|
| Aşırı Karışıklık. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Sidonia Scarlet Vampir
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1800 Yaş : 29 Galleon : 12345 Ekspresso Puanı : 10 Kayıt tarihi : 10/12/08
| Konu: Aşırı Karışıklık. Ptsi 06 Nis. 2009, 20:55 | |
| Ariadne Barthory-Sidonia Scarlet Doğal olarak gece, sisli ve bir o kadar da kasvetli. Sidonia'nın büyük ilgi suyduğu sevgilisi Valentius'un kız kardeşi ile İtalya'ya yaptığı yolculuk. Karışıklığın asıl nedeni -her ne kadar Ariadne'nin haberi olmasa da- Valentius'un öz kız kardeşine aşık olması ve Sidy'nin durumdan rahatsızlığı. Ariadne kelimenin tam anlamıyla aşık olduğu Silas'ı vampire dönüştürmesi gerekçesiyle İtalya'ya çağrılırken, Sidy'de ailesine karşı son sorumluluğunu yerine getirmek adına uzun zamandır ilk defa gidiyor ülkesine. Seyahat sırasında açığa çıkacak sırlar, zamansız kazalar ve gerçekler de cabası.
Sesinin soğukluğunun şimdiki bedeninden farksız olduğu düşünüldüğünde küllerinin ne alemde olduğu da merak edilecek şey değildi. Onların küllerinin. Cuma günleri et yememiş, ezdikleri her karıncanın günahını çıkarmışlardı belki. Hatta tespihlerinde duran kötü kokulu boncukları parmakları acıyıncaya kadar çevirdiklerini de hatırlamıyor değildi. Bütün bu saçmalığın temelinde Tanrı’nın yatmadığını da. Ortaya koyduğu dinler, kendi yarattıklarının çabasıyla yok olabilecek ya da gerçeğinden sapabilecekse Tanrı’nın gücüne kim inanabilirdi? Dünyaya yalnızca günahlar için gelindiğini gerçek mükâfatın ölümden sonrasında olduğunu tekrarlayıp duran insanlar arasında hatırlıyordu hep boğuk çocukluğunu. Annesi, babası, ablası ve ablasının hoppa kocası. Hepsini gözünü kırpmadan öldürdüğü göz önüne alınırsa Sidonia’yı sonsuz yaşama hapseden kişi bu listede olamazdı. Zaten önemsizdi, belki yalnızca acıma duygusunu yitirmemiş bir vampir belki de yalnızca beslenmeyi beceremeyip kazayla dönüştüren başka bir vampirdi. Şu an yapması gereken tek şey yıllar önce kendi, öz kızları tarafından öldürülen Scarlet ailesinin her bir bireyinin küllerini, -annesinin, yalnızca Sidonia’nın bildiği vasiyeti üzerine- Po nehrine savurmasıydı.
Küçük ve tek kişilik valizinin içine gerekli bulduğu birkaç temiz kıyafet yerleştirmekle uğraşıyordu birkaç saat öncesinde. Şimdiyse ılık esen rüzgarla evine son bir bakış atıp kapıyı arkasından kapattı. Ayakkabılarının, bahçeye doğru inen geniş merdivenlerle her temasında oluşacak sesi gözünde büyütüp merdivenin sağındaki ince çubuğa oturdu ve kollarını açıp bir iki saniyede ayaklarının toprağa deyişini hissetti. Rüzgarın ılıklığı serinliğe dönüşüyordu bunu yaparken. Adımlarını kısa olduğu kadar hızlı tutmaya çalışarak arabasını park ettiği küçük alana sürüklendi. Siyah Chevy Impala’sının farında duran ince bir çamur tabakasını işaret parmağıyla temizlerken, bir çocuğun başını okşarmışçasına farlarına dokundu. Aşık olduğu söylenebilirdi. Ne kadar külüstür terimini yakıştıran bir sürü insan olsa da 67 yılı hiç de eski gelmiyordu Sidonia’ya. Parlak tutacağa parmaklarını geçirip kapıyı kendine doğru çekti. Ardından tek hamlede kendini koltuğa bıraktı. Emektar teyipten yükselen gitar sesleri bas melodilerin karışmasıyla boğuklaşıyor, ardından bir soloyla daha toparlanıyordu.
Ariadne. Söz verdiği üzere beraber gideceklerdi Sidonia’nın yıllardır ayak basmadığı ülkesine. Ayrıntılı konuşamadıklarından, onun ne için İtalya’ya gideceğinden de haberi yoktu. Hepsi bir tarafa Ariadne, Sidonia’nın uzun zamandır yakınlaştığı birçok insandan en önemlisi olan Valentius’un da ilgi odağıydı. Bu konunun irdelenmesi için en doğal zamandı şüphesiz. Geceye bir nebze ışık tutan dolunay bulutların arkasından dörtte üçünü gösterirken Sidonia da arabanın anahtarını yakalayıp zevkle gaza bastı. Gideceği yer yakındı ve büyük bir ihtimalle Ariadne orada bekliyor olacaktı. Birkaç dakikayı farların aydınlattığı asfalt yola gözlerini dikerek geçirdi kız. Buluşacakları yerde yalnızca bir bank ve yakınlarda görünen market türü bir yer vardı. Havanın soğukluğuna eklenen sis, arabanın yanından geçen bir sarhoşa gözlerini kıstırıyordu. Adam gri sakallarını yalayıp birkaç damla alkolü daha değdirdi diline. Sonra Sidy’nin açık kahve gözlerine manalı manalı bakıp yalpalayarak yürümeyi sürdürdü. Dikiz aynasından adamın yaptıklarını kontrol ederken bir yandan da ateşi andıran parlak saçlarını arkaya atıp pardüsosunu üzerine geçirdi. Lacivert, parlak pantolonu derinin verdiği rahatsızlıktan çok yumuşak görünüyordu ki Sidy ellerini dizinde kavuşturup başını camdan dışarı çıkardı. Beyaz suratı gecede ay kadar parlak görünüyordu muhtemelen. Dışarıda kimsenin olmadığını fark edince kapıyı açıp arabanın sıcak koltuğundan aşağı kaydı. Ariadne tam karşısındaydı, büfeye benzer bir yerden kucağında iki şişeyle arabaya doğru ilerliyordu. Sidonia yüzünde bir gülümsemeyi yoktan var edip elini davetkar biçimde Ariadne’nin oturacağı koltuğa doğru uzattı. Ardından onun kapısını açıp “Sizi görmek ne güzel, sevgili anneciğim.” Diye mırıldandı. O yerini almak üzere ilerlerken Sidy de arabanın açık duran farlarını fark edince sürücü koltuğuna geri dönmek üzere yürüdü. “Ee bu şerefi neye borçluyuz? Yüzünüzü gören insan suyu dolu bir küvete düşecek olmalı.”
En son Sidonia Scarlet tarafından Salı 14 Nis. 2009, 13:28 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Ariadne Barthory Vampir
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 187 Yaş : 34 Kan statüsü : Vampirim ben. Kansızlık çekiyorum anemim var. Galleon : 11637 Ekspresso Puanı : 54 Kayıt tarihi : 13/03/09
| Konu: Geri: Aşırı Karışıklık. Salı 07 Nis. 2009, 15:37 | |
| Uykudan yeni uyanmış gibi esnercesine vücudunu geriye doğru hafifçe büktü,güne yeni başlayan bir insanın sıradanlığı ile o çok önemsediği sabah sporlarından birini geç kalmış gibi ayın tatlı ışığı ile birlikte yapıyordu sanki.Bir iki defa kollarını arkasında büküp kemiklerini kıtırdattı, aynı işlemi boynuna uygulayarak dikildiği yerde iyice gerindi.Ardından bacağını pencerenin pervazına doğru uzattı ,bu sefer bir kaç defa parmak uçlarına dokunarak eski pozisyonuna geri döndü.Böyle yaparak ne elde etmeye çalıştığını bilmiyordu doğrusu ; aslında bu tarz şeylere çok fazla ihtiyacı olduğuda söylenemezdi.Sağlıklı yaşam alıştırmaları yapacak şansını çoktan kaybetmişti bir kaç yıl önce . Aklından geçen bu düşünceler ile bir hastalığa kapılmışçasına bir an titredi, sanki üşüyormuş ve soğukluğunu giderecekmiş gibi ceketinin açık yakasını çekiştirip kolları ile vücudunu sardı. Önceki yaşamından kalma alışkanlıklarını bir türlü bırakamamıştı henüz . O an kendi kendine birşeyler yapmayı kesip koyu renk çerçevelerin ardından gözlerini dikkatle kısarak etrafına göz gezdirdi. Büfenin içi hava karardıkça daha fazla insanla dolmaya başlıyordu. Bunların her birinin kendi gibi yolcu olduğunun bilincinde olsada , sadece iştahını kabartabilecek küçük birer yem ,aynı zamanda çocukluğunda bıraktığı o sevimli oyuncakları gibiydiler ve bu sevimli oyuncaklarla aynı mekanda bulunmaktan rahatsız olmaya başlamıştı, kontrol dışı haraketlerde bulunmamalıydı , böylece hem kendini, hemde tanıdıklarının o bilindik gizemlerini korumuş olurdu. Gerçi asiliğe kaçacak ve kendini bu şekilde aptal durumuna düşürecek en son kişi olduğunu düşünüyordu. Yavaşça ilerledi, topuklu ayakkabılarının sert zemin üzerinde çıkarttığı ; yankı dolu seslerin dikkat çektiğinin bilincinde değilmiş gibi etrafındaki insanların yüzlerine bakmadan , aldırış etmeksizin ilerleyip büyük bir makinenin önüne geldi. Garip olduğunu düşündüklerinden emindi, daha az dikkat çekmek için normal davranmaya çalışıyordu ama bu birden fazla insanın arasında anormal bir derecede zorlaşmaya başlamıştı.
Her geçen saniye daha fazla geriliyor ve kendini kontrol altına almakta zorlanıyordu. Sıkılı dişlerinin arasından hafifçe soluklandı, koyu lacivert camlı gözlüğünü çıkarıp saçlarından geçirerek bir taç gibi başına taktı. Cebinden çıkarttığı bozukluğu titremeye başlayan ince uzun parmakları ile deliğe yerleştirip itti. Makinenin alt tarafından çıkan şişeleri avuçları arasına alıp sıktı , tenine değen camların soğuklu ile kendisinden yayılan soğukluğun hiçbir farkı yoktu. Sanki herkes fısıltı halinde kısık seslerle konuşmaya başlamıştı arkasından, yine sesler birbirine karışıyor ve bu sesler büyülü bir orkestranın çıkarttığı müzikallere eş sesler çıkarıyormuş gibi hissediyordu. Kendisi hakkında konuşulduğunu ne düşünüldüğünü en ince ayrıntısına kadar anlayabiliyordu.Buda en belirgin özelliklerinden birisiydi zaten. Ne kadar garip olduğunu , tavırlarının gittikçe ilginçleşmeye başladığını ve nasıl bir (insan!) olduğunu fısıltılı halde konuşmaya başlasalarda duyabiliyordu.
Duvarın önüne yerleştirilmiş içecek makinesine boş boş bakmayı kesip geriye döndü. Kolundaki saate baktı. Sidonia! o mu geç kalmıştı yoksa kendisimi erken davranmıştı? Yanına yaklaşan adamın varlığını dibine sokulupta elini duvara yaslayarak kendi ile konuşmaya başladığında farketti.Ne dediğini anlamadı bir an ,sonra onun yalnız olup olmadığına dair sorusuna gülümseyip gözlerini üzerine dikti, o garip renklere bürünmüş gözlerini gözlüğünün ardına saklamayı unutmuştu ne yazıkki , adamın bu kadar dibinde durupta kendine şaşkınlık ile bir an donarak baka kalmasınada o an anlam getirememiş fakat bilincine varıp gözlerini kaçırmıştı. "Kalıp seninle muhabbet etmek isterdim ama birazdan arkadaşım gelecek , kendine başka bir eğlence arasan iyi edersin." dedi buz gibi ellerini açıkta kalmış kolu üzerine dokundurdu.İlgi ile açılmış gözlerini tekrar koyu renk çerçevelerin ardına sakladı. "Nesin sen? Bir ölü kadar soğuksun." genç adamın merakına içten içe güldü bu her ne kadar yüz hatlarına yansımamış olsada onu alaya aldığının bal gibide farkında olduğundan emindi. "Belkide öyleyimdir." sırt çantasını omuzunda hafifçe çekiştirip düzeltti ve daha fazla soruya maruz kalmadan kapıyı açıp açık havaya çıktı , bu tarz yerlerden ve daha fazla kişiyle kaynaşmaktan nefret ediyordu , belkide içeride tıkılıp kalmak yerine büfenin önünde beklemeliydi.
Derin bir soluk aldı , sanki bu bir işe yarayacakmış gibi.! Ellerindeki titremenin hala geçmediğini farketti.Sidonia'yı görünce rahatladığını hissetti bir an için , sonra adımlarını sıklaştırarak hızla yanına yaklaştı.Yüzünü kapatmış saçlarını hızla geri itip kaşlarını çatarak kızın yüzüne baktı.Ardından onun sürücü koltuğuna geçerkenki rahatlığını izledi. "İki dakika önce ne kadar zorlandığımı biliyormusun Sidonia, az daha kendimi kaybediyordum, bu hiç komik değildi " dedi onun sözlerine karşılık olarak , kolları arasında tuttuğu şişelerden biri hızla kayarak yere düştü, beton zemin üzerine yayılan ıslaklığa bakınca morali bozulmuştu. "O küvete düşmemek için elimden geleni yapardım doğrusu ,ama yinede ,çok cezbedici gelmeye başlıyor sanki." kurumuş dudaklarını dili ile hafifçe ıslattı, elindeki diğer şişeyi torpido gözüne koydu, çantasınıda koltuğa fırlatıp öndeki koltuğa yerleşti.Ona kızmamıştı , kızamazdıda zaten ama zor durumda olduğu için ne dediğini bilemiyor gibiydi , konuyu değiştirerek tekrar konuşmaya başladı "Evet yolculuğumuzun kendine göre olan ,asıl amacını bana bir kez daha anlatırmısın Sidonia yada sen bilirsin , canını sıkmak istemem , önümüzde uzun bir yol var" kapıyı kendine doğru çekip hızla kapadı. Gözlüğü çıkarıp kırılmasına aldırış etmeksizin onuda çantanın yanına fırlattı.Önüne dönüp genç kızın kızıl saçlarına ardından ilgi çekici yüz hatlarına baktı , erkek kardeşinin onda ne bulduğunu gayet iyi anlıyordu.Sidonia'nın olgun kendisininse çocuksu tavırlarını karşılaştırınca aradaki fark gittikçe artmaya başlıyor ve kendini sorumsuz hissediyordu. | |
| | | Sidonia Scarlet Vampir
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1800 Yaş : 29 Galleon : 12345 Ekspresso Puanı : 10 Kayıt tarihi : 10/12/08
| Konu: Geri: Aşırı Karışıklık. Çarş. 08 Nis. 2009, 15:43 | |
| Yalnızca ortamı yumuşatmak adına espri yapmaya çalıştıysa da Ariadne’nin pek hoşnut olduğu söylenemezdi. Vejetaryenlik onu kötü etkilemiş olmalıydı ki sözcükler bile çıldırtmaya yetiyordu. Bembeyaz suratı ve buz gibi teni de açıkça ortaya koyuyordu ki, susamıştı. Nitekim Sidy sigarayı bırakmış birinin karşısında duman tüttürmek gibi bir şey yapmış olmalıydı. Ariadne buna karşılık söylenirken Sidy de farları kapayıp dışarı çıktı. Arabanın açık duran kapısını da gürültüyle kapatırken duymaması gereken bir sesle duvara çarpmışçasına donup kaldı bir kaç saniye. “Hayır, olmadı diyin.” Sesinde ki tedirginlikle beraber başını öne doğru eğip arabanın kapısına dikkatlice göz gezdirdi. Camın yerinde ve tek parça olduğunu görünce bir anlık rahatlamayla saçları parıldayan uzun boylu rakibine çevirdi gözlerini. Ayakkabılarının önünde duran kırık şişe parçaları kapanan kapının ardından gelen cam sesini açıklıyordu. Vampir olmanın verdiği güç bazen ufak tefek kazalara yol açardı. Sinirli olduğu zamanlar Chevrolet’i de bundan zarar görürdü ve kapının camı için yeterli malzemenin bulunamadığı da olurdu. Kırılanın şişe olması bu yüzden mükemmeldi. Ariadne herhangi bir yakınmaya yer vermeden elinde kalan son şişeyle beraber arabaya bindi. Artık Sidonia’nın da binmesi kabalık sayılmazdı zira sıcak direksiyonu parmaklarıyla kavramayı özlemişti. “…önümüzde uzun bir yol var.” Cümlenin bu bölümünü başıyla onaylarken ayağını gaz pedalına dayayıp elini vitese attı. “Ah, sen canımı sıkmazsın tatlım, bunu istemezsin..” Ayağını pedaldan hafifçe çekip Valentius’un ona bakışlarını hatırladı. Tam olarak bilmese de canını sıktığı bir gerçekti. Ona küçük de olsa bir miktar kin beslemediği de yalan sayılmazdı. Duraksamasının nedenini belli etmemeye uğraşarak devam etti. “İtalya meselemiz vardı bir de değil mi? Ailevi bir mesele diyelim, yani bu benim nedenim. Yalnızca manevi bir şey, önemli değil gerçekten. Ama asıl soru şu ki senin küçük yaramazlıklarının mantıklı açıklamaları gerekli. İşin bittiğinde beraber dönebiliriz. Sana bağlı olarak ne kadar kalacağıma da karar verebilirim böylece.” Konunun burasında dikiz aynasından gördüğü kadarıyla bir grup sarhoş insan kendilerine eğlence arıyorlardı. Lacivert bir kamyonetle gittikçe yaklaşarak takip ediyorlardı ve bu Sidy’nin hiç hoşuna gitmedi. Usulca görevini tamamlamasına ne diye izin vermezdiler ki? “Yanlış adama çattınız.” dedi, Ariadne'e göz ucuyla bakarken. Sonra önüne gelen ilk dönemeçten hızlı bir giriş yapıp ana yola çıkmak için etrafa bakındı. Tam olarak nerede olduğunu bilmese de kaybolmaları gibi bir ihtimal de söz konusu olamazdı. Sakince elini vitesten çekip kasetçalara bağlı kablonun girişine boş boş baktı. “Tatlım, torpidodan kaset seçer misin?” dedi sorumsuzca Ariadne’e. Büyük ihtimalle Mötley Crüe, Malmsteen, Whito Lion ya da en iyi ihtimalle bir piyano kaydı olmalıydı. Dünyanın en temiz şeyi olduğuna inanırdı müziğin. Her haliyle güzeldi ve rahatsız ettiği söylemi kesinlikle yanlıştı ona göre. Dolunay iyiden iyiye bulutların ardına gizlenmeyi bırakıp kendini gösterirken Sidy de otobana uzanan bilindik, kısa bir tünele girdi. | |
| | | Ariadne Barthory Vampir
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 187 Yaş : 34 Kan statüsü : Vampirim ben. Kansızlık çekiyorum anemim var. Galleon : 11637 Ekspresso Puanı : 54 Kayıt tarihi : 13/03/09
| Konu: Geri: Aşırı Karışıklık. Perş. 09 Nis. 2009, 15:09 | |
| Sidonia'nın tavırları üzerine biraz daha rahatladığını hissetti, birinin kontrolu eline alması gerekiyordu , bu kontrolude ona bırakmıştı çünkü böyle bir şeyi yapacak en son kişiydi Ariadne, kendini kaybedip daha fazla soruna sebep olmak istemezdi.Onun sözleri üzerine yüzüne diktiği gözlerine ilgi ile baktı.Sidonia en rahat anlaşabildiği biri olabilirdi, belki; ama bu bakışların ardında hoşnut olamayan bir kadının düşünceleri gizliymiş gibi hissediyordu. Neden böyle bir hisse kapıldığınıda anlayabilmiş değildi gerçi , sadece son zamanlarda gittikçe paronayaklaşmaya başlayan düşüncelerini bir türlü örtüştüremiyordu ve sürekli gün yüzüne çıkmasından bıkmıştı. Aklınımı kaçırmaya başlıyordu yoksa? herkesden şüphelenmeye başlamak huyuydu da bunu yeni mi keşfediyordu? Bu konuyu, Sidonia'nın kendisinden hoşlanıp hoşlanmadığından emin olamamayı bir kenara itti. Nede olsa şu an gayet iyi anlaşıyorlardı ve gerisi umurunda değildi.Tabi o kendisine bir kazık atmadan önce tedbirli olmalıydı. Dünya haliydi bu ve Ariadnede sonsuza dek bu lanet yere sıkışıp kaldığına göre artık akıllıca davranmalıydı. Sidonia'nın direksiyonu kıvırırken kendi kendine konuşurmuş gibi söylendiğini görünce başını onun baktığı yöne çevirdi.Çok ilginç bir şeyi keşfetmiş gibi kısık bir ses ile mırıldandı " Ah! şu serseriler .." başını yaramaz bir çocucuğa nasiat edermiş gibi iki yana olumsuz bir şekilde kınar bir tavırla salladı. Bu hallerinden vazgeçmiş olsalardı başlarına herhangi bir şey gelmesi ihtimalinden kurtulabilirlerdi belki. Neden ona buna çatmak yerine evlerine gidip daha güvenli bir ortamda kalmayı denemeyecek kadar gerzekleştiklerini bir türlü anlayamıyordu zaten . Tek merak ettiği Sidonia'nın bu insan müsveddelerine bakarken aklından neler geçirdiğiydi . Güvenmeye çalıştığı ve şöför koltuğunda o her zamanki tavırlarını sergileyen genç kadına ilgil ile baktı tekrardan , büyük bir ihtimalle yine o kızıl saçları ile dikkatleri üzerine çekmişti. Ama yinede onun göründüğü kadar masum olmadığını bilen kendisiydi ve yine kendi gibi diğer vampirler bunun farkındaydı.. Ama diğerlerinin ,sıradanlıkla bütünleşmiş insanların ve şu lanetli kurt adam denilen ucubelerin bunu bildiğinden pek emin değildi.
Zeki bir kadının bilindik tedbirliliği ile yüzüne o maskemsi alaycı gülücüklerinden birini yerleştirdi, çok fazla sürmeden . Sidonia sataşılacak en son kişiydi ama onu tanımayan kimse bunu bilemezdi sonuçta değil mi? ve Ariadne'de ona sataşmak yerine huyundan gitmeyi tercih ederdi. Korktuğundan değilde daha fazla düşman edinmemek içindi bu tedbiri. Ona bakarken bir anlık kuşku ile kısılmış gözlerini ilgi ile torpido gözündeki kasetlerin olduğu yere dikip, dikkatini kasetler üzerine odakladı . Şu serserilerin daha ne kadar peşlerine takılacağından emin değildi ama şimdilik atlatmış gibi görünüyorlardı. Kasetlerin her birini avuçları arasında incelerken ,müzik konusunda ne kadarda zevkli olduğunun bilincine vardı, klasik müziklerin olduğu bir kaseti çıkartıp 'kaset çalara' taktı. Bir taraflarını yırtarcasına kendinden geçip şarkı söyleyen o sinir bozucu seslere sahip olan gruplardan nefret ederdi, şayet bu tarz müzisyenlerdede güzelce bağırmaktan başka bir marifet olmazdı.Koltuğunda kıvrılıp hafifçe geriye yaslandı. Dizlerini büküp torpidaya dayayıp gök yüzünü seyretti. Yıldızlar arabanın hızı ile hızla kayıp bulanıklaşan garip görüntüler oluşturuyordu. Sidonia'dan tarafa bakmadan konuştu. "Neden ailene böyle bir şeyi yaptın? " uzun süren bir sessizliğin ardından damdan düşermiş gibi bu soruyu sorması biraz garip olmuştu ama soru sormak ve cevabını almak hakkıydı.Sonuç itibari ile Sidonia ailesinden birisi sayılırdı. Kısa bir duraklama oldu ve ardından yanlarından geçen bir arabanın darbesi ile dengesini kaybedip sarsıldı. "Ne yapıyorsun?" dedi bir anlık şaşkınlıkla hızla koltuğunda doğruldu.Susuzluktan kanlanmış gözlerini Sidonian'ın tarafından hızla geçip sollayan arabaya takıldı.Sidonia'nın bir yere çarptığını sanmıştı ama yanılmıştı . "Yine onlar! anlaşılan sorunsuz gidemeyeceğiz" bir darbe ile daha sarsıldı ve tekrar önlerinde aniden beliren arabaya bakarak sinirle soludu. Doğal olmalıydı , sinirlenip kendini kaybetmemeliydi Ariadne olgun birisiydi ve öyle kalmalıydı , ama olmuyordu işte , yine o sinirsel nöbetlerinden birini geçiriyordu "Durdur şu arabayı Sidonia lütfen. Lanet olsun.! sadece basit bir katil olmak istemiyorum ama bu gittikçe zorlaşmaya başlıyor böyle giderse normal biri gibi olabileceğimde söylenemez" dedi sıkılı dişlerinin arasından koltuğuna yapışan parmakları gerilip vücudu kasılmaya başlamıştı. Ariadne'nin son sözleri neyi özlediğini açıklığa kavuşturmuştu.
edit : üzgünüm sadece bir paragraf olsun diye direttim ama yine aştım :/ anormalim ben.. | |
| | | Sidonia Scarlet Vampir
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1800 Yaş : 29 Galleon : 12345 Ekspresso Puanı : 10 Kayıt tarihi : 10/12/08
| Konu: Geri: Aşırı Karışıklık. Cuma 10 Nis. 2009, 16:14 | |
| "Neden ailene böyle bir şeyi yaptın? " Piyanonun en kalın notasında pat diye sorulan bu sorudan kurtuluş yolu basitti. Ne öğrenmek istediğini çözmek adına birkaç saniye bekledi yalnızca. Hangi yalanı sunması gerektiğine karar vermek için. O sırada bacağına sert bir şeyin vurduğunu hissetti Sidy. büyük olasılıkla hayattan bıkmış bir grup genç erkek bira şişeleriyle coşup rahatsız edecek insan aramışlardı, tek suçları bu idi. “Size yanlış adam demedim mi?” dedi, yüzünde haylaz bir gülümseme ve duyulamayacak kadar kısık bir sesle. Arabaya inen darbeler kelimenin tam anlamıyla çileden çıkarmıştı onu. Yıllardır, bırak herhangi bir kaza, kimseyi sürücü koltuğuna oturtmamıştı bile. Kim bilir chevrolet’inin kaportası ne haldeydi. Titreyen vücudunun kontrolünü ele alırken, Ariadne’nin yakarışları da beynini karma karışıklığa sürüklüyordu. Görünüşe bakılırsa Ariadne ufak bir ‘ilk’ yaşayacaktı zira bu yapılanın karşılıksız kalması bir canavarın evcilleştirilmesinden farksız olurdu. Önlerinden ilerleyen araba yol şeridinin solunda dururken Sidy hızla gaza basıp yanlarında durakladı. Ariadne’nin sorusunu bile tamamıyla unutmuş, sinirden tüm vücudu kaskatı kesilmişti. Ellerini kapının aşağısında bir yere doğru itip camı sonuna kadar açtı. Yanlarındaki araba da durmuştu ve içkiden kendini kaybetmiş gibi görünen bir adam kafasını camdan uzatmış diliyle sakallarını yalıyordu. Ariadne’yi beklerken gördüğü adamdı bu şüphesiz. Sesini kontrol etmeden başını adama çevirip “Kim var kim yok?” dedi. Adamın artık sırıtan suratı cevap vermeye yeltenmeden Ariadne’ye döndü. Buraya kadar herkes sakin olsa da işin içine Ariadne girdiğinde Sidy öylece bekleyemezdi. Kolundaki gümüş kaplı saate dikti gözlerini. Ardından kapıyı açıp dışarı çıktı. Sürücü koltuğundan Sidy’yi izleyip “Gel bakalım..” diyordu hafif esmer, yeşil gözlü adam. Sidonia’nın ilgilendiği daha çok siyah gözleri bembeyaz teninde parıldayandı. İlk onu görmüştü ve yaptığı şey hayatına mal olacaktı. Acıma duygusunun iğrençliğiyle kamyonetlerine doğru yürüyüp kapısını açtı. “Bunu sen al.” Diyip sırıttı yeşil gözlü olan. Yanında oturan diğer adama söylüyordu belli ki.“Aaa” dedi Sidy, adamın damarlarında dolaşan her damla kanın ve alkolün kokusunu alabiliyordu. “Güzel seçim.”
Korkunun soğukluğu bütün bedenini sarmıştı adamın. Sidy’nin elleri ensesini kavramış, dudakları boynunu okşuyordu. Sıcaklığı ciğerlerine doldururken, damarları kıskanıyordu belki de. Buzdan farksız parmakları aşağıya, adamın omuzlarına kadar indi ve son hamlesini yapıp sıkıca kavradı. “Git buradan. Git buradan. Özür dilerim, lütfen… Lütfen!” diye son yalvarışlarını dile getirdi zavallı adam. Sidonia kırmızıya yakın saçlarıyla adamın boynunu kapayıp dişleriyle tenini deldi. “Seni uyarmamış mıydım? Hayır mı? Öyle iğrençsiniz ki. Sizinle yaşamak zorunda olmaktan nefret ediyorum.” Diye söylendi son defa. Bütün güzelliğini sömürüp birkaç ay sonra yok olacak bedenini koltuğa yığdı adamın. Korkudan ne yapacağını şaşırmış olan ise direksiyona sıkıca sarılmıştı ama gaza basmaya cesaret edemiyordu. “Lütfen. Lüt… Lütfen, Tanrım bana yardım et!” diye çığlıklar koy veriyordu yalnızca. “Biliyor musun?” dedi Sidonia küstahça. “Hiç birine yardım etmedi. Senin adına üzgünüm…Ah buna inanma aslında az sonra öleceğin için zevkten kuduruyorum.” Sesinde tek bir ifade yoktu, yalnızca birbiri ardına sıralanmış sözcükler vardı. “Seni iğrenç ucube! Yapamazsın! Yapamazsın!” diye karşı çıkıyordu tekrar tekrar adam. Zeytini andıran gözleri Sidy’ninkilerden ayrılmıyordu. “Ah tatlım. Yaparım.” Dedi Sidy hemen. Sonra arkasını dönüp kararsızlık içinde kıvranıyor olması gereken kıza baktı. Ona bunları yaşatması korkunçtu bir bakıma. Ne var ki biricik arabasını hurdaya çeviren zavallı ayyaşları öylece gönderemezdi. Ona büyük bir seçim sunuluydu, ya kendini kaybeder ve yeşil gözlü olanı alır ya da iradesini koruyup ‘iyi bir vampir’ olma yolunda ki en büyük adımını atardı. | |
| | | Ariadne Barthory Vampir
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 187 Yaş : 34 Kan statüsü : Vampirim ben. Kansızlık çekiyorum anemim var. Galleon : 11637 Ekspresso Puanı : 54 Kayıt tarihi : 13/03/09
| Konu: Geri: Aşırı Karışıklık. Ptsi 13 Nis. 2009, 14:12 | |
| Hâlâ acı bir gerçek kafasının içerisinde büyük bir yorgunluk ve bıkkınlıkla sürüp gidiyordu. Kendi kendinden nefret edip ,nefretinin kökeninin bu insanlar olduğunu var saymayı bir kenara bırakmıştı, ama o gerçek şu an karşısında duran adam ile bir anda canlanırvermişti. Hayır Sidonia kendini hep yanlış anlamıştı, kendi kendine verdiği bir söz değildi bu kana olan susuzluğu... Tam aksine bu arzusu her geçen gün artsada , kendini bir şekilde engellemesinin tek sebebi, onlardan tiksiniyor olmasıydı. Dokunuşlardan hoşlanmıyordu , tenine değen yabancı tenlerden hep tiksinmişti. Bu büyük zıtlığın karmaşası ile herseferinde ne yapacağını şaşırmıştı. Bazen küçük bir çocuk gibi davranıyordu elbette ama yapamıyordu işte bu tene olan tiksintilerinden bir türlü kurtulamıyordu. Tüm yaşasıklarının başına açılan dertlerin tek sebebide buydu zaten. Bu zayıflığını unutmalı kendini kontrol altına almalıydı . Bu duyguları yönünde bir tek istisna vardı oda Silas'dı. Bu insanlara dokunmak bile istemezken , aynı zamanda onların kanlarına olan susuzluğu aklını karıştırıp bulandırırken ve nasıl davranacağını bilemez bir şekilde anormalleşmiş duygular yaşarken . Sevdiği adamın yanında olmak istiyor bu insan müsveddelerine duyduğu tiksintinin tam tersi, ona büyük bir sevgi ile bağlı hissediyordu kendini. Çok fazla ekmişti son zamanlarda onu , bir kaç gün sonra bunun bedelini fazlası ile ödeyecek belkide kızgınlığına maruz kalacaktı. Belkide fazlası ile hak ediyordu bunu , ama o bunu yapmazdı kendisine değil mi? yada yapamazdı, seviyordu kendisini biliyordu bunu. Kendisininde onu sevdiği gibi . Dönüşüm geçirdiğinden beri sağlıklı bir ruh yapısına sahip olduğunu sanmıyordu. Neler olduğunu bilmiyordu , yada hatırlamadığı şeylerden kaynaklanan olaylar onu çoğu zaman bu şekilde sinir krizleri içerisine gömülmesine sebep oluyordu. O andada gereğinden fazla yorulmuştu sinirleri , bıkkınlıkla yüzünü astı .Hiçbir şey yapmıyordu , yapmamayı tercih etti bir an , sonra sadece olup bitenleri izlemek bir an kafi gelmiş gibi hissetsede , bu görüntüler kendisini daha fazla kontrol altına almasını engelliyordu.
Arabanın açık kapısı önünde dikilip kararsızlık içerisinde genç kadını izlemeyi bir kenara bırakıp küçük bir kaç adım attı.Gözlerindeki o kadifemsi renkler gitmiş , gittikçede koyulaşmaya başlamıştı hissettiği açlık nedeni ile. Bir anda histeri dolu küçük bir kahkaha attı, sonra vücudunu çevreleyen o sinir dolu titremelerinden birini yaşamaya başladı.Karşısında duran adam gerilemiş ve şahit olduğu görüntüler ile bir şok yaşayıp kaçmayı akıl edememişti , gerçi kaçsa bile bir işe yarayacağını sanmıyordu. Dönüşüm geçirdiği o güçler ile onu yakalaması bir kaç saniye bile sürmezdi. Adam sürdükleri arabanın arka kapısı ile kendi arasında sıkışıp kalmış ve yüzüne çığlık atmak istiyorda , dilini yuttuğu için bunu yapamıyormuş gibi acı dolu kırışık bir ifade bürünmüştü " Yapma ama..! bu adam benden korkuyormu yoksa? Oysaki sevimli olduğumu sanıyordum.İncindim şimdi." küçük bir kaç adım daha atıp iyice sokuldu yanına. Gök yüzünü çevreleyen yıldızlar lanet eder gibi her zamankinden daha parlak bir görüntüye bürünüp Ay'ın o gizemli parlaklığı ile üzerilerine ışığını yansıtmıştı. "Şimdi benden özür dilede canını bağışlayayım.Yoksa seni demin şahit olduğun görüntüden daha beter bir hale getirir tüm iç organlarını söküp köpeklere yem eder ve o kokuşmuş kanınıda son damlasına kadar ben tüketirim." uzun ince kemiklere sahip beyaz tenli soğuk parmaklarını adamın boğazına dayayıp arkasındaki kapıya iyice yapışıp kalmasını sağladı.Farkında olmadan adamı tek eli ile hafifçe kaldırmış ayaklarının yere basmasını imkansız hale getirmişti. "Özür dilerim!" zorlukla çıkan çaresiz bir ses çıktı. "Ah! işte böyle tam istediğim gibi." dedi ellerini çekmiş ve adamı serbest bırakmıştı, bir an kaçmaya yeltenir gibi olsada tekrar kolları arasına sıkıştırdı. "Ama ben sözümü tutamayacağım üzgünüm." dedi dişlerini boynuna geçirdi. Kanın damarlarında oynaştığını hissettiğinde kendini her zamankinden daha güçlü hissetti. İşi bittiğinde ellerini hızla geri çekti tiksinmiş gibi sonra hızla uzaklaştı. Dudağının kenarındaki kan damlasını yalayıp yok etti. Sidonia'ya yaklaştı " Bir kaç mil ötede.. birilerinin yaklaştığını hissediyorum , başımıza iş açmadan arabaya binsek iyi olur." arabanın şöför koltuğuna yaklaşırken bir koku aldı. "Vhaa..! bu iğrenç kokuda neyin nesi?" hafifçe yerinde sıçradı , az önceki adamın ölmeden önce yeri ıslattığını görüncede gözlerini şaşkınlık ile kocaman açıp Sidonia'ya baktı. " Tüm bunlar senin yüzünden Sidonia bak adamı korkuttun " dedi yola çıktıklarından beri ilk defa gülüyordu. | |
| | | Sidonia Scarlet Vampir
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1800 Yaş : 29 Galleon : 12345 Ekspresso Puanı : 10 Kayıt tarihi : 10/12/08
| Konu: Geri: Aşırı Karışıklık. Çarş. 15 Nis. 2009, 14:48 | |
| Aslında hissettiğinin merak olması bile gülünç geliyordu. Ariadne şüpheye düşmeden bütün gücünü geri kazanmak adına koca bir bardak şarap içercesine beslendi adamdan. Yeniden arabaya binmelerine ramak kalmıştı ki Ariadne’nin sözleri Sidonia’yı yeniden gülümsetti. Arabaya yaklaştığında kıkırdamasını hemen sonlandırıp elleriyle içe doğru büzülmüş kaportayı yokladı. Hemen ardından ani bir hareketle içerden dışarı doğru kuvvet uygulayıp kapıyı açılabilir hale getirmeyi de başardı. Sonra çok önemli bir şeyi unutmuşçasına arkasını dönüp yolun dışındaki ormana dikti gözlerini. Ayakkabılarına kadar eğildi ve hızlı adımlarla kamyonete doğru yürüdü. Bir yandan da “Hemen dönerim Ariadne bana beş dakika ver.” diye bağırıyordu. Vampir ısırığıyla öldüğü açıkça ortada olan iki serseriyi yolun ortasında bırakamazdı. Şoför koltuğundan gelen koku midesini allak bullak etse de iki ölü bedeni yan koltuğa yığıp direksiyonun başına geçti. Kamyoneti hızla sürerken gözlerinin önünde oluşan sis tabakasıyla savaşmaktan da geri kalmıyordu. Sonunda gördüğü ilk patikamsı yerden ormana daldı, büyük ağaç kökleri ve toprak kokusunu seziyordu yalnızca. Tekerleklerin anlık iflasından sonra bedeni bir anda geriye savruldu. *KÜT* Kamyonetin ön tarafından gelen sesle iki ölü beden Sidy’nin üzerine yuvarlandı. Bir yandan onları yerlerine iterken bir yandan da sıkışmış arabanın kapısıyla uğraşıyordu. Yeterince sorun çıkmamış gibi camın ardında belirip kaybolan bir süit olduğuna da yemin edebilirdi. Kapıyı kurcalamaktan vazgeçip bir şeyi değiştirebilecekmiş gibi başı dizlerine düşmüş adamlara bakıyordu. Tam o sırada kapısı küçük bir çıtırtıyla açıldı. Ürkek tavırlarını bir kenara bırakıp kendini kamyonetten aşağı attı. “Ariadne?” dedi tereddütle. “Kim var orada?”dedi tekrar, sesi kulaklarında yankılanıyordu. Sisin bedenini örttüğü misafirine doğru yürümeye başlayınca bir ağaca tostladığını ve gelen sese de arabanın parçalanan farlarının neden olduğunu anladı. Bir, iki, üç, ve dört. Dördüncü adımında ona iyice yaklaşmıştı ve zıplasa yanında bitebilirdi. “Hiç komik değil, neyle uğraştığını bilmiyorsun, adını söyle.” dedi ellerini pantolonunun cebine iterken. Kendine hâkim olamıyordu, içindeki büyük merak kütlesi onu adeta yiyip bitiriyordu. Bir adım daha atıp “Sana zarar vermem. Konuşsana!” dedi. Önünde duran şeyin kokusunu alabiliyordu bir halüsinasyon değildi. Ama ne olduğunu kestiremiyor ve içindeki kütle her saniye büyüyordu. Büyük bir patlama sesi kulaklarını delerken arabanın alevler içinde kaldığını ve gördüğü süitin Sidy’ye doğru hamle yaptığını hatırlıyordu. Büyük ihtimalle kamyonetin içindeki iki ölü yanmış ve ormanda tutuşmaya başlamıştı. Sidonia toprağa düşüp yanmaktan kurtulmuştu ama üzerindekinin kim olduğunu hala bilmiyordu. “Lanet olsun!” dedi tek nefeste. “Bu da nesi.” | |
| | | Ariadne Barthory Vampir
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 187 Yaş : 34 Kan statüsü : Vampirim ben. Kansızlık çekiyorum anemim var. Galleon : 11637 Ekspresso Puanı : 54 Kayıt tarihi : 13/03/09
| Konu: Geri: Aşırı Karışıklık. Cuma 17 Nis. 2009, 11:57 | |
| Hayır! nereye gidiyordu Sidonia? Arabadan uzaklaşırken sadece beş dakika müsade etmesini söylemişti ama her an birileri gelebilirdi. Bunu hissediyordu ve onada söylemişti. Yaklaşan her kimse onu bu vampirlikten gelen güçlü duyuları ile hissedebiliyordu.Koku mu demeliydi buna yoksa başka bir şey mi? Sonuç itibari ile hangi özellik ile olursa olsun yaklaşanların çokta savunmasız olduklarını sanmıyordu.Bir anlık küçük bir sarsıntı geçirdi.Karnına kıramp giriyormuş gibi hissediyordu , kollarını birbirine kavuşturup sıkıca sardı kendi kendini. Arabanın ön kaportasından destek alarak ayakta durdu.Kanlanmış gözlerini Sidonia'ya dikti. Oysa o kendisini görmüyordu bile, cesetleri yok etmek ile o kadar meşgulduki uyarmaya kalkışsa bile bunu duymayacaktı.Gitmeleri gerektiğini söylemişti ama o demin öldürdükleri adamları yok etmekten başka bir şey düşünmüyordu. Neden onları burada bırakıp gitmiyorlardıki? Tek sebebi şu büyücülerin muggle olarak adlandırdıkları garip tipli kendini kutsanmışlığa adayan tiplermiydi yoksa? Onlarla hiç karşılaşmamıştı , tek bildiği bu tip insanların vampirlerin varlıklarından emin oldukları ve onları yok etmek için çabaladıkları idi ve yaklaşan bu insanlar olmalıydı. Aslında bir bakıma onları yok etmeye çalışmakta haklıydı ama biraz daha oyalanırlarsa , kendileride o insanlar gibi yok olup gideceklerdi. Bir ölümle lanetlenip dünyaya hapsedilmişken , bir kez daha ölümle karışalaşıp cehennemi boylamaya hiç niyeti yoktu. Bu kaçınılmaz sonu elinden geldiğince ertelemeye niyetliydi. Şayet kanını içtiği , bedenlerini çürütüp yok ettiği ölülerin ruhları ile cebelleşmek istemiyordu. Onların fısıltılarını kendisine bahşedilmiş birer lanet gibi acı içerisinde duyumsayabiliyordu ve aynı zamanda varlığından haberdar olan o insanların ,kutsanmış varlıkların , adını fısıldadıklarınıda duyabiliyordu. Ne amaçla geldiklerini ve acele ettiklerini duyumsadı bir kez daha. Sidonia ise araba ile gözden kaybolmuş ormanın derinliklerine dalmıştı. Bir anda 17 .yy'da yaşamadığı için şanslı olduğunu varsaysada zamanın çokta değişmediğini farketti bir kez daha. En azından şimdiki insanlar Vampirlerin ve diğer lanetli varlıkların varlığına inanmaz hale gelmişlerdi. Bu yüzden kendi gibi lanetliler yaşamlarını daha fazla rahatlık ve gizem içerisinde sürdürebiliyorlardı. Ama yinede birilerin bu gizemi çözdüğünü ve yaklaşmakta olduğunu hissedebiliyordu. Ne yapacağını şaşırmıştı. Bir an önce arabaya binip Sidonia'yı burada bırakmalımıydı. Yoksa peşinden gidip onuda alarak bu yerden uzaklaştırmalımıydı? Hayır böyle bir alçaklığı nasıl yapabilirdiki ona ? Bunu aklından geçirmiş olması bile hainceydi. anahtarı alıp arabanın kapısınıda hızla çarparak kapattı Sidonia'yı bir an önce bulmalıydı. Hızlı bir kaç adım attı fakat adımını atması ile birisine çarpması bir oldu. Bu bir vampir değildi , ondaki insancıl kokuları alabiliyordu elinde meşale ile yerde yığılmış kendisine kin ile bakan kadını süzdü. Yanmış olan elbisesinin kolunu hızla silkeleyip söndürdü. Ateşin zarar verdiğini nasılda biliyorlardı. Hızla uzaklaştı kadından , koşmaya başladı ne kadar hızlı olduğunun ayırdında değildi, çok uzun sürmemişti Sidonia'yı bulması. Hızla arabanın üzerine atladı . Ellerinin ve kıvrılmış olan ayaklarındaki sert topuklu ayakkabılarının ön kaportaya geçip yamulttuğunu farketti. Fakat Sidonia farketmemişti kendisini , bir an dengesini kaybedip arabanın üzerinden düşecek gibi olsada tekrar dengesini sağlayıp bundan kurtuldu. Hızla geriye sıçrayıp arabanın arka tarafına geçti , böylece o sürerken kapıyı açarak içeri girebilirdi. Ama düşündüğü gibi olmamıştı genç kadın arabayı kıvırıp durdurduktan sonra kendini dışarı atmıştı. Lanet sis yüzünden kendisini göremiyordu. Arabanın üzerinden hızla atladı. Tam zamanında bunu yaparak hayatını kurtarmıştı. O sırada kamyonete saplanan ucu alevli ok arabanın patlamasına sebep olmuştu. Sidonia'nın kolundan tutup ormana sisin içerisine çekti hızla. "Sana diyorum Sidy koşmaya başlasan iyi olur." dedi bir yandan onu sürüklercesine çekerken koşması için zorluyordu. "Yoksa bir kez daha ölümle karşılaşacaksın , gelenler her kimse bize nasıl zarar verebileceklerini iyi biliyorlar ve çok fazla yaklaştılar koş hadi kendimize yeni bir araba bulmamız gerek eğer yapabilirsek!"Sidonia'yı tekrardan çekiştirdi. | |
| | | Sidonia Scarlet Vampir
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1800 Yaş : 29 Galleon : 12345 Ekspresso Puanı : 10 Kayıt tarihi : 10/12/08
| Konu: Geri: Aşırı Karışıklık. Ptsi 04 Mayıs 2009, 16:19 | |
| "Yoksa bir kez daha ölümle karşılaşacaksın, gelenler her kimse bize nasıl zarar verebileceklerini iyi biliyorlar ve çok fazla yaklaştılar koş hadi kendimize yeni bir araba bulmamız gerek eğer yapabilirsek!" Kulaklarını tırmalayan sesle beraber olduğu yerden fırladı kız. Nasıl düşmüştü ve gördüğü kimdi? Gördüğü Ariadne idi tabii ki, yani öyle ummuştu ve kollarının hemen yanında zar zor konuşanın o olduğu göz önüne alınırsa, büyük ihtimalle de öyleydi. Sidy’nin duyduklarını toparlaması birkaç dakika sürdü ve hemen ardından Ariadne’nin kolunu yakalayıp koşmaya başladı. “Arabam? Ah lanet insanlar, lanet olası insanlar, hepsinden nefret ediyorum!” dedi yanındaki zayıf kızın umursamaz yüz ifadesine şaşkınlıkla bakarken. Ormanın kasvetli havasından kurtulmaları birkaç dakika sürdü. Küçük ama geniş bir patika gördü Sidonia birkaç metre uzakta ama ardında ne olduğunu bilmediğinden düşünebilmeleri için Ariadne’yi hafifçe itip bir ağaca sırtını yasladı. “En mantıklı olanı… Her neyse, bırak şimdi, bizim için en hayırlı olanı geri dönmek. Evlerine dönmüş olmalılar, uzun zamandır koşuyoruz ve bizi yenmeleri imkânsız. Bak, sakin bir yolculuktu tek istediğin biliyorum. Benim ki de öyleydi ama gerçekten hiç biri benim suçum değil anlıyor musun? Her neyse, arabamı öylece bıraktılarsa –ki bu çok küçük bir ihtimal- onunla, eğer ona zarar verdilerse de yoldan geçen bir iki sarhoşun köhne otomobilleriyle devam etmemiz gerekiyor. Hadi, gitmeliyiz.” Kızın kolunu tekrar yakalayıp geldikleri yöne doğru çekiştirdi. Saçlarını tek eliyle arkaya atarken başını öne uzatıp kamyonetin yakınlarında insanların olup olmadığını anlamak için gözlerini ileriye dikti. Ateşlerini söndürmüş bir grup gördüğünden de emindi ama uzaklaştıklarına da yemin edebilirdi. Birkaç dakika daha koşup arabasını görebileceği bir mesafede durdu Sidy. Ariadne’nin hemen arkasında kendi kendine söylendiğini duyabiliyordu. Ormanın büyük kısmını kaplayan kısa dallı, koyu yeşil çam ağaçlarından bir kaçını daha geçip arabasını bıraktığı yola vardılar. Hiçbir şeyi düşünmeden yalnızca impalasının yolun kenarında ve zarar görmemiş olmasını umuyordu Sidy. Tabii öyle olmamış, kendi ırklarından iki kişiyi vahşice katletmiş bu yaratıklara zarar verebilecekleri kadar çok zarar vermek adına her şeyi berbat etmişti peşlerindeki grup. Araba kullanılamayacak kadar kötü durumdaydı. Camları paramparça olmuş, kaportası yerinden sökülmüş, tekerlekleri parçalara ayrılmıştı. Sonuç olarak Sidy ne kadar sinirden köpürse de yapabileceği hiçbir şey yoktu. Tek yaptığı… “Sana in dedim kahrolası yaratık ! Al şu lanet bavullarını, iğrençsin, iğrenç… İğrençsiniz! Git şimdi, git ve sakın bir daha gözüme görünme. Git hadi. Git!” Yalnızca kestirme yola girip yakıttan tasarruf etmek için uğraşan yalnız bir adamı kaplumbağayı andıran küçük otomobilinden etti Sidy. Gerçi dişlerini gösterdiğinde adamın ağlamaya başlayıp yalvardığı göz önüne alınırsa kendini şanslı hissetmesi de muhtemeldi. Küçük arabanın arka koltuğuna kendini atıp Ariadne’ye döndü Sidy. “Yorulduğunda uyandırırsın, Bir süre sen kullanabilirsin değil mi?” İtalya, gözlerini açtığında Roma’nın ortasında bir petrol ofisindeydiler. Güneş kendini göstermek üzereydi dolayısıyla da acilen ortalıktan kaybolmaları gerekiyordu. Anlaşılan Ariadne yorulmamıştı. Yine de ona en güzel hoşçakal’larından birini verip Roma’nın kalabalığı arasında kayboldu. “Arabayı sen al tatlım. İşini bitirdiğinde beni ararsın, birkaç günden fazla kalamayız burada sanırım. Kendine iyi bak.” | |
| | | | Aşırı Karışıklık. | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |