Ad - Soyad: Leon Aaron Dexter Bravery
İstenen Bina(lar): Gryffindor
İstenen Sınıf: 6. Sınıf
Karakterin Genel Özellikleri: Özünde şeytani denilebilircesine kötü bir duygu barınmaktadır. Küçüklüğünde bu huyu hiçbir zaman hissedilememiştir. Leon ne zaman büyüse içindeki bu duygu da o kadar büyümüştür. Kendini tanıyabilecek kadar büyüdüğünde Leon içindeki kötülüğü bastırmak için yüzüne
"iyimserlik" maskesi takmış ve böyle yaşamayı tercih etmiştir. İçindeki nedensiz öfkenin ve bencilliğin tarafından bastırılması ile birlikte tamamen değişmiş olan Leon yine de içinde bir yerde kötülüğün yaşadığını bilmektedir. Bunun yanında cesareti ve kuvvetli bir zekası vardır. Derslere fazla ilgisi yoktur. Küçüklüğünden beri alışmış olduğu kötülüğü bastırma güdüsünden dolayı o kendisini geliştirmek ve kötülüğü geri püskürtmek için Hogwarts'a gelmiştir.
Karakterin Geçmişi: Leon, ocak ayının 1944 yılında dünyaya gözünü açmıştır. Safkan bir aileden gelmiştir ve annesini 5 yaşında evlerine yapılan bir soygunda kaybetmiştir. Annesini muggler öldürdükleri için onlara karşı içerisinde nefret beslemektedir. Babası ile hemen hemen hiç geçinemeyen Leon yalnızca Hogwarts'ta rahata erebilmiştir. Bravery soyu fazla geniş değildir. Var olan akrabalarla ise Leon hiçbir zaman tanışmamıştır.
RP Örneği:
Aylardan Temmuz ayı, mevsimlerden ise yazdı. Bu benim en sevdiğim mevsimdir. Güneş tepede tüm gücü ile parlar, beyaz bulutlar yok denircesine az bir biçimde dolanırdı. Ailemin eski arabası içerisinde, arka koltuklarında yarı uzanmış bir biçimde oturmaktaydım... Yarım açık olan camımdan bulunduğum yere bir tutam rüzgar ve bol miktarda güneş ışığı girmekteydi... Neredeyse yıpranmış ve kesinlikle rengi atmış beyaz Converse'lerim ayaklarımdan düşmek üzerelerdi. Engebeli bir yolda arabanın tekerlekleri gidiyor ve zayıf bedenimi sarsıyordu. Hayallerimde gördüğüm türden bir seyahat geçirmiyordum belki ancak hoşuma gitmiyor da değildi... Anne ve babam önde oturuyordu. Babam arabayı kullanıyor annem ise ruh halimize göre radyodan güzel bir müzik kanalı bulmaya çalışıyordu. Sırtımı doğrultmuş ve ayaklarımdan düşmek üzere olan ayakkabılarımı resmi olarak zemine bırakmıştım. Hafif uykulu olan gözlerim ile bulunduğumuz yeri izliyordum... Daha çok çayırı andıran bir bölgedeydik, ancak cadde ile çayırları ayıran taş bir duvar vardı... Sağ tarafıma baktığımda ise o mükemmel evi görmek mümkündü. Geniş bir bahçesi vardı ve evin etrafı kahverengi çitler ile çevrilmişti. Bahçenin hemen ortasında beyaz bir köpek bulunuyordu. Eski ancak hayallerimi süsleyen bir evdi burası. İşin en keyifli yanı, koca bir yaz bu evde kalmam gerekiyordu...
Kırmızı ve boyaları atmış olan eski arabamızdan sendeleye sendeleye inmiştim. İplerini dahil bağlamadığım ayakkabımı yerde adeta sürüyerek ilerletiyordum. evin kapısı açılmıştı ve içerisinden şişman, yaşlı bir kadın çıkmıştı. Yüzündeki gülümsemesi ve boğazından çıkan sesi beni güldürmeye yetmişti. O benim büyükannemdi ve yakında öleceğini devamlı hissettiriyordu. Onun sevmediğim tek yönü belki de buydu. Onun iri bedeni benim bedenime değmişti. Kollarını bana uzatarak sıkıca sarılmış ve yanağıma büyük bir öpücük kondurmuştu. Gerçekten bunaltıcı bir sıcaklık havada hakimdi ve böyle uzun bir sarılma beni bayıltacak gibiydi. "Tamam büyükanne uzun süre buradayım..." O, bir şey söyleyemeyecek kadar heyecanlı görünüyordu. Yalnızca gülümsedi ve elini saçlarıma atarak anne ve babama yöneldi. Ben de o sırada eve tekrar bakmak ile yetinmiştim ve ayaklarımın ucunda duran bavulumun sapını kavrayarak zar zor birkaç adım atmıştım. Eve yaklaştığım her anda daha fazla büyük bir sevince ve huzura kavuşuyor gibiydim. Anne ve babamdan uzaklaşıyordum. Onlara veda etmeden gidiyordum. Veda etmek istediğimi de pek düşünmüyordum. Onlardan nefret etmiyordum. Aksine çok seviyordum... Fakat vedanın bana göre olmadığını iyi biliyordum. Vücudumun bir kısmını arkaya döndürmüş ve anne ve babama bakmıştım. Beni izlediklerini görünce ifademi değiştirimiş ve dudaklarıma bir gülümseme yaymıştım. Elimi hafifçe yukarıya kaldırmıştım ve iki yana sallamıştım. Klasik ve sade bir veda olmuştu bu ki bana göre olması gereken de buydu... Önüme dönüp yürümeye başladığımda pantolonumun arka cebinden sıyrılarak düşmüş olan asamın farkına dahil varmamıştım. Ufak bir kıvılcımla ve güneşin verdiği ısıyla asamın bulunduğu yerin bir kısmı alev almıştı. Martha teyzemin yaydığı çığlık, anne ve babamdan gelen haykırış ve tenime değen inanılmaz sıcaklık arkama tekrar dönmeme yol açmıştı. Gözlerimi irice aralamıştım ve kollarımı iki yana açmıştım. Buraya geliş nedenimi şimdi tekrar hatırlamıştım. Ailemi korkutuyordum ve onlardan uzaklaşmalıydım... Güneşin alnında nereyde kaynamış olan bir kova suyu ellerim arasına almış ve çıkan alevi yayılmadan söndürmeyi başarmıştım. Büyükannemin sesini bulunduğum yerden duyailiyordum; "Yüce Tanrım!"
***
Anne ve babam bir saat önce burayı terk etmişlerdi. Büyükannem Martha ise 3 ay boyunca kalacağım odamı bana sunuyordu. Merdivenden zar zor çıkışını izliyordum. Az önce yaşanan kazadan ötürü hala mahcuptum, bu yüzden onun bu haline gülmek içimden gelmiyordu. Arada bir ortamdaki soğukluğun kalkması için büyükannemin bir şeyler gevelediğini işitiyordum ancak duymazdan geliyordum. Çünkü o denli yorgun ve bitkin düşmüştüm ki şu anda konuşmak gibi bir lükse sahip değildim...
Odamın kapısı beyazdı ve altın sarısı bir kulba sahipti. Kapıyı açtığım anda yüzüme vuran hoş rüzgar beni birazcık kendime getirmişti. Camın önündeki açık mavi rengindeki tül perde, rüzgarın etkisi ile havalanıyordu. Giriş kapısının sol tarafında bir çalışma masası vardı. Yatağın çift kişilikti ve beyaz-mavi karışımı bir çarşafa sahipti. Kitaplık ve buna benzer eşyalar ile onatılmış bu oda tagmin ettiğimden çok daha sessiz ve sadeydi ancak şikayet etmiyordum. Bavulumu yere bırakmış, konuşan büyükanneme doğru arkama dönmüştüm; "Belki çok iyi değil ancak gerçekten serin bir odadır. Lütfen bir şeye ihtiyacın olduğunda-..." Sözünü gülümseyerek yarıda kesmiştim. "Herşey mükemmel. Teşekkürler büyükanne." Onun gidişini izleyene kadar da başka hiçbir şey söylememiştim.
***
Odamın kapısını kapattığım anda içeride ki kesilen serinlik benim yüzümün asmasına yol açmıştı. Ellerimi belim üzerinde toplamış ve açık olan camıma doğru ilerlemiştim. Hala neyin içerisinde olduğumu çözemiyordum. Büyücüydüm ve halimden memnundum. Ancak ailemin bana bakış tarzı beni inanılmaz bir biçimde ürkütüyordu. Hogwarts'ta 6. seneme girmek üzereydim. Ancak hala onların yanında büyülerimi nasıl kontrol altına tutarım bilmiyordum. Arkamı dönmüştüm... Ağır adımlarla bavuluma doğru ilerlemiş ve diz çöerek onu açmıştım... Kıyafetlerimin en üst tarafında duran kitabımı çıkartarak kendimi belki de dünyanın en rahat yatağına atmıştım. Kitabın kapağını açtıktan sonra büyük bir özlem ile gözlerimi kelimelere dökmüştüm. Uzun süredir bu denli rahat hissettiğimi düşünmüyordum...