Ad - Soyad: Kiera Lucy Groesen
İstenen Bina(lar): Slytherin
İstenen Sınıf: 6
Karakterin Genel Özellikleri:
Hatları düzgün ve güzel, fakat fazlasıyla çilli bir yüze sahiptir. Beline kadar uzanan kızıl saçları, maviliğinden rahatsız olduğu her zaman ifadesiz bakan gözleri vardır. Sohbet etmekten, selam vermekten, sevmekten, sevilmekten ve hoşgörü adına hiçbir şeyden hoşlanmaz. Kendi hariç hiçbir şeyi beğenmez. Her şey kusurludur. Annesi ve babasını küçük yaşta kaybettiği için erkek kardeşinden başka yakını yoktur. Ve ondan başka değer verdiği insan da… Herhangi bir sosyal aktiviteye sahip değildir. Şimdiye kadar hiçbir şey yapmayı denemediği için becerebildiği bir şeyler olup olmadığını da bilmemektedir. Yalnızca resim çizebilir. Fakat bu onun için bir hobiden çok yaşam tarzıdır. Yaşamak için resim çizer. Kağıtsız ve kalemsiz bir dünya da hayatta kalması için bir sebep yoktur. Fazla duygu hissetmez. Ama bu duygusuz olduğu manasına da gelmemektedir. Hayatta ne başarılı olmuştur ne de başarısız. Çünkü başarılı olmak için çabalamaz, bu sebeple de başarısız olabileceği bir ortam oluşmaz.
Karakterin Geçmişi:
Tamamı safkan bir aileden gelmektedir. Ebeveynlerini, daha beş yaşındayken kaybetmiş, iki yaşında olan kardeşiyle birlikte, koruyucu bir ailenin yanına gönderilmiş, onlarla büyümüştür. Koruyucu ailesini sevmese de güvenebileceği tek varlık olarak onları görmektedir.
RP Örneği:
Güneşten kopup odasına kadar gelen ışığın yüzünden uyanmak zorunda kaldı. Gözlerini açtığında, hayatı gördü. Ve görmeye alıştığı her şeye hazır mimiklerini ifadesiz hale getirdi. Çünkü gördüğü: yaşamdı. Kiera bu nedensiz olaylar dizisini ifade edecek bir mimik bulamadığı için, ifadesizliği hayatla ezberlemişti.
Ezberlediği diğer bir mimik ise; kalbine hareket verebilen tek insanı gördüğünde, yüzünde ki neşe haliydi…
Yalnızca vücudunun değdiği bölümler ısındığından, örtünün altındaki en ufak bir hareket ısıyla haritasının çizildiği bölümlerden dışarı çıkmasına yani üşümesine, ürpermesine sebep oluyordu. İki adım ilerisinde uyuyan Bob’a baktı ve gülümsedi. Üstünden örtüyü attı. Üşümeyi de haritayı da unutmuştu.
Bob’un yatağının yanına diz çöktü. Kollarını yatağa, başını kollarını yasladı. Yan yana duran yüzlerindeki en büyük fark gözkapaklarıydı. Fark kayboldu. Bob’un göz kapakları da yuvalarına çekildi. Bob uyandı. Sadece kendisine bakarken masum olan yüzü izledi. Kendisiyle gurur duydu. Bir şeytanı, bir mutluya çevirebildiği için.
Küçük kardeşin gözleri yuvalarını özlememiş olacaklar ki terk etmek istiyordu. Fakat ablası aklı başında bir insanı oynayarak onları yuvalarında bırakacak sözleri söyledi.
“Uyan artık.”
Ablasının konuşma özürlülüğüne gülecekti ki zaten her şeye özürlü olan bir insana bu sebepten gülmenin saçma olduğunu düşünerek vazgeçti ve konuştu;
“Birden gözümün önüne kızgın güneşi; üzerine dev bir sürahiden döktüğüm suyla söndürdüğüm geldi. “Haydi, herkes yatağına! Uyuyoruz!” demek için”
Kiera bu sözleri hafifçe güldü, ardından hafiflik uçtu ve kahkahaya dönüştü. Bob mutluydu. Kiera mutluydu. Kiera durdu. Bu mutluluğa rağmen neden yaşama bu kadar duygusuz baktığını düşündü. Yaşam Bob’la gülüşmelerinin ta kendisi değimliydi? Cevapladı; Bob hayatın içinden değildi. O hayattı. Anlamsız hayatın yanında anlamdı. Sahte her şeyin yanında renkli ve canlıydı.
Bob’ da o an anladı. Kiera hayatının bir parçasıydı.
Anlayış farklılığı da tam olarak bu oluyordu…