Cornelia Lachowski Hufflepuff 6. Sınıf Öğrencisi & Sınıf Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 33 Yaş : 27 Kan statüsü : Muggle Doğumlu. Galleon : 11242 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 21/07/09
| Konu: Cornelia* Çarş. 22 Tem. 2009, 00:31 | |
| Ad - Soyad: Cornelia D'alora İstenen Bina: Hufflepuff İstenen Sınıf: 6 Karakterin Genel Özellikleri: Fındık kabuğu rengi gür ve uzun saçlara, buz mavisi gözlere, bembeyaz bir tene, burnumun ve yanaklarımın üzerindeki çillere ve dolgun bir dudağa sahibim. Boyum 1,68 ve 42 kiloyum. Kendine bayılan birisi olmasam da yine de kendimle barışığımdır. İç güzelliği dışına da yansıyan nadir insanlardanım. Sürekli gülümser ve çevremdekilere neşe saçarım. Bina ve taraf ayrımı yapmıyorum, özgürlüğüme düşkün birisi olduğumdan tarafsızım. Evet, özgürlük benim olmazsa olmazım. Özgür olmadıktan sonra yaşamanın bir anlamı yok bence. Neyse konumuza dönelim, tarafsızım ve mugglelara karşı bir düşmanlık beslemediğim gibi yazdıkları romanlara bayılıyorum. Ayrıca saatlerce uğraşıp çizdikleri resimlere ve boyadığı vazolara da, ne de olsa muggleların içinde büyüdüm. Çocukluğumda bunları ben de yapmışımdır herhalde. Resim demişken; çok güzel resim çizdiğimi söylüyorlar. Sanırım cidden öyle. Büyüdüğümde kendi sanat galerimi açmak en büyük hayallerimden ismi de; Cornelia. Tamam kabul ediyorum, abarttım. Kızımın adını falan koyarım herhalde ya da daha anlamlı bir isim, evet kız çocuk sahibi de olmak istiyorum. Biliyorum, çok şey istiyorum ama hayal kurmak güzel şey. En sevdiğim hayvan at, özellikle de kanatlı ve tek boynuzlu olanlar. Mitoloji yani. Hmm, mitoloji demişken özel bir yeteneğim sanırım yok ancak özel yeteneğime sahip olacağım günü heyecanla bekliyorum, böyle bir gün varsa tabi. Hayatım macera dolu değil elbette, kalbimdeki cesur aslan kış uykusunda şu aralar. Ben sıkıldığımda rahatlıkla uyanacak, merak etme sadece biraz ara verdik. Macera nerede ben orada, hem de tam donanımlı olarak. Donanım demişken ayrıca titiz, düzenli ve sürekli zekamı çalıştıran bir kızım. Asla yarı yolda kalmam, sürekli çözüm önerilerim mevcuttur. Sadece biraz tembel miyim ne? Yine de bir işi yaptığımda tam yaparım, başlamam uzun sürse bile...
Karakterin Geçmişi: Henüz belirlenmedi.
Rp Örneği:
- Spoiler:
‘’ Hey Gemma, sabah kahvaltıda masadayken bana bu çok güzel bunu ye dediğin şey neydi acaba? ’’ ‘’ O mu? Ahududu reçeliydi canım. ’’ ‘’ Hayır, olamaz. Çıldırdın mı sen? Benim ona alerjim vardı. Hayır, nefes alamıyorum. ’’ Gözleri hafifçe kısılan cadı dikkatlice Claire'i izliyordu, yerde can çekişen Claire'i. Claire ise gözlerini açık tutmaya çalışıyor bir yandan da tükenen nefesini geri kazanmak için sürekli havayı içine çekiyordu. İçerinin çok soğuk olduğu izlenimini veren tir tir titreyen elleriyle yatağın kenarını tuttu ve çok büyük bir güç vererek ayağa kalktı. Her geçen saniye sanki ona eziyet edilen bir ömür gibiydi, eliyle Gemma'nın elini yakaladı ve bir anda tüm yükünü kızın üstüne bırakıverdi. Sanki hafif bir tüy gibiydi, oldukça hafif bir tüy. Kızın da desteğiyle daracık koridorları kısa sürede geçtiler, Claire yarı baygın da olsa çevresindeki her olayın farkına varabilecek kadar uyanık sayılırdı, öğrencilerin ona bakışını yüzünü ekşiterek izliyordu adeta. Kimsenin ona bakmasını, onu bu durumda görmesini bile istemiyordu. Çünkü ilgiden hiçbir zaman hoşlanmamıştı, hoşlanmayacaktı da. Bu sevimsiz anı onun peşini asla bırakmayacaktı, her yerde karşına çıkacak ve ona hatırlatılıp bazı şeylerden alıkonulacaktı. O an içi büyük bir ölüm arzusuyla doldu, sevdiklerinden ve ailesinden ayrılmayı göze alabilecek kadar büyük bir tutkuydu bu yine de Gemma’nın soğuk kolları arasında hastane kanadına ilerlemeye devam ediyordu. Gözleri kısıktı ancak dikkatlice bakıldığında içinden fışkıran alev gözle görülmeyecek gibi değildi, alerji etkisini gösterdiğinde gözlerinin renkli kısmı kıpkırmızı oluyordu. Sanki cayır cayır yanıyor gibi, vücut sıcaklığı yükseliyor, başı dönüyor, çevresindeki görüntüler gitgide soluklaşıyor ve bulanıklaşıyor, her şeyden önemlisi de nefes alamıyordu. Bu da anlık müdahale edilmediğinde ölümle sonuçlanıyordu muhakkak.
Daracık koridorları aşan kızlar hastane kanadına vardıklarında ise gördükleri ilk yatağa kendini bırakıverdi Claire, onu taşımaktan bitkin düşmüş Gemma ise gördüğü ilk sandalyeye yerleşti ve şifacıya arkadaşının durumunu anlatmaya koyuldu. Şifacı bir yandan iksir hazırlıyor bir yandan da kızı dinlediğini belli etmek için aralarda hım, gerçekten mi vb. sesler çıkarıyordu. Kızın anlatımıyla eşzamanlı olarak iksiri de hazırlayıvermişti şifacı, yavaşça yatakta duran ve baygın gibi görünen kıza yaklaşıp iksirinden bir yudum içirdi ve kıza kendini fazla yormaması konusunda öğütler verirken ayaklanan Claire dahasını dinlemek istemediğinden ötürü teşekkür edip hızlı bir şekilde hastane kanadını terk etti. Kalbi normalden çok daha hızlı çarpıyordu, nefes alması hala güçtü ancak yine de iyi sayılırdı en azından iyiymiş gibi görünmek zorundaydı. En sevdiği ders olan iksir dersliğine yöneltti nazik adımlarını, gözlerini açık tutmaya çalışarak üzerinde ‘’İksir Dersliği’’ yazan tahta kapının önünde duraksadı. Hafifçe kapıyı araladı ve nazik adımlarını içeride de sürdürerek tezgâhın çevresindeki kalabalığın sebebini öğrenmek amacıyla tezgâha doğru yaklaştığında tezgâhın üzerinde duran not kâğıtlarını fark etti. Not kâğıtlarının üzerinde bazı şeyler yazıyordu, ne olduğunu öğrenmek amacıyla daha da yaklaştı Claire. 'Geçmişi hatırlamanın en iyi yolu nedir?' - Yapacağınız iksir için ufak bir ipucu; Pirşakır - Jobberknoll tüyü. Peki ama neden?'
Soruları yazılıydı not kâğıtlarında. Pirşakır… Bir yerlerden hatırlıyor gibiydi, evet evet halasının yani Reese’in eski not defterlerini karıştırırken okuduğunu hatırlıyordu. Açık mavi ciltli, spiralli defterin en son sayfasında yazıyordu, sanırım Reese de iksir profesörü olduğu sıralarda SYB dersine gereksinim duyuyormuş diye aklından geçirmeden edemedi Claire. Konusuna geri dönüp odaklanmaya çalıştığında aklındaki parçalar yavaş yavaş birleşmeye başlamıştı. Pirşakır Kuzey Avrupa ve Amerika’da yaşayan küçük böcekleri yiyen minicik, mavi, benekli bir kuştu. Bunu halasının defterinden öğrendiği gibi SYB dersinde Jagger’dan da duyduğunu anımsadı, peki ya devamı. Devamında neler oluyordu, biraz daha yordu beynini. Ölüm anına kadar hiç ses çıkarmaz ama tam o anda duymuş olduğu her tür sesi sondan başlayıp başa doğru sıralayarak, upuzun bir çığlık koyuverir. Peki, bunun iksirle alakası? Evet, kuşun tüyü… Hakikat Serumları ve Hafıza İksirleri, tabi ya bu kadar basit bir şeyi nasıl da unutuvermişti Claire. Yüzünde belli belirsiz bir zafer ifadesi vardı, profesörün zekice sorusunun zekice cevabını bulmuştu. Şimdi tek yapması gerekn profesörü beklemek olacaktı, fazla uzun süreceğe benzemiyordu.
| |
|