Ad - Soyad: Persiana Felicia Comen
İstenen Bina(lar):Ravenclaw
İstenen Sınıf:5
Karakterin Genel Özellikleri: İçine kapanık bir yapıya sahiptir. Annesinin yeni birisiyle evlenmesiyle hayata kısa bir süreliğine küsmüş bu da psikolojik bir açıdan onu olumsuz etkilemiştir. Mantığına güvenir. Laubalilikten hiçbir zaman hoşlanmaz. Tanımadığı kişilere karşı her zaman soğuktur. Dostu olarak gördüğü kişilere ise son derece sıcakkanlıdır. Kendi halindedir. Ezilmekten hoşlanmaz. Cesarete ve sadakate önem verir. Qudditch ilgi alanlarından birisidir. Sabırsızdır. Sinsilikten nefret eder. Yalandan hoşlanmaz. Küçüklüğünden beri yalan söyleyemez. Ruh hali değişkendir. Şiddetten hoşlanmaz. Duygularını ele vermez. Sulu gözlülükten hoşlanmaz. Şiddetten nefret etmesine rağmen, sinirlenince sinirini başkalarına zarar vererek çıkarmaktan hoşlanır. Kimseye fazla güvenmez. Sırlarını ancak çok güvendiği kişilere verir. Kişilere çabuk imrenir. Kıskanç bir yapıya sahiptir. Kandırılması zor birisidir. Umursamazdır.
İyi bir oyuncudur. Karşısındakini çabuk kandırabilir. Haşarıdır. Bu özelliği yüzünden başı çoğunlukla derde girer. İnatçıdır. Başına buyruktur. Ukalalıktan ve öğütlerden hoşlanmaz. Özgürlüğüne önem verir. Gizemlidir.
Karakterin Geçmişi: Henüz belirlenmedi
RP Örneği: Başka sitede eskiden yaptığım bir rp
Ağaçlarına arasında süzülen güneş, gözlerini kısmasına neden oluyordu. Güneşin en az ulaşabileceği ağacın altına otururken, kadife çantasını yükün altında ezilmiş olan omzundan çıkarıp kenara attı. Hogwarts'ta yeni bir günün ortası için fazla sessiz olan bahçede bir iki öğrenciden başka hiç kimse yoktu. Ortak salonda Zonko'nun dükkânında aldığı yeni ürünleri deneyen öğrencilerin yaptığı saçma şeyler onu bunaltmaya başlamıştı. Onlardan birisine tekme atmak için her şeyini verebilirdi ama fazla iri öğrencilerin altında ezilmekten onu kurtaracak bir meleğin aniden ortaya çıkması ona imkânsız geliyordu. İlk zamanlardan sakatlanmak ona uymadığından başını eğip uslu kız olmak zorundaydı. Yaz sıcağına rağmen altına giydiği kısa tayt küçük bedeninden kayıyordu. Bacaklarını karnına doğru çektikten sonra, küçük kollarını bacaklarının etrafına dolayıp başını bacaklarının arasına aldı. Bu duruş artık Nessie için düşünme pozisyonu haline gelmeye başlamıştı. Etrafta ötüşen kuşları neşesine anlam veremiyordu. Mutlu olmak artık ona imkânsız gözükmeye başlamıştı. İmkânsızı aşmak için artık çaba sarf etmiyordu. Çehresini bacaklarının üstünden kaldırarak, durgun göle baktı. Gölün kenarındaki çimenlerin bazıları, öğrenciler çimlerin üzerinde yürürken ezilmişe benziyordu. Gölün kenarında oturan bir kaç öğrenci yerden aldıkları taşları durgun göle atıp, gölü hareketlendiriyorlardı.
Kadifemsi çantasını ince parmaklarıyla kendisine doğru çekip, çantanın içinden kitaplar tarafından ezilmemiş temiz bir parşömen çıkardı. Tüy kalemi ve mürekkebi çıkardıktan sonra, çantanın fermuarını kapatıp, parşömeni çantanın üstüne koydu, ince parmaklarının arasına aldığı tüy kalemini mürekkebe yavaşça batırdıktan sonra, gözlerini kısarak parşömene baktı. Annesinin ona yolladığı saçma mektuba cevap vermezse annesinin yaygara çıkaracağı çok barizdi. Ne anlatmasını bekliyordu ki? Annesine hiçbir zaman her şeyini anlatmamıştı. Onun her şeyi başkalarıyla paylaşma merakı yüzünden aralarındaki en ufak bir sır bile bütün herkes tarafından duyulurdu. Kalemi daha sıkıca sarıp özensiz bir biçimde yazmaya başladı.
Anne
Evet, burada her şey muhteşem. 7 yılımı burada geçireceğim için çok şanşlıyım, beni merak etmene gerek yok. Burada gerçek bir aile (!) edindiğime emin olabilirsin. Umarım sende kocanla çok mutlusundur.
Nessie
Laf sokmadan bir mektup bile yazamıyordu. Zarif yüzündeki bütün mimikler kendisini beğenmiş bir hal almışken, gözleri gri renge dönmüştü. Mektubun annesinin tam hak ettiği gibi olduğuna karar verince kadife çantasının içinde ilk bulduğu kitabın arasına koydu. Çehresini güneşin geldiği yöne doğru çevirdiğinde, göz bebekleri küçülmüş, grimsi gözleri kısılmıştı. Çehresini göğsüne doğru eğdi. Büyük sınıfların uzaktan duyulan kahkahalarından başka hiçbir ses yoktu. Ensesinde sıkıca topladığı saçlarına doğru hamle edip saçını açtı. Annesine duyduğu nefret yüzünden diğer her şeyi unutmuştu. Babasının ölümünden sonra başka bir adamla evlenmesi Nessie için tam bir şok olmuştu. O adamla mutlu olmasını istemiyordu. Annesinin acı çekmesini istiyordu. Tıpkı bir zamanlar onun çektiği gibi, hatta daha fazlasını. Üvey babası Tim onu öldürse bile umurunda olacağından kuşkuluydu.
İnce parmaklarıyla eline aldığı taşı elinde çevirirken, gözlerini büyük ihtimalle demin ki kahkahaların geldiği büyük gruba çevirdi. Herkes kıvırcık saçlı, kilolu bir çocuğun etrafına toplanmıştı. Çocuk bütün ilginin kendisinde olmasından dolayı yüzünde kibirli bir ifadeyle diğerlerine bir şeyler fısıldıyordu. Elinde tuttuğu büyük kırmızı kutunun üzerine gözlerini dikmiş öğrencilerse çocuğun dediklerini fazla umursuyora benzemiyorlardı. Kırmızı kutunun içinde ne olduğunu meraka ediyordu, belki de sadece Zonko'dan alınmış bir şaka malzemesiydi. Ya da içinde büyük bir hayvan vardı. Kızın teki artık dayanamıyormuş gibi bir ifadeyle çocuğa ters ters bakıp ince bir sesle:
"O kutuyu açmayı düşünüyor musun yoksa açmadan önce o şişko kafanı koparmalı mıyım?"
"Melanie eğer çeneni kapamazsan kutunun içindeki görmeden öbür tarafa gideceksin."
"Küçük budala."
Yüzünü buruşturarak Melanie denilen kıza baktı. Bu çocuğa küçük demek biraz zor hatta imkansızdı. Ağzından çıkan cılız kahkahaya kendisi de şaşırarak arkasına yaslandı. Çocuk hızlı adımlarla şatoya doğru yürürken arkasından küfreden grup gölün etrafında yürümeye başlamıştı. Çocuklardan birisi göle düşmüştü. Daha doğrusu çocuğun teki ona göle doğru itmişti. Çocuk sırılsıklam bir halde gölden çıkarken, kahkahalar daha da artmaya başlamıştı. Yüzündeki ifadeyi sabit tutmaya çalışarak kadife çantasının fermuarı oynamaya başladı. Hogwarts'ta bazı saçma derslerin yanı sıra eğlenceli dersler de vardı ve tabii budalaların yanı sıra daha az budala öğrencilerde mevcuttu. Alışmaya başlıyordu yeni düzene, derslerde zorlandığında yardım etmek için etraflarında dolanan büyük sınıflar sadece bu konuda yararlıydılar. Birde kibirli Slytherin'liler 1. sınıflara bulaştığında, onlara laf sokmalarıyla işe yarıyorlardı.