Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Müzik birliktelik sağlar.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Angelica Myth
Şarkıcı
Angelica Myth


Kadın
Ruh hali : Müzik birliktelik sağlar. Danceuy7
Mesaj Sayısı : 167
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 9993
Ekspresso Puanı : 3
Kayıt tarihi : 12/09/10

Müzik birliktelik sağlar. Empty
MesajKonu: Müzik birliktelik sağlar.   Müzik birliktelik sağlar. Icon_minitimeSalı 14 Eyl. 2010, 22:17

Hava Durumu: Hafif bir esinti var. Hava kapalı, biraz sisli gibi.
Tarih: 1960
Katılımcılar :
x Angelica Myth x
x Lysander Pyregas x
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hogwartsekspresi.editboard.com/karakter-bio-lary-f164/a-n
Angelica Myth
Şarkıcı
Angelica Myth


Kadın
Ruh hali : Müzik birliktelik sağlar. Danceuy7
Mesaj Sayısı : 167
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 9993
Ekspresso Puanı : 3
Kayıt tarihi : 12/09/10

Müzik birliktelik sağlar. Empty
MesajKonu: Geri: Müzik birliktelik sağlar.   Müzik birliktelik sağlar. Icon_minitimeSalı 14 Eyl. 2010, 22:21

“ Hey, Angelica! Seç birini. ” Manon elinde iki elbiseyle koşar adımlarla odaya daldı. Bir yere çıkacağı zaman Angelica’ya sormadan karar vermezdi zaten. Angelica başını kucağındaki giysi yığınından kaldırdı ve çabucak karar verdi. “ Kırmızıyı giy.” Manon teşekkür edip geldiği hızla odadan çıktı. Angelica onun kardeşi olmasaydı nefret edeceği bir tip olduğundan emindi. Ama bu durumda daha fazla değer verdiği biri yoktu sanırım. Öz kardeşi olmasa bile kendisini herkesten çok yakın gördüğü biriydi bir kere. Angelica’nın yarım akıllı annesi, iyi ki babasını terk etmiş ve tekrar evlenmişti. Yoksa Manon’la tanışmaları, en azından arkadaş olmaları imkansız gibiydi. Her ne kadar Manon’un babası da o yarım akıllı kadına fazla katlanamasa da Manon ve Angelica kopmamışlardı.

Aynanın karşısına geçip siyah elbiseyi üzerine tuttu ve yüzünü buruşturup yatağın üzerine fırlattı. Kırmızı bir etek, üstüne yapışacak cinsten dar bir pantolondan sonra üzerindeki mini, etekleri fırfırlı mavi elbiseyi hayranlıkla seyrediyordu. Kararını tekrar değiştirmemek için yatağının üzerindeki kıyafetleri hızlıca dolaba kaldırdı. Aynanın karşısına geçip birkaç dakika bekledi. Aslında çok bir seçeneği yoktu. Kızıl, beline ulaşamadan son bulan saçlarına dalgalı bir model verdi. Doğal güzelliğine her zaman güvendiği için mavi far ve kırmızı rujdan oluşan ufak bir makyaj yaptı. “ Tatlım, hazır mısın? ” Manon tekrar odaya dalmıştı. “ Şu… ayakkabıyı bulursam eğer… hazır olacağım… Lanet olsun! Of, burada işte. ” Angelica elinde siyah topuklu ayakkabılarla dolabın içinden çıktı. “ Harika olmuşsun.” Yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Başkaları hakkında da bunları düşünebilirdi ama yüzüne karşı söyleyebileceği bir tek Manon vardı. “ Sen de öyle. Haydi artık çıkalım. ”



Angelica loş yeşil ışığın altındaki mekanı tanıyıp tanımadığını düşünüyordu. Manon’la bir araya geldiklerinde o kadar çok dolaşıyorlardı ki en azından bir kez olsun geldiklerinden emindi. Bara geçip iki bira söylediklerinde çoktan ayaklarını müziğin ritmine uydurmaya başlamıştı. Sahnede olmayı özlemişti aslında. Albüm çalışmalarına başladığından beri bu tür yerlerde pek çıkmamaya başlamış, işine yoğunlaşmıştı. Neyse ki yakında bitecekti ve o zaman gerçek bir sahnede olacaktı. Sonunda hayal ettiği yerde. Ve yavaş yavaş zirveye doğru. Küçük bir çocukken, elinde tarakla şarkılar söylerken de bunu hayal etmişti ve asla başka bir şey düşündüğünü hatırlamıyordu. Angelica bunun için doğmuştu. Sahnede olmak için, müziğin içinde olmak için, herkes tarafında tanınmak için. Fazlasıyla zeki bir Ravenclaw olarak okulun ilk senelerinde bir çok kişi ondan umutluydu. Ancak sonra hepsi onu tanıdılar. Kimseyi dinlemiyordu ve dinlemeyecekti de. Bir şeyi kafasına koymuştu ve bunu başarmak için her şeyi yapardı.

“ Bir tane daha alabilir miyim? ” Boş şişeyi uzatıp barmene seslendi. Kız yeterince bıkkın bir suratla birayı önüne koydu. İnsanlar her şeyi kafalarına takmayı ne kadar da seviyorlardı! Angelica’nın düşünüp kahrolabileceği yığınla derdi vardı ama ‘hayata bir kez geliyorsun, yaşa gitsin’ felsefesini uzun zamandır uyguluyordu. Hayatta kalmanın tek yolu buydu. Yoksa kendinizi yiyip bitirirdiniz. “ Angelica! Sahnedeki çocuğu tanıyor muyum yoksa bana mı öyle geliyor? ” Manon müziğin sesini bastırabilmek için iyice ona doğru eğilmiş bağırıyordu. Karanlıkta grup üyelerinin tek tek yüzlerini seçmeye çalıştı. Evet, kesinlikle bir tanesi tanıdıktı. Lysander! “ Elbette tanıyorsun. Okulda ki grubumuzda çalıyordu hatırlıyor musun? ” Hiç değişmemişti. Yine kumral saçlarını uzun tutmuştu ve her zamanki gibi dağınıktı. Angelica onu gördüğü an tanıyabilirdi. Ah, aslında onu hep çok hoş bulmuştu. Ama ilişkileri asla arkadaşlıktan öteye gitmemişti. Kim bilir belki tekrar görüşmeye başlarlardı.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hogwartsekspresi.editboard.com/karakter-bio-lary-f164/a-n
Lysander Pheragas
Müzisyen
Lysander Pheragas


Erkek
Ruh hali : Müzik birliktelik sağlar. Heyup7
Mesaj Sayısı : 179
Yaş : 38
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11180
Ekspresso Puanı : 1
Kayıt tarihi : 24/01/09

Müzik birliktelik sağlar. Empty
MesajKonu: Geri: Müzik birliktelik sağlar.   Müzik birliktelik sağlar. Icon_minitimePerş. 16 Eyl. 2010, 13:43

Kendini yorgun hissediyordu. Bir önceki gece tekrar içmişti. Durmadan içiyordu artık. Gençken içki veya alkolden hiç hoşlanmayan biriydi fakat büyüdükçe değişmeye başlamıştı. Her sabah kalktığında bir önceki geceyi hatırlamakta zorlanıyordu. Rüya gibi geliyordu, başlangıcını asla hatırlayamıyordu. Gece boyunca nerede olursa olsun ertesi gün yatağında uyanıyordu. En azından içkili kafayla kendisini başka birisinin yatağına cisimlemiyordu. Başına giren ani ağrılar onu akşam alkol alması için zorlasa da bu gece buna fazla imkan yoktu. Uzun zamandan sonra tekrar bir mekanda çıkmaya karar vermişti. Bu akşamın başarılı olması için kafasının ayık olması gerekliydi. Lysander için bu kulağa pek kolay gelmese de yapması gereken buydu. O bir bağımlı değildi, olmamalıydı da. Gecenin başını veya sonunu hatırlamaması önemli değildi. Birini bilinci dışında üzerse içkiyi bırakmasının zamanı gelmiş demekti.

Çıplak vücuduna beyaz tişörtünü geçirdi ve uzun saçlarını arkaya doğru attı. Altına koyu renk bir kot pantolon giydi ve uyumlu olmak için mavi-beyaz kareli, gömleklerinden birini üzerine geçirip kollarını kıvırdı. Hiçbir zaman şık biri olmayı becerememişti. Uyumlu giyindiği doğruydu fakat kendini kasmamayı tercih ediyordu genelde. Ne kadar doğal ve rahat olursa kendine güveni o kadar fazla oluyordu. Bu akşam için biraz süslenmesi iyi olurdu. Kirli sakalını tıraş edip sadece top sakal bırakmakla başladı bu işe. Saçlarını da artık kısaltmanın zamanı gelmişti, fakat bunu bu akşam için düşünmüyordu. Başka bir akşam için de gerçekleştirebilirdi bunu. Bu sadece kısa bir ara verdiği müzik hayatına dönmek için bir hazırlıktı. En son gitarını eline aldığı zaman bundan birkaç ay öncesinde kalıyordu. İçkiden sonra parmaklarını kesmeden kolay gitar çalamıyordu insan. En azından gücünü ayık kafayla bile tam kontrol edemeyen Lysander için bu daha kesin bir bakış açısıydı.

Bu akşam sert müzikler çalmak istemiyordu, daha çok romantik bir akşam olmasını istiyordu. Klasik gitarları arasından en sevdiği, petrol mavisi, gitarını aldı ve beyaz askısını taktı. Bu gün uyumlu olmak konusunda biraz daha takıntılı olduğunu hissediyordu. Tanımadığı bir grupla çalacağını biliyordu. Gitar yeteneğinin yanında solistlik özelliği olduğu ve genç yaşına rağmen tecrübeli bir gitarist olduğu için onu seçmişlerdi. Babasının ünlü bir ismi vardı. Londra’da ünlü bir gitaristti ve Lysander, kardeşi Dryas’a kıyasla, gitarlarla büyümüştü. Yedi yaşını doldurduğunda küçük bir gitar hediye edilmişti. On iki yaşında ise bu petrol mavisi gitarın sahibi olmuştu. O zamandan bu güne kadar her şeyiyle kendi ilgilenmişti gitarının. Tellerini kendi takmıştı, akordunu tek başına halletmişti ve bunları hiç kimseden öğrenmemişti. Pheragas soyunda özel bir yetenek vardı bu konuda. Dryas bu özelliğinden pek faydalanmamayı seçse de onun kanlarında da bu yeteneğin dolaştığını biliyordu.

Evinden direk olarak gitarını çalacağı yere cisimlenmişti. Geç kalmayı huy edinmiş olmasına rağmen bu sefer birkaç dakika erken geldiğini fark edince şaşırmıştı. Yüzündeki gülümsemeyle en önde duran mikrofona yaklaştı ve gitarın kablosunu taktı. Birkaç tele dokununca hoşuna gitmişti. Birkaç ay bir Pheragas için oldukça uzun bir süreydi. Boğazını temizledi ve gözünü almaması için yeşil ışıkların bulunmadığı başka bir açıya doğru döndü. Herkes büyük bir beklentiyle sahneye bakıyordu. Arkadan gelen piyano seslerini duyduğunda şarkısına başladı. “And now I don’t know why. She wouldn’t say good bye.” Sözler ağzından çıkarken giderek daha çok kaptırıyordu kendini şarkıya. Piyanoyla aynı anda tellere dokunurken bu hisi hiçbir içkinin veremeyeceğini düşünüyordu. “So if she somewhere near me. I hope to god she hears me. There’s no one else could ever make me feel I’m so alive.” Nakarat her zaman en etkileyici kısmı olmuştu zaten. Arkadan gelen keman seslerini duyuyordu. Gayet kaliteli bir mekan olduğu belliydi. Serseri işi bir yer değildi. Şarkı için gerekli her enstrüman bulunuyordu. En kötü ihtimalle birkaç büyüyle gereken hallediliyordu. Lysander’in yüzü de sesiyle aynı ölçüde hüzünlenirken birden başlayan elektrogitar solosu birkaç kişiyi yerinden sıçratmasına rağmen hiçbir müzisyenin dikkati dağılmamıştı şarkının sonuna kadar. Şarkının bitiminde Lysander kısa bir mola istedi. Bu şarkı her zaman onu yoruyordu.

Sahneden inip bara doğru ilerlerken göz göze geldiği tanıdık bir sima kaşlarını çatmasına neden oldu. Diğerleri gibi değildi. Herkesi birbirine benzetmekte çok usta olan Lysander bu sefer aynı şeyi yapamıyordu. Kızı benzettiği kişiydi sanki. Ya da benzettiği kişi aslında oydu. Çok karışık bir histi. Kızın dudaklarının “Lysander.” dediğini görebiliyordu. Tanımıştı, bu okulda kurduğu ilk acemi gruplardan birinin solistiydi. “Angelica.” dedi genç adamın dudakları. Bu kızı unutması mümkün değildi. Eşsiz sesi ve güzel saçları onu her yerde tanımasına sebep olacak başarılı bir etkendi. Bardan bir bardak su aldıktan sonra ona doğru ilerledi. Birkaç kısa adımdan sonra yanına varmıştı. Bir kişi daha vardı, onu tam olarak hatırlayamadığını düşündü. Yine de dün gittiği barda çalışan kızın yüzünü andırıyordu. Onun olmadığını biliyordu yine de. Bardağını kızların yanına bıraktı ve konuşmaya başladı. “Merhaba, Angelica değil mi?” Gülümseyerek elini kıza uzatırken dinleyicilerin artık sahneye odaklanmayı bırakıp kendi aralarında konuştuğunu fark edebiliyordu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Angelica Myth
Şarkıcı
Angelica Myth


Kadın
Ruh hali : Müzik birliktelik sağlar. Danceuy7
Mesaj Sayısı : 167
Yaş : 29
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 9993
Ekspresso Puanı : 3
Kayıt tarihi : 12/09/10

Müzik birliktelik sağlar. Empty
MesajKonu: Geri: Müzik birliktelik sağlar.   Müzik birliktelik sağlar. Icon_minitimeC.tesi 18 Eyl. 2010, 23:52

Gitar solosu başladığında aklında yalnızca bir şey vardı; ona bir şeyler hissettirebilen tek şey müzikti. Angelica müziğe neden aşık olduğunu biliyordu. Hayat her zaman boktan olmuştu. Hele ki Angelica için. Ama bunu bilen çok az kişi vardı elbette. Bir elin parmaklarını geçer miydi? Olası değil. Kendisiyle bile tartışmazdı ki bu konularda. Manon ona en yakın kişilerden biriydi mesela. Ama onun bile bilmediği şeyler vardı. Hiç kimseye güvenmeyen, kimseye gerçek bir sevgi beslemeyen Angelica’nın onu bu kadar sevmesinin tek sebebinin, kaybettiği kardeşi olduğunu biliyor muydu? Onunla bir kız kardeşin eksikliğini doldurmaya çalıştığını biliyor muydu? Elbette hiçbir fikri yoktu ve büyük ihtimalle asla öğrenemeyecekti. Her şeyi en iyi bilen tabii ki annesiydi. Ama yalnızca somut haliyle. Yoksa Angelica’nın neler yaşadığını asla anlayamazdı. İkinci çocuğunu kaybedince diğerine karşı tüm ilgisini kesen bir anne. Kocasını terk edip tekrar evlenen ama asla mutlu olamayan bir anne. Alkolik. İlgisiz. Nefret dolu. Ama Angelica ondan nefret etmemişti. Yalnızca umursamıyordu. Aslında artık hiçbir şeyi umursamıyordu o. Dışarıdan görenler için hep mutluydu. Kimseyi sevmezdi. Böylesine sevgisiz bir evde büyümüşken ondan ne beklerlerdi ki?
Ama Angelica bir süre sonra sevgisini verebileceği şeyler bulmuştu. Müzik gibi. Yaşadığı herhangi bir şeyin onu üzmesine izin vermezdi. Ya da hayaller kurmazdı. Ama notalar, şarkılar… Onlar gerçek bir şeyler hissetmesini sağlıyordu. Ve ancak kendisini böyle tatmin edebiliyordu. Bu görünürdeki duygusuz kaltağın da içinde bir yerlerde sevgi olduğunu bilmek güzeldi. Yalnızca bazı anlarda, o da çok kısa sürerdi zaten.

“ Ah, evet hatırladım. O zamanlar yalnızca gitar çalıyordu sanırım. ” Angelica gözlerini sahnedeki adamdan ayırmadan başını salladı. Bu şarkıyı Lysander’dan bir kez dinlemişti daha önce. O zaman da böyle büyülenmişti elbette. Sesini her zaman beğenmişti ama bu şarkıyı bu kadar iyi yorumlayan birini duymamıştı. Hissettiğin kadar iyi yorumlarsın. Olay bu işte. Şarkıyı bitirdiğinde sahneden indi ve bara doğru ilerledi. Angelica biraz Manon’a doğru döndü ama gözleriyle hala onu izliyordu. Angelica’yı görmesi ve bir de tanıması gerekiyordu. Aslında tanımaması imkansızdı değil mi? Oldukça fazla vakit geçirmişlerdi ve Angelica da pek değişmemişti. O sırada Lysander’ın gözleri üzerinde kilitlendi. Evet, gördü! “Lysander buraya bakıyor.” Diye mırıldandı Manon’a doğru. Adamın adını söylediğini duyamasa da, dudaklarından anlayabiliyordu. Zafer kazanmışçasına sırıttı ve eski dostunu onlara doğru yaklaşırken izledi. “Merhaba, Angelica değil mi?” Angelica kendisine uzatılmış eli sıktı. “ Seni görmek ne güzel Lysander. Hoş bir tesadüf değil mi? ”

Lysander yanındaki sandalyeye otururken Angelica kız kardeşine göz kırpıp ona doğru döndü. Elindeki su bardağına bakıp gülmeye başladı. “ İş başındayken içmene izin vermiyorlar mı yoksa? ” Lysander n’aparsın dercesine omuz silkti yalnızca. Tezgahın üstünden kadehini alıp bardağına doğru kaldırdı. “ Bu güzel tesadüfün şerefine o zaman. ” dedi Lysander ondan önce davranarak. Angelica lafı ağzımdan aldın, diye geçirdi içinden ve kadehi dudaklarına götürdü. Bu çocuğu özlemişti. Okuldayken birlikte bir grupları vardı ve onunla çalışmak çok zevkliydi. Aslında belki de okuldaki günlerini özlemişti. Onu sahnede görmek eski günlerini hatırlatmıştı. Tabii, itiraf etmesi gerekse şu hep etkileyici duran bakışları özlemediğini söyleyemezdi.

Başını kaldırdığında sahneden Lysander’ı çağırdıklarını gördü. Henüz konuşamamış olduklarına bozulmuştu ama çaktırmamak için yüzüne bir gülümseme kondurdu. “ Arkadaşların seni benden daha fazla özlemişler bence. ” Lysander onun baktığı yeri görmek için başını çevirdi ve gülümsedi. “ Evet, sanırım. ” Yerinden kalktı ve gitmek üzereyken geri döndü. Bir anlığına gözlerini Manon’a çevirdiği ama hemen sonra ona döndü. “ Ama sahneden indikten sonra konuşmaya devam edebiliriz. ” Biraz soru sorar gibiydi. “ Tabii, olabilir. ” dedi Angelica ve o gider gitmez arkasına döndü. “ O çocuğu istiyorum, Manon.” Kardeşi bir anda gelen bu tepkiyle şaşırdı ama sonra bir kahkaha attı. “ İstemediklerini söylesen daha kolay olurdu.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hogwartsekspresi.editboard.com/karakter-bio-lary-f164/a-n
 
Müzik birliktelik sağlar.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Nicci-
Buraya geçin: