Alışkanlıklarından şu “hamilelik” yüzünden vazgeçen Valencia, içindeki sıkıntıyı atmak için başka alışkanlıklar edinmişti. Miguel’in ardından Josh’ı bulma zevkine erişen Valencia hemen hemen bütün gün onunla olma heyecanı içindeydi. Yavaş bir şekilde içeri girmişti, elindeki çantayı bir kenara bırakıp. Josh’ın ona doğru yürüyüp sarılmasıyla birlikte, ”Bayağa bir büyümüş anlaşılan, sana sarılmakta zorlanıyorum artık.” dedi. Ardından Valencia’nın kısa ve alaycı kahkahasından sonra pencere kenarındaki iki koltuktan birine oturmasıyla, Josh’ta karşısındaki koltuğa oturmuştu. ”Ermm.. Evet, doğuma az kaldı, Josh. Bu arada özledim seni.” dedi, gülümsemesini eksik etmeyerek ve karnını sıvazlayarak. Eski aşkları gibi Josh’ında onu bırakmasından korkuyordu; aklından geçirdiği bu düşünce, onun en büyük korkularından biri olmuştu artık son zamanlarda.
Zamanın hızlı geçmesiyle birlikte öğle vakti çoktan geçmiş, bulutlanan hava kendini çiseleyen yağmura bırakmıştı. Koltuğun kollarıyla kendine destek alan Valencia yavaşça ayağa kalktı ve pencere önüne geçerek dışarıyı seyretmeye başladı. Işığın yanmaması ve sadece dışarının ışıklarıyla etrafın aydınlanmasını Valencia çok severdi. Josh’ın da kalkıp yanına gelmesiyle, Valencia gözlerine doğru baktı. ”Korkuyorum,” dedi, sesinin tonunu kısarak. Josh’ın dudaklarından kısa süreliğine öperek ona sarıldı. Kafasını göğsünün üstüne koydu ve dışarıyı seyretmeye başladı.
Ardından tekrardan koltuğa oturdu. ”E, şimdiye kadar neler yaptın? Hiç haber alamamıştım senden. Çok özledim; ama sevgim eksilmedi.” dedi, ardından gözlerini tavanın karanlık kısmına devirerek boş hayallerin gerçekleşemeyeceğini ve böylece tekrar yalnız kalacağı düşüncesinden bir an olsun uzak kalma isteğini Josh bozmuştu.