Tam Adı => Nylwen Jinelle Soulthen
Cinsiyeti => Cadı
Soy => Safkan
* FİZİKSEL ÖZELLİKLER *
Sarının açık tonlarındaki saçları, hiç taranmamış gibi dağınıktır genellikle. Omuzlarının üstünde dolanan saçlarıyla çok oynar. Bazen rengini, bazen boyunu değiştirir.
Mavi-yeşil, denizi andıran iri gözleri vardır. Dikkat çekici oldukları için, göz teması kurduğu insanlar gözlerine dikkatle bakar. Bundan nefret ettiği için göz temasından kaçınır.
Kolay kilo almayan; kemikli grubuna girmeyen, oldukça zayıf bir yapıya sahiptir. Boyu yaşıtlarından çok da farklı değildir.
Ultraviyole ışınlarının kısa sürede etki edemeyeceği kadar beyaz ve hassas bir cilde sahiptir.
* KARAKTERİSTLİK ÖZELLİKLER *
Nylwen'i çekici kılan, onu tanımanın imkansız gibi görünmesidir. Bu durum ona gizemli bir çekicilik kazandırır. Fakat, sadece bilmece çözmekten hoşlananlar için...
Ne zaman ne yapacağını anlamak neredeyse imkansız gibidir. O, zamanın dışında yaşarmış gibi haliyle -Gerçekten de zamanın ötesinde yaşar.- çoğu zaman diğerlerinin bulunduğu zamana uyum sağlayamaz. Bunun sonucunda da anlaşılmaz, aykırı ve çılgın gibi tanımların yakıştırılmasıyla karşı karşıya kalır. Aslında o ne bir çılgın, ne de aykırı biridir. Sadece çok zekidir. Fakat zekası bilinen kavramların ötesini araştırdığı için de anlaşılması zordur.
Açık sözlüdür. Planlarını, içten pazarlıklı denecek türden, sinsice; ikili ilişkilerini açık sözlülükle yürütür. Kendi doğruları ile yaşar. Onun lugatından "Yanlış!" diye not edilmiş olanı hiçkimse için değiştirmeyecektir. Çoğu konuda olduğu gibi, bu konuda da inatçıdır. Bu yüzdendir ki arkadaş edinmekte zorlanır. Hiçbir zaman, etrafında dört dönen arkadaşları olmamıştır ya da bir arkadaş grubunda bulunmamıştır. Kendi kendinin arkadaşı olmuştur.
Anilik - Değişim - Düşüş ve zorlanma - Toplumsal kısıtlama - Yenilikler - Bağımsızlık.
* AİLESİ VE YAŞAMI *
- Henüz oluşturulmadı -
Basit Rp Örneği
Kehribar rengi, yağmur yüzünden çamurlaşmaya başlamış zeminde yürüyordu. Sonbaharın tüm renkleri gözünün önündeydi. Kahverengiler, sarılar, son bir gayretle yaşam mücadelesi veren yeşilin soluk tonları... Havanın soğukluğu tüm vücudunu dondururken, başını kaldırıp, uzaklardan görünen kil kırmızısı tepelere baktı. Ancak, gözlerinin içine dolan rüzgarın ve sürüklediği yağmur damlalarının rahatsızlığı ile tekrar eğdi kafasını. Normalde omuzlarına düşen sarı saçları, bu sefer yüzünü kapatıyor, bazen rüzgarın etkisiyle arkaya savruluyordu. Nylwen'in görüş açısında ise ayaklarının içinde bulunduğu -her ne kadar artık ayaklarını hissedemese de- önleri ve bağcıkları beyaz, geri kalanı siyah ayakkabıları ve yürüdüğü toprak zemin vardı.
Yağmur damlalarından bu kadar sakınmazdı eskiden. Saçlarına hafif dokunuşlar yapmaları hoşuna gider, rahatlatırdı onu. Ne değişmişti de yağmurun yağmasından rahatsız olmuş, huzursuzlaşmıştı? Büyüdükçe değişiyor muydu zevkleri? Eskiden hafif dokunuşlar gibi gelen yağmur damlaları, şimdi kafasını delip geçiyor, beynine girip her şeyi altüst ediyor gibiydi. Bu yüzden miydi bir şey hissetmemesi? Belli ki yağmurun şiddetinden, beyninin duygu merkezi zedelenmişti. Ama duygusuz uyanmıştı zaten. Bütün gün devam etmişti bu ruh hali. Belli ki sıkılmıştı monoton hayatından. Dile getirmemesine rağmen bilinci heyecan istiyordu. Farklı bir heyecan...
İleri bakmak için başını kaldırdığında göl kenarında renk değiştirmemiş ot bulduğu için günlerdir aç olan bir otçul gibi sevindi. Sonbaharı severdi aslında. Ne oluyordu bugün ona, değişmişti tüm sevdiği şeyler. Annesinin özelliklerini taşıyan, geride kalmış bir gen 14 yaşından sonra yer değiştirip, önlere gitmeye karar vermiş olabilir miydi? Annesi gibi değişken olmuştu son zamanlarda. Babası gibi kararlı ve güçlü olmayı, annesi gibi değişken, kararsız ve bu yüzden güçsüz duruma düşmeye tercih ederdi.
Yağmurun, dallarının arasından geçmesine izin vermeyen bir ağacın altına girdi. Sırılsıklam olan çantasını, -içindekileri düşünmek bile istemiyordu- ıslak, soluk yeşil çimlere fırlattı. Yavaşça üstüne oturup bacaklarını karnına çekip topladı. Saçlarından, burnundan, kulaklarından, cüppesinden, her yerinden sular süzülüyordu. Yağmur altındayken farkedemediği bir koku geldi burnuna. Evet, babasına benziyordu. Babası, toprak kokusuna taparken, annesi iğrenç bulurdu. Babasına benzediği teşhisini kafasında iyice oturttuktan sonra yüzüne bir gülümseme yerleşti istemsizce. Gözlerini kapatıp toprak kokusunu içine çekti. Sıkıcı görünen şeyler de gülümsetebiliyordu insanı. Küçük ve önemsiz görünen toprak kokusu değiştirmişti tüm ruh halini. Ne demişler: Bu dünyada küçük şeyler yoktur. Bakmasını bilen gözler için her şeyin bir anlamı vardır.
* Başka bir sitede yaptığım rp'dir.