Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  EkspresEkspres  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Kompartman No: 1 / Profesörler

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Amortentia Cécile Derwent
Emekli Cadı
Amortentia Cécile Derwent


Kadın
Ruh hali : Kompartman No: 1 / Profesörler Hmbl7
Mesaj Sayısı : 1343
Yaş : 31
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 13150
Ekspresso Puanı : 24
Kayıt tarihi : 26/08/06

Kompartman No: 1 / Profesörler Empty
MesajKonu: Kompartman No: 1 / Profesörler   Kompartman No: 1 / Profesörler Icon_minitimePaz 08 Mart 2009, 15:26

...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwartsekspresi.com/lejantlar-karakter-kartlary-f164/amo
Matthew John Worthing
Sihrin Uygunsuz Kullanımı Bürosu Başkanı
Matthew John Worthing


Erkek
Ruh hali : Kompartman No: 1 / Profesörler Snrrn8
Mesaj Sayısı : 156
Yaş : 49
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 11423
Ekspresso Puanı : 0
Kayıt tarihi : 07/09/08

Kompartman No: 1 / Profesörler Empty
MesajKonu: Geri: Kompartman No: 1 / Profesörler   Kompartman No: 1 / Profesörler Icon_minitimeSalı 10 Mart 2009, 20:26

Hogwarts. Her şeyden sonra geri döneceğini hiç düşünmezdi. Hem de bu kadar karşı çıktığı bir derste. Karanlık Sanatlardan daha doğrusu büyücülerden nefret ediyor olmasa ve Sylvia’ya biraz da olsun yakın olmak istemese asla böyle lanetli bir dersin profesörlüğünü yapmaya kalkmazdı. Jane’in ölümünden önce büyüden bile vazgeçen adam mıydı hala? Sylvia’ya yakın olma kısmını zaten hayatı boyunca batırmıştı, şimdi ne gerek vardı ki? Hayır, ona davranışlarını değişirmezdi ama kızının bir kurtadama o kadar yakın olması düşüncesi. Ah tabi bir de kurtadamla çıkıyor oluşu, sanki Hogwarts’ta yeterince erkek yokmuş gibi. Aşk sadece bela getirirdi. Yıllar sonrasında emin olduğu şey buydu. Bela, gözyaşı, üzüntü ve düşman. Kızının da herkes gibi bu sinir bozucu şeyi yaşayabileceğini anlıyordu, bununla bir sorunu yoktu ama kurtadam. Neden? Neden o olması gerekirdi ki. Zaten şu lanet konuda sert düşünen biri olduğu için Sylvia’yı yeterince kırmıştı ve kız her zamanki gibi bütün yaz onunla adam gibi konuşmamıştı. Neden her şeyi batırman gerekiyor Matthew? Neden? Neden her zaman her şeyi batırman gerekiyor? Kesinlikle kızıyla konuşmaktan hiç anlamıyordu. Anlamıyordu ve onu anlamaya çalışmaktan nefret ediyordu. Böyle bir zamanda Jane’in ölümünü her zamankinden daha canlı hatırlıyordu. Ne de olsa ölümünden beş dakika önce o trafik kazasını görmüştü o yüzden oradaymış kadar iyi iliyordu olanları. Gönderin. Lütfen beni de onun yanına gönderin artık.

“Sylvia! Biliyorsun tren 11’de hareket ediyor ve yarım saatimiz bile yok.”

Kızı merdivenlerde görününce suratında dayak yemiş bir adamın ifadesiyle gözlerini kapadı. Jane’e bu kadar benzemek zorunda mıydı bu kız? Tabi ki ona baktığında Jane’i görmesi kendi kızına aşık olduğu anlamına gelmiyordu ama... Sadece… Ona her baktığında Jane’i ve unutmaya çalıştığı günleri hatırlıyordu ve bu kesinlikle onu delirtiyordu. Bunu çok saçma buluyordu ama yapabileceği bir şey yoktu. Onun yanındayken bu kadar soğuk ve katı görünmesinin nedenlerinden biri de buydu. Bu yüzden trene gidene kadarki sürede tek kelime bile edememişti, her zamanki gibi. Kızı da ondan umudu kesmiş gibi görünüyordu gerçi. Normal bir babası olmadığını bildiğinden emindi. Sessizlik tek kalkanıydı zaten. Sürekli gördüğü tek kişi Sylvia olduğuna göre bu kalkanını en çok ona karşı kullanıyordu, kızı da ondan gittikçe uzak duruyordu. En büyük hatası şu William tepkisiydi kesinlikle. Ama düşünmek bile delirtiyordu o çocuğun kızının yanında olduğunu. Kızı sadece yanlış zamanda yanlış yerde olsa… Ne olabileceğini düşünmek bile istemiyordu. Derwent böyle bir canavarı nasıl okulda tutabiliyordu ki. Neyse, en azından biraz daha yakında olacaktı. Sylvia’ya hiçbir şey zarar veremezdi. Asla! Bunu engellemek için de her şeyi yapardı. Her şeyi… Trene yürürken suratının ürkütücü bir görünüm verecek şekilde kararması bu yüzdendi. Bu düşünceler her gün aklındaydı, bazen delirme kıvamına geliyordu.

“Selam.”

Ters bir şekilde sesin sahibine bakmak için başını kaldırdı. O’Neil… Gömlek mi etek mi olduğu belli olmayan bir gömlek giymiş, dağınık ve uzun saçları yüzünün yarısını kapayan, yanında garip sesler çıkaran bir kafes –kahşin olsa gerek diye düşündü- olan ve yanağında bir kesik olan çocuğa baktı. Hayır her şey bir yana bu çocukta ne buluyordu? Kurtadam olmasa bile matah bir şeye benzemiyordu çocuk –veya sadece Matthew önyargılıydı. “Matthew… Babam…” “Merhaba…” Suratını ifadesiz tutmakta çok başarılı olduğu bir an olduğu söylenemezdi. Neden? Ne? Ne? Neden? Kendini sakin olmaya ve korkunç baba olmamaya ikna etmeye çalışıyordu ama neden onunla karşılaşmak zorundaydı? Neden? O’Neil’in söylediği –veya söylemeye çalıştığı- ile kaşlarını kaldırdı. Gitmek mi? Kızının onun yanında yürümesini izlemek bile yeterince sinir bozucuydu, bir de çocuğun elini tutmasına ne gerek vardı? Arkalarından bir süre sinirli bir şekilde baktıktan sonra kompartımanını bulmak için hareketlendi. Tren dolmuştu ve öğrenci kalabalığından uzaklaşmak istiyordu, bir an önce! Çok araması gerekmiyordu, yakındı zaten. Oldukça boş olması garipti bir çok profesör zaten okulda olsa gerekti. Kendini boş yerlerden birine attığında sadece düşünmemeye çalıştı, en sarhoş haliyle mantıklı düşünmekten daha zordu bu. Sylvia’yı, Jane’i, okulu… Sadece… Düşünmemek.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nicole Marissa Magdalene
Fontjoncouse Otel Ortağı
Nicole Marissa Magdalene


Kadın
Ruh hali : Kompartman No: 1 / Profesörler Friendssx9
Mesaj Sayısı : 4533
Yaş : 32
Kan statüsü : Safkan
Galleon : 12257
Ekspresso Puanı : 75
Kayıt tarihi : 02/07/08

Kompartman No: 1 / Profesörler Empty
MesajKonu: Geri: Kompartman No: 1 / Profesörler   Kompartman No: 1 / Profesörler Icon_minitimeC.tesi 14 Mart 2009, 14:07

Yeniden sanki ayrı bir ders yılına başlıyormuşçasına Nicole, Hogwarts kapılarını bütün görkemliliğiyle açmıştı. Her zaman ki gibi kaderinin ona bir yandan kapatıp açtığı kapıların marifetiydi bu olay. Sıkılmıştı, ama onsuz da yapamıyordu. Bağımlı hale gelmişti işte, ne yapacağını bilemiyordu. Çünkü bir Profesör otoritesine sahip olduğundan emin değildi. Yazın geçirdiği ani depresyonlar nedeniyle de bir operasyon geçirmişti zaten. Cadı bile olsa insan kendini yeniden dünyaya getirmek adına bir şeyler yapabilirdi. Artık yepyeni bir yüze ve otoriteye sahipti. Zordu bunu taşıması, ama ona yapılan acımasız entrika dolu aldatmadan sonra olacağı buydu. Hogwarts trenin kalkacağı gün geldiğinde ise her şey daha da düzenine girmişti. Annesi ve babası da kendi içlerinde işle ilgili sorunlar yaşadığından ayrı kalmaya karar vermişlerdi. Nicole Bir bu eksikti” diyerek kendini evine kapatmış bütün yazı orada geçirmişti. Gerçi yalnız kalmayı ve kendi kendine çalışmayı severdi, fakat Mark onda bilmediği bir bağımlılık yaratmıştı. Bu bağımlılıktan kurtulması zaman alacaktı, ama bu lanet olasıca pislikten kurtulacaktı. Şu ana kadar neyi aşmamıştı ki! O yüzden bu onun elinin kiri olmalıydı. Yeni bir işe başlayacağından ileriye bakmalıydı. Yatmadan önce son kez düşünerek yarına yeniden o yokmuşçasına gözlerini açacaktı hepsi sadece bundan ibaret olacaktı. Sonuna yaklaştım derken ona doğru gözüken parlak bir gelecek, hem de kimse yokken. İşte bu büyümenin getirdiği son sorumluluk olsa gerekti.

Sabahın kör edecek aydınlığı o gün yoktu, hatta bir kapanıp bir açılan güneş Nicole’ün sinirlerini bozmaya yetmişti. Trene bineceği için içinde bilmediği bir telaş vardı. Bunun nedeni her zaman bindiği öğrenci yerine oturmak yerine Profesör bölümü olmasından dolayı olduğundandı. Tanıdığı tanımadığı bir çok Profesör orada olacaktı ve hepsinden yaşca baya küçüktü. Bu yüzden hangisine nasıl davracağını kestiremiyor ve bunun sonucunda da içini bir telaş sarıyordu. Böyle bir göreve seçilmek zordu, fakat Slytherin başkanlığına da seçildiğinde böyle diyordu. Her seferinde biraz daha kademe atlayarak sonradan istediklerini yapacaktı. Bütün planı buydu. Şans eseri karşılaştığı kişiler zaten ona bu yoldan ilerleyeceğini söylemişti. Bu yüzden çok şanslı ve karlı çıkmıştı. Ne kadar talihsiz bir zamanda olduğuna inansa da bu böyleydi. Trenin saatinin saat on bir olduğunu bildiğinden daha zamanı vardı. Ama gene de kahvaltı yapmadan önce hazırlanıp beklemek en iyisiydi. Akşam çıkardığı ve en çok sevdiği kıyafetini giydi. Yaz aylarının sonlarında olsalar da o havanın değişmesine el vermeden askılı yeşil bir elbise giymişti. Elbisenin üstünde ki siyah desenleri Slytherin’i temsil edercesine ona gülümsüyorlardı. Slytherin’den mezun olduğunu herkes bildiğinden bunu giymesinde hiçbir sakınca yoktu. Taraf tutmayacak kadar otoriteye sahipti. Bunu yaparsa işinin tehlikeye gireceğini biliyordu; fakat ilk günden bu renklerin ona cesaret vermesini ve desteklemesini istemesi de suç değildi. Hazırlanmanın ardından üzerine yarım kollu siyah hırkasını aldı. Ne de olsa havaya güvense bile kendine güvenemezdi.

Kahvaltı yapacak bir şeyler hazırlamak üzere mutfağa gittiğinde herhangi bir işe seçilmese burada ne kadar yalnız ve dışlanmış olacağını hissetti. Evde ne bir cin ya da hizmetkarlar vardı. Bunu kendi istemişti; ama cidden ev böyle çekilmez oluyordu. “Kes artık” beynini yiyen bu yalnızlık ve dışlanmışlık hissi ne zaman kaybolacaktı. Işınlanmak üzere özel tasarlanan yere gitti.Trenin kalkmasına 15 dakika kaldığına inanamıyordu. Hemen asasıyla sihirli sözcükleri söylerek Tren garının oraya doğru ışınlandı. Oraya vardığında kalabalık ve gürültüden çok uzak kaldığından bir an kulaklarını tıkayarak bu sesin bitmesini bekledi; ama sesin bitmediği aksine gittikçe çoğaldığını görünce Profesör treninin nerede olduğunu bulmaya karar verdi. Orasının sessiz olacağını umuyordu. Yanına valiz almaması sadece bir çantayla gelmiş olması da biraz garipti; ama sihir postasıyla onlar çoktan yollanmış olmalıydı. Trenin oraya vardığında derin bir nefes alarak merdivenlerden çıkmaya başladı. Sessizlik biraz olsun sessizliğe kavuşabilmişti. Diğer peronlarda olan öğrenci seslerini özlemiş olsa da yazın alıştığı bu sessizlik bir ömre bedeldi Adımı attığı anda bütün yerlerin boş olduğunu sadece birkaç kişinin olduğunu anladı. Nereye oturacaktı. Zaten buranın havası ve sessizliği onu büyülemişti. En sonunda hiçbir şey düşünmeden ayaklarının onu götürdüğü yere oturdu. Karşısında biri de vardı, ama o heyecandan hiçbir şeyi görmeyecek bir hale gelmişti. Profesör olmanın hayaline dalmış sürüklenmiş gidiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kompartman No: 1 / Profesörler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kompartman No: 3
» Kompartman No: 4
» Kompartman No: 5
» Kompartman No: 6

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Hogwarts Ekspresi-
Buraya geçin: