dağıttığı kızın kitap ve defterleri vardı, parçalanmış, büyük ihtimalle patlatma büyüsü yemiş lime lime olmuş defterler. O da Norwen'i fark etmişti o anda belki ama Norwen'in onu fark ettiği gibi değildi bu. Norwen bugün bile bundan şüphe duymuyordu. Sonra kız sarıya çalan ela renkteki gözlerini Norwen'e dikmişti ve yine o ince fakat insana anka'nın şarkısı gibi gelen ses tonuyla 'Sen ne yapacaksın bana, Muggle Doğumlu olduğum için?' diye sormuştu. Diğer Slytherinli çocukların bakışlarını üzerinde hissederek içinde bulunduğu bulanık durumdan kurtulan Norwen kıza kısık bir ses tonuyla 'Git buradan!' diyebilmişti sadece. Kızda arkasına bile bakmadan diğer Slytherinlilerin lafları arasında ikinci katın yolunu tutmuştu. Ertesi gün onu görmüştü yine, Norwen ve ondan sonraki günlerde de. O gayet mutlu görünüyordu, her şeyi unutmuş gibi, her şey onun için hep aynı kalmış gibiydi; ama Norwen için o günden sonraki hiçbir gün aynı değildi.
Yaşadıklarına bir anlam veremedi ilk başta Norwen. Onu görmeden geçen günlerin neden bu kadar bulutsuz olduğuna bir anlam veremedi; kendini onu izlerken yakaladı defalarca, onun geçtiği yollardan geçerken buldu adımlarını ve buna bir son vermesi gerektiğini fark etti. Bunu bitirmek için elinden geleni yapmalıydı. Uğruna savaştığı her şeyi hiçe sayıyordu bu kız. Ailesinin koruduğu o yüzyıllık değerleri tek bir gülüşü ile ateşe veriyordu. Norwen tüm bunlara son vermek için bir yol buldu. Birdenbire, bir iksir dersinde. Hemen iki sıra önündeydi o, tüm malzemeleri önünde muazzam bir sıraya koymuştu, Norwen ise daha malzemeleri bile çıkarmamıştı, çıkaramamıştı onun ritüel gibi hareketlerini izlemekten. Onun bu kadar yakınında olup bir o kadar uzağında olması çıldırtıyordu, Norwen'i. Belki onu bir süre görmese, biraz uzak kalsa o Zümrüdüanka şarkısı sesinin tınılarından sanki her şey yoluna girecek gibiydi. Norwen'in aklına tam da o anda gelmişti, o fikir. Malzeme poşetini açtı ve onu en az bir ay süreyle Hastane kanadında tutacak kadar zehirli olduğunu bildiği otu ağzına tıktı. Gözlerinde onun siluetiyle çiğnemeye başladı. Her yer kararırken yine onun silueti vardı, hayalinde.
Hastane kanadındaki daha ilk haftasında pişman oldu, Norwen. Onu görmenin ama ona sahip olamamanın dayanılmazlığının ne denli acı verici olduğunu biliyordu; fakat onu görmeden yaşamanın ölmekten farksız olduğunu bilmiyordu. O yüzden hastane kanadında ölü gibi bir ay geçirmişti, Norwen. Taa ki oradan kurtulup uzun bir süre sonra onun hiç değişmeyen çehresini görüp o tatlı sesini işittikten sonra... Norwen, sadece böyle ömrünün sonuna kadar yaşayabilceğini anlamıştı. Onunla konuşması gerekmiyordu ya da kızın onun adını bilmesi, onu fark etmesi. Yalnızca Norwen'in onu görmesi yeterdi, hayatını anlamlı kılmak için; fakat Norwen Hogwarts'ın da kendi içi bitebilecek bir macera olduğunu düşünmemişti. O kendini onun varlığı ile yaşamaya o kadar çok alıştırmıştı ki böyle kötü düşünceler onun çok uzağında kalmıştı. Geldiğinde fark edemeyeceği kadar uzağında..
Norwen bugün her şeyi farkındaydı. Bunu, onun bilmesine izin vermeliydi. Artık ne olacağı, ailesinin bugüne kadar taşıdığı değerlerin hiçbir önemi yoktu. 'Zaten o olmazsa benim de varlığımdan söz edilemez' diye düşündü, Norwen ve tam da o anda kızın Hogwarts'ın kapısından avluya doğru çıktığını gördü. Yanına onunla vedalaşmak için gelen küçük sınıflar gelip gelip gidiyordu. O hepsine ayrı gülümsüyordu, hepsine ayrı bir sevgiyle bakıyordu. 'Acaba bana nasıl bakacak?' diye sordu kendisine Norwen ama sorunun cevabını biliyordu. Norwen'i 'Neden?' dercesine bakacaktı ve bu sefer Norwen cevap verecekti. 'Bilmiyorum' diyecekti. 'Bilmiyorum! ama artık ben umursamıyorum. Sadece seni...' daha bunları düşünürken yürümeye başladığını fark etti, Slytherinli çocuk. Kendisinin bile şaşırdığı bir kararlılıkla ona doğru, onun için yürüyordu. Sonunda karşısına dikildi kızın, tepkisizce ama o, Norwen'e neden dercesine bakmıyordu, sadece biraz çekingen bir şekilde 'Bir sorun mu var?' dercesine gülümsüyordu. Norwen'in tüm planları boşa gitmişti. Gerçi işler düşündüğü gibi gitseydi bile onun karşısında bunları unutmayacağından emin değildi.
Çevresindeki tüm başların onlara doğru çevrildiğini biliyordu, Norwen ama o bir kere umursamadığını artık kendine itiraf etmişti. Umursamıyordu! ve kıza biraz daha yaklaşıp dudaklarını, onun dudaklarıyla birleştirdi. Bundan sonra ne olacağının hiçbir önemi yoktu. Keşke her şey bu kadar zaman kaybetmeden olsaydı. Keşke Norwen şimdi yaptıklarını birinci sınıfta da yapabilseydi. Keşke o gün, orada, onu koruyabilseydi. Umursamadığını o gün söyleyebilseydi. Her şey için bu kadar geç kalmış olmazdı.
| |
|
| |
Julissa Abbott Ravenclaw 7. Sınıf Öğrencisi & Sınıf Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 41 Yaş : 29 Kan statüsü : Muggle Doğumlu Galleon : 11469 Ekspresso Puanı : 3 Kayıt tarihi : 02/04/09
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Perş. 02 Nis. 2009, 00:35 | |
| | |
|
| |
Amortentia Cécile Derwent Emekli Cadı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1343 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 13574 Ekspresso Puanı : 24 Kayıt tarihi : 26/08/06
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Perş. 02 Nis. 2009, 06:54 | |
| | |
|
| |
Anna Luaná del Muñeco Yazar
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 347 Yaş : 40 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12116 Ekspresso Puanı : 18 Kayıt tarihi : 19/05/08
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Perş. 02 Nis. 2009, 10:38 | |
| İksir ve Bitki zehirlenmesi Valencia'nındı ama?? Daldım ama, düzeltmek istedim. Kaan'dan izinim var zaten. | |
|
| |
Amortentia Cécile Derwent Emekli Cadı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1343 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 13574 Ekspresso Puanı : 24 Kayıt tarihi : 26/08/06
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Perş. 02 Nis. 2009, 16:45 | |
| - Anna Luaná del Muñeco demiş ki:
- İksir ve Bitki zehirlenmesi Valencia'nındı ama?? Daldım ama, düzeltmek istedim. Kaan'dan izinim var zaten.
- Amortentia Cécile Derwent demiş ki:
- Her bölüme birden fazla şifacı alınabilir.
Bilgilendirme amaçlı gönderdiğim mesajlarda işinize yarayacak her türlü bilgi mevcut, dikkatli okursanız böyle durumlara mahal vermeyeceğimizi düşünüyorum ^^. | |
|
| |
Nylwen Jinelle Soulthen Şifacı ~ Yaratıkların Yol Açtığı Yaralanmalar
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 137 Galleon : 11718 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 04/12/08
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Perş. 02 Nis. 2009, 22:22 | |
| Nylwen Jinelle Soulthen 19 Yaratıkların Yol Açtığı Yaralanmalar- Spoiler:
Genç kız, ağzındaki sakızı şişirip patlattı. Ardından işaret parmağını, şuh bir ifadeyle yuvarladığı dudaklarının arasına sokarak sakızı dışarıya doğru uzattı. Başka biri bunları yapsa Nylwen çok kızardı. Hatta midesi bulanırdı. Sırf bu yüzden ortamı terk bile edebilirdi. Ancak kendi yapınca eğlenceli gelmişti ona. Tamam, biraz iğrenç olabilirdi ama eğlenceli olduğunu hiç kimse inkar edemezdi. Can sıkıntısından bayılmak üzere olan kıza da eğlence gerekiyordu. Revanclaw Ortak Salonu' nun en eğlenceli günlerinden birini geçirmediği kesindi. Sakızı tekrar işaret parmağına takıp bir tur daha çevirdi. Toparlamaya çalışırken sakız yere düştü. Birilerinin görüp görmediğini kontrol etmek için etrafına bakındı. Tekrar yerdeki sakıza bakıp yüzünü buruşturdu. *Kime yapışırsa onunla çıkarım artık.*
Sakız eğlencesi de sona erdiğine göre eğlenecek başka bir şeyler bulmanın zamanı gelmişti. Yeşilin en güzel tonlarındaki gözleri, Hogwarts'ın geniş arazisinden Yasak Orman'a kaydı. Daha önce cesaret edip Yasak Orman'a gitmemişti hiç. Bitkibilim dersinde Profesör kontrolündeki gezileri, gezi saymıyordu tabii. O, daha derinlere gitmek istiyordu. En karanlık bölgelerine ulaşmak, yasak olmasının altındaki nedenleri tek başına keşfetmek istiyordu. Bela arıyordu belki de. Başına kötü bir şey gelmesi, vahşi bir hayvanla karşılaşması olasıydı. Yine de merağı, korkusunu yenip şampiyonluğu ele geçiriyordu. Her zaman böyle olmamış mıydı zaten? Ateşle tanışması örneğin. Sıcaktı ve korkutucuydu. Nylwen'in sıcak korkusu yenilmiş, merağı galip gelmiş ve eli ateşin içine girmişti. Onun kişiliği buydu; her şey keşfedilmeye değerdi ona göre, sonucunda ne olursa olsun.
Aniden ayağa kalktı. "Ben gidiyorum." diye mırıldandı ama sesini kendinden başkasının duyup duymadığından emin değildi. Hiç kimse nereye gittiği sormadı. Sormamalarından da memnundu zaten. Son anda engellenmek istemiyordu. Uzun zamandır aklında olan geziyi düzenlemek için fırsat yakalamıştı ve bu fırsatı değerlendirmek için elinden geleni yapacaktı. Fırsatı elinden kaçırmamak için hızlı hareket ediyordu. Koltuğun üstündeki cüppeyi alıp üstüne geçirdi. Şapka, atkı ya da eldiven gibi ıvır zıvırla uğraşmayı göze alamadı. Ocak ayındaydılar ve hava gerçekten soğuktu. Yine de donacak değildi ya, umursamadı. Hızla Ortak Salon'un çıkışına ilerledi. Portre, arkasından savrulurken Nylwen, koridorun köşesini dönmüştü bile.
Kalabalık koridorlarda göze çarpmamak için başı eğik, hızlı ama sessiz adımlarla ilerledi. Hareketli merdivenlerin hızı sayesinde araziye çıkan kapıya varması uzun sürmedi. Büyük taş kapıdan çıkıp soğuk rüzgar yüzüne vurduğunda atkısını almadığına pişman oldu ama üstünde çok durmadı. Rüzgar, saçlarını ve cüppesinin eteklerini savururken adımlarını Yasak Orman'a çevirdi. Kısa bir yürüyüşten sonra gece-gündüz, kocaman ağaçların gölgeleriyle karanlığa gömülen ormana vardı. Ormanın derinliklerine doğru ilerlediğinde gün ışığından çok uzak hissetti kendini. Bir daha aydınlığa ulaşamayacağını düşündü ve nedense, bu düşünceden hoşlandı.
*Norwen burada olduğumu bilse ne yapar acaba?* Ormanda başına gelebileceklerden değil de, abisinin tepkisini düşününce gerildi. Norwen'in, Nylwen'in bu sorumsuzluğundan hoşlanmayacağı kesindi. Kızabilirdi, hatta daha da kötüsü tepkisiz kalıp konuşmayabilirdi. Norwen'in tepkisiz kalması, Nylwen için tepkilerin en büyüğü, en kötüsüydü. Böyle durumlarda vizdan azabıyla mücadele etmek işkence gibiydi. Bu yüzden en iyisi, Norwen'in haberinin olmamasıydı. Birden, paranoyakça takip edildiği hissine kapıldı. Belki de Norwen onu takip ediyordu. Biraz ileride gördüğü gölge, bu hissin paranoyaklıkla ya da Nylwen'in hayalgücü ile alakalı olmadığını kanıtladı. Karanlığa doğru seslendi.
"Kim var orada?"
| |
|
| |
Euphoria Szôlôssy Vendéglője Restorant Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 862 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan ~ O dahil kimse bunu bilmese de. Galleon : 12110 Ekspresso Puanı : 35 Kayıt tarihi : 21/03/09
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Perş. 02 Nis. 2009, 22:28 | |
| | |
|
| |
Bessié Laétiã Tahmõres Baş Şifacı ~ Sihirli Böcekler
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 78 Yaş : 31 Kan statüsü : karışık. Her şey var valla a+ b+ a- b- :T Galleon : 11512 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 04/04/09
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Paz 05 Nis. 2009, 13:25 | |
| Bessié Laétiã Tahmõres - 22- İksir ve bitki zehirlenmeleri. - Spoiler:
Hava yağmurlu olsada onu inatla takip eden güneş, bulutların arkasında bir kaybolup bir ortaya çıkıyor ve her defasında ışınlarını Bessié'nin saçlarının dahada parlamasına yol açacak derecede ayarlıyordu.Bessié'nin çantası elinde, sanki yürümüyormuş sanılacak kadar küçük adımlar atarak, yağmurun altında sırılsıklam boş gözlerle ilerlemesi insanların şemsiyelerinin altında durup, birbirlerine Bessié'yi göstermesine ve aralarında fısıldaşmasına neden oluyordu.Önünden geçen insanlar kaşlarını çatıp,gözlerini kısarak Bessié'nin suratına daha dikaktli bakmaya çalışıyorlardı. Gözlerinin altındaki rimelle karışmış gözyaşları yanaklarından sicim sicim iniyor ve yağmur sayesinde çenesinden sallanıp düşüyordu.Islanan kıyafetleri vücuduna, uzun dalgalı saçları yarı ıslak yarı kuru halde kıyafetlerine yapışmıştı. Öyle perişan bir haldeydiki, anneler çocuklarını sanki delirmişte onlara zarar verecekmiş gibi Bessié'nin yanından geçerken uzaklaştırıyorlardı.Hiçbirşey görmüyordu zaten.Durmadan ilerliyordu. Nereye gittiğini bile bilmiyordu. Gözünün önünde sadece sevgilisinin bir başkasıyla öpüşürkenki hali geliyordu. Oysa ne hayalleri vardı. Ona süpriz için erkenden hazırlanmıştı. Herşeyi özenle yapmıştı ; Saçını, makyajını, kıyafetlerini. 1 haftadır Bessié'nin işleri nedeniyle görüşemiyorlardı. Ama şimdi hasret giderecekler diye beklerken, herşey tersine dönmüştü. O özenle yaptığı herşey bir öpüşmenin darbesi,bir yağmurun etkisiyle sönmüştü. Ne olmuştu böyle?Nasıl bu hale gelmişlerdi? Yanlış giden neydi? Aralrındaki problemi halledemeyecek kadar kötümü olmuştu ilişkileri? Toparlanmalıydı. Daha fazla devam edemezdi bu böyle. Ara sokaklardan birine saptı ve sırtını bir duvara yasladı. Gözlerini kapatıp başını geriye verdi.Yağmurun gözlerinde canlanan sahneyi alıp götürmesini istiyordu. Bu acıya nasıl dayancaktı Tanrım? Boğazını yakan bir yutkunmayla gözleirni açtı ve yanağına yapışan ıslak saçlarını kulağının arkasına koydu. Kollarını birbirine dolayıp adımlarını hızlandırarak St.Mungo'ya yol aldı. İnsanların şaşkın bakışlarını ve nolduğunu soran sorularını yarım bırakarak doğru odasına çıktı ve bir büyüyle kendini kuruttu.Yeşil kireç karışımı üniformasını giydikten sonra Çantasını bir yere fırlatarak kendini koltuğun üzerine yığıverdi.Derin bir nefes aldı.Ellerini yüzüne kapattı ve saç diplerine doğru sürükledi. Ardından kapı çalındı ve içeri yüzünde kızarıklıklar olan bir adam girdi. Ayakta duracak hali yoktu.Takım elbisesinin üzerindeki pelerin bir omzundan aşağı düşmek üzere olan, Gözleri pörtlemiş,yüzünün her tarafında kızarıklıklarla dolu yaratığa benzeyen biriydi. Bessié anında ayağa zıpladı ve üniformasını düzeltti. Adam tek kaşı kalkık bir biçimde Bessié'yi süzdükten sonra
'Ee şey beni buraya gönderdiler.Sanırım siz yardımcı olacaksınız Mrs..?"
"Tahmõres"
diye cümlesini tamamladı adamın. Ardından istemeye istemeye yapmacık bir biçimde gülümseyerek
"Evet buyrun oturun"
dedi ve adamın yüzündeki kızarıklığının nedenini anlatmasını istedi. Adam birsürü saçmalık zırvaladı.Yok karısı onu zehirlemek istiyormuş, yok yemeğine bu bitkiyi koymuş yok az daha ölecekmiş falan felan. Bessié yüzünde yapma bir tebessüm, onu dinliyormuş havasında duruyordu.Elindeki kalemi masasında bir yukarı bir aşağı sürüklüyordu. Adam bitirdikten sonra derin bir nefes aldı ve
"İşte öyle. Şimdi ne yapmam gerekiyor?"
diye merakla sordu.Bessié adamın bitirdiğini anlayınca topalanarak ayağa kalktı ve arkasındaki dolaba gidip bir merhem ve bezler çıkardı.
"ah evet şey - ciddi birşey değil. Ama bir kaç gün burada dinlenmeniz gerekiyor. Yüzünüze bu merhemden süreceğiz ve sargılarla saracağız."
dedikten sonra elindeki merhemle bezi gösterdi. Adam yüzünü ekşiterek kafasını anlamış bir edayla salladı.
"Takip edin lütfen beni ee Mr?"
"Knollys"
dedi adam ayağa kalkarken bu seferde o Bessié'yi tamamlayarak. Ardından odadan çıktılar ve şifacılarla dolu bir koridorda Bessié Ralph ve Malcolm'u buldu. Kulaklarına bir şey fısıldadı ve elindeki merhemle bezleri ellerine tutuşturduktan sonra adamlar anlayan ifadeyle başlarını sallayıp Mr.Knollys'un iki koluna girerek koridorun sonundaki odaya doğru götürdüler.Bu günlük Mr.Knollys'la onlar ilgileneceklerdi Bessié bir süre arkalarından baktıktan sonra geriye dönüp odasına girdi ve üzerini değiştirdikten sonra sevgilisine yapacağı ayrılık konuşmasını hazırlayarak yola koyuldu.
| |
|
| |
Elizabéth Adrianna Malfoy Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1443 Yaş : 36 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12571 Ekspresso Puanı : 41 Kayıt tarihi : 15/02/08
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Paz 05 Nis. 2009, 19:00 | |
| İstediğiniz yer doludur, lütfen başka bir yer tercih ediniz ^^ | |
|
| |
Bessié Laétiã Tahmõres Baş Şifacı ~ Sihirli Böcekler
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 78 Yaş : 31 Kan statüsü : karışık. Her şey var valla a+ b+ a- b- :T Galleon : 11512 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 04/04/09
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Paz 05 Nis. 2009, 19:06 | |
| tamam Büyü hasarı olsun o zaman. Tek kişi var bir kişi daha alınabilinir heralde dimi ? | |
|
| |
Elizabéth Adrianna Malfoy Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1443 Yaş : 36 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12571 Ekspresso Puanı : 41 Kayıt tarihi : 15/02/08
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Paz 05 Nis. 2009, 19:16 | |
| Bir kişi daha alınabilecek olsa Zehirlenmeler kısmına eklerdim sizi. Her bölüm de tek baş şifacı var gibi düşünün, o rütbeler dolu. Siz çalışan gibi bir rütbe alabilirsiniz ancak dolu olan bölümler için. Ben diğer adminle konuşup rütbeleri Baş Şifacı ve Şifacı olarak değiştirebilirim. Siz Baş Şifacı olmak istiyorsanız boş bir bölüme, Şifacı olmak istiyorsanız dolu bir bölüme başvurunuz. | |
|
| |
Bessié Laétiã Tahmõres Baş Şifacı ~ Sihirli Böcekler
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 78 Yaş : 31 Kan statüsü : karışık. Her şey var valla a+ b+ a- b- :T Galleon : 11512 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 04/04/09
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Paz 05 Nis. 2009, 19:19 | |
| zehirlenmelerde iki tane şifacı var yanılıyorsunuz. Ama ikiside baş şifacımı onu bilemicem. Neyse sihirli böcekler uygundur. | |
|
| |
Elizabéth Adrianna Malfoy Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1443 Yaş : 36 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12571 Ekspresso Puanı : 41 Kayıt tarihi : 15/02/08
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Paz 05 Nis. 2009, 19:26 | |
| Yazdığımı okumuyorsunuz sanırım; - Elizabéth Adrianna Malfoy demiş ki:
- Ben diğer adminle konuşup rütbeleri Baş Şifacı ve Şifacı olarak değiştirebilirim. Siz Baş Şifacı olmak istiyorsanız boş bir bölüme, Şifacı olmak istiyorsanız dolu bir bölüme başvurunuz.
Her neyse, beynim döndü zaten rütbe vermekten. Rütbeniz verildi.. | |
|
| |
Mike Jasper Montgomery Şifacı ~ Sihirli Böcekler
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 10 Yaş : 31 Kan statüsü : safkaN Galleon : 11474 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 22/03/09
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları C.tesi 11 Nis. 2009, 14:43 | |
| Mike Jasper Montgomery 26 Sihirli Böcekler
Soğukluğuyla insanın içini titreten, etrafa bıraktığı kar taneleri ile insanı başka yerlere götüren kış günlerinden biriydi.Lapa lapa yağan kar, izlenmeye değer bir görünüme sahipti o gün...
Yağan kar altında yürüyen ve kara hiç aldanışta bulunmayan bir genç vardı sokaklarda. O genç ; ciddi duruşlu, hırslı bakışlarıyla insanlarını kendine çeken Micheal'dı. Bu genç ailesinden çok uzak hayattan zevk almayı başaramayan, karanlıkta ruhunu kaybedenlerden biriydi. Onun için bu hayatta kimse önemli değildi tabi kendinden başka...
Bencil ve insancıl duyguları kaybetmiş bu genci bu duruma getiren olay merak konusuydu tabikide. Ancak bir neden yoktu çünkü neden onu bulmuştu.İçine 1.5 yaşındayken Sylvia adında bir mitolojik ruh dadanmıştı. Bu iblis oluşum, Micheal'ın insansı duygularını kaybettirip, gaddarlaştırmak en büyük amacıydı ve bunu en güzel şekilde başardı.
Ruhunu bir iblise kaptıran genç bu durumdan habersizdi.Henüz bebek yaşta içine giren Sylvia adlı zavallı, bu gencin davranışlarını bir hayat felsefesi haline getirttirdi.
Bu kötü ruhun bunu yapmasının amacı büyük babası mitos ruh Alex'in bir insan tarafından bir fanusa kapatılışıydı. Bu yüzden Sylvia insanalrdan böyle bir intikam almak istedi ama Micheal bna urban giden oldu.Hiçbir suçu yokken tüm hayatı heder olmuştu.Neden yaşadığını, hayat amacını bilmeyen bir insan yetişmişti artık bunun gerisi yoktu.
Birgün Micheal'dan hiç beklenmedik bir duygu belirtisi geldi, genç ağlıyordu.Hıçkıra hıçkıra ağlayarak sanki içindeki illeti atmak istercesine ağlıyordu ama ne fayda, Micheal ağlarken o gülüyordu ve bundan zevk alıyordu.
Aradan 15 yıl geçti.Micheal bir delikanlı olmuştu. Artık Sylvia büyük babasının hıncını büyük ölçüde aldığını düşünerek içinden '' acaba artık bu ölümlüyü terk etmenin zamanı geldi mi ?'' diyerek düşünüyordu günlerdir.Bir yandan da acaba biraz daha acılar yaşatsam, aile hıncımızı genişletsem mi diye düşündüğü de oluyordu.
Ruhum yok benim hiç olmadı. Ecelim geldi haberim olmadı. İçime bir iblis girdi sesimi ben bile duymadım. Uyan Micheal uyan olmadı bu hayat olmadı...
Micheal'ın başına bir bela indi.Bacakları tutmaz, gözleri görmez oldu bunun nedeni bilinmiyordu ama asıl sebep mutsuzluklarda kaynaklanan bir hayat travmasıydı.
Micheal acılar içind egünlerce kıvrandı, ağladı sızladı geçmedi, heder oldu yalvard tanrıya yararı yok artık dayancak gücü kalmamıştı içi hafif bir huzurla kaplandı çünkü Micheal ölmüştü...
Sylvia bu durumdan çok memnundu ve kahkahalar atarak:
'' Yaşasın mitos alemi, yaşasın kazanılan hınç örneği '' diye bağıra bağıra gökyüzüne karıştı.
Masum bir genç hayatını, asalak ruhların aptalca öcü yüzünden kaybetti.O artık fani dünyadan yok olup gitmişti. Belki dbu onun için en iyi sondu. | |
|
| |
Elizabéth Adrianna Malfoy Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1443 Yaş : 36 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12571 Ekspresso Puanı : 41 Kayıt tarihi : 15/02/08
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Paz 12 Nis. 2009, 17:28 | |
| | |
|
| |
Aurora Clayborne Slytherin 5. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1472 Yaş : 31 Kan statüsü : Pure-Blood Galleon : 11782 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 28/11/08
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Ptsi 13 Nis. 2009, 16:20 | |
| Josephine J'oureaux xx 19 xx İksir ve Bitki Zehirlenmeleri
Öhm, RP düzeyimin bilindiğini düşünüyorum ama gerek olursa koyabilirim yani. ^^ | |
|
| |
Euphoria Szôlôssy Vendéglője Restorant Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 862 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan ~ O dahil kimse bunu bilmese de. Galleon : 12110 Ekspresso Puanı : 35 Kayıt tarihi : 21/03/09
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Ptsi 13 Nis. 2009, 16:52 | |
| Halledilmiştir, iyi rp'ler. | |
|
| |
Xylia Dorémieux Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu Şifacısı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 95 Yaş : 32 Galleon : 11404 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 26/04/09
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Paz 26 Nis. 2009, 19:30 | |
| Xylia Dorémieux 24 Büyü Hasarı Felice Jade Mathé diğer karakterim. | |
|
| |
Alexander M. Breandan Slytherin 7. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 63 Yaş : 36 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11681 Ekspresso Puanı : 3 Kayıt tarihi : 10/12/08
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Salı 28 Nis. 2009, 20:29 | |
| | |
|
| |
Cynthia Laxstrom Şifacı - Büyü Hasarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4 Yaş : 34 Kan statüsü : safkan Galleon : 11714 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 13/11/08
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Çarş. 29 Nis. 2009, 22:51 | |
| Francesca Alexis Xeniades-22-Büyü hasarı- Spoiler:
Sonsuz yeşillik...Francesca gözlerini açtığında bir an sadece bunu seçebilmişti.Taze çim kokusunu hissedebiliyordu.Ama yerinden kıpırdayamayacak kadar yorgundu.Sanki ayağına bağlanmış kayayla denizin dibine yollanmış gibi...Çırpınsa da kurtulayamayacak gibi...Tekrar gözlerini yumdu.Pes etmişti.Hüküm süren karanlığa direnemeyecekti.Ama tüm o sonsuzluğun içinde bir şey işitti.Bildiği bir ses.Aşık olduğu adamın sesi.
"Francesca kalkmalısın.Gitme zamanı geldi."
Tanıdık ses kararlıydı.Francesca yavaşça gözlerini araladı tekrar.Siyah kirpiklerin arasından insanın içine işleyen mavi iris göründü.Kusursuz gökyüzünün ardından üzerine eğilmiş bedeni hissetti.Barty'di bu.Francesca ne olduğunu ve nerede olduklarını anlamıyordu.Karşısındaki Barty ısrarcı bakışlarla Francesca'yı izliyordu.Huzursuzdu ve telaşlıydı.Francesca yavaşça elini sevgilisine uzattı.Barty onu kendisine çekti ve yumuşak topraktan kalkmasını sağladı.Francesca etrafına bakındı.Burası karanlık sahil miydi?Yavaşça başını yukarı kaldırdı.Bulutsuz mavi gökyüzü ışıl ışıldı ve güneş parlıyordu.Hayır karanlık sahilde güneş doğmazdı ki.
"Barty biz nerede-"
Ama cümlesini tamamlayamadan Barty parmağını Francesca'nın dudağına götürdü ve onu susturdu.Francesca'nın işitmediği bir şey duymuş olmalıydı.Pantolonunun arkasından çekip çıkardığı keskin bıçağı önünde tutarak soluna döndü.Şimdi bıçağı çok sıkı kavramıştı.Francesca'da onlara yaklaşan ayak seslerini duydu.Sanki birisi koşuyordu.Barty Francesca'yı geriye itti ve bıçağı tam önlerindeki yeşil çalının içine fırlattı.Francesca yere çarpan vücudun çıkardığı tok sesi işitti.Barty hemen çalının içine daldı.Francesca da onu izledi.Barty yere çömelmişti.Francesca bir şey göremiyordu.Yavaşça onun yanına ilerledi.Yerde kanlar içinde bir kurt yatıyordu.Barty oyalanmadan hayvanın karnına saplanmış bıçağı çekti.Ardından Francesca'nın yanına geldi.Onu elinden tuttu ve peşi sıra ölü hayvandan uzaklaştırdı.Neler oluyordu böyle?Asaları neredeydi?Francesca üzerinde bir cep var mı diye bakarken taşıdığı elbiseyi farketti.Eski zamanlardan kalma koyu mor renkli , dantelli ve kabarık bir elbise vardı üzerinde.Ellerinde de aynı renkte dirseğine kadar uzanan ipek eldivenler vardı.Francesca Barty'nin elini bıraktı ve eldivenleri çıkarıp yere fırlattı.
"Barty!Burada neler oluyor!Asam nerede ve bu üzerimdekiler de ne?"
Barty bunu bekliyor gibiydi.Yavaşça iç çekti ve sevgilisinin gözlerine baktı.
"Francesca'm inan bunu acıklamaya vakit yok.Şimdi bana güveniyorsan soru sorma."
Tekrar Francesca'nın elini tuttu.
"Bunu sadece sen başarabilirsin!"
Neyi sadece o başarabilirdi?Aklındaki binbir soruyla yola koyuldular.Bir şeyler ters gidiyordu ama anlayamıyordu.Ne kadar yürüdüklerini de bilmiyordu.Uçsuz bucaksız yeşil hiç bitmeyecek gibiydi.Sonunda Barty durdu.Yakınlarda bir nehrin şırıltısı duyuluyordu.Barty cebini karıştırmaya başladı.Aradığı sarı kağıdı bulunca yüzünün şekli değişti.Hemen katlanmış kağıdı açtı.Bu bir harita olmalıydı.Francesca'nın bilmediği bir şeyler de çiziktirilmişti kenarına.İtalyanca yada İngilizce olmadığı kesindi.Ama Barty anlıyor olmalıydı.Parmaklarını satırların altında gezdirdi.Barty İngilizce'den baska bir dil bilmiyordu ki...Francesca bezgin halde bakışlarını ormana çevirdi.Bir an ağlama sesi duyar gibi oldu ama yanıldığını düşündü.
"Hayatım bu taraftan."
Kayalıkları aşıp ağaçların seyreldiği yöne gittiler.Artık nehrin sesi tamamiyle onlara eşlik ediyordu.Francesca nehri bulmaya çalıştıklarını düşündü.Birden bire önlerinde beliren köprüyü gören Barty duraksadı.Eski köprünün altından deli gibi su akıyordu.Francesca ne kadar yüksekte olduklarını görmek için uçurumun kenarına yaklaştı ama Barty onu uzaklaştırdı.
"Francesca beni dinle.Şimdi köprüden ilk ben geçeceğim ve sen ne olursa olsun benim karşıya varmamı bekleyeceksin tamam mı?"
Francesca başını salladı.Köprü oldukça eskiydi.Arada birkaç tahta eksikti.Francesca köprünün çürük olduğundan adı gibi emindi.Ama içindeki ses itiraz etmeden Barty'yi dinlemesi gerektiğini söylüyordu.Barty köprüye ilk adımlarını attı.Halatlara tutunarak temkinli bir şekilde ilerliyordu.Francesca onun için korku duymuyordu.Buna kendisi de şaşırdı ama Barty'ye bir şey olmayacağını biliyordu.Barty sağ sağlim uçurumun karşısına vardı.Ardından Francesca'ya seslendi.
"Aşkım sıra sende.Sakın aşağıya bakma ve yavaş ol!"
Francesca köprünün halatını kavradı ve tahta basamağa bastı.Köprü hem sallanıyor hem de gıcırdıyordu.Barty karşıda onu bekliyordu.Francesca bundan cesaret alarak ilerlemeye basladı.Köprünün yarısına geldiğinde karaya tekrar basmak için dua ediyordu.İçini korku sarmıştı bu kez.Ama geri dönemezdi.İlerlemeye devam etti.Evet Barty'ye ulaşmasına çok az kalmıştı.6 adım kadar sonra oradaydı.Bu heyecanla ayağını tahtaya sert bastı ve ardından çığlık attı.Tahta parçalanmıştı.Francesca boşluktan aşağıya sarkıyordu.Nehrin gürültüsü kulaklarını doldurduğundan başka hiçbir şey duyamıyordu.Barty ona çok yakındı.Birazdan gelip Francesca'yı kurtaracaktı.Ama Francesca düşünemiyordu.Tahta parçası aşağıya,nehre uçarken o da bakışlarını maviliğe çevirdi.Dalgalar köpürüyordu ve deli gibi akıntı vardı.Francesca'nın parmakları yavaşça kayıyordu.
"Barty!!"
Haykırdıktan sonra kaldı bir an için öyle.Dalgaların arasında bir şey görmüştü sanki.Hayır yanılıyor olamazdı.Orada bir şey vardı.Terleyen elleri yavaşça aşağıya kayarken Francesca gözlerini açıp kapadı.Aşağıda hasır sepet içinde bir bebek vardı!Kulaklarını dolduran nehrin sesi kesildi bir anda.Şimdi sadece aşağıda ağlayan bebeğin sesini duyuyordu.Ona bakmak istiyordu ama daha fazla eğilirse düşecekti.Tam o anda Barty'nin sesini işitti.
"Francesca bebeğimizi kurtarmalısın!"
Ardından cebinden çıkardığı kanlı bıçakla Francesca'nın tutunduğu halatı kesti.Sonsuz boşluk....Yavaşça aşağıya düşüyordu.Bebek durmaksızın ağlıyordu.
Francesca sıçrayarak uyandı.Gözleri karanlığa alışamamıştı.Ter içindeydi.Başını terden ıslanmış yastıktan kaldırdı.Herşey bir kabustu değil mi?Barty hala yanında uyuyordu.Onun belirli aralıklarla nefes alıp verdiğini duyabiliyordu.Francesca rüyayla gerceği karıştırmıştı.Kurtadamlar..Vampirler..Yeşil çimler...Bebek...Ve Barty!Evet zihnini toparlıyordu.Sevgilisi yaralanmıştı ve Francesca onun için iksir hazırlamıştı.Aşağıda hala iki ceset duruyor olmalıydı.Ama acaba ne kadar zamandır uyuyordu?Barty'nin artık ayılması gerekmiyor muydu?Francesca yavaşça yataktan kalktı ve lavaboya gitti.Musluğu çevirdi.Buz gibi suyu yüzüne iki kez çarptı.Gözü aynadaki yansımasına takılmıştı.Bu kabus da nereden çıkmıştı şimdi?
| |
|
| |
Elizabéth Adrianna Malfoy Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1443 Yaş : 36 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12571 Ekspresso Puanı : 41 Kayıt tarihi : 15/02/08
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Perş. 30 Nis. 2009, 16:32 | |
| | |
|
| |
Constance G. Witherington Psikiyatrist
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11275 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 20/06/09
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Salı 14 Tem. 2009, 20:18 | |
| Constance Gine Witherington 20 Pisikiyatristlik- Spoiler:
# Güneşin Batışına Şahit Olmak
Tahta gıcırtıları. Sessiz ve korkmuş bir şekilde yavaşça ilerliyordu Gina, kimin veya neyin olduğunu bilmediği ahşap bir harabede. 7 sularıydı, yaz mevsimi olduğu için güneş bu saatlerde batmaya hazırlanıyordu. Jean neden böyle bir harabe seçmişti konuşmak için? Saygın ailelerin üyeleri olmak gizlenmeyi gerektiriyordu belki. Parıltılı ve gösterişli hayatlarının altında özel anları gizli yaşamak gerekiyordu. Ailenin seçtiği okul, ailenin saygınlığı, ailenin parası pulu... Kendini yaşamak için siyah bir tülün ardına saklanmak gerekiyordu. Gina Jean'i koca harabe köşkte anca bulabilmişti. Jean karanlığa yakın loş bir odada -temiz bir köşe bulmuş olmalı ki- güneşin sadece yüzüne vurduğu bir köşeye yaslanmış, oturmuştu. Yüzünde biraz hüzün, biraz kırgınlık, biraz öfke karışımımda çaresizlik vardı. Gina onu hep ciddi, karizmatik bir ruh haliyle görmüştü. Fakat buna alışık değildi. Odanın kapısına elini koymuş, gizleniyor gibi bir biçimde Jean'e bakıyordu. Ona kendini göstermek istemiyordu. Çünkü bu yüz hiçte iyi şeyler söyleyeceğe benzemiyordu. Kapının kenarına yaslanıp başını yukarıya kaldırmıştı Constance. Jean'in söyleyebileceği şeylere karşı bir cevap arıyordu. Korkuyor muydu yoksa? Onu kaybetmekten. Şu sıra görüşememişlerdi. Zaten zar zor buluşabiliyorlardı. Artık buda mı olmayacaktı? Gina Jean'e bakıyordu, artık cesaretini toplaması gerekiyordu. Bu düşünceler beynini yormaktan başka bir işe yaramıyordu. Jean'e doğru yürümüş, yanında durmuştu. Fakat Jean onu fark edememişti. Constance yanına oturup bacaklarını toplamıştı. Onun baktığı yere bakıyordu, belki bir şey bulma ümidi ile. Ama Jean boşluğa bakıyordu.
" Jean. " Gina endişeli bir biçimde Jean'e seslenmişti. Jean'de bir hareket veya eylem yoktu. Bir süre ona baktıktan sonra ayağa kalktı Gina. Jean'in önüne geçmişti. Eğilerek ona bakıyordu. Jean görüntünün değiştiğini fark etmiş olmalı ki gözlerindeki boşluğa bakan belirti gitmiş, yerine Gina'nın görüntüsü gelmişti. Jean afallamış bir şekilde Gina'ya sarılmıştı. Gözyaşlarını ne zamandır tutuyordu bilinmez, ama Gina'yı görünce birden hepsi boşalmıştı. Bu sefer aynı şaşkınlık Gina'ya geçmişti. Bulaşıcı bir durummuş gibi. Jean Gina'dan ayrılıp başını avucuna almıştı. Gözyaşları daha hızlı düşüyordu şimdi. " Jean, neden ağlıyorsun? Sakin ol, anlat bana. " Jean Gina'nın bu her şeyden habersiz tavrına daha da üzülüyordu. Sürekli Gina'ya sarılarak ; " Çok üzgünüm, seni seviyorum. " gibi cümleler kuruyordu. Endişeli bir bekleyiş başlamıştı Gina için. Yaşadığı şoktan bir an önce kurtulmasını bekliyordu Jean'in.
Jean'in hıçkırıkları durmaya başlamıştı. Gina'nın bacaklarına başını koymuş, bir süre sonra ağlamaya son vermişti. Jean'in saçlarıyla oynuyordu Gina. " Şimdi iyi misin? " Jean dudaklarını aralıyordu. Konuşmaya yelteniyordu fakat konuşmaya çekiniyor gibiydi. Ne gizliyordu? Yoksa bu suskunluk kötü günlerin habercisi miydi? Gina Jean'i sıkmamak için gözlerini batmış olan güneşin son ışıltılarına dikmişti. Vakit yoktu. Malikânede olmadığı fark edilmişti büyük ihtimal. Ama gitmek istemiyordu. Geçirdikleri, birlikte güneşin batışına şahit oldukları son andı belki. Bir vahiy inmişçesine biliyordu Gina. Yasak aşklarının korkusu ilk defa bu kadar korkutuyordu onları. Hiç bir şeyden haberi olmayan Gina'yı bile. " Gina. " demişti Jean başını kaldırarak. " Artık anlatmalıyım sanırım. " diye devam etmişti. Gina zor bir şekilde yutkunmuştu. Boğazına bir şeyler düğümleniyordu. Terliyordu. Gözlerini bu karanlık denecek kadar loş odada, yüzü sokak lambasının sarı cansız ışığıyla anca seçilebilen Jean'e çevirmişti. Jean'in konuşmak için beklettiği süreler hiç bu kadar uzun gelmemişti Gina'ya. Aklından geçen bir sürü acı veren konuşma -hepsi Jean'e ait- başını ateşlendiriyordu. Nihayet Jean suskunluğu bozmuştu. " Gina, ben... Aslında, ben diyorum ama, bu benim isteğimle gerçekleşmeyecek. Engel olamıyorum, onlar benim ailem. Uzattıkça zorlaşacak galiba. " Gina gözlerini kapamış, dişlerini sıkıyordu. Ağlamaktan korkuyordu. Çünkü tahmin ettiği şey... Bu konuşmanın 'elveda' ile sonlanacağını biliyordu. Devamını istemiyordu. Karanlığın gizleme özelliği ona cesaret vermişti. Ses çıkarmadan gözlerinde biriken çaresizliği boşaltmıştı. Jean görememişti bunu. Cansız sarı ışık sadece onun yüzüne vuruyordu çünkü. Üstelik karşısında değildi Gina, sağındaydı. Konuşmasına onun için zor olsa da devam ediyordu. Etmek zorundaydı. " Durmstrang'a gidiyorum. " Gina ani bir hareketle Jean'e döndürmüştü başını. Jean'in kendini zor tuttuğu belliydi. Bu olmamalıydı. Jean Gina'nın ellerini bulmuştu. " Çok üzgünüm Gina. Bir şey söyle, gözüm arkada kalmamalı. " Gina ellerini çekmişti. Acısını Jean'den mi çıkaracaktı? Bütün bunlar, onun suçu muydu? Acıdan gözü dönen bir insan, etrafına tamir edemeyeceği zararlar verir. Gina gibi hassas bir kız bu söze uyacak mıydı? " Lanet olsun Jean! Lanet olsun seviyorum! " Gina bu sözlerin ardından koşarak Jean'in yanından uzaklaşmıştı. Zavallı Gina, yasak aşkın engellerine takılıp sonsuz bir boşluğa düşmüş gibi hissediyordu. Ailesinin istemediği bir ilişkinin bedeli, bu kadar ağır olmalımıydı? Jean arkasından koşmuştu Gina'nın. Fakat Gina acısından bilinci kapanmış bir biçimde ormana koşuyordu. Jean yanlış yöne gidiyordu, onun hassas yapısı bu saatte bu korkunç ormanı kaldıramaz düşüncesiyle. Gina yorulmuş, yavaş yavaş gözyaşlarını dindirmiş bir şekilde etrafına bakınıyordu. Gözlerini kısarak ay ışığına bakmıştı bir süre. Koşmaktan yorulmuştu, kendini daha fazla ayakta tutamamıştı. Olduğu yere düşmüştü Gina. Bayılmıştı. Bu güneşin batışını gördükleri son gündü.
| |
|
| |
Issoria Lathonia Ira
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 702 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12317 Ekspresso Puanı : 2 Kayıt tarihi : 25/02/08
| Konu: Geri: St. Mungo Başvuruları Salı 14 Tem. 2009, 22:18 | |
| | |
|
| |
| St. Mungo Başvuruları | |
|