Ad - Soyad: Jason Malvyn Unique
İstenen Bina(lar): Ravenclaw
İstenen Sınıf: 5. Sınıf
Karakterin Genel Özellikleri: Sıcakkanlı ve sempatik bir görünümü vardır ve bu iki özelliği de taşır. Arkadaşları arasında eğlenceli ve komik biridir. Kolay arkadaşlıklar kurar ve arkadaşlarına gerçekten değer verir. Tutarsız bir kişiliği vardır ve fikirleri çabucak değişebilir. Pratik zekasıyla genelde oluşan durumların üstesinden kolayca gelebilir ve bu durumlarda zorlanmaz. Herhangi bir işe başladığında illaki o işin sonucuna varmalıdır, kısaca kolay pes etmez. Hafızası kuvvetlidir fakat hatırlamak istemediği anıları unutur. Komiktir ama bir kez yaptığı şakayı birdaha yapmaz. Ders çalışmaktan zev alır, çünkü dersler ona kolay gelmektedir. En çok çalışma süresi yarım saattir, daha yukarı çıkmaz bu süre. Herhangi bir görüşe sahip olmasa da kalbi her zaman karanlık tarafa biraz daha yakın olmuştur. Genel arkadaş çevresini Slytherin asillerinden seçer. Gülmesinin ve güldürmesinin tek nedeni vardır; hayat onun için fazla kısadır.
Karakterin Geçmişi: Ailesi ile çekişme yaşamaz ve araları genelde iyidir. Annesi Muggle eşyalarına karşı sempati duyar fakat babası onun bu tutumunu desteklemez. Yan malikanede kalanlar(!) Raikes ailesidir. Kardeşi yoktur fakat senelerdir tanıdığı Chris'i kardeşi gibi görür ve onunla iyi vakit geçirir. Aile görüşleri fazla ters olmadığı için iki aile de birbirleriyle dostturlar. Malvyn'ın doğumda ölen ikiz bir kardeşi vardır. Ondan kalan gözünde ufak bir leke onun gerçekten benzersiz(Unique) olduğunun simgesidir. Malvyn kendisiyle, ailesiyle, arkadaşlarıyla ve ismiyle barışık bir hayat sürer. Hedefi Tılsım Profesörü olmaktır.
RP Örneği:
“Lanet olsun! Bu ev resmen dökülüyor!”
“Malvyn, lütfen biraz anlayışlı olabilir misin? Gerçekten her şeyden şikâyet ediyorsun.”
“Peki ya sen anne? Polliyanna olmak nasıl?”
Ahşapları gıcırdayan odasında gözlerini açtığında güneş çoktan doğmuş, yakıcı ışıkları odasına doluşmuştu. Yatakta debelenmek sabahları için favori kendine gelme yöntemiydi. Kafasının altındaki yastıktan destek alarak yatakta doğruldu ve çıplak ayaklarını soğuk zemine indirdi. Yavaş yavaş merdivenlerden inerken mutfaktan gelen yeni yanmış yumurtanın kokusu midesini bulandırmaya yetiyordu. Annesinin mırıldanmaları yine yemek konusunda başarısız olduğunu destekliyordu. ‘Ne ev ama, doğru düzgün yemek bile yiyemiyoruz. Tanrı aşkına, daha yumurta yapamıyorsun anne! Beni nasıl büyüttüğüne şaşırıyorum.’ Kafasının içinde dolaşan boş düşünceler evde yapacak bir şey olmamasının simgesiydi. Salona geldiğinde kendini kanepeye attı ve sehpanın üzerinde duran daha yeni alınmış Aritmansi bilimini anlatan ufak cep kitabını eline aldı ve sayfaları karıştırmaya başladı. Kafası o kadar dalgındı ki, yapacak bir iş değil, düşünecek bir konu bile bulamıyordu. İçinden geçen bunca isyanı durdurmak yerine ani bir hareketle kalktı ve kitabı tekrar sehpaya fırlattı. Belki biraz dışarıda hava almak ona iyi gelebilirdi.
Yaz tatilinde olması onun kendisini yalnız hissetmesini sağlıyordu. Okul zamanında sürekli arkadaşlarıyla olması onu eğlendiriyordu. Çünkü arkadaşları da onun ikinci ailesi gibiydi. Yalnızlığını giderecek bir kişi vardı; Chris. Lanet olası Chris, bu yaz ailesi ile Mısır’a gitmeye karar vermesiyle onu yalnızlığa sürüklemişti. Ayaklarını bahçenin tozlu zeminine basarken bir yandan güneşin anlında bıraktığı boncuk boncuk olmuş ter damlalarını silmeye çalışıyordu. Sıkıntısını gidereceğini düşündüğü süpürgesine yaklaştı. Bu süpürge hakkında çeşitli düşünceleri vardı. Birinci sınıfta alınmış bir Gümüş Ok’tu. Ufakken hayallerini süsleyen bu süpürgeye sahip olmuştu. Aslında istediği bu süpürge Chris’te de vardı. Küçükken ki eğlencelerinden biri Chris ile havada uçmaktı. Bu süpürgenin yanında olduğu zaman Chris’te onun yanında olurdu. Ama şimdi bu süpürgenin yanındaydı ve Chris yoktu. Bu Malvyn için bir ilkti. Ayaklarını sürüyerek bahçenin sınırına yaklaştı. Tek ayağını süpürgenin üzerinden attı, kalçalarını süpürgenin üzerine iyice yerleştirerek rahat bir pozisyon aldı. Dizlerini kırarak ani bir sıçrama hareketiyle havalandı. Arkasında büyük bir toz bulutu kısa bir süre için onu takip etmişti.
Gecenin karanlığına aldırmadan zemine gürültülü bir iniş yaptı. Evde sadece bir yerin ışığı yanıyordu ve bu iş sevecen tavırlı insanımızın canını sıkıyordu. Karanlık ortamları sevmezdi, en azından birkaç yer yanmalıydı elbette. Süpürgesini aldığı yere fırlatırken yorgunluktan kasılmış ayakları yavaş yavaş evin arka kapısına yönelmişti bile. Kapı kolunun rahatsız edici sesi ve ardından gıcırdayan kapının gürültüsü yatak odasından duyulacak cinstendi; yani Bay ve Bayan Unique, Malvyn’in geldiğini anlamış olmalıydılar. Uyandırmak istercesine sert adımlarını merdivenlere vururken bir ses yükseldi. “Daha uyumadık Malvyn, çabaların boşuna.” Annesinin alaycı sözleri yüzünde bir tebessümün belirmesine yol açtı ve birkaç kıkırtı sesiyle merdivenleri tamamladığını fark etti. Önüne çıkan ilk kapıya –zaten kendi odasıydı- daldı ve ağır vücudunu yatağın üzerine attı. Yorgunluğuna bir çare bulduğu için biraz mırıldandı ve ayakkabılarını çıkartıp yorgunluktan bitap düşmüş vücudunu pikenin içine attı. Annesi kirli elbiseleriyle yatağa girdiğini duysa kim bilir neler derdi? Bu düşünce aklında gezen son sesti, yüzünde tebessümle uykuya dalmıştı bile. Yarın onu yalnız geçecek bir dün daha bekliyordu.