|
| Masa 23 | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Christian Dayrnt Black Britanya ve İrlanda Qudditch Karargahı Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1281 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12314 Ekspresso Puanı : 4 Kayıt tarihi : 28/01/08
| Konu: Masa 23 Çarş. 03 Eyl. 2008, 16:55 | |
| Tarih: Haziran 1950 Mevsim: Yaz Hava Durumu: Güneşli ve Hafif Rüzgarlı | |
| | | Christian Dayrnt Black Britanya ve İrlanda Qudditch Karargahı Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1281 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12314 Ekspresso Puanı : 4 Kayıt tarihi : 28/01/08
| Konu: Geri: Masa 23 Çarş. 03 Eyl. 2008, 17:14 | |
| Sabah Saat 10:08
Dayrnt sabahın köründe gözlerini araladığında hiçbir şey göremiyordu. Üstelik üstüne bir hamlık çökmüştü. Sıcaktan neredeyse buharlaşacaktı. Aslında uyku sersemliğinden sorunun üzerinde bulunan battaniyeden kaynaklandığını fark edememişti. Yatakta debelenip duruyordu. Bir şeyin onu sardığını düşünüyordu fakat yanılıyordu. Son bir çabayla üstünü kaplayan battaniyeye tekme attı ve ranzanın üstündeki yatağa çarpmasına sebep oldu. Battaniye ayak uçuna düştüğünde abisinin uyanmaması için dua ediyordu. Yavaşça yataktan doğrulurken yataktan gelen gıcırtıları dinledi. Aslında abisi şu anda uyanık olsa çokdan sağlam bir küfür çakardı. O yüzden rahat bir nefes alarak yataktan kalktı ve odasının penceresine yöneldi. İlk odaya ki girdiyse perdeleri kapatmıştı. Perdelerin koyu bordo olması da içeriye bir damla güneş ışığının girmesini engelliyordu. Dayrnt içinden lantler okuyarak perdeleri hızla çekti. Bir anda gözüne güneş ışınları hücum edince neredeyse kör olacağını düşündü fakat gözlerini araladığında hala görebildiğini fark etti. Pencerenin birini açtı ve dolabına doğru yöneldi. Dolabın kapağını araladı ve içinden rahat denilebilecek birkaç şey giydi. Sonra sert bir şekilde dolabın kapağını kapattı. Yastığının altından asasını çıkarttı ve sessiz bir büyüyle yatağını topladı. Bu numarayı abisinden öğrenmişti. Gerçekten güzel bir yöntemdi. Hızla yatağı toplayıp zaman kaybından kurtuluyordun. Sırıttı ve abisinin yatağına baktı. Anlaşılan geç kalmıştı abisi. Çünkü ufacık bir büyüyü yapmaktan asla çekinmez, hatta kesinlikle yapardı. Kesinlikle Bakanlık'ta şimdi kahroluyordu bir büyü yapamadığı için. Bu düşünce Dayrnt'ı kısa süreliğine güldürmüş olsada 2-3 saniye sorna bunu unuttu ve onun yatağınıda toplayıp odasından çıktı.
Hızla aşağıya indi ve evde birilerini aramaya başladı. Hayır, herkes dışarı çıkmıştı. Bari bir kahvaltı sofrası hazırlardı insan. Neyse, Dayrnt dolabı açtı ve birkaç şey çıkarttı. Onlardan lezzetli bir sandviç yaptı fakat bu onu doyurmamıştı. Söylene söylene çıkarttığı şeyleri geri yerine koydu. Aslında çok beceriksiz bir çocuktu. Kendine de kızmıyor değildi. 18 yaşına gelmişti. Bir sene sonra kendi evine taşınamyı planlıyordu fakat bu hayali yalan olacak gibiydi. Hiçbir iş gelmezdi elinden. Belki de evine Gryffindor mezunu bir hizmetçi alırdı. Ya da Hufflepuff. Onlara eziyet etmek belkide eğlenceli olurdu. Gryffindor almak tehlikeli olurdu fakat. Gece uyurken gelip Dayrnt'ı öldürebilirdi. Bu düşünce bile Dayrnt'ın tüylerini diken diken etmeye yetmişti. Kendi kendine nefretini büyütmüştü yine. Evet, en mantıklısı bir Hufflepuff'tu. Hatta geceleri odasının kapısını yapanın açabileceği bir lanetle büyüleyebilirdi. Hizmetçi güzel de olmalıydı. Belki Dayrnt'ın fantazilerini gerçekleştirirdi. Fakat Dayrnt'ın hiç fantazisi yoktu ki. Sapık bir kişiliği yoktu onun. Gerçekten kötü biri olabilirdi fakat ne kadar güzel olursa olsun birine tecavüz edemezdi. Bazı Muggle kitaplarında veya Muggle filmlerinde gördüğü kadarıyla böyle şeyler olmaktaydı. O durumdakilere -Gryffindor olsun Hufflepuff olsun- çok acır ve yardım etmek isterdi. Hele ki güzelse... Gidip kurtamak isterdi. Belkide kurtardıktan sonra kendi evlene bilirdi. Hayır hiç sanmıyorum, evlenemezdi. Alessia'yı bir kenera bırakıp sadece hayatını kurtardığı kızla mı evlenecekti? Tabii ki hayır.
Artık açlıktan kafa yemek üzereydi. Yalan söylemiyorum. Açlıktan beyinin tadını bile merak etmeye başlamıştı. Hatta ondan ' Biraz beyin olsa da yesek. ' laflarını duymanız bile olağan! O yüzden hemen fırladı ve ayakkabılarını giydi. Daha sonra cebinden asasını çıkarttı ve arka bahçeye çıktı. Etrafına önce bir bakındı ve düşündü. Eksik aksesuarı var mıydı acaba? Hayır, her şey tamdı. Son kez düşündükten sonra asasının tek hareketiyle kendini cisimledi.
Öğlen Saat 13:13
Kolundaki saate baktı. Saattaki rakamların aynı olduğunu gördüğünde Ağzının kenarıyla sırıttı. Muggle bir çocuktan duyduğuna göre saatte rakamlar aynı olursa sevdiği kişi onu düşünüyor oluyormuş. Bu herkese mantıksız gelirdi fakat yinede bir umuttu işte. Dayrnt sırıta sırıta gezinmeye başladı. Aslında gezinmek istemiyordu. Sadece sessiz bir ortamda oturmak istiyordu. Biraz süre oturabileceği sakin bir yer aradı. En sonunda en uygun yerin Madam Puddifoot'un Çay Dükkanı olduğu kararını verdi ve onu aramaya başladı. Kısa süres onra bulduğunda içeri girdi ve içerdeki serin havada kendini kaybetmiş gibi kapının önünde kala kaldı. Kapı tekrar açılıp ona çarpınca heyecanla olduğu yerden sıçradı ve arkasındakine içinden lanetler okuyarak ilerlemeye başladı. Satte baktığında 13:23 gösterdiğini fark etti. Hem uğurlu rakamı olduğu için, hemde saat öyle gösteriyor diye masa 23'e geçti ve garsonun gelmesini bekledi. Kısa süre sonra onu fark etmiş olmalılar ki masaya geldiler ve sipariş istediler. Darnt kendini bilmiş bir edayla:
" Yiyecek bir şeyler var mı? " diye sordu önce. Ona göre bir sipariş verecekti. Adam onaylayınca: " Pekala o zaman; iki dilim kek ve meşhur çaylarınızdan istiyorum. Lütfen biraz acele edin yoksa açlıktan kolumu kemirmey başlayacağım! " dedi ve adamın sinirini bozmak istercesine göz kırptı. Çabalarında başarılı olduğunu görmek onu mutlu etti. Adam uzaklaşırken ellerini kafasının arkasında birleştirdi ve sandalyaye yaslandı. Gözlerini kapatarak neden sinirlerinin bozuk olduğunu düşünmeye başladı. Aksine moralinn düzgün olması gerekirken mutsuzdu. Kendi kendine ' Hadi bakalım, sırada ne var Dayrnt? Yalnız kalmak mı koyuyor acaba sana? ' dedi ve gözleri kapalı bir şekilde düşünmeye başladı. Fakat hala düşünüyordu. Bakalım sonuç ne olacaktı. | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Masa 23 Çarş. 03 Eyl. 2008, 19:14 | |
| Nicole Hogwarts'daki geçirdiği bir yılın ardından artık evinde olmanın rahatını sürüyordu. Annesi ve babasıyla trenden indikten sonra konuşamamıştı. Çünkü çok derin bir uykuya dalmş ve kimse onu uyandıramamıştı. Uyanabileceği vakitte anne ve babası ona kıyamamıştı. Sabah kalktığında kendisini tren yerine yatağında bulduğu zaman ailesiyle beklediği karşılaşmayı yaşamadığı için çok utanıp biraz üzülmüştü. Fakat artık evindeydi. İstediği her şeyi yapabilrdi. Annesi Nicole yatağında ki kıpırtılarını duymuş olucak ki kapısını tıklatarak içeri girdi. Nicole annesini görmenin mutluluğu içinde adeta sarhoşcasına ona bakıyordu. Eliza en masumane ve hoş şekliyle " Günaydın Prensesim. İyi uyuduğuna emin olabilirsin trendekiler seni kaldıramadı daha sonra da biz sana kıyamadık" dedi Nicole heyacanlanmıştı annesine gördüğüne inanamıyordu, yattığı yeri bile hayal olduğunu düşünen bir halde "Günaydın annecim, seni çok özledim. Sarılmamın bir sakıncası yoktur umarım" dedi Annesi bu soruyu çok anlamsız bulmuştu ama Nicole o akıl almaz kontrol edemediği soğukkanlılığı gene tutmuştu. Söylediğinin saçma olduğunu bilen bir tavırla annesine bakıyor bir cevap bekliyordu. Annesi "Tabi ki de bir sorun olmaz." dedi. Ardından Nicole ve Elizanın birer adım atmalrıyla birbirlene sarılıp öpmeye başladılar. Özlemleri o kadar büyüktü ki yaşadıkları acıları konuşmayarak sadece sarılarak gideriyorlardı. Nicole merdivenden gelen bazı sesleri duyunca annesine sarılmayı bıraktı.
Küçük bir kız gibi elini tuttup annesi bu gizemi çözmek istercesine kızına bakıyor baktıkça heyecanlanıp kızını da heyacanladırıyordu. Kapının arkasında bekleyen iki kadın kapının açılmasıyla Nicole çığlıklarıyla birlikte babasının kucağına atlamasıyla sona erdi. Nicole babasından izin istemeden üzerine atlamıştı. Oysa ki babasından izin istemesi lazımdı, fakat kimin umrundaydı ki hayattında ilk defa ailesinden ve babasından bu kadar uzak kalmıştı. Babası bu duruma sevinmişti, ama fazla sevgiden hoşlanmadığını hatırlatmak istercesine "Eliza bu bizim eski Nicole'ümüz mü? Kızım bırak da sana şöyle bir bakıyım, beni boğarsan senle nasıl özlem giderebilirim" dedi. Nicole babasının bu sözlerine bir tebbesümle yanıt vererek atladığı yerden aşağı doğru kaydı. Ailesiyle birlikteydi artık Nicole her şey bir an olsun durulmuş. Sonunda aile ön plana çıkmıştı. Herkes birbirini o kadar özlemişti ki Nicole kardeşini sorup bu büyüyü bozmak istemiyordu. Bu yüzden bir kere babasının çekmecelerini karıştırıp kardeşinin mezarının yerini bulmuştu. Evlerinden çok uzakta olmadığından hava almaya çıkıyorum diye kolayca burayı ziyaret edebiliyordu.
İlk bir hafta ailesi için rüya gibi geçmişti. Annesi yeni yazdığı romanına onun için ara vermişti. Babası ise onun için bakanlıktan izin alıp beraber vakit geçirmelerini sağlamışlardı. Beraber piknik yapıyor, alış verişe çıkıp delice her şeyi alıyorlardı. Babası ona bir kere büyüdüğünü ve bundan dolayı ona yakınlarda bir küçük villa yaptıracağını söylüyordu. Ne de olsa benim kızım her şeyin en iyisini hakkeder diyerek bunun yalan olmadığını da üstüne basarak ekliyordu. Nicole ayrı yaşama fikrine ilk pek yakın bakmamıştı. Fakat bir hafta geçtikten sonra herkes gene aynı iş hayatı ve dolu dizgin tempoya dönünce bunun onun için iyi olabileceğini düşünmeye başladı. Hem yakın olucaktı. Ailesini istediği zaman görebilirdi. Babasıyla şu an bu konu hakkında fazla bir şey konuşmasa da annesinin bu durumu bilmemesini sanmasındandı. Oysa annesi bir gün Nicole'ü şaşırtarak "Ev işine ne diyorsun Nicole, bence artık bir cevap vermenin zamanı geldi" demişti. Nicole annesine şaşkın şaşkın ama bir o kadar da mutlu ve heyacanla "Olabilir ama daha nasıl olacağına karar vermedim. Bence babam temelleri atmaya başlasın" dedi. Annesi mutlu bir şekilde "Çoktan başladı, sen yokken bunu sana süpriz olarak hazırladık. Ama istemediğin bir şeyi sana zorla yaptırmak istemediğimiz için söylemedik" dedi. Nicole bunu nasıl tahmin edememişti. "Hayret doğrusu" diyerek bu konuya bir son vermişti Nicole.
Bir cumartesi sabahı Nicole erken kalkmıştı. Etrafta kimsecikler olmadığından her yer çok sessizdi. Nicole bundan yararlanarak küvetini doldurup içine girmeye karar verdi. Doldurduğu küvette kullandığı sabunlarını ekledi. Ardından "Tipik Cumartesi Günleri" diye geçirdi. Annesi yeni yazdığı romanına devam etmek için babasının ona özel yaptırdığı evindeydi. Babası ise büyük seçmen toplantısında olmalı şu an herkesi ortak bir karara bağlamaya çalıştığını biliyordu. Hizmetçiler ve ev cinleri ise bugün izin yapıyorlardı. Nicole de bunu fırsat bilerek evinin tadını çıkarıyordu. Küvette bütün pisliklerinden kurtulana kadar durdu. Duş yapıp küvetten çıktıktan sonra bornozunu giydi. Saçının hava değişiminden çok zor şekil aldığını bildiği için ilk düzleştiriciyle saçına çok sevip kullandığı modeli verdi. Dalgalı ve uzamış olan şaçlarınıa uzunluğunu belli etmek adına biraz düzleştiriyor, ardından da bazı yerlerini kıvırcıklaştırıyordu. Saçını yaptıktan sonra odasına gitti. Üzerine onu sıkmayan ve havaya uygun bir kırmızı elbise geçirdi. Ayakkabasını da ona uygun ayakkabı dolabından aldıktan sonra boy aynasına bakıp eksiği olup olmadığına baktı. Bir yere gitmeliydi. Yoksa burda zaman geçmeyecekti. En sonunda aklına Madam Puddifoot'un Hogsmeade'deki Çay dükkanı geldi.
Aklına gelen yer çok uzak olsa da gizli arka bahçelerinde ışınlanma yeri olduğundan rahatça gidebilirdi. Hiç kimse olmadığından ona hiç kimse kızıp ispitleyemezdi. Ayrıca öyle bir yere giderse orada Hogwarts'dan birilerini görme ihtimali bile olabilirdi. Evden çıkmadan önce antrede ki aynada asasını gizlediği yerden çıkararak çıkarıp yüzünün beyazlığını giderecek bir makyaj yaptı. Uzun zamandır da çay içmediğinde ve oranın keklerini çok sevdiğinde sade ve güzel bir kahvaltı yapacağını düşünüyordu. Evden çıktı etrafta kimse olmadığını bilse de önlem almak amacıyla etrafını kolaçan ederek arka gizli bahçeye doğru yürümeye başladı. Oraya vardığında etrafı son kez bakıp inceledikten sonra sihirli sözleri söyleyerek Madam Poutruff'un Çay Dükkanına ışınlandı. Işınlandığı yer pek ulu orta olmuştu. Fakat etrafta kimsecikler olmadığından hiç kimse görmemişti. Oraya varmıştı, Hogmeade o güzel kokusunu içine çekti. Yürürken Madam Puddifoot'un yerine doğru kim bilir burada ne maceralar bekliyordu.
Nicole'ün ailesinden habersiz buraya geldiğinden biraz rahatsızdı ama gene de onun damarlarında bir yandan iyi kan akıyorsa diğer yandan da kötülük akıyordu. Bu kan hiç bilinmedik anda farklı şeyler yapabiliyordu. İçeri girdikten sonra bir an her yeri süzdü. Tanıdık birini görmek umuduyla bakınıyordu etrafına tam o sırada yanlız oturan tanıştığı ama çok yakından tanımadığı bir Slyterinli gördü. Gözlerinde tanıdık birini görme sevincinin ışıltıları vardı. Ama çocuğun yüzünde mutsuzluk ve can sıkıntısı vardı. Nicole bir Slyterinliyi daha hayatta getirmek adına 23 masa da oturan çoçuğun yanına giderek "Selam, beni tanıyacağını sanmıyorum. Ama Hogwarts'da okuyorsun değil mi?" dedi. Saygınlığını koruyan bir şekilde selam vermişti Nicole. Biraz resmi biraz sevecen olan bu yaklaşım karşısındakini nasıl etkileyecekti. Kim bilir! | |
| | | Christian Dayrnt Black Britanya ve İrlanda Qudditch Karargahı Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1281 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12314 Ekspresso Puanı : 4 Kayıt tarihi : 28/01/08
| Konu: Geri: Masa 23 Perş. 04 Eyl. 2008, 11:13 | |
| Dayrnt hala aynı şekilde duruyordu fakat yüzündeki gülümseme somurtmaya dönüşmüştü. Aslında kendi kendini mutsuz ediyordu ve bu ahmaklıktı. Şimdi ise mutsuz olduğu konu neden mutsuz olduğunu bulamamasıydı. Bir yandan da yaptığı şeyin salaklık olduğunu biliyordu. Fakat engel olamıyordu işte. Duyguları ile zihni arasındaki köprüyü koruyamıyordu. Düşünceleri ve duyguları birbirine karışıveriyordu. Bu durumdan hiç memnun değildi. Hatta ona kalırsa bu bir hastalıktı. Hasta olmayı severdi. Herkes onunla ilgilensin, her yol ona açılsın, her istediği olsun... Ama bu tür hastalıklar onu sadece deli yapıyordu. Deli olmak ta kimsenin istemeyeceği bir şeydir sanırım. Kafasını salladı ve bu düşünceleri kafasından uzaklaştı. Onun yakını olan herkes onun kafasının içinde düşüncelerin asla kaybolmadığını bilirdi. Şimdi de mekanda dolaşan ayak seslerine takmıştı kafayı. Tak tak tak! Beynini deliyordu sanki. Sonunda durdular. Tam derin bir nefes alacaktı ki: "Selam, beni tanıyacağını sanmıyorum. Ama Hogwarts'da okuyorsun değil mi?" dedi bir ses. Bu sesle aniden irkildi ve kendine geldi. Sonunda karşısında taıdık bir yüz vardı. Tam olarak ne dediğini anlayamamıştı fakat Hogwarts'da tanıştıkları belli idi. Kız onun bir sınıf altındaydı ve ortak derslerde birkaç kez karşılaşmış olabilirdi. Önce kıza gülümsedi. Sorusunu yanıtsız bırakmakistemezdi doğrusu. Tam ağzını açmıştı ki Verdiği siparişler geldi. Bir adama birde keklere baktı. Sonra kafasını çevirdi ve kıza baktı. Acaba kız da yemek ister miydi? Bunu anlamak için sorması gerekliydi. Aman Tanrı'm! Tam bir aptalın düşüncelerini paylaşıyordu. Tekrar kafasını salladı ve kafasındacümleleri toparladı. Bu gün iyi olmadığı çok bariz bir konuydu!
"Sana da selam güzel bayan. Evet Hogwarts'da okuyorum. Bu arada seni de gözüm ısırmıyor değil hani! Sanırım aynı binadayız değil mi? Ben Dayrnt, Dayrnt Bill Black. İstediğini diyebilirsin! Bu arada kek ister misin? " diye sordu bayana ve cevap vermeden garsona döndü: " Sanırım aynı servisten tekrar yapmak zorundasınız bayım. Lütfen bu sefer acele edin. Teşekkürler!" dedi ve sırıtarak bayana döndü. Havanın içinde saklı olan nem kokusu Dayrnt'ı kısa süreliğine bunaltmıştı. Yemek fikri de yalan olmuştu sanki. Bir yandan bayan cevap vermeden ona sipariş verdiği için kabalık edip etmediğini düşünüyordu. Diğer yandan ise bayanın siparisi gelmeden yemeye başlasa kabalık olur mu olmaz mı onu düşünüyordu. Sanırım kabalık olacağında karar vermişti ki arkasına yaslandı ve gözlerini bayana dikti. Hala oturmamıştı. Gülümseyerek sandalyeyi gösterdi. Kızın oturmasını izlerken ' Neden yanıma geldi acaba? ' diye de düşünüyordu. ' Doğrusu pek teşvik edecek bir tavrımda yoktu. Acaba beni çok mu yakışıklı buldu? Sanmam! Bu gün yüzüm tam bir meymenetsiz yüzü. Ben bu yüzü görseydim aynı ortamda bile bulunmazdım. Belki de beni mutlu etmeye geldi. Ama ben mutsuz muyum ki? Sanırım deliriyorum. Bu düşünceler beynimi kemirmeden önce kendime yeni bir beyin taktıracağım. Yada en iyi bir inferius yapayım ve zora sıkıştığımda intihar edeyim. Sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam ederim. Tamam da inferius öyle bir işe mi yarıyordu? Amaan boşversene Dayrnt! Sende bu zeka varken bir cacık olamazsın..'
Kendini kötülemek hoşuna gidiyor gibi gözüküyordu. Fakat karşısında oturan bayanın farkına varamadı bu süre içinde. Ona bakarak düşünüyordu fakat aslında gördüğü tek şey sadece boşluktu. Kendini kaybetmiş gibiydi. Yine kafasının içinde o ayak seslerini duydu. Olamaz, delmeye başlamıştı! Etrafına bakınıyordu fakat kimse yoktu sanki. Ona hitap eden tek şey o seslerdi. Birden irkilmesine sebep olan şey garsonun tekrar gelmesi oldu. Bu sefer bayanın siparişini getirmişti. Dayrnt nefretle ona baktı ve aynı karşılığı garsondan gördü. Tek elini cebine götürdüğünde garsonun da aynı şeyi yaptığını gördü. Sanırım Madam Puddifoot büyük bir zararla karşılaşacaktı. Tam o düello yapacaklardı ki Madam garsonu kızgın bir şekilde yanına çağırdı. Onu azarlama sesleri Masa 23'e de geliyordu. Dayrnt kıkırdamaya başlamıştı ki kafasını çevirdiğinde tekrar irkildi. Bayanın orda olduğunu unutmuştu bir an için. Bayana bakarak gülmeye başladı. Kesinlikle deliriyordu! | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Masa 23 Perş. 04 Eyl. 2008, 13:00 | |
| Oğlanın Nicole selam verdikten sonra halini görünce verdiği için biraz utanmıştı. Hem çok yakın da değillerdi. Okulda bile görüşmeyen birinin şimdi mi aklına gelmeliydi selam verip meraba demek. Oğlan sevinmiş bir şekilde yalandan da olsa " Sanada selam güzel bayan. Evet Hogwarts'da okuyorum. Bu arada seni de gözüm ısırmıyor değil hani! Sanırım aynı binadayız değil mi? Ben Dayrnt, Dayrnt Bill Black. İstediğini diyebilirsin! Bu arada kek ister misin? " dedi. Bu çocuğu nerden tanıdığını Bill'in verdiği cevapla anlamıştı Nicole. Ondan bir üst sınıfta bir Slyterinliydi. Hogwarts'daki ortak olan bir derste karşılaşmış olmaları gerekiyordu. Birbirine "Günaydın" ve "Sihirli Günler" den başka sordukları soru olmamıştı. Nicole o sıralar yaşadığı olaylar yüzünden herkesle böyle mesafeli olup sadece derslerde kuru kuru selam verip almıştı. Yaşadıklarından dolayı kendini dış etkenlerin hepsinden soyutlamıştı. Ancak şimdi her şeyi rayına oturtup kendine bir düzen kurup arkadaş edinmeye başlamıştı.
Karşısında ki oğlan besbelli kendine çok güvenen ve burnundan hiç bir derece de kıl aldırmayan biriydi. Nicole yakışıklı diyeceği biri değildi. Ama eski erkek arkadaş tabirlerine göre kendine has bir tarzı olan hoş bir çocuktu. Nicole çocuğun sorduğu soruya onu analiz edip hatırlamaya çalıştığından dolayı biraz geç kalmıştı. Çok çabuk sıkıldığı anlaşılan bu çocuk garsonunda yanına gelip istediği siparişleri getirdiğini görünce " Sanırım aynı servisten tekrar yapmak zorundasınız bayım. Lütfen bu sefer acele edin. Teşekkürler!" dedi. Nicole bu duruma şaşa kalmıştı. Ne hakla onun yerine siparişte bulanabilirdi. Ama çok güzel bir tahmin yaptığından sinirinin şimdi önemli olmadığını düşünerek "Sanki sen can çiğer arkadaşının masasına oturdun ve onun yaptığı incelik denecek kadar hoş davranışa sinirleniyorsun." diye içinden geçiriyor. İstemese de yaptığı dengesizlik nedeniyle kendini Bill'den biraz geri çekiyordu. En sonunda karşısında ki oturan insana neden buraya gelip onu rahatsız ettiğini açıklamak istedi. Ama önce kendini en güzel bir aksan ve uslübla tanıtmalıydı. "Böyle hemen yanına oturmamam gerekti, ama tanıdık birini uzak da olsa görmek bana çok iyi geldi ve selam vermeye karar verdim" söylediği anlayışlı ve karşısındakinin anlayacağını düşündüğü sözlerle konuşmasına başlayıp cevapları sıralamaya başlamıştı. Ardından kendini de tanıtarak ona güven verip vermediğini anlayacaktı."Ben Nicole Marissa Magdalene, senin de dediğin gibi senin bir alt sınıfındayım ve aynı binadayız" dedi. Kendini tanıttıktan sonra sorduğu sorulara ve kendi siparişini verdiği için soğuk da olsa teşekkür etmeye karar vermişti. Keskin bir şekilde tüm tavır ve düşüncelerini ortaya koyarak "Benim adıma sipariş vermeniz pek hoş karşılanmasa da ben çok aç olduğumdan size teşekkür ediyorum" dedi Bu resmi konuşma karşısında Nicole çileden çıkmıştı. Neden böyle olmak zorundaydı ki oysa asker edasıyla konuşmanın şimdi ne yeri ne de zamanı olabilirdi.
Bunları düşünürken çocuğun onu beklemey başladığını gördüğünde "Seni bir de yemeğinden etmeyeyim. Benim siparişimin gelmesi zaman alır. Senin çayın da o sırada soğur." dedi Çocuk bu duruma sevinmiş görünüyordu. Nicole bu cevapları verirken ayakta olduğunun bile farkında değildi, ama artık bir kere bir olaya başlamıştı. Şimdi Bill'in yanına oturmaktan başka çaresi yoktu. Bakışlarıyla, biraz içinde tereddütte olsa bile teşekkür ederek karşısında ki sandalyeye oturdu.Oturduktan bir süre sonra etrafını süzmeye başlamıştı. İçerde çok fazla kişi yoktu. Malum herkes evinde tatilin tadını çıkırıyor dinleniyordu. Ya da aile ve arkadaşlarıyla başka ülkelere gidip okulun olmamasının tadını çıkarıyordu. Nicole kendi düşüncelerine dalmış gitmiş. Her zaman ki gibi kendi kendine söyleniyor. Kafasında yeni senoryalar üretiyordu. Ama karşısında oturan çocuğun da ondan bir farkı yoktu. Birbirini önemseden oturan ve kendi düşüncelerine gitmiş bu iki gencin yolları belki de bu yüzden kesişmişti. Nicole artık kaderine inanmasa da onun her yerde bir izi olduğunun kanısına varmıştı. Garsonun gelmesiyle Nicole ve Bill hayal aleminde bir rüyadan kalkar gibi kalkmışlardı. Nicole gelen siparişini görünce gözleri parlamıştı. Bill'in bunu görmemesi iyi olmuştu. Yoksa Slyterin'e has bir böbürlenmeyle söylenmeye başlayabilirdi. Fakat Bill'in garsona delicesine baktığını ve garsonun da nezaket yerine aynı şekilde ona gördüğünü farkeden Nicole gene kendini tehlikenin içine attığını hissetmişti. Garson kaba bir şekilde belinde olan asasını almak üzere ona bakıyordu. Nicole telaşla Bill'in bir şey söylemesini ya da bir tepki vermesini bekledi. Ama Bill'de garsonun yaptığu terbiyesizle iç cebine koyduğu asasını çıkarmak üzere ona bakıp ve sonra alarak yanıt vermişti.
Nicole ne yapacağım diye içinden hayıflanıyor. "Keşke bu masaya oturmasaydım." diye kendi kendine söyleniyordu. Bariz bir şekilde Madam Puddifoot yerinde beraber düello edecek gibilerdi. Asalarını birbilerine tutmalarına şaşıran Nicole bir çözüm yolu bulmaya çalışıyordu. Ama olanlardan dolayı başı dönmüştü. Bu yüzden hiç bir şey yapmayarak hiç kimseyi sinirlendirip olayı daha da çirkinleştirmeyi istemiyordu. Tam o sırada Nicole Merlin'e yakarışları duyulmuş olucak ki Madam çok sinirli bir şekilde garsonu yanına çağırmıştı Nicole bu durum karşısında derin bir nefes alıp "Onunla burada bir düello yapmayı planlamıyordun değil mi" diye merakla sordu. Bil, içinde bitnek tükenmek bilmeyen öfke ve agresiflik hakimdi. Nicole gene belanın eşiğinden dönmüştü. Bill hissetiği öfkeden midir bilinmez bir anda kahkalarla gülmeye başladı. Nicole ilk ne yapacağını bilmeden bir süre ona baktı. Sonra düello yapılacağı sırada verdiği tepkiler ve düşünüp söylediği sözler üzerine Bill kahkalarına ortak olup onunla beraber gülmeye başladı. Belli ki karşısında ki kendi gibi değişken ama bir o kadar da zalimdi. Bu duruma sevinen Nicole'ün ne kadar iyi niyetli bir şekilde söylesede içindeki kötülük içgüdüsü ayağa kalkmıştı. Bu çocuğu görmek kendi kötülüğünün kanıttı ve tek özlemiydi. | |
| | | Christian Dayrnt Black Britanya ve İrlanda Qudditch Karargahı Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1281 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12314 Ekspresso Puanı : 4 Kayıt tarihi : 28/01/08
| Konu: Geri: Masa 23 Cuma 05 Eyl. 2008, 13:33 | |
| "Onunla burada bir düello yapmayı planlamıyordun değil mi?"
demişti Nicole. Dayrnt bu sorunun yanıtı olmak üzere ellerini ik yanına açtı ve 'Bilmem!' dercesine baktı ona. Sonra ikisi birden gülmeye başladılar. Dayrnt'ın aklına açacak konu gelmiyordu. O yüzden fazla konuşamıyorlardı. Sadece gülüşüp duruyorlardı. En sonunda Dayrnt'ın aklına Quidditch'den söz edebilecekleri geldi. Belki kız Quidditch ile ilgileniyordu. Dayrnt daha çok küçükken onun kitabını elinden bırakmıyordu. Fakat sonraları kayboldu kitap. Dayrnt bu duruma çok üzülsede sonraları unutmuştu bile. İçindeki konuşma arsuzu resmen onu kamçılıyordu. Artk kendini tutamayacaktı. Karşısında birisi olmasa konuşmak istemezdi fakat şimdi kendini zorunlu hissediyordu. Sonunda kafasını sandalyeye yasladı. Aç olduğunu unutmuştu. Bu düşünceyi aklına getiren ise karnından Aslan kükremesine benzeyen bir ses oldu. Hemen kendine geldi ve önüne eğildi. Kekinden bir parça ısırdı ve çaydan bir yudum aldı. Kıza baktı. Hala dokunmamıştı tabağına. Ona sırıtarak:
"Neden yemiyorsun? Hoşuna gitmediyse değiştirtebiliriz. Hatta bu benim hoşuma bile gider." dedi ve sırıttı. Şimdi konuşmayı devam ettirebilirdi fakat yapamadı. Tekrar kendi düşüncelerinin içinde kayboldu. ' Ya oğlum, sen neden konuşamıyorsun? Kekle beraber dilini mi yuttun? Mal mal bakınıyorsun etrafa. Bak şimdi; sakin olacaksın ve eften püften bir konu açacaksın. Tamam, biliyorum. Yeni Quiddithc kuralarını merak ediyorsun. Haa, bak ne güzel. Kız belki bunu biliyordur. Hiç panik yapmana gerek yok. Aksine fazlasıyla sakin olman lazım. O senin binadaşın! ' Sonunda rahatlamışa benziyordu Dayrnt. Gözlerini kıstı ve etraftakilere baktı. Birkaç tane daha tanıdık yüz vardı. Bunları gözü ısırıtoyrdu fakat yanlarına gidip iki çift laf edemezdi. Tekrar önündeki kıza döndü ve ona gülümsedi. Ardından:
"Umarım yeni Quidditcht kuraları konusunda bilgin vardır. Ben yeni rütbemden alındım mı alınmadım mı çok merak ediyorum da! Bu arada iyilik düşkünü salaklardan değilsin değil mi? Aksine sende çok kurnaz ve sinsi bir tip var. Nedense çok anlaşabileceğimizi düşünüyorum. Umarım yanılmıyorumdur. Erkek arkadaşın var mı?"
Bu soruyu sorduktan sonra kıza göz kırptı. Birden balo gecesi zihninde canlanmıştı. Alessia ile öpüştükleri an! Ne hoş bir geceydi. Alessia'nın yanından ayrıldığı zamandan beri görüşmüyorlardı. Dayrnt bir zaman makinesi olsada o ana tekrar dönse çok mutlu olurdu. Ama biliyordu; tarih her zaman tekerrür ederdi. Belki seneye belki daha yakın! Bunu bilemezdi. Yine de o anı yaşamak ömrüne ömür katmıştı. ' Keşke Marv'ın yanına gitmesi için onu bırakmasaydım! ' diye geçirdi içinden. ' Keke o gece birbirimizden ayrılmamıza engel olsaydım. Yinede çok güzel bir geceydi be! Artık JD, Marv, hiçbiri engel olamayacak sanırım bu büyük aşka. İşte birbirimizi sonunda bulabildik. Asıl aşk bu seneden sonra başlayacak. Umarım evlenebiliriz. 2. Sınıfa geçtiğimizden beri seviyoruz birbirimizi. Ne aşkmış be! ' diye aklından geçirirken çayından bir yudum aldı.
Onu kendine getiren şey çayından aldığı buz gibi bir yudumdu. Evet, Dayrnt çayı sevmezdi. Fakat burası gerçekten güzel yapıyorlardı. Soğuk olması hoşuna gitmişti aslında. Nedense aklına çok güzel bir fikir getirdi. Dayrnt oldum olası sıcak içecekleri sevmezdi. Soğuk daha etkileyici gelirdi ona. Tam elini kaldırıp garsonu çağıracaktı ki tekrar tatsızlık çıksın istemedi. Yanında Nicole olmasa çoktan benzetmişti o yalaka genci fakat yanıda bir bayanla oturuyordu. Şu anda tatsızlık çıkartacak değildi. O yüzden güler yüzle Madam'a elini kaldırdı. Aynı küstahlıkla gelmişti o da. Anlaşılan bunların hepsi düşmandı. Ona sinsi sinsi baktı ve geri yolladı. Bu biraz canını sıkmıştı kadının fakat sipariş almadığı için çok mtlu gibiydi. En sonunda kuytu bir köşeye sinmiş bir garson gördü etkilenmiş bir tavırla olanları izliyordu. Dayrnt elini kaldırıp onu çağırdı. Başta korkmuştu fakat sonraları yavaş ve sinsi adımlarla yaklaştı. Dayrnt ondan 2 tane buz istediğinde hızla getirdi. Dayrnt bu durumda kikirdedi. Buzlar geldikten sonra Nicol'e döndü ve:
"Sende buz ister misin? Bu sefer sana sormadan hareket etmeyeceğim. Geçen seferki kabalıktı kabul ediyorum!" dedi ve gülümsedi. Sonunta konuşmayı toparlamıştı ve soğuk çay fazlasıya iyi gelmişti ona. Üstelik üstüne buzu da etkileyince eski sekazına kavuştu bir an. Burnunu çekti ve etrafa bakındı. Hala sakindi. Şimdi ise kendi benliğine döndüğü için aşırı derecede olay çıkartmak istiyordu. ' Belki çıkmadan önce son bir darbe indirebilirim. Önden Nicole çıktığı sırada bende arkadan sağlam bir büyü yapar veortalığı birbirine katarım. Evet ama daha akıllıca planalr da var... ' diye kendi kendine planlar yapmaya başladı. Ama etrafında olanların farkındaydı. Kendi alemine dalmamıştı. | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Masa 23 Cuma 05 Eyl. 2008, 14:52 | |
| Sorduğu sorunun ardından Bill'den hiç beklemediği bir tavır almıştı. Bilmiyorum dercesine başını sallaması bir an için onu baştan çıkarmıştı. Bunu belli etmek istemediğinden, etrafını ve dışardan gözüken küçük pencerede ki yolda gezen kalabalığı seyre dalmıştı. Bu da bir işe yaramayınca içinden "Neden böyle söylemek zorundasın, seni çözemedim. Ama siz erkeklerin hep yaptığı şey bu değil mi ilk bir işe başlarsınız sonra da masum bir çocuk gibi bilmiyorum der geçersiniz" diye düşünüyor. İçinde ki siniri atmaya çalışıyordu. Bill'e siniri son zamanlar da çözemediği düşüncelerini de harap etmişti anlaşılan ve ona kusuyordu erkeklere karşı söylemediği sözleri içinden söylediğinden hiç bir faydası olmasa da rahatlamasına yardımcı olmuştu.
Karnının acıktığını bile sinirden farkına varmamıştı. Kendini yatıştırmaya çalışırken Bill merakla "Neden yemiyorsun? Hoşuna gitmediyse değiştirtebiliriz. Hatta bu benim hoşuma bile gider." demişti. Nicole bu duruma ilk tebbessüm etti ve ardından "Yok her şey için sağol, sadece biraz dalmışım" dedi, sesinin kuru ve kısık çıktığını anlayınca çayından bir yudum aldı. Çay ılımıştı, fakat Nicole çayın bu halini sıcak halde olmasındansa tercih ederdi. Küçüklüğünden beri çayı ilk sıcakken onu bir yere koyar. Ilıdığında ise içmek için koyduğu yerden alıp içmeye başlardı. Çayından yudumunu aldıktan sonra kekin tadına bakmak üzere asil kızlara yaraşır bir şekilde çatalla bıçağının şekline dikkat ederek bir dilim kesip ağır ağır ağzına götürdü. Sonra usulca bir şekilde çiğnemeye başladı. Lokmasını bitirdikten sonra Bill'in ona bir soru soracağını farkedermişcesine ona baktı.
Bill'de Nicole'ün tahmin ettiği bir şekilde" Umarım yeni Quidditcht kuraları konusunda bilgin vardır. Ben yeni rütbemden alındım mı alınmadım mı çok merak ediyorum da! Bu arada iyilik düşkünü salaklardan değilsin değil mi? Aksine sende çok kurnaz ve sinsi bir tip var. Nedense çok anlaşabileceğimizi düşünüyorum. Umarım yanılmıyorumdur. Erkek arkadaşın var mı? "diye gözlerinin içine bakarak net bir cevap istiyormuşcasına sormuştu. Nicole son soruya ne yanıt vereceğini bilmeden konuşmaya başlamaya karar verdi. Tam o sırada Bill'in garsona doğru baktığını gören Nicole ne diyeceğini merak eden bir şekilde olayları izlemeye koyuldu. Sonunda Madam'dan buz istediğini anlayınca rahat bir nefes aldı Nicole. Çocuk başta yaptığı kabalığı affetmek istercesine "Sende buz ister misin? Bu sefer sana sormadan hareket etmeyeceğim. Geçen seferki kabalıktı kabul ediyorum!"diiye sordu. Nicole istemediğini belli edecek bir şekilde "Teşekkür ederim çay tam istediğim gibi. Sorma nezaketini gözterdiğin için sağol." dedi.
Sorduğu diğer sorulara yanıt bulmak için içinden" Ne de olsa konuşma anında bir şeyler söylerim" diye geçirmişti. "Quidditcht kuraları mı? Aslında çok bir bilgim olduğunu söyleyemem, ama babam küçükken bana gençlik yıllarında çok iyi bir tutucu olduğunu anlatırdı. Ben fazla kale almasam da bunun benim genimde olan bir şey olduğunu ve zamanla anlayacağımı söylemişti."dedikten sonra çok konuştuğu ve boğazı kuruduğu için çayından bir yudum aldı. Sonra Bill ard arda gelen sorularına "Demek sen oynuyordun, ne zaman belli olucak onu bile bilmiyorum, fazla ilgim olmadığı burdan bile belli oluyor dimi? Hmm olabilir, ben de öyle düşündüğüm için selam verdim." yanıtını vermişti.
Sorular o kadar fazlaydı ki Nicole çayından bir yudum daha aldıktan sonra "Ben ve iyilik bunu düşündüğüne inanamıyorum, ama çok değişken olduğumdan bazen bazı salaklıklar yapmıyorum değil. Onlarda bir insanın tuzu biberi bence" dedi. Yanılmadığını anlayan Bill son soruyu soluğunu tutmuş bir şekilde merak ediyordu. Nicole fazla önem vermemiş bir soru gibi "Yok olmasını da şu sıralar istemiyorum. Ben öyle kolay kolay sevip aşık olan bir tip değilimdir. Ayrıca daha çok erkekleri birbirine düşürür, sonra da bırakırım. Son zamanlarda bunu da yapmamakla birlikte pek önemsemiyorum erkek arkadaş olayını" derken biraz çok sert bir cevap olduğunu düşünmüştü. İçinde karşısında ki duran gence karşı büyük bir dostluk ve samimiyet duymuş olduğundan böyle bir cevap vermeyi uygun gördü. Nicole sorulara yanıt verdikten sonra Bill için aynı soruları merak ettiğinden "Peki senin kız arkadaşın va mı? Bir şey daha eklemek istiyorum, seni hala çözemesem de bana olduğundan yakın geliyorsun" dedi. Sorduğu soruların ardından kendi cevap verip söylediği gibi uzun ve açıklayıcı yorumlar bekliyordu Nicole. Artık samimi bir şekilde davranmaya ve dostluk adımlarını atmaya çalışan bu kız kendi yaptıklarına o kadar şaşırıyordu. Bunun sonucunun nereye varıcağını merak ediyordu. | |
| | | Christian Dayrnt Black Britanya ve İrlanda Qudditch Karargahı Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1281 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12314 Ekspresso Puanı : 4 Kayıt tarihi : 28/01/08
| Konu: Geri: Masa 23 Paz 07 Eyl. 2008, 14:22 | |
| Dayrnt'ın buz teklifini geri çeviren Nocole'e gülümseyerek baktı. Hala sorduğu soruların yanıtları gelmemişti. Buzlu çayından bir yudum alırken akşama bademcklerinin şişeceğini düşündü. Hmm, gece biraz zor olacak gibiydi. Kız doğçlama cevap verecek gibiydi. Kafasında cümleleri kurmamıştı sanki. Sonra ar arda sorulan soruların yanıtları geldi. Hemde ard arda.
"Quidditcht kuraları mı? Aslında çok bir bilgim olduğunu söyleyemem, ama babam küçükken bana gençlik yıllarında çok iyi bir tutucu olduğunu anlatırdı. Ben fazla kale almasam da bunun benim genimde olan bir şey olduğunu ve zamanla anlayacağımı söylemişti." bir yudum çay aldı. "Demek sen oynuyordun, ne zaman belli olucak onu bile bilmiyorum, fazla ilgim olmadığı burdan bile belli oluyor dimi? Hmm olabilir, ben de öyle düşündüğüm için selam verdim." dedi. Dayrnt onun sözünü bölerek:
" Evet bende oynuyorum. Hatta tesadüfün bu kadarı ki -hala eski rütbem yerindeyse- birçok tutucuyu oyun dışı bırakmışımdır. Çok iyi bir vurucuydum. Umarım öyle kalmıştır. Şansım çok yaver gider genelde.! "
dedi ve gülümsedi. Ardından Nicole devam etmeden önce bir yudum daha aldı çayından. "Ben ve iyilik bunu düşündüğüne inanamıyorum, ama çok değişken olduğumdan bazen bazı salaklıklar yapmıyorum değil. Onlarda bir insanın tuzu biberi bence" dedi. Dayrnt artk son soruya geldiği için sevinçten kuduruyordu. Nedense bunu merakla beklemişti. Fazla ilgilendirmezdi onu fakat arkadaşını tanım isterdi doğal olarak. "Yok olmasını da şu sıralar istemiyorum. Ben öyle kolay kolay sevip aşık olan bir tip değilimdir. Ayrıca daha çok erkekleri birbirine düşürür, sonra da bırakırım. Son zamanlarda bunu da yapmamakla birlikte pek önemsemiyorum erkek arkadaş olayını" dedi. Aslında az çok haklıydı. Önemsenecek bir durum değildi. Dayrnt eskilerini çok önemsemişti de ne olmuştu ki?
"Peki senin kız arkadaşın va mı? Bir şey daha eklemek istiyorum, seni hala çözemesem de bana olduğundan yakın geliyorsun" işte Dayrnt'ı kendine getiren soru bu olmuştu. Bir an gözlerini kıza dikti ve dikkatlıce baktı. Ne demeliydi ki? Evet kız arkadaşı vardı. Bunu tatlı bir dille söylemeliydi. Sert söyleyince karşısındakinin kalbi kırılabilirdi. Belki de karşısında bir Slytherin olduğu için bu kadar sevecen ve yumuşak davranıyordu. Belki de Bir Ravenclaw olsa tamamen tavırları değişebilir, kendisine asıldığını düşünebilirdi. Fakat bu bir Slytherin'di. Hoşlansa bile bunu yalnız o bilirdi. Belli etmezdi, eğer seviyorsa hemen söylerdi. Genelde öyleydi işte.
" Evet, bir kız arkadaşım var. Adı Alessia, belki tanıyorsundur. Oda Slytherin binasında okuyor. Aynı yaştayız. Bizde diğerleri gibi 18 yaşındayız fakat 1 sene sınıfta kaldık! Şimdi sürünüyoruz işte. En son Balo'da karşılaştık. Umarım yakın zamanda tekrar görürüm. Belki gerçekten sevmediğin için anlayamıya bilirsin - lütfen üstüne alınma. Fakat gerçekten sevince böyle oluyor. Özle sarıyor her yanı. Açık açık söyleek gerekirse ben biaz fazla umursamaz olduğum için çok özlemiyorum! " dedi ve tekrar göz kırptı. Şimdi Alessia'yı değilde, Nicole'ün tepkisini bekliyordu. Kırılmışmıydı acaba Dayrnt'ın sözlerine? | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Masa 23 C.tesi 20 Eyl. 2008, 23:25 | |
| Cevapları sıra sıra veren Nicole, Dayrnt ne tepki vereceğini anlamaya çalışıyordu. Nicole onun bir sevgilisi olduğuna emindi. Çünkü bir insan laf olsun diye direk sevgilin var mı diye sorduğunda böyle olduğu anlaşılırdı. Çok sakin bir şekilde cevap vermeye çalışıyordu Nicole. Fakat veremediğinden Dayrnt'ın onu yanlış değerlendirmesine neden olmuş olsa gerekti. Bu yüzden Nicole ona da aynı soruyu merakla sormuştu. Aslında evde geçirdiği bir kaç sıkıntılı günden sonra, karşısında kendi gibi birini bulmak onu mutlu etmişti.
Dayrnt söylediklerine karşı biraz mahcup bir şekilde " Evet, bir kız arkadaşım var. Adı Alessia, belki tanıyorsundur. Oda Slytherin binasında okuyor. Aynı yaştayız. Bizde diğerleri gibi 18 yaşındayız fakat 1 sene sınıfta kaldık! Şimdi sürünüyoruz işte. En son Balo'da karşılaştık. Umarım yakın zamanda tekrar görürüm. Belki gerçekten sevmediğin için anlayamıya bilirsin - lütfen üstüne alınma. Fakat gerçekten sevince böyle oluyor. Özle sarıyor her yanı. Açık açık söyleek gerekirse ben biaz fazla umursamaz olduğum için çok özlemiyorum! " diye cevaplamıştı. Nicole hiç bir tepki vermeden düşündü önce, sonra da anladığını ve yanlış anlaşılmaya sebep olmamak istercesine " Hmm anladım" dedi. Kendi çapında da bir kaç mimik yaparak kendini anlatıp bir yanlış anlaşılmayı çözmeye çalışırcasına " Ben aşka inanmıyorum. Bu arada buraya oturtmam, seni korkuttuysa kalkabilirim. Sadece tanıdık bir sima görmek ve arkadaş olmak amacım. Bana bu bakışlarla bakınca kendimi çok iyi hissetmiyorum. Gerçi masana hiçbir şey demeden geldim, böyle anlaman normal ama değilim. Alessia'yı bilirim. Çok iyi bir kızdır. Ayrıca sizi de baloda görmüştüm. Birbirinize çok yakışan iki çiftsiniz sanırım. Bu arada şu ana kadar aşık olmasamda özlem nedir çok iyi bilirim. dedi. Söylediği sözler üzerine Darynt'ın yüzüne baktıktan sonra kekinden ve ardından da çayından kocaman bir yudum alıp bitirdi. Olanları şaşkın şaşkın düşünüyordu Nicole, acaba fazla mı saçmalamıştı.
En sonunda buna kanıt getirip "Biraz saçmaladıysam kusura bakma." dedikten sonra beklemeye koyuldu. Bu sohbetin nereye varacağını merak ediyordu. Ama içinden bugünden sonra çok iyi anlaşaklarına dair bir his vardı. Şu iyi giden günlerinde buna ihtiyacı yoktu. Ama hiç bırakamadığı tek huy bu olsa gerekti. Her dakkika başına başka bir bela açıp her şeyi ya mahvediyor ya da hayatında farklı bir adım atıp yenilikler öğreniyordu.
Bugün nasıl sonlanacaktı çok merak ediyordu. Karşısında ki çocuk onu kovsa bile yeriydi. Ama kovacağa da benzemiyordu. Nasıl biri olduğunu bilmiyordu. Fakat ikisini de birbirine çeken bir kaç benzerlik vardı. Kardeşine duyduğu özlem bir anda alevlenmiş miydi? yoksa onu görememenin acısını yaşayamamanın hayatta bağlanmanın zorluklarıyla yaşayamamıştı. Ne olucaktı? Hissettiği gizemi acaba Darynt anlayabilecek miydi? | |
| | | Christian Dayrnt Black Britanya ve İrlanda Qudditch Karargahı Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1281 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12314 Ekspresso Puanı : 4 Kayıt tarihi : 28/01/08
| Konu: Geri: Masa 23 Paz 28 Eyl. 2008, 18:45 | |
| Dayrnt bir an dünyadan kopmuştu. Kafasının içinde birsürü kelime dolanıyordu. Çevresini duymakta bile zorluk çekiyordu şu durumda. Ne yaptıysa bu kelimeleri uzaklaştıramıyordu kafasından. Hapsolmuştu sanki. İçinden birnbir şarkı sözü, diyalog, kavga vs... den alıntı sözler geçiyordu. Artık kafayı yiyeceğini düşünmeye başlamıştı. Gün gittikçe uzuyordu sanki. Sonlanmasınıçok isterdi, yada hayır hiç istemezdi. Karşısındaki kız ile gerçekten eğlenceli bir konuşma yapıyorlardı.
" Hmm anladım. "
dedi Nicole sonunda. Kafasında tüm kelimeler gitti ve son duyduğu şey ' ... sweet sacrifice ... ' kelimesiydi. Bunu nerede duyduğu hakkında bir fikri yoktu fakat aklında geçmişti işte. Nicole konuşmaya devam etti.
" Ben aşka inanmıyorum. Bu arada buraya oturtmam, seni korkuttuysa kalkabilirim. Sadece tanıdık bir sima görmek ve arkadaş olmak amacım. Bana bu bakışlarla bakınca kendimi çok iyi hissetmiyorum. Gerçi masana hiçbir şey demeden geldim, böyle anlaman normal ama değilim. Alessia'yı bilirim. Çok iyi bir kızdır. Ayrıca sizi de baloda görmüştüm. Birbirinize çok yakışan iki çiftsiniz sanırım. Bu arada şu ana kadar aşık olmasamda özlem nedir çok iyi bilirim. "
dedi. Dayrnt kafasını sallayarak onayladı bunu. Konuşmak istemiyordu, müzik istiyordu. Kafa dinlemek istiyordu. Belki de Alessia'yı görmek istiyordu. Ne istiyordu? Bunu kendisi bile bilmiyordu. Ne yapacaktı ki bilmiyorsa. Nicole'ün kekinden bir ısırık aldığını gördüğünde kendiside aldı. Sonra Nicole'ün ağzından: "Biraz saçmaladıysam kusura bakma."
diye bir cümle çıktı. Dayrnt kaşlarını kaldırdı ve Nicole'e baktı. Sonra sırıtarak kafasını iki yana salladı. Gözlerini kıstı ve henüz yakılmaya başlanan ampullere baktı. Gözlerini almıştı Dayrnt'ın. Tam küfür edecekti ki Nicole'ün hatrına çenesini tuttu. Sonra kısık gözlerini Nicole çevirdi ve:
" Saçmalamak önemli değil aslında. Ben bile şu anda saçmalıyorum. Aslında biliyorsundur saçmalamak kafayı dağıtmakta bir numaralı çare. Ki benim kafayı dağıtmaya çok ihtiyacım var. Şu durumda 4-5 şişe Ateş Viskisi içebilirim. Yampıyorum, çünkü bunu kendi emeğimle halledersem daha başarılı olurum. Fazla saçmaladım sanırım. Çünkü en başta söylediğim kelimeleri bile unutmaya başladım. KAfam bir anda abuk sabuk konularla dolu verdi. İnanır mısın aklımdan Muggle şarkıları bile geçiti. Hatta kafamın içinde biri hala çalıyor sanki. Yardım et bana! "
dedi Dayrnt ve sırıtarak bakışlarını başka yöne çevirdi. Belki de yorulmuştu. Ne yapmalıydı? Kızı oracıkta bırakıp evine gidemezdi. Demekki kız kakana kadar ordaydı. Aslında eve gitmek te istemiyordu. Böyle çok iyiydi. Kaç zamandır konuşacak birini bulmuştu ve çekip eve gidecekti! Hayır böyle bir şey olmayacaktı. Kafasının içinde bangır bangır bağıran Muggle şarkısını bastırmaya çalışarak kullaklarını dört açtı ve karşısındaki kızın söze başlamasını bekledi! | |
| | | Nicole Marissa Magdalene Fontjoncouse Otel Ortağı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 4533 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12679 Ekspresso Puanı : 75 Kayıt tarihi : 02/07/08
| Konu: Geri: Masa 23 Paz 28 Eyl. 2008, 22:05 | |
| Cevap verdikten sonra Nicole, karşısındakine ayıp olmayacağını düşündüğünden saçmaladıysam kusura bakma demişti. Darynt, bu cevabın üzerine sanki başka bir dünyadan kopmuş gibi biraz zorlukla cevap veriyordu sanki. O sırada Nicole onun kendisinden sıkıldığını düşünüp hızla kekini bitirmeye çalışıyordu. Niçin buradaydı. Neden tanımadığı birinin yanına oturmuştu. Evde kızları bir büyüyle çağırıp eğlenmek varken neden çay dükkânına gelmeyi tercih etmişti. Kafasında binlerce soru işareti oluşmuştu gene. Oysa acılarından oluşan sorular daha yeni gitmemişiydi aklından, şimdi de saçma sapan neden yaptım neden buradayım, kendini bilemeyen çözmeye çalışan sorulardı bunlar, Darynt'da benzer sorular soruyor muydu acaba bir benzerlik varmıydı yoksa bu olaydan mı şu an buradalardı.
Büyük bir ihtimalle ikisini bu çekmişti, ama neden. Bunları düşünürken Darynt sorusuna Saçmalamak önemli değil aslında. Ben bile şu anda saçmalıyorum. Aslında biliyorsundur saçmalamak kafayı dağıtmakta bir numaralı çare. Ki benim kafayı dağıtmaya çok ihtiyacım var. Şu durumda 4-5 şişe Ateş Viskisi içebilirim. Yapmıyorum, çünkü bunu kendi emeğimle halledersem daha başarılı olurum. Fazla saçmaladım sanırım. Çünkü en başta söylediğim kelimeleri bile unutmaya başladım. Kafam bir anda abuk sabuk konularla dolu verdi. İnanır mısın aklımdan Muggle şarkıları bile geçti. Hatta kafamın içinde biri hala çalıyor sanki. Yardım et bana! "diyerek yanıt vermişti.
Nicole ne yapacağını bilemiyordu. Zaten kafası allak bullakken o da bu karışık cümleyle yardım isteyince bütün aklı uçup gitmişti. Acaba ne yapmaları gerekti. İkisi de belli bir arayışın içinde olup buraya gelmişti. Yolunu kaybetmiş bir çocuk gibi umutları olan biriydi belki de ikisi de, ama koşullar onların kalplerini sertleştirmiş. Hayatlarında sadece saçmalayarak zamanını boşuna harcayıp, kendilerini oyalamışlardı öylece. Peki şimdi ne yapacaklar durmadan bu soru ikisinin de bin bir çeşit düşünceyle geçiyordu. İkisi de anlıyordu bu durumu, fakat bir korku bilinmedik bir çekingenlik hayatta karşıyken kendi konumlarından da kaynaklanıyordu belki de...
Nicole sanki bir rüya da sayıklarmışçasına kendi âleminde bir düş diyarına gitmişti. Karşısında ki oğlanın kalkması için gözüne baktığını, ama bir yandan da burada kalıp konuşması gerektiğini sezebiliyordu. Bu yüzden şu ana kadar hiç hissetmediği bir ikilem içine giriyordu.
Uzun bir süre sonra karşısındakini çok beklettiğini düşünerek "Bilmiyorum, düşünüyorum. Ama ne yapıyorum. Bilmiyorum" diye konuşmasına bir giriş yaparak başladı. Ardından "Aslında haklı olabilirsin saçma konuşmak bizi bizden ayıran tek olaydır. Çözemediğim o kadar çok şey var ki artık ne yaptığımı ne yapacağımı bilemiyorum. Buraya gelme nedenim ne onu bile bilmiyorum. Gerçi seninde durumun böyle bir şey söylediğine göre pekfarklı değil, yanılmıyorsam ama istersen şu an seni yalnız bırakırım, istersen seninle istediğin bir olay hakkında tartışabilirim. Sanırım beraber bu konu da iyi anlaşabiliriz” dedi Nicole. Darynt’a nasıl bir etki olduğunu görmek üzere sakin de olsa biraz imalı bir şekilde bakıyordu.
Sonra Darynt’ın hala kendi iç seslerini dinlediğini görünce "İstediğin kadar bekleyebilirsin, ama emin ol ben senin bir sözün karşısında giderim, ya da senin iyi bir arkadaşın olur dinlerim. Neden böyle konuştuğumu bilmiyorum. Fakat kendimi konuşmamak ve tanışmamaktan da alamıyorum. Çok ironik ve birbirine zıt bir şeyden bahsediyorum, ama olsun. İçimden gelenleri söylüyor ve konuşuyorum ilk defa, hiçbir baskı altında kalmadan söylüyorum sözlerimi çok değişik ve hoş duygu bu aslında” dedi. Sessizliğin içinde kendi kendine yazdığı bir müzik bestesi vardı. İçinden onu mırıldanarak karşısındakinin bu söyledikleri karşısında ne tepki verip söyleyeceğini beklemeye koyuldu. Zamanı vardı, bu yüzden o git diyene kadar bu bilmediği gizemi çözmeye hazırdı. | |
| | | | Masa 23 | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |