Gayet sıcak olan Büyük Salon'da sıcak yemekleri höpürdetmişti Gigliotti. Karnında büyük bir şişkinliği hissetmeye başladığı anda, bu kadar çok ve hızlı yediği için pişman olmuştu.
Her zaman yanında elma bulundururdu. Mümkünse yeşil, ekşi ekşi olanından. Suratını daima ekşittiği içinekşiyi de çok seviyordu Gigliotti.
Bu defa şanslıydı, çünkü elma sindirimi kolaylaştıran yiyeceklerden biriydi.
O sıcak, iç ısıtıcı, iyilikle dolu ortamdan ayrılmak için can atıyordu. Ravenclaw'dakilerden çok az kişi Karanlık Lord'un hizmetkarıydı. Onların bu iç ısıtan sohbetleri, Maria'nın içini karartmıştı. Biraz değişiklik, farklılığa ihtiyaç duyuyordu. Kendi gibi Karanlık Hizmetkarlar arıyordu.
Ayrıca Büyük Salon, gürültüden geçilmiyordu, çok kalabalıktı. Az da olsa sessizlik istiyordu. Ufuklara dalmak, ve yapacağı karanlık hizmetleri hayal etmek.
Masasından mahkeme duvarına benzyeen yüzünü ekşiterek kalktı, masasındakilere küçümseyerek baktı ve hiç kimseye selam dahi vermeden, büyük salondan çıktı.
Göl kenarına doğru yürüyordu.
Hava kararmıştı. İnsanın içini donduran bir rüzgar vardı, ağaçlardan dökülen sonbahar yaprakları kendi aralarında dönüp küçük hortumlar oluşturuyorlardı. Bir yandan yürüyor, bir yandan kendine oturup kafa dinleyecek yer arıyordu.
Geçen günkü yağmurdan kalan suların ıslaklığı çimlerde duruyordu, ama Gigliotti için bu hiç sorun değildi. Çünkü su onun en sevdiği şeylerden biriydi.
Bir ağaç gördü, devasa ve yaşlı. Bir çınar da denebilir belki. Cebinden küçük çakısını çıkardı ve ağacın gövdesine karanlık işareti yapmaya çalıştı. Belki pek benzetememişti, ama bunun anlamı bile ona yeterdi. Lord'unu her şeyden çok seviyordu ve onun hizmetkarı olmak için sabırsızlanıyordu. Ama Slytherin yerine iyilikle dolu olan Ravenclaw'a geçmişti. Bu altı yılın nasıl geçtiğini bir de ona sormalıydınız. Neyse ki, insanlarla pek muhatap olmayan biriydi, yoksa daha da çekilmez olurdu onun için bu iyiler yuvası.
O ağacın kenarına oturdu ve cebindeki elmayı çıkardı. Dişini geçirdi, sulu ve ekşi olan elmayı yavaşça yemeye başladı kendi kendine çok sevdiği bir şarkıyı mırıldanıyordu bir yandan da.
Elmanın ağzında kalan kırıntısı bu sırada boğazına kaçtı, biraz öksürdü, ardından daha da kötüleşti ve hemen koşup göl kenarından avucuyla su alıp içti.