| Sihir Bakanlığı Başvuruları | |
|
+30Lassyné Velasquez Requiem Elensar Amy Loraina Darcy Eurydice Black Melanie Essence Karle Algrenon L'angley Gloria Alexis Aritza Malcolm Damian Caldwell Nicholas Ryan Scofield Julia Mia Montgomery Adaliné Lléw Meijer Elianne Beatrice Widmore Elizabéth Adrianna Malfoy Célia Ellen F. Reeser Mike Jasper Montgomery Felicia Trinette Garcia Andrea Rachel McBrayn Euphoria Szôlôssy Enric Sandro Valério Roger Crowley Charlotte Alice Russell Cassidy van Brandt Christian Guite Frances Sibi Chapman William Julian O'Neil Aléida Emilié Widmore Sylvia Lucretia Worthing Asya Su Kazancı Symphonie Iréne Bright Amortentia Cécile Derwent 34 posters |
|
Yazar | Mesaj |
---|
Euphoria Szôlôssy Vendéglője Restorant Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 862 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan ~ O dahil kimse bunu bilmese de. Galleon : 12104 Ekspresso Puanı : 35 Kayıt tarihi : 21/03/09
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Başvuruları Salı 23 Haz. 2009, 21:27 | |
| | |
|
| |
Lassyné Velasquez
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 76 Yaş : 29 Galleon : 11536 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Başvuruları Çarş. 24 Haz. 2009, 15:05 | |
| Lassyné Velasquez 23 yaşında. Seherbaz
* Umarım rütbe değiştirebiliyorumdur? Kurtadam rütbesi hariç...
- Spoiler:
Bir anlık dalgınlığından sonra adama bakmayı akıl etti Lassyné. Bu kule resmen onu büyülemişti. Adamı rahatsız etmeden şöyle bir süzdü. Kelimelerle nitelendirememişti, karşısındaki adam gerçekten...gerçekten karizmaydı! En doğru kelimenin bu olabileceğini varsayıyordu. Çikolata rengindeki gözleri zeka pırıltıları ile ışıldıyordu. Blanche oldu, yerleşik konumuma dönmüştü. Adamın ona nasıl büyülenmişçesine baktığını farkederek hafiften kızardığını hissediyordu. Neden tüm erkeklerin ona böyle baktığını merak ediyordu, ama Lassyné veela değildi! Bundan şikayetçi olmaması gerekirken şimdi şikayetçi oluyordu. Belkide adama büyüleyici bir şekilde, ama tek taraflı bakmak istediği içindi bu. Ona saf gözlerle bakmıştı.
Elimi hafifçe uzatarak el sıkma girişiminde bulundu. Pekte kibar bir tazecik değildi Lassyné. Tanıştığı insanlarla el sıkışmak onların kendisine verdiği güvenin seviyesini ölçüyordu sanki. Adamın gözlerinin içine baktı. "Merhaba. Benim adım Blanche. Tanışmıyoruz galiba." dedi hala yanakları al al. Saçları da kahverengimsi kızıllığını kaybetmiş, resmen cart kırmızı olmuştu. Adamdan gözlerini alamıyor,ama çok bakıpta gözlerini kamaştırmak istemiyordu. İlk defa biri ona bu denli akıllı gözlerle bakıyordu...
Karşısındaki adamın büyüsüne kapılmıştı. Şimdi, onunla burda güneşin batışını izleyecekti. Bu iki sevgilinin bile ayağına tesadüfen gelebilecek bir fırsat değildi. Oldukça heyecanlandı, nedenini anlamamıştı. Adam Lassyné'nin elini kibarca sıkmıştı, elleri sıcacıktı. Saçlarının terden boynuna yapıştığını hissediyordu Lassyné. Adamın terli ellerinden elini çekerken sersemlemiş gibiydi. Birkaç gündür kimse onun gerçek halimle bu kadar ilgilenmemişti! ''Merhaba. Ben Victor. Hayır, hayır tanışmıyoruz. Memnun oldum Bayan Blanche. '' dedi büyüleyici adam. Onun gülümseyen yüzüne karşılık bir kez gülümsedi Lassyné. Yüz hatları donmuştu sanki, esen rüzgar yüzünü felç etmiş gibi davranıyordu kız. Victor... Daha önce duyduğunu sanmıyordu ve buna garip bir şekilde sevindi. Victor ellerini korkuluklara dayayarak muhteşem kasabaya baktı. Yavaş yavaş güneşin batışında aydınlanıyordu. Lassyné de korkuluğa dayanarak kendini büyüye kaptırdı. Ama asıl büyü ve elektrik artık kasabada değildi sanki.
'' Çok güzel, değil mi? '' dedi Victor. Gerçekten büyüleyiciydi, ama ondan daha mı fazla? diye düşündü Lassyné. Ne hissedeceğini şaşırmıştı. Kimseye daha önce böyle... Victor'a dönerek başıyla onayladı. "Evet, gerçekten büyüleyici. Ne güzel bir tesadüf değil mi, yani muhteşem bir gün batımında ikimizde buradayız." dedi yeniden kızararak. Saçmaladığını ve bunun profesyonelce olmadığını düşünüyordu. Ama bu durum bir iş ilişkisi de değildi. Hatta henüz bir ilişki bile değildi. Ama Lassyné olmasını isterdi, gerçekten istiyordu.
| |
|
| |
Sulpicia von Barlow Vampir
Mesaj Sayısı : 1 Galleon : 11213 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 18/07/09
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Başvuruları C.tesi 18 Tem. 2009, 17:05 | |
| Theodore Dorsett, III 25 Seherbaz - Spoiler:
*Algrenon L'angley ilk karaterim! Başvuru ronundan yararlanabilirsiniz...
| |
|
| |
Anouck Ducloux
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1 Galleon : 11199 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 24/07/09
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Başvuruları Cuma 24 Tem. 2009, 22:44 | |
| Anouck Ducloux22Uluslararası Sihirsel İşbirliği Dairesi Çalışanı- Spoiler:
Helena bir türlü uyuyamıyordu. Yerinde hafifçe doğrularak vagonun içini süzdü. Dora'ya baktı. Yanında ki arkadaşıyla birlikte uyuduğunu gördü. Yattığı yerden diğer tarafa döndü. Sallanarak giden tren, onu da alladıkça, üzerinde yattığı rahatsız koltuk ellerini, kollarını çiziyordu. Rayların sesi beyninde yankılanıyor, battaniyelerin pis kokusu midesini bulandırıyordu. " Hiç mi yıkamıyorlar bunları " dedi burnunu tutarak. Şimdiye kadar çok çocuk, kaç genç, kaç yaşlı yatmıştı acaba bu vagonda ve daha kaç kişi yatacaktı acaba? Dora'nın battaniyesini düzeltti. * Senin için ne yapacağım? * diye düşündü. Dora başından geçen bir olay yüzünden konuşmamaya başlamıştı ama Helena neler olduğunu bilmiyordu. Onu sokakta bulmuştu...
* Konuşabiliyordun.. Gülebiliyordun.. Doktor hiçbir şeyinin olmadığını söyledi. Öyle çok istiyorum ki iyileşmeni... Tekrar güleceksin, diye geçirdi içinden. Bir şekilde, senin tekrar gülmeni, konuşmanı sağlayacağım. Fakat nasıl? * Helena alnını ovuşturdu. Acı hissediyordu.
Dora'nın yanağına bir öpücük kondurduktan sonra yeniden koltuğuna oturdu. Vagonun kapısına bakıyordu. Birden donup kaldı. Sanki birisi onu izliyordu. Delikten gelen ışık bu sefer yoktu. Yavaşça ayağa kalktı ve asasını yanına aldı. Aslında Dora'yı bırakmak istemesede böylesi daha güvenli olacaktı. Kalbi hızlı bir şekilde atmaya başlamıştı. Kapının kolunu yavaşça bastırdı ve ani bir hareketle kapıyı açtı. Ama kimsecikler yoktu.Koridora çıktı. Bir sağına bir soluna bakıyordu. " Lanet olsun kaçırdım " dedi kendini tutamayarak. Tekrar vagona döndü. O gece hiç uyumayacaktı...
Bir ara dalmıştı ki vagonun şimdi daha da beter olan sesiyle uyandı. Hemen Dora'ya baktı. Yemek yedinkten sonra yine uyumuştu ve hala da uyuyordu. " Onlar dahil herkes uyuyor. Acaba kuruntu mu yapıyorum. Hayal mi görüyorum. " dedi sessizce. Sonra vagondaki köşesine kıvrılıp yattı.
Uyandığında sabah çoktan olmuştu. Vagonda ki zamanlarda bütün günleri, saatleri kaçırmıştı. Tek bildiği vagonun en son duracağı yerde inecekleriydi. Bir muggle değildi ama Dora bir muggleydi. Kendisinden korkmasını istemiyordu. Bu yüzden tren yolculuğunu seçmişti. Dora'ya döndü. Ama bir dakika Dora! Dora yoktu. Olamaz demek ki yanılmamıştı. Asasını alıp koridora fırladı. Dora'nın ona ihtiyacı vardı. Deli gibi vagonlara bakmaya başladı. Herkes rahatsız bir şekilde somurtuyordu. Tek bir kişi bile yardım etmeye tenezzül etmemişti. Tam umudunu kestiği sırada koridorun ortasına çömeldi. Başını ellerinin arasına aldı. Ağlamaya başladı. Dora'ya söz vermişti. Onu her zaman koruyacaktı ve hiç bir zaman bırakmayacaktı. Ne yapmıştı böyle?
Arkasından bir şey hissetti omzunda. Arkasını döndü. Birde karşısında ne görsün? Dora! Evet! Evet! Bu Dora'ydı. İnanamamıştı. Dora'yı sıkıca kucakladı. " Ah! Bitanem nerelerdeydin sen? Beni çok korkuttun. Hani seninle anlaşmıştık. Bir yere gidince ya benimle gidicektin yada bana haber verecektin. " Ne yapıyordu? O konuşamıyordu ki daha fazla üzmek yada üzülmek istemiyordu. Ayağa kalktı ve Dora'yı kucakladı. Dora ise şaşkın bir şekilde hala ona bakıyordu. Vagona doğru ilerlediler. " Birgün ama birgün... kesinlikte... konuşacaksın o zamana kadar eğer bana bişey olmazsa her zaman seninle olacağım bitanem " dedi. Gözlerinin ıslandığını hissetti. Dora hala şaşkındı. Helena gözlerini sildi ve onu yerine otutturdu. Eline en sevdiği oyuncakları verdi. Dora'nın şaşkınlığı geçmiş eski haline dönmüştü. Helena yerine oturdu. Aklı ise Dora'nın nereye gittiğine takılıydı. Yorulmuştu. Vagonun kapısını kilitledi ve rahatsız olan yerine geçip uykuya daldı...
| |
|
| |
Jake Nico Bellic Sihrin Uygunsuz Kullanımı Bürosu Başkanı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 172 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11259 Ekspresso Puanı : 23 Kayıt tarihi : 28/07/09
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Başvuruları Çarş. 29 Tem. 2009, 03:25 | |
| Ad Soyad : Jake Niko Bellic Yaş : 21 Mevki : Sihrin Uygunsuz Kullanımı Bürosu Başkanı Örnek Rp - Spoiler:
: Günlerden 14 Haziran , Jake'in yalnız geçirdiği bir doğum günü daha , elinde yine bir fincen kahve ve dışarıyı izlerken derin düşünceleri onu ele geçirmişçesine hükmediyordu. İkinci karakteri Nico ise onu yine ele geçirmek için elinden geleni yaparken Jake ona karşı koyacak bir güç bulmuştu...Evet gerçekten eskisi gibi zayıf bir karakter değildi artık kendini kontrol edebilecekti. Sadece sinirlenmemesi lazımdı ama sinirlenince yine yine o Nico onu ele geçirebilecek ve Jake'in sevdiği insanlara zarar verecekti ve bu Jake'i zayıflatacaktı ve Nico onu çürümeye terk edecekti. Aslında Jake bu hayattan kurtulmak istiyordu ama onu hayatta tutan şey dostları ve biricik aşkı olan J.D'ydi... J.D'yi o kadar çok seviyordu ki o bunu hayatta tutacak tek şeydi eğer J.D olmasa işte o zaman Jake tamamen kendini Nico'nun eline bırakacak ve diğer kişilerin çürümesini izleyecekti...Nico nasıl biri bir türlü anlayamayan Jake onun en nefret etmeye çalıştığı şeyi düşünürken bir anda sanki yıldırım düşermişcesine aklında bir fikir gelmişti ve bu fikir... İşte bu fikir eksik halkaydı ve herşey bir çırpıda görmüşçesine anlamıştı...Nico lanetli kana sahip herkesi öldürmekten başka bir şey istemiyordu ve başarmak içinde Jake'in zayıf noktalarını bulup ona hükmetmekten başkada yolu yoktu. O sırada kapının çalmasıyla Jake'in kafasının üstündeki düş bulutu kayboldu ve kapıya doğru yöneldi o sırada Jake içiğndeki Nico'ya 'acaba bu saatte kim geldi?'diye sordu. Ve kapıyı açtı karşısında abisi vardı ve çok telaşlı ve mutsuzdu. Jake onu içeriye davet etti ve hafif makine yeşili rengini andıran yastıkları ve minderleri kabarık eskide olsa Jake'in çok sevdiği koltuk takımına doğru yöneldiler ve 'poffh' sesi ile koltuktaki yerlerine yerleştiler Jake abisine 'Kahve ister misin' diye sordu abiside 'Sütlü ve şekerli' diye cevap verdi. Jake şaşırmıştı abisi hiç böyle emir verircesine bir şey istemezdi doğrusu öyle hatırlıyordu. Jake yüzünde şaşırmış bir o kadarda hala J.D'yi düşünerek yüzündeki ifadeyi dağıtmaya çalışmış olsada yinede bir şeylrein ters gittiğini anlamıştı. Mutfağın kapısından içeri girdi ve abisi ona doğru seslendi ve dedi ki 'Bugün olanları biliyor musun?' diye soru sordu ve Jake'den cevap vermedi o sırada Jake abisine doldurduğu kahveye şeker atarken bir anda duraksadı ve kaç kaşık şeker attığını düşünürken abisi sorusunu tekrarladı. Jake bir anda sinirleri tepesine binmişçesine bağırmaya başldı 'Bunca zamandan beri senden haber alamıyoruz babam seni bulmak için her yeri arıyor ve sen bana gelmiş bu gün neler oldu diye soruyorsun senin hangi gününü biliyoruz ki bu gününü bilelim' dedi ve kahve fincanını sert ve hızlı bir şekilde abisinin eline tutuşturdu. Mutfağı terk etti ve merdivenlerden odasına doğru çıkmaya başladı. İçeri bir baykuş girdi o sırada ve abisi eskisinden dahada telaşlı bir şekilde evden çıktı ve süpürgesine bindi ve gitti. Arlasından baka kalan Jake neler olduğunu anlayamadan odasına girdi ve üzerinde beyaz bir pike bulunan yatağına yüz üstü yattı ve yatakta birkaç tur döndükten sonra içeri bir baykuş daha girdi bu baykuş babasına aitti ve mesaj getirmişti. Mesajda 'Jake acilen evi terk etmelisin' diye bir mektup gelmişti Jake ne olduğunu yine anlayamadan asasını ve J.D'nin fotoğrafını alıp hızla pencereye doğru koştu ve açmaya çalışırken içeri giren birkaç kişi gördü ve telaşa kapıldı.
En son Jake Nico Bellic tarafından Ptsi 03 Ağus. 2009, 03:37 tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi | |
|
| |
Euphoria Szôlôssy Vendéglője Restorant Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 862 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan ~ O dahil kimse bunu bilmese de. Galleon : 12104 Ekspresso Puanı : 35 Kayıt tarihi : 21/03/09
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Başvuruları Çarş. 29 Tem. 2009, 03:36 | |
| | |
|
| |
Asya Su Kazancı Seherbaz
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 201 Yaş : 38 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11570 Ekspresso Puanı : 8 Kayıt tarihi : 15/03/09
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Başvuruları Çarş. 12 Ağus. 2009, 00:25 | |
| | |
|
| |
Pearl Beth Side Seherbaz
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 5 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11123 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 02/09/09
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Başvuruları Çarş. 02 Eyl. 2009, 21:49 | |
| + Pearl Beth Side + 24 + Seherbaz Karargahı Çalışanı + Örnek RP: - Spoiler:
Her yaylanışımdan sonra yavaşça attığım adım ayağımın altında ezilen çimlerin hışırdamasına neden oluyor. Bu sesi nefes alışımı keserek dinliyorum. Ağırkanlı olduğumdan yorulmamam gerektiği halde ciğerlerimdeki hava bana zor yetiyor. Bununsa tek nedeni etrafımda kullanılan tütün, astımıma yol açan tütün. Ailemden soğumamın nedeni beklide buydu gene de emin olamıyorum. Bazen içinden geleni yapınca insan mutlu olabiliyor bende kendimde olmadığımdan bu aksine işliyor ve kanıma susuyor. Artık bıktım desem de bu halimden memnunum, bu benim farklı olmamı ve insanların arasında kaybolabilmemi sağlıyor. Artık adımlarımı hızlandırıp tatil günümü güzel bir yemekle sonlandırmalıyım. İstediğimi söyleyemem ama karnımdan gelen gurultular doyumsuzluğumu hatırlatıyor bana. Sol elimi karnıma götürüp elimin tersiyle teselli ediyorum kendimi. Bu beni biraz olsun rahatlatıyor ve boşta kalan elimle kafamdaki kasketi düzeltiyorum. Burada muggle kıyafetleriyle gezinmemden iğrenenler var ama bunları seviyorum. Bu yaz sıcağında cübbemi ve pelerinimi giymek çok saçma gibi geliyor bana, zaten her zaman kendimi her zaman rahat hissettiğim şeyleri giymişimdir. Hogwarts’ın bahçesi gerçekten çok büyük ve yer yer dinlenmem için yaslandığım kayalar var. İşte onlardan birinin, sandığım kadarıyla en büyüğünün, toprakla buluştuğu yerdeki aralığa sığınıyorum. Sadece gövdemi sokabiliyorum oraya, uzun bacaklarım dışarıda kalıyor. Yorgunluğum gidermek için kafamı yaşa dayıyorum ve tümsek halindeki toprağın ardından kulelerden birini izliyorum. Gerçekten bu beni ferahlatıyor. Ne kayanın sertliğinin sırtımı acıttığından ne elimin altındaki karıncalardan ne de kafamı koyduğum yerin sertliğinden muzdaripim. Günlerdir bu kadar rahat olmadığım da bariz. İçime bir solukta çektiğim hava yorulan ciğerlerimi rahatlatıyor ve yürümekten uyuşan ayaklarımda böylece dinlenmiş oluyor. Hayatımdan memnunum, ne kadar sorunum olursa olsun. Artık tüm hayıflanmalarımdan kurtuluyorum. Elimle kayaya destek alıp saklandığım yerden biraz olsun dışarıya çıkıyorum ve ayaklarım sayesinde doğrularak biraz geriniyorum. Şimdi Büyük Salon’a gitmeliyim, aslında doyum oranım eskisi gibi değil. Dakikalardır beni uyaran karnım artık pes etmiş durumda. Ama onu daha fazla yormamalıyım. Ayağa kalkıp etrafıma bakınıyorum, havanın kararmasına daha çok var. Etrafımda dönerek bir çember çiziyorum ve her şeyi gözden geçiriyorum. Öncelikle aşağı tarafta kalan Sihirli Yaratıkların Bakımı’nda kullanılan alanını izliyorum ve ona göre bana daha yakın olan kulübeyi süzdükçe aldığım nefesle birlikte ayak parmaklarıma kadar beni rahatlayan havayı daha da hissediyorum. İçimden oraya gitmek geliyor ama kendimi yormak istemiyorum ve gitmemeliyim. Hemen arkama dönüp başımı dikleştiriyor ve elimi çeneme götürüp kuleleri izliyorum. Şimdiye dek fark etmediğim şeyler çoğunlukta ve bu da merakımı artırıyor. Dakikalarca Astronomi Kulesi’nin paralelindeki kuleyi süzüyorum. Üstünde iki kişi var ve oradaki korkuluğa yaslanmış konuşuyorlar. Birisini tanıyorum: Chuck. Yanında kim var bilmiyorum ama onları biraz daha izliyorum. Chuck onunla konuşuyor ve sanki onu azarlıyor. Durduğu yerin etrafında birkaç adım atıyor ve karşısındaki çocuk biraz telaşlanıp buradan da görünen el hareketleriyle gözden kayboluyor. Chuck’ın ne yaptığını çok merak ediyorum ve buradan seslenmek istiyorum. Kendisi en alçak kulede olmasına rağmen beni birkaç profesör görebilir ve istemediğim şeyler olabilir. Birkaç sessiz dakika daha geçiyor, Chuck bu dakikalarda bahçeyi izliyor. İleriyi ve ormanı süzerken beni göremiyor ve daha sonra da önceki çocuk gibi oda oradan ayrılıyor. İkisinin de akşam yemeğine gittiğini sanıyorum. Yanındaki her kimse o öncelikle bir yere uğradı, Chuck ise tam saatinde Büyük Salon’a inmek istiyor. Gene de emin değilim ve içeriye girip onlarla konuşmalıyım.
Ayaklarıma bakıp bağcıklarımın yerinde olup olmadığına bakıyor ve birkaç yavaş adımla kendimi sınıyorum. Annemin doğum günümde hediye ettiği bağcıklar sihirli ve ben farkında olmadan giydiğim muggle ayakkabılarını bazen düğümleyebiliyorlar. Ayakkabılara bir zararları olmamasına rağmen bazen birbirlerine dolanıyor ve yürüyemeyip yere düşmemi sağlıyorlar. Bunlardan kurtulmalıyım ancak daha iyi bir malzemem yok elimde, bunlarla idare edip Noel’de yeni bir şeyler almalıyım diye düşünüyorum. Artık kendimden ve bağcıklarımdan eminim, geniş ve hızlı adımlarla girişe yaklaşıyorum ve giydiğim tişörtü düzeltip Büyük Salon’a giriyorum. Salon her zamanki gibi ihtişamlı ve destansı yemekler beni bekliyor. Etrafıma bakınıp haftada bir yer değiştiren masalardan Gryffindor’un masasının nerede olduğuna bakıyorum ve süzdüğüm üç uzun masanın paralelindeki kızıl-altın sarısı flamalarla süslenmiş masayı fark ediyorum. Salonun en ucundaki masayı süzerken adımlarım yavaşlıyor ve suratıma hafif bir gülümseme yerleştiriyorum. Diğer 1. sınıfların yanına, profesörlerin masasına yakın olan kısma, gidip Chuck’ı arıyorum. Duvar tarafına oturduğunu ve yanında karşısında kimsenin olmadığını fark edip karşısına geçiyorum. Masaya oturduğumda elinde tuttuğu kitapçığa bakmayı sürdürüyor ve önündeki dokunulmamış kabak suyunu fark edip uyarıyorum onu. “Kabak suyunu içmeyecek misin?” Sesim yeterince çatlak ve bu Chuck’ın biraz ürkmesine, kaşlarından birini kaldırmasına neden oluyor. Bana gülümseyip elindekini masanın hizasından yükseltip bana gösteriyor. Onun Sihir Tarihi Profesörü’nün verdiği kitapçığı incelediğini anlıyorum ve önümdeki makarnadan tabağıma biraz koyup mimiklerimle onu neden taşıdığını soruyorum. Ben makarnayı koyup işlemeli çatalımı elime aldığımdan sessizce “Bulduğun oda hakkında hiçbir şey yok Beth.” diyor ve kafasını sallayıp kitapçığı bana doğru uzatıyor tabakların arasından. Onu elimin tersiyle itiyorum ve Baykuşhane’deki konuşmamı ona hatırlatıyorum. Nymph Hala’m onun kimse tarafından ifşa edilmek istenmediğini söylediğini duyunca beni doğruluyor ve beraber kendimize bir gün ayarlıyoruz İhtiyaç Odası’na gitmek için. Salı günü sabah dersimiz olmadığından kahvaltıdan sonra gitmeyi planlıyoruz çünkü İksir’e kadar yaklaşık 2 saatimiz var.
Karnımı doyurduktan sonra diğer Gryffindorlular gibi Ortak Salon’a gidiyoruz. Şişman Kadın portresinden bizi azarlayıp içeriye alıyor ve ikimiz de yatakhanelerimize çıkıyoruz. Kızlar Yatakhanesi bomboş bütün birinci sınıflar aşağıda ve ben bundan çok memnun oluyorum. Hemen perşembe günü Vicky ile yaptığım konuşma geliyor aklıma ve Sovie’nin getirdiği mektuplar. Chuck’ın mektubunu verdiğimi düşünerek kendi mektubumu nereye sakladığımı düşünüyorum. Victoria odaya geldiğinden pencerenin altında oturduğum aklıma geliyor ve hemen oraya gidip etrafa bakıyorum. Kızlardan birisinin koyduğu çantanın altından çıkıyor ezilmiş ve rulo halindeki mektup. Hemen açıp okuyorum ve kimsenin okumadığını umarak kâğıtta bir şeyler arıyorum kendimi bilmeden. Bundan vazgeçip yatağıma gidiyor ve perdeleri çekip yatağa oturuyorum. Mektuptaki her kelimeyi daha da vurgulayarak okuyunca kendimi rahat hissediyorum v. Mick’in el yazısının okunaklı oluşu da beni daha da ferahlatıyor.
“Merhaba Beth. Umarım iyisinizdir. Bu mektubu nasıl yolladığımı eminim merak ediyorsundur. Sovie’yi nasıl bulduğumdan başlamalıyım. Biliyorsun siz gittikten sonra J pek mutlu değil ve buradan ayrılıp her yere gidiyor. Geçenler de gelirken yanında Sovie de vardı. Bu çok şaşırtıcı, onun kadar genç bir baykuş bunu nasıl yapabiliyor? Ne olduğu hakkında bir fikrim yok ama sonuçta ikisi de buraya geldiler. J’in onu Hogwarts yakınlarında bulmasından şüpheleniyorum, belki de Hogsmade’te karşılaştılar ama her ne olmuşsa buluşmuş ve buraya gelmişler. Sovie’yi göndermeden önce bu notları iliştirdim sizin için. Kendinize iyi bakın ve Hogwarts’ın tadını çıkarın. Umarım derslerinizde zorlanmazsınız...”
Mick’in umduğu şeylerin gerçekleşmesi için neler verebileceğimi düşünürken aldığım notlar aklıma geliyor ve biraz moralim bozuluyor. İksir, Uçuş ve Sihir Tarihi’nden aldığım notları düzeltmem gerektiğini düşününce her şey bir kâbusa dönüyor ve iyice karamsarlaşıyorum. Bunu atlatabilmek için gözlerimi ovuşturuyor ve mektubumu yastığımın altına koyuyorum. Elimle karmakarışık saçlarımı düzelterek Ortak Salon’a iniyorum. Şimdi tek umduğum şey satranç oynayabilmek ve aşağı indiğimde Chuck beni masada bekliyor. Hemen yanına gidip satranç tahtasını alacağımı söylüyor ve ağır Büyücü Satranç’ıyla geri masaya dönüyorum. Tahtayı ortamıza yerleştirerek oyuna başlıyoruz ve bir yandan da onu konuşturuyorum. “Kulede kiminleydin Chuck?” diye sorar sormaz yüzünü buruşturup konuşuyor. “Aşağıdaki hareket eden nokta sen miydin?” diyor ve bir kahkaha atıp atını E-8’e sürüyor ve “Daniel ile karşılaştık. Hayıflanıp duruyordu.” diye devam ediyor. Artık sadece oyuna veriyoruz kendimizi ve uykumuz gelene kadar taşlarımız birbirini parçalıyor haince.
| |
|
| |
Euphoria Szôlôssy Vendéglője Restorant Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 862 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan ~ O dahil kimse bunu bilmese de. Galleon : 12104 Ekspresso Puanı : 35 Kayıt tarihi : 21/03/09
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Başvuruları Çarş. 02 Eyl. 2009, 22:43 | |
| | |
|
| |
| Sihir Bakanlığı Başvuruları | |
|