Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Buluşma

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Liliana Marea
Gryffindor 6. Sınıf Öğrencisi
Liliana Marea


Kadın
Ruh hali : Buluşma Yaaati6
Mesaj Sayısı : 7
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11231
Ekspresso Puanı : 3
Kayıt tarihi : 12/07/09

Buluşma Empty
MesajKonu: Buluşma   Buluşma Icon_minitimePaz 12 Tem. 2009, 22:41


Kişiler: Liliana Mrea, Sophia Rose Dvorska
Zaman: Saat Öğlen 13:26 suları.
Kurgu: Sophia ile Liliana' ın buluşması



Halsiz bedenini zorla taşıyarak , adeta kendine eziyet ediyordu. Her şeye rağmen bugün göl kenarında dostu Sophia ile buluşmak ona çok iyi gelecekti. En azından son zamanlarda yoğun geçen günlerinden birini kendine ve dostuna ayırabilmişti. İri gözlerinden adeta uyku akıyor gibiydi. Uzun siyah saçlarını ortadan ikiye ayırmış, dümdüz bir şekilde sırtına iniyordu. Belirgin kirpikleri yüzüne ayrı bir hava katmaktaydı. Bu kendini taş bir bebek gibi hissetmesini sağlıyordu. Hızlı adımlar ile bahçede yürürken ; esen rüzgarın yalayıp geçtiği saçları sadece savrulmak ile yetiniyordu. Dün akşam konuştukları gibi göl kenarına gelmişti. Burada buluşacaklardı. Ona anlatacağı bir sürü olay birikmişken, buluşmaları gayet iyi olmuştu. Bir yandan da tedirgin oluyordu. * Acaba artık benim dertlerimden sıkılmış mıdır? * sorusu aklının ucundan neredeyse hiç çıkmıyordu. Ayağının ucuna gelen taşı bir hamle ile tekme atarak ileriye doğru savurdu. Çaresiz gözlerinden akan gözyaşlarına hakim olamayıp , onların hınzırca akmasına göz yumdu. Neden ağlıyordu? Daha bu soruya bile verecek cevabı yoktu aslında. Sadece canının sıkıntısından mı ağlıyordu yani? Aklı o kadar karışıktı ki… Gözlerinin derinliklerinde sakladığı hüzün; sonunda dışarı çıkmıştı. O sırada yanına gelen tanımadığı bir ufak çocuk ona doğru eğildi. “ Neden ağlıyorsun abla?diye sordu meraklı bakışlar ile. Liliana, buna asla dayanamazdı. Ne yani; küçücük çocuk gelmiş ona sebep mi soruyordu? Utandığı şey ağladığı halde yakalanması değil, minik bir çocuğun desteğine muhtaç kalmasıydı. Sağ elinin tersiyle gözyaşlarını sildikten sonra yutkundu ve umursamaz bir tavır ile konuştu, “ Senin işin gücün yok mu? Git başımdan.Genellikle böyle ters cevaplar vermekten pek hoşlanmazdı ama ; bunu yapmaya mecbur bırakmıştı. Ona yenilip derdini anlatmaya başlarsa iki gün içerisinde okulun maskarası olurdu herhalde. Çocuğa verdiği ters cevabın üzerine , küçük çocuk Liliana’ ı sinirden itti. Liliana o anki itişle yere düştü ve birkaç adımlık yuvarlandı. İşte şimdi o küçüğün işi bitmişti. Onu iki narin elinin arasında ezecekti. Bu sinir ancak bir Slytherin’ e yakışırdı fakat, tek o binada bulunacak diye bir söz de yoktu. Derin bir nefes alıp temiz havayı ciğerlerine doldurduktan sonra yerinden yavaşça kalkıp çocuğa doğru ilerlemeye başladı. Sinirden dönmüş gözlerine hakim olamayarak sağ eli ile çocuğun suratına bir yumruk indirdi. O an yanlarına doluşan çevredeki öğrenciler ikisini ayırmaya çalışıyordu. Liliana her zaman ki gibi artist tavırlara bürünerek, “ Bırakın beni, bırakın… Halledeyim şunun işini.! “ Bir yumruk çaktı diye havalara girmişti hemencecik. Oysa ki yumruk çaktığı kişi sadece üçüncü sınıf bir veletti. Kendini yakıştırdığı kişi buydu işte. Gücünün yettiği kişi buydu… O an çakan şimşek ile başlayan yağmur gittikçe yerini fırtınaya bırakıyordu. Küçük çocuğu topluluktaki birkaç öğrenci hastane kanadına götürmüştü. Liliana ise yalnız bir şekilde göl kenarında oturuyordu. Esen şiddetli fırtınaya aldırmayıp oturduğu yerde bugün yaşadığı olayı düşünüyordu. Çok mantıksız bir işe kalkışmıştı.
Gözlerinden film şeridi gibi geçen anı , artık hatırlamak bile istemiyordu. Tek istediği Sophia’ ın bir an önce gelmesi ve ona olup biteni anlatmaktı. Ağlamaktan şişmiş gözlerine aldırış etmeden kendine bu eziyeti çektirmeye devam ediyordu. Titreyen dudakları , yeni doğmuş bir bebeği anımsatıyordu adeta. Önüne gelen saçlarından bir tutam alarak kulağının arkasına sıkıştırdı ve burnunu çekti. Derin düşüncelere dalmışken, omzuna değen el ile irkilerek arkasına baktı. Gelen Sophia idi…

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sophia Rose Dvorska
Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Sophia Rose Dvorska


Kadın
Ruh hali : Buluşma 11mt8
Mesaj Sayısı : 32
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11245
Ekspresso Puanı : 6
Kayıt tarihi : 09/07/09

Buluşma Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma   Buluşma Icon_minitimeÇarş. 15 Tem. 2009, 17:21



Derslikten ayrıldıktan sonra kalbine saplanan ağırlardan dolayı şikayetçi olan Sophia, adımlarını ilerletmekte güçlük çekiyordu. Uyuşuk bedenini zorla hareket ettirmeye çalışarak Hogwarts’ ın gizemli koridorlarına kendini bırakmış, o sessizliğin içinde kaybolmuştu. Arkadan topladığı saçları onu –inek- tipine bürüdüğü için, bir hışımla tokayı çıkartıp yere fırlattı. İşte bu hali daha güzeldi. Dolgun , kahverengi saçlarını savurarak adımlarına devam etti. Yeşil gözlerinde adeta ayrı bir ışık parlıyordu sanki. Etrafından geçip gittiği öğrenciler ona şaşkınlıkla bakıyor, hatta bir de cüppesine iyice bakıp bir Ravenclaw mı? Acaba diye düşünmeye başlıyorlardı. Sophia ise bu şaşkın bakışlar cevap olarak sadece muzipçe gülümsemekle yetinmişti. Ağır adımları ile yürümeye devam ederken o sırada yanından geçen bir çocuğu görmeden; yanlışlıkla saçlarını savurdu ve dolgun saçları o sırada yavaş çekim ile çocuğun tüm suratını yaladı. Ağır tavırlarını o anda bırakıp , ciddileşen Sophia çocuğa şaşkınlık içinde bakakaldı. “ Ah, ben çok özür dilerim bilerek yapmadım inan bana… “ Kelimelerini , sanki bir şeyi kanıtlamak istiyormuş gibi vurgulayarak söylemişti. Çocuk ise sadece garip bakışlar ile süzüyordu. Herhalde daha olanları tam anlamıyla kavrayamamıştı. Sophia içinden * salak kafam * diye geçirdi. Bütün koridor neredeyse onları izliyordu. Kimisi ağızlarını elleriyle kapamış, kıs kıs gülüyordu bile. Şeytan diyor git hepsinin kafasını kır bir güzel . Ama yapamazdı işte, söylemesi kolaydı onun için. Birkaç saniye geçtikten sonra, Sophia çocuğun gözlerinin içine baktığında kendi yaptığı eseri sonunda görebilmişti. “ Olamaz, ben … yani b-en ne diyeceğimi bilmiyorum; hemen hastane kanadına gidelim. “ diyerek çocuğun kan çanağı olmuş gözlerine acımsar bir tavırla süzdü. Hiç vakit kaybetmeden narin ellerini çocuğun soğuk kollarıyla buluşturarak kendine doğru çekiştirdi. Aklı sıra çocuğun gönlünü almaya çalışıyordu sadece. Yoksa, çocuk iyi-kötü hiç umurunda bile değildi. Yani eğer burası kalabalık olmasaydı , çocuğu takmazdı bile. Aklındaki tüm düşünceler, karşısında duran çocuğun verdiği cevap ile değişti. “ Sorun değil, bu arada herkes dağılsın lütfen. “ diyerek etrafı sakinleştirdi. Daha sonra Sophia’ a biraz daha yaklaşıp yüzünde bir gülümseme ifadesi belirdi. Ne yapıyordu bu çocuk böyle? Sophia ise karşısında sadece çekingen bir tavır ile donakalmıştı. “ Tanışalım mı? “ dedi çocuk utangaç bir ifade ile. Sophia hayret içinde kalmıştı. Yani yüzsüzlüğün bu kadarı olmazdı herhalde. Tüm masumiyetini kaybederek yüksek bir ses tonu ile konuştu. “ Ne diyorsun sen ya? İki yüz gösterdik diye kolay yem mi sandın bizi! “ Sözünü bitirdikten sonra sağ eli ile çocuğa bir şaplak indirerek oradan ayrıldı.

Şimdi gideceği yer tabii ki de ,Liliana ‘ ın yanıydı. Adımlarını hızlandırırken arkasından koşan çocuğu fark etmemişti bile. Çocuk omzundan tutup kendisine doğru çekti bir anda Sophia’ ı. Neler olduğuna şaşıran Sophia ise bunlara bir anlam yükleyemiyordu ne yazık ki. “ Sen nesin be, yapışkan sakız bırak peşimi. Arkadaşım ile randevum var geç kalacağım . “ dedi sinirli bir ses tonu ile. Aslında o bulaşık çocuğa açıklama yapması bile bir hataydı ama ; sırf iyi niyetinden olayı uzatmamak için söylemişti. Bu neydi böyle ya? Sanki Hogwarts değil tanışma-kaynaşma hatta sevgili bulma mekanına dönmüştü resmen. Tüm bu olanlara gerçekten dayanamayacaktı. Şu adını bile bilmediği çocuk zaten biraz daha üstüne giderse elinden bir kaza çıkacaktı. “ Lütfen konuşmama izin ver, o saçların yüzüme değdiği an ben hissettim, yani o dedikleri duyguyu… “ dedi çocuk hala üste çıkmaya çalışarak. Bu rezilliğe daha fazla katlanamayacağını düşünen Sophia ; bir an önce buradan nasıl ayrılabilirim planlarına kapılmıştı. Böyle kavga edip, ona ters cevaplar vererek gerçekten bir şey elde edemeyeceğini anlamıştı. Yani Sophia kaçtıkça herhalde; bu peşinden gelecekti daima. Derin bir nefes alıp, aklında kelimeleri son bir kez toparladıktan sonra konuşmaya başladı. “ Bak canım, şuan gerçekten işim var. Seninle sonra konuşsak olur herhalde? “ dedi sakin görünmeye çalışarak. Doğrusu, rol yapma konusunda da derslerde olduğu gibi ustaydı Sophia. Çocuk bunun üzerine pes etmiş bir şekilde “ Pekala, sonra görüşürüz. “ dedi. İçinden bir *oh* çeken Sophia el sallayarak koşar adımlar ile onun yanından uzaklaştı. Sonunda göl kenarına varmıştı. Arkası dönmüş bir şekilde oturan Liliana’ ı hemen fark ederek onun yanına doğru adımlarını ilerletti. O da neydi? Liliana ağlıyordu… Neden acaba ? diye düşünerek narin ellerini onun omzuna yavaşça dokundurdu . O anda irkilen Liliana’ ın verdiği tepkiye kahkaha atarak karşılık verip, yanına oturdu. “ Nasılsın tatlım? Özür dilerim biraz geciktim bir saplantı vardı peşimde, inan bana zor kurtuldum. “ dedi kıs kıs gülmeye devam ederek. Ama Liliana’ ı güldürmeyi başaramamıştı. Bu kızın kesinlikle bir derdi vardı. Onun yüzünden dökülen hüznü fark ettikten sonra ciddi bir ifadeye bürünerek sordu. “ Neyin var tatlım?

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Liliana Marea
Gryffindor 6. Sınıf Öğrencisi
Liliana Marea


Kadın
Ruh hali : Buluşma Yaaati6
Mesaj Sayısı : 7
Yaş : 30
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11231
Ekspresso Puanı : 3
Kayıt tarihi : 12/07/09

Buluşma Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma   Buluşma Icon_minitimeCuma 17 Tem. 2009, 00:47


Sophia’ ın sorduğu soruya nasıl bir cevap vereceğini bile bilmiyordu aslında. Yüzündeki hüznü gizlemeye çalışmakta her ne kadar zorlansa da , bunu başarabilmişti. “ Bir şeyim yok Sophia, gel otur. “ dedi samimi olmaya çalışaraktan. İçinden bir ses ona her zaman yaptığı gibi dertlerini anlatıp; içini rahatlamasını söylüyordu. Ama çekiniyordu, yani onu sıkmaktan daha doğrusu bunaltmaktan korkuyordu. Sophia’ ın yanına oturup ellerini Liliana’ ın dizlerine koyması üzerine içindeki dostluğu hissetmişti. Şu hayatta tek olarak *dostum* diyebileceği kişi buydu galiba. Onun sıcak, arkadaşlık kokan ellerini bacağında hissettiğinde içindeki kıpırtılara engel olamamıştı adeta. Donuk ifadesini yüzünden silip, onun yerine sıcacık bir gülümseme belirtmişti. Badem gözleri çok uzaklara dalmıştı… İç çekerek konuştu. “ Sophia… Ihm şey… Aslında ben , yani be-n seninle konuşmak istiyorum fakat; canını sıkmaktan korkuyorum. “ Sonunda içinde tepelediği kelimeleri dışa vurabilmişti. Bir insan neden arkadaşından , tam anlamıyla can dostundan çekinebilirdi ki? Liliana’ ın bu yaptığı herhalde çok değişik bir tavırdı. Yani bu onun çekingen biri olduğunu mu gösteriyordu? Yoksa ön yargılı biri olduğunu mu ? Neydi şimdi tüm bu olanlar? Henüz ona anlatacağı belirli bir sebebi bile yokken, nasıl olurda –sana bir şey anlatacağım- konuşmasını yapma cesaretini bulmuştu? Bunun tek bir cevabı vardı o da; yalnızlıktan bunalıyordu ve kendi çapında dikkat çekmek için dertler üretiyordu. Kendini acındırmak… Bu eskiden ona çok yabancıydı. Günleri her zaman neşe ile, bitmek bilmezmişçesine geçerdi. Hayat toz pembe idi. Ama bu dönem ne olduysa her şey değişmişti sanki. Günleri adeta karanlık, dersler ve saçmalıklar ile geçiyordu. Hatta eskiden ona bitmek bilmeyen günler , artık göz açıp kapasıya kadar solup gitmekteydi. Çünkü artık, büyümüştü. Hayatı, zamanı … Bunları daha rahat ayırt edebiliyordu. Şuanda da ağladığı tek sebep buydu işte. Sophia belki de bir aşk acısı çektiğini düşünüyordu şimdi. Ama eğer öyle düşünüyorsa kesinlikle yanılıyordu. Liliana sadece büyüyordu. Tek büyüyen kendisi değildi aslında. Sophia da onunla aynı yaştaydı fakat; Liliana’ ın gösterdiği hiçbir tepkiyi göstermiyordu. Bu kişiden kişiye değişse gerek. Esen rüzgarın meltemiyle birlikte savrulan saçlarını düzelterek , istemsizce konuşmaya başladı. Ses tonunda bir bıkkınlık seziliyordu. “ Aslında herhangi bir ilgi çekici derdim yok. Sanırım ben anormalim, diğer kişiler gibi aşık olamıyorum; anlayacağın aşk acısı gibi bir derdim yok.Bu söyledikleri karşısında daha da meraka kapılan Sophia’ ın düşüncelerini bakışlarından anlamıştı. Bu da Liliana’ ı mutlu etmişti tabi ki de. Yani arkadaşının sıkılmadığını, hatta onu zevkle dinlediğini görmek içindeki sıkıntıyı biraz olsun köreltmişti. “ Ben aslında büyüyorum, şimdi güleceksin hatta belki de gerçekten mi büyüdün mü sen diye dalga geçeceksin benimle ama sorunum bu Sophia, büyüyoruz biz. “ Söylediği söz karşısında kendisi bile şaşıp kalmışken Sophia’ ın şaşırmamasını beklemek gerçekten saçma olurdu. Elleriyle yorulmuş gözlerini ovduktan sonra yutkunup , konuşmasına devam etti. “ Yani eskiden günler geçmek bilmezdi, biz çocuktuk ve toz pembe hayallerimiz vardı; oysa ki artık olgunlaşıyoruz ve hayata atılmamız gerekiyor. Yani bir şekilde hayata tutunmalıyız Sophia beni anlıyor musun? “ Söyledikleri gayet açıktı. Korkuyordu… Hayata tutunamamaktan korkuyordu. Çünkü mezun olduktan sonra hayat onun için böyle kolay olmayacaktı. Kendi işi, belirlediği bir taraf ve daha bir sürü şey olacaktı. Bu yaşta bu derde kapılıp üzülen, kendi hırpalayan bir tek o vardı herhalde şu koca Hogwarts’ ta. Aslında olayın derinliklerine inildiğinde hiçte saçma bir derdi olmadığını anlamıştı. Aslında diğerlerinin yaşadığı normal aşk acıları, arkadaş kavgalarına bakılırsa Liliana’ ın ki daha orijinal gözüküyordu. Ve öyleydi de. Diğer gençler gibi ilk aşk fırtınasına kapılmadan kendini geleceğine yönlendirmek; sürekli geleceği hakkında düşünmek daha olgunca bir şeydi. Aslında Liliana şuan her şeye rağmen mutluydu. Sophia´ ın yanında olup ona destek çıkması gururunu okşamıştı adeta. Ypğun düşüncelerinden sıyrılıp; konuşmaya başlayan Sophia’ a odakladı kendini o sırada… Bakalım yine ne öğütler verecekti bu haylaz dostu?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Buluşma
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Göl Kenarı-
Buraya geçin: