|
| Sihir Bakanlığı İş Başvuruları | |
|
+22Melanie Stacy Gracia Raquél Miranda Márquez Cynthia Laxstrom Barty Jack Widmore Veronica Caliente Christian Jack Harrison Christian Dayrnt Black Stephen Odelthal Rubein Eileen Schwartz Lynette Anna Scavo Salvator De Seniora Black Andrei Boris Grzeskiewicz Angelina Laura Widmore Nicholas Ryan Scofield Marjorie Widmore Edward Marcéllus Dawson James Dean Grant Magnus Lars Hallstad Cordelia Lucifer Bramble Aléida Emilié Widmore Valerian Ivy Mc'Léran Amortentia Cécile Derwent 26 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Cynthia Laxstrom Şifacı - Büyü Hasarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4 Yaş : 34 Kan statüsü : safkan Galleon : 11710 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 13/11/08
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Perş. 13 Kas. 2008, 20:29 | |
| Ad Soyad:Francesca Alexis Xeniades
Karakter Hakkında Ön Bilgi:Francesca İtalyan bir ailenin tek çocuğudur.Kendisi oldukça önyargılı ve soğuktur.Herkese de güvenmez.İçinde büyük bir hırs vardır ki işte bu onu bakanlığa kadar sürüklemiştir.Üstün zekası ve buz gibi bakışlarıyla etkileyemeyeceği insan yoktur.
İstediğiniz Mevki:Sihir Bakanı Asistanı
Örnek Rp:
Sonsuz yeşillik....Francesca gözlerini açtığında bir an sadece bunu secebilmişti.Taze çim kokusunu hissedebiliyordu.Ama yerinden kıpırdayamayacak kadar yorgundu.Sanki ayağına bağlanmış kayayla denizin dibine yollanmış gibi...Çırpınsa da kurtulayamayacak gibi...Tekrar gözlerini yumdu.Pes etmişti.Karanlığın hüküm sürdüğü dünyaya dönecekti.Ama tüm o sonsuzluğun içinde bir sey işitti.
"Francesca kalkmalısın..Gitme zamanı geldi."
Tanıdık ses kararlıydı.Francesca yavasca gözlerini araladı tekrar.Mavi iris ona uzatılmış ele odaklandı.Gözbebeği yavasca karsısındaki yüze kaydı.Barty'di bu.Francesca ne olduğunu ve nerede olduklarını anlamıyordu.Karsısındaki Barty ısrarcı bakışlarla Francesca'yı izliyordu.Huzursuzdu ve telaşlıydı.Francesca yavasca elini sevgilisine uzattı.Barty onu kendisine cekti ve yumuşak topraktan kalkmasını sağladı.Francesca kendi etrafında döndü.Burası karanlık sahil miydi?Yavasca basını yukarı kaldırdı.Bulutsuz mavi gökyüzü ışıl ışıldı ve güneş parlıyordu.Hayır karanlık sahilde güneş doğmazdı ki..
"Barty biz nerde-"
Ama cümlesini tamamlayamadan Barty parmağını Francesca'nın dudağına götürdü ve onu susturdu..Francesca'nın işitmediği birsey duymuş olmalıydı.Pantolonunun arkasından çekip çıkardığı keskin bıçağı önünde tutarak soluna döndü.Şimdi bıçağı çok sıkı kavramıştı.Francesca'da onlara yaklasan ayak seslerini duydu.Sanki birisi koşuyordu.Barty Francesca'yı geriye itti ve bıçağı tam önlerindeki yesil çalının içine fırlattı.Francesca yere carpan vücudun çıkardığı tok sesi işitti.Barty hemen çalının içine daldı.Francesca da onu izledi.Barty yere çömelmişti.Francesca birsey göremiyordu.Yavasca onun yanına ilerledi.Yerde kanlar içinde bir kurt yatıyordu.Barty oyalanmadan hayvanın karnına saplanmış bıçağı çekti.Ardından Francesca'nın yanına geldi.Onu elinden tuttu ve peşi sıra ölü hayvandan uzaklastırdı..Neler oluyordu böyle?Asaları neredeydi.Francesca üzerinde bir cep var mı diye bakarken taşıdığı elbiseyi farketti.Eski zamanlardan kalma koyu mor dantelli ve kabarık bir elbise vardı üzerinde.Ellerinde de aynı renkte dirseğine kadar uzanan ipek eldivenler vardı.Francesca Barty'nin elini bıraktı ve eldivenleri çıkarıp yere fırlattı.
"Barty!Burada neler oluyor!Asam nerede ve bu üzerimdekiler de ne?"
Barty bunu bekliyor gibiydi.Yavasca iç çekti ve sevgilisinin gözlerine baktı.
"Francesca'm inan bunu acıklamaya vakit yok.Şimdi bana güveniyorsan soru sorma."
Tekrar Francesca'nın elini tuttu.
"Bunu sadece sen basarabilirsin!"
Neyi sadece o basarabilirdi?Aklındaki binbir soruyla yola koyuldular.Birseyler ters gidiyordu ama anlayamıyordu.Ne kadar yürüdüklerini de bilmiyordu.Uçsuz bucaksız yesil hiç bitmeyecek gibiydi.Sonunda Barty durdu.Yakınlarda bir nehrin şırıltısı duyuluyordu.Barty cebini karıştırmaya basladı.Aradığı sarı kağıdı bulunca yüzünün sekli değişti.Hemen katlanmış kağıdı actı.Bu bir harita olmalıydı.Francesca'nın bilmediği bir seyler de çiziktirilmişti kenarına.İtalyanca yada ingilizce olmadığı kesindi.Ama Barty anlıyor olmalıydı.Parmaklarını satırların altında gezdirdi.Barty ingilizceden baska bir dil bilmiyordu ki...Francesca bezgin halde bakışlarını ormana cevirdi.Bir an ağlama sesi duyar gibi oldu ama yanıldığını düşündü.
"Hayatım bu taraftan.."
Kayalıkları asıp ağacların seyreldiği yöne gettiler.Artık nehrin sesi tamamiyle onlara eslik ediyordu.Francesca nehri bulamaya calıştıklarını düşündü.Taa ki birden bire önlerinde beliren uzun köprüyü görene kadar.Eski köprünün altından deli gibi su akıyordu.Francesca ne kadar yüksekte olduklarını görmek için uçurumun kenarına yaklaştı ama Barty onu uzaklastırdı.
"Francesca beni dinle..Şimdi köprüden ilk ben gececeğim ve sen ne olursa olsun benim karsıya varmamı bekleyeceksin tamam mı?"
Francesca basını salladı.Köprü oldukça eskiydi.Arada bir kaç tahta eksikti.Francesca köprünün çürük olduğundan adı gibi emindi.Ama içinden bir ses itiraz etmeden Barty'yi dinlemesi gerektiğini söylüyordu.Barty köprüye ilk adımlarını attı.Halatlara tutunarak temkinli bir sekilde ilerliyordu.Francesca onun için korku duymuyordu.Buna kendiside sasırdı ama Barty'ye birsey olmayacaktı bunu nası biliyordu anlamamıştı..İçindeki ses doğru söylemişti.Barty sağ sağlim uçurumun karsısına vardı.Ardından Francesca'ya seslendi.
"Aşkım sıra sende...Sakın asağıya bakma ve yavas ol!"
Francesca köprünün halatını kavradı ve tahta basamağa bastı.Köprü hem sallanıyor hem de gıcırdıyordu.Barty karsıda onu bekliyordu.Francesca bundan cesaret alarak ilerlemeye basladı.Köprünün yarısına geldiğinde karaya tekrar basmak için dua ediyordu.İçini korku sarmıştı bu kez..Ama geri dönemezdi.İlerlemeye devam etti.Evet Barty'ye ulaşmasına çok az kalmıştı.6 adım kadar sonra oradaydı.Bu heyecanla ayağını tahtaya sert carptı ve ardından cığlık attı.Tahta parcalanmıştı ve Francesca boşluktan asağıya sarkıyordu.Nehrin gürültüsü kulaklarını doldurduğundan baska hiçbirsey duymuyordu.Barty ona çok yakındı.Birazdan gelip Francesca'yı kurtaracaktı.Ama Francesca düşünemiyordu.Tahta parcası asağıya nehre uçarken o da bakışlarını maviliğe cevirdi.Dalgalar köpürüyordu ve deli gibi akıntı vardı.Francesca'nın parmakları yavasca kayıyordu.
"Barty!!"
Haykırdıktan sonra kaldı bir an için öyle.Dalgaların arasında bir sey görmüştü sanki.Hayır yanılıyor olamazdı.Orada birsey vardı.Terleyen elleri yavasca asağıya kayarken Francesca gözlerini açıp kapadı.Asağıda hasır sepet içinde bir bebek vardı!Kulaklarını dolduran nehrin sesi kesildi bir anda.Şimdi sadece asağıda ağlayan bebeğin sesini duyuyordu.Ona bakmak istiyordu ama daha fazla eğilirse düşecekti.Tam o anda Barty'nin sesini işitti.
"Francesca bebeğimizi kurtarmalısın!"
Ardından cebinden çıkardığı kanlı bıcakla Francesca'nın tutunduğu halatı kesti...Sonsuz boşluk....Yavasca asağıya düşüyordu...Bebek durmaksızın ağlıyordu...
Francesca sıçrayarak uyandı.Gözleri karanlığa alışamamıştı.Ter içindeydi.Hersey bir kabustu değil mi?Barty hala yanında uyuyordu.Francesca rüyayla gerceği karıştırmıştı..Kurtadamlar..Vampirler..Yesil çimler...Bebek...Ve Barty!Evet zihnini toparlıyordu.Sevgilisi yaralanmıştı ve Francesca onun için iksir hazırlamıştı.Asağıda hala iki ceset duruyor olmalıydı.Ama acaba ne kadar zamandır uyuyordu.Barty'nin artık ayılması gerekmiyor muydu?Francesca yavasca yataktan kalktı ve lavaboya gitti.Musluğu cevirdi.Yüzüne iki kez su carptı.Gözü aynadaki yansımasına takılmıştı.Bu kabus da nerden çıkmıştı şimdi...? | |
| | | Raquél Miranda Márquez
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11700 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 16/11/08
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Paz 16 Kas. 2008, 17:05 | |
| Ad Soyad:RaquéL Miranda Márquez
Karakter Hakkında Ön Bilgi: [i]RaquéL zengin ve soylu bir İspanyol ailenin tek kızlarıdır. Soğukkanlı ve mükemmeliyetçidir. Sorumlulukları konusunda titiz ve planlıdır. Slytherin binasından mezun olmuştur. Safkan oluşuyla her zaman övünmektedir. Herşeyi çok çabuk kavrar, neredeyse kıvıramayacağı iş yoktur. Kendini beğenmişlerden ve şımarıklardan nefret eder. Ona göre kendisinden üstün sadece kendisi ve belleğindeki kişilerdir. Muggle'lar konusunda ayrım yapar. Kimseyle kolay kolay arkadaş olmaz ve kimseye aynı derecede güvenemez.
Açık sözlü ve çok konuşkandır. Vurdum duymaz ve patavatsızdır. İkna kabiliyeti çok yüksektir. İnsanları kolayca fikirlerinden caydırıp kendi yoluna getirebilir. Bunun yanı sıra kendisi kolay kolay ikna olmaz ve yanlışta olsa kendi bildiğini okumakta kararlıdır. Bir yılan kadar sinsi ve oldukça kıvrak bir zekâya sahiptir. Düşmanını en zayıf noktadan vurmasını çok iyi bilir. Hırslı ve kararlı bir yapıya sahiptir, uttuğunu koparır.ok iyi bilir. Kısıtlamalar ve kurallara uymaktan nefret eder. Yerine göre çılgınlıkları olmuştur. Aklına eseni yapar. Olmasını istediği şeyi mutlaka oldurtur. Sorumlulukların farkındadır ve grup işi yerine sadece 'ben' olarak çalışmayı sever.
İstediğiniz Mevki: Sihir Bakanı Asistanı
Örnek Rp:
Soğuk kış kendini göstermeye başlamıştı. Bir saat boyunca kupkuru ağaçların arasında dolaştı Raquél. Artık dışarıda yürümek zorlaşıyordu onun için. Dün geceki şiddetli fırtına yerine hakimiyeti sertçe yağan yağmur üstlenmişti. Rüzgar soğuğu iliklerine kadar bastırıyordu. Raquél yüzüne sert sert vuran yağmur damlalarından kurtulmaya çalışırcasına sarsılmış toprağı çiğneyerek şatoya doğru yürümeye başladı. Üstündeki cüppesine sımsıkı sarılarak koşar adımlarla ilerleyerek şatonun görkemli büyük demir kapısının önünde durdu.Kapı ardına kadar açılarak büyük şatonun esrarengiz güzelliğini gösteriyordu. Raquél içeri girerek şatonun bahçesine ulaştı. Fırtına bahçeyi darmadağın etmişti. Raquél sinsi bakışlarını kırılmış dalların, boynunu bükmüş güllerin ve içten içe yok olmuş toprağın üzerinde gezdiriyordu. Tok ve kalıcı bir ses tonuyla
‘Mr.Reed hemen buraya geliniz.’
Dedi ve cüppesinin şapkasını açarak üzerindeki çamurları temizleyip hemen yanında beliren bahçıvana baktı. Gözlerindeki sima her zaman ki esrarengiz bakışlarıyla donanmıştı. Mr. Reed başına gelecekleri biliyormuşcasına boynunu eğerek
‘Buyrun efendim.’
Dedi.Adamın yüzü bembeyaz kesilmişti. Raquél biraz daha sakinleşerek normal tavırlarıyla adama baktı ve elini kaldırıp harabeye dönmüş bahçeyi gösterirken
‘Sanırım sizi uyarmama gerek yok Mr.Reed. Bu bahçeye verdiğim önemi biliyorsunuz. Bu bahçe bir saat içinde eski pırıltılı ve görkemli haline kavuşmazsa olacakları da az çok tahmin ediyorsunuzdur umarım.’
Dedi her zamanki imalı bakışları ve kulaklarda çınlayan dolgun sesiyle. Adam bembeyaz suratını hafifçe kaldırıp RaquéL’ın suratına baktı ve kafasını ‘’evet’ anlamında salladıktan sonra tiz ve yıpranmış ses tonuyla sözleriyle de bir kez daha onayladı.
‘Tabii ki de efendim. Siz hiç merak etmeyiniz. Verdiğiniz süre zarfı içinde Marquéz şatosunun görkemli bahçesi eski güzelliğine kavuşacaktır.’
Raquél sinsice gülümseyip onaylayarak adama eliyle ‘işinin başına dön’ işaretini vererek şatoya doğru ilerledi. Mr.Reed işareti alır almaz bahçenin hasarlarını düzeltme işine başladı. Raquél iç cebinden asasını çıkarıp çamur içindeki üzerine değiştirerek kapıyı açıp sıcacık şatosunun içine adımını attı. Hemen yanında hizmetçisi Sophia belirdi. Mahçup tavırlarla kavruk tenli yüzünü hafifçe öne eğerek Raquél'e selam verdikten sonra Raquél'e bakışlarını tekrar çevirerek;
‘Hoş Geldiniz Mıss. Marquéz. İzin verirseniz cübbenizi alayım. Kahvaltınız hazır. Odanıza mı yoksa salona mı istersiniz ? ‘
Demişti kız bir çırpıda. Raquél yardımcılar arasında en çok ona güveniyordu sanki. Kendisi gibi her konuda titizdi ve Raquél karşısında hep mahçuptu.Raquél esmer tenli kızın yüzüne bakarken vişne çürüğü cüppesini çıkarıp Sophia’nın cüppeyi almak için uzanmış ellerine verip yavaş adımlarla ilerlemeye başladı.Sophia’da yavaş yavaş arkasında yürürken kendisine verilecek emri can kulağıyla dinliyordu. Raquél sakin ve dolgun bir ses tonuyla;
‘Kahvaltımı odama çıkar ve daha sonra üçüncü kattaki odada bulunan kırmızı sandığı bana getir. Çabuk ! ‘
Dedi Raquél uzun merdivenlerden yukarı odasına çıkarken. Kız öne eğik başını ‘peki’ anlamında sallayıp cüppeyi astıktan sonra koşarak mutfağa kahvaltıyı getirmeye gitti. Raquél odasına çıkp yatağına doğru ilerledi. Şöminenin alevinin sardığı oda dışarıya göre daha sıcak ve sakindi.Siyah kılıflı yastığının altındaki zarfı alarak geniş balkona geçip masaya oturdu. Zarfı yan sandalyeye koyup ayağı kalkarak balkonun kenarına doğru ilerledi. Bütün bahçe ayakları altındaydı. Mr. Reed’i kontrol etti. Birkaç yeri daha düzgün yapmasını emrettikten sonra sakin adımlarla oturduğu yere geri döndü. Dün geceki fırtına hala etkisini sürdürüyordu. Yoğun bir sis hakim idi gökyüzüne. Sisin içinden ıslak yapraklar belli oluyordu. Ağaçlar rüzgarla sallanıyor, yağmur her geçen saniye bir milim şiddetini arttırıyordu. İçeri biri girdi. Elinde kocaman süslü kahvaltı tepsisiyle Sophia arkasında ev cini Droopy kırmızı sandığı sürüyordu. Sophia Raqél’in önüne tepsiyi koydu ve Droopy hemen ayağının dibine sandığı koymuştu.Sophia başını öne eğip
‘Kahvaltınız efendim ve istediğiniz kırmızı sandığıda getirttim Mıss. Marquéz.Efendim burası biraz soğuk şalı omuzlarına almak ister misiniz? ‘
Dedi siyah yaldızlı şalı Raquél’e göstererek. Raquél şalı üzerine alıp gitmelerini emrettikten sonra yan tarafındaki zarfı açıp içindeki parşomen kağıdını sıyırarak son satırlarını okudu.
‘…yeri geldiğinde her şey açığa çıkacaktır.
Elveda Raquél…
Mrs. Márquez’
Büyük annesi ne demek istemişti? Raquél yirmi yaşındaydı artık. Ailenin bütün sırlarını biliyordu. Peki neden gizli kapaklı iş çeviriyordu bunlar? Raquél zekasının sınırlarıyla oynuyordu. Raquél kahvaltı tepsini ileri sürerek küçük kırmızı sandığı önüne koydu ve içini açtı. İçinde eski,tozlu ve sayfaları hafifçe yıpranmış bir defter vardı. Büyükannesinin günlüğüydü. Büyük annesi öldükten sonra bütün eşyaları ona kalmıştı. Ve giderken bir çok şeyi daha ardında bırakmıştı. Raquél defteri açıp isli sayfalarından harfleri özenle seçip okumaya çalışırken şiddetli rüzgar balkonada vurmuştu. Rüzgarla birlikte Raquélin elindeki defterin sayfaları hızlıca çevrilmeye başladı. Sayfalar hızını arttırarak dönüp duruyordu. Rüzgar büyük bir hızla kesildi ve defter olmadık bir sayfada hızını kaybederek durdu. ‘Ölüm sırası sende Raquél’ Bu seste neyin nesiydi ? Raquél vücudunda ani bir üşüme hissetti. Titriyordu hatta donuyordu. Yerinden kalkamıyordu. Rüzgar saçlarını uçuyor mosmor olmuş dudaklarının içindeki dişler birbirine değiyordu. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Simsiyah saçları yüzüne dolanmış görmesine engel oluyordu.Ağzından tek bir kelime bile çıkmıyordu. Elindeki defteri aniden yere bıraktı. Boğazı düğümlenmişti sanki. Bağırsa onu duyan olmayacaktı. Gözlerindeki ışıltı sönmüş fal taşı gibi yerinden fırlayacak hale gelmişti. Sanki biri onu boğazından yakalamış nefes almasına mani oluyordu. Elleri morarmıştı. Sandalyesinden hafifçe doğrulmayı başarmıştı fakat rüzgar ilerlemesine bile izin vermeden onu yerden yere savurdu. Tepeden tırnağa buz kesmiş tenini artık hissetmiyordu. Tozlu soğuk balkon zemini buz kesmiş bedeni ile buluşmuştu daha fazla dayanamayan kırmızı gözleri göz kapaklarının ağırlığına dayanamıyordu. Tek kelime edemeden buz gibi teni ne olduğunu bilmediği şeye karşı yenik düşmüştü. İri yeşil gözlerini göz kapakları örtmüştü.Duyduğu son kelimelerin esiri olmuştu.Belki bu hazin sondu ya da olacakların başlangıcı.. | |
| | | Melanie Stacy Gracia
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 33 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11700 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 16/11/08
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Salı 18 Kas. 2008, 17:03 | |
| Ad Soyad: Melanie Stacy Gracia Karakter Hakkında Ön Bilgi: ~Geçmişten Bugüne~ Neredeyse kelimelere dökülemeyecek kadar anlaşılmaz bir kişiliğe malik[sahip] olan bu genç cadının, geçmişi pek parlak değildir. Bir anne ve bir bananın sıcak şefkatli yüreğinden uzakta, yalnızlıkla eş çarptı yıllarca yüreği. Bir safkandı belkide, bir o kadar da asil yetişmişti; ne yazık ki hayat onun mutlu olmasına tahammül edemeyecek kadar acımasızdı. Bir sonbahar sabahı Kasım'ın 19'u ve henüz 6 yaşına yeni girmiş küçük bir kız... İşte her sene lanet okuduğu o tarihte, Tanrı anne ve babasını ondan almış, onu devam edilmesi güç hayatta yapalnız bırakmıştı. Ne yapacağını bilemezken büyükannesi ona sahip çıkmış, annesinin bıraktığı yerden annelik görevini yapmaya devam etmeye çalışmıştı. Yaşlı kadının, annesinin yokluğunu hissettirmeme çabalarını görür yüne de annesizliği en acı şekilde hissederdi. Yıllar birbirini kovaladıkça kadın yaşlandı ve artık ölüm döşeğinde kıvranır hale geldi. İşte o vakit, teyzesi Lyedith onu yanına aldı. Hiçbir zaman sevmemişti Melanie'yi, hep nefretle bakmıştı acı dolu mavi gözlerine. Hayatının geri kalanını teyzesinden şiddet görerek geçiren bu genç cadı için hayatın artık hiçbir anlamı kalmamıştı; ta ki Hogwarts'a gideceğine dair mektubu alana kadar... Şimdi o günleri hatırladıkça istemeden de olsa gülümsüyor. Neden mi ? Çünkü onu yıllarca aşalayan teyzesi ölüm döşeğindeyken ona en iyi şekilde bakmaya çabalıyor.
~Kişiliği~
Sıcakkanlı oluşu hemen dikkatleri üzerinde toplayabileceği gibi çabuk sinirlenişi bir anda vahşi bir yaratığa dönüşüp herkesin yanından kaçmasına neden olabilir. Genelde çoğu özelliği çift yönlüdür, bu yüzden casus olmaya çok yatkındır. Disiplini bol bir hayat onu sıksa da yine de işlerini titizlikle yapmayı tercih eder. Başladığı bir işi yarım bırakmayı sevmez, onu mutlaka tamamlamalıdır. İntikam almak onun karşı çıkamadığı bir dürtüdür. Ona yapılanın aynısını karşısındakine uygulamak mutlaka ister. Çabuk sinirlenip çabuk yatıştığından genelde affedicidir. Ama iyi niyetini suistimal etmek isteyenleirn olduğunu sezerse tehlikeli bir kişiliğe bürünebilir. İstediğiniz Mevki: Britanya ve İrlanda Quidditch Karargahı Başkanı Örnek Rp:
Sayfaları sararmış kalın kitabı eline alıp tanımadığı çehrelere malik[sahip] vücutların yanından hızla geçti. Gökyüzünü tamamen kaplamış gri bulutların yarattığı kasvet havası bir yağmur damlası misali havada süzülerek Melanie’nin kalbinde bir yere düştü. Bunaltı yaratan bu his tüm düşüncelerini silip ruhunu ele geçirirken, kışın ayazında dışarı çıkması gerektiğini hatırladı. Ancak o zaman Andrew’in onu aldatıyor olup olmadığını öğrenebilirdi. İlk ihtimal canını ne kadar yakıyor da olsa, ikinci ihtimalin de gerçek olabileceğini tekrarlayarak kendini avutmayı denedi. Fakat bir dakikalık inşirah[ferahlama] sonrası kalbini yeniden saran kıskançlık duygusu, içinde mütehevvir[öfkeli] bir ateş yarattı, artık gitmek isteyip istemediğinden bile emin değildi. Şüphelerinin gerçeğin ta kendisi olabilme ihtimali onu her geçen dakika daha çok geriyordu, bir şeylerin uzun süredir gizli kaldığına kanaat getirdiğinde çoktan bedeni o ayaz rüzgârlarıyla buluşmuştu.
“Ne kadar da soğuk !” Ayağının dibinde sürüklenen çamurlu, sarı yaprakların üstünü, az evvel yağmaya başlayan ince kar tanecikleri kapatmıştı. Kanun-ı Evvel(Aralık) ayının beraberinde getirdikleri sadece kırılmış kar kütlesi misali lapa lapa yağan kar değildi. Diagon Yolu ve Hogsmeade gibi yerlerde bar işleten zavallı büyücüleri müşterisiz bırakıyor, kimi zamanda dolup taşmasını sağlıyordu. Süregelen ve neredeyse kısır döngü diyebileceği bu tekrarlamalar aklının tek bir köşesini bile meşgul edemiyordu. Beyninde sürüklenen şüphe zelzelesini bastırmanın bir yolu olabileceğini sanmıyordu çünkü. Kendini avutmak için her nedeni sıra sıra saydığından artık içindeki hisleri bastıracak bahaneler bulamıyor, sık sık iç çekip karlı yolda ilerliyordu. Her adım atışında botlarının çıkardığı rahatsız edici ses kulağını tırmalamaya başlamıştı, ne yazık ki giyecek daha uygun bir ayakkabısı yoktu. Galleonlarının yarısından çoğu, teyzesinin borçlarını ödemek adına çar çur ediliyor, bu da yetmezmiş gibi maaşının bir kısmını da ona veriyordu. İyi niyetliliğinin bazen fazlasıyla onu enayi gösterdiğinin her ne kadar farkında da olsa, onu iyi veya kötü olarak büyütmüş bir kadına borcunu ödemek istiyordu. Hayatta birilerine borçlu kalmak zaten epey yük bindirilmiş omuzlarına daha ağır yükler yükleyebilirdi ve Melanie artık bu yüklerin sorumluluğunu taşımakta zorlanıyordu.
…
Kanun-ı Evvel ayının etkisi bir kez daha gözler önüne serilmişti. Yaz-İlkbahar-Güz sezonu daima dolup taşan sokaklarda mutlaka tanıdık bir sima gözüne çarparken şimdi ara sıra, soğuktan yüzü kızarmış tanıdık çehrelere gözü çarpıyordu. *Bunu dalgınlığına da verebiliriz aslında, sonuçta kafasını meşgul eden bir yığın mesele var ve onun tanıdık çehre arayacak vakti yok, değil mi ?* Artık soğuğun etkisiyle hissedemediği parmaklarını hafifçe oynattı, sızlıyor ve acıyorlardı. Tehlikeli bir durum içerisinde kalsa elini asasına götüremeyebilirdi, bir an önce kendine sığınacak bir yer bulmazsa tarihe donan büyücü olarak geçebilirdi. Sert rüzgâr gözlerini yaşartıp mantosunu savururken, iri kar taneleri yüzüne çullanmaya başladığı vakit oracıkta öleceğini sandı.
“Hey Melanie(?)” Sesin tanıdık bir vücuttan çıktığını fark ediyor da olsa, kime ait olduğunu lapa lapa yağan kar yüzüne doğru sürüklenirken göremiyordu. Birkaç dakika sonra bulanık insan silueti ona yaklaştı ve kar mucizevî bir şekilde yavaşlayarak oraya buraya hızla esmeyi bıraktı. Artık karşısındaki delikanlının kim olduğunu rahatlıkla görebiliyordu. “A-Andrew…” Çehresine yerleşmiş olan şaşkınlık ifadesinden Melanie’nin orada olmasını beklemediğini anlayabiliyordu. Etrafı peşinden gelen bir bayan arkadaşı olup olmadığını anlamak için süzdü, görünürde sadece yerde sürüklenen “BAKAN İSTİFA MI EDECEK ?” adlı başlığı bangır bangır bağıran Gelecek Postası vardı, son zamanlarda takip etmediği bu gazetenin bir önceki sayısı olmalıydı.
“Şey… Seninle kalmayı çok isterdim ama… Şey… Bazı önemli işlerim var, seni sonra bulurum Melanie” Genç adam son derece ifadesiz olmakla birlikte bakışlarını bir yöne sabitlemekte güçlük çekiyordu. Mütehevvir ateş kalbini tekrar yakıp kavururken, birden esmeye başlayan sert rüzgâra sırtını döndü, artık ne ona seslenmeye çalışan Andrew’i duyuyor, ne de bu ilişkinin yürüyebileceğine dair içinde bir umut taşıyordu. Dört yılın verdiği emekleri ve umutları tek bir sözüyle yıkmayı başaran Andrew’i lanetlememesinin tek nedeni elini bir türlü asasına götüremiyor oluşuydu. *Belki kıyamamıştı, kim bilir?* Sis bulutunun oluştuğu kar kaplı sokakta yavaş adımlarla ilerlerken artık Andrew’in sesini duyamaz hale gelmişti. Dört yılda temelleri atılan, sonsuza dek sürmesini düşlediği ilişkiyi hiç de açıklayıcı olmayan bir söz mü bitirmişti yani ? Oysa Andrew tam olarak Melanie’den ayrılmak istediğini dile getirmemişti bile, Melanie’ye göreyse bu sözü onu istemediğini kanıtlıyordu, daha önce her fırsatta yanına gelen Andrew son birkaç gündür ondan kaçmanın yollarını arar olmuştu. Hızlanan kar gözyaşlarını gizleyemezken sokakta oluşmuş bir sis bulutunun içinde kayıplara karışarak yok oldu.
| |
| | | Lluvia Sellistinä Müzisyen
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 39 Yaş : 51 Galleon : 12308 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 20/01/08
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları C.tesi 29 Kas. 2008, 22:32 | |
| ~Adımı Jason Goldfine olarak değiştirebilir misiniz? Ad Soyad: Jason Goldfine Karakter Hakkında Ön Bilgi: Jason, Avusturya'nın başkenti Viyana'da doğmuştur. 37 yaşında ve Slytherin mezunudur. Kişiliği bakımından mesafeli ve sert birisidir. Yalnız kalmayı sevdiği gibi, işine vakit ayırmayı da seviyordur. Gününün birçoğunu kitap okuyarak ya da merak ettiği, gezmek istediği yerleri dolaşarak geçirir. Zeki birisidir. Çok konuşmayı ve çok konuşan kişileri sevmez. Yerine göre davranır, tanımadığı kişilere pek önem vermez.
Çok titiz ve düzen delisidir. Mükemmelliyetçidir; her şeyin en iyisinin olmasını ister. Savaş Taraflarını umursamaz ve herhangi bir tarafı da tutmaz. "Az laf, çok iş" lafını kendisine yakıştırmaktadır. Herkes gibi onun da sevdiği, sevmediği şeyleri vardır: Böceklerden ve kapalı alanlardan hoşlanmaz, içki ve kitapları çok sever. Gece, Jason için her zaman ilham kaynağı olmuş, işinde başarılı olmuştur. Kendini övmekten hoşlanır. Ve safkanlığıyla gurur duyar. İstediğiniz Mevki: Canavar, Varlık ve Ruh Bölümleri Başkanı Örnek Rp:
Elinde, günlerdir aklı kalan ve okumayı bırakamadığı, kalınlığı fazla olmayan eski bir roman vardı. Güneş, pencereden içeriye yansıyor ve öğle vaktinin gelmesiyle güneş ışınları cam kenarında oturan Jason'a ve elindeki kitaba yansıyordu. Gözlerini ayıramıyordu kitaptan, dünya yıkılsa umrunda olmazdı. Ama bir an için gözleri, kitabın üstünden karşıda duran duvar saatine kaymıştı. 11:35'ti. Bugün için fazla bir işi yoktu, tembellikle geçiştirecekti gününü. Odasında oturarak hâlâ gözlerini hiç ayırmadığı kitaba bakıyordu. Güneşin keskinliği arttıkça Jason'ın gözleri kamaşıyor, yazıları seçemiyordu. Dikkati dağılmış, kitabını sertçe kapatıp ayağa kalktı. Yavaşça kitaplığına elindeki kitabı koydu. Üstüne bir ceket alarak dışarıya çıktı. Hava bulutluydu. Güneş, kendini göstermek için çok çabalıyordu; yağmurunda yağacak belirtisi vardı. Sol taraftaki kara bulutlar, yavaşça yayılıyordu.
Ağır adımlarla ilerliyor, rüzgarın etkisiyle yüzünde hafif bir baskı hissediyordu. Ilerde, seçemediği bir cismi tanımaya çalıştı. Bir bankın üstüne oturmuş, elindeki gazetenin sayfalarını çeviriyordu. Ama ilerledikçe ve ona yaklaştıkça yüzünü tanımaya çalışıyordu. Onu tanımlayabilmişti; Jenn'di. Ondan üç yaş küçüktü ve samimi bir dostuydu. Muhabbetleri her zaman ilgi çekici olmuş, her konuşmasında farklı konuları dile geririrdi.
"Jenn?" "Hey, Jason. Nasılsın?" "Evdeydim. Biraz yürüyüş için dışarı çıkmıştım. Ya sen?" "Aynı şekilde. Sıkıldım, dışarıya çıktım. Sen kalacak mısın ya da gidecek misin?" "Yok, gideceğim. Sonra görüşürüz o zaman."
Yoluna devam ederken, Jenn'in düşünceli tavrı gözünden kaçmamıştı. Park, hemen hemen boştu ve kararan havadan olsa gerek bazı yerlerde lambalar açıktı. Jason küçük ve sakin bir bara girdi. Içerisi mayhoş bir kokuyla kaplıydı. Insanların sesleri, çalan müziği bastırıyor ve uğultu meydana geliyordu. Duvarlar, değişik renklerde boyalıydı, geneli koyu renkti ve ışıkların açılmasıyla renkler boğucu bir ortam yarattırmıştı. Yerler ıslaktı ve biraz kaygandı.
Bir bardak kaymakbirası ve birkaç laf edebileceği birini arıyordu gözleri. Yürüyerek boş bir masaya oturdu. Herkesin içtiği ve sarhoş olduğu bu yerde, Jason'da biraz sarhoş olmayı istiyordu. "Bir kaymakbirası!" dedi, garsona işaret ederek. Az sonra garson büyük bir bardakta kaymakbirasını getirmişti. Başlangıç için hafif bir içecekti. Hızlı gitmekte istemiyordu.
Kaymakbirasını bir dikişte yarılamış, boğazında bir yanma hissederek yutmuştu. Elinde soğuk bardağı tutarken yan masadaki gülen insanlara gözü kaydı. Fazlasıyla sesli gülüşüyorlardı. Bu yüzden dikkatleri üstlerine toplamışlardı. Jason aldırış etmeyerek yarılamış olduğu kaymakbirasını bitirmişti.
Zaman bayağa bi ilerlemişti. Birkaç saat geçmiş, akşamüzeri olmuştu. Dışarda atıştıran ve gökgürültüsüyle ortalığı ayağa kaldıran yağmur, durmaksızın şiddetini artırıyordu. Jason sarhoş olmaya niyetli değildi bugün. Dışarıya çıkmak istiyordu, yağmurun altına... Bunun için bardağının dibindeki birkaç yudumluk kaymakbirasını yutarak yanından geçen garsona hesabı getirmesini söyledi. Bir bardak kaymakbirası içmişti.
Gelen hesapla masanın üstüne bir miktar galleon koydu. Ardından oturduğu yerden kalktı ve geldiğindeki gizemli tavrıyla tekrar o kapıyı açtı ve dışarıya çıktı. Yağan yağmura bakıyor ve boş olan caddelerde bir oyana, bir buyana yağmurdan kaçan birkaç insana bakıyordu. Ardından yağmurun biraz yavaşlamasını fırsat bilerek hızlı adımlarla evine doğru gitmeye başladı. Az önce gördüğü Jenn şu an orada değildi. Yağmurdan kaçmıştı o da. Jason adımlarını hızlandırarak evinin önüne geldi. Önündeki merdivenlerden yukarıya çıktı ve anahtarla kapıyı açtı, içeriye girdi. Üstündeki ceketi çıkartarak yavaş adımlarla tutuklu kaldığı eski romanını okumaya devam etti...
~Rp'm yetersiz olursa yenisini yazabilirim... | |
| | | Amortentia Cécile Derwent Emekli Cadı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1343 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 13570 Ekspresso Puanı : 24 Kayıt tarihi : 26/08/06
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Paz 30 Kas. 2008, 13:44 | |
| Yapılan başvurular değerlendirilmiş, gerekli işlemler halledilmiştir. Başvurular buradan devam etmektedir; ancak lütfen bu listeyi incelemeyi unutmayınız! - Amortentia Cécile Derwent demiş ki:
- Sihir Bakanı - Adaylar seçilmiştir, lütfen başvurmayınız.
Bakanlık Müsteşarı - Stephen Odelthal Sihir Bakanı Asistanı - Bakan seçildikten sonra alım yapılacaktır, lütfen başvurmayınız.
Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Başkanı - Amaranthiné I. Calanthe Sihrin Uygunsuz Kullanımı Bürosu Başkanı - Edward Jake Swan Çalışan - Magnus Arthur Gauss Seherbaz Karargahı Başkanı - Charlie Adolph Monaghan Çalışan - John Stewen Peterson + Daniel Bryant Prewitt Büyüceşura İdari Hizmetleri Başkanı - Dietricha Schwanhild
Esrar Dairesi (DOLU) Başkanı - William Kunz C. Engelbert Roxanne Elena Miller
Uluslararası Sihirsel İşbirliği Dairesi Başkanı - Nathalie Emilie Allén Uluslararası Sihirsel Ticaret Standartları Kurulu Başkanı - Boş Uluslararası Sihirsel Hukuk Bürosu Başkanı - Dorothée Juliette Lemieux Lisa Gaunt Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu Britanya Kürsüsü Başkanı - Brooke Alliandre Larisen
Sihirli Ulaşım Dairesi Başkanı - Andrei Boris Grzeskiewicz Uçuç Şebekesi Başkanı - Boş Süpürge Denetim İdaresi Başkanı - Boş Anahtar Bürosu Başkanı - Boş Cisimlenme Sınav Merkezi Başkanı - Boş
Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi Başkanı - Robert John Allison Britanya ve İrlanda Quidditch Karargahı Başkanı - Dayrnt Bill Black Çalışan - Melanie Stacy Gracia Resmi Tükürenbilye Kulübü Başkanı - Boş Saçmasapan Patentler Bürosu Başkanı - Boş
Sihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi Başkanı - Johannés Edmund L'mour Zararlılar Danışma Bürosu Başkanı - Boş Cincüce İrtibat Bürosu Başkanı - Boş Canavar, Varlık ve Ruh Bölümleri Başkanı - Jason Goldfine
Sihirli Kazalar ve Felaketler Dairesi Başkanı - James Dean Grant Büyü Kazalarını Düzeltme Ekibi Başkanı - Boş Unutturucu Karargahı Başkanı - Bellatrix Black Muggle'ları İkna Edici Mazeretler Komitesi Başkanı - Boş
Evlendirme Dairesi Başkanı - Boş
Danışma Görevlisi - Isabella Amy Widmore | |
| | | Fred O'Hara
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 3 Yaş : 30 Kan statüsü : Melez Galleon : 11668 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 02/12/08
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Çarş. 03 Ara. 2008, 00:06 | |
| Ad Soyad:Fred O'Hara
Karakter Hakkında Ön Bilgi:Fred, zengin bir ailenin kendini beğenmiş oğullarından biridir 2 kardeşi ve 1 abisi vardır fakat annesiyle babası Fred'i hep en üstte tuttular. Fred okulunda hiç beklenmedik şekilde hep iyi notlarlarla geçmiştir ve 7 SBD ve 7'de FYBS'si vardır. İlk önceleri profesör olmak istesede profesörlüğün ona göre olmadığını anlıyıp bakanlığa başvurmuştur.
İstediğiniz Mevki:Anahtar Bürosu Başkanı
Örnek Rp:
Yatağın kenarında oturmuş, perdeleri açık olan pencereden saatlerdir bakıyordu. Gecenin yavaş yavaş sönüşü ve gün ışığının odaya doluşu onun gözlerini camdan ayırmadı. Nedense okulda eski günlerdeki gibi huzur bulmuyordu. İlk geldiği günden beri gecenin bir vakti uyanıyor ve yatağının ucunda günün doğmasını bekliyordu. Gözleri yasak ormanda bir kıpırtı kopar mı diye bekler gibiydi! Oraya bakmasına rağmen aklı başka yerlerdeydi. Düşünceler dikkatini dağıtıyordu ve orası gittikçe uzaklaşıyordu. Bu duygular ve düşüncelerin nedenini bir bilseydi. Gecenin bir vakti uyanmak ve bir daha uyuyamamak onu sinirli bir hale sokuyordu.
Yavaşça yatağından doğruldu. Pencereye doğru yaklaştı ve eli perdede bir süre bahçeyi seyretti. Günün erken vaktinde kimseyi dışarıda beklemiyordu. Fakat iki öğrenci hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. Ne konuştukları merak etmeyi diledi ama içindeki merak duygusu yıllar önce yok olmuştu. Perdeleri çekerek giysilerinin bulunduğu dolaba ilerledi. Ne giyecek diye hiç uğraşmazdı. Eline ne gelirse giyerdi. Tabi uyumlu olmak hoştu ama bazen bunun için uğraşmaya değmez diye düşünüyordu. Giysilerin arasında eline füme rengi bir elbise geldi. Kolları yarım ve dizlerinde olan bu elbise; örgüydü ve göğüs kısmının altında kurdele ile ufak bir süs verilmişti. Ellerinin güzel seçimi ile ona minnettardı. Açık kalan boynunu güzel siyah bir kolye ile süsledi. Uzun dalgalı saçları oldukça yukardan toplayarak dalgalarının bazılarını aşağı doğru saldı. Aynadaki görüntüsünü inceledi. Bugün için çok kolay giysi seçimi olmuştu. Bunun iyimserliği ile aynadaki yüze doğru gülümsedi. Yatağının üzerindeki asasını çarşafların arasında hızlıca aradı ve buldu. Odanın kapısına vardığında etrafın ne kadar dağınık olduğuna bakmak için döndü. Koskoca bir kadın olmak bazı huyları değiştirmiyordu. Her zaman ki gibi yine giysiler yerlerde ve yatak örtüsü yatağın kenarından sarkıyordu. ‘Umurumda değilsin!’ diye geçirdi odaya seslenir gibi…
Kahvaltıda çoğu kişi yerini almış gibiydi. Büyük salonun kapılarından yavaşça içeriye girdi. Ağır adımlarla dört masanın tam ortasından ilerledi. Bazı öğrenciler o yaklaşırken susmuş onu izlemeye başlamıştı. Bazıları gayet rahat tavırları ile sohbetlerine devam ediyordu. Eileen masaya ulaştığında kahvaltısını yapan birkaç profesöre başını eğerek selam verdi. Masada kendi için ayrılmış yere oturdu. Birkaç gün önce burada Lordun oturması ne garipti. Yüzünde sinsi gülümseme belirdi. Tılsım profesörlüğüne onun izinden birini seçmeleri ne garipti. Gözleri ile tüm masalardaki öğrencileri bir süre izledikten sonra kahvaltıya başladı. Kahvaltıda kimse ile konuşmadan bitmişti. Sabahın mahmurluğuydu belki üzerindeki dersliğe gitme vakti gelmişti. İlk dersi üçüncü ve dördüncü sınıflara, ikinci dersi birinci ve ikinci sınıfların ortak olacağı dersti.
İlk dersini sabahtan vermişti. Başarılı olarak geçtiğini düşünüyordu. Sınıf biraz ona huzursuz görünmüştü ama elinden gelen sadece ders işlemekti. Hoş yapmak istediği bir şey yoktu. O sadece gözlemlerdi. Öğrencilik yıllarında da arkadaşlarının derdini dinlemek gibi bir olaya girmezdi. Hep olayların dışında kalmayı sıyrılmayı öğrenmişti. Dersten sonra kütüphaneye gitmişti. Okuyabileceği birkaç güzel kitabı masaya koymuştu fakat onun aklı başka yönlere kaymıştı. Bir süre sonra öğle yemeğinin vaktinin geldiğini öğrenmişti. Kütüphane yavaş yavaş boşalmıştı. Büyük salona tekrar gidip yemek yeme faslı hiç cazip bir fikir gibi görünmese de karnı acıkmıştı ve gitmek zorunda kalmıştı. Öğleden sonraki ilk ders için kendini hazır hissettiğinde profesörler masasından kalktı.
Dersliğe giderken öğrencilerin şamatasının hiç bitmediğini fark etti. Bazı Slytherin öğrencisinin birçoğu sataştığını gördü ama hiç görmezden gelerek yanlarından ayrıldı. Belki onlara ceza vermeliydi. Ama o zaman saldırıya uğrayan öğrenci kurtulmayı nasıl öğrenirdi. Sınıfa vardığında kapı kapalıydı. Hızlıca araladı.
“ Gıcır!”
Çıkan ses ile tüm sınıfa kapıya baktı. Kapı hızlı açılmasının etkisi ile büyük bir gürültü çıkarmıştı. Bazı öğrencilerin irkildiğini hissetmişti. Geçen ders büyük bir olaya şahit oldukları için birinci sınıfların korktuğunu sezinledi. Masaya doğru ilerledi ve öğrencilere doğru döndü. Elleri ile masaya dayanarak konuşmaya başladı.
“ Herkese sihirli günler! Ben yeni Tılsım profesörünüz Eileen Garcia. İlk derste tanışma faslını atlıyorum. Nasılsa günler geçtikçe ve dersler ilerledikçe sizleri tanıyacağım. Tabi sizde beni…”
Masadan ayrıldı ve sınıfın ortasındaki boşlukta ilerlemeye başladı. Masalar arasında gezinirken bazıları ile göz teması kuruyordu. Birinci sınıf olduğu tüm hallerinden belli olan bazı öğrenciler gözleri ondan ayırmadan onu takip ediyorlardı. Bazıları ise gereğinden fazla rahattı. Bu öğrencilere Eileen bakışlarını dikerek bakıyordu ve öğrenciler pozisyonlarını değiştirmek zorunda kalıyordu.
“ Şimdi derse geçelim. Sıralarınızda hiçbir şeyin bulunmamasını istiyorum. Sıranızda bulunan her şeyi hemen kaldırın.”
Bir anda öğrencilerin önünde küçük farklı farklı nesneler belirdi. Kiminde bardak kiminde saat bulunuyordu. Öğrenciler ne olacağından belirsiz sıraya bakıyordu. Eileen masasının önüne geçti ve dersin nasıl ilerleyeceği hakkında bilgi vermeye başladı.
“ Sıralarınız üzerindeki küçük nesneleri kullanarak Fidelus büyüsünü öğreneceğiz. Bu büyü nesneleri gizlemeyi sağlar. Büyünün etkisi ile yavaşça nesnenin üzerine su dökülmüş hissini veren bir tabaka oluşur ve zamanla görünmez hale gelir. ”
Sözlerini oldukça tane tane söylemeye çalışıyordu. Onunda masasının üzerinde büyük bir saat vardı. Herkesin görebileceği bir yerde duruyordu. Masanın sağına geçti ve sihirli sözleri söyledi.
“Fidelus!”
Büyük saatin üzerine aynı anlattığı gibi su dökülüyormuş gibi şeffaf bir tabaka oluştu ve zamanla kayboldu. Tüm gözler saatin üzerindeydi. Saatin yok olması ile arkadaki duvar görünür hale gelmişti. Birkaç dakika sonra saat tekrar ortaya çıktı.
“ Şimdi sıra ile bu büyüyü deniyoruz. Ben tek tek masalarda dolaşarak yaptığınızı kontrol ediyorum. Saatin tekrar ortaya çıkmasının nedeni karşı büyü altında olmasından kaynaklanıyor. Sizin nesneleriniz aynı şekilde birkaç dakika sonra görünecek. Her şey yeterince açıktır umarım. Şimdi herkes denesin. Kontrole başlıyorum. ”
Öğrencilerin sorusu olup olmadığını bir süre bekledi. Kimseden ses çıkmamıştı. Hazır olduklarına emin bir şekilde uygulamayı başlattı. Öğrencilerin yanlarında belirip yapmalarını söylüyordu. Kiminin sihiri ancak yarısını, kimininki tamamını örtüyordu. Ders boyunca Eileen tüm öğrencileri dikkatlice inceledi. İlk ders yaptığı gibi onları tasvirleri ile bir kağıda not etti. Öğrencilerin görünüşü ve yaptıkları büyünün etkisi ile oluşan etkiyi yazmak sayfalar dolusu notlar etmişti. Sihirli kalemle beyninden geçenin hemen sayfalara aktarılması onu yormamıştı. Tüm öğrenciler denemişti. Sınıfın sonuna geldiğinde ve tüm öğrenciler kontrol edildiğine göre ders bitmişti. Yüksek sesle bağırdı.
“ Bugünlük ders bitmiştir. Herkes denemiş oldu. Bu büyüyü uygulamanızı istiyorum. Büyüyü sonlandırmak için Prior Incantato büyüsünü kullanabilirsiniz. Bu genel büyüleri sonlandırmaya yarar. Şimdi çıkabilirsiniz.”
Öğrenciler yavaşça sınıftan ayrıldı. Eileen onlar hakkında topladığı notları topladı. Bu akşam onları inceleyecekti. Bazılarını dersler ilerledikçe öğrenecekti. Şimdiden herkesi öğrenmeye gerek yoktu. Gözleri ile tüm sınıfı inceledi. Boşken daha da büyüktü. En son asasını alarak o da sınıftan ayrıldı. Akşam yemeğine kadar ne yapacağını çok merak ediyordu.
Not: Bunu başka bir sitede yapmıştım. | |
| | | Amortentia Cécile Derwent Emekli Cadı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1343 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 13570 Ekspresso Puanı : 24 Kayıt tarihi : 26/08/06
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları Cuma 05 Ara. 2008, 14:04 | |
| Değerlendirilmiştir. Gönderilen baykuş postasında da belirttiğim gibi, Fred O'Hara deneme sürecine alınmıştır. Başarılar dilerim. ^^ | |
| | | Lyrica Ixchel Lavern Apothecary Sahibesi & Ursula's Death - Elektro Gitarist
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 22 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11660 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 06/12/08
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları C.tesi 06 Ara. 2008, 15:12 | |
| Ad Soyad: Dietricha Schwanhild Karakter Hakkında Ön Bilgi:
\"Her insanın içinde az ya da çok bir güç vardır ve bu güç onun düşünce, his ve hareketlerini belirler\" Sigmund Freud
Die, kötü gülümsemesiyle insanları tahrik eden bir şeytan mıdır? Hayır, Die kesinlikle bir şeytan değildir, ama insanlara şeytanca hareketler yaptırabilecek özellikler taşır.
Güçlü içgüdüleri vardır. Hayatındaki en önemli etken içindeki sestir. Yanılmayan ve daima ona sadık olan.. Komiktir ki insanları kontrol edebilme gücünü bir tek kendi üzerinde yoğunlaştıramaz. Bu yetiye sahip olduğu anlarda güzel amaçlar üzerine gidebilir ancak duyguları onu ele geçirdiğinde etrafına en büyük zararı vermeyi hedefler. Bir bakımı kanındaki zehri akıtmaya çalışır. Daima aşırılığa kaçması olasıdır, hiç kimsenin gidemeyeceği uç noktalarda yaşar hayatını.
Zekâsına olan güveni onu basite kaçmaktan uzaklaştırır. Canı acıyacaksa bile uğraş verdiği, kendini zorladığı için acımalıdır. Hayat kısadır. Bu yüzden elinden geldiğince herşeye sahip olmaya çalışır. Etrafındaki harabe, duygu yıkıntıları onu zerre kadar ilgilendirmez. Sadece kendi mutsuz olduğunda dünyanın sonu yakın demektir. Birileriyle gerçekten iyi anlaşmak ona göre değildir. Daha fazlasını isteyen yapısı hep cümlelerinin öznesini ben yapmıştır.
Belirli bir amacı varsa, onun uğruna yaptığı herşey normaldir. Hayatı kısa fakat değerlendirilmesi gereken bir hediye olarak görür. Tek ve olabildiğince somut bir amacı vardır. Tüm hayatı ona ulaşmak üzerine kurulu bir düzenden ibarettir. Kendisiyle iligili olmayan biri olsa bile, insanların işini bozmaya bayılır. Rahat bozmak, huzur kaçırmak zevkle yaptığı şeylerdir. Fazla şeytanî düşünüyor olmasının iyi yanı planları kolayca kavrayabiliyor olmasıdır. Yalancıyı, sahtekârı kolayca ortaya çıkarabilir, hiç beklenmedik bir anda insan önüne sunabilir. Oysa kendisinin planları yalnızca zihninde saklıdır. Çok az kişi bir sonraki hamlesini tahmin edebilir. İşine karışılmasından nefret eder. Buna cesaret edenlere oldukça şiddetli ve kendini kaybetmiş tepkiler verir.
Gaddar ve sadisttir. Kendisine yapılan haksızlığı asla unutmaz. İntikam beslendiği yegâne yemeğidir. Eğer bu duyguyu hissediyorsa entrika kurmacada üstüne yoktur. Aşka inanmaz. İnsanları sevmeyen birinin sevileceğini aklından bile geçiremez. Aşk dolu sözcüklere kuşkuyla bakar. En derin duyguları bile sert, aşılamaz bir kabuk tarafından örtülmüştür.
İstediğiniz Mevki: Büyüceşura İdari Hizmetleri Başkanı Örnek Rp: Bir başka sitede yaptığım Rp'dir.
Soluk pembe, kabarık, uzun kollu bir elbise… Ensede toplanmış altın sarısı saçlar ve boynuna dolanan inci kolye ile kulağında sallanan inci küpeler. Hogwarts’ın yeni cilalanmış ahşap zeminini yalayan eteklerini küçük elleriyle kavrayıp yukarı doğru kaldırmış, suratına zarif gülümsemesini yerleştiren kadın ağır adımlarla içeri girdi. Heyecanla Seçmen Şapka’ya ulaşmayı bekleyen çocukların bile ilgi odağı olmuştu. Gerçekten salondaki herkes bu kadının neden geciktiğini merak ediyordu. Her sene sürekli çatlayan sesiyle yeni gelenlere emirler yağdıran bu kadın, bu kez salona en son giriyor ve itişen minikleri umursamıyordu. Sıranın en başında duran çocuğun homurdanarak kendisini süzmesini ve acele etmesi için yalvarmasını umursamadı. Yıllardır düşlediği gün gelmişti ve her şey istediği gibi olmak zorundaydı. Gariptir ki birçok kişinin heyecan duyacağı bu an onun zihninde kesinlikle olacak bir plana dönüştüğünden içinde herhangi bir kıpırtı hissetmiyordu. Sonbaharın ilk günü, dışarıda yağan yağmura ve sert soğuğa rağmen Dietricha Schwanhild bu kapıdan dönemin yeni müdiresi olarak girecekti… Bu, bildiği bir şeydi.
Başını yavaşça yukarı doğru kaldırdı ve uçsuz bucaksız göğe bakınarak yürüdü. Yüzlerce yıldız parlıyor, ay tam tepesinde yuvarlanmış soluk tenine ışık veriyordu sanki. Kıvrılan dudaklarını zapt etmek için dişlerini kullandıysa da yüzüne yerleşmeye çalışan zafer ifadesine yenik düştü. Adımlarını büyük bir zevkle, yavaş yavaş atıyordu. Kulağını işgal eden keman sesleri, gece klasik müzik dinlemenin en iyi yanı buydu, salondaki uğultuyu duymasını engelliyor, sonsuz bir sessizlik sağlıyordu. Başını yavaşça Ravenclaw masasına çevirdi ve kaynayan dedikodu kazanının en canlı örneklerini büyük bir zevkle izledi.
‘Hangi sandalyenin boşta olduğuna bir bakın!’ ‘Hayır, lütfen öyle olmasın…’ ‘Başka bir açıklaması yok.’
Hiçbir cümleyi duymuyor, kulak ardı ediyordu. Ne kadar yakınsalar da yalnızca saatler kalmıştı. O geniş masanın ortasındaki sandalyeye kurulacak ve zevkini çıkaracaktı. Sonra yavaş yavaş kim olduğunu gösterecek, hak ettiği şeyi alacaktı. Şuan için itaat ettiği her şey o dakikadan sonra anlamsızlaşacak ve hatta itaat edilen olmaya başlayacaktı. Hayal dünyası… Gerçekten hayal dünyası geniş bir kadındı. Nereden geliyordu bu güven? Yıkılmaz, direten ve hep kazanmayı hedefleyen. Kâbusları yoktu sanki, her şey istediği gibi ilerliyordu. Üç Süpürge’de insanların kollarından, bacaklarından fışkıran ipleri şimdilerde etrafındaki miniklerin bedenlerinden sarkarken görebiliyordu ve hala makara elindeydi. Bir kaçı esiri olmuştu bile. Slytherin masasının yanından geçerken Wéndy Swanson’a göz kırptı. Kızın ağır başlı tavrı küçük sırlarını hala saklıyor olduğuna işaretti. Yakında sır olmaktan çıkacak gerçeği bu şapşal suratlı kız bile tam anlamıyla bilmiyordu oysa. Çocukluğundan beri başarabildiği en yararlı şey yalan söyleyebiliyor olmasıydı. Annesine söylediği o küçük yalanları doğrularıyla bilen insanları tüketmiş, yalnızca kendisi kalmıştı. Sırf bu yüzden kendinden başkasının hakikat dediği şeylere güvenmiyor, aynaya baktığında doğru olan tek şeyi gördüğünü hissediyordu. Bu arsız kadının güveninin geldiği nokta da buydu. Lutgard akademisinde aldığı eğitim içindeki kadını sivrileştirmiş, hissedilebilir duruma getirmişti. Gryffindor masasının yanından geçip giderken içinden milyonlarca kere teşekkür ediyordu. Margareta, yüzlerce kere minnet! Milyonlarca teşekkür.
Profesörler masasının arkasında süzülürken Satine’nin zafer dolu bakışlarına büyük bir istekle karşılık verdi. Mr. Clayton’a ait sandalyenin tam arkasında durdu ve her ucunu görebildiği büyük salonu süzdü. Şaşkın bakışlara, fısıldaşmalara ve yakının birinci sınıf öğrencilerine son kez iyi yüzünü gösteriyordu. İyi bakmalarını istiyordu, bir kez daha Dietricha’yı bu kadar sakin görebileceklerinden emin değildi. Sandalyeyi yavaşça çekip masa ile sandalye arasında boşluk kalmasını sağladı ve ince bedenini o araya doğru ilerletti. Yavaşça sandalyesine oturduğunda şaşkın tavırlar yerini endişeye bırakmışa benziyordu. Muhtemelen Malcolm’a ne olduğu bulmaya çalışıyorlardı. Zavallıcıklar… Gün gelecek kendilerine ne olduğunu bulmak için St. Mungo’nun en üst katındaki odalarda bulacaklar sefil bedenlerini. Hayır, Dietricha herhangi bir binayı ayırmaksızın hepsine aynı derecede nefret duyuyordu.
Seçman Şapka’yı taburenin üzerine yerleştiren Melody’i izledi. Şapka her seneki gibi yeni bestesini sunmaya hazırlanıyordu. Dietricha hakkında bir şey söylerse onu nasıl yok edeceğine dair planlar yürüttüyse de açıkça söylemedi şapka. Birlik olmalarını, güçlerini birleştirip her şeye göğüs germelerini kısaca güvenmelerini istiyordu. Başını iki yana doğru salladı ve sırtını koltuğa yasladı. Şarkı bittiğinde el çırptı ve salondaki coşkuyu bir an önce sonlandırabilmek için başlamalarını işaret etti. Melody şapkaya doğru korkak adımlar atan çocuğu öne doğru itekledi ve sezonun ilk öğrencisi görücüye çıkmış oldu. Sarı saçları omuzlarından örülmüş bir biçimde dökülürken, suratını kaplayan çiller onu itici yapıyordu. Şapkayı kafasına özenle geçirmeye çalışsa da küçük bedeninin büyük bir kısmını kaplayan şapka ile oluşturduğu görüntü kıkırdaşmalara sebep oldu. Şapka bir süre düşündü ve HufflePuff diye haykırdığında salonun bir yanı çığlıklara boğuldu. Alkışlar eşliğinde masasında yerini alan kızın suratının kızardığı belli oluyordu. Melanie Climton Gryffindor’a, Samuel Jackson Ravenclaw’a gitti. Ve büyük salonun kapılarına kadar süren sıra yavaş yavaş tükendi. Son çocuk dışarıdaki soğuk havadan payına düşeni almış, titriyordu. Şapka bir süre kararsız kaldıysa da en sonunda Slytherin’e gitmesine karar kıldı. Son çocuk da yerini aldığında Melody şapkayı alıp ortadan kayboldu. Acıkmaya başlayan yüzlerce çocuğu fazla bekletmek istemediğinden yavaşça ayağa kalktı Dietricha. Boğazını temizler gibi yaptı ve daha önce kafasında kurduğu tüm konuşmayı dillendirmek için araladı dudaklarını…
‘Eskiler ve yeniler… Eski öğrencilerimiz yeni döneme, yeni gelenler ise yeni döneme ve Hogwarts’a hoş geldiler. Öncelikle bazı konulara açıklık getirmeliyiz. Okul kadromuzda bazı yenilikler oldu. Saygıdeğer müdürümüz Malcolm Edmond Clayton bazı sağlık problemleri yüzünden aramızdan ayrıldı. O dönene kadar…’ bir süre duraksadı. O gün gelecek miydi? Yutkundu ve ‘Yeni müdireniz benim. Umarım güzel bir yıl geçiririz. Yeni gelenler okul hakkındaki bilgileri genel olarak sınıf başkanlarından alabilirler. Şimdi buyurun…’
Öğrencilerin önlerinde parıldayan altın tabaklar çeşit çeşit yemekle doldu. Dietricha yavaşça sandalyesine oturdu ve keyifle viskisini yudumladı. Konuşmasındaki samimiyetsizlik ve soğukluk kendisinin bile hissedebileceği cinstendi. Bir süre tereddüt eden öğrenciler zamanla eski heyecanlarına kavuştular ve salon canlandı. Herkes sohbet ediyor, gülüşüyor, yemek yiyordu. Dietricha Schwanhild ise yalnızca içkisini yudumluyor ve etrafına kaçamak bakışlar atıyordu. Hangisi bu yılın iyi geçeceğine emindi? | |
| | | Elizabéth Adrianna Malfoy Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1443 Yaş : 36 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12567 Ekspresso Puanı : 41 Kayıt tarihi : 15/02/08
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı İş Başvuruları C.tesi 06 Ara. 2008, 15:54 | |
| Başvurunuz değerlendirilmiş; Rp düzeyiniz istediğiniz mevki için yeterli görülmüştür. | |
| | | | Sihir Bakanlığı İş Başvuruları | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |