Miss Winter
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 3 Galleon : 10363 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 17/09/10
| Konu: Feronia Lilith Davis Cuma 17 Eyl. 2010, 21:57 | |
| Ad - Soyad: Feronia Lilith Davis İstenen Bina(lar):Ravenclaw veya Hufflepuff. Her ne kadar karakterimin Hufflepuff olmayacağını bilsem de yazmaktan birşey çıkmaz öyle değil mi? İstenen Sınıf: - Spoiler:
Pek çok sitede V. Sınıf'ım rp seviyemin çokta kötü olmadığını düşünüyorum. Fakat ne ise o olsun. Karakterin Genel Özellikleri: İnsanlarla olan ilişkileri her ne kadar soğukta olsa, onu seven ve değer veren kişiler için her zaman başka bir yüzü vardır. Diğer insanların düşünceleri onu pek fazla etkilemez, daima kararlı bir yapısı vardır. Aldığı kararlar konusunda kolay kolay vazgeçmez, tabii bunun kendisinin aleyhine olmadığı sürece. Çünkü insanın kendi kaderinin kendisinin oluşturacağı görüşündedir. İnsanların yaptıkları davranışların ileride olumlu veya olumsuz yönde yine ona geri döneceği görüşündedir. Bundan dolayı olayları akışına bırakmayı sevmez, mutlaka bir şey yapabileceği ve değiştireceğini benimsemiştir. Mükemmeliyetçi bir yapısı vardır, her şeyin kusursuz olmasını ister. Kendisine, zekâsına ve bilgeliğine her zaman güvenmiştir; ama bu güveni kendini beğenmişlikten uzaktır. Çabuk sinirlenmez, sakin bir yapısı vardır. Çevresinde ki olumsuz olayları fark eder ve sonuçlarına katlanmaya çalışır ama takii arzuları büyüyünceye kadar… Tutkularına çoğu zaman kendini kaptırmış birisidir, hayatta tutkuları onun öncüsüdür. Isrardan ve zorlanmaktan hoşlanmaz. Meraklı bir insandır, aklına takılan bir konuyu araştırmaktan zevk alır, başkasının yaşantısına girmekten hoşlandığı gibi. Hayatın toz pembe olmadığının farkındadır, çevresinde ki olayların ne olduğu bilincinde olduğu gibi. Poliannacılık ona göre değildir. Bundan dolayı yerine göre davranmayı iyi bilir, iyi yada kötü… İyi bir konuşmacıdır, diksiyonu düzgündür; sakin ve yumuşak sözlerle dinleyicilerini etkileyebilir. Girdiği ortamda hemen fark edilir, çekici ve büyüleyicidir. Kendisine has bir giyim tarzı vardır. Modayı takip etmeyi sever fakat özentilikten uzaktır. Yanlızcana gündemde ki olaylar hakkında bilgi sahibi olmayı sevmiştir. Karakterin Geçmişi: Kurgu henüz belirmedim. Fakat kısa bir bilgi vermem gerekiyorsa eğer. Aile Alman kökenlidir. II. Dünya savaşıda Batı Almanya tarafında yaşamışlardır. (Berlin duvarının diğer kısmı) bundan dolayı milliyetçi bir ailedir. Büyücülük dünyasında safkan durumuna fazla takıntılı değillerdir. Onlara göre önemli olan büyünün yerine kullanılmasıdır. Aile bilginin kutsallığına her zaman değer vermişlerdir. RP Örneği:- Spoiler:
"Düşün, düşün... Mutlaka bir şey olmalı!" yine aklından bin bir düşünce dolanıyordu Anna’nın. Bu onu adeta deliye döndürüyordu. Bir konu üzerinde öylesine uzun uzun düşünmek ona göre bir şey değildi, fakat düşünmeden de bir çözüme ulaşamayacağını biliyordu. Sonuçta gökten gelmiyordu ya bu cevaplar? Odanın içinde sağa sola dönüp duruyordu adeta. Yalnızca yanan şöminenin çıkardığı cılız cızırtılar ve saatin tik-takları odanın içinde yankı yapıyordu. uzun zaman sonra ilk defa Anna’nın evi bu kadar sessiz oluyordu. Sessizliği de sevdiği söylenmezdi aslında, yalnız kalmak ona göre değildi ama bugün... Bugün tam da ona göreydi adeta, evde kimse yoktu. Aslında olmaması da onun işine gelmişti çünkü bu küçük sırrın duyulmamasını istiyordu. Ona göre kişinin yalnız hayatında kendi olmalıydı, hayatta güvenebileceği tek kişi kendisiydi. Zaten bundan dolayı "taş kalpli" gibi sözler arkasından söylenmiyor muydu? Ama o yine de bu sözleri umursamıyordu, çünkü söyleyen kişilerin umursanacak kadar değerli olduğunu düşünmüyordu. Düşünceli tavırlarla ağır ağır odasına doğru çıktı. Merdivenlerden çıkarken düşünceleri birbirine giriyor, aklını adeta savaş alanına döndürüyordu. Komidinin üzerinde ki mektuba yine kederli bir şekilde baktı. İçinde ki sıkıntı bir kat daha artmıştı. Mektubu eline aldı ve yine bir kez daha okumaya başladı. İçinden bunu gerçek olmamasını diliyordu.
“Merhaba Anna,
Uzun zamandır görüşemiyoruz umarım iyisindir. Bu gün bakanlıkta senin ve diğerlerinin eski belgeleri elime geçti. İçlerinde çok ilgincime giden kısımlarda oldu, senin de tahmin edebileceğin gibi. Bunların başkasının bilmesini de her ikimiz de istemeyiz. Bu gece 22:30’da benimle üç süpürgenin oralarda buluşursanemin ol her ikimiz içinde en iyisi olur.
Henry Falcon“
Anna Henry’nin ona ettiği teklifi biliyordu. Ama eskisi gibi yeniden yapmak istemiyordu. Bu işi bıkmıştı. Artık eski Kelly değildi. Henry’nin gerçek yüzünü ortaya çıkarmak istiyordu artık. Fakat kim inanabilecekti ki Henry’nin aslında bakanlıkta casus olduğunu? Anna bunu söylese bile ona inanmayacaklarını biliyordu. Çünkü o, onların gözünde hâla bir şüpheli gibi duruyordu. En küçük yanlışın da onu tutuklamak için hazır bekliyorlardı resmen. Bunun farkındaydı… içi sıkıntıya düşmüştü adeta. Zamanın da Henry’nin onlara yaptığı ihanet gözlerinin önüne geldikçe sinirleniyor ve ağlıyordu. Bunun yeniden olacağını biliyordu. Hanry’nin yeniden onu eskisi gibi yarı yolda bırakacağını ve ihanet edeceğini farkındaydı. Ama elinden gelen bir şey de yoktu adeta. Gözlerinden akan yaşları sildi ve derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Yavaş adımlarla banyoya doğru yürü yürüyordu aklı yine karma karışıktı. Musluğu açtı ve yüzünü yıkadı biraz olsun bu ona iyi gelmişti. Aynaya baktığında adeta başka birini görüyordu. Sinirden kaşları çatılmış ama bir yandan da yüzü endişeden dolayı sapsarı olmuş biri beliriyordu. Yeniden odasına döndü ve dolabını açtı giysilerine göz gezdirdi. Aklında hiçbir düşünce yoktu ne giyeceğine dair, tek düşündüğü bu işin içinden nasıl çıkacağıydı çünkü. Her zaman ki gibi yine spor bir şeyler giydi ve çekmecesinden bir miktar galleon alıp dışarı çıktı. Saat üçü gösteriyordu, zaman ilerledikçe düşünceleri darlaşıyordu adeta. Üç süpürge bu gün ona bir farklı görünüyordu her zamankinden. Önceden ayrılmadığı arkadaşlarıyla birlikte buluşup keyifli vakitler geçirdiği yer ona boğucu geliyordu. Adımlarını biraz daha yavaşlattı, sokaktan gelen sesleri ve gürültüleri adeta aldırmıyordu. Bunu yapabilirdi ama istemiyordu tek bu işin içinden bir an önce çıkıp gitmek istiyordu. Keşke diyebilmek ona o kadar uzaktı ki. Ağır adımları onu üç süpürgenin önüne kadar getirmişti. İçeri girdiğinde köşede ki bir masaya geçti, can hiçbir şey yemek veya içmek istemiyordu. Başını ellerinin arasına dayadı ve Henry’i beklemeye başladı. Zaman adeta su gibi akıp gidiyordu Henry’i beklerken. Saatine baktı saat dokuz olmuştu. Neredeyse dört saate yakındır buradaydı. Biran dışarı çıkmak istedi ama daha boğucu ve gürültülü olabileceği için içeride kalmayı tercih etti. Henry’i beklerken bir şeyler içmenin fena olmayacağını düşündü her ne kadar canı bir şey istemese. Yalnızca biran önce tüm olanlar bitsin istiyordu. Garson’a dönerek kaymakbirası istedi. Öğrencilik yıllarında ne kadar da çok içmişti kim bilir? Birası gelene kadar cebinden biranın ücretini çıkarmaya koyuldu. Zaten başka yapabileceği bir şeyde yoktu. Cebinden ücreti çıkarana kadar birası gelmişti bile. Birasını ücretini verdiği gibi bir yudum aldı ve saatine baktı. “Neredeyse yarım saat var.” Henry’nin bu gibi meseleleri geçe bırakmayacağını gayet iyi biliyordu, sonuçta eski iş arkadaşlarıydılar. Birasını hızlı yudumlarla içip dışarı çıktı.
Hava yağışlıydı ama aldırmıyordu. Dışarıda hafif bir esinti vardı, yağmur damlaları yavaşça Anna’nın yüzüne vuruyordu. Az ileriden cüppesine bürünmüş orta boylarda biri geliyordu. dışarısı karanlıktı, Anna gelen kişiyi seçemiyordu fakat Henry olduğundan emindi. Adam birazdan yaklaşınca gelen kişinin Henry olduğu kanaatine vardı. Gayet sakin görünüyordu, zaten öyle olması da gerekmiyor muydu? Sonuçta olan yine Kelly’ye olacaktı bu bakımdan Henry için hiçbir sorun söz konusu değildi. “Yeniden merhaba Anna, gelmen ikimiz için de iyi oldu.” dedi sinsi bir bakış atarak ve Anna’yı sanki hiç görmemişçesine süzdü. “Ne istiyorsun Henry! Geçmişte yaptıkların yetmemiş gibi…” aslında daha devamını getirmek istiyordu ama bunu beceremiyordu, sonuçta tüm her şey Henry’nin elindeydi şuan. “Evet, seni dinliyorum.” diyerek cümlesini yarıda kesti. “Aslında konuyu sende iyi biliyorsun Anna, küçük bir yardım ve karşılığında şu elimdeki dosyalar. Emin ol bunları kimse bilmeyecek sen ve benden başka. Bakanlığın zaten bana karşı olan tavrını ve de güvenini biliyorsun. Ne dersin edecek misin?” Anna’nın başka seçeneği yoktu gerçekleri anlatsa bile ona inanmayacaklarını biliyordu, tıpkı eskisi gibi. “Kabul ediyorum.” diyebildi yalnızcana. Henry’nin yüzüne sinsi bir gülümseme belirmişti. “O halde ben sana haber veririm, bu dosyalar ise iş bitene kadar ben de kalacak.” diyerek karanlık caddede yürüdü ve gözden kayboldu. Adeta kendini çıkmaz bir yolda gibi hissetmişti, çok çaresiz gibiydi.
Ama eğer Anna’nın eski dosyaları artık ortaya çıkmışsa Henry’nin de çıkmış olabilirdi. Eğer Julia’yı bulabilirse bunu ortaya çıkartabilirdi. “Tabii ya, Julia.”dedi, içine bir umut dolmuştu. Bu sefer oyundan Henry kazançlı çıkmayacaktı. Eğer Henry bir oyun oynuyorsa Anna’da oynayacaktı. Oyuna oyunla cevap verecekti. Eve geri dönüş yolunu tuttu, aklında Henry vardı ama daha da önemlisi Julia… Hızlı adımlarla Hogsmeade’tan ayrılırken aklında Henry’e oynayacağı oyunun senaryosunu canlandırıyordu.
| |
|
Elizabéth Adrianna Malfoy Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1443 Yaş : 36 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12565 Ekspresso Puanı : 41 Kayıt tarihi : 15/02/08
| Konu: Geri: Feronia Lilith Davis Cuma 17 Eyl. 2010, 22:04 | |
| | |
|