|
| Eşik | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Euphoria Szôlôssy Vendéglője Restorant Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 862 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan ~ O dahil kimse bunu bilmese de. Galleon : 12106 Ekspresso Puanı : 35 Kayıt tarihi : 21/03/09
| Konu: Eşik Salı 28 Nis. 2009, 23:12 | |
| Gecenin koyu yalnızlığını örtünmüş, üşüyen yüreğini sıkı sıkıya sarmalamıştı. O; yalnızlığı kendine koruyucu seçenlerdendi. Acı aromanın dudaklarında bıraktığı uçucu tadın keyfini çıkartırken, zarif parmaklarının arasında okşarcasına tuttuğu, yumuşaklık hissini doyasıya yaşatan, kaygan yüzeyinin üzeri beyaz lekelerle dolu Küba Purosu’nun geçmişini düşünüyordu. Efsaneye göre; her puro bir kadının baldırında sarılır; kadının teri, ten kokusuyla harmanlanarak puroya sinerdi. Belki de onu bu kadar özel yapan şey, kokusunun delici cazibesinden başkası değildi; ciğerlere çekilemeyecek kadar yakıcı ve vazgeçilemeyecek kadar cezp edici. Kim bilir Euphoria’nın elindeki; hangi kadının el emeğiydi? Sabit bakışları purodan yükselen kurşuni dumandan kurtulunca derince iç geçirdi ve silkinerek Kübalı kadınlardan başka düşünecek bir sürü şey olduğunu hatırlattı kendine. Restorantın bitmek tükenmek bilmeyen işlerinden fazlasıydı üzerinde kafa yorması gereken. Ruhunda meydana gelen ani değişimleri irdelemek, korkunun kokusunu alınca yüzeye çıkan silik anılarını tekrar içine gömmek istiyordu.
Tutkunun ateşi onu eritiyordu; oysa o hala bilinmezliklerin eşiğindeydi; hiçbir zaman aralayamadığı kapıların ardındakileri görmekten delicesine korkuyordu. Yıllar yılı kölesi olduğu özgürlüğün, onu aşka teslim etmesi ihtimalini düşündükçe bedeni alev alıyor, sevginin esiri olması durumunda ne dimdik duruşunun, ne çelik iradesinin, ne de soğuk bakışlarının işe yaramayacağını hissediyordu. Zaaflarının verdiği endişe yetmiyormuş gibi, bir de yavaş yavaş onu ele geçiren hislerini dışa vurmak korkusuyla her adımına dikkat ediyor, Daniel'ın yakınında olmamaya özen gösteriyor, genç adamı görünce yumuşayıveren bakışlarını ondan başka noktalara kilitliyordu. Sonu gelmeyen hayat mücadelesinde elde ettiği her şeyin mahvolacağı korkusu yüreğini dağlıyordu. O; ne olursa olsun kimseye güvenmemesi, yalnız başına ayakta durabilmesi gerektiğini çok önce öğrenmişti. Ancak her ne kadar kendine itiraf edemese de; Daniel ile bakışları buluştuğunda hiç aklından çıkmayan bütün endişeleri, hareketlerini kısıtlayan zayıflıkları birden son buluyor, yerini sonsuz bir huzura bırakıyordu. Genç adamın cesareti, kendine güveni, olaylar karşısındaki fütursuzluğu o kadar etkileyiciydi ki; Euphoria onun yanında güvende olduğunu hissettiği için kendine hak vermeden edemiyordu. Dik omuzlarını pervasızca duvara yaslayıp, hiçbir şey umurunda değilmiş gibi gülümsemesi gözlerinin önünden gitmiyor; bu anın hatırasıyla sonsuza dek yaşayabileceğini düşünüyordu. Benliğini ele geçiren karmakarışık, yabancı hisler içinde delicesine savaşıyor, savaşıyor, savaşıyordu. Bir yanı zayıf yönlerini saklaması gerektiğini bağırıyor, diğer yanı duygularını hiçe saymamasını haykırıyordu. Euphoria; eninde sonunda bir karar vermesi gerektiğini biliyordu: Ya aklını seçip onun için yazılmış senaryoda oynamaya devam edecekti; ya da yüreğinin peşine takılıp kendi oyununu kendi yazacaktı. Hayatı boyunca yaşamak istediklerini hissetmişti; artık hissettiklerini yaşamak istiyordu. İşin kötüsü, bunu elde etmesinin önündeki tek engel kendisiydi. O; özgürlüğü bile çizdiği sınırların içinde yaşamıştı. Çizgiden öteye adım atabilecek; maddi kesinliklerle ördüğü dünyasını aşıp; hayal etmeye dahi korktuğu Daniel'lı ütopyasında yaşayabilecek miydi? Bunun cevabı, yine kendinde saklıydı.
Ancak o Daniel'ı istedikçe daha da derinlere çekiyordu onu bataklık. Eprimiş, çürümüş geçmişinin kokusuyla boğuluyor, çamurdan arındırmak istediği ruhuna sinen yapışkan renklerden kurtulamıyordu. Ne gözyaşları yetiyordu bu pislikleri temizlemeye, ne de azmi ve kararlılığı. Sonuç vermeyen çırpınışları gözlerinde derin izler bırakmıştı. Hayatın karşısında böyle dirençsiz düştüğü zamanlarda; ‘İşte böyle Euphoria,’ diyordu kendi kendine; ‘İşte böyle. En kötüsü de bu olmalı, sonu olmayan bir yolda yürümek, attığın her adımda ilerlediğin düşüncesiyle kendini avutarak.’ Sonra uzun bir dinginlik alıyordu bu güçsüz düşüncelerin yerini. Yaşamı sorguluyor, yaşamını sorguluyor, kendini sorguluyor; bir sonuca varamayınca; belki de onu tüm bu korkularından arındıracak olanın ‘yüzleşme’ olduğunu tekrarlıyordu boyuna. O ana kadar ayakta durabilmek için geçmişin karanlığında kaybolmak yerine, gücünü geleceğin ışığından almayı seçmiş, hayallerine ulaşabilmeyi hedeflemişti sadece. Ne sorgulayışlar vardı ortada, ne de cevapsız sorular. Bu durum sonunda boyun eğmekten öteye gitmeyen, kendisinden ne istenirse yapan, istediği her şeye ulaşmış, doyumsuz, mutlu olamayan bir kadın çıkmıştı ortaya. Ve o kadın yavaş yavaş anlıyordu ki, aslında tüm arzuları, hayalleri ve başarıları, ortak bir hedefte kilitleniyordu: İntikam. Elde ettikleri onun için amaç değil araçtı, belki de hepsi; bir zamanlar üvey kızına dokunup onun ürkek bakışlarıyla karşılaşınca coşkulu bir biçimde haz duyan István’a acı çektirecek birer silahtı. Fakat bilinçsizce planlanan yaşamında aniden beliren Daniel; düzendeki tüm dengeleri oynatmıştı. Artık tek bir amaç bağlamıyordu onu hayata. Sabahları kalktığında göreceği bir çift bal rengi göz mutlu olması için yeterli bir sebep, Daniel'ın kıvrılan dudaklarındaki yumuşak tebessümü seyretmek tüm acılarını unutması için geçerli bir mazeretti. Bütün bunlar genç kadını çarka çomak sokmaya zorluyor, korkuyla filizlenmiş umutlarını harekete geçiriyordu. Oysa Euphoria korkuyordu. Hoyrat ellerin dokunduğu bedeni ve hırpalanmış ruhuyla, hiçbir güç onu yenemeyecekmişçesine korkusuzca yaşayan bir adamın karşısında ne kadar dayanabilirdi ki? O; Daniel'ın yanında bir hiçti. Koskoca bir hiç. | |
| | | Daniel Ian Emnett Vendéglője Restorant ~ Garson
Mesaj Sayısı : 6 Galleon : 11312 Ekspresso Puanı : 14 Kayıt tarihi : 06/06/09
| Konu: Geri: Eşik Ptsi 08 Haz. 2009, 20:12 | |
| Tahta merdivenleri sessizce iniyordu. Esmer, neredeyse bir melezinki kadar çekici bir tona sahip teni üzerinde gezinen beyaz eldivenlerini çıkararak kenara fırlattı. Son müşteriyi yolladığından beri ortalarda görünmeyen Euphoria'yı bulmadan önce, halletmesi gereken işleri bitirmiş, üç şişe veela votkası içmiş sarhoş bir cadının geride bıraktıklarıyla ilgilenmek zorunda kalmıştı. Sarışın kadının dolgun dudaklarını ona doğru uzatarak mırıldandığı sözler, küçük bir tebessüme bürünmüştü çehresinde. Nazikçe onu geri çevirirken, Euphoria'nın delici bakışlarıyla karşılaşarak afallamıştı. Yatağa mı atsaydı yani? Müşteri memnuniyetiydi ne de olsa... Fakat Daniel'in pek düz mantık çalışan kafası restorant sahibesinin bakışlarının altındaki gerçek nedeni anlayamamıştı. Kolay analiz edilebilen biri olarak, Euprohia ona fazlasıyla karmaşık geliyordu. Aralarında bir şeylerin olduğu belli de olsa, kadının tutarsız davranışlarıyla her defasında kafası karışıyordu. Daniel ona yaklaştıkça o kendinden uzaklaşıyordu. Hiçbir zaman baskıcı bir insan olmamıştı, her konuda. Euphoria onunla arasına mesafe koyduğu her saniye, biraz daha rahat bırakıyordu cadıyı fakat ters tepki edermişçesine, bu sefer de Euphoria'nın dengesiz duyguları tekrardan kabarıyor, cezbetmeye çalışıyordu onu. Sonunda, teslim olmuş bir halde onu aramaya giderken, açıklığa kavuşması gereken şeyler olduğunu biliyordu ve bu sefer geçiştiremeyecekti. Mavi, kollarını dirseklerine kadar sıvadığı gömleğinin bir düğmesini daha açtı. Çoğu zaman kendini yağmurun kollarına bırakan İngiltere, mucizevi bir şekilde en sıcak gecelerinden birini yaşatıyordu Knockturn'a. Terden nemlenen saç diplerini dahi hissedebiliyordu ve yanına gitmekte olduğu güzelliği düşününce, saçlarına vermeye çalıştığı çeki düzen, pek yerinde olurdu.
Her şeyin böylesine karmaşık olmasından nefret ediyordu. Euphoria'nın çekiciliği tartışılmazdı fakat yapacağı tek bir olumsuz hareket, onu rahat bırakmasına yetecekti ama aksine, her gün biraz daha cezbediyordu onu. İçinde bir şeylerin yanıp tutuştuğunu görebiliyordu, onca tecrübeyi boşuna edinmemişti Daniel fakat kendini frenlemeye çalışır bir hali vardı Euphoria'nın ama neden? Elini saçlarının arasından geçirerek alnını kırıştırdı. Basit bir öpüşme, belki daha ilerisi... Hangisi içindeki bu güçlü tutkuyu söndürmeye yetecekti acaba. Yıllardır açılmayı bekleyen bir şarap gibiydi sanki. Her defasında evet, bu kadarı yeterli diyordu fakat biraz daha yıllanması gerekiyordu elleri ona uzanmak için hamle ettiğinde. Ne kadar zaman geçerse değeri de o kadar artıyordu Daniel'in gözünde fakat bir erkek daha ne kadar dayanabilirdi ki?
Eşiği geçerken, anlamsız bir şekilde artan sıcaklık karşısında gömleğini çıkarmayı diledi. Özellikle Euphoria karşısında cesaret edemeyeceği bir şeydi bu çünkü kendini frenlemeye çalışan bir cadıyı tahrik etmekten büyük bir günah olamazdı kadınlar için. Anlayışına sitem ederek adımlarını hızlandırdı ve Knockturn Yolu için fazlasıyla sağlıklı görünen çimleri ezerek Euphoria'ya doğru yürüdü. Kadının beyaz, pürüzsüz sırtına bakarken, hiçbir zaman şimdi olduğu kadar bir tutkuyla dokunmak istemediğini düşündü ona. Bedeninde alevlenen garip bir açlık duygusu hissediyordu fakat vahşice değildi bu. İstenmediği kadar şefkat doluydu. Teninin sıcaklığını, mermer kadar kusursuz şeklini hissetmek istiyordu fakat her zaman olduğu gibi dudaklarını ısırarak kendine hakim olmaya çalıştı. Sonunda, geldiğini fark edermişçesine omzunun üstünden ona doğru dönmüştü Euphoria. Çehresine oturttuğu kararsız bir tebessümle kendine bakıyordu ve bu bile yeterdi Daniel'e bir işaret olarak. Alnına dökülen saç tellerini eliyle geriye doğru atarken o da gülümsedi. Konuşmak için beklemeye gerek yoktu; 'Yorucu bir gündü.' Elinde tuttuğu puroyu göstererek sordu; 'Bir nefeste ben alabilir miyim?'
En son Daniel Ian Emnett tarafından Salı 16 Haz. 2009, 15:00 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Euphoria Szôlôssy Vendéglője Restorant Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 862 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan ~ O dahil kimse bunu bilmese de. Galleon : 12106 Ekspresso Puanı : 35 Kayıt tarihi : 21/03/09
| Konu: Geri: Eşik Perş. 11 Haz. 2009, 18:06 | |
| 'Bir nefes de ben alabilir miyim?'
Yumuşacık harfler Euphoria’nın tenine dokundular, ne kadar da sıcaktılar. Genç kadının yüzüne sevimli bir kırmızılık hücum etti. Bunu saklayabildiği için geceye minnet duydu ve oturduğu salıncakta iyice sağa yanaşarak davetsiz misafirine yer açtı. Zarifçe uzattı puroyu ona, elinde tenini hissettiğinde nefesini tuttu korkuyla. Kaygılarının; duyduğu bu muhteşem hisse son vermesini istemese de dayanamadı bir süre sonra, çekti elini. Onunla olduğu zamanları doyasıya yaşayamadığı için nefret ediyordu kendinden. Derin derin soludu titreyen bedenine hâkim olabilmek için. Heyecanı onu ele geçirse de, içinde kök salan korku yüzünden bakışlarını başka noktalara dikse de; o gelmeden biraz önce duyumsadığı eksiklik, güvensizlik duygusu onun varlığıyla yok olmuş, yerini adını koyamadığı bir hisse bırakmıştı. Adam da bunu fark etmemiş değildi, bu karmaşık hisleri anlayamasa da, üzerine gitmiyordu. Uzun süren bir sessizliğin ardından Euphoria yüzünü ona çevirdi cesurca. Ah, ne büyüleyici bir çehreydi bu… Fütursuzca bakan bal rengi gözler, yanık bir tenin üzerine dökülmüş dağınık, kumral saçlar ve adeta öpülmek ihtirasıyla tutuşan dudaklar… Gözlerini kapadı, bu anı kazımak istiyordu belleğine bir daha unutmamacasına. Hiç ağırlığı yokmuş gibi hissediyordu, havada duruyordu sanki, usulca bırakmıştı kendini bulutlara. Umarsız, kayıtsızdı; hiçbir şey yoktu hafızasında, tertemizdi bedeni ve arınmıştı tini. Tek duyumsadığı Daniel’dı, onun nefesinin buğusu, teninin kokusu ve yumuşakça yüzünde gezinen elleri…
Gözlerini açtı. Kadifemsi hayallerin içinde kaybolmuş, unutmuştu yanındakinin gerçekliğini. Az önce hissettikleri öylesine büyülemişti ki onu, Daniel’a ilk defa korkusuzca diktiği bakışlarında hafif bir ıslaklık oluşmuştu. Genç adamın dudakları sıcakça kıvrılmıştı, yüzünde tuhaf bir merak, bakışlarında parlaklık vardı. Euphoria’nın o ana kadar gördüğü en mükemmel şeydi bu; tarif edemediği, masum bir güzellik vardı gözlerinde. Sanki gök yıldızlarını saçmıştı o boşlukların üzerine. Bazen, Daniel gülümsediğinde parlıyordu yıldızlar, o zaman anlıyordu Euphoria onun içtenliğini; aynı o an, salıncakta otururlarken farkına vardığı gibi. Yıldızlar gözlerini kamaştırsa da çekmedi bakışlarını onlardan. Etkileyiciydiler, parıl parıl parlıyorlardı karşılarındaki kaleyi fethetmek istercesine. Bunu anlamış olmasına rağmen kendini kontrol edemiyordu Euphoria; teslim olmak isteyen yanı ağır basıyordu direnmesi gerektiğini haykıran yanına. Güçsüz düşen ruhu serbest bıraktı bedenini, Euphoria son bir kez daha gözlerini kapadı ve bekledi… | |
| | | Daniel Ian Emnett Vendéglője Restorant ~ Garson
Mesaj Sayısı : 6 Galleon : 11312 Ekspresso Puanı : 14 Kayıt tarihi : 06/06/09
| Konu: Geri: Eşik Salı 16 Haz. 2009, 16:36 | |
| Kadının biçimli bedeni salıncakta onun için yer açarken, bembeyaz elleriyle uzattığı puroya yönelmişti önce. Sıcacık tenini elleri üzerinde hissettiği an, Euphoria'nın nefesini tuttuğunu da duyabiliyordu. Birbirini arzulayan tenlerinin her buluşmasında kendini aniden geriye çekiyordu kadın anlamsızca. İlk zamanlar nedenini sorgulasa da artık bu duruma alışmış biri olarak tepkisizce purosuna yöneldi ve ıslak nefesiyle ciğerlerine çektiği dumanı yavaşça dışarı üfledi Daniel. Sigara bile içmeyen birine göre puroyu eline ustalıkla yakıştırdığı söylenebilirdi fakat diğer zevklerden kendini ne kadar mahrum ediyorsa, bu zehir için de aynı şeyi yapıyordu çoğu zaman.. Sonunda, kendine ayrılan yere oturarak puroyu sahibine uzattı. Az öncekinin aksine bedenleri, tenlerinin kokusu birbirine karışacak kadar çok yaklaşmıştı. Euphoria'nın rahatsız olup olmadığını kontrol etmek istermişçesine, bal rengi bakışlarını kadına çevirirken, onun buz mavisi gözlerinin de çehresinde sabitlenmiş olduğunu fark etti. O dudaklarını kıpırdatamadan, ay ışığının güzelliği altında bembeyaz teni parıldayan kadın da yummuştu gözlerini. İfadesi değişiyor, bir şeyler yapmaya zorluyordu sanki kendini.. Euphoria'nın, ne yaptığını fark edemeyeceği güvenciyle, bakışlarını kadının bedeni üzerinde gezdirirken, istemsiz de olsa yüzünün sıcaklığını hissedebileceği kadar yaklaştı dudaklarına. Saçlarının kokusunu içine çekerek, belki de ona bu iradesinin karşısında madalyon vermelerini gerektiren bir hareketle geriye doğru attı bedenini. Dışarıdan izleyen bir insan için olabildiğine erotik olan bu sahneden baş rol kahramanlarının haberi yoktu sadece. Birbirlerini böylesine bir tutku ile arzularken, fark ettirmemeye çalışarak dizginliyorlardı iştahlarını.. Aslında Daniel için hava hoştu. Onun arzularını ve duygularını Euphoria'ya hissettirmeme gibi bir derdi yoktu fakat kadının her defasında kendini frenlemesi de iştahını kaçırıyordu çoğu zaman. Euphoria'nın kendini arzulamadığı hayali sahneler kafasını kurcalıyor, ona bu denli kur yapması ise daha çok anlamsızlaştırıyordu düşüncelerini.
Korkunç bir kabustan uyanırmışçasına, aniden göz kapaklarını aralamıştı Euphoria. Kabusların getirdiği korkunç düşünceler ve çehresine düşmesi gereken gölgelerin aksine, tatminkar bir ifadesi vardı şimdi. Kendinden emin, mutlu fakat düşünceliydi.. Bakışlarını tekrar onu arzulayan bu adamın meraklı yüzüne dikerken, korkusuzdu sanki. Kurumuş dudaklarını hafifçe ıslatarak tekrar alnına dökülen saçlarını geriye doğru attı Daniel. Göz irileri kadının her bir zerresini delip geçmek istermiş gibi inceliyor, önce şekilli dudaklarına, daha sonra ise güzelliğini öne sermekten çekinmeyen ince bacaklarına kadar uzanıyordu. Euphoria ise hipnoz olmuş bir ifadeyle çehresine bakıyordu hala. Pes etmiş gibiydi. Bunca kovalamacadan, kaçıştan, oyundan sonra yorgun düşmüştü bedeni. Bu kendini Daniel'ın kollarına bırakmak istermişçesine alevlenen gözlerinden anlaşılabiliyordu; kadın tüm benliğini ona açmaya hazırdı. Ruhuyla, bedeniyle ve içtenliğiyle arzuluyordu bunu.. Daniel'ın tek yapması gereken ise işaret verirmişçesine gözlerini yuman güzelliğin onu bekleyen dudaklarına uzanmasıydı. Ne kadardır arzuluyordu bu duyguyu? Kaç kere hayal etmişti? Parmaklarını zarifçe kadının çehresine doğru uzattı. Hep düşlediği gibiydi.. Sıcacık, pürüzsüz ve daha fazlasını arzulatır güzellikte. Euphoria fısıldarcasına mırıldanırken, dudakları, yavaşça kadının boynuna uzandı. Öpmüyor fakat teniyle temas ettirecek kadar yaklaştırıyordu onları. Elleri beline uzanıyor, aşağıya doğru inmek arzusuyla keşfediyordu bu muhteşem bedeni fakat aniden, Euphoria'nın anlık duraksamasını hissetti Daniel. Dudaklarını onunkilere yaklaştırırken, sıcacık nefesiyle konuştu; 'İstemiyorsan, bu hiç olmamış gibi davranabilirim. Bana sadece kesin bir şey söyle, belirsizlikten bıktım artık.' | |
| | | Euphoria Szôlôssy Vendéglője Restorant Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 862 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan ~ O dahil kimse bunu bilmese de. Galleon : 12106 Ekspresso Puanı : 35 Kayıt tarihi : 21/03/09
| Konu: Geri: Eşik Paz 20 Eyl. 2009, 20:28 | |
| Genç adamın elleri yumuşakça bedeninde dolanırken Euphoria gözlerini kapamış, o anın tadını çıkarmaya çalışıyordu sadece. Nefesi teninde demleniyor, vücudunun her zerresi titrekçe ürperiyordu. Ne zamandır hayalini kurmaya bile korktuğu zamandaydı işte şimdi. Daniel'ın tam yanında oturuyordu, onun olmaya bir adımdan daha az kalmıştı hatta. Saniyeler geçtikçe daha da kaptırıyordu kendini bu oyuna, tenini yakan, içini acıtan bu adam vazgeçilmeziydi artık, seçimlerin, kararların ve intikamın hiçbir önemi kalmamıştı, sadece onun olacaktı, sadece -
'İstemiyorsan, bu hiç olmamış gibi davranabilirim. Bana sadece kesin bir şey söyle, belirsizlikten bıktım artık.'
Daniel'ın bu açık sözleri dünyaya döndürmüştü onu. Ah, keşke onun kadar iradeli olabilseydi, gerektiği anda vazgeçebilse, gerektiği anda yakabilseydi karşısındakini. Her şey bu kadar güzelken, vücutları, ruhları birbirine bu kadar yakınken nasıl durdurmuştu kendini? Derin bir nefes aldı. Yeniden mantığı girmişti devreye. Ancak yaşananlar o kadar sıcak, o kadar tazeydi ki, karar veremiyordu bir türlü. Daniel olanca büyüleyiciliğiyle ondan bir yanıt bekliyordu ve o, sisten yürüyemediği zihninde düşünceler arasında yol açmaya çalışıyordu kendine. İçindeki sesler harekete geçmişti yine, bir ordu gibiydiler, hep bir ağızdan haykırıyorlar, birbirlerinin saçlarını başlarını yoluyorlardı. 'Yeter!' dedi Euphoria, şaşırdılar. Sustular. Bir tek kendisi vardı artık, ne karşılaştıklarının oluşturduğu, dibine sığınmış o gürültüler, ne de başkaları. Sızacaktı ruhundaki çatlaklardan, taşacaktı vücudundan, hiç yaşamamış gibi, hiç acı çekmemiş, hiç büyümemiş gibi. Sadece sevmiş olacaktı, sadece düğümlemiş olacaktı kendini bir adama. Derin bir nefes aldı, biliyordu artık ne yapacağını, öne doğru eğildi, yapıştırdı bedenini Daniel'a, ilk defa korkmadı bangır bangır atan kalbinin sesini duyacak diye, sadece kapadı gözlerini ve teslim etti kendini... Dudakları dudaklarında erir, hayat bulurken, gerçek mutluluğun ne demek olduğunu öğrendiğini fark etti. | |
| | | | Eşik | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |