Ravenclaw Ortak Salonu'ndan çıkarken, düşünceliydi genç kız. Adımlarının sesi, Hogwarts'ı sarıp sarmalayan yüzlerce koridordan birinde yankılanıyordu. Buna rağmen aceleci bir görüntü sergilemiyordu Aldeth, tam tersine aheste hareketlerle bezenmişti görüntüsü. Uykusuzluğun gözlerini acıttığını duyumsayabiliyordu. Adımlarının manasızlığını düşünecek durumda bile değildi. Evet, anlamsızdı, çünkü öylesine yürüyordu. Gitmek istediği bir yer, yapmak istediği bir şey yoktu o an için. Sadece yürüyordu, Ortak Salonu dolduran insan güruhunun arasından sıyrılıp kendini ıssız koridorlardan birinde bulduğundan beri yürüyordu. Üst üste binen pek çok şeyden o kadar çok bunalmıştı ki, yenilikçi ruhu, sonunda isyan bayrağı çekilmişti benliğinde. Yapması gereken pek çok ödev, Aldethea'yı Ortak Salon'da beklemekteydi, ancak pek çok genç erkeğin yüreğini hoplatacak derecede düzgün çehre hatlarına sahip kızın onları yapmaya pek niyeti yokmuş gibi görünüyordu.
Kendisini boş derslikte bulduğunda, şaşırmıştı. Bu yerin özel bir çekiciliği yoktu onun için. Hogwarts'ta kalabalıktan nasibini alamamış o kadar çok mekan vardı ki... Boş derslikte bunlardan biriydi fakat Aldethea'nın gitmek isteyebileceği türden bir ortama ev sahipliği yapmıyordu. Anlaşılan ayakları ona bir oyun oynamıştı ve genç cadıyı boş dersliğe getirmişti. Aldethea'ya düşen tek şeyse, dudaklarına bir tebessüm yerleştirip bu oyuna uymaktı. Öyle de yaptı.
Ortak salondan çıkmadan önce kolunun altına sıkıştırmayı akıl edebildiği kitabını aldı eline, yıpranmış ve aşınmış kapağın bekçilik ettiği sayfalarda yer alanları okumak için sabırsızlandığını duyumsuyordu. Bakışlarını kitaptan ayırıp odayı inceledi, en öndeki sıraya oturup oturmama konusunda tereddütlü olsa bile, en sonunda kararsızlığından sıyrılıp sıraya yerleşti. Kitabını açıp okumadan önce, tozlu sayfalardan yayılan cezbedici kokuyu içinde duyumsadı. Daha sonra kapağını kaldırdı ve okumaya başladı... Lakin kitap okumaktan her zaman zevk alan bünyesi, bu sefer reddetmişti ilgi çekici satırları. Dudaklarından dökülen sıkıntılı bir oflama ile, kitabını kapattı.
Sesi duyduğunda, odadan çıkmak üzereydi. Tokmağın soğuk metal yüzeyini hissedemeden parmakları, derin bir ürpertiyle donup kaldı narin bedeni. "Aldethea..." diye fısıldıyordu cehennemi bir ses... *Cehennem* tabiri bile yersizdi, Araf'ta sıkışıp kalmış bir ruhtu bunu fısıldayan. Dehşetli gecelerini anımsarken, titremesine engel olamıyordu. Boğazından kopup gelen boğuk çığlıkla birlikte, sarsılarak yere düştü. "Aldethea..." diye devam ediyordu *ses*. "Ne istiyorsun!" diye haykırdı. Haykırışına karışan hıçkırıklarının sesi, bomboş odada yankılanıyordu.