Ad - Soyad: Brianna Riley Kaligaris
İstenen Bina(lar): Slytherin
İstenen Sınıf: 5.sınıf
Karakterin Genel Özellikleri: Brianna, sevginin ne demek olduğunu geç yaşlarda öğrenme fırsatı bulmuş, yani sevmenin ne demek olduğunu iyi bilmeyen bir kızdır. Hayata karşı çoğu zaman katı ve soğuk, insanlara karşı ise çok mesafeli ve ürkektir. Sevginin anlamını öğrenmeye başlaığından beri insanlara kurmuş olduğu bu kalın duvarlar yavaş yavaş incelmeye başladıysa da, bir zamandan sonra yıkılmayacağı ortadadır. Aslında insanların onu reddetmelerinden korktuğu için hiç bir zaman gidip bir gruba ya da insana merhaba diyip aralarına katılamamıştır. Bu böyle olduğu için içten içe bir kavgası vardır insanlarla. Kafasında onu reddedecek olmalarıyla ilgili binlerce hikaye kurduğu için hep öfkelidir ve intikam almak ister. Hemcinslerine karşı bu konuda ayrı bir takıntısı vardır ve biraz da çekememezliği. Sevgililerini elleinden almaya çalışır, ikiyüzlülük yapıp birkaç ayda en yakın arkadaşları olup bütün sırlarını ortaya çıkartıp herkese rezil eder.
Aslında bütün erkeklerin dönüp bakacağı bir kızdır ama kendini hiç bir zaman böyle görmez. açık, bal rengi saçları ve ela gözleri vardır.
Karakterin Geçmişi: Brianna, yarı Yunanlı yarı İngilizdir. Merkez Londra'da ve Gallerde olmak üzere iki evleri vardır. Brianna, Galler'deki büyük malikanede doğmuştur. Kendini bildi bileli annesi ve babası çok yoğun insanlardı, o kadar ki, büyücü bir ailesi olduğunu öğrenmesi o dokuz yaşıdayken kazara olmuştu. Patronlarından korktuğu için Brianna'dan da çok korkan bir dadısı vardı, onu çok şımartarak büyütmüştü. Kesinlikle sevgi gösterisinde bulunmazdı ama her istediğini yerine getirirdi. Bu nedenle Brianna bir süre sonra anne babasını sadece birer para makinası gibi görmeye başladı. Oysa annesi ve babası kötülüğün emrinde çalışan iki iyi büyücüydüler.
RP Örneği:
''İstemiyorum, istemiyorum, İSTEMİYORUM!!'' diye bağırdı. Büyükbabasının ölüm haberi o sabah ulaşmıştı ve cenaze de öğleden sonraydı. Dadısı eline babasının gönderdiği siyah bir kıyafeti tutuşturmuştu. Baktığı zaman öğüreceği derecede iğrenç ve eski moda, dantelli bir kıyafetti ve giymek istemiyordu. Annesi ise giymesi için zorlarcasına bakıyor ve kıyafet odasından çıkartmıyordu. En sonunda bu şekilde bağırtmıştı onu. Kindar, nefret dolu gözlerini kısarak annesine baktı. Bu, yılda sadece bir kaç kez eve uğrayan, annesi olduğunu söyledikleri kadın onu nasıl böyle bir şeye zorlayabilirdi? Zorlayamazdı, iş artık biraz da inada binmişti. Bir kez daha bağırdı : ''Giymeyeceğim. İSTEMİYORUM!! Cenazeye gelmeyeceğim. Bu kıyafetle beni bir adım dışarı çıkartamazsınız. Sizden nefret ediyorum'' Gözleri dolu dolu olmuş, neredeyse ağlayamasına ramak kalmıştı. Sinirinden ahşap döşemeye vurdu ayağıyla.Siyah dantelden etek baya bir uzun geldiği için elleriyle toplamış, kaşındıran danteli ellerinin arasında iyice sıkmıştı.
Sinirleri zaten sabahtan beri alt üsttü. Sabaha karşı, mutfaktan gelen seslerle uyanıp koridora çıkmıştı yavaşça. Mutfakla odası arasındaki kısa mesafeyi yürürken de onu yatağından sıçratan gürültülü ses hala konuşuyordu.
''Evet, evet. Dün gece olmuş. Bir avada büyüsüyle sanırım. Gittiğimde asası hala elindeydi. Belli, Yoldaşlığın işi değil bu. Bütün iksirleri çalınmış. Pis bir hırsız, ancak bütün delilleri silmiş. İçeriye cisimlenerek girmemiş, eldeki tek kanıt bir uçan süpürge kılı ve kırılmış cam.''
Büyü? Asa? İksir? Cisimlenmek? Uçan süpürge? Bunlar dadısının ona anlattığı masallardaki büyücülerin ve cadıların kullandıkları şeyler değil miydi? Yarı aralık mutfak kapısından içeri baktığında, ocağın yanında duran kadın yüzünden az kalsın çığlık atacaktı. Aynı masal kitaplarındaki resimler gibi, başında sivri şapka, elinde bir çalı süpürgesi ve üzerinde pelerini vardı. Daha da şaşırtıcı olanı, annesi ve babası da aynen onun gibi giyinmişlerdi. Babası mutfak masasına oturmuş, annesi ise buzdolabından birşeyler çıkartıyordu. Kim olduğunu bilmediği o garip kılıklı kadın tekrar konuşmaya başlamıştı.
''Bu gün Brianna'ya anlatın artık her şeyi. Nasıl, sihir belirtileri veriyor mu?''
Sihir belirtileri mi???
''Ah, duyduğuma göre evet'' diye yanıtladı annesi. ''Geçen gün dadısının dediğine göre sinirlendiği zamanlar gök gürüldüyormuş ve bazen ufak tefek eşyaları hareket ettirebiliyormuş. Ben de onun yaşlarındayken gök gürüldetirdim. Hatırlasana Ann.''
Ann mi? Bu acayip kılıklı kadın Ann teyze miydi? Elleriyle sıkı sıkıya kavradığı gül ağacından yapılmış mutfak kapısını birazcık daha açtı. Evet, kadının yüzünü şimdi daha iyi görüyordu, annesinin en büyük ablası Ann teyze'ydi bu kadın. Kendinde sezdiği tuhaflıklar, demek sihirli olduğu içindi. Evet, diğer çocukların hayal edip de ulaşamayacakları bir şeydi, onun sihirli güçleri vardı! Buz gibi bakan gözleri birden bir zafer ifadesiyle canlandı. Evet, en sonunda diğerlerinden bir farklılığı vardı. Ann teyze süpürgesini kavrayıp eve dönmeyle ilgili bir kaç laf edince, döşemeleri gıcırdatmamaya özen göstererek tekrar odasına girip sessizce kapıyı kapattı. Bir yandan korkuyordu, ama heyecanlıydı da. Sinirliydi, çünkü ondan saklanmış bir şeyi ortaya çıkartmıştı ama mutluydu da.
''Giyeceksin hanımefendi. Ve o törene de katılacaksın.'' dedi annesi sinirli sinirli. ''Yoksa...''
''Yoksa ne? Beni asanla bir kurbağaya mı çevirirsin?''
İşte, annesi böyle bir tepkiyi hiç ama hiç beklemiyordu. Trafik lambası gibi yüzü önce bir sarardı sonra kızardı. Kızının bir masalın etkisi altında kalmış olmasını diledi bir an. ''Saçmalama Anna, hayat bir masal değil. Asalarla kurbağaya çevirme sadece masallarda olur.
''O zaman biz bir masalın içindemiyiz anne? Çünkü dün gece sizi duydum, beni aptal yerine koymayın'' dedi ağlamaya başlayarak. ''Sizi seviyordum ama bana yalan söylediniz. Ben kimim? Niye hiç yanımda değilsiniz? Hepinizden nefret ediyorum.'' Elleri iki yanda topladığı eteklerini daha çok kaldırarak, arkasında şaşkın iki kadın bırakarak koşarak kapıdan çıktı.