|
| Bütün Sınıflar İçin Ortak Ders | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Alicja Częstochowa
Mesaj Sayısı : 4 Yaş : 66 Galleon : 11299 Ekspresso Puanı : 4 Kayıt tarihi : 15/06/09
| Konu: Bütün Sınıflar İçin Ortak Ders Ptsi 20 Tem. 2009, 18:26 | |
| Hogwarts açılalı ilk ayına girmeden geç başlatılan tılsım dersi için hazırlıklara Alicja geceden başlamıştı. Kafasını yastığa koyduğunda huzurlu uyumak istiyordu. Elindeki büyük hacimli kitabı, boş sınıftaki büyük dolabın içine koydu. Sınıf; bakımsız kaldığından toz içindeydi ve az sonra bu toz işi ortadan kalkacaktı, bir o kadar da düzensiz sıralar, Alicja’nın bir sonraki işi olmuştu. Elindeki asayla düzene koyduğu sıraların arasında yürürken tekrar asasıyla geçtiği yerleri temizleyip pırıl pırıl yapmıştı. Gözlerindeki hırs biraz olsun azalmıştı. Yapacak şeylerde azalmıştı. Sınıfın bütün pencerelerini açmış, havalandırıyordu. Dışarısı soğuktu. Hafif çileyen yağmur soğuk havayı ılıtıyordu. Biten işlerinin ardından masasına, sanki öğrencileri sınıftaymış gibi dik başlı bir şekilde ilerledi. Oturduğu masasının üstündeki kitabı eline alarak ayağa kalktı. Yavaşça asasıyla birlikte sınıfın kapısını kapatarak odasına ilerledi. Hallettiği işlerinin ardından şimdi odasına gidip uyumak istiyordu. Eski profesörün yerine gelmişti ama geçiciydi bu dönemlik. Alicja odasına vardığında kitabıyla, asasını odasındaki masaya bırakarak yatağına uzandı. Az sonra yatağının üstüne fırlayan kedisi Kasia’ya sarılarak yatağının yanındaki yuvasına bıraktı. “Dobry noc, słodycz.”
Sabah olduğunda odası bir ışık demetiyle aydınlanmış, kedisi Kasia bile odada değildi. “Kasia?!” diye seslendi kedisine. Kedisi ortaya çıkmamıştı fakat üstünü değiştirirken gözüne takılan saatten dersin başlamasına birkaç saatin kaldığını fark etmişti. Hazırda birkaç saat kadar boşluğu varken bunu dolaşmakla geçirebilirdi. Kasia’yı da bu arada bulurdu. Odasından ayrıldıktan sonra büyük salonun önünden geçerken içeriye göz ucuyla baktı ve içeridekileri süzdü. Saçlarını geriye doğru savurarak koridorda yürümeye başladı. Soğuk olan havaya inat giydiği kısa kollu mor tişört ve o renge uygun bir etekle ilerliyordu. Yaşının ilerlemesine karşın hala kendini genç hissediyordu. Yanından geçen öğrencilere gülümseyerek selam veriyordu. Bahçe kapısına yakın içeriye kadar giren büyük bir esintiyle birlikte geldiği koridorlardan tekrar geri döndü. Duvardaki saate tekrar baktı ve odasına doğru hızlı adımlarla ilerledi. Odasındaki masada bulunan tılsım kitabını ve asasını alarak odasından ayrıldı.
Koridorlardan hızlı bir şekilde ilerleyerek beş-on dakika sonra başlayacak olan dersi olan Tılsım dersliğine geldi. Sınıfa girdiğinde kimsenin olmayışı onu mutlu etmişti. Her zaman öğrencilerinden önce davranmak istiyordu. O, masasına daha oturur-oturmaz kapının çalındığı hemen işitmişti. Ve ardından bir sürü öğrenci sınıfa girmişti. Hogwarts’taki ilk yılını güzel değerlendirmek istiyordu. Öğrencileriyle de iyi anlaşacağa benziyordu. Onun da çocuğu vardı, fakat Hogwarts’ta okuyacak kadar küçük değildi. Bu boş düşüncelerin yanı sıra bir diğer düşündüğü şeyse; bu yılki öğrenci fazlalığıydı. Sınıfı tamamen dolacağa benziyordu. Durumu gülücükle karşıladıktan sonra sınıfı göz ucuyla yoklamaya başladı. Eksik yerleri tespit edecekti. Gördüğü kadarıyla iki tane boş yer vardı. Masasından destek alarak ayağa kalktı. Öğrencilerin görebileceği bir yerde kendini sabitlemişti. Hemen ardından her yıl olan geleneksel “tanışma” bölümü çok geçmeden başlamıştı. “Tak. E, yani evet; ben Alicja Wiktorie Czestochowa. Hogwarts’ta yeniyim fakat sanmayın ki yeni profesörlük yapıyorum. Elli bir yaşındayım. Herkes yaşımı göstermediğimi söyler, galiba doğru? Evet, çok muhabbete dalmadan gecikmiş olan dersimize dönelim, ne dersiniz?” Meraklı bakışların arttığını görünce cevap beklememe gibi bir his doğmuştu içinde. Ardından başını olumlu önde sallayarak, “güzel,” dedi, “konumuz çok kolay. Elbet ki bunu daha önce gördünüz ve yahut duydunuz, Accio ve Expello. İlk başta accio ile başlayalım. Bir şeyleri çağırmak için kullanılır. Aynen böyle,” elini bir sıradaki kitaba doğru uzattı ve, “accio kitap” diyerek eline gelen kitabı sınıfa gösterdi. Bu büyü kolaydı. Herkes bir yerlerden bunu görmüştü, biliyordu. “Gördüğünüz üzre kitap elimde. Expello da accio ile gelen eşyaları çağrılan yerine geri göndermemizi sağlar. Bu da aynen böyle,” diyerek sihirli sözcükleri bir çırpıda söyledi. “Expello kitap!” Elindeki kitap bir anda havada süzülerek geldiği yere gitti. “Evet! Bu da böyleydi. Şimdi de diğer büyümüze geçelim. Flagrate; bu da herhangi bir yere yanık bir işaret koymamızı sağlar. Şimdi asamı ve el hareketlerimi iyi izleyin” diyerek kendi oturduğu masayı hedef alarak bileğini iki kere kıvrak bir şekilde çevirerek, “Flagrate!” Asadaki büyü istenilen şeyi gerçekleştirmiş, masada bir yanık izi oluşmuştu. “Aynen böyle bu da. Şimdi bunları bir deneyelim. Herkes önündeki ağaç parçasına az önceki büyüyü denesin, accio ve expello’yu da deneyebilirsiniz. Ardından diğer iki büyümüzle devam edeceğiz.” Alicja bayağa bir hoşnut görünümüyle masasına doğru ilerledi ve oturdu. Yüzü gülüyordu. Öğrencileri de hemen büyüleri kavramışlar, tekrardan anlatacak bir durumla karşılaşmamıştı.
“Evet, gayet başarılısınız. Tebrik ediyorum hepinizi. Şimdi son iki büyümüze geçelim. İlki Incendio: odaklandığınız yere ateş yollamanızı sağlar. Şimdi önümdeki tahta parçasında bunu deneyeceğim. Ve yanacağı için hemen söndürmemiz gerek, bunu da düşündüm ve tahta parçasını cam bir kaba koydum. İçerideki ateşi dışarıya, dışarıdaki ateşi de içeriye geçirmez. Neyse. Incendio!” Tahta parçası yanmaya başlamıştı ve öğrenciler izlemeye başlamıştı. Çok geçmeden de birkaç dakika içinde sönmüştü. “Bu da böyleydi işte. Diğer büyümüzde hile ve yalanları önleyen tılsım büyümüz, Contra Circumuenio. İksir dersinde benzeri var. Bu daha farklı tabiî ki de. Incendio büyüsünü denemenizi istiyorum, ardından da dersimiz sonlanacaktır.” Alicja tekrardan yerine oturmuştu ve denenen büyülere dikkatle bakıyordu. Gayet kolay büyülerdi bunlar. Ama şu anda bunların zor olduğunu düşünen bir kişi bile tanımıyordu. Kahverengi uzun saçlarını geriye doğru savurduktan sonra öğrencilere bakıyordu o yemyeşil gözleriyle. Ellerine dikkatlice bakıyordu. Hiçbir yaşlılık belirtisi göremiyordu ve bunu kullandığı karışımlara borçlu olduğunu sanıyordu. Öğrencilerin başarıları ardından söz gene Alicja’ya düşmüştü. “Evet çocuklar harikaydınız. Şimdi ders burada bitmiştir. Bunları çalışmanızı istiyorum. Hele ki şu el hareketi gerektirecek olan büyülere.” diyerek öğrencileriyle birlikte Alicja’da sınıftan ayrıldı.
Not: Çarşamba günü 2. Ders. Hava rüzgârlı, soğuk ve yağmur ara ara çiseliyor.
En son Alicja Częstochowa tarafından C.tesi 05 Eyl. 2009, 15:16 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Maria Gigliotti Ravenclaw 7. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 28 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11183 Ekspresso Puanı : -61 Kayıt tarihi : 20/07/09
| Konu: Geri: Bütün Sınıflar İçin Ortak Ders Salı 21 Tem. 2009, 02:03 | |
| Koridorda hızlıca yürüyordu Gigliotti, önünde büyük bir öğrenci kafilesi sınıfa giriyordu. Arkalarından o da sınıfa girdi ve yeni tılsım öğretmenini süzdü. Gerçekten çok güzeldi, insanın gözünü kamaştıran ve erkekleri baştan çıkaracak bir güzelliği vardı. 51 yaşında olduğunu söyleyince kulaklarına inanamadı, ama bu duygularının hepsini bastırdı, sonuçta o bir kötüydü, böyle iyi şeyler düşünemezdi. Ama bilmiyordu ki güzellik her yerde aynıdır. Madam Czestochowa, dersi çok iyi anlatan bir öğretmen de olabilirdi, çok kötü anlatan bir öğretmen de. Çünkü bugün öğrettiği büyülerin tümünü biliyordu Maria. Ama pratik yapmaktan bir zarar gelmezdi. Czestochowa'nın el hareketlerini dikkatlice izliyordu, ayrıca kelimeleri mümkün olduğunca doğru telaffuz etmeye çalışıyordu.
Madam Czestochowa, öğrencilere büyüleri tekrar etmesi gerektiğini söyleyince, sınıfı bir gürültü aldı, götürdü. Maria, gözünü öğretmenden alamadığı için önündeki ağaç parçasına kolunu yasladığını fark etmemişti bile. Profesör Czestochowa, önlerinde ağaç parçası olduğunu söyleyince kendine geldi, silkindi ve kolunu ağaç parçasının üzerinden çekti. Bir yandan Profesör Czestochowa'ya bakıyor, bir yandan büyüleri tek tek deniyordu. Bir çocuk, "Accio" büyüsünü yaparken ağaç parçası yüzüne çarptı ve Madam Czestochowa, diğer arkadaşıyla revire gitmesine izin verdi.
Maria, ağaç parçasına önce Accio büyüsünü yaptı, yavaşça yanına geldi. Ardından "Expello aghatz partzasi" diye mırıldandı ve yeniden eski yerine geldi. Sıra Flagrate büyüsüne gelmişti. Kolunu Madam Czestochowa gibi atikçe çevirdi ve "Flagrate" diye mırıldandı. Ağaç parçası üstüne büyük bir yanık lekesi oluştu. İçinden bu büyüyü gıcık olduklarının en değerli eşyalarına uygulayabileceği aklına geldi ve sinsice güldü.
Ardından cam kabı çıkarıp ağaç parçasını üzerine yerleştirdi ve "Incendio" diye mırıldandı. Aniden ağaç parçası alev aldı ve sönmeye başladı. Bu büyüleri yeniden çalışacaktı, özellikle çok sevdiği Flagrate'i. Gözleriyle öğrencileri süzdü ve küstahça baktı. Çıkma zamanı gelmişti, Madam Czestochowa'ya reverans yapıp:
"Mu hoş dyers vi myena pratik yamma imkanı sündugunuts itzin tessekkor edrim, Professor Czestochowa." dedi ve sınıftan çıktı. | |
| | | Carmelita D'alora Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 75 Yaş : 29 Kan statüsü : Melez. Galleon : 11283 Ekspresso Puanı : 7 Kayıt tarihi : 15/07/09
| Konu: Geri: Bütün Sınıflar İçin Ortak Ders Çarş. 22 Tem. 2009, 19:45 | |
| Yeni bir gün. Yeni bir başlangıç daha. Gecenin bitişiyle başlayan üzüntünün hakım olduğu Carmelita yataktan çıkmakta her zamanki gibi zorlanıyordu. Yatağını seviyordu. Başını koyduğu bu yumuşacık yastığında ağlamayı, hayal kurmayı seviyordu. Bu yatak onun sırdaşı olmuştu. Geceleri fısıltıyla konuştuğu, gözyaşlarını paylaştığı çarşafları. Her gece olduğu gibi bugünde rüyalarını babası ve hayallerinde yaşattığı o kadın, annesiyle paylaşmıştı. Her şeyi geride bırakan huzurlu bir aile olmuşlardı. Annesi küçük Carmy'i kucağına almış, göğsüne sımsıkı bastırıyordu. Anne özlemi, anne sevgisi, anne kokusu. Bütün duyguları biranda yaşamıştı küçük kız. Adeta bir duygu seli oluşmuştu. Bir yanında bakmaya doyamadığı babası bir diğer yanında ise Isadora duruyordu. Onun ailesi belki onlar değildi ama Dora benim ailemdi. Onsuz bir hayal kuramaz, rüya göremezdim. Çünkü o benim yol arkadaşım olmuştu. Hayatımızı birleştirmiştik biz. Carmy yataktan çıkmayı hiç istemiyordu. İlk dersi boştu, uyuyabilirdi ama o göl kenarına gitmeyi düşünüyordu. Yağmurun ıslattığı çimenlere uzanmak ve gökyüzünü izlemek onu canlandırırdı. Belki Isadora'yı bile görebilirdi. Yorganla verdiği büyük savaştan sonra kendini zemine fırlattı ve ayağa kalktı. Yataktan düşerek kalkmayı seviyordu. Bu onun deli yanlarından biriydi. Delilerin işi belli olmaz tabii. Oturduğu yerden ayağına yumuşak terliklerini geçirdi ve yatağından destek alarak ayağa kalktı. Cama vuran yağmur sesi onu mutlu ediyordu. Cama doğru ilerledi ve dışarıya, gökyüzüne bakmaya başladı. Bir sis bulutu şimdi burada olsaydı ve üstüne atlayabilseydim. Bulutların arasından fırlayan uzun eller beni tutsaydı ve çekseydi. Çok yukarılara, sonsuzluğa doğru gidebilseydim. Bulutların arasından iki melek çıksa, biri annem biri babam olsa. Carmy yine çok uzaklara dalmış, elinde olmadan yarasına tuz dökmüştü. Küçüklüğünden beri gökyüzünden ellerin çıkmasını, onu yukarıya çekmesini beklerdi. Yine yine ve yine bekliyordu. Vazgeçmeyecekti. O masum küçük hayalini silmeyecekti. Tek elini cama yasladı ve elini serbest bırakarak aşağıya doğru kaymasına izin verdi. Ne yaptığını bilmiyordu. Gökyüzüne olan özlemini anlatıyordu belki. Önemli değildi. Şimdi göl kenarına gidip, kendini çimlere atmak istiyordu. Oradan da 2. dersi olan Tılsım dersliğine gidecekti. Hızla hazırlandıktan sonra yatmadan önce hazırladığı çantasını eline aldı ve göl kenarına doğru yürümeye başladı. Hogwarts'da en sevdiği yerlerden biriydi göl kenarı. Kafasını dinlemek, kitap okumak, doğayla bütünleşmek için gelirdi Carmy buraya. Isadora'yı da orada görmeyi istiyordu. İkisi de yağmura tapardı. Yağmur damlaların toprakla buluştuktan sonra çevrelerini saran o tarifsiz kokunun tutkunlarındandı ikisi de. Huzur dolu, harika yere gelmişti. Fazla kişi yoktu. Herkes derse yetişmeye çalışıyor veya daha yeni güne merhaba diyorlardı. Biraz ilerisinde çimenlere uzanmış, sigara içen bir kız gördü. Bu Dora'dan başkası değildi. Sıkı dostu, sigarası da yanındaydı. Havaya doğru üflüyordu pis dumanları. Kız adımlarını hızlandırarak kardeşinin yanına gitti ve üstüne doğru hücum eden dumanları kovalayarak Dora'nın ağzından sigarayı çekti ve yere attı. Ardından üzerine tüm gücüyle bastı. "Seni salak ne yapıyorsun böyle? Bu güzelim havayı kirletiyorsun. Kusura bakma ama senin şu dumanını solumak zorunda değilim."Çantasını yanına koyduktan sonra ıslanmış çimenlere kendini fırlattı ve gözlerini kapattı. Toprak ve yağmur kokusunu içine doldurdu. Dora susmayacaktı tabii. "Seni sersem, yaptığın bu hareketten ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun. Seni lanet olası..." "Kapa çeneni Dora ve şu güzelliğe bırak kendini. Bırak da doğa kucaklasın seni." Kardeşinin homurtularını duyabiliyordu. Yanından kalkıp gitmediğine şükretmeliydi. Carmy eliyle çimleri yoklayarak kardeşinin elini aramaya başladı ve en sonunda buldu. O sıcacık el yine ellerindeydi. İkisi de kendilerini doğaya teslim etmişlerdi. Huzurun kaynağı buydu işte. Zaman o kadar hızlı geçmişti ki nasıl bitti anlayamamıştı. Oyalanmadan dersliğe gitmesi gerekiyordu. Kardeşinin elini usulca bıraktı Dora'nın gözleri anında açıldı. "Canım, benim Tılsım dersine yetişmem gerekiyor. Geç kalmamalıyım. İstersen dersliğe birlikte gidebiliriz." Kardeşi ağzını şapırdatmaya başlamıştı. Keyfi tavan yapmıştı anlaşılan. "Ben bugün boşum. Yani kendime izin verdim. Hiçbir derse girmeyeceğim. Kendimi yormak istemiyorum." "Peki, sen bilirsin. Ama sonra sakın benden yardım isteme küçük hanım."Carmelita kardeşine sırtını dönerek hızla oradan uzaklaştı. Adımlarını hızlandırmaya başlamıştı ve artık koşuyordu. Neden bu kadar aceleci davrandığını bilmiyordu. Derse geç kalmayacağından emindi. Sanki birinden kaçıyordu ama kimden? Bunu bilmiyordu. Onu kovalayan biride yoktu. Kendini kaptırmıştı bi' kere. Şimdi dur desende durmazdı. Aynı tempoyla dersliğin önüne kadar geldi ve soluk soluğa kapıyı vurarak içeri girdi. Sınıfta Ravenclaw'lı kızdan ve profesörden başka kimse yoktu. Profesöre sırıttıktan sonra bir sıraya kendini attı ve biraz soluklandıktan sonra profesörü incelemeye başladı. Gerçekten güzel kadındı. Sempatik ve güler yüzlü. Sınıf giderek dolmaya başlamıştı. Tanıdık bir yüz görmek istese de bulamıyordu. Her kapı çalınışında tekrar hayal kırıklığına uğruyordu. En son deneme ise başarılı olmuştu. Dersliğe giren Dora idi. Biricik kardeşi. Demek ki aradığı kişi kardeşiymiş. Isadora profesörle kurduğu kısa göz temasından sonra oturduğum sıraya doğru ilerledi ve beni kenara itekleyerek yanıma oturdu. "Biraz düşündüm de... Göl kenarı çok sıkıcıydı. Bende derste oyalanmaya geldim." Carmy kardeşine sırıtmakla yetindi. Şimdi tüm sınıf dolmuştu. Bir kaç sıra boştu tabii ama bu o kadar da göze batmıyordu. Profesör kısa bir şekilde kendini tanıttıktan sonra derse hızlı bir giriş yaptı. İlk konu Accio ve Expello. Çocuk oyuncağı. Carmy'nin bildiği şeylerde olsa profesöre saygısından onu dikkatlice dinledikten sonra uygulamaya geçti. Asasını masasının üstünde duran parşömene doğrulttu. "Accio Parşömen!" Bu büyüyü ne kadar sıklıkla kullansa da şimdi parşömenin ona süzülerek geliyor oluşunu görmek kızı sevindirmişti. "Expello Parşömen!" Şimdi ise parşömen eski yerine, masaya doğru süzülüyordu. Sonbaharda ağaçtan dökülen yapraklar gibi usulca sıraya indi. Profesör'ün havada adeta dalgalanan elini dikkatlice izledikten sonra aynı şekilde uygulamaya geçti. Asasını tuttuğu elini zarifçe havalandırdı ve sırada bir noktaya odaklandı. "Flagrate!" Evet, başarmıştı. Yanık izini görebiliyordu. Parmaklarını yanık izinin üzerinde gezdirirken profesörün tebriklerini dinliyordu. Profesör sıradaki büyüyü anlattıktan sonra asasını cam kabın içindeki tahta parçasına doğrulttu ve büyüyü söyledi. Cam kabın içindeki tahta alev almıştı. Kırmızı kıvılcımlar tahtayı içine almış, acı çektiriyordu. Bir süre sonra cam kabın içindeki kırmızılık yok olmuş, tahta rahatlamıştı. Carmelita'da profesöre uyarak büyüyü mırıldandı. "Incendio." Aynı şekilde tahtanın etrafını çepeçevre saran kızıllık belirmişti. Bunu da başarmıştı. Eğlenceli bir ders olmuştu. Son büyü olan Contra Circumuenio ile ilgili bilgiyi verdikten sonra derse son noktayı büyülere çalışmamız gerektiğini söyleyerek koymuştu. Tabii çalışacaktı. Zevkle. Eşyalarını çantasının açık ağzından içeriye teptikten sonra Dora ile derslikten çıktılar. Dora her zaman olduğu gibi şikâyetlerini dile getiriyordu fakat Carmy bunları duymuyordu. Sadece gülümsüyordu. Bu kardeşinin canını sıkmıştı. Bugün her şey yolunda gitmişti. Gerçekten güzel bir başlangıç olmuştu. Yatağına olan özlem sönmüştü. Şimdi günün tadını çıkarması gerekiyordu. İkiziyle ve arkadaşlarıyla beraber... | |
| | | Destiny Audrie Thallimar Hufflepuff 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 21 Kan statüsü : Muggle doğumlu. Galleon : 11272 Ekspresso Puanı : 35 Kayıt tarihi : 23/07/09
| Konu: Geri: Bütün Sınıflar İçin Ortak Ders C.tesi 25 Tem. 2009, 15:58 | |
| Göl kenarında gözüme çarpan ilk ağaca yaslanmış,günün yorgunluğunu üzerimden atmaya çalışıyordum. Öyle ya,yalnızca tek derse girmiştim ve tükenmiş vaziyetteydim. Neyse ki hava serindi,aksi halde çoktan sızıp kalmıştım. Hafiften yağmur da çiselemeye başlayınca,benim için gitme vaktinin geldiğine karar verdim. Yıllar önce annemin daha planlı hareket etmem adına satın aldığı muggle ürünü saate göz attım. Geç kalmak adetim olmuştu;ancak derse ilk kez girecek bir profesörün gözünde en baştan savsak durumuna düşmek istemiyordum. Daha fazla oyalanmadan doğrulup üzerime yapışan otları silkeledim. Uygunsuz bir biçimde göl kenarına fırlatılmış olan çantamı son kez yoklayıp binaya yöneldim. Tılsım dersliğinin yolunu tutmuş öğrencilere bakılırsa bu kez zamanlamam fena sayılmazdı. Kapı kapalı olduğuna göre,profesör sınıfta olmalıydı. Kalabalık öğrenci grubunun başını çeken saygılı bir velet,kapıyı tıklattı.
Tanıdığım,tanımadığım pek çok öğrenciyle omuz omuza,itişe kakışa sınıfa girdim. Rezervasyon yaptırmamış olmama rağmen zihnimde ‘benim’ olarak bellenen,cam kenarındaki sıralardan birine yöneldim. Ancak alt sınıflardan olduğunu tahmin ettiğim hareketli bir yaratık bana çarpınca gözüme kestirdiğim sıranın yaklaşık iki metre gerisine uçtum. Bu esnada gözde mekanım da Slytherinli bir oğlan tarafından işgal edildi. Çaresizlik içinde son kalan yerlere baktım,pencereden sızan güneş ışığından mahrum bırakılmış arka sıralar hiç de cazip değildi. Hoş,güneş de bulutlarla ve yağmur damlalarıyla savaş vermekle meşguldü,sınıfı aydınlatma vazifesini ertelemişe benziyordu. Dolayısıyla ben de diğerlerinden pek farklı olmayan sıralardan birine çöküverdim. Ortak dersleri bu nedenle sevmiyordum,pek çok kargaşa oluyordu. Sınıfın çoğunluğunu büyükler oluştursa da,ufaklıkların sorun çıkarmasına engel değildi bu. Öte yandan okulun nüfusu düşünülürse,her sınıfa tek tek ders vermenin zorlukları da su yüzüne çıkıyordu. Hemen ardından içimden,birinin kafamı yumruklaması gibi aptalca bir arzu geçti. Ne zamandır gözlem yapmayı alışkanlık edinmiştim? Sanırım altı yıllık ders hayatının yan etkilerindendi bu da. Ben,kendi içimde çıkan tartışmayı dindirdiğimde,sınıfın hemen tüm bireyleri susmuştu. Söz,profesördeydi.
Adına ve aksanına bakılırsa,bilmediğim bir ülkenin vatandaşı olmalıydı. Alımlı ve duyduğum kadarıyla yaşına göre gençti. Evet,elli bir yaşında olduğuna inanmak zordu;ancak detaylara fazla takılmadım. Nitekim bu muhabbet kısa sürede akıllardan silindi. Konumuz Accio ve Expello’ydu. Her ikisi hakkında da bilgim vardı. Bu iyiye işaretti,deneyimli olduğum için bocalamayacaktım. Zaten,işin pratik bölümüne henüz gelmemiştik. Şu an örnekleri inceleme aşamasındaydık. Çoğunluk pür dikkat,bense boş bakışlarla onu izliyordum. Ardından gelen büyü –Flagrate- benim kullanımımda pek de güvenli olmayacak bir büyüydü. Bunu daha önce duymuştum,hatta deneme girişiminde de bulunmuştum;ancak komodinimi yakmamla son bulmuştu. Belki bir profesörün gözetiminde denemek daha güvenli olabilirdi tabii,ama önümde duran ağaç parçasını mı,yoksa karşımda oturan sarışın kızın buklelerini mi işaretleyeceğim –tutuşturacağım- hiç belli olmazdı.
Bir süre,Accio ve Expello ile oyalandım. Cam kenarında olsaydım,kesinlikle şu anda atlayıp kaçmıştım. Büyücülerin dünyasına adım attıktan sonra sizce de hayal gücüm epey gelişmiş değil mi? Her neyse. Asamı ağaç parçasına doğrultarak,kimsenin duyamayacağı kadar alçak sesle mırıldandım, “Flagrate!”. Ah,ilkine göre daha başarılıydı. İşaret –benim eserim- sıranın neredeyse ucuna ulaşmış ve ortamı hafif bir yanık kokusu kaplamıştı. Yanda oturan birinin benim adıma ‘tehlikeli’ şeklinde bir şeyler gevelediğini duyar gibi oldum. Dönüp bakma ihtiyacı hissetmedim. Sırada ilgilenmem gereken bir başka konu vardı ve ne yazık ki bu da alevlerle ilgiliydi. Profesör,kimse size ateşle oynamamanız gerektiğini söylemedi mi? Birkaç denemeden sonra başarılı olduğumu fark edince,büyücülük konusunda ilerleme kaydettiğimi anladım. Bu esnada profesörün yalanları önleme büyüsünden bahsettiğini duyabiliyordum. İşe yarar bir büyüydü;ancak beni ilgilendirmezdi. Asla dürüstlüğümden ödün vermezdim,söz konusu yapılmayı bekleyen bir şaka değilse tabii.
Az sonra profesör,harika olduğumuzu söyleyerek –hmm,sanırım beni görmemişti?- dersi sonlandırdı. Gitmeden önce el hareketi gerektiren büyülere çalışmamızı istedi,kimsenin güvenliğini tehdit etmeyecek bir mekanda,belki. Asamı sertçe çantama tıkıp,kalabalığa karıştım. | |
| | | Cyprius Kurtadam
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 130 Yaş : 32 Kan statüsü : Melez. Galleon : 11254 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/07/09
| Konu: Geri: Bütün Sınıflar İçin Ortak Ders C.tesi 01 Ağus. 2009, 17:06 | |
| Lanet olası Aritmansi dersi bittiğinde hızla sırasından fırladı ve el yordamıyla yanında oturan X’in kolunu yakalayıp havaya kaldırdı. İkinci dersleri onları bekliyordu, daha iyi geçeceğine kalıbını basardı Marilynn. Bir eliyle çantasını koluna savururken, diğer eliyle X’e mukayyet olmaya çalışıyordu. Bundan hoşlanmış gibi gözükmeyen X, kendini silkeledi ve bir çırpıda Marilynn’dan kurtuldu. “Benim çocuk olmadığımın farkındasındır umarım Marilynn, çünkü öyle davranmıyorsun.” Sert çıkışmasıyla pişman olması bir olmuştu, bu yüzünden okunuyordu. Marilynn kahkahayı bastı ve elini cebine soktu. Haklıydı, X’in üzerine bu aralar fazla düşüyordu. Hiçbir yakın arkadaşına daha önce böyle davrandığını hatırlamıyordu. Aralarında bir şeyler olmasından şüphelenmiyor değildi aslında. Xenophilius da ona farklı davranıyordu çünkü. Ayaklarını gıcırdayan zeminde sürüklerken arkasında, X’den hiç ses gelmiyordu. Kafasını biraz çevirdi ve onu kontrol etti, başını öne eğmiş yürüyor gibi gözüküyordu. Anlaşılan o da düşüncelere dalmıştı. Profesör masasının yanından geçerken gülümsedi ve kendisini kalabalık koridorlara attı.
Koridor boyunca ikisi de seslerini çıkarmadan yürüdüler. Marilynn biraz garip biriydi, hiç biriyle ilişkiye girmemişti. Onun için en yakın bağ arkadaşlıktı. Bunu hiç aştığını hatırlamıyordu. Kafasını kurcalayan, X ile aralarındaki bağın arkadaşlıktan daha ileride olmasıydı. Fakat kardeşlik gibi de değildi, kardeşler birbirlerinden ne sır saklarlardı, ne de utanırlardı. Marilynn, X’den utandığını düşünüyordu. Gözleri tekrar X’e kaydı ve göz göze gelince bakışlarını kaçırdı ikisi de. Elleri cebinde, önüne bakarak yürürken Marilynn fazlasıyla ilgisiz görünmeye çalışarak bir şeyler sordu: “Hey, aptal!” Söze girme yöntemi o kadar başarılıydı ki Xenophilius ona merak ve nefret karışımı bakışlarla bakmaya başladı. Tek elini cebinden çıkarttı ve nazikçe boğazını temizleyerek elini eski yerine koydu. “Senin sevgilin var mı? Hiçbir kızla gördüğümü hatırlamıyorum seni, benden başka tabii ki.” Sanki çok gizli bir anlam yatıyormuş gibi kıkırdadı ve bakışlarını Xenophilius’a çevirdi. Kızarmıştı, evet, domatese benziyordu. “Şunu açıklığa getireyim Marilynn, gay değilim!” Kahrolası aptal yanlış anlamıştı. Marilynn bir kahkaha koydu ve Xenophilius’un daha fazla kızarmasına neden oldu. Marilynn ondan hoşlanıyordu, bu belliydi. Fakat kendine itiraf etme problemi yaşadığı da ortadaydı.
Sonunda sınıfa varmışlardı, aslında herkes o sınıfa hücum ediyormuş gibiydi. Belli ki bir ortak derse daha gireceklerdi. Her zamanki gibi yan yana sıraları seçtiler ve ahşap sandalyelere iyice yerleştiler. Yeni bir profesördü fakat oldukça iyi birine benziyordu. Marilynn, her kız gibi, hemen ona ısınmıştı. Birkaç sıra gerisindeki Slytherin’li kızdan bir top kâğıt kafasına isabet edince sinirleri bozuldu. Yanında X, kıs kıs gülüyordu. Sinirli bakışlarıyla ilk olarak X’i susturdu ve gözlerini arkasındaki kıza çevirdi. Dil çıkartıp el hareketi yaparak kızın daha çok kızmasını sağladı. Kız yeni bir kâğıt topu yollamak üzereydi ki ders başlamış bulundu. Profesör kendini tanıtırken herkes dikkatle dinliyordu. Ne kadar zor anlaşılan bir ismi vardı öyle. Marilynn içinden tekrar tekrar söylemeye çalışmasına rağmen başarılı olamamıştı. X, önüne bir kâğıt itti ve üzerinde yazanı gösterdi. “Profesör Czestochowa.” yazılıydı. Bir kez daha hatasını kapatmasına sinir olduğu için, X’in böğrüne sağlam bir dirsek darbesi indirdi. Kendini beğenmiş bir edayla onu süzdü ve bakışlarını tekrar profesöre yöneltti. Xenophilius hala gülüyordu.
Birkaç büyüden kolayı olamazdı elbette, özellikle bilindik büyülerse tabii. Asasını sırasının üzerinde duran, parlak tüy kaleme yöneltti. “Accio tüy kalem.” Sözcükler ağzından çıktığı anda nesne havalandı ve Marilynn’ın açıkta duran eline kondu. Tekrar uzun asasını elindeki tüy kaleme yöneltti ve mırıldandı. “Expello tüy kalem.” Tüy kalem havalandı ve biraz önce geldiği yöne doğru uçarak sıranın üzerine kondu. Bu sefer asasını cam fanus içinde duran ufak tahta parçasına yöneltti. “Flagrate.” Tam beklediği gibi bir yanık izi üzerine yapıştı. Kendini beğenmiş gibi gülümsedi fakat Xenophilius çoktan bitirmiş ve arkasına yaslanıp beklemeye başlamıştı. Sinirleri bozuldu ve asasını hızlıca işaretli tahtaya yöneltti. “Incendio!” dedi yüksek sesle. O kadar iyi yapmıştı ki bir çırpıda yanmıştı sopa. Fakat Xenophilius ilgilenmiyordu. Hışımla yerine oturdu ve X’e sırtını döndü. “Küstah velet!” diye geçirdi içinden.
Son bilgi de verildikten sonra ders bitirildi ve öğrenciler dışarı çıkmaya başladı. Son büyü Marilynn’ın çok dikkatini çekmişti. Bunu kullanıp X’in kendisi hakkındaki düşüncelerini öğrenebilirdi. Yavaş yavaş dışarıya doğru yürürlerken profesörün masasının yanında durakladı ve başıyla selam verdi. Koridordan dışarı daha yeni çıkmışlardı ki Marilynn acımasızca asasını Xenophilius’a çevirdi. X, daha ne olduğunu anlamadan büyülü sözler ağızdan çıktı. “Contra Circumuenio!” Birkaç göz merakla onları izlerken büyü hızla ilerledi ve bir çarpma sesi duyuldu. Fakat herkes yanılmıştı, Xenophilius hızlıca kendini yere atmış ve büyünün duvara çarpmasını sağlamıştı. Marilynn şok içinde onu izlerken bir an önce yerden kalktı ve koşmaya başladı. Marilynn daha olan biteni yeni anlamıştı ve onun peşinden küfrede ede koşmaya başladı. Herkes gülme krizine tutulmuş gibiydi. İşte bu okulda geçirdiği ilk rezillikti. Önceki on iki rezilliği saymazsanız tabii ki!
| |
| | | Alicja Częstochowa
Mesaj Sayısı : 4 Yaş : 66 Galleon : 11299 Ekspresso Puanı : 4 Kayıt tarihi : 15/06/09
| Konu: Geri: Bütün Sınıflar İçin Ortak Ders Cuma 14 Ağus. 2009, 08:29 | |
| Yazanlar ve nedenini bildirip de girmeyenler dışında diğer herkes eksi, yazanlarsa artı puanlarını almıştır(20). Kilit. | |
| | | | Bütün Sınıflar İçin Ortak Ders | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |