Patricia Sreané Ravenclaw 5. Sınıf Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 1 Galleon : 10924 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/12/09
| Konu: Patricia ^^ Paz 13 Ara. 2009, 17:01 | |
| Ad - Soyad: Patricia Sreanéİstenen Bina(lar): Ravenclaw'a kurgu bulmak benim için çok daha iyi olacaktır aslında. Ama ne yazık ki alımlar kapatılmış. O halde Slytherin.İstenen Sınıf: Fark etmez.Karakterin Genel Özellikleri: İçine kapanık bir yapısı vardır. Bazen ortaya çıkan haşin ve saldırgan tavırları, sürekli olmamakla birlikte, bazı zamanlar karşısındakine karşı küçümseyici ve alay içeren sözler kullanabilir. Sevdikleri ve değer verdikleri onun gözünde tanrı statüsüne yükselir. Ve insanların tanrı konumundakilere herhangi bir atıfta bulunması veya onu yalanlaması inanan tarafından pek hoş karşılanmaz, intikamı alınır. Arkadaşlarına yapılan herhangi bir haksızlık karşısında duyarsız olmak yapabileceği bir şey değildir. Doğrudan olmasa da dolaylı yollardan yapacağı şeyler, o kişiye mutlaka ulaşır. Bunun dışında, fazla çalışmamasına karşın pratik bir zekâya sahiptir. Çabuk öğrenir.Kolaya kaçmayı sever bu durum üşengeç yapısına daha çok uysa da, kaliteli işler yapmayı sevdiğinden dişini sıkıp, çalışır. Hazır cevap bir yapısı vardır, simetri hastasıdır. Her yerin düzenli olmasını isteyecek kadar titiz olmasa da bir şeyin yanlış yere konulmuş olması konsantrasyonunu bozmaya yeterli olur. Düşman edinmeyi pek sevmez. Dürüst, kendine güvenen ve cesur bir kişiliğe sahiptir. Mantıklıdır ve nerede ne yapması gerektiğini bilir. Ne fazla iyilik, ne de fazla kötülük meraklısıdır. Çıkar savaşlarını saçma bulur ve kendisi asla böyle bir yarışın içersine girmez. Narsist veya kibirli değildir, olumsuz özelliği kimi zaman ortaya çıkan boş boğazlılığı ve saldırganlığıdır. Karakterin Geçmişi: Kurgu henüz belirlenmemiştir. RP Örneği:- Spoiler:
Zamanın kollarında kendimi salıvermek istiyordum sonsuzluğa. Yavaş yavaş; ama acı çekmeden ölümü tatmak. Sonsuzluğun ortasında istese de ölemeyeceğini bilen, ölümsüzlüğe karşı koyamayan; fakat acı çekmediği için şükreden bir insan misali. Sonsuzluk, tuhaf ama herkesin bir şekilde ulaşmayı umduğu veya istediği bir kavram. Sonsuzluğa ulaşmak; Bunu gerçekten istiyor muydum, bilmiyorum. Sonsuzluğun içinde ölüm yoktu, ölümün içindeyse sonsuzluk. Ölüm yoktu eğer sonsuzluk varsa, acı çekmek yoktu eğer ölüm yoksa.
Sonsuzluk, belki de şu anda hissettiğim keskin acıdan dolayı istiyordum kendimi sonsuzluğa bırakmayı. Ölümün olmadığını değil acının varlığının bile unutulduğunu bildiğimden. Belki de vardı acı sonsuzluğun içinde, bilmiyorum. Acı çekmek, ölesiye acı çekmek fakat ölmemek. Niçin? Sonsuzluk. Tek cevap buydu. Ama istiyordum, sonsuzluğu değil belki de. Acımı geçirebilecek herhangi bir şeyi, ölümse cevabı onu istiyordum. Sadece hissetmemek, içinde bulunduğum acıyı. Bunu istiyordum, evet, sadece bunu. Bu acıyı bedenimden, ruhumdan, söküp atmak istiyordum. İmkânsız olduğunu bile bile belki de. Ayağa kalkmak, yürümek; dudağımdan akan kanların ağzımın içine dolmasını ve kollarımdan, karnımdan, başımdan ve hissetmediğim herhangi bir yerimden akan kanları umursamadan. Kafatasımda hissettiğim keskin acı, kollarımın kesiklerinden akan kanın bakırımsı kokusu, ağzımdaki kanın adlandırmadığım tuhaf, tuzlu tadı; bu kadar acı çekiyor olmama rağmen oldukça netti her şey. Bulunduğum ortam haricinde. İstemsizce gözlerimden akan yaşlar bulanık bir hal aldırıyordu gözlerime. Buğulu bir camın arkasından bakıyormuşum gibi.
Ellerim ya da bacaklarım bağlı olmamasına karşın kıpırdayamıyordum yerimden. Çocukluğumda izlediğim filmlere, çizgi filmlere uyarak aklımda beliren bazı sahneler yerinden kalkması zaten zor olan beni iyice yere yapıştırıyordu. Tuzaklar. Henüz ölmemiştim; fakat bu her an olabilirdi, ya kalktığımda ya da hala yerde yatarken. Hangi derece doğruydu hala yatarak durmak bilmiyordum; ama kalkacak gücü bulamıyordum kendimde. Zihnimde dolaşan onca soruya aldırış etmeden en azından buradan kurtulmak için bir şeyler düşünüyordum. Tuzakları unutulmamak üzere bir köşeye bırakarak. Sorular onları umursamadığımı fark etmiş gibi daha da hızlı dolanıyordu beynimde. Bir tanesi hırsla kendini göstermeye çabalıyordu sanki. Neden buradayım? Bilmiyordum! Evimde miydim? Başka bir yerde mi? Bildiğim tek şey; burada yalnız değildim. İçinde bulunduğum durumdan ve ilerde benden birkaç metre uzakta titreyen bir ışığın altındaki gölgeden anlıyordum bunu. Ağzımdaki kanı tükürerek attım içimden. Ama adlandıramadığım o tuhaf tat hala ağzımdaydı. Ellerimi yere hafifçe bastırıp, kalkmaya çabaladım. Bir yandan düşmemek için dua ediyordum. Çünkü biliyordum eğer düşersem, bir daha kalkamayacaktım. Belime kadar uzanan saçlarım tenime değdiğinde ürperdim, ıslaktı. Gerçekten suyun bıraktığı ıslaklık mı yoksa yere yayılmış kanların içinde kalışından mıydı bu ıslaklık, bilmiyordum. Ama tahminim, kesinlikle su yönünde değildi, öyle olmasını umduğum halde. Gözlerimi sıkça kırparak bulanık gösteren gözyaşlarımdan arınmaya çabaladım. Ayaklarımın üzerinde durmaya çalışıyordum, yürümeyi yeni öğrenen bir bebek misali. Ortalığa yayılmış ve gittikçe yayılan kanlarımın yerde bıraktığı izler ellerimin kaymasına ve dengemi kaybetmeme neden oluyordu. Hissettiğim acının da yardımıyla, yer çekimine karşı koymak çok daha zor bir hal alıyordu, benim için. Tutunacak bir yer aradım el yordamıyla; ama bulamadım. Sanki büyük bir tiyatro salonunun tam ortasına bırakmışlardı beni, boş bir salona… İki kez düşme tehlikesi atlatmış olsam da, sonunda ellerimle yerden kuvvet alarak kalktım ayağa. Duruşum, hiçbir kişiye, cisme benzetilemeyecek kadar tuhaftı. Sanki yaşlanmıştım ve büyüdüğüm kadar küçülmüştüm, sırtım kamburlaşmış, dizlerim kırılmış… Yorgun gözlerimle etrafı taradım, az önce büyük bir salona benzetmiştim burayı. Evet, bir salondu; fakat tiyatro salonu değil, iki ay önce kiralamış olduğum evin salonuydu burası. Almamın nedeni de sadece bu salondu. Büyüklüğü ve dört bir yanının camlarla kaplı olması. ~~
''Burası da salon.''
İki ay önce emlakçıyla evi görmeye geldiğimde bana en son salonu göstermişti. Diğer odaların giriş kapıları gibi, beyaz ahşap kapıyı aşıp, içeriye doğru ilerlediğimizde bu ev benim olmalı demiştim. Geniş mi geniş bir salondu, kafamda tartmama bile gerek yoktu, büyüktü ve büyük annemin aldığı takımı bu odada hayal etmiştim bir kere, camların önlerine ne koyacağıma kadar hem de.
''Tutuyorum.''
Salonu gördükten kısa bir sonra içimde beliren heyecandan payını almıştı sesimde, az önce ki kararsızlıktan eser yoktu. Sanki salonun ortasında çuvallarca altın görmüştüm ve kararım hemen değişmişti, büyük bir hevesle. ~~
Adım atmak... Yürümeyi yeni öğrenen bir bebek için ne kadar zorsa benim içinde öyleydi şimdi. Kendimi o aptal filmlerin herhangi bir sahnesinde gibi hissediyordum, aslında burada değildim bu sadece bir rüyaydı? Aptalca! Neden hep korkunç sahneler rüya olurdu ki zaten? Hiçbir zaman gerçek zorla yüzleşmeye hazır değildi insanlar. Kendim hazır mıydım? Belki sonra. Şu anda düşündüğüm tek şey birkaç ay önce neredeyse bayılarak aldığım evin salonunda kanlar içinde yatmamın kesinlikle mantıklı bir nedeni olmamasıydı. İzimi herkese kaybettirmişken, tekrar eskilerden biriyle mi yüzleşecektim? Yine mi ruhsal işkence görecektim? Yine annemi mi öne süreceklerdi? Yine onu benim öldürdüğümü mü söyleyeceklerdi? Yine... Her şey benim üzerime mi kalacaktı? Belki de kalmalıydı, o kadar içmemem gerektiğini hatırlatmalıydı biri bana, büyü güçlerini hiç hak etmediğimi anlatmalıydılar bana. Biri karşımda ölüyorken, onu kurtarma gücüm varken, benim orada öylece sessiz durmamın cezasını çektirmeliydiler. Hatta bu kişi annem olduğu için cezanın iki katını çekmeliydim! Belki üç, katta dört katını; ama artık bir işkenceden daha aklımı kaybetmeden sıyrılamayacağımı biliyordum. Tabii aklımı çoktan kaybetmişte olabilirdim, o başka.
Çıplak ayaklarımı büyük bir kuvvetle sürüyerek ilerlemeye çalışıyordum. Belki de şimdi burada bırakmalıydım kendimi yere. Düşmeli, kafamı sert bir şeylere çarpıp, ölmeliydim. Ya da ölmezsem mutlaka çıkacak ses ilerdeki adamı buraya getirirdi, oda benim başladığım işi devam ettirip, beni öldürürdü. Evet, aklımı gerçekten çok daha önce kaybetmiştim.
Bir sitede yapılan RPG değildir. *
| |
|
Julie Annwyl Lovett Biçim Değiştirme Profesörü
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 900 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12568 Ekspresso Puanı : 63 Kayıt tarihi : 13/02/08
| Konu: Geri: Patricia ^^ Çarş. 16 Ara. 2009, 23:56 | |
| | |
|