|
| Küçük Tesadüfler. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Marjoline Clodiën Slytherin 7. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 323 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11672 Ekspresso Puanı : 2 Kayıt tarihi : 18/03/09
| Konu: Küçük Tesadüfler. C.tesi 25 Tem. 2009, 20:54 | |
| Bedeni gittikçe ağırlaşıyordu, küçük ayakları taşıyamıyordu ağırlaşan bedeni. Alnından boncuk boncuk dökülen terler, taş döşeli yerlere damlıyordu birer birer. Unutulmuş bir tahta ev bulmanın verdiği sevinç, dudaklarında hafif bir gülümsemeye sebebiyet veriyordu. Minik dokunuşlar, sakinleştirici kelimeler dolanıyordu küf kokulu odada. Belki de bir serzeniş, yakınma sözcükleriydi bunlar, belki de zaferin verdiği hazdan doğan kelimeler. Boylu boyunca uzanmış zarif bir beden, bir çift boş bakışlı zümrüt yeşili göz ve acıyla kıvrılmış, gülümseye çalışan dudaklar fark edilebiliyordu ilk bakışta. Işıl ışıl parlayan gözler adeta parlıyordu, bir fakirin bir parça ekmek bulduğu andaki gibi. Ağzı kulaklarındaydı, tıpkı uzun süredir görmediği yetim kızına kavuşan bir anne misali. Düşünceleri ise karışıktı, ne yapacağını bilemezmiş gibi. Bir tıkırtı duyuluyordu, taş döşeli yerlerden. Odada bir kaç kez yankılanıyor ve ardından kayboluyordu, eski sessizliğine dönüyordu oda. Hafiften bir müzik çalıyor, müzikle birlikte ahenkle dans ediyordu eskimiş tüller. Sararmış renklerine aldırmadan göz kamaştırıyorlardı. Şarkının nakaratlarını tekrarlayan tiz bir ses daha çınlıyordu kulaklarda. Unutulmuş, henüz ergenlik çağına girmemiş bir kızın sesinden. Buğulu ancak hoş bir ses, pürüzsüz bir tondu işitilen melodi. Önce yavaş bir ritimle başlayıp, hızlı bir sonla kapatılan bir melodi, adeta büyüleyici. Melodinin bir süre sonra hıçkırıklara dönüşümü ise acı verici, can yakıcı...
Ter içinde kaldırdı başını tahta sıradan. Profesörün sert ve otoriter bakışları üzerinde gezinirken, şaşkın bakışlarını sundu hafiften bir eda ile. Aslında bakışlarındaki bir parça masumiyet, yumuşatmaya yetecek nitelikteydi sert görünümlü profesörü. Belki de bir parça yalan gerekiyordu yanında. Eski hastalığını ima edecek cinsten bir yalan. Donuk bakışları, utangaç lâkin ciddi bir ses tonuyla sözcükleri olduğu gibi serbest bıraktı. " Rahatsızım efendim. Kabuslarım yeniden canlanıyor. Aynı şeyler dönüp duruyor. Hastane kanadına gitmeliyim. Emin olun daha iyi olacak." Aslında izin vermesini bile beklemeye tahammülü yoktu. Bir sancı, kılıç gibi saplanmıştı zihninin tam ortasına. Acı çektiriyor, bir ara hafifliyor, daha sonra yeniden alevleniyordu. Elini bir yumruk haline getirerek, profesörün kelimelerini işitmeden, sınıftan fırladı. Adımlarını hastane kanadına yönlendirmek istediğinden emin değildi. Yanlızlık tek çözüm olacaktı, zaman bir ilaç değilken. Yanlızca huzur iyi gelecekti ona. Eski acıları canlanmadan, acılarını saracaktı bir anne şevkati misali. Ürkek fakat hızlı adımlarıyla tırmanıyordu merdivenleri bir bir. Başı dönüyordu, aldırmamaya çalışıyordu. Zaman işliyordu her zamanki gibi. Umurunda değildi, gözü dönmüş, hatta kararmıştı. Bir an için sıcacık avuçlarını buz gibi alnının tam ortasına götürdü ve yığılmamak adına merdivene tutundu. Nefesi kesiliyor, başını iki yana sallıyordu. Bir şeyler mırıldanmak istese de mırıldanamıyordu. Sözükler geçmiyordu boğazından. Acıyla kıvranıyor olsa da bir an için duraksadı. Geçmişini gözden geçirdi, tiz bir kahkaha attı ve silkindi. Çok daha iyi olduğunu düşünüyordu. Yanlızca düşünüyordu. Ufak bir duraksamanın ardından başını, iki elinin arasına alarak ağlamaya başladı. Sebepsizce akıyordu göz yaşları. Tıpkı kabuslarındaki küçük kız gibi... | |
| | | Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12120 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Geri: Küçük Tesadüfler. C.tesi 25 Tem. 2009, 21:36 | |
| Sihir Tarihi dersliğinde değişen bir şey yoktu. Her zamanki güneş görmeyen pencerelerin ardında işleniyordu ders ve sıkıcılık had safhadaydı. Daha önce bu dersten iki kez atılmıştı; puan düşürülmesine yol açmıştı ve cezaya kalmıştı. Ama burada iki ders boyunca uyuklamaktansa, cezaya kalıp kayıtları değiştirmek ve bulunmasını güçleştirmek daha iyi bir seçenekti elbette. "Ders de çok eğlenceli hani." Konuyu anlatmaya dalmış profesörü irkiten yüksek sesli sözler, uyuyan öğrencilerin üzerinde aynı etkiyi göstermekten çok uzaktı. Tek elini sıraya dayamış ve başını elinin üzerine yaslamış bir şekilde, boşta kalan diğer eliyle parşömenine bir şeyler çiziktiriyordu. Umursamaz gözüküyordu fakat profesörün sert bakışlarını üzerinde hissediyordu. "Griswald. Çık dışarı! Ravenclaw'dan 10 puan düşüyorum ve ayrıca yarın akşam sekizde odama bekliyorum." İçindeki mutluluğu zorla saklamaya çalışmanın bir anlamı yoktu. Hızlıca sıradaki açılmamış gereçlerini topladı ve ayağa kalktı. "Yarın akşam görüşürüz o hâlde profesör." Kısa boylu ve bol beyaz sakallara sahip yaşlı adamın arkasından ettiği lanetlere aldırış etmeden, uyumayan birkaç kişinin bakışları altında ilerlemeye başladı. Ravenclaw'lular onu sevmiyordu biliyordu ama içlerindeki küçük yaramazın her zaman onun yanında olduğunu hissedebiliyordu. Belki de bugüne kadar bu nedenle tek bir kelime bile etmemişlerdi kendisinin davranışlarına. Ya da umutsuz vaka olarak görülüyordu kim bilir?
Dersliğin ahşap kapısını araladığında yüzüne çarpan, özgürlüğün ferahlatıcı havası olmuştu. Boğulmaktan yeni kurtulmuş ufak bir çocuğun sevinciyle adımlarını atarken, sesli olarak eğlenceli bir şarkı söylüyordu. İçinden dans etmek geçiyordu, ya da cinlere takılıp içki aşırmak. Duvara yaslandı; üşenmişti. Ne yapacaktı şimdi, çoğu arkadaşı dersteydi. Yalnız başına kalmak için mi attırmıştı kendisini dersten? Derin bir nefes verdikten sonra, yaslandığı duvardan doğruldu ve koridorda ilerlemeye başladı.
Merdivenlerin zırt pırt değişmesinden nefret etmesine rağmen onları kullanmaktan başka çaresi yoktu. Bütün zamanını gizem keşfetmekle geçirmeyecek kadar akıllı buluyordu kendisini. Portrelerin mırıldanmasına bakılırsa az önce kendilerini hayrete düşürecek bir şey önlerinden geçmişti. Ters ters onlara baktığında ise, aynı bakışlarla karşılık buldu. Parmağını portrelerden birisine yaklaştırdı; şişman, kel, göbekli, kırmızı içliğin üzerinde siyah bir cüppe giymiş olan adam küfrederek kayboldu. Sırıttı ve diğer portrelerden gelen onaylamaz ifadeleri pek de umursamadı. Koridorun sonuna geldiğinde ise, ağlama sesi kulaklarını dolduruyordu. Ağlayan bir bebek olsaydı, belki şu an çılgına dönebilirdi. Fakat orada yeşil cüppesiyle duran ve başını ellerinin arasına alarak ağlayan bir kız görmek, kendisini şaşırtmıştı. Yanına gitti ve gereçleri yere attı. Çömeldi ve kızın karşısına geçip, sanki farklı bir maddeymişcesine onu incelemeye başladı. "Hey, neler oluyor?" | |
| | | Marjoline Clodiën Slytherin 7. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 323 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11672 Ekspresso Puanı : 2 Kayıt tarihi : 18/03/09
| Konu: Geri: Küçük Tesadüfler. Paz 26 Tem. 2009, 16:59 | |
| Sebepsizce dökülen gözyaşlarından geriye yanlızca hayal kırıklıkları kalır. Geçmişine dönüp baktığında hüzün dolu bir sayfa bırakır. Anıların, bir kağıt sayfası kadar değeri yoktur. Oysa ki acılar unutulmaz, hep taze kalır. Ömür boyu sürer korkuların ve acıların. Unutmak istersin daha da yerleşir zihnine. Bir ağacın dalına bakıyorken gözünde canlanır yaşantın. Alevlerin ortasında bulmuşcasına yanar canın. Bir an gelir, donar kalırsın. Buz gibi olur bedenin, korkarsın, ağlarsın. Kısacası dolarsın, taşarsın zirvesine kadar. Patlarsın. Duyguların artık sığmaz bedenine, yüreğine. Bir bardağın bardaktan boşalırcasına yağdığı gibi boşalır üzerine. O anda çöken hüzünün sebebini bir süre anlayamazsın, düşünürsün. En sonunda çalışır zihnin; hayal kırıklıkların canlanmıştır.
Titriyordu sebepsizce zarif bedeni. Bir alev kadar kızıl saçları savruluyordu dört bir yana. Öylesine öfke, nefret ve korku vardı ki bedeninde, söyleyecek o kadar çok şeyi vardı ki... Hıçkırıklar yankılanıyordu koridorlarda. Burnuna gelen küf kokusuna aldırmaksızın, hızla nefes alıp veriyordu. Elleriyle kollarını kavramış, canını acıtana kadar sıkarken kendince söyleniyordu, yine sebepsizce. Birilerini suçluyordu, kandırıldığını mırıldanıyordu. Aklının yerinde olduğuna dair yeminler ediyor, bağırıyordu boş koridorlarda. Haykırdıkları tekrar kulağına doluyordu bir süre sonra. Yavaş yavaş kavrıyordu söylediklerini. Ne dediğini bilmeden haykırdığını biliyordu, daha doğrusu sonradan anlıyordu. Beden ve ruh ikilisinin uyumundan tamamen uzak, yanlızlıkla arkadaş Marjoline gözünden göğsüne doğru inen nemli göz yaşlarına engel olamıyordu. Öfke, bir zamanlar temiz olan kalbine öyle işlemişti ki, bir daha sökülemeyeceğini biliyordu, herkesin bilmesini istiyordu. Evet, bir zamanlar kandırılmış, aldatılmış ve zorla bir akıl hastanesine yatırılmıştı doğruydu; ama bunu hak ettiğini asla kabul etmiyordu, etmezdi, etmeyecekti. Akıl sağlığından şüphe etmeyecek tek kişi varsa şu dünyada, o da yanlızca Marjoline idi. Buz gibi ellerini, kollarının ardından başına doğru götürürken yeniden, bir ayak sesi duyduğuna yemin edebilirdi. Kim olursa olsun bu halde görülmek istemiyordu. Zayıf yönünün göstermekten nefret ediyordu her şeyden çok. Utangaçlık ise belirgin bir özelliği olduğundan dolayı, yanakları kızarıyordu yavaşca. Ayak seslerini duydukça dişlerini gıcırdatıyor ve göz yaşlarını silmek için çaba harcıyordu. Çok geçti. İşte merak dolu sözler yankılanmıştı koridorlarda. Sımsıkı gözlerini açtığında ise karşısında duran Adolf'a ürkek bir bakış attı. Ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerini ovalayarak cevabını iletmeye çabaladı. Güçsüz bedeninden, kelimeler zar zor çıkıyordu. Sanki son gücünü kullanıyor gibiydi. " Sorun yok Griswald. Hatta oldukça iyiyim." | |
| | | Adolf Maynard Griswald Ravenclaw 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 755 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 12120 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 17/05/08
| Konu: Geri: Küçük Tesadüfler. Ptsi 27 Tem. 2009, 03:32 | |
| Zamanı biraz geriye alalım. Maynard, derste sıkılmıştı ve bu nedenle kendisini attırmanın yolunu imalı sözler söylemeyi düşünerek bulmuştu. Bunu da başarmış ve büyük bir bencillik örneği göstererek, binasında başka öğrencilerin kazandığı puanları kendisi harcamıştı. Buraya kadar her şey yolundaydı. Derslikten çıktı ve ilerlemeye başladı; canı sıkılmıştı. Peki ne yapacaktı? Dışarının temiz havasında biraz şarkı sözü yazmaya çalışmaktı belki isteği. Bunun için merdivenlere yöneldiğinde Marjoline'yi görmüştü. Ve ona nesi olduğunu soruyordu? Aslında gerçekten ilgileniyor muydu?
Kızın saklı kalmaya çalışan yüzünü örten kızıl örtüyü çekmek istedi; fakat bu abartı olurdu. Ayrıca şu an samimi gözüktüğünü de düşünmemekteydi ve kız kendisini biraz tanıyorsa, bütün bu yaptıklarının ya da yapacaklarının arkasında bir şey arayabilirdi. Aslında arasa da bulamazdı; çünkü Maynard bunu sadece zaman öldürmek için yapıyordu. Zaten dersler bitene kadar uğraşacak bir işinin bulunmaması zaten yeterince kötüydü ve bir de şu kötü öğrenci modelinin iyiden iyiye üzerine yapışması eklenmişti buna. Bulunduğu ortamdan uzaklaştığını hissetmesi bir şeyi değiştirmiyordu aslında. Yere sağlam basma düşüncesi asla aklından geçmediği için, şimdi de bulutların üzerinde pekâla düşleriyle başbaşa kalabilirdi. Hem zaten karşılık olarak bir soru gelse, yanıtlamadığı an kızın kendisini dürterek karşılık vermesini sağlayacağından, büyücü olduğu kadar emindi. Tabi büyücülük kavramı da, nitelendirmelere göre değişmektedir. Ama en azından koftiden iyidir. Sırıttı kendi kendisine, aklını kaçırdığını düşündü bir an ve gözleri yeniden kıza doğru yöneldi. Ağzı hızla kapandı ve büzüldü.
Kızın beyaz tenini herkese belli eden suratında, şaşkınlığın ve utangaçlığın izlerini özellikle gözlerinden itibaren görmek, kör olmayan her canlı için kolay bir eylemdi. Yeşil gözlerdeki kısıklık, dudaklarının ortasından hafifçe belirmiş bir çift diş ve yüzünde ovaladığı yerlerde oluşan kızarıklıklar ile oldukça çekici görüküyordu. Kötü Maynard ve İyi Maynard olarak ayrılan iç sesinden iyi olanı kendine gelmesini dile getirirken, kötü olanı bu durumdan faydalanmasını söylüyordu. Maynard hiçbir şey yapmamayı tercih etti. "Sorun yok Griswald. Hatta oldukça iyiyim." Kısa bir kahkahadan sonra diz çöktüğü vaziyeti değiştirdi ve yere oturarak geriye doğru kısa bir mesafe kadar kaydı. Ardından başını yana yatırarak kızın yüzüne dikkatlice baktı. Ardından havaya doğru kaldırdığı başı ile düşünüyormuş gibi bir harekette bulundu ve ondan sonra gülümseyerek bağdaş kurdu. Omuz silkti ve umursamaz bir ifade ile, "Keşke hiç iyi olmasan. En azından hiç ağlamazdın. Ayrıca benim de sihir bakanı olduğum bir gerçek." Dudak büktü ve ellerini geriye doğru attı. Yukarıdan alçaktaki bir cisme bakan insan modeline bürünmüştü ve şimdi kızı korkularından uzaklaştırıp, dünyaya getirecekti. Başarılı olacağı konusunda şüpheye yer bile vermiyordu. | |
| | | Gabriella Kejäthen Hufflepuff 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 59 Yaş : 32 Kan statüsü : Muggle doğumlu. Galleon : 11206 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 26/07/09
| Konu: Geri: Küçük Tesadüfler. Perş. 30 Tem. 2009, 16:05 | |
| Uçuşan tüller arkasına saklanmış yaşantılardan kalıntılar. Bazıları dram, bazıları yaşam öyküleri. Yersiz, yurtsuz kalmış insanlık masalları. Öksüz kalmış çocukların, isyanlarından parçalar. Kulaklar aşina tüm bunlara. Dünya'da, koskoca dünyada görülmemiş hazin sonlar kalmadığındandır belki de. Sihirlisi, sihirsizi fark etmiyor kazaların üzüntülerin hiç biri. Biri geldi mi peş peşe hepsi geliyor, buluyorlar seni. Bir damla gözünün yaşı akıyor, gerisi gelmiyor belki de. Kesiliyor birden göz yaşları. Düşünceler alıyor yerini. Anlamsızlaşıyor gördüklerin, duydukların, yaşayıp öğrendiklerin. Dünya boş diyor geçiyorsun. Hayatta yaşamadığın onca güzelliği fark edip düşünüyorsun yavaşta, kavramaya çalışarak. Farkındalıkların olduğunu anlayıp tebessüm ediyorsun yavaşca. Hafif kıvrımlarla daha da büyüyor gülümsemen, büyüyor büyüyor büyüyor, en sonunda severek aldığın bir balona yanlışlıkla iğne batırmışcasına kaybolup gidiyor. İşte o an anlıyorsun her şeyi. Boşluğu hissizliği. Uzun zannettiğin parmakların bir anda kısa ve şişman gözüküyor, güzel zannettiğin her şey değerini yitirip tiksindiklerine dönüşüyor. Elinde ne varsa kaybediyorsun. Geriye yanlızca bir parça hayal kırıklığı kalıyor. Düşler ümitler sonlanıyor. Gülümsemek için bir nedenin hiç varolmamışcasına kayboluyor derinliklerde...
Tahta döşemelerin arasına sığdırılmış bir yaşam. Her sabah somurtan bir çehre, farkında değilse de her gün yaşamından bir parça çalan sigara. Gözlerinin altında, yaşından çok daha büyük gözükmesine sebebiyet veren mor torbalar ve pis bir koku. Sigaranın bilindik kokusu. Her tarafı kuşatan, dağınıklıktan eserler. Bir savaş çıkmış misali, dört bir yana dağıtılmş aksesuarlar, kırılmış fotoğraf çerçeveleri. Geceden kurumamış yaş zerreleri. Sigara külleri, can kırıkları gibi saçılmış dört bir yana. Kırılmış çerçevelerde ise bilindik simalar. Bir parça bezin ardına gizlenmiş masmavi gözler ve yanında, kirli bir sakal bırakmış, uzun bir paçavraların arasına saklanmış kadın ve adam. Bakışları şaşkın mı yoksa öfkeli mi belli olmuyor. Tebessümden eser yok gülmeyi unutmuş yüzlerde. Arkalarından korkmuş bir çehre yükselmiş, onun da gözlerine kadar dört bir tarafı örtülmüş. O zamanlar yeşile çalan gözler ayrı bir güzel gözüküyor. Nedeni bellidir ki, bedenine ait tek bir yer bile gözükmediğinden gözler güzelliğin aynası oluşu. Gözler hem kalbin hem güzelliğin aynasıdır aslında, bir paçavranın ardında gizlenmiş yaşantılarda.
Adımları sessiz, bakışları çaresizce ilerliyordu. Özgürlük bağımlısı, ot içicisi bir kızdan ne beklenirse işte tam o kadarını veriyordu. Güzellik, farkındalık ve denge olarak. Eski günlerini anımsadıkça kısa bir kahkaha atıyordu kendince. Küçüklüğünü, herkesten ve herşeyden gizlendiği dört duvar odasında geçirdiğini anımsıyordu her anında. Zulmet* bir odada, duvarlara çizilmiş mutlu aile tablosuyla yaşıyordu gerçeğe dönüp baktığında ve gördüğünde. Köşesine çekilmiş, bir parça siyah bezin ardına saklanması yetmiyormuş gibi beş demir parmaklığın ardına terkedilmişti. Her şeyden ve herkesten uzak, yanlızlığıyla. Tüm deli dolu anlarını, çocukluğunu düşünerek geçirmişti. Düşünmek, kaçmak ve özgür olmaya adamıştı kendini. Nedeni ise kurtulmak. Bir anda koridorda yankılanan sesler kesildi, huzur aldı yerini. Tek bir şey, yanlızca tek bir şey kesti bir anda sessizliği. Bir kızın kahkayla karışık ağlayışları ve teselli sözcükleri. Adımlarını çevirdi, ayakkabılarından çıkan huzursuz edici bir sesle devam etti koridor boyunca. Gündüz olmasına karşın, pencerelerden ışık girmiyor olmasından ötürü, karanlık denilebilecek kadar ışıksızdı. Bir nevi burası Ruhsuz koridorlardı, Buse'nin lugâtında. Arkası dönük, bir cadı ve yanındaki Adolf'u görünce gülümsemesi yeniden canlanmıştı. Hafif kıvrımlarla değil, bir kıvrımla zirveye ulaşmıştı. Marjoline'yi gördüğünde verdiği tepki ise belliydi. Gülümseme. İkisinin arasındaki azılı rekabetin farkındaydı. Farkında olmaması imkânsızdı. Hafif bir ses tonuyla konuşmaya başladı. Yumuşak ancak etkileyici bir ton kullanmaya çalışıyordu. Zar zor alıştığı aksanı ise pek de yardımcı olmuyordu. " Kimler burada. Merhabalar. Bir sorun var sanırım? Ah, Marjoline iyi misin canım?" Kızın bakışlarını tam o anda üzerinde hissedebilir konuma gelmişti. Yemyeşil gözleri ona küçüklüğünü hatırlatıyordu. Ondan istediği bir parça acıydı. Küçüklüğünü anımsatan o gözlerin biraz acı görmesini istiyordu fakat, zaten ne kadar acı çektiğini bilmiyordu. Bakışlarını fırlatmasının ardından, yerinden kalkıp uzun koridor boyunca kayboldu o zarif beden. Uzaklaştı, ilerledi ve en sonda görünmez hale geldi. Yanlızca Adolf ve Buse kaldı geriye. Adolf'un iki arkasındaki basamağa çökerek konuşmaya başladı yeniden. " Bizler ne kadar tuhafsız. Bizler, Tanrı tarafından yaratılmış insanlar. Gerçekten tuhaf ha Adolf?
*Karanlık. | |
| | | | Küçük Tesadüfler. | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |