Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 "Ne kadar ileri gidilebilir?" part 2

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Magnus Lars Hallstad
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü, Gryffindor Bina Sorumlusu
Magnus Lars Hallstad


Erkek
Ruh hali : "Ne kadar ileri gidilebilir?" part 2 Dansrr6
Mesaj Sayısı : 1515
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11626
Ekspresso Puanı : 27
Kayıt tarihi : 01/10/08

"Ne kadar ileri gidilebilir?" part 2 Empty
MesajKonu: "Ne kadar ileri gidilebilir?" part 2   "Ne kadar ileri gidilebilir?" part 2 Icon_minitimeC.tesi 27 Mart 2010, 16:41

"Ne kadar ileri gidilebilir;?" Adlı RP'nin devamı burada gerçekleşecektir.

    Fontjoncouse Otel Plajı x Sonbahar, gece
    Bulutsuz, serin x Ay ve mehtap
    Christine Moes x Magnus Lars Hallstad
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Magnus Lars Hallstad
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü, Gryffindor Bina Sorumlusu
Magnus Lars Hallstad


Erkek
Ruh hali : "Ne kadar ileri gidilebilir?" part 2 Dansrr6
Mesaj Sayısı : 1515
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11626
Ekspresso Puanı : 27
Kayıt tarihi : 01/10/08

"Ne kadar ileri gidilebilir?" part 2 Empty
MesajKonu: Geri: "Ne kadar ileri gidilebilir?" part 2   "Ne kadar ileri gidilebilir?" part 2 Icon_minitimeC.tesi 27 Mart 2010, 23:00

"Sen hep böyle mi bakıyorsun yoksa bu bir oyun mu? Biliyorum çok açık sözlüyüm, hatta bu konuda biraz patavatsızımdır da; ama bilemediğim bir dünyaya açılan ellerin bana neyi söylüyor. Aslında ben bu kadar düşünmem hatta olayları yansıtmam; lakin göründüğünden farklı biriyle karşılaşmam ki bu ilk oluyor. Beni de böyle saçmalamalara itebiliyor." Kadının söyledikleri ve gözlerindeki bakış şaşkınlığını anlatmaya yeter de artardı bile. Bir anlık elektriklenmenin ardından, kadın ona uzandı ve Magnus, heyecandan kanı beynine uğramış bir halde dururken yanağına küçük ve masum bir öpücük kondurdu. Ama hayır, belli ki bu onun -onların- tarzı değildi. Şimdi şaşırma sırası Magnus'daydı. Kadınınkilerle kendi dudakları birleşmiş ve ruhlarını şehvetin sisli doruklarında dolaşmaya çıkarmıştı. İki çift dudak birleştiğinde, içinde neler olduğu bilinmeyen şeyler biriktiren iki beden yan yana geldiğinde muazzam bir çekim ortaya çıkmıştı. Ateşin merkezinde şehvet ve günahla kavrulmuş iki beden, sonunda birbirlerini bulmuşlardı. Magnus o an bütün gece biriktirdiği alkol ve elektrikle kontrolünü içindeki bir başka benliğe verdiğini hissediyordu. Maddiyatın ötesinde bir yerde kendi içine hapsolmuş olanları izliyordu. Bedeni kendince hareket ediyor, Magnus’u saf dışı bırakıyordu. Kol kola girmiş restorandan ayrılıyorlardı. Soğuk gecenin içinde kendilerini belli edecek kadar ateşli ve sıcaktılar. Adeta parlıyorlardı. Bulutlu İngiliz gökyüzünde gece yarısına yaklaşmakta olsalar da ayın arkalarda bir yerde saklanmakta olduğunu biliyordu.

Boş Godric’s Hollow sokaklarından buharlaşırken beynini gideceği yeri düşünmeye zorlamak zorunda kaldı. Düşünceleri kadının yönünden çekemiyor, ondan uzaklaştıramıyordu. Neyse ki Magnus’un şans eseri olduğunu düşündüğü bir biçimde istediği yere varmıştı. İştihamın ve güzelliğin merkezi, Fontjoncouse Otel. Magnus lobide onları karşılayan resepsiyon görevlisine baktı ve konuştu. “Mademosielle Ludovic, adıma ayrılmış olan krediyi kullanmak istiyorum. Ben ve misafirim plajda olacağız. Bize iki kadehle birlikte bir şişe Bordeux 1785 lütfen. Bir dde biz oraya varana kadar güzel bir ortam yaratılırsa mutlu olacağım. Teşekkürler.” Cadı memnuniyetle karşıladı. “Ah elbette Monsieur Hallstad. Sizin için başka ne yapmamı istersiniz? Bir oda süit mesela?” Kadın bir ironiyle beraber bunları söylemişti. Ancak Magnus sıradan zamanlarda böyle laf dokundurma ve göndermelerden hoşlanmasa da, bu gece ne cevap verebilecek ne de şikayetçi olabilecek kadar kendinde değildi. İçindeki gizli kalmış Magnus’un sonunda gün yüzüne çıktığı gündü bugün. “Hayır, şimdilik gerekli olduğunu sanmıyorum. Nicole’ün burada olduğumdan haberi olması yeterli olur benim için.”

Plaja indiklerinde dünya üzerinde oradan daha iyi bir yer olamayacağını hissetti Magnus. Tam karşılarında Akdeniz’in üzerinde huşu içinde dolunay yükselmekteydi. Sonbaharın koyuluğunda deniz gece gibi karanlık ve davetkardı. Kumsalla denizin birleştiği yere yakın bir yerde yüzlerce irili ufaklı mum yanmaktaydı. Mumların ortasındaki boşlukta kıpkızıl bir alev tüm canlılığıyla geceyi yarıp etrafını ısıtıyordu. Onun yakınında sanki yüzyıllardır ordaymış gibi duran rahat görünümlü genişçe bir koltuk vardı. Hemen sağında ise yeşim rengi şişe ve kadehler ay ışığında parlıyordu. Yakınlarda bir yerde bir pikap eskilerden bir parçayı kulaklara sunuyordu. “On peut bien rire de moi, Je ferais n'importe quoi, Si tu me le demandais.” L’Hymne a l’amour diyordu, aşkın marşı. Aşkın marşı o gece güney Fransa’nın her yerinden duyuluyordu. Zamanı donduruyor, yalnızca iki kişi için var oluyordu kırmızı.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Christine Moes

Christine Moes


Kadın
Ruh hali : "Ne kadar ileri gidilebilir?" part 2 Yeasj3
Mesaj Sayısı : 105
Yaş : 33
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 10864
Ekspresso Puanı : 5
Kayıt tarihi : 27/06/09

"Ne kadar ileri gidilebilir?" part 2 Empty
MesajKonu: Geri: "Ne kadar ileri gidilebilir?" part 2   "Ne kadar ileri gidilebilir?" part 2 Icon_minitimePaz 28 Mart 2010, 12:39

Hayat hep farklı yollar gösterir insanlığa ya da her şey hiç olmayacak kişilerin birleşiminden açığa çıkartıp parlatır. Christine Magnus'un elinin altında o güvenli kollarının içine tek bir elle sarılıp şimdiden her şeyi yapmaya hazırdı. Zaten bu onun genel ritüelinde vardı; ama bu sefer hissettikleri çekim alanı onları apayrı bir heyecana sürüklüyordu. Belli ki ikisi de her türlü ilişkinin içine girip bedenlerini açlığını doyurmak istemişlerdi. Hemde defalarca bunu başka kişilerle yaparak hayatın tadını çıkartıklarını sanıyorlardı. Kendilerini kandırmada bu iki çiftinde üzerine yoktu belli ki nereye gidebileceklerini düşünürken bir anda yol Fontjoncouse oteline vurmuştu. Buranın Nicole denilen birine ait olduğunu biliyordu. Daha önce hiç gelmemişti; ama bulutların arasından gizlice görünen dolunay arada kafasını çıkartıp denizle güzel bir şekilde mehtap yaratıyordu. Her şey çok hızlı mı ilerliyordu. Yoksa Christine kendini tamamen Magnus'un ellerine bıraktığından olanları mı hatırlamıyordu. İkisi de bir hayli içmişti belli ki içki onları çarpmasa bile gecenin o anlamlı anlamsı öpücüğüyle birbirinin içine verilmiş bir nefes onları ayakta tutuyordu. İlerisi olmalı daha ilerisi.... Christine beynine dur demeliydi belki de bir tokat çakıp gitmeliydi. Bu otoriter adamın içine kapılmış onun içinde de kendi gibi çılgın bir yan keşfetmişti veya adam ona oyun oynuyordu. Hiçbir şey demedi bir süre sadece onun kollarınd resepsiyonda verdiği emirleri dinledi. Neden emir olduğunu düşünüyordu ki Magnus çok nazik biriydi. Kendi sanrıları ve bildiğini sandığını gerçekler farklıydı. Bu kadar önyargılı olmamalıydı. Her şeye bir son vermeliydi. Plaja gidiyorlardıFontjoncouse kapısının orada bir anlığına bırakıp baktığı mehtabın içine, bulutların arasında kaybolmaya... Belki de plaj onların rahatlamasını sağlayıp her şeyi akışına bırakılacağı bir yer olacaktı. Ne kadar ileri gidebileceklerse o kadar ihtiyaçları vardı birbirlerine... Kenetlenmiş eller vücutlarla daha da kuvvetlenip sarsılacaktı. İkisi de bunun farkındaydı. Kendini her şeyi akışına bırakmayı denemeliydi Christne, Magnus'un kollarından ayrıldı ve plaja çılgın bir şekilde koşmaya başladı. Orada ne olduğunu merak etmiyordu. Onun için beş dakika da ne harikalar yaratabileceğinin gayet farkındaydı.

O çocukluğunun içinde ki hiç bulamadığı tutkusunu bulmaya gecenin o amansız ışıklarının denize vurduğu yeri izlemeye ve yanına da Magnus'un olmasını dilemeye gidiyordu belli belirsiz bir yakarıştı belki de bu hiç yanında olmayan hep parası ve bedeninin güzelliği adına birlikte olduğu binlerce erkek gibi olmamalıydı o... Hayatında bu kadar ciddi düşüneceğini bilemedi. Bu adam ona neler yapıyordu. Her şeyi unutmuştu. Onun yanında sadece fütursuz bir şekilde ileriyi düşünüyordu. Nefes nefese kalmıştı. Deniz karşısındaydı işte ve su içine içine işliyordu. Ayaklarını çıkardı ve ayakkabıları bir kenara attı. Arkasına baktı ve Magnus'un sevecen ve ılımlı gülümsemeyle onu izlediğini gördü. Uzaktan da olsa küçük belki de sihirli bir öpücük attı ona, onun için kurulan yerler bir anda hazırlanmış içkiler... Her şey mükemmeldi; ama ondan en güzeli heralde bir gölge gibi duran birbirinden ayrı her türlü birbirlerine yaklaşmak isteyen iki bedendi. Christine arkasını hızla döndü ve hiç bir şeye bakmaksızın bağırarak uzaklardan gelen şarkıya eşlik etti. Şarkı bile onlara sesleniyordu istemeden en sonunda arkasında Magnus'un nefesini duyumsadı ve derin bir nefes alıp bir anda arkasını döndü. Burun buruna gelmişlerdi. Korkmuştu nedensizce ama emindi ki bu gece bu korku sonunda aşkın kollarını açıcaktı ona elleri titriyor ve terliyor değişimin tüm etkileri içinde dolaşıyordu "İlk defa "diye kulağını fısıldayarak ellerini ellerine kilitledi. Bir şeyler demeye kalkıcaktı. Magnus nefesini yüzüne üflüyordu sanki bilmeden bir artıp bir azalan kalbinin ritmini düzenlemeye çalışıp ağzını aralıyordu. Birbirlerine delicesine aşık iki sevgili sanardı gören; ama onlar birbirlerini ilk defa tanıyan bir günde birbirlerine ne kadar benzediğini anlayıp göz göze gelen iki yabancıydılar. Magnus Christine'in konuşamayacağını anlamıştı sanki bu duruma şaşırmıyordu sözlere gerek yoktu zaten her şey ortadaydı. Christine hiçbir şey yapamadığını farkettiğinden onun nefesine daha fazla dayanamayarak onun dudaklarına dudaklarını yapıştırdı. Bu sefer ki öpücük hepsinden uzun ve iç gıdıklayıcıydı. Hiç bırakmak istemediği bir tat vardı; ama beynine sıçrayan kan buna izin vermedi ve ayrılmak zorunda kaldı istediği bedenden "Sen cidden inanılmayacak birisin, ben hayatımda ilk defa" gene aynı yerde kalmıştı. Derin bir nefes aldıktan sonra "bu duyguların içine çekiliyorum. Korkuyorum; ama biliyorum ki bu korkunun nedeni seni keşfetmek isteyen vücudum, ellerim ve bedenim..." dedi ve ardından onu sıkı sıkı sarılarak bu sefer daha da içten öptü. Gece onlara eşlik ediyor müziğin melodileri bir alçalıp bir yükseliyordu. O bile yaptıkları bu günah tohumuna eşlik ediyordu. Neden günahtı. Çünkü iki ayrı ama aynı dünya birleşicek ve yarına apayrı bir şekilde uyanıp her şeyi değiştireceklerdi. Ne kadar ileri gidebilirse oraya en derine taa dibe ve sonsuzluğa uzanan eller artık tutkuyu geçmiş şehvetini aşmış hazzın doruklarına sürükleniyorlardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
"Ne kadar ileri gidilebilir?" part 2
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Gece kadar Siyah

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Plaj-
Buraya geçin: